Connect with us

ŞİRKETLER

Hoşlanmadığınız Birini Nasıl Yönetirsiniz?

Yayınlanma:

|

Herkes yetersiz patronlardan ya da işlevsiz iş arkadaşlarından şikayet ediyor ama peki ya astlarınız? Yönettiğiniz kişi sizi çıldırtıyorsa ne yapmalısınız? Eğer davranışları performansla ilgiliyse sizi rahatsız eden şeyi iletmenin dolambaçsız bir yolu var. Fakat bu kişilerarası bir sorunsa ne yapmalısınız? Birlikte yemek yemekten kaçındığınız birine karşı adil bir yönetici olabilir misiniz? Yoksa ekibinizdeki herkese aynı şekilde davranmanız gerektiğini öğrenmeli misiniz?

Uzmanlar Ne Düşünüyor?

Tabii ki ekibinizdeki herkesi severseniz işiniz çok daha kolaylaşır. Ama bu hem siz hem grup hem de şirket için en iyi seçenek olmayabilir. The Blame Game kitabının yazarı organizasyonel psikolog Ben Dattner “Organizasyonel başarıda gerekli olan unsur birbirinden hoşlanan insanlar değildir” diyor. Good Boss, Bad Boss kitabının yazarı ve aynı zamanda Huggy Rao ile Scaling Up Excellence kitabını yazmış olan, Stanford University’den yönetim bilimi ve mühendislik profesörü Robert Sutton da bu fikre katılıyor. Sutton’a göre “İnsanları sevmenizi sağlayan şeylerden oluşan bir liste ve bir grubu etkili kılan şeylerden oluşan ayrı bir liste var. Bu iki listede yer alan maddeler birbirinden çok farklı.” Tüm ekibinizi, barbekü partinize davet etmek isteyeceğiniz türden insanlarla doldurmak ne mümkündür ne de ideal olandır. Ancak bir çalışandan hoşlanmamanın ciddi tehlikeleri var. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak o kişiyi yanlış yönetebilir, ona karşı adil davranmayabilir veya ekibinize sağlayacağı gerçek faydaları gözden kaçırabilirsiniz. İşte size hoşlanmadığınız birinden fayda sağlamanız için birkaç öneri:

Bunun Kötü Bir Şey Olduğunu Düşünmeyin

Berbat şakalarına dişlerinizi sıkarak sırıtabilir ya da masasında ıslık çalmaya başladığında yüzünüzü buruşturabilirsiniz. Fakat astlarınıza karşı duyduğunuz bu asgari sempati dünyanın en kötü şeyi olmayabilir. Sutton “Performans açısından bakıldığında, yönettiğiniz birini çok sevmek sevmemekten daha problemli bir durum olabilir” diyor. Çekimine kapıldığınız kişiler muhtemelen size nazik ve hoş davranan çalışanlardır ve size kötü haberleri iletmezler. Aksine sizi pohpohlayıp dururlar. Sizi daha iyi olmaya zorlayan ve teşvik eden asıl kişiler aslında yeni içgörüler sağlayan ve grubun başarısını yükselten çalışanlardır. Sutton “Farklı bakış açılarına sahip olan ve tartışmaktan korkmayan insanlara ihtiyacınız var” diyor ve ekliyor: “Organizasyonu aptalca şeyler yapmaktan alıkoyan kişiler işte tam olarak bu çalışanlardır.”

Kendinize Odaklanın

Hoşlanmadığınız biriyle uğraştığınızda günler olduğundan daha uzun gibi gelebilir. Hayal kırıklığınızı yönetmeyi öğrenmelisiniz. Karşınızdaki kişinin sizi ne derece rahatsız ettiğini düşünmek yerine neden bu şekilde tepki verdiğinize odaklanın. Dattner “Kontrol düğmesi onların elinde değil, yalnızca düğmeyi zorluyorlar” diyor ve kendinize, aşağıdaki soruları sormanızı öneriyor:

  • Problem kişinin kendisinden mi yoksa bana hatırlattığı birinden mi kaynaklanıyor? “Size kaba davranan teyzenizi hatırlatan rekabetçi bir insanla karşı karşıya olabilirsiniz ve bu durumda yaptığı her şey size yanlış gelir.”
  • Karşımdaki gibi biri olmaktan mı korkuyorum? Örneğin astınız sürekli insanların sözünü kesiyorsa ve siz de bunu yapmaktan korkuyorsanız, daha şiddetli tepki gösterebilirsiniz.
  • Sorun yaşadığım bir grubun üyesi mi? Bu soru önyargılar ve olası yasal problemler alanına giriyor fakat içinizde saklı olabilecek peşin yargılar konusunda kendinize karşı dürüst olmalısınız. “Karşınızdaki kişinin sizin için ne ifade ettiğini çözmeye çalışın.”

