Connect with us

EKONOMİ

Impossible Trinity (İmkansız Üçleme) : Kur, Faiz ve Sermaye Hareketleri

Yayınlanma:

|

  • Dün Türk mali piyasaları güne büyük bir dalgalanma ile başladı. Pazartesi gecesi geç vakitlerde, psikolojik 14 seviyesinde eşleşen USDTRY kotasyonları ardından, dün sabah erken saatlerde 13 seviyesinin diplerine kadar kurun gerilediğini gördük. Kısa bir süre zarfında kaydedilen bu kadar büyük bir dalgalanmanın ekonomide kimseye fayda sağlamadığı gibi, likiditenin kaybolması ve fiyat adımlarının uzaması, piyasa mekanizmasını da işlevsiz kılıyor.  
  • Dalga boyunun artması ardından dün sabah saatlerinde, TCMB’den gelen resmi açıklama ile döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edildiği açıklandı. TCMB en son piyasaya Ocak 2014’de doğrudan müdahale etmiş ve açıklanan rakamlara göre 3,15 milyar dolarlık satış yapmıştı.
  • TCMB’nin rezerv kompozisyonu ve bunun da niteliğinin 2014 yılına göre bakılırsa zayıfladığını itiraf etmek gerekiyor. Bilançosunda taşıdığı emanet dövizler (swap) yani bankalara olan açık pozisyonu nedeniyle manevra alanının daha sınırlı olacağını düşünüyoruz. Nitekim, müdahale ardından Reuters TCMB’nin olmayan parayı harcadığına yer vererek swap konusuna (eksi olan net döviz rezervlerine) atıfta bulunduğunu görüyoruz. 
  • Yine de, TCMB’nin ben buradayım diyerek kurun 14 seviyesini test ettiği bir günde kırmızı çizgisinin veya acı eşiğinin nerede olduğunu gösterdiğini de not düşmek gerekiyor. Hatırlamak gerekirse, 2014 yılında yapılan 3,15 milyar dolarlık müdahale ardından, dönemin TCMB Başkanı Erdem Başçı ‘doların belini bükememiş” müdahaleyi takip eden birkaç günlük zaman diliminde USDTRY kuru 2,39 seviyesine kadar yükselince, belki hatırlarsınız, bir  gece yarısı kararı ile TCMB PPK, faiz oranlarını sert bir şekilde atırırak döviz piyasasındaki tansiyonu gidermişti (bakınız grafik). 
  • Lakin, şu anda yukarıdaki paragraftaki pek çok satırın altını yine çizebilecek durumda olsak da, aradaki tek fark, TCMB’nin envanterinde ‘savaş’ zamanında kullanılacak yegane silah olan faizin, TL’nin koruma kalkanını güçlendirmek için değil, bilakis zayıflatmak adına kullanılacağının yeni ekonomik modelin ilan edilmesiyle (zayıf TL, güçlü üretim, cari fazla, artan istihdam …) anlamış olduk. Bunun da bugünlerde hemen hemen her platformda Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından net bir şekilde dile getirilmesi, TCMB müdahalesinin de ne kadar başarılı olacağını sorgulatıyor. 
  • Bu minvalde, dün TCMB’nin piyasaya ‘girmesi’ ardından 12,50 seviyelerine kadar gerileyen USDTRY kuru, Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Meclis Grup toplantısında faizlerle ilgili görüşlerini tekrar etmesiyle, döviz kurunda yaşanan gün içi aşağı yönlü hareketin tamamen geri alındığına da şahit olduk.   
  • Piyasa kulislerine göre, TCMB’nin gün içinde ara ara müdahale etmeye devam etti. Müdahalenin boyutunu rakamlarla anda konuşamasak da (TCMB tarafından daha sonra açıklanacak), vadeli işlemler borsasında (VIOP) Aralık kontratlarında 13,074 kur seviyesinden 340bin kontrat (yani 340milyon dolar) sattığını görüyoruz. Not etmek gerekir ki, VIOP’da işlemler nakdi bir uzlaşı ile yapılıyor. 
  • TCMB’nin, Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri ile sönük kalan müdahalesi ardından gözler bugün TCMB’nin yerli ve yabancı yatırımcılar ile yapacağı toplantılarda olacak. Alternatif piyasalarda ise, borsa cephesinde döviz bazında oldukça ucuzlayan şirketlere olan talebin etkisi ile BIST100 yükselmeye dün de devam ederken, yabancı nezdinde Türkiye’nin risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk primi 500 baz puanın üzerine yükselerek son 1 yılın zirvesine oturduğunu görüyoruz. CDS priminin geldiği seviye, Türk mali piyasalarına yönelik algının ne kadar bozuk olduğunu bizlere anlatıyor.  
