Connect with us

GÜNCEL

Gig Ekonomisine Hazır Mısınız?

Yayınlanma:

|

Yıl 2030. Yirmili yaşlarında iki genç, sahilde oturmuş kahvelerini yudumluyorlar ve sohbet ediyorlarmış.

– Eskiden insanlar 9-6 çalışıyorlarmış ve senede sadece 15 gün tatil yapıyorlarmış. Ne kötü insanın tüm hayatının önemli bir bölümünü işe gidip gelirken ve ofis ortamında geçirmesi.

Diğeri yanıtlamış:

– Aslına bakarsan çok da eski bir zaman değil, yapay zekayla birlikte her şey çok hızlı değişti. Pandemiyle esnek çalışma modeline geçilmiş ama sonra bazı firmalar ofis modelinde devam etmişler. Sanırım o dönemde de insanlar anlam arayışına girerek birçoğu işten ayrılmış ve girişimci olmuş. GİG ekonomisini hızla kavrayan ve kendilerini hazırlayanlar da bizim gibi çalışmaya başlamışlar.

– Ben kalkıyorum, yoga dersim var. Sonra da eve geçeceğim, gece bitirmem gereken işler var. Muhtemelen sabahlarım. Haberleşiriz.

– Tamamdır. Ben de bir yüzüp çıkayım, bugün kendime off day yaptım.

Bu satırları okurken siz de içinizden ne hoş bir hayal dediniz mi? Yoksa size gerçekçi gelmedi mi?

Eğer yakın gelecek için biraz ütopik bulduysanız yanılıyorsunuz. Size yeni yıla girmeden aklınızı çelecek bir konudan bahsedeceğim: GİG EKONOMİSİ.

Cambridge sözlüğünde konu şöyle tanımlanıyor:

Bir işveren için çalışmak yerine, kişilerin geçici işlerde çalıştırılmasına veya her biri ayrı ücret ödenen ayrı işler yapmasına dayanan bir çalışma şekli.

Gig ekonomisi, geçici, serbest veya bağımsız çalışanların, genellikle belirli projelerde veya görevlerde çalıştığı bir ekonomi modelini ifade ediyor. Gig Ekonomisi’nde işveren bir nevi müşteriye ve çalışan da tedarikçiye dönüşüyor. Aslına bakarsanız sabah dokuz akşam altı iş modeli yerini kendi işini yapan minik minik girişimcilere eviriyor da dileyebiliriz.

Yaratıcı endüstri alanları olarak nitelendirilen bilgi teknolojileri, yazılım, bilgisayar hizmetleri, TV, film, video, fotoğraf ve dijital içerik üretim faaliyetleri, tasarım faaliyetleri (endüstriyel tasarım, moda, grafik tasarım), reklam ve pazarlama faaliyetleri alanlarındaki yaratıcı bireyler bu yeni ekonomi alanının “gig işçileri” (gig workers) olarak değerlendiriliyor. Ancak sadece bu alanda çalışanlar için değil, herhangi bir konuda uzmanlığınız varsa ve bu alanda isim yapacak kadar nitelikliyseniz siz de bu ekonominin bir işçisi haline gelebilirsiniz. Gig ekonomisi içinde başarılı olan birçok isim bulunuyor.

jQuery kütüphanesini yaratmasıyla tanınan John Resig, serbest yazılımcı olarak başarıyla çalışıyor ve açık kaynak projelerde de etkin bir şekilde yer alıyor. Jessica Hische, tipografi ve grafik tasarım alanında ünlü bir isim. Freelance çalışmalarının yanı sıra kitap kapakları, marka tasarımları gibi büyük projelerde de yer aldı. Neil Patel, dijital pazarlama konusundaki uzmanlığıyla biliniyor. Kendi dijital pazarlama ajansını kurdu ve birçok büyük markaya danışmanlık yaptı. Carol Tice, serbest yazarlık ve editörlük konusunda uzmanlaşmış bir isimdir. Freelance yazma konusunda danışmanlık yapıyor  ve kendi yazarlık kurslarını yönetiyor. Marie Forleo, kendi işini kurmuş bir eğitmen, koç ve yazar olarak bilinir. İnternet üzerinden pazarlama ve iş konularında birçok kaynak sunuyor.

Hatta tıp doktoru Ali Abdaal, aynı zamanda bir You Tubber ve Online eğitim konusunda içerikler üreterek kendi kurslarını oluşturuyor.

Bu isimler, kendi alanlarında uzmanlaşarak gig ekonomisinde başarı elde etmiş ve kendi markalarını oluşturmuş profesyoneller. Ancak, her sektörde birçok başarılı freelancer bulunuyor ve başarıyı belirleyen faktörler genellikle kişinin uzmanlık alanına, çabalarına ve pazar ihtiyaçlarına uygunluğuna dayanıyor.

Birçok firma gig ekonomisi modeline uymaya çalışıyor ve bu modele uygun iş modelleri geliştiriyor.

Örneğin;

Uber ve Lyft: Sürücülerle yolcuları eşleştiren ve sürücülere bağımsız olarak çalışma olanağı tanıyan bir mobil uygulama tabanlı platform sağlıyor.

