Connect with us

BORSA

Sermaye piyasası ve borsa: AKP dönemi ve sonrası

Yayınlanma:

|

SPvBnın sürdürülebilir” bir gelişme patikasına girmesi için ülkenin makro siyasi ve ekonomik ortamının istikrara kavuşması, öngörülebilirliğin mümkün olması ve hukuk sisteminin bağımsız ve hızlı bir şekilde işlemesi en gerekli ön şartlar.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş Depreminden hemen sonra SPK önünde bir açıklama yapmış, depremin ilk günlerinde Borsa’nın açık kalması ve hisse senedi fiyatlarının keskin düşüşünden dolayı zarar eden depremzedeleri kastederek “zarar eden, soyulan bütün depremzedelere paralarının iade edilmesi gerektiğini” vurgulamış, “Yeter artık. Bu ülkede herkes soyulacak mı? Herkes soyulduğu zaman seyirci mi kalacağız? Seyirci kalmayacağız. Burada bulunmamın temel nedeni bu!” ifadesini kullanmıştı.

Kılıçdaroğlu son birkaç yıl süresince Türk sermaye piyasalarında yaşanan çeşitli usulsüzlük, manipülasyon ve küçük yatırımcıları zarara uğratan uygulamalar gibi konuları gündeme taşıyan birçok açıklama yaptı. Kasım 2022’de sosyal medya hesabından yaptığı bir başka açıklamada ise “Doları baskılamak için gece saatlerinde kamu bankaları birbirine Dolar-TL al sat yapıyorlar. Şimdi benzer bir hareketi borsada da görüyoruz. Belli aracı kurumlar üzerinden bazı şirketlerin değerini bilerek şişiriyorlar. Bu işledikleri suçların hesabı sorulacak. Sonra ’emir geldi, yaptım’ demek yok. Benden söylemesi” demişti.

Görüldüğü üzere, Sermaye Piyasası ve Borsa (SPvB) son yıllarda, daha önceki dönemlerde olmadığı kadar Türk siyasi yaşamının da gündemine girdi ve özellikle muhalefet partilerinin odağında oldu. Bunun bir nedeni AKP iktidarının son yıllarında iyice artan usulsüz ve manipülatif uygulamalar ise diğer önemli bir neden gittikçe çoğalan sayıları nedeniyle sermaye piyasası yatırımcılarının artık toplumda belirli bir ağırlığa sahip olmaları oldu. Buradan yola çıkarak, artık ekonomi politikaları oluşturulurken ve uygulanırken SPvB’nın da eskisinden çok daha belirgin bir şekilde dikkate alınması gerektiğinin altını çizmek yanlış olmayacak.

SPvB, bankacılık sistemini tamamlayan bir yatırım/finansman sistemidir. Bu iki finansal alt-sistem her ekonominin vazgeçilmez unsurları olup sundukları her biri değişik ihtiyaçlara cevap veren finansal araçlarla ekonominin çarklarını döndürürler. Sağlıklı bir ekonomide bu iki ana yatırım ve finansman mekanizmasının da bulunması, farklı araç ve hizmetler sunması ve en önemlisi bunların kurallara uygun, şeffaf ve etkin bir şekilde işlemesi beklenir.

Finansal piyasalar risk ve getiri üzerine kurulmuş, hızlı hareket eden, bu nedenle de duyarlılıkları son derece yüksek piyasalardır. Ayrıca, bu piyasalar tasarruf açığı olan Türkiye gibi ülkeler için daha da büyük öneme sahiptir çünkü kıt olan tasarrufların daha rasyonel ve etkin bir finansal sistem içerisinde artırılması ve en etkin şekilde ekonominin ihtiyaçlarına sunulması gerekir.

AKPnin son beş senesinde halka arzlarda siyasi amaçlarla zaman zaman piyasa normlarının dışına çıkılarak piyasaya çıkmaması gereken yapıdaki nispeten küçük şirketlere halka arz imkânı verildi. Bunların bir kısmı daha sonra battı ve küçük yatırımcılar zarara uğratıldı.

AKP ve SPVB

AKP’nin iktidardaki ilk 10 yılı aslında SPvB’nın gelişmesi için gerekli makro ekonomik ortamı fazlasıyla sunmuştu. AKP iktidara geldiğinde ekonomide 2001 krizi sonrası yapısal reformlar yapılarak ve İMF programı devreye alınarak istikrar sağlanmış, AB adaylığı ile oldukça olumlu bir siyasi ortam oluşmuştu.

Küresel likiditedeki olağanüstü artış da Türkiye lehine çalışıyordu. Ancak, bir yandan AKP’nin daha önemli önceliklerinin söz konusu olması, diğer yandan yurt dışından sağlanan ucuz ve uzun vadeli finansmanın cazibesi SPvB’nın ciddi bir biçimde AKP gündemine girmesini 2012’ye kadar erteledi.

