Connect with us

Erol Taşdelen

KOBRA ETKİSİ NEDİR? ŞİRKETLERDE İŞE YARAR MI?

Yayınlanma:

|

Kobra etkisi, bir sorunu çözmek için alınan önlemlerin beklenmedik ve tam tersi sonuçlar doğurmasına verilen isimdir. Ekonomi, kamu politikaları ve iş dünyasında sıkça görülen bu etki, yanlış teşvik sistemlerinin veya plansız müdahalelerin ters tepmesiyle ortaya çıkar.

Kökeni ve Hikayesi

Bu terim, Hindistan’ın İngiliz sömürgesi olduğu döneme dayanır. İngiliz yetkililer, Delhi’de artan kobra yılanı nüfusunu kontrol altına almak için bir teşvik programı başlattı. Halktan, öldürdükleri her kobra başına ödül alacaklarını duyurdular. İlk başta bu plan işe yarar gibi göründü ve ölü kobra sayısı arttı. Ancak zamanla, bazı insanlar ödülden yararlanmak için özel olarak kobra yetiştirmeye başladı.

Durumu fark eden yetkililer teşvik programını sonlandırdı. Bunun üzerine, yetiştirilen kobraların artık bir değeri kalmadığından halk bu yılanları serbest bıraktı. Sonuç olarak, başlangıçtaki problem daha da kötüleşti ve kobra nüfusu arttı.

Kobra Etkisine Diğer Örnekler

  1. Vietnam’da Fare Başları: Fransız sömürgesi döneminde Hanoi’de farelerle mücadele etmek için öldürülen fare başına ödül verildi. Ancak halk, fare başlarını kestikten sonra kalan gövdeleri üreterek sorunu daha da büyüttü.
  2. ABD’de Çevre Vergileri: 2000’lerde ABD’de büyük araçların çevreye zararını azaltmak için motor büyüklüğüne dayalı vergiler getirildi. Ancak üreticiler, bu vergiden kaçınmak için daha büyük ve çevreye daha zararlı araçlar üretti.
  3. Almanya’da İşsizlik Desteği: İşsizlik maaşı alan bazı insanlar, daha fazla yardım almak için düşük gelirli işleri bilerek kabul etmedi ve işsizlik süresi uzadı.

Sonuçta, Kobra etkisi, iyi niyetle yapılan politikaların nasıl ters tepebileceğini gösterir. Çözüm üretirken teşvik sistemlerinin dikkatli tasarlanması ve insanların nasıl tepki vereceğinin iyi analiz edilmesi gerekir.

ŞİRKETLERİ ‘KOBRA ETKİSİ’ NASIL ETKİLER?

Şirketler de kobra etkisinden ciddi şekilde etkilenebilir. Özellikle yanlış teşvik sistemleri, kötü planlanmış stratejiler ve kısa vadeli düşünme, şirketlerin kârını artırmak yerine zarar görmesine yol açabilir. İşte bazı yaygın senaryolar:

1. Çalışan Performansını Artırma Teşvikleri

Şirketler, çalışanları daha fazla üretken olmaya teşvik etmek için prim veya ödül sistemleri kurar. Ancak, yanlış kurgulanan teşvikler şu sonuçlara yol açabilir:

  • Satış Primleri: Yüksek satış hedeflerine ulaşanlara ödül verilirse, çalışanlar kısa vadeli satışları artırmak için müşteri memnuniyetini ihmal edebilir veya yanlış vaatlerde bulunabilir. Bu durum, uzun vadede müşteri kaybına yol açar.
  • Üretim Hızı Teşvikleri: Fabrikalarda çalışanlara hız ödülü verilirse, kalite düşebilir ve üretim hataları artabilir. Müşteri iadeleri ve marka imajı zarar görebilir.

Örnek:

Wells Fargo Bankası, çalışanlarına daha fazla hesap açmaları için baskı yaptı. Çalışanlar sahte hesaplar açarak hedefleri tutturdu, ancak olayın ortaya çıkmasıyla banka milyarlarca dolar ceza ödedi ve itibarını kaybetti.

