Connect with us

Erol Taşdelen

Bankacılıkta “İstifaya Zorlama” nasıl oluyor

Erol TAŞDELEN, özellikle Bankacılık sektöründe etkisini her geçen gün hissettiren ya istifa et ya seni süründürürüz tarzı sergilenen mobbing ikna odalarında geçen diyalogları mercek altına aldı.

Yayınlanma:

|

İstifa etmeye zorlanıp işten ayrılan çalışanın kıdem tazminatı hakkı ne olacak?

Covid-19 nedeni ile İşten çıkarmanın yasaklanması ile birlikte çalışanın istifa ettirilerek çıkışının verilmesi yönünde çok şikayet gelmeye başladı. Ana şikayetlerden birisi de “izin ve Kıdem Tazminatları ne olacağı” yönünde oldu.

İş uzmanları; Kıdem Tazminatı almaması için istifaya zorlanan işçinin bu hususu ispat etmesi halinde kıdem tazminatı hakkının doğacağı yönünde görüş bildiriyor.

Burada önemli olan çalışanın istifaya zorlandığın nasıl ispatlayacağı konusu. Tabi en güzel ispat şahitler ama çalışma arkadaşları henüz o kurumda çalışmaya devam ediyor ise şahit olmaya istekli olmuyorlar. Bu durumda diğer ispatlama yöntemleri kalıyor. Bu yönde çalışana gelen telefon mesajları, telefon konuşmalarındaki ses kaydı, kamera kayıtları, gelen mailler gibi ispat araçları mahkemelerce delil olarak değerlendiriliyor. Özellikle telefon kayıtlarının kanıt sayılacağı bunu dinleme suçuna girmediği yönünde Yargıtay kararları bu tür delilleri güçlendirdi. Zira tekrarı ve ispatı mümkün olmadığı zaman bu tür kayıtlar delil olarak sayılmaya başlandı.

Bankacılıkta arttı. Son haftalarda özellikle banka bölge müdürlüklerinde kurulan “istifa et ödeme yapalım ikna odaları” gündeme gelmişti. Çalışan bankacılara gönderilen, mailler, ortam ve telefon ses kayıtları hak kaybı için ciddi delil olmaya devam ediyor. Özellikle “nasılsa beni atmazlar” diye düşünüp bu tür belgeleri arşivleme yapılmaması ileride çalışanı zor durumda bıraktığı için emsal olması açısından diğer çalışanlara gelen bu yönde mesaj ve mailler de delil olarak değerlendiriliyor.

İzinler için de 5 yıl geriye yönelik dava açılma hakkı mevcut. “Tüm hakkımı aldım” yönünde istifa edenden alınan yazılar ise baskı altında alındığı için mahkemelerce başlı başına çalışılan kurumu haklı çıkaracak delil olarak sayılmıyor. Toplam Çalışma süreniz 15 yılı doldurdu ise İstifa etseniz de Kıdem Tazminatınızı alıyorsunuz ama bu sefer, “İşsizlik Maaşı” gibi yan haklardan yararlanamıyorsunuz. İşe iade davaları kazanma şansı zayıflıyor ve olması gerekenden uzun sürüyor.

Bankacılıktan örnek verelim İSTİFAYA ZORLAMA dediğimiz olay şöyle oluyor :

Önce alttan alınıyor. İstifa et tüm hakların verilecek deniyor.

İstifa etmezsen :

1- Ücretsiz İzne çıkarırız, SGK’nın verdiği 1.170.-TL ile nasıl geçinirsen geçin. Yasaklar kalkınca da atarız.

2- Seni norm / havuz kadroya alırız, nerede kaldığın önemli değil bölgeye her gün gelip gidersin.

3– Seni il dışına tayın çıkarırız.

4- Tayınını Call Center’e çıkarırız, unvanın önemi yok müşterilere telefonda destek verirsin.

5- Evden call center elemanı gibi çalışırsın sana her gün göndereceğimiz listeyi eksiksiz arayacaksın

6- Evden çalıştığında, hiç bir yan ödemesi ( internet, telefon, elektrik paran, yemek, mesai, ulaşım vs ) ödemeyiz

7– Bundan sonra çalıştığın süre içinde primlerden yararlanamayacaksın

8- Hedeflerin öyle şişiririz ki hiç bir zaman hedef tutturamayacaksın

9– İşten çıkarma yasakları kalkınca ilk kapı önüne konulacak sen olacaksın ve şu an önerdiğimiz 7-8 maaş fazla parayı alamayacaksın. Haklarını almak için mahkemeye başvursan da 3-4 yıl sürer % 15-20’si Avukat parası olarak gider.