2012 sonlarına doğru yeni bir Sermaye Piyasası Kanunu çıkarılarak SPvB için çeşitli reformlar ve hedefler açıklandı. İlgili başka alanlarda da bazı yenilikler yapıldı. Bu kapsamda üç önemli adım atıldı. Borsa İstanbul Projesi, İstanbul Finans Merkezi ve BES reformu. Borsa İstanbul Projesi, ilk aşamada İMKB ile İstanbul Altın Borsası’nın birleştirilmesiyle başlayıp, bir süre sonra İzmir’de faaliyet gösteren Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası’nın da bu oluşuma katılması ve Borsa İstanbul bünyesinde enerji piyasasıyla ilgili mali araçların işlem göreceği bir piyasanın kurulmasıyla yaşama geçirildi.

Böylece bütün finansal borsaların ve piyasaların aynı çatı altında faaliyet göstereceği bir yapı kuruldu. Aynı dönemde İstanbul Finans Merkezi projesi büyük bir tantanayla kamuoyuna sunuldu, ayrıca Bireysel Emeklilik Sisteminde (BES) önemli değişiklikler yapıldı.

Beklendiği üzere bir gayrimenkul geliştirme projesinden öteye gidemeyen İstanbul Finans Merkezi bir kenara bırakılırsa bu dönemin en önemli ve SPvB’ya uzun vadede en önemli katkıyı sağlayacak yeniliği getirilen yeni BES düzenlemesi oldu. Bu değişiklikle BES kapsamı genişletildi ve yüzde 25’lik Devlet katkısı (bu katkı daha sonra yüzde 30’a çıktı) yaşama geçirildi. Bu sayede yıllardır eksikliği hissedilen yerli kurumsal yatırımcı unsuru BES fonları kanalıyla Türk finansal sistemine girmiş oldu.

Bu düzenlemeleri izleyen, AKP’nin tek adam rejimine doğru kuvvetli adımlarla ilerlediği yaklaşık 5 yıllık dönemde sık sık SPvB ile ilgili kurumların üst yönetiminde görevden almalar ve yeni atamalar görüldü ama SPvB’ya yönelik hiçbir ciddi adım atılmadı. Ayrıca bu dönemde yavaş yavaş büyüyen BES fonları dışında piyasalarda önemli bir gelişme de yaşanmadı. Dolayısıyla, sermaye piyasasının finansal sistem içerisindeki payı da büyük ölçüde sabit kaldı.

Halkın neden hâlâ ülkenin kısıtlı döviz rezerviyle ithal edilen altına bu kadar yüklü tutarlarda yatırım yaptığını sorgularken bütün bu güven kırıcı politika, söylem ve eylemleri anımsamak gerekiyor.

Özellikle 2018 yılından itibaren rejimin değişerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte ekonomide “kötü yönetim” kalıcı hâle gelip dengeler bozulurken finans sektörü de bundan fazlasıyla nasibini aldı. Burada bankacılıkla ilgili sorunlara girmeyip SPvB üzerinde duracağım. Bu dönemde AKP’nin SPvB’ya ilişkin yanlışları şu alanlarda yoğunlaştı:

  • Genel olarak her alanda ve kurumda yaşanan ve Kahramanmaraş Depremiyle birlikte zirveye çıkıp çok daha görünür hâle gelen liyakatsiz, beceriksiz ve itaat etmekten başka hiçbir özelliği olmayan kişilerin kurumların üst yönetimine getirilmesi olgusu SPvB için de geçerli oldu. Atamalarda kurumların veya piyasanın iyi yetişmiş nitelikli elemanlarına değil eş, dost ve partili kişilere öncelik verilerek nepotizmin en uç örnekleri sergilendi. (Bu konuda geçen yıl yazdığım “Savrulan Kurumlar ve SPK” başlıklı yazımı okumanızı tavsiye ederim).
  • Halka arzlarda siyasi amaçlarla zaman zaman piyasa normlarının dışına çıkılarak piyasaya çıkmaması gereken yapıdaki nispeten küçük şirketlere halka arz imkânı verildi. Bunların bir kısmı daha sonra battı ve küçük yatırımcılar zarara uğratıldı. Ayrıca siyasi motifle veya bireysel çıkar karşılığı bazı şirketlerin halka arzda bulunduğuna dair iddialar ortaya atıldı.
  • Değişik zamanlarda ve farklı yollarla hükümet üyeleri fiyat oluşumuna müdahale edecek şekilde söylemler veya eylemlerle Borsada adil ve şeffaf fiyat oluşumunu bozdu. Son olarak deprem sırasında Borsa’nın kapatılmasını takip eden dönemde Varlık Fonu’nun devreye sokularak 1 milyar dolar gibi bir kaynakla piyasanın destekleneceğine dair söylemler ve kamu aracı kurumları kanalıyla yapılan alımlar piyasaya güveni daha da bozdu.
  • SPvB’daki bazı üst düzey yöneticilerin yolsuzluklara bulaştığına dair ciddi iddialar ortaya atıldı. Usulsüzlük, yolsuzluk veya piyasa bozucu eylemlerle ilgili birçok olayın üzerine gidilmedi. Borsa’da manipülasyon konusu birçok kez gündeme geldi, özellikle fiyatların yükselmesi yönündeki manipülasyonlar görmezden gelinerek adeta desteklendi. Bu konularla ilgili muhalefetin verdiği önergeler TBMM’de her defasında reddedildi.

