Connect with us

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu

ÖZEL SANDIK YÖNETİMLERİ VE BANKA ÖZEL SANDIKLAR HUKUKİ NİTELİĞİ RAPORU (4)

Yayınlanma:

|

Sandık mali yapıları ile ilgili bilgilere, kısmi olarak ancak bankaların Kamu Aydınlatma Platformunda (KAP) yıl sonlarında yayınladıkları Yıllık faaliyet raporlarından ulaşılabilmektedir. Konunun çok teknik olması nedeniyle de bu bilgileri bir emeklinin sağlıklı değerlendirmesi de kolay olamamaktadır.

Bu sandıkların son yıllardaki aktif ve pasif üye sayılarının ülkemizdeki genel sosyal güvenlik sistemine dahil emekliler ile karşılaştırmalı gelişimi şöyledir:

2022 yıl sonu itibariyle bu sandıklardaki aktif sigortalı sayısı 144.213, aylık alanlar 97.041 ve bağımlı sayısı 197.735 olmak üzere toplam 438.989 kişiye ulaşmıştır. Türkiye’de aktif pasif oranı 2.01 iken bu sandıklardaki oran 1.49’dur. Yani ülkemizde 2.01 çalışan 1 emekliye bakarken bu sandıklarda 1.49 kişi 1 emekliye bakmaktadır. Son yıllarda teknolojinin gelişimi banka çalışan sayısının ve banka şube sayısının azalması nedeniyle bu oran, hızla düşmekte ve zaman içinde daha da düşmesi muhtemeldir

Aktif sigortalı sayı artışı genel sistem ile karşılaştırıldığında banka sandıklarındaki artış oranı daha düşük kalmakta, genel sistemde bağımlı sayısı azalırken banka sisteminde artmaktadır. Bu süreç zaten mali yapıları zayıf hatta tam olarak mali yapılarının ne olduğu da bilinmeyen bu sistemin zaman içinde daha da büyük sorunlara yol açması muhtemeldir. 506 sayılı kanun 20. Maddesi gereği Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye bakanlığı tarafından denetlenmektedir. Söz konusu sandıkların bağlı olduğu bankaların 31.12.2022 yıl sonu itibariyle faaliyet raporlarından derlediğimiz bilgiler aşağıdadır. Öncelikle açıklanan varlık dökümleri bilgileri ve sonrasında ilgili sandıkların açık ve fazla bilgileri verilmiştir.


2022 yılı içinde varlığını en çok artıran iki banka % 69 ile Garanti bankası ve %59 ile Vakıfbank olup hem bu bankaların hemde diğer bankaların varlık artış oranları enflasyon artışı dikkate alındığında son derece düşük kalmış olup bozuk mali yapılarının ileride daha da büyük sorunlara yol açması kaçınılmazdır. Her bir sandık ağırlıklı farklı türde varlık bulundurmaktadır. Özellikle menkul kıymet ve banka mevduatlarının yüksek enflasyon karşısında değer kaybı kaçınılmazdır.

Keza son dönemde uygulanan para politikaları özellikle bu iki kalemin getirisini enflasyon karşısında anlamsız hale getirmektedir. Banka çalışanı, emekli ve bağımlı sayıları dikkate alındığında söz konusu varlıkların gelecekte yararlanıcıların sağlık ve sağlık dışı yükümlülükleri için ne kadar yetersiz olacağı görülmektedir.

Sosyal Güvenlik Hukukunda bilindiği kimlerin Emekli Sandığı iştirakçisi, kimlerin SSK sigortalısı, kimlerin Bağ-Kur sigortalısı sayıldıkları ilgili yasada tanımlanmıştır. Örneğin: 506 sayılı yasanın 2.maddesinde hizmet akdine dayanarak çalışanlar SSK sigortalısıdır. Aynı kanunun 3.maddesinde ayrık tutulanlar yasa gereği sigortalı sayılmamaktadır. Geçici 20.maddede sayılan Vakıf-Sandıklara tabi çalışanları da kural olarak hizmet akdine dayanmaktadır. Ne var ki vakıf üyelerinin SSK sayılmayacakları Geç.20 maddede belirtilmiştir. (SSK 506 geç.mad.20/c. Böyle olunca da SS Kurumunun denetimi altına alınan bu vakıflar TC Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur gibi ayrı bir sosyal Güvenlik Kuruluşudur. Bu görüş YİBK ile (Yargıtay İBK 9.5.1983 E 1983/1 K 1983/1 RG 23.6.1983 18086) Dördüncü kol Sosyal Güvenlik Kurumu yerine geçen kuruluşlar niteliğini kazanmışlardır.

Geçici 20. maddeye göre kurulan Sosyal Güvenlik Vakıfları dördüncü bir sosyal güvenlik kuruluşu olduklarına göre bunlara ait vakıf senetleri teknik anlamda kanun değilse bile gördükleri işlev bakımından birer sosyal güvenlik kanunu gibidirler. Özel Sosyal Güvenlik Vakıflarının tamamı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Maliye ve Ticaret Bakanlıklarınca müştereken kontrol ve murakabe edilecektir.

