Connect with us

EKONOMİ

HAFTALIK EKONOMİ BÜLTEN

Yayınlanma:

|

Hafta içinde TCMB politika faizini %14 seviyesinde sabit bıraktı. Karar metninde faiz konusunda bir yönlendirmeye yer verilmezken makro ihtiyati politikaların para politikasında etkin olarak kullanılacağı yönündeki vurgu sürdü. Reel sektör güven endeksi Mayıs ayında 0.7 puan gerileyerek 107 seviyesine geldi. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ise %77.8’den %78 seviyesine yükseldi. Yabancı turist sayısının Nisan ayında yıllık artışı %225 olurken seyahat gelirlerindeki kuvvetli seyrin sürdüğüne işaret ediyor. Bu durum cari denge üzerindeki negatif baskıları bir miktar dengeleyecektir. Bütün gelişmeler göz önüne alındığında 2022 yılının 35 milyar dolar cari açık ile tamamlanacağı beklentimizi koruyoruz.

Küresel tarafta veri yoğunluğu zayıf kalırken dolar endeksinde geri çekilme ve risk iştahında düzelme görüldü. Dolar endeksindeki geri çekilme 50 günlük hareketli ortalamasına kadar sürdü. Ekonomik veri olarak Almanya’da IFO beklenti endeksi hem cari durum hem de gelecek için yükseliş kaydetti. ABD’de PCE deflatörü yıllık bazda %6.3 artış kaydetti. Hem çekirdek hem de manşet veri enflasyon verisinde olduğu gibi tepeden dönüşün başladığına işaret ediyor.
Aktif Bank
Döviz Kurları:

Dolar endeksinde gerilemenin devam ettiği haftada gelişen ekonomi para birimleri için genel olarak pozitif bir hafta olsa da önce Ruble sonra da TL’nin negatif ayrıştığı görülüyor. Rusya Merkez Bankası politika faizini takvim dışı bir toplantı ile 300 baz puan indirdi ve Ruble ABD dolarına karşı %7’nin üzerinde değer kaybetti. TL’de kayıplar sürerken oynaklığın bir miktar durulduğu görülüyor. CDS primi 725 baz puanın üzerinde fiyatlanırken faiz değişkenleri de TL üzerindeki risklerin sürdüğüne işaret ediyor.

G10 para birimlerinin tümü geçtiğimiz haftayı da ABD dolarına karşı yükselişle geçirdiler. Norveç Kronu %2’nin üzerinde kazançla pozitif ayrışırken Japon Yeni %0.6 yükseliş ile en kısıtlı iyileşmeyi gösteren para birimi oldu. Bu durumda hem Yen’in risk iştahı ile olan korelasyonu hem de gevşek para politikası etkili oluyor. Dolar endeksi ile beraber EUR/USD paritesi de 50 günlük hareketli ortalamasını test etti.
Aktif Bank
Faiz Enstrümanları:

Yurt içinde OIS piyasasında geçen faizler bir önceki haftaya göre bir miktar geriledi. 2 yıllık gösterge tahvil getirisinde de bir miktar gerileme görüldü. Gösterge faiz %26 seviyesinin biraz altında fiyatlanırken 10 yıllık faiz %23,6 seviyesinde haftayı tamamladı. Bu hafta aktivite tarafında yabancı ilgisinin zayıf olduğu gözlemledik. Hafta içinde Hazine ihalelerinde enflasyon endeksli tahvile ilgi yüksek olurken bu ay için 60 milyar TL’lik borçlanma planına karşın 61 milyar TL borçlanma gerçekleştirildi.

Küresel tarafta faizler haftalık bazda bir miktar gerilerken düşük getiri sağlayan tahvillerde fiyat hareketi 10 baz puanın altında kaldı. Piyasalardaki rahatlama döngüsü ikinci haftasına taşınırken faiz fiyatlamalarında da bu etkiler gözleniyor. ABD 10 yıllık gösterge tahvil faizi de %2.7 seviyesinde fiyatlanıyor. ABD’de ters repo miktarı ise 2 trilyon doları aşarak tarihi yüksek seviyelerinde kalmaya devam ediyor.
Aktif Bank
Hisse Senetleri:

BİST100 endeksi risk iştahında toparlanma ile beraber bir miktar yükseliş kaydederken 50,100 ve 200 günlük hareketli ortalamalarının üzerinde fiyatlanmaya devam ediyor. USD cinsinden bakıldığında ise tersi bir durum hakim olurken yabancı çıkışında kuvvetli bir hareket görünüyor. Mayıs ayında 3 haftada yabancıların net hareketi 1.6 milyar dolar çıkış yönünde oldu. Bu durum cari denge kanadında resmi rezervler üzerinde de negatif yönlü baskının devam ettiğine işaret ediyor.

Avrupa ve Asya’da hisse senedi endeksleri haftayı kazançla geçirirken ABD ve Avrupa tarafında kuvveti yükselişler görüldü. S&P 500 endeksi %4’ün üzerinde toparlanarak bir miktar düzeltme yapsa da 50 günlük hareketli ortalamasının %5 aşağısında fiyatlanıyor. Faizlerdeki aşağı yönlü hareket ile uyumlu fiyatlanan hisselerde küresel olarak toparlanmanın hakim olduğu görülüyor. Buna karşın ana endekslerde ayı piyasasının bozulduğuna işaret etmek için henüz erken görünüyor.
Aktif Bank
Emtia:

Değerli metaller kuvvetsiz dolar endeksi ile kazançlı bir hafta geçirirken altın tarafındaki yükseliş sınırlı kaldı. Paladyum %4’ün üzerinde kazanç ile pozitif ayrıştı. Petrol fiyatlarında yukarı yönlü seyir devam ediyor. Brent petrol 116 dolar seviyesinde fiyatlanarak küresel anlamda enflasyon üzerindeki baskının henüz hafiflemediğine işaret ediyor. Commodity Research Bureau emtia endekslerine bakıldığında ise tepeden dönüşün başladığı görülüyor.
Aktif Bank
Takip Edilecek Veriler

Önümüzdeki veri takvimi hem yurt içinde hem de küresel tarafta yoğun seyredecek. Türkiye’de Mayıs ayı enflasyon verisi ön plana çıkarken bizim beklentimiz manşet enflasyonun %74 seviyesini aşacağı yönünde bulunuyor. Bununla beraber ilk çeyrek büyüme verisi ile Mayıs ayı PMI verileri yurt içinde takip edilecek. İlk çeyrekte 2021 yılının ilk çeyreğine göre %7’nin üzerinde bir büyüme verisi bekliyoruz. Küresel tarafta ön plana çıkan veri ise ABD istihdam istatistikleri olacak. Tarım dışı istihdam değişiminde beklentiler 330 bin kişilik artışa işaret derken saatlik ortalama kazançlar da enflasyon dinamikleri için önemli olacaktır. Bununla beraber Avrupa tarafında açıklanacak öncü enflasyon verileri de ECB tarafındaki faiz artırım tartışmaları için önemli olacaktır.
Aktif Bank
Aktif Bank Araştırma

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.