Airbnb:

Airbnb, ev sahipleri ile konaklamak isteyen misafirleri bir araya getiren bir platform sunuyor. Ev sahipleri, kendi evlerini kiraya vererek gelir elde edebiliyorlar.

Upwork ve Fiverr:

Bu çevrimiçi platformlar, serbest çalışanları (freelancer) ve işverenleri bir araya getiriyor. Upwork özellikle geniş bir yetenek yelpazesi sunarken, Fiverr genellikle belirli beceri setlerine odaklanıyor.

TaskRabbit:

TaskRabbit, kullanıcıların belirli görevleri tamamlamak için yerel bağımsız işçileri işe almasına olanak tanıyan bir platform.

Deliveroo ve DoorDash:

Bu platformlar, bağımsız kuryeleri restoranlarla ve müşterilerle eşleştirerek yiyecek teslimatı hizmeti sunuyor.

Freelancer ve Guru:

Bu çevrimiçi platformlar, serbest çalışanları işverenlerle buluşturuyor ve genellikle yazılım geliştirme, tasarım, yazı işleri gibi çeşitli alanlarda projeler sunuyor.

Son yirmi yılda hayatımıza giren Youtuber’lık, bloggerlık, trendsetter , sosyal medya uzmanlığı gibi yeni meslekler de aslında GİG ekonomisinin yarattığı serbest çalışma biçimi. Şimdilik göze çarpanlar teknolojiyle bağlantılı meslekler gibi dursa da aslında birçok profesyonel kendi uzmanlığı bazında bu ekonominin bir parçası olacak gibi. Şu anda bu ekonomi 455 milyar Amerikan Doları civarında bir hacme sahip. Edison Research araştırmasına göre, Amerika’da 18–34 yaş aralığında serbest çalışan bireylerin %53’ü, Gig ekonomisini ana gelir kaynağı olarak kullanıyor. McKinsey raporuna göre ise, standart ekonomik koşullarda istihdam sağlayan her 6 kişiden 1’i, bağımsız çalışarak maddi kazanç sağlamak istiyor. BCG Henderson’ın yaptığı bir araştırmaya göre; dünya genelindeki yöneticilerin yaklaşık %40’ı, önümüzdeki beş yıl içinde şirketlerindeki serbest çalışan sayısının artacağını ifade ediyor.

Bu ekonomiye dahil olmak için gerekli uzmanlıklar

Gig ekonomisi içinde başarılı olabilmek için belirli uzmanlık alanlarına odaklanmak önemli.Ancak, hangi uzmanlık alanlarının geliştirilmesi gerektiği, bireyin yetenekleri, ilgi alanları ve pazar taleplerine bağlı olarak değişebilir. İşte gig ekonomisinde başarılı olmak için geliştirilebilecek bazı ana uzmanlık alanları:

Dijital Beceriler:

Programlama, web geliştirme, veri analizi, dijital pazarlama gibi dijital becerilere sahip olmak, çeşitli projelerde çalışmak için gerekli.

Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım:

Grafik tasarım, illüstrasyon, fotoğrafçılık gibi yaratıcı sanat ve tasarım becerileri, freelance çalışanlar için çeşitli projelerde talep görebilir.

Yazılı İletişim:

İyi bir yazılı iletişim becerisi, içerik üretimi, kopya yazımı, blog yazımı gibi alanlarda freelance çalışmak için avantaj sağlar.

Dil Yetenekleri:

Birden fazla dil bilmek, çeviri, metin yazarlığı veya dil öğretimi gibi alanlarda gig çalışmaları için fırsatlar yaratabilir.

Program Yönetimi ve Proje Yönetimi:

Projeleri etkili bir şekilde yönetme becerileri, özellikle koordinasyon ve iş takibi gerektiren alanlarda gig çalışmalarında tercih ediliyor.

İnsan Kaynakları ve Koçluk:

İnsan kaynakları, işe alım, eğitim ve koçluk konularındaki uzmanlık, şirketlere danışmanlık hizmetleri sunma potansiyeli taşıyor.

Eğitim ve Eğitmenlik:

Eğitim uzmanları, online eğitim programları oluşturma, uzaktan eğitim sağlama veya kurumsal eğitimler verme gibi gig çalışmalarında yer alabilir.

Teknoloji ve Yazılım Eğitimi:

Teknoloji ve yazılım konularında uzmanlık, eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunmak için fırsatlar yaratabilir.

Sağlık ve Refah:

Sağlık, beslenme, yoga gibi sağlık ve refah alanlarında uzmanlık, online koçluk veya danışmanlık yapma fırsatları sunabilir.

Sosyal Medya Yönetimi:

Sosyal medya hesapları yönetimi, içerik stratejileri oluşturma ve dijital pazarlama alanında uzmanlık, işletmeler için önemli hale geldiğini zaten biliyoruz.

İnsan kaynakları departmanı bu yeni iş modeline nasıl hazırlanabilir?

İş gücü modelinin değişimiyle beraber insan kaynakları alanında yetenek bulma ve yönetme daha kritik bir konu haline geliyor. Kurum içi insan kaynakları departmanlarının da üzerine düşen kritik görevler olacak.