506 sayılı kanunun 20.maddesine göre kurulan Özel Sosyal Güvenlik sandıkları ilk önce 11.5.1976 tarih 1992 sayılı kanunun 3. maddesiyle sosyal sigortalar kurumuna devredilmiş ancak devre ilişkin 3.madde Anayasa mahkemesince iptal edilmiş iptal kararı sonrası sözü edilen sandıklar tüzel kişiliklerini eskiden olduğu gibi devam ettirmişlerdir. 2005 tarihli 5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 23.maddesiyle bu sandıklar tekrar SSK devredilmiştir. Anılan 23.maddenin birinci fıkrasına göre sandığın tüm aktifi pasifiyle birlikte tüzel kişiliğinin de devredilip devredilmediği açıkça anlaşılamayan anılan fıkra lafsına ve amacına uygun olarak yorumlandığında sandığın tüzel kişiliğinin korunduğu devredilenlerin aktif sandık üyeleri ile birlikte sandıktan gelir veya aylık alanlarla bunların hak sahiplerinden oluştuğu sonucuna varılması anlaşılmaktadır. Gerçekten de özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olan sandığın yasa hükmü gereğince bir başka kuruma devredilmek suretiyle tüzel kişiliğine son verilmesi Anayasaya aykırı olabilirdi.

Cumhurbaşkanının başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi Bankacılık kanununun 23.maddesinin birinci fıkrasını iptal etmiştir. 5411 sayılı Bankacılık kanununun sandıkların devri ile ilgili geç.23.maddesi 5510 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. 16.5.2006 tarih 5502 sayılı kanunun geç.6. maddesi 5754 sayılı kanunla değişik geç. 20 madde hükümleri sonraki tarihi taşıdığından az önce belirtilen 6.madde de yürürlükten kalkmış sayılır.

5510 geç.20 madde yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde SS kurumuna devredilmiş sayılırlar ve kanun kapsamına alınırlar maddesi yasal süre dolduğundan ve devir gerçekleşmediğinden Bakanlar Kurulu Kararı ile 2 yıl uzatılabilir hükmü getirilmiştir. Söz konusu üç yıllık süre 8.5.2011 tarihinde ek iki yıllık süre 8.5.2013 tarihinde 6283 sayılı kanun ve 5510 sayılı kanunla yapılan düzenleme ile 2013/4617 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 8.5.2015 tarihine kadar uzatılmıştır.

Sonuç Olarak; Özel Emekli Sandıklarının SGK devri bilinmeyen bir tarihe ertelenmiştir. SGK ve Sayıştay devire esas olacak yüzde 9.8 olarak belirtilen teknik faiz oranının nominal faiz oranı olarak anlaşılması bu itibarla da nominal faizden enflasyon oranının arındırılması ile bulunacak reel faiz üzerinden hesaplanması gerektiğini belirtirken Özel Emekli Sandıkları bu oranın reel faiz olduğunda ısrar etmektedirler. Vakıf-Sandıkların iddia ettiği gibi reel faiz olduğunun kabul edilmesi halinde sandıkların Sosyal Güvenlik sistemine o tarih itibarıyla 54.5 milyar lira ilave yük getireceği bununda Sosyal Güvenlik sisteminin mali yapısının sürdürülebilir olmaktan çıkaracağı görüşü vurgulanmıştır.

Raportör: 
SUNGUROĞLU Ayşe Muzaffer, Garemder Yönetim Kurulu Başkanı
Kaynakça:
TAŞCIOĞLU Abdullah, TBB 1998 208 sayılı yayın TBB ve TCMB yayınları
ŞENOL Murat, ‘’2022 Yılı Sonu İtibariyle Banka Özel Sandıklardaki Son Durum’’ Banka Vitrini Mart 2023
DEDE Av. Metin, Garemder Hukuk Danışma Kurulu Üyesi
TENGİZ Yıldız,  Akbank Emekli Derneği Denetim Kurulu Üyesi
ÇINAR Semih Ata, İş Bankası Emeklileri Hakları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
BARÇIN Hilmi Bahadır, “Banka Sandıklarının Devri SGK’nın Bütçe Dengesini Bozar mı?”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Şubat 2011.
ÇİTÇİ Bülent, “Sosyal Güvenlik Sisteminin Yeniden Yapılandırılması: Vakıf Sandıkları” Yaklaşım, Sayı:205, Ocak 2010.
ERASLAN Av. Eyüp, “Banka Personel Sandıklarının Geleceği”, İstanbul Barosu
Dergisi, Cilt:86, Sayı:2012/1, Ocak-Şubat 2012.
BANK-SEN, Banka Sandıkları Raporu Kasım 2012
Levine ve Zervos, 1998: 537-558
ASLANKÖYLÜ Av. Resul, Yargıtay Üyesi Sosyal Sigortalar Kanunu Kitabı

Bu rapor yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz.

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu
Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı

GAREMDER- GARANTİ BANKASI EMEKLİLERİ DERNEĞİ | Facebook

GAREMDER – Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği (@garemder) 

***************

EK OKUMA RAPORLAR:

RAPOR NO: 1

RAPOR NO: 2

RAPOR NO: 3

TÜRKİYE’DEKİ ÖZEL SOSYAL GÜVENLİK SANDIKLAR RAPORU-2024

 

 

 

Okumaya devam et

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu

TÜRKİYE’DEKİ ÖZEL SOSYAL GÜVENLİK SANDIKLAR RAPORU (3)

Yayınlanma:

|

Mevcut Özel Sandıklar (2024)

1. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Memur ve Hizmetlileri Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı
2. T.C.Ziraat Bankası A.Ş. ve T.Halk Bankası A.Ş. Mensupları ve Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı
3. Türkiye Garanti Barkası A.Ş. Memur ve Müstahdemleri Emekli Sandığı Vakfı
4. Akbank T.A.Ş. Mensupları Tekaüt Sandığı Vakfı
5. Türkiye Sınayi Kalkınma Bankası T.A.Ş.Memur ve Hizmetlileri Emekli Sandığı Vakfı
6. Şekerbank T.A.Ş. Memur ve Hizmetlileri Sigorta ve Emekli Sandığı Vakfı
7. Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.Memur ve Hizmetlileri Emekli Sandığı Vakfı
8. Türkiye İş Bankası A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı
9. Fortis Bank A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı
10.Türkiye Halk Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı (Pamukbank Sandığı)
11.Esbank Eskişehir Bankası T.A.Ş. Mensupları Emekli Sandığı Vakfı
12.Milli Reasürans Mensupları Emekli Sandığı Vakfı
13.Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Mensupları Emekli Sandığı Vakfı
14.Türkiye Genel Sigorta A.Ş. Memur ve Hizmetlileri Emekli Sandığı Vakfı
15.HDI Sigorta /Liberty Sigorta A.Ş. (Şeker Sigorta) Personeli Sigorta Ve Yardım Sandığı Vakfı
16.Türkiye Odalar ve Borsalar ve Birilik Personeli Sigorta ve Emekli Sandığı Vakfı

ÖZEL SANDIKLARDAKİ GÜNCEL DURUM

Özel sandıkların SGK’ya devredilmesi ile ilgili görünürdeki amaca baktığımız zaman karşımıza 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve bu çerçevede yapılan değişiklikler çıkmaktadır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce, 2006 yılında çıkarılan bir başka düzenleme olan 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile daha önce üç farklı kuruma bağlı olarak sunulan sosyal güvenlik hizmetleri
tek bir çatı altında birleştirilmiştir. Bu değişikliğin gerekçesi olarak “sigorta hak ve yükümlülüklerinin eşitlendiği, mali olarak sürdürülebilir tek bir emeklilik ve sağlık sigortası sisteminin kurulması” gösterilmiştir. 5502 ve 5510 sayılı kanunlarla aynı zamanda “dağınık bir halde yürütülen sosyal yardımların merkezi olarak izlenebildiği ve objektif yararlanma ölçütlerine dayalı bir sosyal yardımlar sisteminin oluşturulması” da hedeflenmektedir.Bu gerekçeler,güncel yasa ile sandıkların SGK’ya devir işleminin görünür gerekçeleri arasında yer almaktadır.16 özel sandığın, güncelde SGK ya devrinin gerçekleşmesini öngören devir kararı süresiz olarak Cumhurbaşkanlığı yetkisine bırakılmıştır.

ÖZEL SANDIKLARIN GELİŞİM SÜREÇLERİ

1964 YILI

Ülkemizde özellikle banka ve sigortacılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların çalışanlarının sosyal güvence mevzuatı 1964 yılında çıkartılan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile gerçekleştirilmiştir.Bu kanuna eklenen Geçici 20. Madde ile birlikte ”Bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunla rın teşkil ettikleri birlikler personelinin malûllük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım
yapmak üzer e, bu kanunun yayımı tarihine kadar tesis veya dernek olarak kurulmuş bulunan sandıklar…” söz konusu maddede belirtilen şartları yerine getirmeleri durumunda, ilgili sandık ve teşekküllere bağlı çalışanlar 506 sayılı kanunun kapsamı dışında tutulmuştur. Dolayısıyla bu düzenlemeyle bu sandıkların özel sosyal güvenlik kurumu gibi faaliyet yürütmeleri mümkün hale gelmiştir. Yine ayn düzenlemeyle ilgili olarak, sandıkların “iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm, eşl erin analık, eş ve çocuklarının hastalık hallerinde, en az bu kanunda belirtilen yardımları sağlamaları” koşulu getirilmiş ve sandıklara tabi çalışanların yasadan kaynaklanan hak ve kazanımlardan mahrum kalması engellenmiştir.

Bu bağlamda çalışanlar yüksek ve fazla primler ödemişler ayrıca özel ve limitsiz sağlık koşulları sağlanmış ve ayrıca diğer kamp/lokal gibi sosyal haklarla emekliliklerinde de yatırmış oldukları primlere karşılık SSK çalışanına göre yüksek ikramiye ve maaşlar almışlardır.

1976 YILI ve Sonrası

18 özel sandığın, ilk kez 1976 yılında yapılan yasal düzenlemeyle ulusal sosyal güvenlik sistemine devri kararı alınmıştır. Ancak düzenleme, o dönemde Anayasa Mahkemesi tarafından Söz konusu düzenleme, yurttaşların sosyal güvenlik hakkına sahip olduklarını belirten ve Anayasa’nın 2. Maddesinde ifade edilen sosyal hukuk devleti ilkesine, yine Anayasa’nın 48. ve 53. Maddelerine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından oy çokluğu ile iptal edilmiştir.
Sonraki yıllarda da devir ile ilgili benzer yasal düzenlemeler yapılmış ve geçici  20.maddenin kaldırılması ile 506 sayılı kanuna tabi olmaları istenmiş , ve yine Anayasa Mahkemesi kararlarıyla Anayasa’nın 2. Maddesinde ifade edilen “sosyal hukuk devleti” ilkesine aykırı bulunarak oy birliğiyle düzenleme iptal edilmiştir.Mahkemenin verdiği kararda, sosyal güvenlik kurumlarının tek bir çatı altında toplanması görüşüne karşı
durulmamaktadır. Bununla birlikte, söz konusu sandıkların mensuplarına 506 sayılı kanunla sağlanan yararların üzerinde imkanlar sağlandığı ve devir işlemiyle mensuplara sağlanan yararların yeterince güvence altında olmadığı fikrine yer verilmiştir. Ayrıca sandıklardan yararlanan hak sahiplerinin geçiş süreciyle birlikte gelir kaybına uğrayacakları ve bu kişilerin haklarının korunmasının hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu vurgulanmış olup devir gerçekleştirilmemiştir.