Yapılan bu ciddi hatalar ve usulsüzlükler yanı sıra izlenen yanlış ekonomi politikaları ve perde arkasından örtülü bir şekilde alınan ve ekonomik mantığa uymayan birçok karar aslında bu piyasaların uzun vadede yerli ve yabancı yatırımcılar nezdinde güvenirliğini son derece olumsuz etkiledi.

Türk tahvil ve hisse senetlerine büyük tutarlarda yatırım yapan yabancı portföy yatırımcıları neredeyse tamamen piyasadan çıktı. Faizlerin düşürülmeye başlandığı Eylül 2021’den itibaren Borsa’daki bakiyeli hisse senedi yatırımcı sayısının 2.41 milyondan 4.07 milyona çıkması bile hükümetin cari ekonomik koşullarda başka seçeneği kalmamış olan yatırımcılara “manipülatif” bir şekilde borsayı işaret etmesi sayesinde gerçekleşti.

Kazanırken herkesi mutlu eden ama bir şekilde yükseliş trendinin tersine dönüp zararların oluşacağı süreçte birçok yatırımcının canını yakabilecek bu tür yönlendirmelerin etkisi maalesef uzun yıllar boyunca finansal piyasalarda tepkiyle anımsanacak ve piyasaların gelişimini olumsuz etkileyecek. Özetle, “güven, etkinlik ve şeffaflık” ilkeleri üzerine inşa edilmiş sermaye piyasalarında AKP’nin özellikle son beş yılında ciddi bir tahribat oluştu.

SPvB ile ilgili kurumların üst yönetimine işinin ehli, liyakatli ve tecrübeli insanları getirmek ve onlara varolan kurumsal kapasiteyi gereğince işlevsel hâle getirme imkânını vermek atılacak ilk ve en önemli adım olacak.

TAHRİBAT NASIL GİDERİLECEK?

Bir iktidar değişikliği durumunda yapılması gerekenler aslında çok basit ama atılacak adımların bozulan itibar ve sarsılan güveni geri getirmesinin zaman alacağı kesin. Halkın neden hâlâ ülkenin kısıtlı döviz rezerviyle ithal edilen altına bu kadar yüklü tutarlarda yatırım yaptığını sorgularken bütün bu güven kırıcı politika, söylem ve eylemleri anımsamak gerekiyor. Biriken bu hataların ülkeye uzun vadede faturası maalesef çok ağır oluyor. Hele sürekli olarak tasarruf ve finansman açığı yaşayan Türk ekonomisi için bu maliyet çok daha büyük!

SPvB cephesinde kurumsal olarak, yani mevzuat, teknik altyapı ve insan kapasitesi anlamında oldukça gelişmiş bir altyapı ve tecrübe var. SPvB ile ilgili kurumların üst yönetimine işinin ehli, liyakatli ve tecrübeli insanları getirmek ve onlara varolan kurumsal kapasiteyi gereğince işlevsel hâle getirme imkânını vermek atılacak ilk ve en önemli adım olacak. Bu kurumlar, piyasalar için gerekli teknik ve idari adımları yeri ve zamanı geldiğinde atma yeteneğine sahip, son derece dinamik ve donanımlı bir insan gücüne sahip durumda.

İkinci önemli nokta, piyasalarda tekrar güven tesis etmek ve uzaklaşmış olan yabancı yatırımcıları geri getirebilmek için devletin ve hükümetin SPvB’da hiçbir şekilde taraf olmaması, belirli bir yönde işaret vermemesi ve sadece sağlıklı işleyen piyasalara odaklanması gerekiyor. Bunun yolu kurallara uymaktan, şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten geçiyor.

SPvB’da fiyatlar ve oranlar, kendi ekonomik mantığı içerisinde ekonomik ve siyasi gelişmelerin etkisi ve ihracatçı şirketlerin performansıyla oluşur. Kamu düzenleyicilerinin bunun dışında bir güdüyle bu piyasalara müdahale görüntüsü verebilecek en ufak bir söylem ve eylemden kaçınması zorunlu.