Gig İş Gücünü Tanıma:

IK departmanı, organizasyon içinde gig ekonomisi ile çalışabilecek departmanların ve hangi işlerin bu modelle yapılabileceğinin farkında olmalı. Bu kişilerin kim olduğunu ve hangi projelerde yer aldıklarını belirlemelidir. Bu, departmanın işgücünü daha iyi anlamasına yardımcı olur.

İhtiyaç Analizi Yapma:

Hangi beceri setlerine ihtiyaç duyulduğunu ve bu becerilere sahip gig çalışanlarının nasıl bulunacağını belirlemek için düzenli ihtiyaç analizleri yapılmalı.

Gig Çalışanları ile İletişim Kurma:

IK departmanı, gig çalışanları ile etkili bir iletişim kurmalı. Beklentilerin netleştirilmesi, iş tekliflerinin açıklığa kavuşturulması ve geribildirim süreçlerini yeniden tasarlanması vb.

Performans Yönetimi ve Değerlendirme:

Gig ekonomisiyle çalışanların performanslarını değerlendirmek ve geribildirimde bulunmak, iş ilişkilerini sürdürülebilir kılmak adına önemli. Bu süreçler düzenli olarak uygulanmalı.

Sosyal ve Hukuki Konuları Ele Alma:

Güvencesiz çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sosyal ve hukuki konuları ele almak, adalet ve şeffaflık sağlamak  da kritik hale geleceğinden IK departmanı, bu konulara yönelik politika ve prosedürleri güncellemelidir.

Eğitim ve Gelişim Olanakları Sağlama:

Gig çalışanlarına yönelik eğitim ve gelişim olanakları sunmak, hem onların yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur hem de organizasyonun ihtiyaçlarına daha iyi uyum sağlar.

Gig Çalışanları ile İlişkileri Yönetme:

IK departmanı, gig çalışanlarını sadece birer kaynak olarak değil, aynı zamanda uzun vadeli bir iş ilişkisi potansiyeli taşıyan bireyler olarak görmelidir. Bu amaçla iş memnuniyeti ve bağlılık için çeşitli destek mekanizmaları oluşturabilir.

Teknolojik Altyapı ve Platformları İnceleme:

Çevrimiçi platformlar ve diğer teknolojik araçlar üzerinden iş bulma ve yönetme süreçlerini incelemek, etkili bir şekilde entegre etmek için teknolojik altyapıyı gözden geçirmek önemlidir.

IK departmanının bu adımları takip etmesi, gig ekonomisiyle çalışanları daha iyi yönetmesine ve organizasyonun hedeflerine daha etkili bir şekilde katkıda bulunmalarına olanak tanıyabilir.

Elbette bu dönüşümün bazı sancıları ve riskleri var. Her şeyden önce belli bir uzmanlık alanı olmayan çalışanlar için iş güvencesi ve sigorta, maaş ve yan haklar ortadan kalkacak ve birçok kişi için belirsiz bir gelire sahip olmak sorun teşkil edecektir. İşverenler için ise sadakat, kurum kültürü ve kalite  gibi konularda problemler yaşanabilecektir.

Yüksek enflasyon, azalan kaynaklar, iklim krizi ve su savaşlarının gelecek çeyrekte gündemde olacağını göz önüne alırsak bu dönüşüm kaçınılmaz gibi gözüküyor. Konu ilgimi çekiyor ve daha çok bilgi sahibi olmak istiyorum diyenlere de birkaç iyi kaynağın ismini buraya bırakıyorum. Bu kitaplar, gig ekonomisi, serbest çalışma ve girişimcilikle ilgili konularda kapsamlı bilgi sunan kaynaklardan sadece birkaçı. İlgilendiğiniz konulara odaklanan ve sizi ileriye taşıyacak kitapları seçmek, kendi yolculuğunuzda size rehberlik edebilir.

Bu vesileyle yeni yıla girerken hepimiz için barış, sevgi ve hoş görü bir gelecek diliyorum.

  1. “The Gig Economy: A Modern Guide to Freelancing, Consulting, and Side Hustling” – Diane Mulcahy
  2. “The $100 Startup: Reinvent the Way You Make a Living, Do What You Love, and Create a New Future” – Chris Guillebeau
  3. “Company of One: Why Staying Small Is the Next Big Thing for Business” – Paul Jarvis
  4. “The Lean Startup: How Today’s Entrepreneurs Use Continuous Innovation to Create Radically Successful Businesses” – Eric Ries
  5. “Freelance to Freedom: The Roadmap for Creating a Side Business to Achieve Financial, Time and Life Freedom” – Vincent Pugliese
  6. “The 4-Hour Workweek: Escape 9-5, Live Anywhere, and Join the New Rich” – Timothy Ferriss

Başak TECER-HBR

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yes, Chef!” ile Yönetmek: Bir Diziden Alınan Liderlik Dersleri

Yayınlanma:

|

Yazan:

The Bear” dizisi yalnızca mutfakta değil, işletme yönetiminin en karmaşık noktalarında da bize çok şey söylüyor.

