Erol TAŞDELEN, son günlerin ana tartışma konusu olan Bankalardaki takipteki kredilerin Sektörel detayını ele aldı. Bazı sektörler alarm veriyor. Bu süreçte bankaların şeffaf, basiretli ve gerçekçi bilanço düzenlemeleri konusunda uyarılarda bulundu.
2020 yılı biterken elimizde Bankacılık sektörünün resmi olarak üçüncü çeyrek mali verileri var. BDDK ve TCMB Raporları gösteriyor ki Sektörün Hukuki Takip işlemleri başlamış, problemli kredileri 151 milyar TL, bu tutarın içinde 2019 yılında Varlık Şirketlerine% 5 değerine satılan çoğu Bireysel Kredi olan 8 milyar TL yok. Geçen süre içinde tahsil edilenler kredilerin de düşmüş hali bu, daha vahimi bazı bankalar KGF‘den tahsilat yaptıkları kredileri protokol gereği yasal zorunluluk olmasına rağmen mahkeme sürecine dahi katmadı. Bu durumda ne kadar kredi var KGF dahi bilmiyor. Banka, KGF’den parayı aldı ya nasılsa KGF’de “parayı ödedim ama bu müşteride takip ne aşamada” diye de sormuyor. Banka alacağını almış nasılsa. Bazı dava dosyalarına bakıyorum banka sadece kalan takip bakiyesine hukuki takip sürdürüyor KGF’den aldığı para Allaha emanet. Kağıt üzerinde dahi yok hükmünde. Konuyu dağıtmayayım KGF’yi bir sonraki yazılarda ele alacağız.
2021 bütçe görüşmelerinde yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan dillendirdi, sorunlu krediler 533 milyar TL düzeyine çıkmış. Takipteki 151 milyar yanında henüz bankaların takibe atmadığı sürekli yapılandırarak yüzdürdüğü, teminat açığına düşmüş, gecikmeli ödemeleri olan, Bankaların Yakın ve Ön izlemedeki kredilerini de ekleyince toplam sorunlu kredi üçüncü çeyrekte 520 milyar TL dediğimiz işte bu rakam, Bakanın Bütçe görüşmelerinde duyduk ki 533 milyar TL olmuş. Bankalardaki Toplam Kredilerin kabaca % 14,50‘si sorunlu kredi yani.
Ya sektörlerde durum nasıl
2020 üçüncü çeyreğinde yani Eylül sonun da Bankacılık sektörünün Takipteki Alacakların / Toplam Nakdi Kredilere oranı % 4.06 olarak gerçekleşti. 2019 sonunda bu oran % 5,36 idi. Gecikmedeki kredilerin Takip başlatma sürelerinin 90 günden 180 güne çıkması, özellikle Kamu Bankalarının sorunlu kredileri defalarca yapılandırma çabaları, 2020’de başta Kamu Bankaları aracılığı ile basılan paraların piyasaya kredi olarak sunulması, Aktif Rasyo sopası ile Özel ve Yabancı Sermayeli bankaların kredi vermeye zorlayarak kredi hacminin 2020’de sektörde 1 Trilyon TL artarak 2,6 Trilyon TL‘den 3,6 Trilyon TL‘ye çıkması ile kredi takip oranları da hali ile düşmüş oldu. Takip oranını düşüremiyorsan yeni kredi verip paydayı büyütüp oranı düşürürsün oldu bitti. Buna rağmen başta İnşaat sektörü olmak üzere bazı sektörlerde kredi takip oranları sektörün 2 katından fazla olmaya devam etti. Sektörlerin takip oranlarına yakından bakalım.
İnşaat Sektöründe alarm devam ediyor
2017 yılında % 3,6 olan İnşaat Sektöründeki Takip oranları 2019 yılında % 11‘lere kadar çıktı. Başlanan AVM inşaatları; öğrenci Yurt görünümlü toplu yan yana 20-25 katlı ucube binalar umulanı vermedi. 2020 yaz aylarındaki İnşaat sektörünü kurtarmak için planlanan Konut Kredi faiz oranlarındaki anormal düşüş de işe yaramadı, zira 3 ay sonra görüldü ki Konut Kredilerin üçte ikisi ikinci el konutlara gitti, sıfır yeni konut satışlarında diğer yıllardan fazla farkı olamadı. Bu sefer “ikici el konut kredi faiz oranlarını artıralım, sıfır konut satılsın” dediler geçiş olsun bu sefer de kaynak bitti. Yabancılara verilen, “250 bin USD’lık ev al vatandaşlığı kap” projesi de sektöre ilaç olmadı. Bu kadar desteğe rağmen 2020 üçüncü çeyreğinde Takip Oranı sektörde % 9‘a inebilmesine rağmen bu oran ile en fazla takip oranı olan sektör olmaktan kurtulamadı. Takip oranı sektör ortalamasının iki katından fazla. Yakında AVM’lerin otopark olduğunu görürseniz şaşırmayın.