Üçüncü nokta dijital teknolojideki gelişmelerle ilgili. Finans sektörü, teknolojideki olağanüstü hızlı ilerlemenin ilk yansıdığı sektörlerden birisi. Finansal teknoloji (fintech) firmaları finansal ürün ve hizmetlerin çok geniş kitlelere ulaştırılmasının yollarını açıyorlar. Bu ve benzeri teknolojik gelişmeler yakından izlenerek SPvB’nın yeni vizyonunun teknolojiye açık ve kapsayıcı bir bakış açısıyla oluşturulması önemli fırsatlar yaratacak.

Dördüncü olarak, sermaye piyasalarının genel olarak girişimciliği, özel olarak kadın girişimciliğini, inovasyonu ve yeşil dönüşümü finansal olarak destekleyecek düzenleme, araç ve teşviklere bir an önce kavuşturulması, olanların geliştirilmesi ve etkin olarak toplumun kullanımına sunulması mutlak bir gereklilik. Özellikle yeşil dönüşümün finansmanı önümüzdeki dönemin en hayati konularından birisi olacak.

Son olarak, SPvB’nın “sürdürülebilir” bir gelişme patikasına girmesi için ülkenin makro siyasi ve ekonomik ortamının istikrara kavuşması, öngörülebilirliğin mümkün olması ve hukuk sisteminin bağımsız ve hızlı bir şekilde işlemesi en gerekli ön şartlar. Bu “olmazsa olmaz” koşullar zaten Türkiye’nin özlediğimiz gibi bir ülke olmasının da ön şartları.

AKP ile artık bunun sağlanamayacağı son beş yılda net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Bunları yapamadığımız takdirde SPvB yalnızca daha çok para kazanmayı amaçlayan ve manipülatif işlemleri içselleştirmiş şirket sahipleri ile yatırımcıların at koşturduğu bir arena olarak kalacak. Özetle, Türkiye’nin ve SPvB’nın kaderleri ortak, dolayısıyla çıkış yolları da aynı!

 Akyüz, A ve S. Soydemir (2016), Sermaye Piyasası ve Borsa: Ekonomik Analiz, Kurumsal ve Yasal Yapı, Tarihçe ve Tanıklıklar, 2. Baskı, Scala Yayıncılık, ss.544-549