10- Bazı çalışanlara istifa etmesi halinde ek 1 yıl sigorta yapma garantisi verildi. İşten çıkarılması halinde sigorta da otomatik sona eriyor

11- İstifa etmezsen yeni iş bulamazsın, Referans için arayanlara kötü referans verme kararı aldık.

TABİ BAŞA GELMEYİNCE BUNLARIN OLABİLECEĞİ, KURUMSAL DENİLEN BANKALARIN BUNLARI YAPACAĞINI VE GÜVENİLEN SENDİKANIN BU DURUMDA HİÇ BİRŞEY YAPMAYARAK KAPALI DESTEK VERDİĞİNİ İNSAN DÜŞÜNEMİYOR AMA VAZİYET BU HALDEYKEN “İSTİFAYA NASIL ZORLANIYOR” DENMESİ BİLGİSİ EKSİKLİĞİNDEN KAYNAKLANDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

KEŞKE YANILSAYDIK: KREDİLER DURDU, ÇEKLER ÖDENMİYOR, REEL PİYASA ŞAŞKIN

Erol TAŞDELEN, Reel Piyasadaki fırtına öncesiz sessizliği ele aldı. Ödenen Çek hacmindeki sert düşüş, durma noktasıan gelen banak kredileri, piyasadaki vadeli satışların sonlanması, dövizdeki belirsizlik, sanayicinin maliyet hesabındaki zorluklar, dövize ulaşımın zorlaşması, mevcut kur politikasından ihracatçının rahatsızlığı, TCMB’nin bankalar üzerinden reel piyasayı kitlemesi… seçim sonu ekonomik kurmayların çözmesi gereken sorunlar olarak ortada duruyor.

Yayınlanma:

|

Çekler ödenmiyor

Daha önce de defalarca yazdık. Reel Piyasalarda adı konmamış yangın var! Ekonomi kurmaylar da başarısızlıklarını kabul etmiş olacaklar ki Mehmet Şimşek üzerinden seçimden sonra değişim sinyalleri vermeye başladı. Türkiye Bankalar Birliği-TBB verilerine göre; 2023 Ocak ayında 1 milyon 994 bin adet  çek ile 468 milyar TL ödeme yapıldı. Nisan ayında ise ödenen çek adeti %47 gerileme ile 857 bin adete düşerken; ödenen çek hacmi de %50 düşüş ile 234 milyar TL’ye geriledi. “Ticaret bu çek ödenir de ödenmez de” diye geçiştirilecek bir durum değil bu. Reel Nakit döngü sadece çek hacminde %50 düşmüş durumda. Yılın ilk dört ayında 12.200 kişi çek yasağı kapsamına alındı. İlk 4 ayda 9500 adet çekte 10,8 milyar TL karşılıksız işlemi gördü. Bu arada Deprem bölgesindeki çeklerin yazılmadığını karşılıksız işlem yapılmadığını bu verilere eklenmediğini hatırlatmak isterim. Oradaki çek enkazı bu rakamların içinde değil yani.

Deprem Bölgesinde de durum farklı değil

Deprem bölgesindeki çek sorununu sık sık yazanlardanım. 06 Şubat Kahramanmaraş merkezli üke ekonomisinin kabaca %10’luk kısmını oluşturan Deprem bölge için ekonomik olarak da tam bir yıkım oldu. 11 Şubat 2023 tarihli 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında Deprem Bölgesi çeklerine “karşılıksız çek işlemi” yapılamıyor, arkası yazılamıyor yani. O nedenle hukuki hak arama yolları da kapalı. Ödeme gücü olduğu halde bu kararnameyi istismar ederek, ödeme yapmayan firmaları da düşündüğümüzde bu bölge çeklerindeki ödenmeme oranı Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde fiili olarak. Fiili olarak diyoruz; çünkü, bu bölge çekleri yazılamadığı için resmi karşılıksız çek raporlarında da yer almıyor.  2023 Ocak ayında depremden etkilenen 11 ilde 37,3 milyar TL çek ödenmişti. Nisan ayında %42 genel düşme ile 21,5 milyar TL ödeme hacmine düşmüş durumda. En fazla hacimsel düşüş %59 ile Malatya, %56 ile Kahramanmaraş, %50 ile Adıyaman illeri oldu. Mayıs verileri için de umutlu değilim.