2008 YILI

En son devir konusu 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile gündeme geldi. 17.04.2008 tarihinde kabul edilen 5754 sayılı yasa’nın 73. Maddesi ile 5510 sayılı yasaya Geçici 20. Madde eklenmiştir. Bu değişiklikle “506 sayılı Kanunun Geçici 20 nci maddesi kapsamındaki bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler personeli için kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri ile aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahipleri herhangi bir işleme gerek kalmaksızın bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilerek bu Kanun
kapsamına alınır. Üç yıllık süre Bakanlar Kurulu kararı ile en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Devir tarihi itibarıyla sandık iştirakçileri bu Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar.” hükmü yer almıştır.

Bu gelişme yaşanırken, Anayasa Mahkemesi de, 5754 sayılı Kanun’la eklenen Geçici 20. Madde’nin, Anayasa’nın 2. Maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle açılan davayı 30.03.2011 tarihinde sonuçlandırmıştır. 28.12.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre, “kural kapsamındakilerin aylık ve gelir farklarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmeye devam edilmesi zorunluluğunun bulunması ve
vakıf senedinde bulunmasına rağmen karşılanmayan diğer sosyal haklar ile ödemelerin yalnızca sandıklar tarafından değil,aynı zamanda sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlarca da ödenmesi öngörüldüğünden, kural kapsamındakilerin haklarının korunmadığı söylenemez” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca “sandık iştirakçilerinin, aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahiplerinin, 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılacağının öngörülmesi nedeniyle kural, anılan kişilerin sosyal güvenlik haklarını da ortadan kaldırmamaktadır” ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi, önceki kararların aksine, banka sandıklarının SGK’ya devredilmesinin herhangi bir hak kaybına yol
açmayacağını; sandık kapsamında olanların müktesp sosyal güvenlik haklarının korunacağını öne sürmüştür.
Böylece Anayasa’ya aykırılık iddiası oy çokluğu ile reddedilerek sürecin önündeki hukuki engel ortadan kaldırılmıştır. Bu durum, aynı zamanda banka sandıklarının devredilmesinden kaynaklanacak hak kayıplarına karşı verilecek mücadelenin sadece hukuk mücadelesi ile sınırlandırılamayacağının da bir göstergesi olarak görülebilir. Gözönüne alınması gereken durum, banka sandıklarının mensuplarına
sağladığı hizmetlerdir. Şu an itibariyle banka sandıklarının neredeyse tamamı mensuplarına, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile sigortalılara sağlanan hizmetlerin ötesinde olanaklar sağlamaktadır.
Bu durumun gerektirdiği ek finansman ise sosyal güvenlik hakkının bir parçası olarak değil; ek bir maliyet olarak görülmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin daha önce verdiği iptal kararlarında ‘sosyal hukuk devleti’ ilkesine vurgu yapılması bu bağlamda oldukça önemlidir.
Devir esaslarını düzenleyen 5510 sayılı yasanın Geçici 20. Maddesi halen yürürlüktedir ve on binlerce banka emekçisinin nasıl bir sosyal güvenlik sistemine tabi olacağını büyük ölçüde belirleyecektir. Öncelikle devir tarihi itibariyle sandık iştirakçisi olanlar, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacaklardır.

4 (a) kapsamında sayılanlar genel olarak “hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanları” kapsamaktadır.
Devir henüz gerçekleşmemiş olmasına rağmen, sandık kapsamında gelir veya aylık alanlar açısından ise gelir artışlarını sınırlandıran bir düzenleme yer almaktadır. Buna göre, “30/4/2008 tarihinden itibaren, sandıklarca bağlanmış/bağlanacak olan gelir veya aylıklara yapılacak artışların, 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir veya aylıklara yapılan artışlardan daha fazla olamayacağı” açıkça belirtilmiştir.
Bu şekliye sandıklar SSK oranları üzerinde zam yapma olanağı bulamamakta, vakıfların emekli üyeleri, vakıflar mevzuatından ve tüzüklerinden kaynaklı ayrıca fazla ödemiş oldukları primleri konusunda emeklilik müksetep haklarından yoksun kalmaktadırlar.
Banka sandıklarına tabi olanlar açısından muhtemel mağduriyet başlıklarından birisi, vakıf senedinde yer alıp sandıklar tarafından karşılanan hizmetlerin SGK’ya devrin ardından nasıl sağlanacağına ilişkindir.
Bu konuda Geçici 20. Madde’de “vakıf senedinde bulunmasına rağmen karşılanmayan diğer sosyal hakları ve ödemelerin, sandıklar ve sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlarca karşılanmaya devam edileceği belirtilmiştir.” Yine bu kapsamda bankalar tarafından yapılacak finansal transferlerin Bankacılık Kanunu’nda yer alan kısıtlamanın dışında bırakılması esas alınmıştır. Bu düzenlemeye bakıldığı zaman, SGK tarafından karşılanmayan hizmetlerin ilgili sandıklar ve sandık iştirakçilerinin çalıştığı bankalar tarafından karşılanmaya devam edileceği iddia edilmektedir. Dolayısıyla bu madde ile “kağıt üzerinde” herhangi bir mağduriyetin yaşanmayacağı tahmin edilmektedir.
Oysa ki aynı yasa ile bir yandan sandıkların her ne kadar taahhütlerinin devredileceği iddia edilse de SGK’ya devir sonrasında sadece tüzel kişiliğini koruyan ve bir sosyal güvenlik kurumu olma vasfını yitirecek sandıkların sağlık başta olmak üzere bu tür ek sosyal hak ve ödemeleri gerçekleştirmekten mahrum kalacağı açıktır.