Abdullah AKYÜZ – politikyol

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

ABD borç tavanı yükseltiliyor; FED’in ‘durması’ bekleniyor; piyasalar alıcılı

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Her yeni ayın ilk iş günü dünya genelinde açıklanan ve büyümenin öncü göstergesi olan imalat PMI rakamları genel hatları ile dün zayıf sonuçlandı. Bültenimizi takip eden yatırımcıların bildiği üzere, bu veriyi 50 eşik değeri ile okumak gerekiyor: eşiğin üstü büyüme; altı ise daralma. Almanya, Euro Bölgesi, İngiltere ve ABD’de dün açıklanan PMI rakamları Mayıs ayında daralmaya sinyali verirken, Türkiye’de İstanbul Sanayi Odası (ISO) tarafından açıklanan imalat sanayi PMI verilerini Mayıs ayında da değişmeyerek 51,5 değerini aldı. Takdir edeceğiniz üzere, büyümeye işaret eden verinin detaylarında deprem nedeniyle ortaya çıkan talep artışının siparişlere olumlu anlamda katkı koymasının yattığını düşünüyoruz.
  • Öte yandan dün açıklanan Euro Bölgesi TÜFE enflasyonu %6,3 beklentiye karşın %6,1 düzeyinde gerçekleşti. Gerek enflasyonun düşüyor olması, gerekse de zayıf PMI verileri EURUSD paritesinin içinde bulunduğumuz hafta her iki tarafa da savrulmasına neden oldu. FED cephesinde başkan yardımcısı adayının Haziran ayı için faiz oranlarında değişim olmayacağı yönünde yapmış olduğu açıklama ardından 25 baz puan faiz artırımına tanınan %70 olasılık yerini faizin değişmeyeceği ihtimaline -180 derece ters tarafa- yine %70 ihtimalle terk etti. Bu kafa karışıklığının gölgesinde, her ayın ilk Cuması (bugün) ABD’de açıklanacak resmî istihdam raporu öncesinde Perşembe günü açıklanan ve öncü veri olarak kabul edilen ADP özel sektör istihdamı da manşet bazında beklentilerin çok üzerinde açıklandı.
  • Yukarıda da değindiğim üzere, istihdam piyasasından gelen veriler, FED cephesinde gelen açıklamalar, Avrupa enflasyonu derken ve buna bağlı FED’in 2 hafta sonra faiz artırım beklentilerinde yaşanan keskin değişime paralel piyasalar yön bulmakta oldukça zorlandı. Dolar bir güçlenip bir zayıflarken, EURUSD paritesi de hafta içinde 1,0630 ile 1,0760 geniş bandı arasında salındı. Haftalık grafiklerde 1,0730 seviyesini yön tayini anlamında takip edeceğiz. Doların piyasa faizi olan 10 yıllık tahvil getirilerinde son 3 günde yaşanan çeyrek puan gerileme, değeri dolar ile ölçülen ons altının yeniden 1,980 dolar seviyesine yükselmesine neden oldu. Bugün açıklanacak ABD istihdam raporu ardından altının yeniden 2bin dolar seviyelerine doğru mu  yürüyeceği, yoksa teknik anlamda hafta içi test ettiği 1,945 dolar seviyesine mi gerileyeceğini hep birlikte göreceğiz.
  • Türkiye cephesinde dün BloombergHT’nin hazırladığı tüketici güven endeksi Mayıs ayından bir önceki aya oranla %1,4 artış kaydederek 78,9 değerini aldı. Bu rakam son yılların en yüksek seviyesine işaret ediyor. Hatırlanacağı üzere TCMB-TÜİK işbirliği ile düzenlenen tüketici güven anketinin Mayıs sonuçları da benzer düzeyde açıklanmıştı (2018 yılı Ağustos ayından bu yana en yüksek seviye). Tüketici güven endeksi ile seçmen tercihi arasında kuvvetli bir korelasyon olduğunun da altını bir kez daha çizmek gerekiyor.
  • Her hafta Perşembe günü TCMB ve BDDK tarafından açıklanan haftalık veriler yine önemli sinyaller verdi. 26 Mayıs ile biten haftada, TCMB’nin brüt döviz rezervleri 2,3 milyar dolar, altın rezervleri ise 0,8 milyar dolar daha azaldı (toplam 3,1 milyar dolar). TCMB’nin net uluslararası rezervleri, aynı haftada 4,2 milyar dolar daha eriyerek eksi 4,4 milyar dolar ile tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi! TCMB’de var olan altın varlıklar Mart başına göre bakılırsa 11 milyar dolar gerilerken (176 ton), TCMB’nin banknot işlem hacmi 1 milyar dolar daha gerileyerek 2,9 milyar dolar seviyesine düştü. Nereden bakılırsa bakılsın rekor düzeyde bir rezerv erimesi, ivmelenen efektif erozyonu ile mevcut para politikasının sürdürülemez olduğu her geçen hafta açıklanan yeni veri ile bir kez daha teyit ediliyor. Mehmet Şimşek’in izleyeceği yeni ekonomi politikası ile bu erimenin durmasını bekliyoruz.
  • Öte yandan, yine TCMB verilerine göre, gerçek ve tüzel kişilerin DTH hacmi toplamda 7 milyar dolar gerilerken, BDDK verisine göre KKM hacmi geçen hafta 100 milyar TL artarak 2,5 trilyon TL seviyesine ulaştı. Bir haftada artışın dolar karşılığı 5 milyar olurken, toplam KKM hacmi 125,5 milyar dolar seviyesine ulaştı. Demek ki, DTH’dan çıkan paranın önemli bir kısmı KKM’ye giderken, KKM’nin toplam mevduat içinde payı da her hafta düzenli bir şekilde artarak %24 seviyesine ulaştı. KKM’nin de bir nevi yabancı para cinsi enstrüman olduğunu unutmayalım (dolarizasyon)!
  • Türkiye cephesinde en geç yarına kadar açıklanması beklenen Kabine öncesinde, ekonominin direksiyonuna oturacak kişinin uluslararası repütasyona sahip Mehmet Şimşek olacağına kesin gözüyle bakılmasına paralel, yatırımcılar bundan sonrasını düşünerek ‘normalleşmeyi’ fiyatlıyor. Dün bu bağlamda, Borsa İstanbul ana endeksi günü %1,5 ; bankacılık endeksi ise %2,5 yukarıda tamamladı. Türkiye’nin yabancı indinde risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk primi neredeyse son 2 haftada 700 baz puandan 500 baz puana kadar gerileyerek Türkiye’nin yurtdışı borçlanmalarına da (eurobondlara) alım gelmesine neden oldu. 10 yıllık Türkiye eurobondunun getirisi %10 seviyesinin altına sarktı (fiyatı yükseldi).
  • USDTRY kuru ise, ön görümüze paralel uzun bir süredir kamu otoritesi tarafından baskılanmanın ardından dizginlerinin gevşetilmesi ile bankalararası piyasada 20,90 seviyesinin eteğine kadar yükselirken, döviz kurunun tansiyonunun attığı Kapalıçarşı’da ise USDTRY kuru 21,30 seviyelerinde işlem görüyor. Mehmet Şimşek’in kaptanlığında, her ay yeni bir açık rekoru kıran cari işlemler dengesinin yavaşlaması için (ekonominin soğuması) döviz kurunun ekonomide dengesizlikleri giderecek düzeltecek yükselmesini bekliyoruz. Bir tarafta ons altının yükselişi, diğer tarafta USDTRY kurunu kuzeye yürüyüşü ile gram altın bu sabah 1,331 TL ile rekor tazeledi.
  • Yeni gün başlangıcında, Asya borsaları, bir tarafta ABD Senatosundan geçen 31,4 trilyon dolar borç tavanın limitinin yükseltilmesi ve katastrofik bir temerrüdün engellenmesinin sevincini yaşarken, diğer tarafta FED’in 13-14 Haziran tarihinde sonuçlanacak olağan toplantısında neredeyse 1,5 senedir durmaksızın faiz artıran ve politika faizini %0,125 seviyesinden %5,125 seviyesine getiren FED’in artık duracağı beklentisi ile haftayı oldukça iyimser bir şekilde tamamlıyor. Risk iştahını yansıtan Hong Kong borsası Hang Seng %3,3 yükselirken, Asya borsalarının genelinde hâkim renk yeşil. ABD borsalarının dün gece yükselişi ardından bu sabah vadeli işlemlerde de iyimser bir hava hâkim.
  • Gelelim bugünün veri takvimine. Her ayın ilk cuması olduğu üzere, dünyanın en büyük ekonomisinde açıklanacak ve gidişat hakkında en sağlıklı bilgiyi verdiğine inanılan ABD Çalışma Bakanlığı resmî istihdam verisi (15:30) büyük bir heyecanla takip edilecek. Reuters anketine göre, manşet istihdam artışının tarım dışı sektörde 190bin kişi artacağı, işsizlik oranının %3,5 olacağı, alt kalemlerde ise enflasyon göstergesi olan maaş artışının ise aylık bazda %0,3 ; yıllık bazda ise 4,4 olacağı tahmin ediliyor. Verinin beklentileri karşılayamaması, FED’in faiz artışında sona geldiğini iyice teyit ederek risk iştahının artışını daha da destekleyebilir.

