Connect with us

BANKA HABERLERİ

BANKACILIK SİSTEMİNİ KULLANARAK NASIL PARA AKLANIYOR?

Yayınlanma:

|

Libya, Irak gibi ülkeler üzerinden nasıl sistem kuruldu?

Libya, Irak gibi ülkeler üzerinden POS (Point of Sale) cihazları kullanılarak kara para aklama, genellikle çeşitli sahtekarlık yöntemleri ile gerçekleşebilir. Bu yöntemlerin bazıları şunlardır:

  1. Sahte İşletmeler: Kara para aklayan kişiler, gerçekte var olmayan veya sadece kağıt üstünde var olan sahte işletmeler kurarlar. Bu işletmeler, POS cihazlarını kullanarak yüksek miktarda sahte satış işlemleri gerçekleştirir. Bu işlemler, kara parayı meşru gelir gibi göstermek amacıyla yapılır.
  2. Gerçek İşletmelerle Anlaşma: Bazı durumlarda, kara para aklayan kişiler gerçek işletme sahipleriyle anlaşarak POS cihazları üzerinden sahte satışlar gerçekleştirir. Gerçek olmayan bu satışlar sayesinde kirli para, temiz para gibi gösterilir ve sistemden geçirilir.
  3. Fatura Şişirme: Meşru bir işletme gibi görünen bir yer, POS cihazları üzerinden gerçekte olmayan veya olduğundan daha yüksek değerde satışlar yaparak gelirini şişirir. Bu fazla gösterilen gelir, kara parayı aklamak için kullanılır.
  4. Uluslararası İşlemler: Libya gibi bazı ülkelerde, zayıf denetim ve düzenleme sistemleri nedeniyle POS cihazları üzerinden uluslararası para transferleri yapılabilir. Bu, paranın yurt dışına çıkarılmasını veya meşru kaynaklarla birleştirilmesini kolaylaştırır.
  5. Hesaplar Arası Transfer: POS cihazları üzerinden sahte işlemler yapılarak paralar farklı hesaplar arasında transfer edilir. Bu, paranın kaynağını izlemeyi zorlaştırır ve aklanan parayı izlenemez hale getirir.

Bu tür yöntemler genellikle illegal olup, ciddi hukuki sonuçları olabilir. Kara para aklama faaliyetleri, birçok ülkede ağır cezalara tabiidir ve bu tür faaliyetlerle mücadele eden uluslararası düzenlemeler mevcuttur.

İşlemler USD cinsinden ve ABD finans sisteminden oluyor

Irak, Libya üzerinden gerçekleştirilen ve ABD finans sistemini kullanan USD cinsinden kara para aklama işlemleri genellikle şu şekilde gerçekleştirilebilir:

  1. Offshore Hesaplar ve Paravan Şirketler: Kara para aklayıcıları, Irak, Libya’da veya diğer ülkelerde offshore hesaplar ve paravan şirketler kurar. Bu hesaplar ve şirketler aracılığıyla ABD’de bulunan finansal kuruluşlara sahte işlemler rapor edilebilir. Bu işlemler, ABD finansal sisteminden geçirilerek USD cinsinden meşru gelir gibi gösterilebilir.
  2. Sahte POS İşlemleri: Irak, Libya’da bulunan sahte veya paravan işletmeler, POS cihazlarını kullanarak ABD merkezli kartlar üzerinden sahte işlemler gerçekleştirir. Bu işlemler, genellikle yüksek miktarda para çekme veya mal satışı gibi gösterilir. İşlemden elde edilen USD, ABD bankacılık sistemi üzerinden geçerek aklanır.
  3. ABD Finans Kuruluşları Üzerinden Para Transferleri: Aklanan para, ABD’deki bankalar aracılığıyla uluslararası para transferleri ile Irak, Libya’ya veya başka ülkelere gönderilir. Bu transferler, genellikle ticari işlemler gibi gösterilerek masum hale getirilir.
  4. ABD Finansal Kurumları ile Sahte Ticaret: Irak, Libya’da veya diğer ülkelerde sahte bir ithalat/ihracat faaliyeti gösterilerek ABD finansal kurumları kullanılır. Bu tür işlemler, sahte fatura ve belgelerle desteklenir, böylece USD cinsinden para ABD finansal sistemi üzerinden dolaştırılır.
  5. Yüksek Riskli Ülkeler Aracılığıyla USD Hareketi: Irak, Libya gibi ülkelerde USD cinsinden yapılan işlemler, düşük düzenleyici denetime sahip ülkeler üzerinden ABD’ye veya başka ülkelere yönlendirilir. Bu, paranın kaynağını izlemeyi zorlaştırır ve aklanmasını kolaylaştırır.

ABD’nin finansal sistemi, güçlü bir izleme mekanizmasına sahip olmasına rağmen, bu tür kara para aklama yöntemleri, uluslararası işbirliği gerektiren karmaşık yapılar içerir. ABD Hazine Bakanlığı’nın Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC) ve diğer düzenleyici kurumlar, bu tür faaliyetleri izlemek ve önlemek için sıkı denetimler uygular. Ancak bu süreç, aklayıcıların karmaşık ve çok katmanlı stratejiler kullanması nedeniyle zor olabilir.

Bankaların bu akışta rolü ne?

Bankaların kara para aklama gibi faaliyetlerdeki rolü, genellikle dolaylı ve yasa dışı faaliyetlerin farkında olmadan veya yetersiz denetim süreçleri nedeniyle gerçekleşir. Bankaların bu tür faaliyetlerdeki rollerini birkaç başlık altında inceleyebiliriz:

1. Ödemelerin İşlenmesi

Bankalar, finansal işlemlerin yürütüldüğü ana platformlardır. Sahte POS işlemleri veya uluslararası para transferleri gibi kara para aklama yöntemleri, genellikle bankaların ödeme sistemleri üzerinden gerçekleştirilir. Eğer bankalar, bu işlemleri yeterince denetlemezse, kirli para sistem üzerinden geçerek aklanmış hale gelir.

2. Hesap Açma ve Yönetim

Kara para aklayan kişiler, genellikle banka hesaplarını kullanarak paralarını gizlemeye çalışır. Bu hesaplar, genellikle sahte kimlikler, paravan şirketler veya çok sayıda küçük işlem ile kara paranın izlenebilirliğini zorlaştırmak için kullanılır. Bankaların, hesap açma süreçlerinde yeterince titiz davranmaması veya KYC (Müşterini Tanı) gibi süreçleri ihmal etmesi durumunda, bu hesaplar kara para aklama için kullanılabilir.