2. Maliyet Azaltma Politikalarının Geri Tepmesi

Şirketler genellikle maliyetleri düşürmek için kesintiye gider, ancak bu bazen daha büyük zararlara yol açabilir:

  • Yanlış İşten Çıkarmalar: Maliyet azaltma adına tecrübeli çalışanlar işten çıkarılırsa, bilgi kaybı yaşanır ve şirketin uzun vadeli performansı düşer.
  • Ucuz Malzeme Kullanımı: Kalitesiz hammadde kullanarak maliyetleri düşürmeye çalışan şirketler, müşteri memnuniyetini kaybedebilir.

Örnek:

Boeing, üretim maliyetlerini düşürmek için tedarikçi değişikliğine gitti, ancak kalite sorunları nedeniyle 737 MAX uçakları büyük kazalar yaşadı ve şirket milyarlarca dolar kaybetti.

3. Rekabet Stratejilerinin Ters Tepmesi

Şirketler rakiplerini alt etmek için agresif fiyat indirimleri veya promosyonlar yapabilir, ancak bu bazen ters tepebilir:

  • Fiyat Savaşları: Rakiplerden daha ucuz satmak için fiyatlar düşürülür, ancak sonunda herkes zarar eder.
  • Ücretsiz Deneme Modelleri: Müşteri kazanmak için ücretsiz hizmetler sunulabilir, ancak kullanıcılar sadece ücretsiz hizmetten yararlanıp ücretli versiyona geçmezse, şirket zarar eder.

Örnek:

Uber, agresif fiyat indirimleriyle pazar payı kazandı ama zararlarını kapatamayınca birçok ülkeden çekilmek zorunda kaldı.

4. Müşteri Sadakat Programlarının Yanlış Kurgulanması

  • Yanlış Sadakat Programları: Müşterilere fazla indirim veya ödül vermek, şirketin kâr marjını aşındırabilir.
  • Kötü Formüle Edilmiş Kampanyalar: Kampanyalar suistimal edilebilir ve şirket zarar edebilir.

Örnek:

Bir otel zinciri, sadık müşterilerine sürekli ücretsiz konaklama imkanı sundu ve sonunda sistem suistimal edildi, şirket zarar gördü.

Sonuç: Kobra Etkisinden Kaçınmak İçin Ne Yapılmalı?

  1. Teşviklerin Uzun Vadeli Etkisini Düşünün: Kısa vadeli kârlılık yerine sürdürülebilir büyümeyi hedefleyin.
  2. Yan Etkileri Test Edin: Yeni bir politika uygulamadan önce küçük ölçekte test yaparak beklenmeyen sonuçları görün.
  3. Geri Bildirim Mekanizması Kurun: Çalışanlar ve müşterilerden gelen geri bildirimleri dikkate alarak stratejileri revize edin.
  4. Veri Analizi Yapın: Ödül veya ceza sistemlerinin nasıl sonuçlar doğurduğunu düzenli olarak analiz edin.

Şirketlerin “iyi bir fikir gibi görünen” stratejilerinin nasıl ters tepebileceğini anlaması, uzun vadede başarılı olmalarını sağlar.

Kobra Etkisinin Firmalara Verdiği Zararlar

Kobra etkisi, firmaların yanlış politikalar nedeniyle kendi zararlarına yol açan sonuçlarla karşılaşmasına neden olur. Bir sorun çözülmek istenirken daha büyük sorunlar yaratılır ve bu durum hem finansal hem de itibar açısından firmalara zarar verebilir. İşte kobra etkisinin firmalara verdiği başlıca zararlar:

1. Finansal Kayıplar

Yanlış teşvikler veya kötü stratejiler, firmaların maliyetlerini artırabilir ve kârlılıklarını düşürebilir.

Örnek:

  • Fiyat savaşları sırasında firmalar rekabeti kazanmak için fiyatlarını düşürür, ancak bu kâr marjlarını yok edebilir.
  • Yanlış prim sistemi, çalışanların kısa vadeli kazanç için şirketi suistimal etmesine yol açabilir.

Sonuç: Firma zarar eder veya iflasa sürüklenebilir.