Ayrıca, İlgili vakıfların tamamının SGK’ya devirin bekletildiği ortamda halen yürürlükte olan 1964 yılı 506/ 20 kanununun ilgili maddesi gereği iflas etmiş vakıfların SGK’ya aktifi ve pasifi ile devrolacağı belirtilmiş ancak garantörün ve kefili hazinenin, vakıf üyelerimin müktesep haklarını korumayan düzenlemesi bulunmaktadır.
17.04.2008 tarihli 5510sayılı kanunun geçici 20 maddesine göre kanunun tarihi itibariyle, olası devirde vakıf tüxüklerindeki maaş zamları dışı diğer sağlık dahil hakların korunması gerektiği halde bazı vakıf tüzüklerinde ve ilgili yönetmeliklerinde tadile gidilmiş olmasının yarattığı mağduriyet bulunmaktadır.
Ayrıca ilgili kanun 17.04.2008 öncesi ve sonrası çalışan ve emekli girişlilerin müktesep haklarını da gözardı etmiştir. Böylesi bir durumda, bankaların kendi karlarından fedakarlık yaparak söz konusu sandıkları ayakta tutmalarını beklemek ise gerçekçi olmaktan uzaktır. Dolayısıyla yeterli kaynağa sahip olmayan sandıkların tasfiyesi ve mağdur edilmesi anlamına gelmektedir.
Garantörün bilançosunda bulunan sandıkların vakıflarının sürdürülebilir bilançoya sahip olması başta çalışan/emekli dengesinin bozulması nedeniyle zor görünmekte ve belirsiz bir gelecek söz konusudur.
Bankacılık Kanunundaki bazı maddelerle de çelişkili olan ilgili SSK kanunu ile,Bankacılık kanununda bankaların garantörlüğü de 2005 de kaldırılmış ancak itirazlar ile 2008 de yeniden sisteme girmiştir.
Vakıflar mevzuatına da bağlı olan bu sandıkların gerçek aktüeryalarının tespiti ve tüm yıllar bazındaki aktif pasifleri ile de vakıfların sürdürülebilir olup olmadığı veya ne süreyle yaşayabilecekleri belli değildir.

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu
Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı

GAREMDER- GARANTİ BANKASI EMEKLİLERİ DERNEĞİ | Facebook

GAREMDER – Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği (@garemder) 

***************

EK OKUMA RAPORLAR:

RAPOR NO: 1

ÖZEL BANKA SANDIKLARI SOSYAL GÜVENLİK RAPORU / 2024

RAPOR NO: 2

TÜRKİYE’DEKİ BANKACILARIN YETKİLERİ, SORUMLULUKLARI VE MÜKTESEP HAKLARI RAPORU-2024

 

 

Okumaya devam et

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu

TÜRKİYE’DEKİ BANKACILARIN YETKİLERİ, SORUMLULUKLARI VE MÜKTESEP HAKLARI RAPORU (2)

Yayınlanma:

|

Ülkemizdeki sosyal güvenlik sistemi içinde bankacılar 5510 sayılı kanun ile SSK sisteminde çalışan bazında ancak niteliği farklı olan 1964 yılı 506/20 sayılı kanun ile vakıflar mevzuatı ile çalışmaktadırlar.

Bu farklılığın nedeni öncelikle hizmet sektöründe kamusal bir işin niteliği ve yıpranma payı olmuştur. Şöyleki;

1) Bankalar anonim şirket olarak kurulmuş olmasına ragmen, çalışan bazında ‘’Bankacılık Kanunu’’ na tabidirler.A.Ş. çalışanı olduğu halde, çalışanın temsil, yetki, sorumluluk ve iş akışının belirlendiği tek kanundur.Olağanüstü sorumluluk içeren karma hukuk sistemine tabidirler.

Bankacılar ülke endüstrisine yön veren çalışanlardır.Alınan yetki sorumluluk yıpranma payı ve en önemlisi alınan risk, kanunlar önünde bankacıları tek tek sorumlu tutarak ülkenin tüm sektörlerinde en üst finansal koordinatörü olarak yetkilendirmiştir.

Dolayısıyla öncelikle tüzüklerimizdeki çalışan niteliğimizin “ devlet memuru “ olmasına rağmen SSK işçi statüsü olmasına çevrilmesi müktesep hak kaybıdır. Bankacılar için ayrı bir sosyal güvenlik kanunu ile güvenceye alınmalıdır.