3. Uluslararası Para Transferleri

Kara para aklama, genellikle uluslararası para transferleri ile gerçekleştirilir. Bankalar, SWIFT gibi uluslararası ödeme ağları üzerinden para transferlerine aracılık eder. Bu tür işlemler, eğer bankalar tarafından dikkatlice izlenmezse, kara para aklamanın en yaygın yollarından biri haline gelir.

4. Risk Yönetimi ve Uyum Politikaları

Bankaların, kara para aklama ile mücadele etmek için uyum politikaları ve risk yönetimi prosedürleri vardır. Ancak, bu politikalar yeterince güçlü değilse veya çalışanlar bu süreçlerde yeterince dikkatli değilse, kara para aklayan kişiler bankacılık sistemini kolayca kötüye kullanabilir.

5. Finansal İzleme ve Bildirim

Bankalar, şüpheli işlemleri izlemek ve yetkili makamlara bildirmekle yükümlüdür. Ancak, bu izleme sistemleri zayıfsa veya işlemler küçük parçalara bölünerek yapılıyorsa (örneğin, “smurfing” olarak bilinen yöntem), kara para aklayan kişiler fark edilmeden işlem yapabilirler.

6. Uyum Zafiyeti

Bazı durumlarda, bankalar kendi uyum süreçlerinde zafiyet göstererek ya da aktif olarak göz yumarak kara para aklama süreçlerine dahil olabilirler. Bu, genellikle ceza veya regülasyon tehdidi ile karşılaşana kadar sürer.

Bankalar, kara para aklama ile mücadelede önemli bir role sahiptirler. Ancak, bu rolü etkin bir şekilde oynayabilmeleri için güçlü uyum politikalarına, sürekli eğitime ve şüpheli işlemleri izlemeye yönelik gelişmiş sistemlere ihtiyaç vardır.

Altın alım satım işlemlerinde Kara Para nasıl aklanır?

ara para aklama işlemlerinde altın alım satımı, sıkça kullanılan bir yöntemdir. Altının taşınabilir, yüksek değerli ve izlenmesi zor bir varlık olması, kara para aklayıcıları için cazip hale getirir. İşte kara para aklamada altının nasıl kullanıldığına dair yaygın yöntemler:

1. Nakit Karşılığı Altın Alımı

Kara para aklayıcıları, yasadışı yollardan elde ettikleri parayı izlenmesi zor hale getirmek için nakit karşılığı altın satın alır. Altın, değerini koruyan ve taşınması kolay bir varlık olduğu için, büyük miktarda nakit parayı altına dönüştürmek aklayıcılar için avantajlıdır. Bu altınlar daha sonra yeniden satılabilir veya başka ülkelere taşınabilir.

2. Altın İthalatı ve İhracatı

Kara para aklama, altın ithalatı ve ihracatı yoluyla da gerçekleştirilebilir. Aklayıcılar, bir ülkeden altın ithal eder ve bunu yasal bir ticaret faaliyeti gibi gösterir. Daha sonra bu altını yurt dışına ihraç ederler. Bu işlem sırasında, altının gerçek değeriyle oynanarak, kazançların yasallaştırılması sağlanır.

3. Altın Takas İşlemleri

Altın, diğer değerli metaller veya varlıklarla takas edilerek de kara para aklama sürecine dahil edilebilir. Aklayıcılar, altını başka bir varlıkla değiştirir ve bu işlemleri yasal ticaret gibi gösterirler. Bu yöntem, paranın izini kaybettirmek için kullanılır.

4. Sahte Altın Faturaları

Kara para aklama faaliyetlerinde sahte altın alım satım faturaları düzenlenebilir. Örneğin, bir aklayıcı, gerçekte hiç gerçekleşmemiş bir altın satışını kağıt üzerinde gösterir ve bu işlemler üzerinden yasal gelir elde etmiş gibi görünür. Bu, kirli paranın izlenmesini zorlaştırır ve paranın yasal kaynaklardan gelmiş gibi görünmesini sağlar.

5. Altın Mücevher Satışı

Mücevherat sektörü, kara para aklayıcıları için çekici olabilir. Altın mücevheratın satın alınması ve satılması, kaynağı belirsiz parayı meşrulaştırmak için kullanılabilir. Mücevher dükkanları, yüksek değerli ve kolayca izlenemeyen altın ürünlerinin alım satımı yoluyla kara para aklama için bir araç haline gelebilir.

6. Altın Depolama ve Gizleme

Kara para aklayıcıları, satın aldıkları altını çeşitli güvenli yerlerde saklayarak yasal yaptırımlardan kaçabilir. Altın, güvenli kasalarda, yurt dışındaki gizli lokasyonlarda veya mücevher olarak gizlenebilir. Bu, paranın izini kaybettirmek ve gelecekte kullanılmak üzere güvende tutmak için kullanılır.

7. Düşük Değerli Altın Satışı

Bazı durumlarda, kara para aklayıcıları, altını düşük bir değerle veya zararına satarak bu parayı yeniden sisteme sokar. Bu, paranın izini kaybettirmek ve meşru bir ticaret faaliyeti gibi göstermek için kullanılır.

8. Zincirleme İşlemler ve Katmanlama

Altın, zincirleme işlemlerle farklı kişiler veya şirketler arasında birkaç kez el değiştirebilir. Bu, kara para aklama sürecinde paranın kaynağını gizlemek ve izini kaybettirmek için kullanılan bir katmanlama (layering) tekniğidir.

Altının kara para aklama için kullanılması, hem altın piyasasının hem de finansal sistemin denetim zafiyetlerinden faydalanan bir yöntemdir. Bu nedenle, altın alım satımının izlenmesi ve denetimlerin sıkılaştırılması, kara para aklamayı önleme çabalarında kritik bir öneme sahiptir.

Kara Para aklamada Kapalıçarşı’nın rolü nedir?