Dattner “Bu işi çözmek için terapiye gitmek zorunda değilsiniz ama sizi en çok rahatsız eden davranışlar ya da durumlar hakkında kendinize karşı dürüst olun” diyor. Duygularınızı karmaşık hale getiren tetikleyicileri saptadığınız zaman tepkilerinizi de yumuşatabilir ya da değiştirebilirsiniz. Unutmayın: Birinden farklı bir kişi olmasını istemektense bakış açınızı değiştirmek çok daha kolaydır.

Bozuntuya Vermeyin

Herkes patronunun kendisinden hoşlanmasını ister. Çalışanınıza karşı hisleriniz ne yönde olursa olsun, davranışınızdan etkilenecek ve herhangi bir itirazınızı ya da memnuniyetsizliğinizi performansına bağlayacaktır. Adil, tarafsız, sakin olma yükümlülüğü sizde. Dattner “Duygularınızı yüz ifadenize yansıtmamanız çok önemli. Profesyonel ve pozitif bir tutum sergilemelisiniz” diyor.

Olumlu Yönlerini Düşünün

Hiç kimse yüzde yüz sinir bozucu değildir. Fakat favorileriniz arasında en sevdiğiniz kişiyi ve sizi rahatsız edenler arasında en kötüyü bulmak kolaydır. Dattner “Yıldızlarınızın eksikliklerini aramak ve hoşlanmadıklarınızın zihninizde yer ettiği özelliklerini iyileştirmek daha dengeli hareket etmenize yardımcı olabilir” diyor. O kişide sevdiğiniz şeyi bulmaya çalışın. Sutton da “En iyi seçeneği düşünün, neyde iyilerse ona odaklanın ve ekibe nasıl katkıda bulanabileceklerine bakın” diyor ve sık sık şu soruyu sormanızı öneriyor: Becerileri ve sınırları belli olan kişiler ekibin iyiliği için ne yapabilir? Beklenenden daha başarılı olan kişiler ek projeler de üstlenebilir mi? Yavaş konuşan birinin yavaşlığı tüm ekibi henüz o cevap vermeden harekete geçirebilir mi?

Önyargılarınızı Değerlendirmelerinizin Dışında Tutun

Biri canınızı sıktığında özellikle değerlendirme ve ücret süreçlerinde tedbirli davranarak önyargılarınızı uzak tutmalısınız. Dattner kendinize şu soruyu sormanızı öneriyor: “Diğer insanlar için kullandığım standartların aynılarını mı kullanıyorum?” Sutton’a göre eğer adil olmaktan bir hayli uzaklaştığınızı görürseniz aynı kişinin iş stilini bilen başka bir yöneticiden tavsiye almalısınız. Değerlendirmenizin adil olup olmadığıyla ilgili samimi bir geribildirim talep edebilir ve çalışanınızın güçlü yanlarını bulmak için bir arkadaşınızdan şeytanın avukatını oynamasını isteyebilirsiniz. Sutton “Liderlik tek başına çıkılan bir macera olarak görülüyor ve aslında yanlış nitelendiriliyor. Aslında daha çok takım sporu gibi bir şey” diyor.

Birlikte Daha Fazla Vakit Geçirin

Duymak istediğiniz son şey bu olabilir ancak problemli çalışana kendinizi daha çok maruz bırakarak durumu özümseyebilirsiniz. Bazen en etkili tedavi en ağır ilaçtır. Sutton, zor görevlerde işbirliği yapmanın insanlar arasındaki ilişkiyi nasıl kuvvetlendirdiğini gösteren çalışmalardan bahsediyor ve “Eğer beraber çalışırsanız, zaman içinde onları takdir etmeye başlarsınız” diyor. En zorlu projelerinizde onları görevlendirin ya da önemli bir girişimde sağ kolunuz olmalarını isteyin. Daha da önemlisi, önyargılı olmamayı unutmayın. Dattner da “Bugün en çok sevdiğiniz çalışanınız yarın hiç sevmediğiniz birine dönüşebilir. Hoşlandığınız insanlar yarın bir gün en güvenilmeyecek kişiler haline gelebilir” diyor.

