Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: “Asgari ücret, istisnai ücret olmaktan çıktı”

Yayınlanma:

|

Türkiye 2023’e asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına yapılan zamlarının yanı sıra enflasyonda düşüş beklentileri ile girdi. 2022’de asgari ücrete kademeli yapılan %95 zamma ek olarak, 2023’te de %54.5’luk bir ücret artışı gerçekleşmesi çalışanların ücret baremlerindeki dengeyi olumsuz etkiledi. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, asgari ücretlinin satın alma gücünün korunmaya çalışıldığını ancak Türkiye’deki sorunun asgari ücretin istisnai bir ücret olmaktan çıkıp, yaygın ücret haline gelmesi olduğunu söyledi.

“Dünya ortalamasının 2 katı asgari ücretli var”

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Döviz kurlarında ciddi bir zıplama yaşanmadığı takdirde asgari ücretlilerin satın alma gücünün korunduğunu söyleyebiliriz. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre dünyada işçilerin %19’una asgari ücret ödenirken, Almanya’da %5, Fransa’da %8 iken bu oran Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e göre Türkiye’de dünya ortalamasının yaklaşık iki katı, %37’dir. DİSK-AR’ın Asgari Ücret Raporu’na göre ise çalışanların yaklaşık üçte ikisine asgari ücretin altı veya %50 üstü bir ücret ödeniyor.” açıklamasını yaptı.

“2022’nin 4’üncü çeyreği, büyümede yavaşlama sinyali verdi”

2023 yılı beklentilerine de değinen Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Türkiye ekonomisine ilişkin tüm verilerin 2022’nin 4’üncü çeyreğinde ekonomik büyümede yavaşlama sinyali verdiğine işaret etti. Sanayi üretim rakamlarında, kapasite kullanımlarında, elektrik tüketiminde, hepsinden önemlisi ihracatın durakladığını gösteren istatistiklerde bu durgunluk eğiliminin hissedildiğini kaydetti. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, enflasyonun %64.27’ye düşmesini, Aralık 2021’de aylık tüketici enflasyonu %13.6’nın devreden çıkmasıyla oluşan baz etkisine bağladı. Ayrıca, Temmuz 2022 ücret zamlarının etkisini yitirmesi, döviz kurlarının sakin seyretmesi ve küresel enerji fiyatlarındaki düşüşün akaryakıt fiyatlarına yansıtılmasının da bunda etkili olduğunu iletti. Kozanoğlu’na göre yıllık enflasyon, Ocak 2022’deki %10.1 enflasyonunun da aradan çekilmesiyle önce %55 ve Nisan ayında da %40-45 arası bir orana gerileyebilir.

“Enflasyon düşüyor, fiyatlar düşmüyor”

Yıllık enflasyonun düşmesinin, fiyatların düşmesi anlamına gelmediğini kaydeden Kozanoğlu, aksine fiyatların dünya ortalamalarının da Türkiye’nin geçmiş yıl ortalamalarının da çok üstünde artmaya devam ettiğine dikkat çekti. Kozanoğlu, “Aralık 2022 enflasyonunun %1.18 açıklandı. Özellikle dar gelirli kesimlerin bütçelerinde en fazla ağırlığı bulunan gıdanın %1.86, konutun %2.84 ortalamanın üzerinde arttığı TUİK istatistiklerine de yansıdı. Gelirleri enflasyona paralel bir yükseliş göstermeyen yurttaşlarımızın satın alma güçleri haliyle geriliyor, yaşam standartları düşmeye devam ediyor.” diye konuştu.

“Ekonomik aktiviteleri hızlandırmak gerekiyor”

Prof. Dr. Kozanoğlu, ekonomi yönetiminin seçimlerin gerçekleşeceği 2023 yılında ekonomik aktiviteyi hızlandırmak için bazı hamleler yapacağını da belirtti. Hükümetin seçim yılında talebi canlı tutma, seçmeni kısa vadeli de olsa hoşnut etme eğilimi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kozanoğlu, “2022 için 460 milyar TL, 2023 için 660 milyar TL bütçe açığı öngörülmüştü. 2022’de bu kadar açık verilmediği, bunun 2023 için ek bir manevra alanı tanıdığı anlaşılıyor. Düşük faizli konut kredileri, 200 milyar TL’lik KGF paketi hepsi seçime yönelik aktiviteler” dedi. Ancak bunun gibi ekonomiyi canlandırma hamlelerinin aynı zamanda cari açığı sıçratma, döviz kurunun kontrolünü zorlaştırma potansiyeli de taşıdığına dikkat çekti. Kozanoğlu ayrıca, döviz mevduatlarındaki son 2 aydaki 21 milyar dolar çözülmenin ekonomi yönetiminin işini bir parça kolaylaştırdığını da ifade etti.

“Geliri biraz artan insanlar, harcamalarını öne çekiyor”

Kozanoğlu, kamu çalışanı ve emeklilere yılın ilk 6 ayı için yapılan %30 zamma rağmen emeklilerin büyük çoğunluğunun maaşının asgari ücretin altında kaldığını kaydetti. Ekonomideki belirsizlik havasının ve telaffuz edilen çok farklı rakamların sağlıklı bir değerlendirme yapmayı zorlaştırdığını da ekledi. Kozanoğlu, “Örneğin Merkez Bankası’nın son enflasyon raporu 2023 için %22.3’lük bir tüketici enflasyonu öngörüyor. Düşmesine karşı üretici fiyatlarındaki yıllık artış %98. Yeniden değerleme oranı %12.3. Son 6 aylık üretici fiyatlarına göre saptanan alkollü içki ve sigara zammı %22.3 oldu.” diye konuştu. Ayrıca özel okul ücretlerine %65’e varan artış yapılmasına izin verildiğini de belirten Kozanoğlu, bunların enflasyonu beslediğini ve kalıcı bir düşüşü engellediğini vurguladı. Geliri biraz artan insanların enflasyondan korunma içgüdüsüyle harcamalarını öne çekip fiyatları biraz daha tırmandırmasına yol açtığını ifade etti.

Kozanoğlu son olarak, “Seçime kadar ekonomide gündelik kararlarla, anket sonuçlarına göre yeni manevralarla girileceği görülüyor. Seçimin sonucu ne olursa olsan yeni yönetimi ekonomide kökleşmiş sorunlar, yüksek bir enflasyon, yaygınlaşan bir yoksulluk, kronik işsizlik, ekonominin kurumsal yapılarına derin bir güvensizlik bekliyor olacak.” değerlendirmelerini yaptı.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.