Kapalıçarşı, İstanbul’un tarihi ve turistik bir simgesi olmasının yanı sıra, uzun yıllardır altın ve mücevher ticaretinin merkezi olarak da bilinir. Bu durum, kara para aklama faaliyetlerinde Kapalıçarşı’nın potansiyel olarak kullanılabilir hale gelmesine yol açabilir. Kapalıçarşı’nın kara para aklama süreçlerinde nasıl rol oynayabileceğini anlamak için şu noktaları dikkate almak gerekir:

1. Altın ve Mücevher Ticareti

Kapalıçarşı, altın ve mücevher ticaretinin yoğun olarak yapıldığı bir merkezdir. Bu ticaretin büyük kısmı nakit üzerinden gerçekleşebilir ve altın gibi yüksek değerli varlıkların alım satımı kolayca yapılabilir. Bu durum, kara para aklayıcıları için avantajlıdır çünkü büyük miktarda nakit para, altına dönüştürülerek izlenmesi zor hale getirilebilir.

2. Nakit Akışı ve İzlenebilirlik Sorunları

Kapalıçarşı’da yapılan işlemler genellikle nakit olarak gerçekleştirilir. Bu durum, işlemlerin izlenmesini zorlaştırır ve kayıt dışı işlemlerin yapılmasına olanak tanır. Kara para aklayıcıları, kayıt dışı nakit parayı Kapalıçarşı’da kolayca aklayabilir, altın veya değerli taşlara dönüştürebilir.

3. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler

Kapalıçarşı’da çok sayıda küçük ve orta ölçekli kuyumcu ve mücevherci bulunur. Bu işletmeler, mali denetimlerin daha zayıf olabileceği yerlerdir. Kara para aklayıcıları, bu işletmeler aracılığıyla sahte fatura düzenleyebilir, paravan işlemler yapabilir veya büyük miktarda nakit parayı ticari faaliyetmiş gibi gösterebilir.

4. Paravan Şirketler ve Sahte Faturalar

Kara para aklayıcıları, Kapalıçarşı’da sahte şirketler kurarak veya mevcut işletmelerle anlaşarak sahte fatura düzenleyebilir. Bu faturalar, altın alım satım işlemlerini meşru gibi göstermek için kullanılır. Paravan şirketler, bu süreçte kara parayı yasal gelir gibi gösterebilir.

5. Uluslararası Bağlantılar

Kapalıçarşı, uluslararası ticaretin de önemli bir noktasıdır. Burada yapılan altın ve mücevher ticareti, sınır ötesi işlemleri de içerir. Kara para aklayıcıları, uluslararası ticaret kapsamında parayı başka ülkelere transfer edebilir ve bu süreçte kara paranın kaynağını gizleyebilir.

6. Geleneksel ve Kapalı Ticaret Yapısı

Kapalıçarşı, geleneksel ticaret yapısı nedeniyle belirli ölçüde kapalı bir ekosistemdir. Uzun süredir var olan ilişkiler ve yerel ticaret gelenekleri, dış denetimlere karşı daha dirençli bir yapı oluşturabilir. Bu durum, kara para aklayıcıları için avantajlı olabilir.

7. Fiziki Altın Ticareti

Kapalıçarşı, fiziki altın ticaretinin yoğun olduğu bir yer olduğu için kara para aklayıcıları burada nakit paralarını fiziksel altına çevirip izini kaybettirme avantajına sahip olabilir. Fiziksel altın, bankalardaki işlemlere göre daha az iz bırakır ve bu da kara paranın takibini zorlaştırır.

8. Yetersiz Denetim ve Kontroller

Kapalıçarşı’daki bazı işlemler, gerekli denetim ve kontrollerin eksik olması durumunda kara para aklama faaliyetlerine açık hale gelebilir. Yasal düzenlemelere uyum eksikliği, denetim boşlukları veya yerel düzenlemelerin yetersiz uygulanması bu tür faaliyetlere olanak tanıyabilir.

9. Mücevherat ve Değerli Taşlar

Altın dışındaki mücevherat ve değerli taşlar da kara para aklama için kullanılabilir. Bu varlıklar, Kapalıçarşı’da kolayca alınabilir ve satılabilir, bu da aklayıcılar için uygun bir yol sunar.

Sonuç

Kapalıçarşı’nın kara para aklamada potansiyel rolü, altın ve mücevher ticaretinin merkezi olması, nakit işlemlerin yoğunluğu, izlenebilirliğin zor olması ve uluslararası bağlantılar gibi faktörlerle ilişkilidir. Ancak, bu durum Kapalıçarşı’nın tüm esnafını veya faaliyetlerini kapsamaz. Yasal düzenlemeler ve denetimlerin sıkılaştırılması, bu tür faaliyetlerin önlenmesi için kritik öneme sahiptir.

Kara Para trafiği Vergi kaybını nasıl oluşturuyor?

Kara para aklama faaliyetleri, vergi kaybına yol açan çeşitli mekanizmaları içerir. Bu durum, hem hükümetlerin gelirlerini azaltır hem de ekonomik dengesizliklere neden olur. İşte kara para aklama yoluyla vergi kaybının nasıl meydana geldiğine dair bazı önemli noktalar:

1. Gizli Gelirler ve Beyan Edilmeyen Kazançlar

Kara para aklama, genellikle suç faaliyetlerinden elde edilen kazançların yasal görünmesini sağlamak için yapılır. Bu gelirler genellikle yasal olarak beyan edilmez, bu da vergi kaybına yol açar. Vergiye tabi olmayan bu kazançlar, devletin vergi gelirlerini doğrudan azaltır.

2. Sahte Faturalar ve Hileli Masraflar

Kara para aklama sırasında, sahte faturalar veya şişirilmiş giderler kullanılarak vergilendirilebilir kazançlar azaltılır. Örneğin, bir işletme sahte giderleri belgeleyerek karını düşük gösterebilir ve bu sayede daha az vergi öder. Bu tür hileli işlemler vergi kaçakçılığına neden olur.

3. Offshore Hesaplar ve Vergi Cennetleri

Kara para aklayan kişiler, genellikle offshore hesaplar veya vergi cennetleri kullanarak gelirlerini saklarlar. Bu tür hesaplar, yerel vergilendirmeden kaçınmak için kullanılır. Vergi cennetlerinde bulunan paralar, genellikle ilgili ülkenin vergi sisteminden tamamen kaçar ve bu da ciddi bir vergi kaybına neden olur.

