Connect with us

EKONOMİ

Erdoğan Sağlam : Finansman gider kısıtlamasına ilişkin tebliğ taslağı

Yayınlanma:

|

1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanacak kısıtlama, oranının maksimum seviye olan yüzde 10 olarak belirlenmesiyle uygulamaya girdi

Finansman gider kısıtlamasının 17 yıl sonra yeniden uygulamaya girdiğini Mehmet Yıldırım T24 için yazmıştı.

Esasen 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle Kurumlar Vergisi Kanununa (KVK) eklenen bir madde ile finansman gider kısıtlaması mevzuatımıza yeniden girmişti.[1] Bu hükme göre, kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışındaki mükelleflerce kullanılan yabancı kaynaklarınöz kaynak tutarını aşan kısmına isabet eden faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının (yatırımın maliyetine eklenenler hariç) yüzde 10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanı’nca belirlenen kısmı, vergi matrahının tespitinde dikkate alınamaz. Yani bu kısım kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak dikkate alınmak zorunda.

Finansman gider kısıtlaması Cumhurbaşkanının (daha önce Bakanlar Kurulunun) kısıtlama oranını belirlememesi nedeniyle uygulamaya girmemişti.

Nihayet Cumhurbaşkanının bu yetkisini 8 yıl sonra 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere kullanması ve kısıtlama oranını maksimum seviye olan yüzde 10 olarak belirlemesi ile kısıtlama uygulamaya girdi.

Uygulama ilk kez 2021 yılının 3 aylık birinci geçici vergi döneminde yapılacak. Özel hesap dönemi kullanmakta olan kurumlar vergisi mükellefleri, 2020 yılı içinde başlayıp 2021 yılında sona erecek özel hesap dönemlerinde finansman gider kısıtlaması uygulamayacaklar. Bu mükellefler ilk kez, 2021 yılı içinde başlayıp 2022 yılında sona erecek özel hesap dönemlerinde finansman gider kısıtlaması uygulamaya başlayacaklar.

Gelir İdaresi Başkanlığı konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı tebliğ taslağını 24 Martta internet sitesine koyarak kamuoyunun görüşüne açtı. 12 Nisan’a kadar görüş ve öneri bekleniyor.

Taslağı değerlendirmeye geçmeden önce kısıtlamanın gerekçesini hatırlatalım. İlgili maddenin gerekçesine göre düzenlemenin amacı, firmaların finansman ihtiyaçlarını borçlanma yerine öz kaynakları ile finanse etmelerini teşvik etmek

Son bir hatırlatma; kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun hesap döneminin başındaki öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılıyor ve bu kısma ilişkin faiz, kur farkı ve benzeri giderler, KVK uygulamasında gider kabul edilmiyor.

Şimdi taslakta açıklanan konulara ve bunlar hakkındaki görüşlerimize geçebiliriz.

Kısıtlama kapsamına hangi yabancı kaynaklar giriyor?

Kanuni düzenlemede “kredi” ve “finansal borç” yerine daha geniş bir kavram olan “yabancı kaynak” ifadesi kullanılmış ve kısıtlanacak finansman giderleri, örnekler verilerek (faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları şeklinde) sayılmış bulunuyor.

Taslak tebliğde;

– Yabancı kaynakların, bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamı olup işletmelerin belirli bir vade sonunda geri ödenmek üzere sağladığı kaynakları,

– Finansman giderlerinin ise yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan gider ve maliyet unsurlarını,

ifade ettiği belirtiliyor.

Bu tanımlar kanuni düzenlemeye uygun ve (temenniler olmasa da) beklentiler yönünde olduğunu söyleyebilirim.

Bu tanımlarda dikkat çeken noktalar, kısıtlamanın uygulanabilmesi için, “yabancı kaynağın vadesinin olması” ve “finansman giderinin yabancı kaynağın kullanım süresinden doğan” bir finansman gideri olması gerekliliği…

Nitekim taslakta,

  • Teminat mektubu komisyonları, tahvil ihracına ilişkin giderler ile ipotek masrafları gibi herhangi bir yabancı kaynak kullanımına bağlı olmaksızın doğan giderlerin,
  • Finansman gideri olmayıp finansman geliri azalması niteliğinde olan erken ödeme iskontoları veya peşin ödeme iskontolarının,
  • Kredi sözleşmelerine ilişkin olarak ödenen damga vergisi veya banka havale ücretlerine ilişkin ödenen banka ve sigorta muameleleri vergisi gibi bir yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğmayan giderlerin,

kısıtlama dışında tutulacağı ifade ediliyor. Bu açıklamalara katılıyorum.