Denizcilik Sektörü dalgalı halde
Denizcilik sektörü tıpkı denizler gibi inişli çıkışlı dalgalı bir seyir gösteriyor. Sektörde Karadeniz fırtınası var. 2000’lerde Üretin Doğuya kayınca, Tüketicilere yani Batı ve ABD’ye o ürünleri taşıma ihtiyacı Denizcilik Sektörünün de Altın yılları oldu. Navlum ücretler ummadıkları kadar arttı. Geliri artan sektörde bulunanların yatırım iştahı arttı, bu da sektörün kredi talebini artırdı. ABD’de başlayan Mortgage Krizi ile başlayan Kriz üzerine ABD – Çin savaşı eklenince sektör yazdan bahar aylarını yaşamaya başladı. Covid-19 süreci sektöre son darbe gibi oldu. Yavaşlayan Ticaret, Gümrüklerde çalıştırılacak işçi bulamama, uluslararası ticaretin yavaşlaması, Emtia Fiyatlarındaki düşüş Navlum ücretlerini de düşürünce kredi ödemelerinde gecikme ve sorunlar birlikte geldi. Talebe bağlı artan gemi fiyatları da durgunlukla birlikte düşünce gemiler de elde kaldı. Deniz Taşımacılığında %1 paya sahip olan Türkiye Tersane konusunda daha iyi durumda. Sipariş alan Tersaneler arasında Dünyada 4. sırada bulunan sektör son yıllarda bıçak gibi kesilen yeni gemi siparişleri olmadığı gibi eldeki gemilerin ödemelerinde dahi gecikme ve fiyat düşürme talepleri ila karşılaştılar. Bu durum sektörde sorunlu kredilerin artışına neden oldu. 2015 yılında % 3,9 olan Takip oranları 2019 yılında % 8,9’a kadar çıktı. 2020 üçüncü çeyreğinde takip oranı % 7,7 oldu.
Toptan Ticaret kar marjını düşük olmasının sıkıntılarını yaşadı
Toptan Ticaret % 1-2 Kar marjı ile dönen bir sektör. 2018 Ağustosunda başlayan faiz oranlarındaki yükselme trendi, finansal maliyetlerin artışı en fazla hasarı Toptan Ticaret sektörüne verdi. Esnaftan alacakları gecikmesi, POS komisyon oranları artması, Akaryakıt fiyatlarındaki artış, Üreticilerin vadeleri kısaltması gibi etkenler üst üste gelince Toptan Ticaret kendini toparlayamadı. Üzerine Pandemi sürecinde sokağa çıkma yasakları, kapanan işyerleri gelince, 2015 yılında % 3,9 olan Takip oranı sektörde 2019 yılında % 8,1’e kadar yükseldi. 2020 üçüncü çeyreğinde Takip oranı % 6,2 düzeyde.
Turizm Covid-19 kurbanı oldu
Turizmde, düşürülen uçak sendromu atlatılıp tam her şey yolunda giderken 2018’deki Faiz oranlarının artması ile başlayan olumsuz süreç sektörde maliyetleri artırdı. Kur artışı sektörün dış müşterilere yönelmesini sağlasa da üzerine gelen Covid-19 süreci sektöre öldürücü darbe vurdu. Resmi Covid-19 verilerin düşük gösterilmesi Turizmcileri rahatlasa da gerçek verilerin ortaya çıkması ile birlikte İç – Dış Turizm durma noktasına geldi. Seyahat firmaları sattıkları turlarda elde ettikleri gelirin vergisini bile otellere yüklediler. Çoğu otel sahibinin bundan bile haberi yok. 2019 yılında % 9,5 olan Takip oranları 2020 üçüncü çeyreğinde yapılandırılan krediler ile birlikte % 5,9 seviyesine geriledi. Yakında bol bol satılık otel ilanları görmeye hazırlıklı olun.