2. Marka ve İtibar Kaybı

Bir şirketin yanlış uygulamaları, müşteriler ve yatırımcılar tarafından güven kaybına neden olabilir.

Örnek:

  • Wells Fargo Skandalı (ABD): Banka, çalışanlarını daha fazla hesap açmaları için teşvik etti. Çalışanlar sahte hesaplar açtı ve banka büyük bir skandala karışarak milyarlarca dolar ceza ödedi.
  • Volkswagen Emisyon Skandalı: Firma, emisyon testlerini manipüle etti ancak yakalandı. Bu olay büyük bir itibar kaybına yol açtı.

Sonuç: Müşteri kaybı, düşen hisse senedi fiyatları ve hukuki sorunlar.

3. Çalışan Verimliliğinde Düşüş ve İşten Ayrılmalar

Yanlış teşvikler veya baskıcı yönetim anlayışı, çalışanları demotive edebilir ve verimliliği azaltabilir.

Örnek:

  • Yanlış performans ölçüm sistemleri, çalışanları kısa vadeli hedeflere yönlendirirken uzun vadede şirket kültürüne zarar verir.
  • Aşırı rekabetçi prim sistemleri, çalışanların stres yaşamasına ve işten ayrılmasına yol açabilir.

Sonuç: Kalifiye çalışan kaybı ve motivasyon düşüklüğü.

4. Müşteri Kaybı ve Sadakat Sorunları

Yanlış politikalar, müşterilerin güvenini sarsabilir ve firmanın müşteri sadakatini kaybetmesine yol açabilir.

Örnek:

  • Aşırı agresif satış stratejileri, müşterileri bıktırabilir ve uzun vadede müşteri kaybına yol açabilir.
  • Yanlış fiyatlandırma politikaları, müşterilerin başka firmalara yönelmesine neden olabilir.

Sonuç: Satış düşüşü ve pazar payı kaybı.

5. Regülasyon ve Hukuki Sorunlar

Kobra etkisine neden olan bazı stratejiler, firmaları hukuki yaptırımlarla karşı karşıya bırakabilir.

Örnek:

  • Hatalı çevre politikaları, firmalara ağır cezalar getirebilir (örneğin, karbon emisyon skandalları).
  • Yanlış finansal raporlama, şirketlerin cezai soruşturmalara maruz kalmasına neden olabilir.

Sonuç: Hukuki mücadeleler, ağır cezalar ve regülatörlerin incelemeleri.

Sonuç: Firmalar Kobra Etkisinden Nasıl Kaçınabilir?

Uzun vadeli planlama: Kısa vadeli kazanç yerine sürdürülebilir büyüme hedeflenmeli.
Doğru teşvik mekanizmaları: Çalışanlar ve yöneticiler için dengeli prim ve ödül sistemleri kurulmalı.
Müşteri geri bildirimleri: Müşteri memnuniyeti sürekli ölçülmeli ve stratejiler buna göre belirlenmeli.
Hukuki ve etik standartlara uyum: Regülasyonlara uygun hareket edilmeli ve etik kurallar ihlal edilmemeli.

Kobra etkisi, kötü yönetilen teşvikler, yanlış fiyatlandırma stratejileri ve kısa vadeli düşünme ile ortaya çıkabilir. Firmalar bu hatalardan kaçınarak büyümelerini sürdürebilir.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

İklim Değişikliği Kanunu Meclis’ten Geçti: Hayatımız Nasıl Değişecek?

Yayınlanma:

|

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen İklim Değişikliği Kanunu, çevre politikalarında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Kanun; sanayiden tarıma, enerji üretiminden günlük yaşama kadar çok geniş bir etki alanına sahip. Peki, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra hayatımızda neler değişecek?

1. Karbon Yönetimi ve Emisyon Ticaret Sistemi Geliyor

Yeni kanun ile birlikte artık sanayi ve enerji gibi yüksek emisyon üreten sektörler için karbon emisyonu izni alma zorunluluğu getirildi. İzin almadan faaliyet gösteren işletmelere ağır para cezaları uygulanacak.