Tebliğde yer alan açıklamalardan, mal ve hizmet alımı nedeniyle ortaya çıkan borç ilişkisinin kısıtlama kapsamına girmediği anlaşılıyor. Ancak tebliğde; mal veya hizmet alımı nedeniyle ortaya çıkan borçların ilgili mal veya hizmet için ortalama piyasa vadesini aşmadığı sürece kısıtlama kapsamına girmediği daha açık bir şekilde yazılırsa ileride ortaya çıkması muhtemel ihtilaflar peşinen önlenmiş olur.

Kısıtlamanın başladığı 1 Ocak 2021 tarihinden önceki borçlar kapsama girer mi?

Taslakta, finansman hizmetinin hangi yılda sağlandığı veya kredi sözleşmesinin hangi yılda yapıldığının öneminin bulunmadığı, dönem sonu itibarıyla kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, söz konusu yabancı kaynaklara ilişkin olarak mahiyet ve tutar itibarıyla 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren kesinleşen gider ve maliyet unsurlarının gider kısıtlamasına tabi tutulacağı belirtiliyor.

Taslakta aynı yaklaşım kur farkları için de benimsenmiş. Yabancı kaynağın hangi yılda kullanıldığına bakılmaksızın, yabancı kaynak kullanımından doğan kur farkı giderlerinin 2021 yılı kazancının tespiti de dâhil olmak üzere döviz kurlarındaki değişim dikkate alınarak hesaplanan gerçek tutarları ile gider indirimi kısıtlamasına konu edileceği belirtiliyor.

Bu yaklaşıma katılamıyorum, bence kısıtlama kapsamına giren yabancı kaynaklar, uygulamanın başladığı 1 Ocak 2021’den itibaren kullanılan kaynaklarla sınırlı olmalıdır.

Zaten uygulamanın 4 Şubat 2021’de yayımlanan bir Kararla 1 Ocak 2021’den geçerli kılınması sorunlu. Bir de buna önceden kullanılmış kredilerin kısıtlama kapsamında olduğunu ekleyerek sorunu büyütmek çok doğru değil. Bu yaklaşım, vergide yasallık ilkesinin gereği olan hukuki güvenlik ilkesine de aykırı.

Geçmiş finansman kısıtlaması uygulamasında da, yabancı kaynakların hangi yılda temin edildiğinin önem arz etmediği belirtilmişti. Ancak açılan davada Danıştay 4. Dairesi, 27.10.1997 günlü ve E: 1997/636, K: 1997/3797 sayılı Kararıyla; kısıtlamanın 1.1.1996 tarihinden itibaren uygulamaya girdiği, bu hükmün yayımı tarihinden önce kullanılan yabancı kaynaklar nedeniyle ödenen faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı gibi giderlere uygulanmasının, önceki hukuki duruma göre fizibilitesini yapmış ve buna göre borçlanmış işletmelerin kanuna güven ve istikrar prensiplerine dayalı haklı beklentilerini ortadan kaldıracağından, yabancı kaynakların hangi yılda temin edildiğinin önem arzetmeyeceği yolundaki düzenlemenin hukuka uygun düşmediği gerekçesiyle ilgili düzenlemeyi iptal etmişti. Karar Maliye Bakanlığı tarafından temyiz edilmiş, ancak Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından bu temyiz talebi reddedilmişti.

Taslak bu şekilde yayımlanırsa aynı akıbete uğrayacağı çok açık, bu nedenle düzeltileceğine inanıyorum.