Enerji voltajı yükseldi
Devlet desteğinden en fazla Teşvik alan sektörlerin başında son yıllarda Enerji sektörü oldu. Başta Rüzgar, Güneş ve Çöp sahalarında yapılan Elektrik Üretim tesislerine verilen 10 yıllık Kamu alım garantisi bu alanlarda yatırımların artması ile kredi talebi de artmıştı. 2018 yılında başlayan süreçten olumsuz etkilenen ana sektörlerden biri Enerji Sektörü oldu. Pandemi sürecinde daralan ekonomi ile birlikte Enerjiye olan Talep de daralınca gelirler düşmeye bu alanda yatırım yapanların nakit akışında bozulmalar baş göstermeye başladı. Doğalgaz ile çalışan santraller maliyet nedeni ile üretimlerini durdurdu. Sektör Güneş enerjisi gibi Lokal çözümlere odaklanmış durumda.
Tekstil gözden mi çıkarıldı
Yıllarca, “Türkiye’nin ana sektörü Tekstil” diye dillendirildi ta ki son yıllarda “İnşaat” denene kadar. İstihdam yaratan, İhracat yapan, Sanayinin bel kemiği olan Tekstil sektörü ihmal edilmenin sancılarını yaşıyor. Tekstil sektöründe ana hammadde Yün ve Pamuk olmaktan çıkıp Petrol bazlı Polyester ve Akrilik ipliğe dönünce sektör ithal bağımlısı hale gelmiş durumda. Kur artışı hammadde maliyetlerini artırsa da Petrol Fiyatlarındaki düşme sektör girdilerine ilaç oldu. 2020 yılında makine ithalatına konulan % 7 ek vergiler yeni yatırımlarda maliyetleri artırınca olumsuz etkilenen sektörlerden biri oldu, yatırımlar ertelendi. Sektörün İthal bağımlılığını azaltılması için hammadde üretimini de yapacak hale gelmesi hayati önem gösteriyor. Bu yönde ciddi girişimler var. İşsizliği azaltmak istiyorsak bunun ana çözüm yollarından biri İstihdam yaratan Tekstil sektörüne desteğin sürdürülmesi. Pandemi öncesi yatırım ve istihdam garantili kullanılan Kamu Bankalarının İVME Kredilerinde taahhüt süresi doldu bu yönde en az bir yıl ek süre verilerek yatırım ve istihdam taahhütlerinin yerine getirilmesi için fırsat verilmeli. Konfeksiyon bölümü Pandemi sürecinde çok darbe aldı. Kapanan AVM’ler dükkanlar, sokağa çıkma yasakları, Konfeksiyon ürünlerine talebi azaltınca bir kısım markalar e-ticarete ağırlık verse de eski hacmini yakalamış değil. 2017’de % 3,7 olan Takip oranları, 2019’da % 5,9’a çıkarken kredi hacminin artışının etkisi ile 2020 üçüncü çeyreğinde kağıt üzerinde % 4,4’e düşmüş durumda.
Ziraat Kredilerinde düşen Çiftçiye bir de bankalar vuruyor, Devlet kurumları seyrediyor
Ziraat ve Balıkçılıkta Takip oranı 2020 üçüncü çeyreğinde % 4,3 durumda olmasına rağmen, özellikle devlet destekli alınan hayvanlar ile sektör dışından “nasılsa devlet parayı veriyor” diye hayvancılık sektörüne giren girişimcilerin çoğu da battı, devlet desteğini fırsat olarak gören fırsatçılar tarafından batırılmış durumda. Borç bilmeyen köyle kooperatif sistemine de geçemeyince bireysel olarak borca batık durumda. Tarım Kredilerinde yoğunlaşan Kamu Bankaları dışındaki bankalar Kredi Kart ve KMH maksimum faiz oranlarını TCMB belirlemesine bu oranın üzerine teknik olarak çıkmamaları gerekirken Kredi Kartına bağlı kredilerde bankalar bu oranın fazlaca üzerine çıkmış durumda. Bu kredileri denetleyen BDDK Murakıpları ne yapıyor açıkçası merak ediyorum. BDDK’nın bu yönde bir uyarı cezası dahi verdiğini durmadı. TCMB ve BDDK acil bu kredi karta bağlı kredilerin faiz aşımlarına el atmalı. Özellikle Takip Kredi hesaplarına uygulanan TEMERRÜT ( GECİKME) FAİZ kargaşalığındaki belirsizliği ortadan kaldırma zamanı geldi. Takip Kredilerde her banka kafasına göre keyfi bir durumda TEMERRÜT ( GECİKME ) FAİZ uyguladığından sorunlu krediler hiç ödenemez hale geliyor. Ziraat sektöründe 2015 yılında % 2,3 olan Takip oranları 2019 yılında % 5,1’e çıkarken 2020 üçüncü çeyreğinde kağıt üzerinde % 4,3’e düşmüş durumda. Bu kredilerin çoğunun 1-2 yıl ödemesiz olduğu düşünüldüğüne buzdağının büyük kısmı henüz görünüz değil.