Bu yazımda; liderlik, örgütsel sessizlik, kişisel gelişim ve fine dining gibi kavramları bu olağanüstü dizinin sahneleri üzerinden yeniden okudum.
Mutfakta pişen sadece yemek değil; dönüşen kültürler, büyüyen insanlar ve yeniden yazılan yönetim tarifleri…

‘‘The Bear’ Üzerinden İşletme Yönetimi: Mutfakta Pişen Liderlik ve Örgütsel Sessizlikle Mücadele”

Bazı diziler yalnızca hikâye anlatmaz; hayatın karmaşık sistemlerini bir mikroskop altına yatırır. “The Bear”, bu tür yapımların en parlak örneklerinden biri. Chicago’da bir sandviç dükkânının kalıntıları üzerinde yükselmeye çalışan bir ekip… geçmişin yüküyle, geleceğin hayaliyle ve şimdinin kaosuyla baş etmeye çalışan insanlar… Ama aslında her şeyin özünde bir soru saklı: Bir işletmeyi gerçekten ne işler hâle getirir?
Carmy’nin mükemmeliyetçiliği, Richie’nin içsel dönüşümü, Sydney’in vizyoner tutumu ve Marcus’un sessiz gelişimi sadece bir restoranın değil; herhangi bir organizasyonun iç dinamiklerini sorgulatıyor. Bu yazıda; liderlik, örgütsel sessizlik, dayanışma kültürü, kişisel gelişim, eğitimin yatırımlara dönüşü ve elbette gastronomiyle iç içe geçmiş işletme zorluklarını birlikte analiz edeceğiz. Bir mutfak dolusu dersle başlayalım…

Küçük Düşünmek Büyümek İçindir: Stratejik Sadelik ve Odaklanma 

The Bear’ın ilk sezonunda Richie’nin dile getirdiği bir ifade hafızalara kazınır: “Bence daha küçük hedefler koymamız gerekiyor. Daha küçük düşünmeliyiz.” İlk bakışta bu söylem, başarısızlığın bahanesi gibi algılanabilir. Oysa burada yatan fikir, aslında yalın yönetim ve odaklanma stratejisinin temelidir.
Dizinin kaotik ilk dönemlerinde, ekip her alana yetişmeye çalışırken verimsizleşir. Fazlalıklar, iş süreçlerini yavaşlatır; her gün yangın söndürme modunda geçen operasyonlar sürdürülebilirliği tehdit eder. Richie’nin küçük hedefler konusundaki sezgisel tepkisi, aslında büyük resmin küçük parçalarla şekillendiğini kavrayan bir içgörüye dayanır.
Geleneksel işletmecilikte “büyümek” genellikle hacimle, daha büyük alanlarla, daha çok masayla ölçülür. Oysa “The Bear” farklı bir yolu önerir:

Menü sadeleşir
Masa sayısı azalır
Fiyatlar artar ama deneyim derinleşir
Ekip küçülür ama bağ kuvvetlenir

Bu dönüşüm, minimalizmin stratejik bir araç olarak kullanılabileceğini gösterir.
İhtişamdan değil, derinlikten gelen bir başarıdır bu.

Günümüz iş dünyasında da benzer bir dönüşüm yaşanıyor:

Start-up kültürü, yalın yapılarla büyük firmalara kafa tutuyor
“Az ama öz” ekiplerle inovasyon üretiliyor
Odaklanmış değer önerileri, geniş ürün yelpazelerinden daha etkili olabiliyor

Carmy, Richie ve Sydney arasındaki dinamik, bu stratejik yön değişiminin zihinlerde nasıl yankı bulduğunu ortaya koyar. Artık amaç sadece hayatta kalmak değil; az ile çok yapabilmek.

Örgütsel Sessizlik ve İletişimin Gücü: Mutfağın Konuşmayan Kahramanları

Başarının arkasında çoğu zaman yüksek sesle dile getirilmeyen bir şey saklıdır: sessizlik. “The Bear”ın ilk sezonu, tam da bu kavramın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir. Mutfakta herkes kendi işini yapar, ama kimse duygularını ifade etmez. Endişeler, stres, fikirler — hepsi içe gömülüdür. Bu durum yalnızca çalışanların psikolojisini değil, işletmenin performansını da tehdit eder.

Örgütsel sessizlik, çalışanların fikirlerini, sorunlarını ve önerilerini dile getirmemesi hâlidir.

Sebepleri arasında:

Misilleme korkusu
Liderin otoriter yapısı
“Zaten bir şey değişmez”; algısı
Güvensizlik ortamı

Mutfakta bu sessizlik en çok Carmy’nin yönetim tarzında ortaya çıkar. Teknik olarak usta olsa da, duygu yönetimi ve iletişimde zorlandığı için çalışanlar onunla açıkça konuşamaz.
Fakat bu atmosfer, Sydney gibi bir karakterin gelişiyle değişmeye başlar. O, sorular sorar, öneriler getirir, tartışır — ve bu, ekibin yavaş yavaş ses bulmasını sağlar.

Liderlik burada devreye girer:

Psikolojik güvenlik, ekibin “yanlış yaparsam dışlanmam” diyebildiği bir iklimdir.
Açık iletişim, inovasyonun ve öğrenmenin temelidir.
Bir ekip ancak birbirinin sesi olduğunda gerçek anlamda birlikte çalışabilir.