Yatırımın maliyetine eklenen giderler kısıtlama kapsamı dışında tutulacak

Yatırımla ilgili finansman giderlerinin, yatırımın aktifleştirildiği dönem sonuna kadar olanları yatırımın maliyetine dâhil edilmek zorunda. İzleyen dönemlerde doğan finansman giderlerinin ise maliyete dâhil edilip edilmeyeceğini mükellefler serbestçe belirleyebiliyorlar. Yani mükelleflerin ihtiyarında…

Kanuni düzenlemeye göre, kısıtlama kapsamına giren finansman gider ve maliyet unsurlarından yatırımın maliyetine eklenenler gider kısıtlaması kapsamı dışında bırakılacak. Tebliğ taslağındazorunlu olarak ya da mükellefin ihtiyarında maliyete eklenen yabancı kaynaklara ait gider ve maliyetlerin gider kısıtlamasına konu olmayacağı belirtilerek çok isabetli bir yaklaşım sergilenmiş. Çünkü ihtiyari eklenenlerin kısıtlama kapsamında olduğu yönünde hatalı yorumlara rastlanıyordu.

Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem

Taslakta, bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin[2]her bir geçici vergilendirme döneminin son günü itibarıyla Vergi Usul Kanununa göre çıkaracakları bilanço üzerinden öz kaynak ve yabancı kaynak mukayesesi yaparak finansman gider kısıtlamasına tabi olup olunmadığını belirleneceği açıklanıyor.

Yıllık dönemde; hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükelleflerde 31 Aralık tarihli bilanço, özel hesap dönemini kullanan mükelleflerde ise hesap döneminin son günü itibarıyla çıkarılacak bilanço esas alınacak.

Görüldüğü gibi öz kaynak hesabında, örtülü sermaye uygulamasının aksine, her bir geçici vergi ve yılsonu itibariyle çıkarılacak bilançolarda yer alan öz kaynaklar esas alınıyor.

Geçici vergide gelir tablosu hazırlama zorunluluğu olmasına karşın bilanço çıkarma ve geçici vergi beyannamesine ekleme zorunluluğu bulunmuyor. Kısıtlama kapsamına giren mükellefler için böylece dolaylı olarak geçici vergide bilanço hazırlama zorunluluğu da getirilmiş oluyor.

Dönem sonu bilançolarının esas alınması, mükelleflere kısıtlama kapsamından çıkmak için aksiyon alma konusunda fırsat verirken; bu yaklaşımı, kısıtlanan finansman giderlerinin dâhil olduğu öz kaynağın yabancı kaynakla kıyaslanması nedeniyle eleştirenler var. Ben İdarenin yaklaşımını doğru buluyorum.

Önceki geçici vergilendirme dönemlerinde finansman gider kısıtlaması şartlarını taşımayan mükellefler, şartların oluştuğu geçici vergilendirme döneminden itibaren kısıtlamaya tabi olacaklar. Bu durumda, önceki geçici dönemlerine ilişkin olarak düzeltme verilmesine gerek olmayacak.

Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu

Taslakta, finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin bu gelir ve giderlerini birbiri ile mukayese etmek suretiyle netleştirmeden finansman giderleri toplamının gider kısıtlamasına konu edilmesi gerektiği belirtiliyor.

Bu açıklama farklı kaynaklardan doğan finansman gelir ve giderlerinin netleştirilememesi açısından tartışılabilir, ancak aynı kaynaktan doğan finansman gelir ve giderlerinin netleştirilmemesi düşünülemez. Örneğin ilk geçici vergi döneminde kısıtlamaya tabi tutulan kur farkı giderine ilişkin dövizli borçlanma ikinci geçici vergi döneminde kur değişimi nedeniyle kur farkı geliri yaratmışsa, kısıtlama açısından bu kur farkı gelir ve giderlerinin netleştirilmesi zorunluluktur. Zaten aylık kur değerlemesi yapan işletmeler aynı kaynaktan doğan kur farkı gider ve gelirlerini ayrı ayrı kayda almak yerine kayıtta netleştirme yapmak suretiyle kayda alırlarsa, finansman gideri açısından da otomatik netleştirme sağlanacaktır. Eğer Maliye aksini düşünüyorsa, bunu tebliğe açıkça yazmalı ve yargı denetimine olanak sağlamalıdır.

Başka uygulamalar nedeniyle KKEG olarak dikkate alınan finansman giderlerinin durumu

İşletmenin kullanmış olduğu yabancı kaynaklara ilişkin faiz ve kur farkı gibi giderler, başka uygulamalar nedeniyle (örtülü sermaye, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı veya binek otomobillerde gider kısıtlaması gibi) KKEG olarak dikkate alınmışsa, yeni uygulama kapsamında finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmayacağı belirtiliyor. Çünkü bu kısım itibariyle zaten vergisel açıdan gider yazılmış bir tutar söz konusu değil. Bu konunun açıklığa kavuşturulmuş olmasını isabetli buluyorum.