Sonuç : Sektörlerdeki 2020 Kredi takip oranları düşmesine bakıp yanılmayın, hacimsel artışlar devam ediyor. Bazı sektörler için Alarm ziller çalmış durumda. Dünya Bankası ve IMF, “sağlıklı değerlendirme yapabilmeleri ve gerekli önlemleri zamanında alabilmeleri için Bankaların basiretli ve şeffaf davranmasını, sorunlu kredilerini saklamamaları, bilançolarının gerçekçi olmaları” yönünde sık sık uyarı metinleri geçiyor. Aynı uyarılar Türkiye’deki bankalar için de geçerli.
Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com yazarı
TCMB hala dövize talebin GÜVEN eksikliğinden ve toplumun/firmaların önünü göremediğinden kaynaklandığını okumamakta ısrar ediyor. Bizzat Başkanları Kavcıoğlu tarafından da 2022’deki ISO toplantısında dillendirdiği gibi “kredi alan firmalar döviz alıyor” şeklinde ifadesi ile kısaca KREDİ SEBEP, DÖVİZ TALEBİ SONUÇ formüle edilen dövize talebin bankaların kredi vermesine bağlandı. Bu anlayış hala da devam ediyor. Oysa bankalar bu ülkede 100 yıldır kredi veriyor. TCMB’nin Dövize talep işini sadece banka kredisine indirgemesi bile başlı başına bu işin kısa sürede çözülemeyeceğinin işareti. Zira, İthalatının %80’ni hammadde olan bir ülkede sanayicinin dövize talebini kesmek “imalatın durması” ile aynı anlama gelir. Amaç bu ise hedefe yaklaşmaya az kaldı!
Önemli olan döviz talebinin olup olmaması, az ya da çok olması değil, talebin NEDENİDİR! Bunun da çözümü GÜVENSİZLİK ve BELİRSİZLİK ortamını ortadan kaldırmaktır!
Tespit bu olunca çözüm de “bankaların kredilerini kısalım” şeklinde oldu. Hatırlanırsa önce kredilerin karşılık oranlarını artırdılar, paralelinde Kredi faiz ve hacim tavanını aşan bankalara düşük faizden Tahvil alma zorunluluğu geldi. %8,50 MB gösterge faizinin mevduat tarafında da kredi tarafında da fiili olarak REEL PİYASADA bir anlamı yok. KKM mevduat faizleri %50’lere dayandı Mayıs ortasında. Çünkü bankaların katlanacakları cezanın maliyeti daha yüksek; kısa süreli bankalar çözüm olarak kredileri durdurma yanında mevduat faizlerini yükseltmekte buldu. Bankalar çok karlı deniyor ya o karların içinin ne kadar boş olduğunu, kağıt üzerinde olduğunu işin içinde olanlar da biliyor.
MB baktı dövize talep durmuyor, başta dediğim gibi neden olarak da verilen kredileri gördüğü için Ticari Krediler kesmedi Mayıs ayında Bireysel Kredileri ve vatandaşın krediye ulaşma kanallarını da kısıtlama yoluna gitti. Kredi kart limitini 12 ay taksitli yapıp tüketici kredisi gibi kullanan vatandaşın bu yöntemini ve Kredili Mevduat Hesabı-KMH kullanmaması için bu kredilerde de limit ve karşılıklar ile oynayarak buradaki hareket alanını da daralttı Mayıs ayında. Ama çözüm olur mu: HAYIR!
MB tarafından Gerçek kişilerin döviz mevduatı için de ( şimdilik) 28 Temmuz’a kadar yeni yaptırımlar geldi bankalara. Yazın Gurbetçi ve Turizm gelirlerini düşünerek 28 Temmuz dediği o kadar net ki. Bu da Merkezin dövizde ne kadar sıkıştığının belgesi aslında. İş Gerçek kişilerin döviz mevduatına baskılamaya kadar geldi. Bankalara Dövizden Türk lirasına dönüşte ek dönüşüm hedefi getirildi.