4. Kayıt Dışı Ekonomi

Kara para aklama, kayıt dışı ekonomiyi büyütür. Bu tür ekonomilerde yapılan işlemler genellikle vergiye tabi değildir ve bu da hükümetlerin topladığı vergi miktarını düşürür. Kayıt dışı ekonomi büyüdükçe, vergi tabanı daralır ve bu da genel vergi gelirlerinde azalmaya yol açar.

5. Rekabet Dengesizliği

Kara para aklayan işletmeler, vergi kaçırdıkları için daha düşük maliyetlerle çalışabilirler. Bu da, vergilerini düzgün ödeyen yasal işletmelerin rekabet gücünü zayıflatır. Zamanla, bu durum pazarın bozulmasına ve daha fazla işletmenin vergi kaçakçılığına yönelmesine neden olabilir, bu da vergi kaybını artırır.

6. Gelir Elde Etme ve Harcama Tutarsızlıkları

Kara para aklamanın bir sonucu olarak, bir kişi veya işletme resmi gelir beyanında bulunmaz, ancak büyük harcamalar yapabilir. Vergi daireleri bu tür tutarsızlıkları tespit ettiğinde bile, paranın kaynağını izlemek zor olabilir, bu da vergi tahsilatını zorlaştırır.

7. Vergi Denetiminden Kaçma

Kara para aklama süreçleri, paranın izini kaybettirmek için karmaşık finansal işlemler içerir. Bu, vergi denetçileri için işlemleri izlemeyi zorlaştırır. Böylece, birçok gelir kalemi vergilendirilemez hale gelir.

Bu mekanizmalar, vergi dairelerinin gelir kaybına uğramasına ve devlet bütçesinin küçülmesine neden olur. Devletin kara para aklama ile etkin bir şekilde mücadele etmesi, sadece suç faaliyetlerini engellemekle kalmaz, aynı zamanda vergi tabanını korur ve gelir kayıplarını önler.

TAFT şüpheli işlemleri nasıl yakalıyor?

TAFT (Treasury’s Anti-Financial Crimes Taskforce) gibi mali suçlarla mücadele eden birimler, kara para aklama ve ilgili vergi kayıplarını tespit etmek için çeşitli yöntemler ve teknolojiler kullanır. İşte TAFT veya benzeri bir birimin bu tür faaliyetleri nasıl yakalayabileceğine dair bazı önemli noktalar:

1. Finansal İzleme ve Veri Analizi

TAFT, büyük miktarda finansal veriyi analiz eder. Bu veri analizi, şüpheli işlem örüntülerini ve olağandışı faaliyetleri tespit etmek için gelişmiş algoritmalar ve yapay zeka teknolojileri kullanır. Örneğin, bir kişinin gelir beyanı ile harcamaları arasındaki tutarsızlıklar, anormal büyük miktarda para transferleri, veya sık sık offshore hesaplara para aktarma gibi faaliyetler dikkat çeker.

2. Şüpheli İşlem Raporları (SARs)

Bankalar ve finansal kuruluşlar, belirli kriterlere uyan şüpheli işlemleri tespit ettiklerinde bu işlemleri TAFT gibi birimlere bildirmek zorundadır. Bu bildirimler, Şüpheli İşlem Raporları (SARs) olarak bilinir. TAFT, bu raporları inceleyerek daha derin soruşturmalar başlatabilir ve vergi kaybına yol açabilecek kara para aklama faaliyetlerini tespit edebilir.

3. Vergi Denetimi ve Beyan Analizi

TAFT, vergi daireleriyle işbirliği yaparak vergi beyannamelerini analiz eder. Bir kişinin veya şirketin beyan edilen gelirleriyle yaşam standardı, mal varlığı ve harcamaları arasındaki tutarsızlıklar dikkat çekebilir. Bu tür analizler, sahte beyanları ve vergi kaçakçılığını tespit etmeye yardımcı olur.

4. Offshore Hesaplar ve Paravan Şirketler

TAFT, offshore hesaplar ve paravan şirketler aracılığıyla yapılan işlemleri izlemek için uluslararası işbirliği yapar. Vergi cennetlerinde açılan hesaplar veya paravan şirketler üzerinden yapılan işlemler, dikkatli bir şekilde izlenir. TAFT, bu işlemleri izleyerek vergi kaybına yol açan kara para aklama faaliyetlerini ortaya çıkarabilir.

5. Uluslararası İşbirliği ve Bilgi Paylaşımı

Kara para aklama genellikle uluslararası bir boyuta sahiptir, bu yüzden TAFT, diğer ülkelerin mali suç birimleri ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapar. Bu işbirliği, sınır ötesi mali akışları izlemeyi ve kara para aklama faaliyetlerini tespit etmeyi kolaylaştırır.

6. Teknolojik Araçlar ve Yapay Zeka

TAFT, büyük veri analizi, yapay zeka ve makine öğrenimi gibi ileri teknolojileri kullanır. Bu teknolojiler, olağandışı finansal faaliyetleri otomatik olarak tespit edebilir, kalıpları analiz edebilir ve şüpheli işlemleri işaretleyebilir. Bu da, vergi kaybına yol açan faaliyetlerin hızla tespit edilmesini sağlar.

7. Kapsamlı Soruşturmalar

TAFT, belirli işlemler veya kişiler hakkında derinlemesine soruşturmalar başlatabilir. Bu soruşturmalar, mali kayıtların, ticari faaliyetlerin ve kişisel finansların detaylı bir şekilde incelenmesini içerir. Soruşturmalar sırasında elde edilen kanıtlar, kara para aklama ve vergi kaçırma faaliyetlerini ortaya çıkarmada kritik rol oynar.

8. Vergi Kaçakçılığıyla İlgili Bilgilendirme ve Eğitim

TAFT, vergi kaçakçılığıyla mücadele için kamuoyunu ve finansal kuruluşları bilgilendirir. Eğitim programları ve farkındalık kampanyaları, finansal kuruluşların kara para aklamayı daha iyi anlamasını ve daha etkin önlemler almasını sağlar.

TAFT gibi birimler, bu stratejiler ve araçlar aracılığıyla kara para aklama faaliyetlerini tespit eder, vergi kayıplarını önler ve suçluları adalet önüne çıkarır. Bu tür faaliyetlerin etkin bir şekilde izlenmesi, hem mali suçlarla mücadelede hem de devlet gelirlerinin korunmasında kritik öneme sahiptir.