Krediler durdu

Seçim sürecinde ilk turdan sonra TCMB Kredi Kartı Nakit avans ve kredi kart limit ve kulanım alanlarında sert frene basınca vatandaş ilk defa bankalardaki sıkıntıyı ve kendine olumsuz yansımayı ciddi şekilde hissetti ve panikledi. Gelen tepkiler üzerine seçim süreci de olması nedeni ile TCMB uygulamayı ertelese de bankalar aynı esneklikte kredi kart limitleri ve nakit avans kullanımda istekli davranmadı. Çoğu banka nakit avansları komple kapatırken, açık olan bankalar da limitleri düşürüp;  nakit avans vadeleri 3-6 ay ile kısarak kullandırım yapmaya başladı. TCMB’nin gösterge faizinin mevduat tarafta da, krediler tarafında da bir anlamı kalmadığını yazmıştık. Ticari büyüklükte firmalardaki kredi ulaşım sorunları son 3 ayda KOBİ ve Mikro seğmen firmalara da yansıdı. Çek hacimlerindeki düşüş nedenlerden biri de bu aslında. Banka kredilerine ulaşamayan firmalar ya peşin satışa döndü ya da kısa vadeli çalışmaya başladı. Bankalar yeni kredi vermedikleri gibi firmalara vadesi gelen kredileri %4,50 peşin komisyon %17-20 faiz oranı koşulu ile 1 ay uzatmayı önerenler oldu. Bunu yıllık maliyeti ise firmalara %70-75 demek ki bu katlanılabilir bir maliyet değil. “Piyasada Zombi firma yığılması oluyor” derken haklı göstergeler var biline! Firmaların yetersiz olan özkaynakları zaten mala bağlı, çoğu firmanın elindeki stok kadar cephanesi var ve stoklar da erimeye başladı, firmalar cepten yiyor aylardır! Bu işin sonunun seri iflas ve işsizlik olduğunu görecek deneyime sahibiz artık.

Kredisiz firmaların dönmesi mümkün değil

Reel Piyaslardaki sorunları sık sık dile getiren biri olarak; Firmalarımız maalesef kredisiz dönmeye uygun bir yapıda değil. Bunun Türkiye’ye özgü nedenleri tabi ki var. Bir defa firmalarımız uluslararası rekabette yerini alabilecek düzeyde yatırımlarını tamamlamış bir yapıya sahip değil, sanayi bu koşullarda bile yatırım yapmak için uğraşıyor. Diğer taraftan sanayimize gerekli olan hammaddeyi yurt içinde üretir durumda değiliz. Zira, İthalatımızın %80’ninin hala hammadde olması bunu göstergesi. Vergi, SGK, Maaş, Yemek, Servis, Elektrik, Doğalgaz, kredi-leasing taksitleri, sınırlı stok politikası, belirsizlik içideki ortam, özkaynaklar ile finans edebilecek firma sayısını düşünün. Sadece kurdaki belirsizlik bile firmaların maliyet hesabını zorlayan ana unsur haline gelmiş durumda. Patronlar işi gücü bıraktı finans ile ilgileniyor. Finans kısmını iyi yönetemezse bankaların üzerine geleceğini ve bataağını biliyor. Geçmişte firmalarımızın kötü deneyimlerimiz var! Firmalar kur makasından ciddi zarar ediyor. Ekonomi kurmaylar Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında Avrupa’ya ihracat yapan firmaları parite oynaklığına karşı uyarmadığı ve bu firmaların çoğunda da “finans” servisi de olmadığından parite oynaklığında zamanında yeterli tedbir alıp “parite forwardı” yapamadılar ve ciddi zarar ettiler. Zira EURUSD paritesi 1,20’lerden 0,90’lara sert düşüş yaptığında ihracatçılar ciddi zarar etti. TCMB’nin döviz üzerinden aldığı kararlar da ihracatçıya sürdürülemez, ciddi zararlar ettirme noktasına gelmiştir. İthalat tarafında da aynı sorunlar devam ediyor. Firmalara döviz satışı durma noktasına gelmiş durumda. İthalat işlemleri için bile günler önce sıraya girmeniz gerekiyor. Döviz çeklerinin TL ödenemsi ayrı fiyasko. Mal alan da satan da dövize döndüğünde ciddi zarar ediyor. Muhasebe kayıtları kur farkı nedeni ile zaten tutmuyor ayrı sorun. Faturalara döviz kuru yasaklanamsı ayrı fiyasko. Reel Piyasada olumsuz etkileri düşünülmeden alınmış kararlar bunlar. Sorun çok, çözüm diye yapılan değişiklilekler yeni sorunlar yumağı yaratmış durumda, hangi sorunu yazacağımızı şaşırdık, bir de yaşayanlara sorun! kendilerine de direkt sunum yaptığım için biliyorum; TCMB bünyesinde Reel Sektörleri yakından takip eden birimler var, sorunları algılılamıyor ve raporlar yetkilelere ulaşmıyor olamaz! Belli ki etkin karar alma sürecinde reel piyasa ile bir kopukluk var. Yöneticilerde etkin, yetkin, liyakatın önemi bir kez daha kendini gösterdi, henüz hasar tespiti yapılmadı ama resl piyasada faturası ağır oldu/oluyor! Reel Piyasada NAKİT KRAL dönemi çoktan başladı! Belirsizlik ortamında olmaması da mümkün değil zaten.