>TCMB Uluslararası Rezervler

26 Mayıs ile biten haftada, 4,3 milyar dolar daha eriyerek tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi.

168567926704bdcb89946509ae6ed98a11048cf1a3_1_1200.jpg

>TCMB Net Döviz Pozisyonu

TCMB’nin bilanço için net döviz pozisyonunda bozulma devam ederken, swap hariç net rezervlerde bir önceki haftaya nazaran bozulma durmuş.

1685679267b9b21b60c0b574efe54038ce8a4390ce_2_1200.jpg

>TCMB Banknot Stoku

Sene başında rekor kıran ve neredeyse 10 milyar dolara ulaşan efektif stoku, 26 Mayıs ile biten haftada 1 milyar daha gerileyerek 2,9 milyar dolar seviyesine geriledi.

16856792681f8e5a2e1d174a750d75615067025cff_3_1200.jpg

>TCMB Brüt Döviz ve Altın Rezervleri

26 Mayıs ile biten haftada, TCMB’nin brüt döviz rezervleri 2,3 milyar dolar, altın rezervleri ise 0,8 milyar dolar daha azaldı. Mevcut stok 100 milyar dolar seviyesinin altına gerileyerek son 11 ayın dibinde.

1685679268e271bfb1a41f0cd41e251bbd1e61592e_4_1200.jpg

>TCMB Altın Varlıkları

TCMB’de var olan altın varlıkları Mart başına yani zirveye göre toplam 176 ton geriledi. Bunun dolar karşılığı 11 milyar seviyesine tekabûl ediyor.

168567926941f830cb21e94a91e5e507ef2deec250_5_1200.jpg

>DTH

Gerçek kişilerin DTH 3,9 milyar ; tüzel kişilerin ise 3,1 milyar azaldı. Toplam DTH erimesi bir haftada 7 milyar dolar oldu. En son bu büyüklükte bir erime Şubat 2022’de yaşanmıştı.

168567926952f60b04e3f93e26d705fc89cd979669_6_1200.jpg

>KKM 

DTH’dan çıkan paranın KKM’ye yöneldiğini görüyoruz. Özellikle bankaların otoritenin koymuş olduğu liralaşma stratesine paralel KKM’ye vermiş oldukları cazip primleri de düşünürsek, bir haftada KKM cephesinde artışının dolar karşılığı 5 milyar ; toplam KKM hacmi ise 125,5 milyar dolar seviyesine ulaştı.

1685679270a75d30ee0d2c0fb055f3626b4d8e9f29_7_1200.jpg

>3 aya kadar vadeli mevduat

TCMB’nin ekonomiye yön göstermesi beklenen ‘politika’ faizi %8,50 seviyesinde olurken; 3 aya kadar vadeli mevduat son 20 senenin yeni zirvesine yükseldi.