Unutulmaması Gereken Kurallar

  • Kendinize karşı dürüst olun ve duygularınızı karıştıran tetikleyicileri saptayın.
  • Çalışanın performansını değerlendirirken önyargılarınızın etkisinde kalmadığınızdan emin olmak için dışarıdan bir gözden yardım isteyin
  • Açık fikirli olun, bu sayede bakış açınız değişebilir.

Fakat

  • Birinden hoşlanmamanın kötü bir şey olduğunu farz etmeyin, farklı bakış açıları ekibin başarısı için önemlidir.
  • Birinden hoşlanmadığınızı belli etmeyin, herkes patronu tarafından sevilmek ister.
  • Hoşlanmadığınız insanlarla çalışmaktan kaçınmayın, zor bir görevde işbirliği yapmak ilişkinizi pozitif yönde değiştirebilir.

Vaka Çalışması 1: “Alerji aşılarını” işe alın

Önde gelen dijital analitik şirketlerinden biri olan comScores’un kurucu ortağı Linda Abraham, organizasyonunu basit bir ilke üzerine inşa etti: Saygı duyduğun insanları işe al, hoşlandıklarını değil. Şirketi kurduğu 1999 yılından bu yana hoşlanmadığı ama ekip için faydalı olabileceğini düşündüğü kişileri işe aldı. Linda bu kişilerden bahsederken “Organizasyonun ihtiyaç duyduğu alerji aşıları gibiler” diyor.

Linda birkaç yıl önce, ekipteki diğer insanların itirazlarına rağmen Dan’i işe aldı (Elbette gerçek ismi Dan değildi). Dan, mülakat sürecinde bile insanların sinirini bozmayı başardı. Fakat Linda onun doğru yeteneklere ve tecrübeye sahip olduğunu düşünüyordu. Büyük bir teknoloji firmasından geliyordu ve herkesin bürokrasi avukatlığı olarak adlandırdığı (ve startup kültüründe kabul edilmez bir durum olan) ölçek hakkında konuşmaya çok meyilliydi.

Dan ilk altı ay boyunca şirketin bir ürünü hakkında düzenli gözlemler yaptı ve nasıl daha iyi çalışabileceği hakkında düşündü. Linda “Ne söylemeye çalıştığını gerçekten anlamaya başladığımda etkilendim” diyor. Dan yorumlarında her ne kadar diplomatik olmasa da (her şeye “saçma” diyordu) kavrama kabiliyeti yüksekti. Linda, “Bir süre sonra onu işe aldığımız pozisyonu bir kenara bıraktık ve önerdiği iyileştirmeler için görevlendirdik” diyor.

Dan yeni pozisyonunda bile hoş bir insan değildi. Ama Linda, iletişim üslubundan ziyade ne söylediğine odaklanmaya çalışıyordu ve diğerlerine de aynı şeyi yapmaları konusunda ısrar ediyordu. Ayrıca Dan’in nasıl daha etkili olabileceğini anlaması ve üslubunu değiştirmek için neler yapabileceği konusunda ona yardım etmek için vakit ayırıyordu. Nihayetinde Linda’nın Dan’e karşı olan tutumu değişti. Linda, bir süre sonra Dan’i sevmeye başladığını söylüyor ve “Yaptığı birçok şey hâlâ sinirimi bozuyordu ama kendini oldukça geliştirdi ve birçok şeyi yendi” diyor.

Vaka Çalışması 2: Önyargılarınızı kontrol altında tutun

Büyük bir çocuk hastanesinde yönetici olan Kevin Niehaus, görevinin başına geçtiği ilk zamanlarda bir ekip devraldı. Grubun bir üyesi olan (ve yine gerçek ismi bu olmayan) Chris sürekli sinirini bozuyordu. Kevin “Birimimizde yaşanan faciaların kaynağı yüzde 90 oydu. Artık öyle bir noktaya geldim ki, sırf ondan hoşlanmadığım için tüm fikirlerine kuşkuyla yaklaşmaya başladım” diyor.