2) Çalışanlar, ödedikleri primlerle özel sandıkların vakıflarının üyeleri olarak müktesep hakka sahip olmuşlardır.
Vakıflar Mevzuatı yönünden,özel sağlık hizmeti ve ödedikleri primler yönünden tüzüklerine bağlı emekli ikramiyeleri,emekli maaş bağlama oranları ve yıllık zamları,ayrıca teknik bilançosu artıdan gelirleri ve sosyal hakları,garantör kurumun ek destekleri bulunmaktadır.

BANKACILIK

Bankacılık ülkelerin tüm sektörlerininin lokomotifi olan kamusal bir hizmet  sektörüdür.
Ekonomik büyüme bütün ülkeler açısından oldukça önemlidir. Ülke ekonomilerinin temel hedefleri arasında yer alan ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi ve bunun yanında büyümenin sürdürülebilir kılınması gereklidir.
Yapılan analiz sonucu, bankacılık sektörü gelişimi ile ekonomik büyüme, sermaye birikimi ve verimlilik artışı arasında pozitif ve güçlü bir ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca, banka kredilerinin sermaye birikimini ve verimlilik artışını pozitif yönde etkilediği tespit edilmiştir
Finansal aracılık yapma, likidite sağlama, kredi talep edenleri değerlendirme ve izleme, gelir ve servet dağılımını etkileme, para politikalarının etkinliğini arttırma ve ulusal ve uluslararası ticareti geliştirme bankaların ekonomik sistem içindeki en önemli işlevlerindendir
Bankacılık Sektörünün Ekonomik Büyüme Üzerindeki ihtiyaçların karşılanmasında  önemli bir rol üstlenerek beşeri ve istihdam gelişimine katkı sağladığı hem de uzun vadede yatırımlara kaynak oluşturarak üretimi arttırmak suretiyle reel GSYİH’yı  attırmada yardımcı olduğu görülmektedir.

TÜRKİYE’DE BANKACILIK

Ülkemizde finansal istikrardan sorumlu kurumlar; sistemik riskin takibi ve yönetimi kapsamında özellikle makro riskleri azaltıcı politikalar uygulayarak çeşitli tedbirler almaktadır.
Söz konusu kurumlar ve finansal istikrarın sağlanması ile ilgili görev, yetki ve sorumlulukları şu şekildedir:

Merkez Bankası

Fiyat istikrarı ve finansal istikrar çerçevesinde para ve kur politikası ve ödeme sistemleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Bankalar ve finansal holding şirketleri ile finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin düzenlenme ve denetlenmesi

Hazine Müsteşarlığı

Kamu finansmanı ve mali politikalar ile sigortacılık şirketlerinin düzenlenme ve denetlenmesi

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)

Sermaye piyasası ve aracı kurumların düzenlenme ve denetlenmesi

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)

Tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması ile bankaların çözümlenmesi diğer yandan, Hazine Müsteşarlığı, BDDK, SPK, TMSF ve Merkez Bankası’nın imzaladığı çeşitli iş birliği ve bilgi paylaşımı protokolleri de; bu kurumlar arasındaki işbirliği, koordinasyon ve bilgi paylaşımını artırmaktadır. Bu iş birliği; finansal istikrarın sağlanması ve korunması ile sistemik riskin izlenmesi ve yönetimi konularında katkı sağlar.

Türkiye’de kurulacak bir bankanın mutlaka anonim ortaklık biçiminde olması gerekir. Bu bakımdan bankalar da, kuruluşlarında, esas sözleşme değişikliklerinde, sermaye artırımlarında önce Türk Ticaret Kanunu’nun anonim ortaklıklar hakkındaki düzenlemelerine; yanısıra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın iznine tabidirler. TTK.’nun anonim şirketler ile ilgili hükümlerine, diğer yandan ise, Bankacılık Kanunu’na tabi
bulunmaktadırlar. Ayrıca anılan kanunlarda açıklık bulunmayan hallerde, genel hukuki hükümler caridir.

TÜRKİYE’DE BANKACILAR

Bankacılar bu fonksiyonlarını yerine getirmeye çalışırken, bir yandan modern işletmecilik yöntemlerine uygun hareket etmek, diğer yandan da tabi olduğu mevzuata uymak zorundadır. Bu çerçeve dahilinde temsil yetkisini kullanmak durumunda olan banka çalışanının mer’i hukuktaki yetki ve sorumluğu çok yönlü ve çok fazladır.

Karma hukuk mevzuatına tabi çalışan bankacıların görev yetki ve sorumluluğu, olağanüstü sorumluluk içeren mevzuata dayalıdır.

Ayrıca, manuel bankacılıktan otomasyona geçişi gerçekeştiren dönem bankacıları, tüm bilgi ve yetkinliklerini sisteme entegre ederek ülkemizin büyümedeki hızını çok fazla yükseltmişlerdir.

Anonim şirket statüsünde kurulan bankalar, hizmet sektöründe olması nedeniyle banka çalışanlarının oluşturduğu bir kurum olup çalışanların yukardaki yetki ve sorumlulukları ise tüm yukardaki kurumların çalışma esasını belirleyen;

‘’Türkiye’de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubeleri, finansal holding şirketleri, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bunların faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir. Özel kanunlarla kurulmuş olan bankalar hakkında da kanunlarında yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanunhükümleri uygulanır’’

kapsamlı Bankacılık kanunu ile çalışan açısından hazırlanmış tek kanun olup bu bağlamda yönetim yapı ve çalışma süreçlerine ve ilkelerine ilişkin yönetmeliği ile belirlenmiştir.

