Connect with us

EKONOMİ

Merkez Bankası faiz için hangi kararı verecek?

Piyasalar, 21 Ekim Perşembe günü Merkez Bankası’ndan çıkacak faiz kararına kilitlendi. Ekonomi yönetiminden gelen son sinyaller hangi karara işaret ediyor? Hangi karar, piyasayı nasıl etkiler? Erdal Sağlam’ın analizi.

Yayınlanma:

|

Son dönemde iyice hızlanan kur artışları, 21 Ekim Perşembe günü yapılacak Merkez Bankası toplantısının önemini iyice artırdı. Piyasalardaki ağırlıklı beklenti Merkez Bankası’nın, Eylül’de başlattığı faiz indirimlerine devam edeceği yönünde.

Merkez Bankası’nın faiz kararı, kısa dönemli piyasa hareketlerinde belirleyici olacak. Ancak Merkez Bankası bu toplantıda indirimlere ara verse bile, daha sonrasında indirimlerin devam edeceği tahmin ediliyor. Bu nedenle de kısa dönemde piyasayı nasıl etkilerse etkilesin, mevcut ekonomi anlayışıyla, TL’nin bundan sonra değer kaybını sürdüreceği söylenebilir.

Erdal Sağlam
Erdal Sağlam

Beklenti anketleri ne diyor?

Toplantı öncesi piyasalarda yapılan anketlere baktığımızda Merkez Bankası’nın 50 ya da 100 baz puanlık indirim kararı vereceği beklentisinin hakim olduğunu görüyoruz. Reuters’ın anketine katılan 21 piyasa oyuncusunun 10’u 50 baz puanlık, 10’u 100 baz puanlık indirim tahminini belirtti, 1 oyuncu ise faizlerde indirim beklemediğini söyledi.

Bloomberg’in 17 piyasa oyuncusuyla yaptığı anketten ise ağırlıklı tahmin 50 baz puanlık indirim olarak çıktı. 17 kurumdan 10’u 50 baz puanlık, 3’ü 100 baz puanlık indirim tahmin etti. 4’ü faizin düşürülmeyeceğini söyledi.

İki ankette de piyasaların yılsonuna kadar faiz indirimlerinin süreceği beklentisi dile getirildi. Ekim toplantısında 17.50 veya 17’ye düşmesi beklenen Merkez Bankası politika faizinin yılsonunda 15-16.5 seviyesine inmesi bekleniyor.

Faiz indiriminde hangi oran neye yol açar?

Peki, alınacak karara göre, kurlar nasıl etkilenir? Merkez Bankası yönetiminin “Manşet enflasyon yerine çekirdek enflasyona odaklanacağız” diyerek söylem değişikliğine gitmesiyle birlikte artmaya başlayan kurlar, Eylül’deki sürpriz faiz indirimi, ardından Merkez Bankası üst yönetimindeki görevden almalarla birlikte yeni rekorlara sahne oldu. 19 Ekim salı günü bir ara 9.37 TL’nin üzerine çıkıp geri dönen dolar kuru, günü 9.30 TL’nin üzerinde kapadı.

Bu hafta 9.30 ile 9.40 TL arasında gidip gelen dolar fiyatının içinde 50 baz puanlık indirim beklentisinin olduğu, yani bu oranda bir indirimin fiyatlandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla 50 baz puanlık indirim halinde yine aynı seviyelerde seyretmesi beklenebilir.

İndirime bu ay ara verilirse ne olur?

Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık indirim yapması halinde ise kurların 9.40 TL’nin üzerine çıkacağı beklentisinin hâkim olduğunu görüyoruz. Teknik analizlerin bazılarında, böyle bir karar sonrası Dolar kurunun 9.7-9.8 TL’ye kadar rahatlıkla çıkabileceği tahminleri dile getiriliyor.