Bankalar MASAK bildirimi yapıyor mu?

Türkiye’de bankalar MASAK’a (Mali Suçları Araştırma Kurulu) şüpheli işlem bildiriminde bulunmakla yükümlüdür. MASAK, kara para aklama ve terörizmin finansmanı gibi mali suçlarla mücadele eden bir kurumdur. Bankalar ve diğer finansal kuruluşlar, belirli durumlarda MASAK’a bildirim yaparak bu tür suçlarla mücadeleye katkıda bulunurlar.

Bankaların MASAK Bildirimi Yapma Yükümlülüğü

  1. Şüpheli İşlem Bildirimi (ŞİB): Bankalar, müşteri işlemleri sırasında olağandışı, şüpheli veya riskli bir durum tespit ettiğinde bu durumu MASAK’a bildirmek zorundadır. Bu işlemler, kara para aklama, terörizmin finansmanı veya diğer mali suçlarla ilişkili olabileceği düşünülen işlemleri kapsar.
  2. Büyük Miktarlı Nakit İşlemler: Bankalar, belirli bir miktarın üzerindeki nakit işlemleri otomatik olarak MASAK’a bildirmek zorundadır. Bu sınır, ilgili mevzuatla belirlenmiştir ve genellikle şüpheli işlemlerin izlenmesi için kullanılır.
  3. Olağandışı İşlem Kalıpları: Bir müşterinin işlemleri olağandışı bir şekilde artarsa veya normal faaliyetlerine uymayan kalıplar gösterirse, banka bu durumu MASAK’a bildirebilir. Örneğin, bir hesaptan aniden büyük miktarda para çekilmesi veya yurt dışına yapılan olağandışı transferler şüpheli kabul edilebilir.
  4. Müşteri İncelemeleri ve KYC (Know Your Customer): Bankalar, müşterilerini tanıma (KYC) sürecinde elde ettikleri bilgileri analiz ederek, şüpheli durumlar tespit edebilir ve MASAK’a bildirimde bulunabilirler.
  5. Zorunlu Eğitim ve Uyum: Bankalar, çalışanlarını kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda eğitmek zorundadır. Bu eğitimler, şüpheli işlemleri tespit edebilmeleri ve gerekli durumlarda MASAK’a bildirimde bulunabilmeleri için önemlidir.

Bildirim Süreci

Bankalar, şüpheli bir işlem tespit ettiğinde bunu derhal MASAK’a bildirmek zorundadır. Bu bildirimler, genellikle dijital olarak yapılır ve belirli bir formatta MASAK’a iletilir. MASAK, bu bildirimleri değerlendirir ve gerektiğinde soruşturma başlatabilir.

Sonuç

Bankaların MASAK’a şüpheli işlem bildirimi yapma yükümlülüğü, Türkiye’nin mali suçlarla mücadelesinde kritik bir rol oynar. Bu bildirimler, kara para aklama ve terörizmin finansmanı gibi suçların önlenmesine ve cezalandırılmasına katkıda bulunur. MASAK, bankalardan gelen bu bildirimleri değerlendirerek gerekli adımları atar ve ilgili durumlarda yasal süreçleri başlatır.

Kara Para aklama cezası yeterli mi?

Türkiye’de kara para aklama suçunun cezası oldukça ağırdır ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 282. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suçun işlenmesi halinde uygulanacak cezalar şu şekildedir:

1. Hapis Cezası

Kara para aklama suçu işleyen kişi, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu ceza, kara para aklama eyleminin niteliğine ve kapsamına göre belirlenir.

2. Adli Para Cezası

Hapis cezasının yanı sıra, suçu işleyen kişiye ayrıca yirmi bin güne kadar adli para cezası da verilebilir. Adli para cezası, günlük bir bedel üzerinden hesaplanır ve suçu işleyen kişinin ekonomik durumuna göre belirlenir.

3. Müsadere (El Koyma)

Kara para aklama suçunda kullanılan veya suçtan elde edilen tüm malvarlığına devlet tarafından el konulabilir (müsadere). Bu, suçtan elde edilen paranın, malların veya diğer kazançların devlet hazinesine aktarılmasını içerir.

4. Ağırlaştırıcı Nedenler

Eğer kara para aklama suçu bir örgüt tarafından işlenmişse veya suçun işlenmesinde kamu görevlileri de rol almışsa, cezalar artırılabilir. Bu gibi durumlarda, suçun örgütlü bir yapı içinde işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir sebep olarak kabul edilir ve ceza miktarı artırılabilir.

5. Yurt Dışına Kaçırma ve Uluslararası Boyut

Eğer suç, yurt dışına para veya değerli malların kaçırılması yoluyla işlenmişse, bu da cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak değerlendirilir. Uluslararası boyutta işlenen kara para aklama suçları, genellikle daha ciddi cezalarla karşılanır.

6. Suçun Tespiti ve Soruşturma Süreci

Kara para aklama suçlarının soruşturulması, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve savcılıklar tarafından yürütülür. Şüpheli işlemlerin tespit edilmesi, soruşturma başlatılmasına ve suça karışan kişilerin cezalandırılmasına yol açabilir.

7. Diğer Yaptırımlar

Kara para aklama suçu işleyen kişiler, ayrıca mali düzenlemeler kapsamında ek yaptırımlarla karşılaşabilir. Bu, mali faaliyetlerden men edilme, lisans iptali gibi cezaları içerebilir.

8. TCK 282 Maddesi

Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesi kara para aklamayı açıkça tanımlar ve cezalarını belirler. Suçun farklı boyutlarına göre farklı cezalar uygulanabilir.

Kara para aklama suçunun cezası sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede ağırdır ve uluslararası düzeyde de sıkı takip edilmektedir. Bu suçun işlenmesi halinde uygulanacak cezalar, hem suçluları caydırmayı amaçlar hem de suçtan elde edilen kazancın yeniden kullanılmasını engellemeye yöneliktir.

KARA PARA aklamada bankalara ceza ne?