Sydney’in mutfağa getirdiği bu yeni ses, Carmy’nin dönüşümünü de tetikler. Artık direktif vermek yerine, dinlemek ve tartışmak zorundadır. Bu dönüşüm, tüm organizasyonlarda yaşanabilecek bir kırılma anıdır: sessizlikten diyaloğa geçiş.

Lider Eleştirilebilir mi? Evet, Edilmelidir: Güçlü Olmanın Kırılgan Yolu

“The Bear”da Carmy, mutfağa lider olarak geldiğinde herkesin gözü onda, ama kimse ona geribildirim vermiyor. Neden? Çünkü çok iyi. Çünkü “yıldız şef”. Çünkü “o bilir.” İşte tehlike tam burada başlar.

Yüksek beceri, sorgulanamazlık getirdiğinde, ekip sadece takip eder ama gelişemez.
Mutfakta sıkışmış enerjiler birikir, patlamaya hazır bir baskı oluşturur. Carmy’nin iletişimsiz, içe dönük liderlik tarzı, bu baskıyı iyice artırır. Ama bir liderin her şeyi bilmesi gerekmez — dinlemesi ve gelişmeye açık olması yeterlidir.
Sydney gibi karakterler Carmy’ye karşı çıktığında—tatlı bir tabakta değil, fikirlerde çarpışma yaşandığında—mutfak önce sarsılır, sonra nefes almaya başlar. Eleştiriye açık lider:

Carmy’nin yolculuğu, yetkinlikle liderliğin farklı şeyler olduğunu kabul etmesiyle şekillenir. Mutfağı “benim mutfağım” değil, “bizim mutfağımız” yapmaya başladığında gerçek liderliğe adım atar.

Lider:

Ekibiyle birlikte büyür
Güven oluşturur
Sessizliği iletişime çevirir
Egosunu değil, vizyonunu merkeze alır
Carmy’nin yolculuğu, yetkinlikle liderliğin farklı şeyler olduğunu kabul etmesiyle şekillenir. Mutfağı “benim mutfağım” değil, “bizim mutfağımız” yapmaya başladığında gerçek liderliğe adım atar.
Lider Eleştirilebilir mi? Evet, Edilmelidir: Güçlü Olmanın Kırılgan Yolu
“The Bear”da Carmy mutfağa lider olarak geldiğinde herkesin gözü onda, ama kimse ona geri bildirim vermeye cesaret edemez. Çünkü “o bilir.” Çünkü “o şef.” Ama yetkinlik, sorgulanamazlık getirdiğinde, organizasyonlar öğrenmeyi bırakır.
Bu sessizlik duvarını asıl yıkanlardan biri ise şaşırtıcı bir şekilde Tina olur. Sessiz, sadık, geleneksel çalışan imajından çıkar; deneyiminin getirdiği haklılıkla Carmy’ye ses yükseltir. Son sezonda bir noktada, tüm baskı altında patlar ve şöyle der (ve burada argo tonu dikkat çekicidir):
“Ain’t nobody tryna get ‘round your moody ass anymore, Chef. Fix it.”

Bu söz sadece bireysel bir patlama değildir; örgütsel sessizliğin kırıldığı andır. Tina, yıllarca baskıya, değişime ve kontrolcü liderliğe sessiz kalan ekibin kolektif sesidir artık.

Carmy, bu eleştiriyi duymak zorunda kalır. Bir lider olarak dönüşümü de tam burada başlar:

Artık sadece teknik olarak iyi olmak yetmez
Ekip dinlemiyorsa, liderlik yok demektir
Geri bildirim, mutfağın en değerli malzemesidir

Bu an, “The Bear” dizisinin en insani, en öğretici sahnelerinden biridir. Sessiz çalışanların da söz hakkı olduğunu, liderliğin sadece yön vermek değil, yön bulmak için de kulak vermek olduğunu gösterir.

İş Yeteneği ≠ Liderlik: Ustalıktan Vizyonerliğe Zor Bir Geçiş

Carmy, mutfağa geldiğinde herkes onun “usta” olduğunu bilir. Teknik becerileri olağanüstüdür — bıçak hâkimiyeti, tarif kompozisyonları, ürün seçimi… Ancak işler liderliğe gelince her şey değişir.

İş yeteneği; belirli bir alandaki ustalığı temsil eder.
Liderlik ise insanları yönlendirme, ilham verme ve karar anlarında onların yanında durabilme sanatıdır.

“The Bear” tam da bu farkın ete kemiğe büründüğü bir anlatıdır:

Carmy, teknik olarak mutfağın en iyisidir ama ekip dağınıktır
Kriz anlarında yalnızlaşır çünkü iletişimi zayıftır
Karar vermektense kaçmayı tercih eder (örnek: son sezon finalinde ansızın
kaybolması)
Yetkin ama kırılgandır; liderlik yalnızca teknikle değil, duygusal dayanıklılıkla da inşa
edilir

Sydney burada ilginç bir kontrast oluşturur:

O da teknik olarak iyidir ama asıl farkı insanlarla kurduğu bağdadır
Empati kurar, iletişim geliştirir, hata yapmaktan korkmaz
Otorite arayan değil, güven inşa eden bir liderlik modeli sunar

Bu ayrım, günümüz iş dünyasında da son derece geçerlidir:

Harika bir mühendis, kötü bir takım lideri olabilir
Muhteşem bir tasarımcı, berbat bir yöneticidir belki
Çünkü liderlik; yeteneği yönetmek değil, insanı yönetmekle başlar

Dizide Carmy’nin bu farkı yavaş yavaş fark etmesi (ve Tina gibi çalışanların ona bunu gösterebilmesi) aslında iş dünyası için müthiş bir metafor taşır:

“Lider olmak, en iyisi olmak değil; en iyileri birlikte tutabilmektir.”