Yansıtılan finansman giderlerini kim kısıtlayacak?

Taslakta bu konuya ilişkin bir açıklama bulunmuyor. Kanunda işletmede “kullanılan” yabancı kaynakların kısıtlamaya tabi tutulacağı hükme bağlandığından, kullanılmayıp gerçek kullanıcısına yansıtılan/aktarılan giderlerin yansıtan kurumda kısıtlamaya tabi tutulmayacağı kanaatindeyim. Nitekim örtülü sermaye uygulaması da bu şekilde işliyor. Tabii ki yabancı kaynağın geçek kullanıcısı, şartlar mevcutsa kısıtlama uygulamasını yapacaktır. Bu konu tebliğde açıklığa kavuşturulursa isabetli olur.

Kısıtlanan giderlere ilişkin KDV indirilebilir mi?

Tebliğ KDV tebliği olmadığı için kısıtlanan finansman giderlerine ilişkin KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılmayacağına yer verilmediği anlaşılıyor. Bazı kurumlar vergisi tebliğlerinde KDV’ye ilişkin açıklamaların yer aldığını biliyoruz. Bu tebliğde de yer verilebilir, verilmeyecekse de mutlaka bir KDV tebliği veya sirküleri ile konunun açıklığa kavuşturulması gerekir.

Önceki finansman gider kısıtlamasındaki yaklaşıma paralel olarak, indirimi kısıtlanan giderlere isabet eden KDV’nin indirimine izin verilmesinin zorunlu ve isabetli olacağını düşünüyorum. Böylece bu konuda yaşanması muhtemel uyuşmazlıkların önüne geçilecektir.

Tebliğdeki örneklerde yabancı kaynak toplamının öz kaynakları aşan kısmı hesaplanırken kısıtlama kapsamına girmeyen yabancı kaynaklar da dikkate alınıyor

Tebliğde, yatırımın maliyetine eklenen finansman giderleri ile örtülü sermaye kapsamına giren finansman giderlerinin kısıtlama kapsamına girmediği belirtilerek, aşan kısma isabet eden finansman giderinin hesabında finansman gideri toplamından kapsama girmeyen tutarlar doğru bir şekilde düşülüyor. Ancak kapsama girmeyen bu finansman giderleri her iki duruma ilişkin örnekte de aşan kısmın oranı tespit edilirken yabancı kaynak toplamına dâhil ediliyor. Mademki bu giderler kapsama girmiyor, oranın hesabında da yabancı kaynak toplamına dâhil edilmemelidir.

Örneğin taslaktaki 2 no.lu örnekte, öz kaynakları toplamı 2.000.000 TL olan (B) A.Ş.’nin aynı dönemde yabancı kaynakları toplamı 2.500.000 TL’dir. Şirketin bu döneme ilişkin toplam finansman gideri 200.000 TL’dir.

(B) A.Ş. devam eden yatırımı dolayısıyla aynı dönemde kullanmış olduğu krediden kaynaklanan 60.000 TL’lik finansman giderini yatırımın maliyetine eklemiştir.

Örnekte 200.000 TL’lik finansman giderinin 60.000 TL’lik yatırımın maliyetine eklenen kısmı finansman gider kısıtlamasının hesabında indirilmiş ve kısıtlamaya tabi gider tutarı (200.000 TL – 60.000 TL=) 140.000 TL olarak esas alınmıştır.

Aşan kısım= Yabancı kaynak toplamı – Öz kaynak toplamı

= 2.500.000 TL – 2.000.000 TL = 500.000 TL

Aşan kısma isabet eden finansman gideri: Finansman gideri x (Aşan kısım / Toplam yabancı kaynak)

=140.000 TL x (500.000 TL / 2.500.000 TL) = 140.000 TL x %20 = 28.000 TL

Ancak hesaplamalarda yatırım eklenen finansman gidenlerine ilişkin yabancı kaynaklar da dikkate alınmıştır. Ancak doğru hesaplama, kapsama girmeyen 60.000 TL finansman giderine ilişkin bu borcun (örnekte verilmediği için tutarını bilemiyoruz) 2.500.000 TL’lik yabancı kaynak toplamından düşülmesi suretiyle yapılmasıdır.