Kredi kartında Kuyum harcamalarına sınır geldi. Çünkü sıkışan vatandaş kredi kartı ile Altın alıp yan kuyumcuda paraya çevirmeye başlamıştı. MB vatandaşın bunu “çaresizlikten günü kurtarmak için” değil de “kar elde etmek spekülatif yaptığına” kanaat getirmiş ki böyle bir tedbir almış. Sermaye kontrolünden bir adım önceki ciddi sinyaller bunlar! Bazı trafik lambaları yeşilden direkt kırmıza geçer unutmayalım! Merkez bankası, bankalardan bankalararası piyasada günlük döviz alımlarını azaltmalarını istedi. Daha önce belirlenen günlük döviz alım limitleri %25 oranında düşürülmüştü; Bankaların interbank işlemlerinde günlük döviz limiti %25 düşürüldü. Bankalardan ayrıca firmaların döviz ihtiyaçlarını acil değilse teslimatsız FW döviz kontratlarına yönlendirmeleri istendi. Kısaca; fiili döviz talebini kısın demek istiyor!
Sözün özü; kasada döviz yok! Kısa sürede 300 milyar Dolara ihtiyaç var. Önümüzde uzun ve karanlık bir tünel var. Tünelin uzundaki ışığın gün ışığı olduğunu söylemeyi çok isterdim ama öyle değil maalesef. Banka kredileri durmuş durumda bu hali ile reel piyasanın özkaynaklar ile dönmesi çok zor. Reel piyasada her şey peşin satışa döndü. Aylık vade farkları %5-6 ortalamaya yükseldi. Aylardır firmalar vadesi gelen krediler ve leasing gibi ödemeleri ökaynaklardan yapıyor. Nereye kadar dayanır, firmanın likit durumuna ve bulunduğu sektöre bağlı. Seri iflaslar yakında patlar. Piyasa sorunlar yumağına dönmüş durumda. Zaten BDDK verilerinde Mart sonu 158,5 milyar TL olan Takip tutarı, 11,7 milyar TL artarak 28 Nisan tarihinde 170,2 milyar TL’ye yükseldi. Bu artışın 11 milyar TL’lik kısmı Ticari krediler. Döviz ile ilgili yasaklar bir başlarsa finasn krizini engelleyemezsiniz, kartopu gibi büyümenin yanında yeni sorunlar ile piyasayı iyice boğar. Geciktirmeye çalışılan Kapitalist Sistemın acı yüzü ortaya çıkar: Altta kalanın canı çıkar!
Son söz: Siyasette bilmem ama Reel Piyasalarda Geliyor Gelmekte Olan!
Not: Seçimlerden umutlu idim. İktidar değişikliğinde döviz girişi olacağı kesin gibiydi. En azından “her şey daha kötü olmayacaktı“. İlk turdan sonra halkın önceliklerinin Ekonomi dışında farklı alanlarda olduğunu gördük. Yaşam koşullarını kötüleşmesi belli ki İnsanların düşüncelerini değiştirmemiş. Düşünceler değiştiğinde de yaşam koşullarını düzeltmek için zaman olmayacak! Özetle, sıkıntılı günlere hazırlıklı olun! Hasar tespiti için de maaşınızla, kira gelirinizle, elinizdeki mülk ile ne kadar döviz alabileceğinizi yazıp bir kenara koyun, bir yıl sonra yazdığınıza bakın, tekrar aynı hesabı yapın!
Kimseye kızmayın, yarın yaşayacaklarınızın, bugün verdiğiniz Siyasi kararlar sonucu olduğunu da unutmayın!
Bankalarda, “personel kaynaklı dolandırıcılık olaylarını” çoğu banka duyulmamasını; üstünün kapatılmasını yolunu seçerken; Hukukçular ve Bankacılar da bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Özellikle deneyimli bankacılar personel kaynaklı dolandırıcılık eylemlerinin banka içi bir durum olmadığını caydırıcı olması için bu tür eylemlerin teşhir edilerek, yargıya taşınmasını, Kamuoyuna şeffaf davranılması gerektiğini savunuyor. Kararlı ve Şeffaf davranmada Bankanın Marka değerinin ve Güven kaybının yaşamayacağını, tam tersine bankanın bu tür olaylarda kararlı durduğunun görülmesinin bankaya olan güveni artırdığını ve benzer olayların tekrarının azalacağını savunuyor. Sektörün içinden gelen Erol TAŞDELEN bu tarz olayları ele aldı…
Toprakbank’ta çalışırken müşteriler şikayetler gelmeye başladı. Ortak noktaları, “ödeme yapmalarına rağmen elektrik ve sularının kesildiği” idi. Kısa sürede ortaya çıktı. Müşteriler sıra beklerken güvenlik görevlisi “sıra beklemeyin ben yatırır” diyerek paraları alıyor ama yatırmıyor. Tabi iş akdi fes edildi!
