Connect with us

EKONOMİ

Mısır’ın ekonomik modeli krizde

Mısır yaşadığı krizden kurtulmak için daha önce Körfez ülkeleri tarafından taahhüt edilen yatırımlarla ve kamu şirketlerinde satışlar yaparak finansman elde etmeye çalışırken yatırımcılar ülke para biriminde daha fazla devalüasyon olacağı beklentisiyle isteksiz davranıyor. Ülkede ithalatçıların belirli malları getirmek için akreditif alma zorunluluğunun Aralık ayında iptal edilmesine rağmen, bazı işletmeler hala bankalardan döviz temin etmede zorlanıyor.

Yayınlanma:

|

Son dönemde büyük bir ekonomik buhran yaşayan Mısır’ın önünde olası iki yol var. İlki para biriminde yeni bir devaülasyon diğeri Körfez’den yeni bir yatırım dalgası.

Nakit sıkıntısı çeken Mısır, bu ikilemi çözmek ve IMF değerlendirmesi öncesinde kritik öneme sahip finansman sağlamak için zamanla yarışıyor.

Orta Doğu’nun en kalabalık ülkesi, Haziran ayı sonuna dek 2 milyar dolarlık yabancı anlaşma hedefiyle bankalarda enerji santrallerine ve orduya ait benzin istasyonu zincirine kadar çeşitli devlet varlıklarını satmak için her seçeneği değerlendiriyor.

Olası yatırımcılar Suudi Arabistan, Katar ve BAE
Bloomberg’in haberine göre Mısır’ın yaşadığı ekonomik krizi atlatmasına yardımcı olmak için milyarlarca dolar kaynak taahhüdünde bulunan Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi müttefiklerin olası alıcı olduğu değerlendiriliyor.

Fakat bu yatırımcılar, geçtiğimiz yıl değerinin yaklaşık yarısını kaybetmiş olan Mısır lirasının muslukları açmadan önce daha da zayıflamasını istiyor. Kuzey Afrika ülkesi ise, halihazırda yüzde 30’un üzerinde olan enflasyonu hızlandırabilecek olan para biriminin devalüasyonuna izin vermeden önce, bu anlaşmalardan elde edilecek dövize tampon olarak ihtiyaç duyuyor.

Bu ikilem, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle mali durumu krize giren en büyük buğday ithalatçısı Mısır için acil bir durum. Üç milyar dolarlık IMF programının temel koşulları arasında gerçekten esnek bir para birim rejimi uygulamak ve devletin ekonomideki payını azaltmak bulunuyor.

Uzmanlar bu durumun çözülemez olmadığını, Mısır ve Körfez’deki müttefiklerinin zorlu hesaplamalarla anlaşma bazında döviz kurunu belirleyerek yeni anlaşmalar yapabileceklerini ve önümüzdeki ay sonuna dek yapılması beklenen IMF değerlendirmesinin gereklerini karşılamasını ve kredinin ikinci dilimini almasını sağlayabileceğini belirtiyorlar.

Mısır lirası 2022 başından beri üç kez devalüe edildi
Mısır lirası 2022’nin başından bu yana üç kez devalüe edilse de yatırımcılar daha da düşmesi gerektiğini düşünüyor. Para birimi dolar karşısında 30,9’dan işlem görürken, Societe Generale SA, yıl sonunda yüzde 16 düşerek 37’ye düşeceğini öngörüyor. Bu rakam şu anda karaborsada el değiştirdiği seviye civarında.

Enerji zengini üç Arap ülkesi, geçtiğimiz yıl Mısır Merkez Bankası’na 13 milyar dolar yatırarak Mısır’a yardım etmekte hızlı davranmış olsalar da, daha fazla yardımın geri dönüş getiren yatırımlar yoluyla geleceğinin sinyallerini verdiler.

Bu durum son birkaç on yılın en kötü döviz kriziyle mücadele eden Mısır’a cazip anlaşmalar hazırlaması için baskı kuruyor. Ülke toplamda 32 şirketin bazı bölümlerini satışa çıkarırken bu ay kamu sahipli Telecom Egypt şirketinin yüzde 9,5 hissesinin 121 milyon dolar karşılığında büyük oranda ülke içinden olan yatırımcılara sattı.

Bununla birlikte yetkililer kısa bir süre önce, yatırımcıların önünü açmak için bürokrasiyi azaltmayı ve izin ve arazi tahsislerini hızlandırmayı amaçlayan düzenlemeleri onayladı.

Daha fazla devalüasyon beklentisi yatırımcıları frenliyor
Ne var ki Mısır lirasının önümüzdeki aylarda devalue edileceğine dair beklentiler, alıcıların yerel para birimi üzerinden fiyatlandırılan varlıklar için daha uygun bir döviz kurunu beklemelerini ve şu anda harekete geçmek için isteksiz davranmalarına neden oluyor.

Abu Dhabi Commercial Bank PJSC Baş Ekonomisti Monica Malik’e göre, yetkililerin liranın göreli gücünü telafi etmek için devlet varlıklarının değerlemesinde indirim yapması bir çözüm olabilir.

Malik anlaşmalar için ayrı bir döviz kuru belirlemenin başka bir olasılık olduğunu, ancak “daha büyük yatırımlar için lirada daha fazla devalüasyona ihtiyaç olacağını” söyledi.

Para biriminde daha fazla devalüasyona gitmek Mısır için kolay değil. Geçen yıl yaşanan düşüş, gıda fiyatlarının hızla yükselmesine yardımcı olurken 104 milyondan fazla insanın yaşadığı ülkedeki tüketicilerin zorlu günler geçirmesine neden olmuştu.

Bloomberg’in haberine göre yetkililer daha fazla devalüasyondan önce piyasadaki dolar talebini karşılayabilmek ve döviz kurunun hızla yükselmesini önlemek amacıyla yeterli oranda döviz rezervi biriktirmek istiyor.

Bloomberg’e konuşan kaynaklar, bu tür bir likiditenin ithalatçılar ve diğer şirketlerinden gelecek döviz talebini azaltarak lira üzerindeki baskıyı hafifleteceğini ve başarılı bir kur ayarlamasını garanti edeceğini belirtiyorlar.

Bazı işletmeler hala dövize ulaşmakta zorlanıyor
İthalatçıların belirli malları getirmek için akreditif alma zorunluluğunun Aralık ayında iptal edilmesine rağmen, bazı işletmeler hala bankalardan döviz temin etmede zorlanıyor.

Bazı oteller, araba bayileri ve emlak şirketleri fiyatları yükselterek yerel para biriminin değerindeki olası değişiklikleri şimdiden hesaba katmaya başladılar.

Kahire merkezli EFG Hermes Makroekonomik Araştırma Başkanı Mohamed Abu Basha uygulamalarla ilgili, “Tartışılan varlık satışları gerçekleşse bile, düzenli bir döviz geçişini zorlamak için gerekli likiditeyi artıracak kadar büyük olmayabilir” değerlendirmesinde bulundu.

BNP Paribas ise bu ay yaptığı açıklamada yeni bir devalüasyonun daha önce beklenenden daha uzakta olabileceğini ve önümüzdeki dönemde yapılacak herhangi bir kur ayarlamasını yönetmeye yardımcı olmak için Merkez Bankası’na Körfez ülkelerinden yeni bir mevduat yatırımı gözlenebileceğini belirtmişti.

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.