[1] Önceki düzenleme getirilen yeni düzenlemeden çok farklı idi ve vergi matrahının tespitinde enflasyonun etkisini gidermeyi sağlayan yöntemlerden yararlanan mükelleflere yönelikti. Bu uygulama, 2004 yılında enflasyon düzeltmesi hükümlerinin vergi mevzuatına dâhil edilmesi ile kaldırılmıştı.

[2] Taslakta, finansman gider kısıtlaması uygulamasında, yabancı kaynak ve öz kaynak mukayesesi gerektiğinden, bu düzenlemenin sadece bilanço esasına tabi mükellefler için geçerli olduğu, işletme hesabı esasına tabi mükelleflerin kısıtlama kapsamında olmadığı belirtiliyor.

T24 – Erdoğan SAĞLAM

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Bankalara Kara Para Cezası yağdı

Yayınlanma:

|

Singapur, küresel finans dünyasını sarsan tarihi bir kara para aklama soruşturmasını tamamladı. UBS Group, Citigroup, Julius Baer ve Credit Suisse gibi dünyanın önde gelen finans devlerinin de aralarında bulunduğu dokuz kuruluşa toplam 21,5 milyon dolar para cezası kesildi. En yüksek ceza 4,5 milyon dolarla Credit Suisse’e verildi.

Singapur Tarihinin En Büyük Mali Operasyonu

2023 yılında başlatılan soruşturma kapsamında; yaklaşık 2,3 milyar dolarlık yasa dışı varlık tespit edildi, 10 yabancı uyruklu kişi tutuklandı. Bu kapsamda gerçekleştirilen operasyonlar, Singapur tarihindeki en büyük finansal suç dosyası olarak kayıtlara geçti.

Ceza Alan Kurumlar ve Gerekçeler

Singapur Para Otoritesi (MAS) tarafından yürütülen denetimlerde, aşağıdaki eksikliklerin tespit edildiği bildirildi:

  • Müşteri risk analizlerinin yetersiz yapılması

  • Servet kaynaklarının izlenmemesi

  • Şüpheli işlemlerin zamanında raporlanmaması

Cezaya çarptırılan finansal kurumlar ve ceza miktarları şöyle:

  • Credit Suisse: 4,5 milyon dolar

  • UOB Kay Hian: 2,85 milyon Singapur doları

  • Blue Ocean Invest: 2,4 milyon Singapur doları

  • Trident Trust Company Singapore: 1,8 milyon Singapur doları

  • UBS Group, Citigroup, Julius Baer, UOB ve LGT Bank: toplam 27,5 milyon Singapur doları (yaklaşık 20 milyon USD)

Sanıklara Hapis ve Sınır Dışı Kararı

Tutuklanan şüphelilere 13 ila 17 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Cezalarını tamamlayan bu kişiler kalıcı şekilde Singapur’dan sınır dışı edildi. Yetkililer, tekrar ülkeye girişlerinin yasaklandığını açıkladı.

Kara Paranın Kaynağı: Dolandırıcılık ve Bahis

Reuters’ın ulaştığı bilgilere göre, suç gelirleri büyük ölçüde yurtdışı dolandırıcılık şebekeleri ve online yasa dışı bahis siteleri üzerinden elde edildi. Aklanan paraların bir kısmı Singapur bankalarında tutuldu, bir kısmı ise lüks gayrimenkul, spor otomobil ve mücevher gibi alanlara yatırıldı.

Denetim Süreci Sıkılaşıyor

Singapur Para Otoritesi (MAS), finans kuruluşlarının dahili denetim sistemlerini güçlendirdiğini ve sürecin yakın takibe alındığını açıkladı. Ayrıca şeffaflığın artırılması ve kara paranın önlenmesi amacıyla yeni yükümlülükler getirileceği bildirildi.

Küresel bankacılık sistemi açısından Singapur gibi düzenleme konusunda sert tutum sergileyen finans merkezlerinin etkisi büyüyor. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde kara para aklamaya karşı yürütülen bu tür operasyonlar, yalnızca yerel değil, uluslararası finansın denetim reflekslerini de yeniden şekillendiriyor.

Kaynak:
MAS (Monetary Authority of Singapore), Reuters, bankavitrini.com araştırma birimi

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.