Tüm vakıf tüzüklerinde görüleceği üzere, bankacıların maaşlar ve aylık bağlama kriteri aslında ve özünde SSK Çalışanı değil, ‘Devlet Memuru’ olarak belirlenmiştir. Yani aslında işin niteliği SSK Çalışanı değil Devlet Memuru veya bankacılara özel ‘’Özellikli İşci‘’ sosyal güvenlik sistemi kriteridir.

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu
Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı

GAREMDER- GARANTİ BANKASI EMEKLİLERİ DERNEĞİ | Facebook

GAREMDER – Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği (@garemder) 

***************

EK OKUMA:

ÖZEL BANKA SANDIKLARI SOSYAL GÜVENLİK RAPORU / 2024

Okumaya devam et

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu

ÖZEL BANKA SANDIKLARI SOSYAL GÜVENLİK RAPORU / 2024

Balka çalışan ve emeklilerin Sosyal Güvenlikteki EMEKLİLİK HAKLARI sorunun ele alan 4 rapor hazırladı. İlk Rapor olan ÖZEL BANKA SANDIKLARI SOSYAL GÜVENLİK RAPORU / 2024 kamuoyu açıklandı:

Yayınlanma:

|

2024 itibariyle 12 si Banka olan mevcut 16 Özel Sandık Vakıf üyelerinden topluluğunun yaklaşık yüzde 70 olan  bankacı emeklilerini temsil eden EMEKLİ BANKACILAR PLATFORMU üyesi olarak;

Amacımız yaklaşık 500 bin emekli/ çalışan bankacı vakıf üyesinin etkilenen aileleri ile en az 2/3 milyon kişinin müktesep haklarının geri alınması ve korunması ile gerekli yeni yasal düzenlemelerin yapılması ve banka vakıflarının mali ve idari yapısının hazinenin kefaletiyle, garantör kurumlarla sürdürülebililirliğinin sürekliliği sağlanmasıdır.

1) Bankacılık Kanunu/ Bankacıların İşalan Niteliği 

Bankaları banka yapan çalışanlardır ve ülke endüstrisine yön veren banka çalışanlarıdır.

Aldığımız yetki sorumluluk yıpranma payı ve en önemlisi aldığımız risk, kanunlar önünde banka çalışanlarını sorumlu tutarak ülkenin tüm sektörlerinde en üst finansal koordinatörü olarak yetkilendirmiştir.Bankacılar, ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü dahil olağanüstü sorumluluk içeren karma hukuğa tabidir.

TCBM işalan / emekli kriteri A.Ş. olmasına rağmen yüzde 51 hazine olmasından kaynaklı devlet memuru olmuşlardır.

Bankacıların görev ve yetki sorumluluğunun TCMB gibi, A.Ş çalışanı olmasına rağmen ve bankacılık kanunu ile kanunla belirlenmiş çalışanlar bazındaki tek kanun olması ve bizlerin sistemde esasen kamu görevi yaptığımızın gözardı edilerek niteliği farklı ve farklı göstergeler gerektiren bir işe dayalı haklarımızdaki mağduriyetidir.

Vakıf tüzüklerinde de görüleceği üzere maaşlar ve aylık bağlama kriteri aslında ve özünde SSK Çalışanı değil Memur’olarak belirlenmiştir.Yani aslında işin niteliği SSK Çalışanı değil Memur kriteridir. Aldığımız yetki ve sorumluluk ve eğitim bazlı göstergeler ile çalışırken olduğumuz gibi emeklilikte de göstergeler ile sosyal güvenlik uygulaması gerekmektedir.
Dolayısıyla öncelikle tüzüklerimizdeki çalışan niteliğimizin “memur“ olmasına rağmen SSK işçi statüsüne evrilmemiz kabul edilemez.
Bankacılar için ayrı bir sosyal güvenlik kanunu ile ‘’Özelikli İşci’’ olarak güvenceye alınmalıyız.

2) SGK Kanunu/Vakıflar Mevzuatı 

Ülkemizde, SSK, BağKur, Emekli Sandığı ve Vakıflara bağlı Özel Sandıklar ile 4 tip Sosyal Güvenlik Sistemi bulunmaktadır. Her ne kadar diğer sistemler, SGK olarak tek çatıda olsalar da her biri kendi kanunlarına bağlı çalışmaktadır. Garantörleri Hazinedir. Özel Sandıkların tabi olduğu mevzuat ise tüm maddi ve sosyal haklar SGK dan az olamaz şartı ile Vakıflar Mevzuatı olmuştur. Özel Sandıkların sosyal güvenlik kanunu yoktur. Kefaleti Hazine olmak üzere,garantörleri ilgili bankalar ve kuruluşlardır. Çalışan primleri ilgili sandıklarda toplanmaktadır.

Ancak 17.04.2008 yılında çıkan 5510 sayılı SGK Kanunun geçici maddesi 20’ye göre, vakıfların senetlerini maaşlar ve aylık bağlama oranları bağlamında kısıtlamıştır. Bir diğer anlamda SGK devri olmadığı halde  Vakıf tüzüklerini çalıştıramaz duruma getirerek devrolmadığımız halde devrolmuş uygulamaya neden olmuştur.

SSK, BağKur ve Emekli Sandığı dışında, niteliği farklı ayrı 4. kol Özel Sandıklar Sosyal Güvenlik Sisteminde olduğumuz göz önüne alınmalı hangi koşullarla SSK sistemine geçirildiği sorgulanmalıdır.