Şimdiki sahibi Katarlı olan bankada çalışıyorum. Ara sıra personelin kart ekstrelerini inceliyoruz. İddia, kumar vs oynuyor mu diye! Gişedeki personelin her iş günü kredi kartına ufak ufak para yatırdığını fark ettik. Konuşunca “kasada kalan fazla paraları yatırdığını” ortaya çıktı. Önemli olan meblağın ufak olması değil, niyetti yollarımızı ayırdık.
Yerli büyük bankadayım. Bir personeli kendini emniyetten aradığını söyleyen biri arayıp o zaman meşhur olan telefonuna kontör şifreleri göndertiyor. Kasasını bir sayıyoruz eksik. Kasadan aldığı para ile kontör alıp göndermiş, kasasını tutturmak için de yan bankadan tüketici kredisi için başvuru yapmış. Banka kasasına dokunmasa “ders olsun der geçerdik” belki ama kusura bakma bu meslek sana göre değil diyerek yollarımızı ayırdık. Bankanın kasasına el uzatmıştı çünkü!
Bunları niye örnekledim… Bankacılıkta temel kuraldır. Bankanın parasına, müşterinin hesabına dokunmayacaksın! Yöneticilik yaptığım dönemde de çalışma arkadaşlarıma sık sık, “parayı para olarak gördüğünüz an bu mesleği bırakın” derdim. Hala geçerli bu kural aslında!
Son günlerde kamu oyuna yansıdı. Şimdiki sahibi BAE’li olan bir bankanın Florya şubesinde başlayıp, Levent-Büyükdere şubesine kadar uzanan ünlü futbol teknik adamı F.T. gibi isimler başta olmak üzere müşterilerinden iddiaya göre özel, gizli, yüksek gelirli bankanın bir Fonu olduğunu anlatarak milyonlarca dolar toplayan müdüre S.E. çalıştığı bankanın yaptığı açıklamaya göre dolandırıcılıktan tutuklanıyor. Bankanın yaptığı açıklamada; “10 Nisan 2023 Pazartesi günü ön inceleme raporumuz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş ve Seçil E., nitelikli dolandırıcılık suçuyla aynı gece saat 23:30 sularında gözaltına alınmış, akabinde tutuklanmıştır” satırları yer aldı. (Seçil E. isminin açık yazılması benim değil bankanın tercihi)
Banka şube müdüresinin dolandırıcılık suçlaması ile tutuklandığını açıklıyor.
Banka açıklamasına devam ediyor:
Nakit teslimlerine ilişkin banka sistemi tarafından üretilen herhangi bir belge bugüne kadar tarafımıza sunulmamıştır. Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır.
Bazı iddia sahipleri ise şubelerimizdeki hesaplarından çektikleri paraları, şikayetçiler arasında ismi geçen birinin adıyla anılan fona katılmak üzere, alışveriş merkezi, restoran ve kafe gibi yerlerde elden teslim etmişlerdir. Kısaca, sistem tamamen Bankamız ve şubelerimiz dışında, kişiler tarafından kurulmuş, şikayetçilerden birinin adıyla anılan farklı bir yapılanmadır.
Burada dikkat çeken konu; sunulan belgelerin banka sistemi tarafından üretilmeyen belgeler olduğu düz A4’e ( antetli olmadığını kast ediyorlar her halde) yazılı ya da ajandaya yazılı belgeler olduğu yönünde olması.
Buna itirazım var. Zira, bunların resmi bankaya ait belge olup olmadığına mahkeme karar verecek. Zira, “düz 4A” diye kabul etmedikleri yazıda alınan tutarlar dökümü, teslim alındığı ve altında bankayı müdür olarak temsil eden Seçil E. Kaşesi ve imzası mevcut. Bana göre bu baya baya beldedir. Üstelik banka adına alındığını kanıtlayan belgedir. Bu sonuca varmamın nedeni yaptığı bilirkişi dosyalarındaki tecrübemdir. Zira, yıllar önce imza ile kağıda yazılıp verilen borç paraları veya kağıda yazılıp verilen para ile tarla ev almış ama bunu tapuda devrini yapmadığı için imza altına alan ölse bile mahkeme mirasçılarına paranın iade edilmesi için yüzlerce dava var. Bankanın bizi bağlamaz altı üstü “düz A4” dediği belgenin bankayı bağlayıp bağlamadığına mahkeme karar verecek.