Enflasyon nedeni ile erkene çekilen harcamalar sizi yanıltmasın, iç piyasada da tsunami ufukta görünür vaziyete gelmiş durumda.

Reel Piyasalar şimdilik şaşkın şaşkın ufukta görünen ŞİMŞEK’in bereket mi, fırtına mı getireceğini çaresiz şekilde beklemeye başladı.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist       www.bankavitrini.com

 

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Siyasette bilmem ama Reel Piyasalarda Geliyor Gelmekte Olan!

Yayınlanma:

|

TCMB hala dövize talebin GÜVEN eksikliğinden ve toplumun/firmaların önünü göremediğinden kaynaklandığını okumamakta ısrar ediyor. Bizzat Başkanları Kavcıoğlu tarafından da 2022’deki ISO toplantısında dillendirdiği gibi “kredi alan firmalar döviz alıyor” şeklinde ifadesi ile kısaca KREDİ SEBEP, DÖVİZ TALEBİ SONUÇ  formüle edilen dövize talebin bankaların kredi vermesine bağlandı. Bu anlayış hala da devam ediyor. Oysa bankalar bu ülkede 100 yıldır kredi veriyor. TCMB’nin Dövize talep işini sadece banka kredisine indirgemesi bile başlı başına bu işin kısa sürede çözülemeyeceğinin işareti. Zira, İthalatının %80’ni hammadde olan bir ülkede sanayicinin dövize talebini kesmek “imalatın durması” ile aynı anlama gelir. Amaç bu ise hedefe yaklaşmaya az kaldı!

Önemli olan döviz talebinin olup olmaması, az ya da çok olması değil, talebin NEDENİDİR! Bunun da çözümü GÜVENSİZLİK ve BELİRSİZLİK ortamını ortadan kaldırmaktır!

Tespit bu olunca çözüm de “bankaların kredilerini kısalım” şeklinde oldu. Hatırlanırsa önce kredilerin karşılık oranlarını artırdılar, paralelinde Kredi faiz ve hacim tavanını aşan bankalara düşük faizden Tahvil alma zorunluluğu geldi. %8,50 MB gösterge faizinin mevduat tarafında da kredi tarafında da fiili olarak  REEL PİYASADA bir anlamı yok. KKM mevduat faizleri %50’lere dayandı Mayıs ortasında. Çünkü bankaların katlanacakları cezanın maliyeti daha yüksek; kısa süreli bankalar çözüm olarak kredileri durdurma yanında mevduat faizlerini yükseltmekte buldu. Bankalar çok karlı deniyor ya o karların içinin ne kadar boş olduğunu, kağıt üzerinde olduğunu işin içinde olanlar da biliyor.

MB baktı dövize talep durmuyor, başta dediğim gibi neden olarak da verilen kredileri gördüğü için Ticari Krediler kesmedi Mayıs ayında Bireysel Kredileri ve vatandaşın krediye ulaşma kanallarını da kısıtlama yoluna gitti. Kredi kart limitini 12 ay taksitli yapıp tüketici kredisi gibi kullanan vatandaşın bu yöntemini ve Kredili Mevduat Hesabı-KMH kullanmaması için bu kredilerde de limit ve karşılıklar ile oynayarak buradaki hareket alanını da daralttı Mayıs ayında. Ama çözüm olur mu: HAYIR!