Ayrıca Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulacak. Bu sistem sayesinde işletmeler karbon salım haklarını alıp satabilecek, “karbon piyasası” resmen doğmuş olacak. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile uyumlu bu sistem, ihracat yapan firmaların rekabet gücünü koruması açısından da kritik.

2. Yeni Kurumsal Yapılar ve Yetkiler

Kanunla birlikte İklim Değişikliği Başkanlığı daha güçlü bir yapıya kavuştu. Başkanlık artık doğrudan veri toplayacak, denetim yapacak, raporlama zorunluluğu getirebilecek. Her yıl güncellenen Ulusal İklim Eylem Planı, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine yönelik yol haritasını oluşturacak.

Yerel düzeyde ise valilerin başkanlığında kurulacak İl İklim Koordinasyon Kurulları, iklim değişikliğiyle mücadeleyi sahaya indirecek.

3. Yeni Bir Fon Kaynağı: Karbon Gelirleri

Emisyon izinlerinden, cezai yaptırımlardan ve karbon ticaretinden elde edilecek gelirler, doğrudan “iklim projeleri” için kullanılacak. Bu amaçla döner sermaye işletmesi kurulacak ve yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi projeler desteklenecek.

Bu sayede devlet, çevresel politikalarını sadece bütçeden değil, aynı zamanda karbon piyasasından fonlayabilecek.

4. Tüm Sektörlerde Dönüşüm Zorunluluğu

İklim Kanunu yalnızca çevre politikalarını değil; enerji, tarım, sanayi, ulaştırma, ormancılık ve atık yönetimi gibi tüm sektörleri etkiliyor. Örneğin:

  • Tarımda: İklime dirençli ürün desenleri ve kuraklık riskine göre planlama yapılacak.

  • Sanayide: Temiz teknolojiye geçmeyen işletmeler hem cezai hem ticari kayıplarla karşılaşacak.

  • Ulaştırmada: Emisyonsuz araçlar, elektrikli ulaşım sistemleri teşvik edilecek.

5. İşletmelere Yeni Yükümlülükler

Tüm firmalar, emisyon verilerini kayıt altına almak, raporlamak ve belirli eylem planlarına uymak zorunda olacak. Bu yükümlülüklere uymayanlara idari para cezaları, faaliyet izni iptali gibi yaptırımlar uygulanabilecek.

Bu durum, özellikle ihracat yapan firmalar için hayati önemde. Zira Avrupa Birliği, karbon vergilendirmesi uygulayan firmaları “düşük riskli” kabul edecek.

6. Sosyal Etki ve “Adil Geçiş” Politikası

Yasa kapsamında “adil geçiş” kavramı da hukuk sistemine girdi. Fosil yakıtlardan vazgeçerken, bu sektörlerde çalışan işçilerin mağdur olmaması, istihdam kaybı yaşanmaması için sosyal destek ve eğitim politikaları uygulanacak.

Hayatımızda Neler Değişecek?

  • Enerji ve ulaşım maliyetleri artabilir, çünkü karbon fiyatlaması ürünlere yansıtılacak.

  • Yeni iş kolları doğacak: karbon denetçiliği, iklim danışmanlığı, yeşil enerji üretimi gibi alanlarda istihdam artacak.

  • Tüketiciler, daha çevreci ürünlere yönelmek zorunda kalacak.

  • Belediyeler, yerel iklim uyum projeleri yürütmekle sorumlu olacak.

  • Firmalar, çevreye duyarlı üretim modellerine geçmek zorunda kalacak.

İklim Değişikliği Kanunu, Türkiye’nin çevre ve enerji politikasında bir dönüm noktasıdır. Bu yasa ile birlikte hem kamu hem özel sektör, çevresel sorumluluklarını daha sistematik ve yasal çerçevede yerine getirmek zorunda kalacak. Bu süreç ilk etapta maliyetli ve zorlayıcı gibi görünse de, uzun vadede Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme vizyonuna katkı sunacak köklü bir değişimi beraberinde getirecektir.

Resim

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

ZENGİNLİK İLLÜZYONU: Gerçek Zenginlik mi, Borçla Alınmış Bir Hayal mi?