Kara para aklama faaliyetlerinde yer alan veya bu faaliyetlere karşı yeterince önlem almayan bankalar, ciddi cezalarla karşı karşıya kalabilir. Türkiye’de bankaların bu tür durumlarla ilgili sorumlulukları, Bankacılık Kanunu, Türk Ceza Kanunu, ve MASAK mevzuatı ile düzenlenmiştir. Bankalara yönelik cezalar hem idari hem de cezai nitelikte olabilir.

1. İdari Para Cezaları

Bankalar, kara para aklama ile mücadelede gereken özeni göstermedikleri veya mevzuata uygun hareket etmedikleri durumlarda, idari para cezalarıyla karşılaşabilirler. MASAK, bankaların şüpheli işlem bildirimlerinde bulunmaması veya gerekli denetimleri yapmaması halinde ağır idari para cezaları uygulayabilir. Bu cezalar, bankanın büyüklüğüne ve ihmalin ciddiyetine bağlı olarak değişir.

2. Faaliyet İzninin İptali veya Kısıtlanması

Eğer bir banka, kara para aklama faaliyetlerinde doğrudan yer almışsa veya bu tür faaliyetleri kolaylaştırmışsa, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından faaliyet izni iptal edilebilir veya kısıtlanabilir. Bu tür yaptırımlar, bankanın mali düzenlemelere uyum sağlaması için son derece önemli bir caydırıcı unsur olarak kullanılır.

3. Ceza Davaları ve Hapis Cezası

Bankaların yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri veya çalışanları, kara para aklama suçuna doğrudan katıldıklarında veya bu tür faaliyetlere göz yumduklarında, Türk Ceza Kanunu kapsamında cezai sorumluluk taşıyabilirler. Bu kişiler hakkında ceza davaları açılabilir ve mahkumiyet durumunda hapis cezaları verilebilir.

4. Uluslararası Yaptırımlar

Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar, uluslararası finansal sistemin bir parçası olduklarından, kara para aklama faaliyetleri nedeniyle yabancı ülkelerin düzenleyici kurumları tarafından da yaptırımlarla karşılaşabilirler. Örneğin, ABD’de OFAC (Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi) veya diğer uluslararası finansal denetim kurumları tarafından bankalara büyük para cezaları verilebilir veya uluslararası finansal sistemden çıkarılabilirler.

5. Reputasyon Kaybı

Bankalar, kara para aklama ile ilgili bir skandala karıştıklarında ciddi bir itibar kaybına uğrarlar. Bu, müşteri güvenini zedeler ve bankanın finansal sağlığını uzun vadede olumsuz etkileyebilir. Bu tür bir itibar kaybı, finansal piyasalar için de önemli sonuçlar doğurabilir.

6. Ekonomik Suçlar Kanunu Kapsamında Cezalar

Bankalar, kara para aklama karşıtı önlemleri uygulamadıkları veya bu tür faaliyetlere iştirak ettikleri tespit edilirse, Ekonomik Suçlar Kanunu kapsamında da ek cezalarla karşılaşabilir. Bu cezalar, bankacılık sektöründeki diğer regülasyonlarla birlikte uygulanır ve ciddi mali yaptırımları içerir.

7. Yönetici Sorumluluğu

Bankalarda görev yapan yöneticiler, kara para aklamayı önlemek için gereken özeni göstermemeleri halinde, bireysel olarak da sorumlu tutulabilir. Bu durumda, hem idari hem de cezai yaptırımlarla karşılaşabilirler.

8. Şüpheli İşlem Bildirimi Yapmama Cezası

Bankaların MASAK’a şüpheli işlem bildiriminde bulunma zorunluluğu vardır. Bu bildirim yapılmazsa veya geciktirilirse, banka idari para cezası alabilir ve yöneticileri hakkında cezai işlem başlatılabilir.

Bankalar için kara para aklama karşıtı önlemleri uygulamak yasal bir zorunluluk olmasının yanı sıra, aynı zamanda uluslararası finansal sistemde güvenilir bir aktör olarak kalmaları için de hayati önem taşır. Cezalar, bankaları bu tür faaliyetlere karşı daha dikkatli ve proaktif olmaya teşvik eder.

Derleme-Erol TAŞDELEN

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Eğilmez: Kart limitinden de kullanılan krediden de vergi alınamaz krediyi veren alacaklıdan alınır

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ekonomist Mahfi Eğilmez, savunma sanayii fonuna ek kaynak sağlamak için kredi kartlarından yapılacak kesintilere dair önemli eleştirilerde bulundu. Eğilmez, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, kredi kartı limitlerinden veya kullanılan kredilerden vergi alınamayacağını belirterek, bu tür bir uygulamanın ekonomik temellere aykırı olduğunu vurguladı. Kredi kartı borcunun bir tür borçlanma olduğunu hatırlatan Eğilmez, “Vergi, borçludan değil, krediyi sağlayan alacaklıdan alınır. Bu uygulama, ekonomik bilimin temellerinden uzaklaşıldıkça ortaya çıkan kavram karmaşasının bir örneğidir” ifadeleriyle eleştirisini dile getirdi.

Bu eleştirilerin hedefi olan düzenleme, AKP’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu yeni yasa teklifiyle gündeme geldi. Teklife göre, kredi kartı limiti 100 bin lira ve üzerinde olan kart sahiplerinden yıllık 750 lira fon payı kesintisi yapılması planlanıyor. Bu yeni düzenlemenin sadece kredi kartlarıyla sınırlı kalmadığı, aynı zamanda gayrimenkul alım satımında da alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750’şer lira zorunlu fon kesintisi yapılmasını içerdiği ifade ediliyor.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

ABD’nin ulusal borcu tüm zamanların rekoru olan 34,5 trilyon dolara ulaştı, ya diğer ülkeler?

Yayınlanma:

|

Yazan:

ABD ulusal borcu Şubat ayı sonunda ~ 34.5 trilyon dolara ulaştı ve şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam oldu. Haziran ayından bu yana borç her 100 günde bir 1 trilyon dolar artıyor. Bir hatırlatmak gerekirse, bir ülke vergilerden ve diğer gelirlerden kazandığından daha fazlasını harcadığında borç seviyesi artar. Grafikte de görebileceğiniz gibi, ABD hükümetinin toplam borcu 15 Haziran 2023’te 32 trilyon doları, 15 Eylül 2023’te 33 trilyon doları ve 4 Ocak’ta 34 trilyon doları geçti. Hız devam ederse, Nisan ayında 35 trilyon dolar sınırına ulaşılacak.