1685679270e99191e5445df769de640eade92f7867_8_1200.jpg

>Fiili Faiz Oranları

Bir kez daha vurgulayalım, TCMB’nin ekonomiye yön göstermesi beklenen ‘politika’ faizi %8,50 seviyesinde ve grafiğin en altında yer alırken, bu tabloyu ekonomi bilgim ile anlatmakta zorlanıyorum. 3 aya kadar TL mevduat faizi ile ticari kredi faizi arasındaki makas daha da açıldı!

1685679271579a72265f7c80bc86c34ef0275d36d7_9_1200.jpg
İKTİSATBANK

Okumaya devam et

BORSA

TSPB, “Şirketlerin Finansmana Erişiminde Halka Açılma Sertifika Programı”nı başlatıyor

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından, Şirketlerin Finansmana Erişiminde Halka Açılma Sertifika Programı başlatılıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından, Şirketlerin Finansmana Erişiminde Halka Açılma Sertifika Programı başlatılıyor.

TSPB’den yapılan açıklamaya göre, piyasa profesyonellerine ve reel sektör temsilcilerine yönelik hazırlanan program, 15-22 Haziran’da çevrim içi yapılacak. 30 saat olarak tasarlanan programa katılım ücretli olacak.

Etkinlik, başta halka açılmayı planlayan şirketlerin üst düzey yöneticilerine, halka açılma sürecinde yer alacak personele ve aracı kurumların kurumsal finansman bölümlerinde yeni işe başlayan çalışanlarına olmak üzere konuya ilgi duyan tüm katılımcılara yönelik tasarlandı.

Sermaye piyasalarının derinleşmesi şirketlere, yatırımcılara ve ülkenin sürdürülebilir büyümesine çok yönlü katkı sağlıyor. TSPB, bugüne kadar tüm faaliyetlerini sektörün büyümesi ve derinleşmesini artırarak ülkenin kalkınmasında daha fazla rol alması anlayışı ile yürütüyor.

Şirketlerin Finansmana Erişiminde Halka Açılma Sertifika Programı’nda 7 ana başlıkta eğitimler yapılacak.

Eğitimin ana başlıkları, Hukuki İnceleme Süreci, Bağımsız Denetim Süreci, Aracı Kurumlar Tarafından Yapılan İşler, Sermaye Piyasası Kurulu, Kotasyon ve Pazar Araştırması, Takasbank Süreci, Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) ve Kaydi Sistem Süreci.

Programa başvuru ve ayrıntılı bilgi için TSPB Birlikte Eğitim (https://eys.tspb.org.tr/basvuru/) adresi ziyaret edilebiliyor.

 

Okumaya devam et

BORSA

Prof. Dr. Yusuf Kaderli: Politikalar değişmezse borsa 4 binin altını görebilir

Seçimden sonra Borsa İstanbul’u neler bekliyor? Endeks çakılacak mı yoksa eski güzel günlerine geri dönecek mi? Döviz kurundaki baskı daha ne kadar devam edecek? Yatırımcı bu kritik günlerde nasıl yatırım yapmalı? Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İİBF Dekanı Prof. Dr. Yusuf Kaderli, tüm bu soruların cevabını Ekonomi Borsa Gazetesine anlattı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

İlk tur sonuçlarının ardından, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili belirsizliklerin büyük ölçüde ortadan kalktığını düşünüyorum. Recep Tayyip Erdoğan, Sinan Oğan’ın da desteğini alarak ikinci turda kazanacak gibi duruyor. Senaryolar daha çok, Cumhur İttifakı’nın yeniden iktidara geldiğinde uygulayacağı ekonomi politikaları ve kurmay ekibinin kimlerden oluşacağı konularına yoğunlaşıyor. Piyasaların vereceği tepki de daha çok bu konunun etrafında şekillenecek.

Dümende geçen 20 yılın ardından, reform beklentileri düşük. Şayet hükümet, mevcut ekonomi politikalarıyla ilgili ısrarını sürdürürse, özellikle borsanın aşağılara doğru gidecek yolu var. Son bir iki gündür borsada yaşananlara bakarak da teknik açıdan 4.000 puana doğru bir hareketin çok olası olduğunu söyleyebilirim.

Şu anda borsanın tutunduğu en önemli teknik gösterge 4.300- 4.200 bandındaki 200 günlük hareketli ortalama. Şayet 4.300 seviyesi seçimden önce fiyatlanır ve hareketli ortalamanın altında kapanışlar gelmeye başlarsa, artan bu baskıyla endeksin 4.000 puanın altına gerilediğini görebiliriz.

Yine de Erdoğan’ın sezgilere aykırı bir şekilde kendini konumlandırmayı başardığı zamanlar oldu. Ve her şeye rağmen ekonomi politikalarının değişimi, bir ralli başlangıcından ziyade bir toparlanma olarak yorumlanabilir.

Ancak hala bu yönde bir işaret yok. Hatta aksine, geçtiğimiz günlerde bankalara yapılan müdahaleyle hareket alanlarının daraltılması, mali tablolar tarafında problemli ve istenmeyen sonuçlara kapı açacak gibi duruyor. Zaten bu müdahaleler başladığından beri banka hisseleri sert hareketlerle geri geliyor. Bu durum endeksi de aşağıya doğru zorluyor.