Bir gün Chris üzgün bir şekilde Kevin’in yanına geldi. “Ona neden güvenmediğimi bilmek istiyordu. O anda, duygusal tepkilerimin yöneticiliğime yansıdığını fark ettim.” Kevin yaklaşımını değiştirmeye karar verdi, artık daha tarafsız davranması gerekiyordu. İlerleyen zamanlarda Chris onu rahatsız ettiğinde duraksayarak kendine sordu: “Bunu bir başkası yapmış olsa önemser miydim?” Bu soruya cevabı genellikle hayır oluyordu ve bu sayede bazı şeyleri boş vermeyi öğrendi. Chris’in yüzleşmesini bir başlangıç noktası olarak kullanan Kevin, Chris’e davranışları hakkında samimi geribildirimler vermeye başladı. Bu tavrı sayesinde “bazı faciaların önüne geçti.” Zaman içinde güvene dayalı bir ilişki geliştirdiler ve Kevin duygularını kontrol altında tutarken Chris de artık dinlendiğini hissediyordu.

Harvard Business Review Home

Okumaya devam et

GÜNCEL

Squid Game Dizisinden Şirket Hayatına 13 Kritik Ders

Yayınlanma:

|

Yazan:

Netflix’in global fenomene dönüşen dizisi Squid Game, sadece bir hayatta kalma yarışması değil, aynı zamanda modern iş hayatı, finansal sistemler ve insan doğası üzerine güçlü metaforlar barındırıyor. Dizi, bir oyun üzerinden sistemin acımasız yüzünü gösterirken, çalışanlar ve yöneticiler için de önemli dersler içeriyor.

ÇALIŞANLAR İÇİN 7 HAYATİ DERS

1. Sistem Sorgulanmalı

Karakterlerin büyük kısmı, sistemin onları sürüklediği borç ve çaresizlik girdabında kayboluyor. Şirket çalışanları da kurumsal düzenin içinde ezilmeden önce, bu sistemin kendilerine nasıl hizmet ettiğini sorgulamalı.

2. Finansal Okuryazarlık Şart

Dizide birçok karakterin borç batağına düşmesi, temel finansal okuryazarlık eksikliğini gözler önüne seriyor. Gelir-gider yönetimi, borç kontrolü ve tasarruf alışkanlığı, iş hayatında ayakta kalmanın anahtarı.

3. Takım Ruhu ve Bireysellik Dengesi

Oyunların bazılarında ekip çalışması, bazılarında bireysel yetenek öne çıkıyor. Çalışanlar da iş hayatında bu iki beceri arasında denge kurmalı.

4. İtibar, Pozisyondan Değerlidir

Kazanmak uğruna etik dışı davranışlarda bulunan karakterler, insanlıklarını kaybediyor. Kurumsal hayatta da pozisyon değil, etik duruş uzun vadede kazandırır.

5. Başarı Tanımı Gözden Geçirilmeli

Para ve mevki, başarıyı tek başına tanımlayamaz. Anlamlı bir iş, aidiyet hissi ve kişisel gelişim de başarının parçasıdır.

6. Belirsizlik Altında Karar Alma Becerisi Geliştirilmeli

Dizide karakterler bilinmezlikle dolu kararlar alırken zorluk yaşıyor. Çalışanlar da stres altında sağlıklı karar verme yetilerini geliştirmeli.

7. Her Zaman Bir Seçeneğiniz Vardır

Oyunculara oyundan çıkma hakkı verilmesi gibi, iş hayatında da sizi yıpratan ortamlardan çıkmak bir tercihtir. Alternatifler her zaman mevcuttur.

YÖNETİCİLER İÇİN 6 STRATEJİK DERS

1. Korku ile Değil, Saygı ile Yönetin

Dizide organizatörler korku ile düzen kuruyor ama bu sistem sürdürülemiyor. Kurumlarda da çalışanı korkutarak değil, güven vererek liderlik yapılmalı.

2. Adaletli Rekabet Kültürü Oluşturun

Adaletsiz rekabet, çalışanlar arasında yıkıcı bir etki yaratır. Terfi ve ödüllendirme sistemleri şeffaf ve liyakate dayalı olmalıdır.

3. Kriz Anlarında Gerçek Liderlik Ortaya Çıkar

Dizide kriz anlarında kim gerçek lider kim değil açıkça görülüyor. Yöneticiler de zor zamanlarda çalışanlarının yanında olmalı, yol göstermelidir.

4. Çalışanlar Rakip Değil, Ortağınızdır

Karakterler birbirine karşı oynatıldığında güven duygusu kaybolur. İş hayatında da çalışanlar arasında rekabet yerine iş birliği teşvik edilmelidir.