Ayrıca, Şubat 2019’dan bu yana ABD’nin ulusal borcu 12,5 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 2,5 trilyon dolar arttı. Öte yandan, ABD ekonomisi (GSYİH) aynı dönemde 7,2 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 1,44 trilyon dolar büyüdü. Bu, son beş yılda bir birim ekonomik büyüme (GSYİH) için ABD hükümetinin 1,7 birim borç yarattığı anlamına geliyor. Başka bir deyişle, ABD ekonomisi zaman geçtikçe daha az üretken ve daha borçlu hale geliyor.

Global Markets Investor, okuyucu destekli bir yayındır. Yeni gönderiler almak ve çalışmalarımı desteklemek için ücretsiz veya ücretli abone olmayı düşünün.

Kaynak: BearTrapsReport

Bir ülkenin borcuna baktığımızda, en önemli ölçüt, bir ülkenin borçlarını (faiz ve anapara) ödeme ve geri ödeme kabiliyetini anlamaya yardımcı olduğu için ekonominin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzdesi olarak borçtur. Şu anda, ABD borcunun GSYİH’ye oranı %123,7 seviyesinde bulunuyor ve bu süre zarfında ABD GSYİH’sının önemli ölçüde düşmesi ve kilitlenmeler nedeniyle borcun artması nedeniyle pandemi sırasında elde edilen tüm zamanların rekoru olan %126,2’ye yakın. Grafikte görüldüğü gibi, bu oran 2007’den bu yana kabaca %60’tan hızla yükseliyor. Kongre Bütçe Ofisi tarafından 2034 yılında bu oranın %130,6’ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Kaynak: ABD Hazine Bakanlığı, St. Louis Fed ve Kongre Bütçe Ofisi (CBO) verilerine dayanarak, kırmızı çizgi 2024-2034 için CBO tahminini gösteriyor

ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin bariz nedenlerden dolayı hiçbir zaman bir durgunluk öngörmediğini ve ekonomik gerilemeler her zaman daha büyük hükümet açıkları ve GSYİH’da düşüşlerle sonuçlandığından, bir durgunluk meydana gelirse oranın çok daha yüksek olacağını belirtmek önemlidir.

BU KADAR YÜKSEK BİR BORÇ SEVİYESİ NEDEN ÖNEMLİDİR?

Tarih, bir ülke borç-GSYİH oranı için %100 eşiğini geçtiğinde, hükümetin bir tür temerrütten kaçınma olasılığının küçük olduğunu gösteriyor. Bir yükümlülüğü yerine getirememe anlamında temerrüt, burada hükümetin tahvillerine sürekli olarak enflasyondan daha düşük faiz ödediği durum olarak da kabul edilir. Başka bir deyişle, yatırımcılar (alacaklılar) enflasyona göre düzeltilmiş olarak paralarını kaybederler veya satın alma güçlerini kaybederler. Normal koşullarda, böyle bir ortamda yatırımcılar, ülke içinde daha yüksek borçluluk riskini telafi etmek için daha yüksek faiz talep ederler. Bununla birlikte, çoğu durumda, borç “çok yüksek” olduğunda, GSYİH’nın yaklaşık% 100’ü ve üzerine çıktığında, bir merkez bankası devreye girer ve aynı zamanda büyük miktarlarda devlet tahvili satın almaya başlar ve aynı zamanda getiri seviyesini (faiz) bastırır.

Bu fenomen, Lyn Alden tarafından yapılan ve Büyük Mali Krizden sonra, 2009’dan 2020’ye kadar TÜFE enflasyonuna göre düzeltilmiş Hazine bonosu (bir yıl veya daha kısa vadeli) getirilerinin negatif getirileri olduğunu gösteren analizle mükemmel bir şekilde gösterilmiştir. Aynısı 1940’larda ABD ulusal borcunun GSYİH’ya oranının da %100’ün üzerinde olduğu zaman oldu.

Geçmişe baktığımızda, bir ülkede borç-GSYİH oranlarının yüksek olduğu dönemlerde tahvil sahiplerinin satın alma gücünü kaybetmesinin mümkün olan en kötü senaryo olmadığını görebiliriz. Hirschman Capital tarafından Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 1800 yılından bu yana yaptığı çalışmalara dayanarak yaptığı analize göre, borcun GSYİH’ye oranı %130’un üzerinde olan 52 ülkeden 51’i yeniden yapılandırma, devalüasyon, yüksek enflasyon veya tamamen temerrüt yoluyla temerrüde düştü. Bunun tek istisnası Japonya idi.

Bu, ABD’nin yakında temerrüde düşeceği anlamına gelmez, özellikle de ülkenin bir rezerv para birimine sahip olduğu ve dramatik bir şey olmadıkça yabancılar tarafından ABD dolarının talep edileceği gerçeği göz önüne alındığında. Bununla birlikte, önümüzdeki yıllarda nakit ve tahvil sahiplerinin (vadeye kadar tutulursa) Federal Rezerv para politikasını normalleştirdiğinde enflasyona göre düzeltilmiş bir temelde para kaybedeceği neredeyse kesindir. Buna finansal baskı denir.

Satın alma gücünü kaybetmenin yanı sıra, bir ülkedeki GSYİH ile ilgili yüksek borç seviyesinden kaynaklanan sıradan insanlar için birkaç olumsuz etki daha vardır:

  1. Yüksek faiz ödemeleri, özellikle vergi makbuzlarıyla ilgili olarak, eğitim, altyapı, sağlık veya sosyal güvenlik için gelecekteki yatırım harcamalarını sınırlayabilir (dışarıda bırakabilir) ve aslında gelecekteki ekonomik büyümeyi düşürebilir ve yaşam kalitesini kötüleştirebilir. Faiz maliyetleri, yıllık bazda nominal olarak 1 trilyon doları çoktan geçti ve vergi gelirlerinin %35’ini oluşturuyor, bu da 25 yıldan fazla bir süredir en yüksek seviye.

Ayrıca 2023 Mali Yılında faiz harcamaları Medicaid ve diğer bütçe kategorilerinden daha yüksekti.

