1924’de kurulan ve 97. yaşını kutlamaya hazırlanan TÜRKİYE İŞ BANKASI 2021 ilk yarı mali verileri açıkladı. Özel bankalar arasında rakipleri ile arayı açmaya devam eden banka zirvedeki yerini korurken; yılın ilk yarısında bilanço 67 milyar TL büyürken; Krediler 30 milyar TL, Mevduat 46 milyar TL büyüme performansı gösterdi. 2020 ilk yarısında 3 milyar TL Net Kar yapan bankanın bu yıl 4 milyar TL net karlılığa ulaştı. Banka, “Brand Finance”in yayımladığı “Brand Finance Turkey 100 – 2021” raporunda, Türkiye’nin en güçlü markaları sıralamasında ilk sırada yer almasının tesadüf olmadığını, hak edilmiş bir unvan olarak rakamsal gelişim performansıyla da kanıtlamış oldu.
Bilanço büyümeye devam etti
2020 sonunu 593,9 milyar TL Toplam Varlıklar ile kaptan banka 2021 ilk yarısında 67,7 milyar TL büyüyerek 661,6 milyar TL bilanço büyüklüğüne ulaşmış durumda. Toplam Varlıklar içinde 2020 sonunda 161,7 milyar TL olan Finansal Varlıklar ise 34,3 milyar TL artarak 196 milyar TL hacme ulaştı.
Kredilerde piyasaya destek devam ediyor
2018’de başlayan kriz döneminde ve pandemi sürecinde kredili müşterilerine desteğini sürdüren İŞBANK 2021’de de bu desteğini dürdürdüğü görüldü. 2020 sonunda 365,5 milyar TL olan Nakdi Kredileri 30,9 milyar TL büyüyerek yılın ilk yarısında 396,4 milyar TL hacme ulaşmış durumda. Bankanın Canlı Kredileri de 345,1 milyar TL’den 376,9 milyar TL’ye ulaşmış durumda. 2020 sonundaki Takipteki Krediler oranı % 5,6 iken, yılın ilk yarısında % 4,9’a düşmüş durumda. Banka kredilerin % 24,7’lik kısmı Bireysel Kredilerden oluşuyor. Bankanın Beklenen Zarar Karşılıkları ise 23,3 milyar TL’den 24,4 milyar TL’ye yükseldi.
2021 yılında Gayri Nakdi Kredilerde agresif büyüme stratejisi izleyen banka 119,5 milyar TL’lık Gayri Nakdi Kredi hacmini yılın ilk yarısında 28 milyar TL %23,8 artırarak 148 milyar TL hacme taşıdı. Dış Ticaret İşlemlerine ağırlık veren banka 19,5 milyar TL olan Akreditif kredi hacmini de % 62 gibi bir oranda artırarak 31,6 milyar TL’ye taşımış durumda. Bankanın artış hacmi bugüne kadar bilançolarını açıklayan bankalar arasında en yüksek artış hacmini oluşturuyor.
Mevduat artışı sürdü
2020 sonunu 368,8 milyar TL mevduat ile kapatan banka 2021 ilk yarısını 46,7 milyar TL artırarak 415,6 milyar TL mevduat hacmine ulaştı. Banka müşterilerinin nakit akışına odaklanması sayesinde vadesiz mevduat oranını % 42,2’ye çıkarmış durumda. Aynı dönemde Özkaynaklar da 67,7 milyar TL’den 70,5 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Fon kaynaklarını çeşitlendirmek ve vadesini uzatmak maksadıyla etkin politika izleyen İş Bankası, 2021 yılının ilk altı ayında yurt içi piyasalarda toplam 4,2 milyar TL, yurt dışı piyasalarda ise 13 milyon ABD Doları tutarında menkul kıymet ihracı gerçekleştirdi. İlave olarak, Banka bu dönemde 544,7 milyon Euro ve 300 milyon ABD Doları tutarında, 367 gün vadeli sendikasyon kredisi anlaşması imzaladı.
Gelirler artmaya devam ediyor
2020 ilk yarı mali veriler ile karşılaştırıldığında bankanın 11,8 milyar TL olan Net Faiz Gelirleri 2021 ilk yarısında 12,7 milyar TL düzeyine ulaştı. Gayri Nakdi Kredilerdeki ciddi artışın da etkisi ile 2,5 milyar TL’lık Net Ücret Komisyon Geliri %27,7’lik bir artış ile 3,3 milyar TL seviyesine ulaşmış durumda. Banka Ticari İşlemlerden ise zararları ciddi artış gösterdi. 2020 ilk yarısında Ticari İşlemlerden 1,2 milyar TL zarar eden bankanın bu zararı 2021 ilk yarısında 4,8 milyar TL seviyesine ulaşmış durumda. Bankanın Türev İşlemlerden zararı düşerken Kambiyo Zararlarının artması Ticari İşlem zararlarının artmasında etkili oldu.
İlk yarıda 4 milyar TL Net Karlılığa ulaştı
2020 ilk yarısında 14,4 milyar TL Brüt Kar yapan banka 2021 ilk yarısında 13,4 milyar TL’ye gerilerken; 3 milyar TL olan Net Karlılık 2021 ilk yarısında %33,4 artış ile 4 milyar 49 milyon TL düzeyine çıkmış durumda. Bankanın 2020 sonunda % 10,9 olan Özkaynaklar karlılığı artarak yılın ilk yarısında %11,8’e yükselirken; %1,3 olan Aktif karlılığı aynı seviyesini korudu .
Üst Yönetim Giderleri
Banka 2020 ilk yarısında üst yöneticilerine 23,6 milyon TL ödeme yaparken 2021 ilk yarısında 31,4 milyon TL ödeme yaptı.
Sermaye Yeterlilik Rasyosu düştü
2020 sonunda %18,7 olan Sermaye Yeterlilik Rasyosu 2021 ilk yarısında % 17,7’ye geriledi.
Şube ağı ve personel sayısı
2020 sonunda banka yurtiçinde 1.181 şube ağı ile hizmet verirken yurt içi şube ağı 2021 ilk yarısında 1.182 oldu. 23.193 olan personel sayısı ise 23.111’e gerilerken farkın emekli olanlardan kaynaklandığı tahmin ediliyor.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.