En İyi Yaptığımız Şeye Odaklanmak: Kişisel Yatırımların Lezzetli Geri Dönüşü Marcus dizinin ilk sezonlarında geri planda kalan, sessiz ama dikkatli bir karakterdir.
Dikkatini mutfağın ayrıntılarına ve özellikle tatlılara verir. Ama onu farklı kılan, sahip olduğu potansiyelin farkında biri tarafından görülmesidir.
Carmy ve Sydney, Marcus’un yeteneğini keşfeder ve ona yatırım yaparlar. Onu Kopenhag’a eğitime gönderirler. Bu, sadece bir mutfak eğitimi değil; bir çalışana duyulan güvenin ve vizyonun göstergesidir.

Bu bölüm bize birkaç kritik işletme dersi sunar:

Odaklanmak, parlamanın ilk adımıdır
Marcus tatlılara odaklandığında, ortaya çıkarabildiği yaratıcılık herkesin ilgisini çeker.

Yatırım sadece makinelere değil, insanlara yapılmalıdır
Onu yurtdışına göndermek, eğitimle beraber moral ve sorumluluk duygusu da yükler.

Kişisel gelişim, organizasyonel gelişimin kaldıraç noktasıdır
Marcus’un dönüşümü, mutfakta yeni bir kalite standardı yaratır.

Sessiz çalışanlar büyük sürprizler yaratabilir
Görünmez kahramanlara yapılan yatırım, sürpriz başarılarla geri döner.

Bu noktada dizideki fine dining dönüşümünün de temel taşlarından biri haline gelir Marcus’un performansı. Kalite standardı yükselirken ekip içi güven de büyür. Bu da bize işletme dünyasının gizli malzemesini hatırlatır:

İnsan sermayesi, uzun vadeli başarının en tatlı tarifidir.

Fine Dining: Rüya mı, Kabus mu? İşletmesel Sınavların En Zoru

Fine dining restoranları estetik, emek ve yaratıcılığın zirvesidir — fakat bu kadar yüksek standart, aynı zamanda yüksek risk demektir. “The Bear”da da Carmy ve Sydney, yemek sanatını en üst düzeye taşımaya çalışırken; finansal stres, operasyonel karmaşa ve takım dengeleriyle boğuşurlar.

İşte neden bu iş modeli zor:

Düşük Kâr Marjı: Yüksek kalite ürünler, nitelikli iş gücü ve şık sunum; maliyetleri fırlatır ama fiyatları sınırsız artırmak da müşteri sayısını düşürür.
Öngörülemez Talep: “Deneyim” odaklı hizmet vermek her zaman sürdürülebilir müşteri hacmi yaratmaz.
Operasyonel Yoğunluk: Her tabak başlı başına bir “performans”tır. Bu da hata marjını sıfıra çeker.
Ekip Baskısı: Yaratıcılık isteyen menülerle, zaman baskısı altındaki servis çatışır.
Sanat vs Sürdürülebilirlik: Bir noktada hayal edilen menü ile karşılanabilir maliyet arasında ölüm kalım savaşı başlar.

The Bear’ın son sezonu, bu çatışmanın adeta anatomisi gibidir:

Sydney’in yaratıcı tutkusu ile Carmy’nin mükemmeliyetçi kontrolü çarpışır.
Richie, müşteri deneyimiyle restoranın ruhunu yakalamaya çalışırken; arka mutfakta tabaklar değil, sinirler kırılır.
Fine dining rüyası; stratejik netlik, sürdürülebilir menü planlaması ve psikolojik olarak sağlam ekip olmadan kolayca kabusa dönüşür.

İşletme Dersi:

Sanatçılık bir restoran açmak için gerekliyse de yeterli değildir. Bir fine dining işletmesinin başarılı olması için:

Operasyonel liderlik
Finansal denge becerisi
Personel motivasyonu
Net marka vaadi

bir arada çalışmalıdır.

Sonuç: ‘Yes, Chef’ Dedirten Bir Yönetim Dersi

“The Bear” sadece yemek pişirmekle ilgili bir dizi değil; aynı zamanda bir işletmenin kalbini, ruhunu ve çelişkilerini gözler önüne seren bir yönetim anlatısıdır. Mutfakta geçen bu hikâye, iş dünyasına dair şu yalın ama güçlü mesajı verir:

Bir organizasyonu ayakta tutan şey yalnızca teknik beceri değil, birlikte konuşabilen, güvenebilen ve dönüşebilen insanlardır.