MB tarafından Gerçek kişilerin döviz mevduatı için de ( şimdilik)  28 Temmuz’a kadar yeni yaptırımlar geldi bankalara. Yazın Gurbetçi ve Turizm gelirlerini düşünerek 28 Temmuz dediği o kadar net ki. Bu da Merkezin dövizde ne kadar sıkıştığının belgesi aslında. İş Gerçek kişilerin döviz mevduatına baskılamaya kadar geldi. Bankalara Dövizden Türk lirasına dönüşte ek dönüşüm hedefi getirildi.

Kredi kartında Kuyum harcamalarına sınır geldi. Çünkü sıkışan vatandaş kredi kartı ile Altın alıp yan kuyumcuda paraya çevirmeye başlamıştı. MB vatandaşın bunu “çaresizlikten günü kurtarmak için” değil de “kar elde etmek spekülatif yaptığına” kanaat getirmiş ki böyle bir tedbir almış. Sermaye kontrolünden bir adım önceki ciddi sinyaller bunlar! Bazı trafik lambaları yeşilden direkt kırmıza geçer unutmayalım! Merkez bankası, bankalardan bankalararası piyasada günlük döviz alımlarını azaltmalarını istedi. Daha önce belirlenen günlük döviz alım limitleri %25 oranında düşürülmüştü; Bankaların interbank işlemlerinde günlük döviz limiti %25 düşürüldü. Bankalardan ayrıca firmaların döviz ihtiyaçlarını acil değilse teslimatsız FW döviz kontratlarına yönlendirmeleri istendi. Kısaca; fiili döviz talebini kısın demek istiyor!

Sözün özü; kasada döviz yok! Kısa sürede 300 milyar Dolara ihtiyaç var. Önümüzde uzun ve karanlık bir tünel var. Tünelin uzundaki ışığın gün ışığı olduğunu söylemeyi çok isterdim ama öyle değil maalesef. Banka kredileri durmuş durumda bu hali ile reel piyasanın özkaynaklar ile dönmesi çok zor. Reel piyasada her şey peşin satışa döndü. Aylık vade farkları %5-6 ortalamaya yükseldi. Aylardır firmalar vadesi gelen krediler ve leasing gibi ödemeleri ökaynaklardan yapıyor. Nereye kadar dayanır, firmanın likit durumuna ve bulunduğu sektöre bağlı. Seri iflaslar yakında patlar. Piyasa sorunlar yumağına dönmüş durumda. Zaten BDDK verilerinde Mart sonu 158,5 milyar TL olan Takip tutarı, 11,7 milyar TL artarak 28 Nisan tarihinde 170,2 milyar TL’ye yükseldi. Bu artışın 11 milyar TL’lik kısmı Ticari krediler. Döviz ile ilgili yasaklar bir başlarsa finasn krizini engelleyemezsiniz, kartopu gibi büyümenin yanında yeni sorunlar ile piyasayı iyice boğar. Geciktirmeye çalışılan Kapitalist Sistemın acı yüzü ortaya çıkar: Altta kalanın canı çıkar!

Son söz: Siyasette bilmem ama Reel Piyasalarda Geliyor Gelmekte Olan!

Not: Seçimlerden umutlu idim. İktidar değişikliğinde döviz girişi olacağı kesin gibiydi. En azından “her şey daha kötü olmayacaktı“. İlk turdan sonra halkın önceliklerinin Ekonomi dışında farklı alanlarda olduğunu gördük. Yaşam koşullarını kötüleşmesi belli ki İnsanların düşüncelerini değiştirmemiş. Düşünceler değiştiğinde de yaşam koşullarını düzeltmek için zaman olmayacak! Özetle, sıkıntılı günlere hazırlıklı olun! Hasar tespiti için de maaşınızla, kira gelirinizle, elinizdeki mülk ile ne kadar döviz alabileceğinizi yazıp bir kenara koyun, bir yıl sonra yazdığınıza bakın, tekrar aynı hesabı yapın!

Kimseye kızmayın, yarın yaşayacaklarınızın, bugün verdiğiniz Siyasi kararlar sonucu olduğunu da unutmayın!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist                    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Erol Taşdelen yazdı: BANKA DOLANDIRICILARI SAKLANMALI MI, TEŞHİR Mİ ETMELİ?