5. Empatiyi Elden Bırakmayın

Merhametli ve anlayışlı karakterlerin dizi boyunca öne çıkması, empati yetisinin liderlikteki önemini gösteriyor. Yöneticiler sadece yön veren değil, dinleyen ve anlayan olmalıdır.

6. Sahaya İnmeden Lider Olunmaz

Organizatörlerin uzaktan izleyici olması, onları lider değil kontrolör yapar. Günümüz yöneticileri ise sahada olmalı, çalışanlarıyla aynı havayı solumalıdır.

Oyun Değil, Gerçek Hayat

“Squid Game”, modern kapitalist sistemin aşırılıklarını distopik bir evrende kurgularken, hem çalışanlara hem de yöneticilere güçlü mesajlar veriyor.
Bu diziyi sadece bir kurgu değil, kurumsal hayatın aynası olarak okumak; iş dünyasının insan merkezli, adaletli ve sürdürülebilir bir yapıya evrilmesi açısından kıymetli bir fırsattır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yerli Turist Nerede? Tatil Cennetleri Neden Boş Kaldı?

Yayınlanma:

|

2025 yılına güçlü bir başlangıç yapan Türk turizm sektörü, yaz aylarına yaklaşıldığında farklı bir tabloyla karşılaştı. Özellikle Haziran ayında, sahil bölgelerinin beklenenden daha düşük doluluk oranlarına sahip olması, sektör temsilcileri arasında ciddi bir sorgulama sürecini başlattı: Yerli turist nereye kayboldu?

Yerli Turist Tatil Davranışları Değişti

Pandemi sonrası toparlanma sürecini hızla tamamlayan Türkiye turizmi, yabancı turist açısından 2025’te rekor kırmaya hazırlanırken, yerli turistte belirgin bir geri çekilme gözlemlendi.

İşte bu tercihi etkileyen başlıca nedenler:

1. Yüksek Fiyatlar, Düşen Talep

Antalya, Bodrum, Çeşme gibi gözde bölgelerde şezlong kiraları 2.000–3.000 TL, tam günlük beach kullanımları 10.000 TL’ye kadar çıktı. Bu durum, asgari ücretle geçinen ya da orta gelir grubundaki vatandaş için “tatil” kavramını lüks haline getirdi.

2. Yunan Adalarına Yöneliş

Yerli turistin dikkat çeken yeni tercihi Yunan adaları oldu. Feribotla ulaşımın kolaylaşması, Schengen vizesi sürecinin hızlandırılması ve fiyatların Türkiye’ye kıyasla daha uygun olması; Kos, Midilli, Rodos gibi adaları cazip kıldı.

3. Sosyal Medya ve “Pahalı Türkiye” Algısı

Sosyal medyada yayılan “1 lahmacun 600 TL” türü paylaşımlar, tatilcilikte moral bozucu bir etki yarattı. Bu içerikler, yerli turistin Türkiye içinde tatile yönelmesini psikolojik olarak da engelledi.

4. Sınavlar ve Takvim Uyumsuzluğu

Haziran ayında üniversite sınavlarının yapılmış olması ve okulların henüz kapanmamış olması nedeniyle ailelerin büyük bölümü tatil planlarını Temmuz ayına erteledi. Bu da özellikle Haziran doluluk oranlarını düşürdü.

Rakamlarla Durumun Özeti

  • Ege ve Akdeniz kıyılarında Haziran doluluk oranı %50’nin altına geriledi.

  • Aynı dönemde Yunan adalarına yapılan seyahatlerde %40’tan fazla artış yaşandı.

  • Yerli turistin çoğu, daha uygun fiyatlı kamp, karavan ve günübirlik doğa aktivitelerini tercih etti.

Nereye Gitti Bu Tatilciler?

Yerli turistler Haziran ayında aşağıdaki destinasyonları tercih etti:

  • Kos, Midilli, Rodos

  • Kaz Dağları, Amasra, Gökçeada

  • Kamp ve karavan alanları (Bolu, Sapanca, Eğirdir gibi yerler)

  • Günübirlik doğa gezileri, yayla turizmi

Sektör Ne Yapmalı?

  • Fiyat politikaları gözden geçirilmeli. Yüksek sezon olsa da yerli turistin bütçesine hitap eden seçenekler artırılmalı.