Carmy’nin travmatik mükemmeliyetçiliği, Sydney’in vizyoner liderliği, Marcus’un gelişim serüveni, Richie’nin dönüşümü, Tina’nın ses bulması — her biri farklı yönetim kavramlarını bedenleştirir:

Sessizliği kırmak
Liderliği paylaşmak
Yeteneği geliştirmek
Kültür yaratmak
İşletmeler bazen bir fine dining mutfağı gibidir: her şey mükemmel görünmeli ama arkada krizler kaynar. Bu yazının da gösterdiği gibi, çözüm bazen daha küçük düşünmekte, bazen bir çalışana güvenmekte, bazen de bir lidere “kendine gel” diyebilmektedir.

Son söz?

Bir organizasyonun en değerli menüsü, birlikte pişirilen kültürdür.
Ve evet, en iyi işletmelerde sık duyulan bir şey vardır:“Yes, Chef.”

Serhat CAN

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Tribünler TCMB’yi çağırıyor: Enflasyonda kırılmamın ilk işaretleri…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dün Türk mali piyasalarının gündeminde, TÜİK tarafından açıklanan Haziran ayı enflasyon verisi bulunuyordu. Buna göre, yıllık enflasyon %35,05 ile piyasa beklentilerinin altında gerçekleşirken, aylık artış da %1,4 oldu. Temel enflasyon göstergeleri Eylül 2021’den bu yana ilk defa ardarda %2’nin altında artış kaydederken, manşet enflasyon da son 3,5 yılın en düşük düzeyine geriledi. Verinin alt kalemlerinde, tıpkı geçen ay olduğu üzere, gıda ve alkolsüz içecekler harcama grubunda aylık fiyat değişiminin eksi %0,27 olması belirleyici oldu. Daha önce de belirttiğimiz üzere, Türk-İş ve İTO’nun gıda kalemlerinde anlamlı artışlar görürken, TÜİK’in iki aydır negatif fiyat açıklamasını bir miktar da olsa garip karşılandı. Diğer alt kalemlerde ise, enflasyonun müsebbibi olarak gördüğümüz kira yani konut fiyatlarında yıllık enflasyonun %66 (aylık %2,62), eğitim yıllık %73 (aylık %4,51) ve sağlık yıllık %39 (aylık %0,66) artış kaydetti. Fiyatlama anlamında yapışkanlık yaratan unsurların devrede kalmayı sürdürdüğünü görüyoruz ki bu da tablonun olumsuz tarafını gösterdi!

Mevcut durumda politika faizinin %46, TÜFE’nin %35, sene sonu tahminimiz %28-30 olduğu hatta 12 ay sonrası ise de %25 olduğu düşünülürse, reel faizin oldukça yüksek olmasından hareketle, dışarıda jeopolitik riskler ve ticaret savaşına yönelik endişelerini de yumuşaması, içeride siyasi risklerin hafiflemesi gibi faktörlerin ışığında, TCMB’nin 24 Temmuz olağan PPK toplantısında 350 baz puan faiz indirimine gideceğini, böylelikle politika faizinin işlerin adeta altüst olduğu 19 Mart öncesine döneceğini, faiz koridorunun ise daha simetrik bir hâl alacağını düşünüyoruz. TCMB’nin, yılın geriye kalan üç toplantısının her birinde 250şer baz puan indirime gidip, sene sonu manşet faizini %35 seviyesine getirmesini baz senaryo olarak planlıyoruz.

Gelelim verinin piyasa yansımasına… İlk etapta olumlu seyreden piyasa tepkisi akabinde yerini bir miktar da olsa kâr satışlarına terk etti. Özellikle hafta başı CHP Kurultay kararının ertelenmesi ardından ortaya çıkan iyimserlik sonrası biraz soluklanma ihtiyacını da normal karşılamak gerekiyor. Son dört günde neredeyse %15 yükselen Borsa İstanbul bankacılık endeksi dün günü %0,7 düşüşle tamamladı. Borsa İstanbul ana endeksinde ise fiyat boyu kısalarak gün sadece %0,4 artışla tamamlandı. Faiz indiriminin yarayacağı sanayi hisselerinde ise (BİST-Sinai endeksi) %1 artış gördük. Tahvil cephesinde iki yıl vadeli gösterge tahvil sınırlı yükselirken, Türkiye’nin yabancı indinden risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk primi ise 280 baz puan ile neredeyse 19 Mart sonrası dönemin en düşük düzeyine geriledi. USDTRY kuru oldukça sakin ve yatay bir seyir izleyerek 39,80 seviyesinin etrafında dar bir bantta salınmaya devam etti.