Bankalarda, “personel kaynaklı dolandırıcılık olaylarını” çoğu banka duyulmamasını; üstünün kapatılmasını yolunu seçerken; Hukukçular ve Bankacılar da bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Özellikle deneyimli bankacılar personel kaynaklı dolandırıcılık eylemlerinin banka içi bir durum olmadığını caydırıcı olması için bu tür eylemlerin teşhir edilerek, yargıya taşınmasını, Kamuoyuna şeffaf davranılması gerektiğini savunuyor. Kararlı ve Şeffaf davranmada Bankanın Marka değerinin ve Güven kaybının yaşamayacağını, tam tersine bankanın bu tür olaylarda kararlı durduğunun görülmesinin bankaya olan güveni artırdığını ve benzer olayların tekrarının azalacağını savunuyor. Sektörün içinden gelen Erol TAŞDELEN bu tarz olayları ele aldı…

Yayınlanma:

|

Toprakbank’ta çalışırken müşteriler şikayetler gelmeye başladı. Ortak noktaları, “ödeme yapmalarına rağmen elektrik ve sularının kesildiği” idi. Kısa sürede ortaya çıktı. Müşteriler sıra beklerken güvenlik görevlisi “sıra beklemeyin ben yatırır” diyerek paraları alıyor ama yatırmıyor. Tabi iş akdi fes edildi!

Şimdiki sahibi Katarlı olan bankada çalışıyorum. Ara sıra personelin kart ekstrelerini inceliyoruz. İddia, kumar vs oynuyor mu diye! Gişedeki personelin her iş günü kredi kartına ufak ufak para yatırdığını fark ettik. Konuşunca “kasada kalan fazla paraları yatırdığını” ortaya çıktı. Önemli olan meblağın ufak olması değil, niyetti yollarımızı ayırdık.

Yerli büyük bankadayım. Bir personeli kendini emniyetten aradığını söyleyen biri arayıp o zaman meşhur olan telefonuna kontör şifreleri göndertiyor. Kasasını bir sayıyoruz eksik. Kasadan aldığı para ile kontör alıp göndermiş, kasasını tutturmak için de yan bankadan tüketici kredisi için başvuru yapmış. Banka kasasına dokunmasa “ders olsun der geçerdik” belki ama kusura bakma bu meslek sana göre değil diyerek yollarımızı ayırdık. Bankanın kasasına el uzatmıştı çünkü!

Bunları niye örnekledim… Bankacılıkta temel kuraldır. Bankanın parasına, müşterinin hesabına dokunmayacaksın! Yöneticilik yaptığım dönemde de çalışma arkadaşlarıma sık sık, “parayı para olarak gördüğünüz an bu mesleği bırakın” derdim. Hala geçerli bu kural aslında!

Son günlerde kamu oyuna yansıdı. Şimdiki sahibi BAE’li olan bir bankanın Florya şubesinde başlayıp, Levent-Büyükdere şubesine kadar uzanan ünlü futbol teknik adamı F.T. gibi isimler başta olmak üzere müşterilerinden iddiaya göre özel, gizli, yüksek gelirli bankanın bir Fonu olduğunu anlatarak milyonlarca dolar toplayan müdüre S.E. çalıştığı bankanın yaptığı açıklamaya göre dolandırıcılıktan tutuklanıyor. Bankanın yaptığı açıklamada; “10 Nisan 2023 Pazartesi günü ön inceleme raporumuz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş ve Seçil E., nitelikli dolandırıcılık suçuyla aynı gece saat 23:30 sularında gözaltına alınmış, akabinde tutuklanmıştır”  satırları yer aldı. (Seçil E. isminin açık yazılması benim değil bankanın tercihi)

Banka şube müdüresinin dolandırıcılık suçlaması ile tutuklandığını açıklıyor.

Banka açıklamasına devam ediyor:

  • Nakit teslimlerine ilişkin banka sistemi tarafından üretilen herhangi bir belge bugüne kadar tarafımıza sunulmamıştır. Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır.
  • Bazı iddia sahipleri ise şubelerimizdeki hesaplarından çektikleri paraları, şikayetçiler arasında ismi geçen birinin adıyla anılan fona katılmak üzere, alışveriş merkezi, restoran ve kafe gibi yerlerde elden teslim etmişlerdir. Kısaca, sistem tamamen Bankamız ve şubelerimiz dışında, kişiler tarafından kurulmuş, şikayetçilerden birinin adıyla anılan farklı bir yapılanmadır.

Burada dikkat çeken konu; sunulan belgelerin banka sistemi tarafından üretilmeyen belgeler olduğu düz A4’e ( antetli olmadığını kast ediyorlar her halde) yazılı ya da ajandaya yazılı belgeler olduğu yönünde olması.