  • Dün yaşananlar aslında şu şekilde de özetleyebileceğimizi düşünüyorum: Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz başlığı ile ilgili duruşu hiç değişmedi. Burada hiçbir tereddüt yok. Lakin, TL’nin kontrolsüz değer kaybının da kimseye fayda sağlamadığı çok net. Bu bakış açısıyla, Sn. Cumhurbaşkanı’nı kurun yükselmesine engellemek, yavaşlatmak veya kontrol altına alabilmek adına da ikna edildiğini düşünüyoruz. Bu noktada, en azından, Berat Albayrak döneminde yapılan üstü kapalı müdahale yerine TCMB’nin bir fiil devreye girmesini de çok daha doğru bulduğumuzu itiraf etmek isteriz. 
  • Son bir cümle ile Türkiye cephesini kapatalım. Ekonomi derslerinde okuduğumuz ve imkansız üçleme teorisi ile Nobel Ödüllü alan Mundell-Fleming Modeline göre, sermaye hareketlerini serbest olduğu bir ekonomide, aynı anda hem faiz hem de döviz kuru kontrol edilemez. Daha basit bir anlatımla, eğer döviz kurları piyasada belirleniyorsa (serbest) ve sermaye hareketleri de serbest ise, faiz oranları kontrol edilebilir. Bu teoriye göre, hem faiz hem de kuru kontrol etmek isterseniz, ortaya başka sorunlar çıkabilir! TCMB’nin bir an önce negatif reel getirili para politikası duruşunu terk ederek zararın neresinden dönülürse kardır demesi gerektiğini savunuyoruz. Keza, Kasım ve Aralık enflasyon rakamlarının, içinde bulunduğumuz ekosistemde TCMB’yi oldukça zorlayacağını düşünüyoruz! 
  • Neden mi? Hemen bağlayalım. Dün İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre İstanbul’da perakende fiyatlar Kasım ayında bir önceki aya göre %4,71, toptan fiyatlar ise %6,77 artış kaydetti. Bu sonuçlarla birlikte, yıllık enflasyon da sırasıyla %24 ve %34 seviyelerini aşarak son 18 yılın zirvesine yükselmiş oldu. İTO ile resmi TÜİK verileri arasında korelasyonun yüksek olduğu düşünülürse, Cuma günü gelecek olan enflasyon rakamlarının da %3 olan aylık beklentiyi aşabileceğini düşünüyoruz. 
  • Yeni günün sabahına Resmi Gazete ile başlıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Atama Kararı ile görevden affını isteyen Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın yerine yardımcısı Nureddin Nebati’nin atandığını not edelim. Bu yönde bir beklenti zaten günlerdir konuşuluyordu.
  • Yurtdışı cephede ise, yeni varyant Omicron endişesi hissedilmeye devam edilirken, varyantın her geçen gün yeni bir ülkede görülmesi de risk iştahını azaltıyor. Virüs endişesi bir tarafta, artık enflasyona ‘geçicidir’ söylemini “emekli” eden FED’in para politikası duruşunu sertleştireceği beklentisi de piyasaların üzerinde baskı kuruyor.  
  • Petrol fiyatları, virsün ABD’de rapora edilmesi arından bu sabah da psikolojik 70 dolar seviyesinin altında kalmaya devam ederken, altın ve gümüş halen daha türbülanstan çıkamadıklarını görüyoruz. Altın ve gümüş ETF’lerinden çok hafif de olsa yukarı yönlü kıpırdanma görsek de, gümüşün altın karşısında son 1 yılın en zayıf noktasında olduğunu not etmemiz gerekiyor. Altın gümüş rasyosunun da 80 seviyelerinde kritk bir eşikte olduğunu görüyoruz. Gümüş cephesinde, 21,30 – 22,30 dolar bandında kademeli uzun pozisyon deneyeceğiz (bakınız grafik). 
  • ABD borsaları geceyi %1-2 arasında düşüşle tamamladı. Bu sabah Asya piyasalarında karışık bir tablo hakim. Gözler bugün TCMB toplantılarında, Cuma günü ise içeride enflasyonu, dışarıda ise ABD istihdam raporunu takip edeceğiz.

>USDTRY

TCMB, döviz piyasasına en son doğrudan müdahalesi Erden Başçı dönemimde ve 23 Ocak 2014’te olmuştu. Piyasaya 3,1 milyar büyüklüğünde yapılan satış miktarı, USDTRY kurundaki yükseliş engelleyememiş ve akabindeki kur 2,40 seviyesine varan yükseliş kaydedince, gece yarısı toplanan TCMB faizleri sert bir şekilde arttırarak %12 seviyesine çekmişti. Şu anda ise gündem ise “faiz oranları düşecek daha da düşecek” olduğundan, kurun üzerinde baskının da devam etmesinden endişe ediyoruz. 

1638422237fc08b65137f33d4b9c32dcbdaf350c76_1_1200.jpg

>XAGUSD

Gümüş, teknik manada aşırı satım bölgesine ilerliyor ve radar menziline yeniden girmeye başladı. 21,30 – 22,30 dolar arası kademeli uzun pozisyon açacağız.

1638422237f637f691965b28ef4a6c3aba270e4052_2_1200.jpg

İKTİSATBANK

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.