Sayıları az olsa da bazı piyasa oyuncularının tahmin ettiği gibi Ekim toplantısında faiz indirimine ara verilmesi halinde ise dolar kurunun 9.30 TL’nin biraz altına inebileceği konuşuluyor. Piyasa pek ihtimal vermiyor ama “faiz indirimine devam edeceğim ama şimdilik ara vereceğim” mesajını vermek için 0.25 baz puanlık indirim yapılması halinde de yine dolar kurunun 9.30 TL’nin biraz altına inebileceği konuşulanlar arasında.

Merkez mola verirse kurlarda düşüş kalıcı olur mu?

Piyasa çok düşük ihtimal olarak belirtse bile, hızlanan kurlar nedeniyle, Merkez Bankası’nın bu ay indirime ara verme ihtimalini göz ardı etmemek lazım. İndirim olmadığı takdirde kurlar biraz aşağı gelse bile, bunun kalıcı olmayacağı da açık. Kasım başında açıklanacak Ekim enflasyon verisiyle birlikte yeniden kurların yukarı gitmesi beklenebilir. Çünkü Eylül ayından bu yana kurlarda meydana gelen artışın, Ekim ayı enflasyon verisine yansımaya başlayacağı, büyük ihtimalle manşet enflasyonun yüzde 20’nin üzerine çıkacağı beklentisi hâkim. Tabi ki çekirdek enflasyondaki artış da önemli olacak. Ancak enflasyonun yüzde 20’nin üzerine çıkması halinde, negatif reel faiz oranı büyüyeceği için, kurların buna tepki vereceği tahmin ediliyor.

FED’in kararı da piyasaları etkileyecek

Özet olarak; piyasalarda mevcut siyasi iktidarın ve Merkez Bankası yönetiminin rasyonel para politikası tercihine geri döneceği umudu kalmadı. Bu nedenle de yönetimde baskın olan “ne olursa olsun faizleri indireceğim” hırsının kurlarda artış sonucu doğurması kaçınılmaz görülüyor.

İçeride yönetime güvensizliğin had safhaya ulaşmasının yanında, kurların önümüzdeki dönemki seyrinde, elbette ki FED’in tahvil alımlarını azaltma programını başlatması da etkili olacak. Kasım ayında olmasa bile Aralık’ta tahvil alımlarının azaltılmasına başlanacağı kesin gibi. Bunun özellikle gelişmekte olan ülkelere fon akışını daraltacağı ise uzun zamandır konuşuluyor.

İşte bu yeni küresel finans iklimi ve artan enflasyon beklentileri nedeniyle, Eylül ayından itibaren tüm dünyada faiz artışlarının hız kazandığını görüyoruz. 

Türkiye gibi faiz indiren ülkede enflasyon yüzde 1,8

Brezilya, Rusya, Pakistan, Ermenistan, Azerbaycan, Moldova, Şili, Paraguay, Peru, Romanya, Jamaika, Uruguay, Kolombiya, Macaristan, Çekya, Yeni Zelanda, Polonya, İzlanda ve Norveç, 1 Eylül-19 Ekim döneminde merkez bankalarının politika faizi artışına imza attığı ülkeler oldu. Son olarak geçtiğimiz Salı günü Macaristan Merkez Bankası iki ay üst üste faizini artırdı.

Buna karşılık bu yıl sadece 5 ülke, son iki ayda da sadece iki ülke faiz indirimine gitti. Enflasyonun yüzde 1,8 olduğu Danimarka 30 Eylül’de politika faizini yüzde -0,5’ten yüzde -0,6’ya çekti. Bu dönemde indirim yapan diğer ülke ise Eylül’de 100 baz puanlık indirim yapan, enflasyonu yüzde 20 iken politika faizini yüzde 18’e indiren Türkiye oldu.

Bu dönemde faiz arttırması gereken Türkiye’de, Merkez Bankası’nın bu kararı alacağını bekleyen piyasa oyuncusu yok. Bu tablo bile, tek başına, TL’nin değer kaybının süreceğinin göstergesi.

Erdal Sağlam

©Deutsche Welle Türkçe

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.