Buna itirazım var. Zira, bunların resmi bankaya ait belge olup olmadığına mahkeme karar verecek. Zira, “düz 4A” diye kabul etmedikleri yazıda alınan tutarlar dökümü, teslim alındığı ve altında bankayı müdür olarak temsil eden Seçil E. Kaşesi ve imzası mevcut. Bana göre bu baya baya beldedir. Üstelik banka adına alındığını kanıtlayan belgedir. Bu sonuca varmamın nedeni yaptığı bilirkişi dosyalarındaki tecrübemdir. Zira, yıllar önce imza ile kağıda yazılıp verilen borç paraları veya kağıda yazılıp verilen para ile tarla ev almış ama bunu tapuda devrini yapmadığı için imza altına alan ölse bile mahkeme mirasçılarına paranın iade edilmesi için yüzlerce dava var. Bankanın bizi bağlamaz  altı üstü “düz A4” dediği belgenin bankayı bağlayıp bağlamadığına mahkeme karar verecek.

Bu niçin önemli?

Önemli, çünkü davacı taraflar zarara uğradığını paralarının alındığını ve iade edilmesini talep ediyor. Mahkemenin kararına göre zararın kimin ödemesi gerektiğine mahkemenin bu belgeleri kimi temsil ettiğine, kim adına alındığına göre de zararın kimin karşılayacağına karar verecek. Zira, düz A4 denilen belgelerde sadece müdürü S.E.’nin ismi ve imzası olsa “bu para şahsi olarak alınmış” denirdi sorun kalmazdı ki doğrusu da budur. Zira, banka personelinin şahsi evrak ile borç altına girmeden sorumlu değildir. Ama alınan paralar bakaya alınıyormuş gibi şube kaşesi ve yetkili kaşe imzası ile teslim alındığı için işin rengi değişiyor. Tabi, banka kendilerinin çift imza ile temsil edilir, tek imza bankayı temsil etmez; burada yetki aşımı vardır gibi savunma yapmasını tahmin etmek zor değil ama tabi müdürlere verilen yetki ve sorumluluklarla ilgili düzenlemelerine de bakmak gerekir. Karşı taraf sonuçta S.E. banka müdürü olmasa ve “banka adına aldığını söylemede bu paraları vermeyecekleri” şeklinde savunma yapmalarını tahmin etmek zor değil. Bankalarda her şube ayrı Tüzel kişilik ve Şube müdürü o şubeyi temsil ediyor. O nedenle attıkları her imza aynı zamanda o Tüzel Kişiliği de temsil eder.  Geçen gün e-devletten  “üzerime açılmış bir firma var mı bir kontrol edeyim” dedim. Kuruluş aşamasında işlemleri yaptığım Finansbank-Çerkezköy Şubesi Yetkilisi gözüküyorum hala iyi mi! Resmi kayıtlarda Aktif ve Bitiş yetki bitiş tarihi süresiz!  Bir zahmet o kaydı düşürürseniz iyi olur QNBFinansbank Hukuk servisi!

Kanuya dönelim. Tabi işin içine gönül ilişkileri, yetkisiz kişileri banka personeli gibi gösterme, GPS cihazı ile çantasının Bodruma gidip gelmesi, Bozcaada macerası gibi magazinsel hikayeler ile iş tam bir Netflix senaryosuna şimdiden aday!

Bankalar bu konuda karar vermeli ve bu olay tam da fırsat! Bu tarz olaylar halı altına mı süpürülmeli; şeffafca paylaşım mı yapılmalı. Aslında BDDK’nın en yumuşak düzenleme alanlarından biri de bu konular. Bu tip olayların BDDK tarafından şeffafca paylaşılması için düzenleme yapılmasının zamanı çoktan geldi! Bankanın “müşterini tanı” ilkesi var da müşterinin “bankanı tanı” ilkesi niçin yok?

Yazı başında eski nesil bankacılıkta bu tür olaylara yaklaşımın nasıl olduğunu yaşanmış örnekler ile özetlemiştim. Bankacılık sektöründe personel kaynaklı zararlara “Operasyonel Risk” deniyor ve bunun için ciddi bütçe ayıran bankalar var. Çoğunu duymuyoruz. Zira bu bir tercih meselesi. Son yıllarda bir yaklaşım gelişti. Çoğu banka bu tür olayların duyulmamasını tercih ediyor. Gerekçe olarak da bankanın Güven kaybı kaygısı ve Marka Değeri gösteriliyor. Benim gibi düşünen bankacılar ise bunun tam tersinin doğru olduğunu savunuyor. Zira, hata yapanın, kötü niyetli personelin teşhir edilmemesi, olayın kapatılması yapanı ödüllendirmek ile aynı anlama geldiğini düşünüyorum. Hatta, olayın kapatılması “nasılsa bir şey olmuyor” anlayışını da oturtarak bu tip eğilimleri olan personeller için de cesaretlendirici oluyor.