■ Peki ya Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa?..

Yatırımcı birinci tur öncesi, Millet İttifakı’nın seçimi kazanacağı senaryolarını fiyatladı ve borsa nerdeyse tavan yaptı diyebiliriz. Bu, Kılıçdaroğlu’na dair bir provaydı. Fakat bu senaryolarda Millet İttifakı’nın mecliste çoğunluğu elde edeceğine dair bir beklenti de hakimdi. Şayet Millet İttifakı mecliste çoğunluğa ulaşabilseydi, borsa dört aydan fazla süren alçalan trendini kırabilir, hızlı bir yükseliş için zemin bulabilirdi. Artık böyle bir ihtimal yok. 28 Mayıs’ta Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi cidden büyük bir sürpriz olur. Böyle bir sonuç karşısında piyasalarda yine olumlu bir hava eseceğini düşünüyorum. Ancak cumhurbaşkanı ve meclis çoğunluğunun farklı taraflarda olduğu bir denklemin yeni sorunları da gündeme taşıyabileceği fikrindeyim.

“BU YILI NEGATİF KAPATMA İHTİMALİYLE KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ”

■ Endeks için yıl sonu beklentiniz nedir?

Geçmişte Naci Ağbal göreve başladığında, etkili bir retorikle tesis edilen güven ortamının ve bunun hızlı sonuçlarının hem dolar hem de borsaya nasıl yansıdığını izledik. Dolayısıyla gerçekten güçlü bir değişim mesajı verilir, iyi bir kadro ile söylemin arkasında durulabilirse, borsa için iyimser yıl sonu tahminleri elbette mümkün.

Aksi olmadıkça, zaman zaman yükselişlere sahne olsa bile borsaya alçalan trendin hakim olacağını tahmin ediyorum. En kötü senaryom, 3.700-3.800’lerin test edildiği, hatta yılı negatif kapatmamızla sonuçlanan bir dizi kurguya dayanıyor. 1986’dan beri iki yıl üst üste eksi görmedik, dört yıldır da eksi görmüyoruz. Bu dört yıllık pozitif kapanışın ardından, ilk kez 2023’ü yıllık bazda negatif kapatma riskinin belirdiğini söyleyebilirim.

“BORSAMIZIN DİNAMİZMİ İÇİN YABANCI SERMAYE ŞART”

■ Yabancı sermaye tekrar ne zaman geri gelir?

Borsanın derinliği ve dinamizmi için yabancı yatırımcılarla yeni bir başlangıç yapmaya ihtiyacımız var. Aslında şu anda çok ucuzuz, aynı zamanda ucuzluk hikayesinin tek başına yükselişi getirmediğine de tanıklık ediyoruz. Yeni bir hikayeye ihtiyacımız var, dört yıl önce bizi terk eden yabancıların dikkatini çekecek bir hikayeye. Söylemlerden ziyade olumlu politik adımlara…

Yerli yabancıların da bir kısmını küstürmeyi başardığımızı söyleyebilirim. Yabancılar gelmedikçe borsada heyecan verici yeni hikayeler yazamayacağız. Somut bir değişim olmadığı sürece karamsarlığımı korumaya devam edeceğim.

“SEÇİM SONRASI DOLAR 24-25 TL OLABİLİR”

■ Dövizde kısa ve uzun vadede öngörünüz nedir?

Geçtiğimiz hafta mayıs ayı bitmeden dolar kurunun 20 TL’yi görebileceğini tahmin ediyordum, Bu hafta bu seviyeyi geçti ve ardından satış baskısı geldi. Büyük bir tahmin değildi, döviz kurlarını baskılama gayreti her defasında aynı sonucu veriyor. En başında sabit kur sistemiyle denedik, sonrasında 2002-2012 arasında şimdi de KKM ile…

Ne zaman döviz kurlarını baskı altına almaya kalksak, sonuç hiç değişmedi. Seçim sonrası döviz üzerindeki baskının bir miktar kalkacağını ve kontrollü de olsa yükselmesine izin vereceklerini düşünüyorum. İhracata dayalı büyüme modelimiz bizi buna mecbur edecek. İhracatçıların söylediklerine kulak tıkamaya devam edersek, büyümeye ciddi bir darbe gelme olasılığı var. Bu nedenle, her ne kadar enflasyonu zorlayacak olsa da kur tarafında 24- 25 TL seviyelerini çok uzak görmüyorum. Bunu, kontrollü bir şekilde yapmayı deneyecekler ancak işler rayından çıkarsa çok başka fiyatlamalarla karşı karşıya kalabiliriz. Büyük sürprizlerden bahsediyorum.

Ekonomim

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27