Yayınlanma:

|

Günümüzde birçok birey, şirket ve hatta ülke; sahip olduğundan çok daha fazla zenginmiş gibi davranıyor. Lüks arabalar, büyük evler, gösterişli tatiller ve sosyal medyada sergilenen “refah dolu” hayatlar… Ancak tüm bu görüntülerin arkasında çoğu zaman borçla finanse edilen bir tüketim yatıyor.

Bu duruma ekonomi literatüründe “Zenginlik İllüzyonu” adı veriliyor. Yani kişi ya da kurumlar gerçek zenginlik yerine, borçla veya geçici gelirlerle sürdürülen bir refah algısı içinde yaşıyorlar.

BİREYSEL DÜZEYDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Kredi kartıyla yapılan lüks harcamalar

  • Taksitle alınan araba, ev, tatil vb.

  • Sosyal medyada sergilenen “lüks yaşam” gösterileri

Gerçek: Sahip olunan varlık değil, borçla finanse edilmiş bir tüketimdir.

Kredi kartıyla alınan pahalı telefonlar, taksitle gidilen lüks tatiller ve gösteriş için yapılan harcamalar… Tüm bu tüketim örnekleri, zenginlik illüzyonunun bireysel düzeydeki tezahürüdür. Kişi, aslında gelecek gelirini bugünden harcamakta, ama kendini “zengin” hissetmektedir.

ŞİRKETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Sürekli borçlanarak yapılan yatırımlar

  • Gerçekleşmemiş kârlar üzerinden yapılan büyüme planları

  • Finansal tablolarda şişirilmiş varlıklar

Gerçek: Firmanın nakit akışı sorunlu olabilir, ancak dışarıdan “büyüyen ve zenginleşen şirket” algısı yaratılır.

Bazı firmalar; sürekli kredi kullanarak yatırım yapmakta, borçla büyümektedir. Finansal tablolarda görülen “kâr” çoğu zaman nakit akışıyla desteklenmeyen hayali bir kârdır. Böyle firmalar dışarıdan güçlü görünse de içeride ciddi risk taşır.

DEVLETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Aşırı borçlanmayla finanse edilen büyük altyapı projeleri

  • Yapay şekilde düşük faizle genişleyen ekonomi

  • Kısa vadeli döviz girişleriyle büyüyen cari açık

Gerçek: Ekonominin temelleri zayıftır ama halk kendini refah içinde hisseder. Bu, genellikle krizle sonuçlanır (örneğin 2001 Türkiye krizi, 2008 ABD mortgage krizi).

Makroekonomik düzeyde, bazı devletler büyük projeler yaparak vatandaşlarına “refah” algısı yaratır. Ancak bu projelerin finansmanı borçla sağlanıyorsa ve üretim-tasarruf dengesi bozulmuşsa, bu durum sadece geçici bir illüzyondur. Ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir.

Zenginlik İllüzyonunun Nedenleri

  • Tüketim kültürü ve reklamlar

  • Sosyal medya ve gösteriş toplumu

  • Finansal okuryazarlık eksikliği

  • Yatırım yerine tüketimin teşvik edilmesi

  • Kısa vadeli politikalar

ZENGİNLİK İLLÜZYONUNUN SONUÇLARI VE ZARARLARI

  • Gerçek olmayan refah, tasarrufları azaltır.

  • Aşırı borçlanma ekonomiyi kırılgan hale getirir.

  • Kriz anlarında bu illüzyon bir anda dağılır.

  • Sosyal huzursuzluk ve gelir adaletsizliği artar.

GÖSTERİŞ DEĞİL GERÇEK ZENGİNLİK

Gerçek zenginlik; üretim, tasarruf ve sürdürülebilir gelir artışıyla mümkündür. Tüketim ve borçla sürdürülen bir yaşam tarzı, sadece zenginlik illüzyonu yaratır. Bu yanılsamadan kurtulmak için finansal bilinçlenme ve sadeleşme şarttır. Zenginlik illüzyonu, finansal gerçeklerden kopmuş bir algı oyunudur. Ekonomide sürdürülebilir refah; gerçek gelir artışı, üretim gücü ve tasarruf ile olur, borç ve gösterişle değil.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.