Bu niçin önemli?
Önemli, çünkü davacı taraflar zarara uğradığını paralarının alındığını ve iade edilmesini talep ediyor. Mahkemenin kararına göre zararın kimin ödemesi gerektiğine mahkemenin bu belgeleri kimi temsil ettiğine, kim adına alındığına göre de zararın kimin karşılayacağına karar verecek. Zira, düz A4 denilen belgelerde sadece müdürü S.E.’nin ismi ve imzası olsa “bu para şahsi olarak alınmış” denirdi sorun kalmazdı ki doğrusu da budur. Zira, banka personelinin şahsi evrak ile borç altına girmeden sorumlu değildir. Ama alınan paralar bakaya alınıyormuş gibi şube kaşesi ve yetkili kaşe imzası ile teslim alındığı için işin rengi değişiyor. Tabi, banka kendilerinin çift imza ile temsil edilir, tek imza bankayı temsil etmez; burada yetki aşımı vardır gibi savunma yapmasını tahmin etmek zor değil ama tabi müdürlere verilen yetki ve sorumluluklarla ilgili düzenlemelerine de bakmak gerekir. Karşı taraf sonuçta S.E. banka müdürü olmasa ve “banka adına aldığını söylemede bu paraları vermeyecekleri” şeklinde savunma yapmalarını tahmin etmek zor değil. Bankalarda her şube ayrı Tüzel kişilik ve Şube müdürü o şubeyi temsil ediyor. O nedenle attıkları her imza aynı zamanda o Tüzel Kişiliği de temsil eder. Geçen gün e-devletten “üzerime açılmış bir firma var mı bir kontrol edeyim” dedim. Kuruluş aşamasında işlemleri yaptığım Finansbank-Çerkezköy Şubesi Yetkilisi gözüküyorum hala iyi mi! Resmi kayıtlarda Aktif ve Bitiş yetki bitiş tarihi süresiz! Bir zahmet o kaydı düşürürseniz iyi olur QNBFinansbank Hukuk servisi!
Kanuya dönelim. Tabi işin içine gönül ilişkileri, yetkisiz kişileri banka personeli gibi gösterme, GPS cihazı ile çantasının Bodruma gidip gelmesi, Bozcaada macerası gibi magazinsel hikayeler ile iş tam bir Netflix senaryosuna şimdiden aday!
Bankalar bu konuda karar vermeli ve bu olay tam da fırsat! Bu tarz olaylar halı altına mı süpürülmeli; şeffafca paylaşım mı yapılmalı. Aslında BDDK’nın en yumuşak düzenleme alanlarından biri de bu konular. Bu tip olayların BDDK tarafından şeffafca paylaşılması için düzenleme yapılmasının zamanı çoktan geldi! Bankanın “müşterini tanı” ilkesi var da müşterinin “bankanı tanı” ilkesi niçin yok?
Yazı başında eski nesil bankacılıkta bu tür olaylara yaklaşımın nasıl olduğunu yaşanmış örnekler ile özetlemiştim. Bankacılık sektöründe personel kaynaklı zararlara “Operasyonel Risk” deniyor ve bunun için ciddi bütçe ayıran bankalar var. Çoğunu duymuyoruz. Zira bu bir tercih meselesi. Son yıllarda bir yaklaşım gelişti. Çoğu banka bu tür olayların duyulmamasını tercih ediyor. Gerekçe olarak da bankanın Güven kaybıkaygısı ve Marka Değeri gösteriliyor. Benim gibi düşünen bankacılar ise bunun tam tersinin doğru olduğunu savunuyor. Zira, hata yapanın, kötü niyetli personelin teşhir edilmemesi, olayın kapatılması yapanı ödüllendirmek ile aynı anlama geldiğini düşünüyorum. Hatta, olayın kapatılması “nasılsa bir şey olmuyor” anlayışını da oturtarak bu tip eğilimleri olan personeller için de cesaretlendirici oluyor.