Her hafta perşembe günü olduğu üzere TCMB ve BDDK’nın haftalık bültenlerini yine enine boyuna irdeledik. Ne demiştik, ölçemezsen bilemezsin, bilemezsen de yönetemezsin. Bu minvalde, 27 Haziran ile sona eren haftada, parite etkisinden arındırılmış seriye göre toplam DTH kurumsal cephede yaşanan artışın etkisi ile 0,68 milyar dolar artış kaydetti. BDDK verisine göre ise, KKM stoku azalmaya devam ederken (stok rakam 13,7 milyar dolar), toplam DTH içinde payı %2,35 seviyesine kadar geriledi. DTH ve KKM’nin toplamı %40,40, TL’nin payı ise %59,60 seviyesinde önemli bir değişim kaydetmedi. Menkul kıymet istatistiklerine göre ise, yabancıların menkul kıymet pozisyonu (hisse senedi 0,25 milyar dolar, DİBS 0,31 milyar dolar, eurobond 0,28 milyar dolar) olmak üzere net anlamda 0,8 milyar dolar artış kaydetti. TCMB’nin CHP Kurultay kararı sonrası net yabancı para pozisyonundaki iyileşmenin devam ettiğini görüyoruz. Salı günü valörlü işlemlerde yaşanan 7,6 milyar dolar artış ardından Çarşamba valörlü işlemlerde de 1,1 milyar dolar artış ile manşet rakam 29,2 milyar dolar seviyesine yükselerek dikkat çekti (bakınız grafik). TCMB’nin döviz pozisyonunun iyileşmesi, TL’nin kırılganlığını azaltan önemli bir unsur olduğunun da altını peşinen çizmemiz gerekiyor.

Dönelim yurt dışına… Dün içeride enflasyon, dışarıda ise ABD istihdam raporu yakından takip edildi. Özel sektör istihdamının pandemiden sonra ilk kez azalış göstermesi ardından dün açıklanan verinin de bir miktar zayıf geleceği düşünülmüştü ama tam da öyle olmadı. Şöyle ki, Haziran ayında tarım dışı bordrolu çalışan sayısının 147 bin artış kaydederken (beklenti +110bin) işsizlik oranı da %4,3’ten %4,1’e geriledi. İstihdam raporunu beklentilere oranla güçlü gelmesi ardından FED’in Temmuz ayında faiz indirimine gidebileceğine yönelik zaten cılız olan beklentiler iyice azaldı. Vadeli kontratlara göre, sene sonuna kadar indirim beklentisinin boyu kısalarak 52 baz puan olurken, Eylül toplantısında 25 baz puan indirime ise %72 şans tanınıyor.

Verinin piyasa yansıması ise doların hafifçe güçlenmesine, hisse senetlerinin ise beklentileri aşan güçlü istihdam ile artış kaydetmesi ile sonuçlandı.  Hisse senetlerine olumlu yansıyan bir başka faktör ise her ne kadar bütçeye 3,4 trilyon dolar etki yapması, enflasyonu artırması ve ilave borçlanma gereksinimi yaratması beklense de, Trump’ın “büyük güzel yasası” meclisten de onay almayı başardı. ABD’de vergi paketinin büyümeye yardımcı olacağı görüşünden hareketle majör endeksler dün geceyi %1 civarında yükselişle tamamladı.

Güçlü ABD istihdam raporu ile 10 yıllık tahvil getirisi hafifçe yükselerek %4,34 seviyesine gelirken, altının ons fiyatı ise 3,340 dolar seviyesine hafif de olsa geriledi. Göz bebeğimiz gümüşse 37 dolar seviyesinin kıyısında haftayı kapatmaya aday görünüyor. Daha geniş bir açıdan bakarsak, altın gümüş rasyosunda (aşağıdaki grafikten de göreceğiniz üzere) kritik seviyelere geldik. Rasyonun 90 seviyesinin altına gelmesi durumunda gümüşün koşu temposunu artıracağını düşünüyoruz. Direnişin parası bitcoin ise 109bin dolar seviyesinin üzerine yerleşirken, asıl hareketin başlaması için önünde sadece 113bin dolar seviyesindeki direnci aşması kaldı (bakınız grafik).

Wall Street’teki yükseliş, Nvidia’nın 4 trilyon dolarlık değerlemeye yaklaşması ve güçlü gelen ABD istihdam verileri ile desteklenirken, piyasalarda bir süredir hâkim olan iyimserlik, 9 Temmuz tarihinde dolacak 90 günlük tarife uzatımının sonu nedeniyle yerini biraz daha temkinli bir seyre terk etti. Reuters haberlerinde Trump’ın tarifeler ile ilgili ülkelere mektuplar göndermeye başladığın okuyoruz. Asya’nın gösterge endeksi Nikkei bu sabah yatay bir seyir izlese de, haftalık bazda %0,8 kayıpla üç haftalık yükseliş serisini sonlandırmaya hazırlanıyor. Kore borsası Kospi ise %1,3 geriledi. Genel hatları ile haftanın son iş gününde, Asya piyasalarında hafif de olsa satıcılı bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de hafif de olsa düşüşler görülüyor. ABD piyasalarının bugün Bağımsızlık Günü nedeniyle tatil konumunda olacağını not edelim. Mali piyasaların gündeminde bugün KKTC İstatistik Kurumunu enflasyon verileri, Türkiye’de ise Reel Efektif Döviz Kuru takip edilebilir. Herkese güzel bir hafta sonu dilerim.

TCMB net yabancı para pozisyonu, swap hâriç

 175160306712d21c11eba09878727be2da3439d76e_1_1200.jpg

Bitcoin

 17516030675eaeea01179bad275b6a4875d1f79e9c_2_1200.jpg

Altın Gümüş Rasyosu

17516030680f22ad6e2a27d7e1879234b609887954_3_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.