Örnekleyelim: Yerli Sermayeli büyük bankanın Uşak Şube müdür ve MİY’i başta gurbetçilerin hesapları olmak üzere baya baya bir zimmetlik iddialar var. İkisi de işten atıldı. Banka aman duyulmasın diye dava dahi açmadığı gibi işe iade davasına teftiş tutanaklarını dahi göndermedi üstüne bir de personele işe iade tazminatı ödedi. Şimdi iyi örnek mi oldu böyle yapınca. Gurbetçi müşterilerin açtığı zararının karşılaması için davalar devam ediyor iyi mi! Yine aynı bankanun zamanındaki Bursa Bölge müdürü iddialara göre KGF Kredilerde %10 komisyon laıyor. Olaylar patlayınca söylentiye göre direkt CEO tarafından çağrılarak iş akdi fes ediliyor. Olay mahkemeye yansıdı mı? Tabi ki hayır. Yapanın yanına kadı bol bol yurt dışı turları yapıldı o paralar ile iyi mi! Bazı bankaların bazı şubelerinde yoğunlaşan KGF Batıklarını KGF ödemesin diye boşuna yazmıyorum yıllardır. Şubeelre de %5-7 gibi batık kredi sınırı konsun melela!

Kamu bankaları personel akynaklı zararalrda daha hassas. Zimmet  suçlarında ne delil var ne yok hepsini mahkemeye sunuyorlar. Bu tarz bir çok dosyaya Bilirkişilik yaptım, kamu bankalarında hiç zorlanmadı. Özel bankalar nerede ise “olay kapansın” diye belge dahi sunmadıklarını gördüm. Dedim ya bu tercih meselesi!

Gündemde olan Bankayı tebrik etmek lazım. Baştan beri şeffaf davranmaya çalışıyor. Her ne kadar bankayı koruyucu, sorumluluk almadan bu işten nasıl sıyrılırım şeklinde açıklamalar da olsa yaptığı şimdilik iki açıklamada da olayı şeffaf şekilde paylaşıldığı görüldü. Başta, “bu tip haberleri yayınlamayın” diye arayan banka PR firmasına da aynı tavsiyede bulunmuştum. “Bu şekilde değil  olayı resmi açıklamalar yaparak yönetin” dimiştim. Bence banka sınıfı geçti ve diğer bankaların hiç yapmadığı şekilde şeffaf davranmayı tercih etti. Müşteriler özelinde de Güven kaybı olduğunu düşünmüyorum! Her şeyin başı samimiyet ve şeffaflık!

Dava süresini yakından takip edeceğiz. Önümüzdeki günlerde dava ile ilgili mahkeme “yayın yasağı” kararı da verebilir. Tercihim vermesin. Meraklı olanlar haberleri şimdiden fırsat varken okusun derim.

Müdüre hanımın tutuklanmasından sonra üç kişi hakkında daha tutuklanma kararı çıktı. İddia paraların bir kısmının yurt dışına kaçırılması şeklinde. Dava tarafları ağırlıklı şimdilik futbolcular. Bu dava daha gündemi çok meşgul eder. İşin ucu Banka üst yönetimine kadar uzar mı zaman gösterecek. Zira davacı taraf yaptığı açıklamalar ile banka üst yönetimini de suçluyor.

İzleyip göreceğiz! Takipte kalın!

Erol TAŞDELEN – Bankacılık Uzmanı

*************

EK OKUMA: 

Operasyonsuz bankacılık risk mi? – BankaVitrini

KARA PARA TRAFİĞİNDE BANKALAR SINIFTA KALDI – BankaVitrini

Bankacıların KARA PARA aklamada sorumluluğu yok mu? – BankaVitrini

BANKACILIKTA İÇ SAVAŞ – BankaVitrini

Performans Sisteminiz batsın! – BankaVitrini

Modern Haçlılar Soros Çocukları Out, McKinsey Çocukları In – BankaVitrini

NE İDİĞİ BELİRSİZ BÖLGE SATIŞ MÜDÜRLERİ – BankaVitrini

Bölge müdürlüklerinin çöküşü nasıl oldu? – BankaVitrini

Bölge Müdürlüklerinin fişini kim çekecek? – BankaVitrini

 

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27