Örnekleyelim: Yerli Sermayeli büyük bankanın Uşak Şube müdür ve MİY’i başta gurbetçilerin hesapları olmak üzere baya baya bir zimmetlik iddialar var. İkisi de işten atıldı. Banka aman duyulmasın diye dava dahi açmadığı gibi işe iade davasına teftiş tutanaklarını dahi göndermedi üstüne bir de personele işe iade tazminatı ödedi. Şimdi iyi örnek mi oldu böyle yapınca. Gurbetçi müşterilerin açtığı zararının karşılaması için davalar devam ediyor iyi mi! Yine aynı bankanun zamanındaki Bursa Bölge müdürü iddialara göre KGF Kredilerde %10 komisyon laıyor. Olaylar patlayınca söylentiye göre direkt CEO tarafından çağrılarak iş akdi fes ediliyor. Olay mahkemeye yansıdı mı? Tabi ki hayır. Yapanın yanına kadı bol bol yurt dışı turları yapıldı o paralar ile iyi mi! Bazı bankaların bazı şubelerinde yoğunlaşan KGF Batıklarını KGF ödemesin diye boşuna yazmıyorum yıllardır. Şubeelre de %5-7 gibi batık kredi sınırı konsun melela!
Kamu bankaları personel akynaklı zararalrda daha hassas. Zimmet suçlarında ne delil var ne yok hepsini mahkemeye sunuyorlar. Bu tarz bir çok dosyaya Bilirkişilik yaptım, kamu bankalarında hiç zorlanmadı. Özel bankalar nerede ise “olay kapansın” diye belge dahi sunmadıklarını gördüm. Dedim ya bu tercih meselesi!
Gündemde olan Bankayı tebrik etmek lazım. Baştan beri şeffaf davranmaya çalışıyor. Her ne kadar bankayı koruyucu, sorumluluk almadan bu işten nasıl sıyrılırım şeklinde açıklamalar da olsa yaptığı şimdilik iki açıklamada da olayı şeffaf şekilde paylaşıldığı görüldü. Başta, “bu tip haberleri yayınlamayın” diye arayan banka PR firmasına da aynı tavsiyede bulunmuştum. “Bu şekilde değil olayı resmi açıklamalar yaparak yönetin” dimiştim. Bence banka sınıfı geçti ve diğer bankaların hiç yapmadığı şekilde şeffaf davranmayı tercih etti. Müşteriler özelinde de Güven kaybı olduğunu düşünmüyorum! Her şeyin başı samimiyet ve şeffaflık!
Dava süresini yakından takip edeceğiz. Önümüzdeki günlerde dava ile ilgili mahkeme “yayın yasağı” kararı da verebilir. Tercihim vermesin. Meraklı olanlar haberleri şimdiden fırsat varken okusun derim.
Müdüre hanımın tutuklanmasından sonra üç kişi hakkında daha tutuklanma kararı çıktı. İddia paraların bir kısmının yurt dışına kaçırılması şeklinde. Dava tarafları ağırlıklı şimdilik futbolcular. Bu dava daha gündemi çok meşgul eder. İşin ucu Banka üst yönetimine kadar uzar mı zaman gösterecek. Zira davacı taraf yaptığı açıklamalar ile banka üst yönetimini de suçluyor.
Aktif büyüklük 15,8 trilyon (%10 ) Krediler 8,5 trilyon TL (%12 ) Mevduat 9,9 trilyon TL (%12 ) Vadesiz Mevduat 3,5 trilyon TL (mevduatın %36'sı) Net kar 107 milyar TL (%70 ) Net Fazi geliri 147 milyar TLFaiz Dışı Gelir 167 milyar TL
BİLANÇO BÜYÜDÜ
Bankacılık sektörü 2023’e hzılı başladı. Sektör yılık ilk çeyreğinde Aktif Büyükklüğünü 14,3 trilyon TL’den %10 artırarak 15,8 trilyon TL’y eyükseltti. Ticari Kredilerin durmasına rağmen açık bireysel kredilerdn ve kredi kartındna kapatılarak krediler 7,6 trilyon TL’den %12 büyüyerek 8,5 trilyon TL’ye yükseldi.
MEVDUAT ARTTI
2022 sonunu 8,8 trilyon TL olan mevduat hacmi %12 artarak 9,9 trilyon TL’ye yükselirken; vadesiz mevduat %13 artış ile 3,5 milyar TL’ye yükseldi. Toplam Mevdyatın içinde vadesiz mevduatın arını da %36’ya yükselmiş durumda.
KARLILIK %70 ARTTI
2022 ilk üç ayını 63 milyar TL karlılık ile kapatan sektör 2023 ilk üç ayında karlılığını %70 artırarak 107 milyar TL net kar açıkladı.
Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27