  • Erken rezervasyon sistemleri yaygınlaştırılmalı.

  • Kültür ve doğa turizmine yatırım yapılmalı. Sahil dışındaki güzergâhlar tanıtılmalı.

  • Yerli turiste özel paketler (ulaşım+dahil her şey) oluşturulmalı.

  • Yeme-içme sektöründe şeffaflık ve denetim artırılmalı.

Türkiye 2025’te turizmde dünyada ilk 4’e oynarken, iç pazarda yerli turistin kaybı göz ardı edilmemeli. Yüksek fiyatlar, algı yönetimi eksikliği, planlama sorunları ve rekabet avantajı sunan komşu destinasyonlar, Haziran ayını “boş sahiller ayı” haline getirdi. Bu tablo, 2025 yaz sezonunun tamamı için bir uyarı niteliği taşıyor.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist   www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Döngüsel Ekonomi: Geleceğin Sürdürülebilir Modeli

Yayınlanma:

|

İklim krizinin derinleştiği, doğal kaynakların hızla tükendiği bir çağda, geleneksel “kullan-at” yaklaşımı artık sürdürülebilirliğini kaybetti. Bu noktada, işletmelerin ve toplumların geleceğini şekillendirecek model: Döngüsel Ekonomi.

Nedir Bu Döngüsel Ekonomi?

Döngüsel ekonomi, kaynakların verimli kullanıldığı, atığın minimuma indirildiği ve ürünlerin ömrünün uzatıldığı bir sistemdir. Sadece geri dönüşümle sınırlı değildir; tasarımdan tüketime, kullanımdan yeniden üretime kadar bütünsel bir dönüşüm vizyonu sunar.

Döngüsel Ekonominin 10 Temel Aşaması

1. REDDET (Refuse):

Gereksiz veya işlevsiz ürünleri üretmeyi veya satın almayı reddet.

2. YENİDEN DÜŞÜN (Rethink):

Çok işlevli ürünler geliştir, paylaşım ve ortak kullanım modellerini benimse.

3. AZALT (Reduce):

Tasarımda ve kullanımda verimlilik sağla. Az ambalaj, az tüketimle kaynakları koru.

4. YENİDEN KULLAN (Reuse):

Başkaları tarafından hâlâ işlevsel olan ürünleri yeniden değerlendir.

5. ONAR (Repair):

Bozulan ürünleri çöpe atmadan önce onararak kullanım ömrünü uzat.

6. YENİLE (Refurbish):

Eski ürünleri yenileyerek günümüz standartlarına uygun hale getir.

7. YENİDEN ÜRET (Remanufacture):

Kullanılmış ürünlerin parçalarını al, yeni bir ürün oluştur.

8. YENİDEN AMAÇLANDIR (Repurpose):

Atık ürünleri farklı işlevlerde tekrar kullan.
Örnek: Cam kavanozdan masa lambası yapmak.

9. GERİ DÖNÜŞTÜR (Recycle):

Malzemeleri işleyip yeniden üretime kazandır.

10. ENERJİ GERİ KAZANIMI (Recover):

Artık kullanılamayacak atıkları enerjiye dönüştür.

Doğrusal Ekonomiden Farkı Nedir?

Doğrusal Model:
Kaynak çıkar ➝ Üret ➝ Kullan ➝ At
(Sadece geri dönüşüm ve enerji kazanımıyla sınırlıdır)

Döngüsel Model:
Atığı en baştan önlemeyi hedefler. Tüm süreçlerde tekrar kullanımı, onarımı ve dönüşümü merkeze alır. Böylece hem çevre korunur hem de ekonomik verim artar.

İşletmeler İçin Ne Anlama Geliyor?

  • Maliyet Avantajı: Atık azaltma ve kaynak verimliliğiyle operasyonel tasarruf

  • Risk Azaltma: Tedarik zincirinde esneklik

  • Rekabet Üstünlüğü: Yatırımcı ve tüketicinin sürdürülebilirlik odaklı tercihleri

  • Uyum: AB Yeşil Mutabakatı ve diğer küresel düzenlemelere entegrasyon

Gelecek Döngüde

Döngüsel ekonomi, sadece çevreci bir model değil; aynı zamanda ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma için stratejik bir tercihtir. Bu modele geçiş karmaşık olabilir; ancak uzun vadeli değer ve istikrar için kaçınılmazdır.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.