  1. Yüksek düzeyde borç, bir durgunluğa veya krize yanıt vermede daha az esneklik sağlar. Başka bir deyişle, Büyük Mali Kriz gibi bir olay meydana gelirse, hükümetin borç vermek için daha az yeri olacak ve kriz sonrası toparlanma, yeni yatırımların yanı sıra onu finanse etme kabiliyetinin daha az olması nedeniyle daha yavaş olacaktır.
  2. Bir hükümet, daha fazla harcamayı finanse etmek veya bütçe açığını azaltmak/ortadan kaldırmak için vergileri artırmaya karar verebilir. Vergiler yükselirse, bu, insanların ve özel sektörün mal ve hizmetlere harcayabileceği daha az gelir anlamına gelir. Bu, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, tüketici harcamalarının GSYİH’nın %67,6’sını oluşturması nedeniyle daha az ekonomik büyüme anlamına gelecektir:

ÖZET

ABD’nin ulusal borcu son birkaç yılda sadece nominal olarak değil, aynı zamanda GSYİH’nın bir payı olarak da hızla artıyor. Her 30 saniyede bir 1 milyon dolar ekleniyor, bu daha önce hiç görülmemiş bir hız. Hükümetin ve gelecek nesillerin bu konuyla başa çıkması birçok zorluk yaratacaktır. Geçmişte, bu kadar yüksek borç seviyeleriyle mücadele etmek için finansal baskı politikaları uygulandı ve sıradan insanları ve tahvil yatırımcılarını on yıllarca finansal olarak daha kötü durumda bıraktı. Büyük Mali Krizin ardından son on yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde bile son zamanlarda yapıldı. Ancak pandeminin ardından enflasyon kontrolden çıktı ve tekrar böyle bir ortama geri dönmek için birkaç yıla ihtiyaç var. Her şey düşünüldüğünde, herkesin yapabileceği en iyi şey, kendilerini finansal olarak eğitmek ve geleceklerini korumak için sermayelerini akıllıca tahsis etmektir. Bu durumda, yüksek kaliteli hisse senetleri, gayrimenkul ve değerli metaller (özellikle altın) uzun vadede en iyi performansı gösterir. DAHA AZ riskten kaçınan yatırımcılar için (Riskten kaçınma, riskten kaçınma ve düşük risk toleransına sahip olma eğilimidir.), risk toleransına bağlı olarak Bitcoin ve Ethereum gibi bazı kripto para birimleri de bir portföyde uygun olacaktır.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Türkiye Bankalar Birliği’nden dijital dolandırıcılık uyarısı

Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB) yapılan yazılı açıklamada dijital kanallarda güvenli işlemler için sıkça karşılaşılan dolandırıcılık yöntemlerine ve bu yöntemlerden korunma yollarına dair bilgilere yer verildi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son dönemde, internet ve mobil kanallarda yaşanan dolandırıcılık vakalarının artması nedeniyle kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğduğuna değinilen açıklamada, sıklıkla karşılaşılan dolandırıcılık türleri sıralandı. Bunlar arasında; sahte internet siteleri ve güvensiz alışveriş platformları üzerinden yapılan dolandırıcılık, kişisel bilgilerin manipülasyon yoluyla ele geçirilmesi, sosyal medya platformlarında sahte hesaplar aracılığıyla yapılan dolandırıcılık, sahte e-posta adreslerinden gelen mesajlar ile kişisel bilgilerin ele geçirilmesi, sahte SMS ve e-postalar yoluyla kişisel bilgilerin çalınması, cihazlara uzaktan erişim sağlayarak bilgi ve para çalma girişimleri, bilgisayarlara veya mobil cihazlara zararlı yazılımlar yükleyerek veri hırsızlığı yapılması yer aldı.

Bilgilendirmede, SMS, e-posta veya sosyal medya yoluyla gelen bildirimlerdeki bağlantılara veya linklere kaynağından emin olunmadan tıklanmamasının altı çizildi.

Hizmet alınan kuruluşun resmi iletişim kanallarını kullanarak doğrulama yapılması gerektiği ve tek tıkın, kişiyi sahte sitelere veya virüslere yönlendirebileceğine dikkat çekildi.

“Emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin”

Kullanıcıların banka hesaplarının hiç kimseye kullandırılmaması gerektiği vurgulanan bilgilendirmede, “Şifrelerinizi kimseyle paylaşmayın. Kendini savcı, polis, asker, banka çalışanı, avukat olarak tanıtan veya bir ödül, prim iadesi, kart aidatı iadesi için sizden şifrenizi, kart bilgilerinizi ve kişisel verilerinizi talep eden kişilere itibar etmeyin, bu amaçla gelen linklere tıklamayın. Güvenliğinizden emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin. Güvenlik açığı bulunan veya korsan uygulamalar, kişisel bilgilerinizi ele geçirebilir, cihazınıza zarar verebilir ve hatta kimlik hırsızlığına yol açabilir.” denildi.

Bankalarca yapılan güvenlik duyurularının takip edilmesi yönünde uyarıda bulunulan açıklamada, kişisel bilgilerin güncel kalması için bu duyurularda iletilen uyarıların da dikkate alınması gerektiğinin altı çizildi.

“Şifrelerinizi başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın”

Açıklamada, kişisel cep telefonuna, bilgisayara ve tablete yüklenen uygulamanın istediği izinlerin dikkatlice kontrol edilmesinin önem taşıdığı ifade edilerek şu uyarılarda bulunuldu:

“Bankacılık uygulamalarınızı resmi uygulama mağazalarından indirin. Bilinmeyen veya güvenilir olmayan kaynaklardan uygulama indirmeyin. Bankacılık uygulamalarında kullandığınız şifrelerinizi, başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın. Daha az güvenlikli sitelerde şifreleriniz ele geçirilebilir, bankacılık uygulamalarınıza bu şifreler denenerek giriş yapılabilir.

Güvenliğinden emin olmadığınız internet sitelerinden alışveriş yapmayın. Dolandırıcılık amaçlı açılmış sahte bir site üzerinden dolandırılabilirsiniz. Banka hesap özetlerinizi ve işlemlerinizi düzenli olarak kontrol edin, şüpheli bir durumda vakit kaybetmeden bankanızla iletişime geçin. Bu kapsamda; dolandırıcılık vakalarına ilişkin olarak resmi kurumlar ve hizmet alınan kuruluşlar tarafından yapılan tüm uyarılar ve bilgilendirmeler dikkate alınmalıdır.”

AA

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.