Halen geçerli olan 17.07.1964 tarihli 506 sayılı kanunun 20.maddesi ile 17.04.2008 kanununun geçici maddesi birbiri ile ötüşmemekte ilgili geçerli kanunların maddelerinden, maaş dışı özel ödeneklerin devrolduktan sonra vakıflar ödemeye devam edeceği bir diğerinde ise kanunda vakıflar aktifleri ve pasifleri ile SGK ya devrolur olarak belirtildiği için, tasfiye edilecek vakıfların özel ödenekleri nasıl ödeyecekleri de belli değildir.

Fazla ve yüksek ödediğimiz primlere dayalı emekli maaşlarımızda da bu kanun nedeniyle hak kaybı oluşmuştur.

Promosyon ve bayram ikramiyeleri konusu çoğu özel sandık vakıf emeklilerinde halen farklı uygulamada olsa da hukuk mücadeleri ile uygulamaya geçirilmiştir.

Sağlık koşulları da tüm vakıflarda geçmişte olmayan SGK bazlı normlar ile hemen hemen aynı uygulamaya geçmiştir. Vakıf senetlerine dayalı olması gereken emeklilere pozitif uygulamalar 2008 yasası ile korunmuş olmasına rağmen yasal olmayan tüzük değişikleri ve yönetmelikleri ile asgariye indirilmiştir.
Tasfiye protokolü gibi çalışan ve anayasal ve müktesep haklara aykırı ayrıca birbiri ile çelişen bu kanunların görüşmeye açılması beklenmektedir

3) Vakıflar/Aktüeryal Durum

Vakıflardaki çalışan/emekli dengeleri de bozmuş olup,vakıflar bünyelerini yaşatmak için yalnız bırakılmış, garantörlerin garantörlüğü belirsiz bir duruma getirilmiştir. Garantörün bilançosunda bulunan sandıkların vakıflarının sürdürülebilir bilançoya sahip olması başta çalışan/emekli dengesinin bozulması nedeniyle zor görünmekte ve belirsiz bir gelecek söz konusudur.
Vakıfların gerçek aktüeryalarının tespiti ile garantör kurumlarla sürdürülebilirliğin sürekliliği sağlanmalıdır.

SONUÇ /TALEPLER

1) Özel Sandıkların sosyal güvenlik kanununda geçici maddelerle olması
2) Mevcut mevzuatta bankacıların işalan niteliğinin değerlendirilmemiş olması,
3) 2008 yılı 5510 geçici 20 devir yasasında ilgili vakıf tüzükleri gereği müktesep maaşların ve abo nun devir gerçekleşmemiş olmasına ragman ssk zam oranları ile bağlayıcı hükmü nedeniyle yaşanan mağduriyet.
4) Fazla ödenmiş primler karşılığı emekli maaşlarının gerçek rakkamlarda olmaması,
5) SGK kapsamında uygulanan maaş promosyonu ve bayram ikramiyeleri,doğum borçlanması,intibaklar gibi haklar ile ilgili yoğun talep ve şikayetlerle hukuki yollarla mücadele etmek zorunda kalınması,
6) Mevcut 17.04.2008 tarihli 5510 sayılı kanuna göre ilgili tarihten öncesi ve sonrası çalışan ve emeklilerin müktesep haklarını gözardı etmiş olması
7) Fiili devir yapılmamış olmasına ragmen devir olmuş gibi uygulamalarda bulunulan bir kanunla uygulama yapılması, sosyal devlet,müksetep haklar ve eşitlik ilkesinin gözardı edilmesi
8) Sandıklardaki temel sorunlardan biri olan gerçek aktüeryal mali veriler bazında bilgi eksikliği,tamamlanarak garantör kurumlarla sürdürülebilir olmasınının sürekliliği net olmaması.
9) 1964 yılı 506/20 min yürürlükte olan maddesi ile iflas etmiş vakıfların SGK’ya devrinde vakıfların garantörününün kefilli hainenin müktesep haklarda devre dışı olması
10) Sağlıkta vakıf tüzükleri geçerli olmasına ve 2008 yılı 5510/20 yasası ile tüzük tadili olmaması gerektiği halde vakıf tüzüklerinde ve yönetmeliklerinde tadil yapılması

Bu bağlamda TBB nezdinde değerlendirme komisyonu kurulması ile aşağıdaki başlıklar bazında değerlendirme yapılması beklenmektedir.

1) Bankacıların Bankacılık Kanunu ile olan yetki ve sorumlukları bazlı işalan niteliğinin farklılığının tespiti ile mevcut yasal düzenlemelerin güncellenmesi
2) Sandıkların ilk kuruluş özelliklerinin emekli ve çalışanlarının müktesep haklarının tespiti ile başta maaşlar, ikramiyeler, sağlık ve sosyal olası hak kayıplarının güncellenmesi
3) Vakıfların gerçek teknik bilançolarının ve vakıflardaki vakıf üyelerinin haklarının değerlendirilmesii ile hazinenin kefaleti ile garantör kurumların vakıfların sürdürülebilir olmasının sürekliliği bazında gerekli yeni yasal düzenlemelerin yapılması

Ayşe Muzaffer Sunguroğlu
Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı

GAREMDER- GARANTİ BANKASI EMEKLİLERİ DERNEĞİ | Facebook

GAREMDER – Garanti Bankası Emeklileri Dayanışma Derneği (@garemder) 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.