Dünyada, sağlık, yaşam koşulları, beslenme, teknoloji ve tıp bilimindeki gelişmeler ortalama yaşam süresini arttırdıkça sosyal güvenlik sistemi açıkları ve sorunları artmakta, devletlerin, bu konu üzerinde daha çok düşünmeye ve kamu bütçelerinden daha fazla kaynak ayırmaları zorunlu hale gelmektedir. Elbette sürecin başında doğru kurgular yapabilen devletler, her geçen gün yönetilmesi zorlaşan sosyal güvenlik sorunları karşısında daha rahat hareket edebilirken, bazı ülkelerdeki sosyal güvenlik açıkları çığ gibi büyümeye devam etmektedir.
Ülkemizde de ortalama ömür artarken, siyasi saiklerle kabul edilen “EYT” adı verilen uygulama hayata geçirilmiş ve Aktüeryal dengeler daha da bozulmuştur. Buna rağmen garip bir şekilde sosyal güvenlik açıkları büyümemiş ve emeklilik sisteminin bütçe üzerindeki yükü daha da hafiflemiştir. Emeklilerin sayısı hızla artmasına karşın bütçeden yeterli ve gerekli destek sağlanamadığından emeklilerin maaşları da reel olarak azalmış ve yaşam koşulları daha da kötüleşmiştir.

Görüldüğü üzere 2020’de %17.2’ye çıkan bütçeden emekliler için sosyal güvenlik sistemine yapılan transferler, 2024’de %9.9’a kadar düşmüştür. EYT uygulamasına rağmen 2020 ile karşılaştırıldığında emeklilere bütçeden yapılan destek oransal olarak neredeyse yarı yarıya azalmıştır.
Öte yandan sosyal güvenlik sistemimizde 506 sayılı SSK’nın geçici 20. maddesine göre kurulan ve dördüncü kol olarak adlandırılan banka özel sosyal güvenlik sandıklarının hak sahipleri de bu kötü durumdan etkilenmektedir. Son olarak devir tarihini belirleme yetkisi Cumhurbaşkanına bırakılan bu sandıkların mali yapıları ile ilgili belirsizlikler devam etmektedir. Cumhurbaşkanı bu yetkisini yıllardır kullanmadığı gibi kamu otoritelerince yapılan denetimlerin içeriği hakkında da hak sahipleri bilgilendirilmemektedir. Bu denetim sonuçlarının mutlak surette hak sahiplerince incelenmesi ve kamu oyuna açık hale gelebilmelidir.
İlgili bankalar her yıl sonunda KAP(Kamu Aydınlatma Platformu) yayınladıkları yıllık finansal faaliyet raporlarında özel aktüeryallardan hizmet almakta ve içeriği açıklanmadığı için bilinmeyen hesaplamalar yapmaktadırlar. Bu hesaplamalarda sandık yükümlülük hesaplarını baz teşkil eden Aktüeryal oranlar, temel varsayımlar, tahminler, devir tarihindeki belirsizlik ve peşin diğer hesabında kullanılan teknik faiz oranı (%9.8 ) devir hükümlerini düzenleyen kanun çerçevesinde belirlenmiş olup son yıllardaki enflasyon oranları göz önüne alındığında güncelliğini yitirmiştir. Gerçek yükümlülük ve peşin değerler tam olarak hesaplanamamakta, buna rağmen bankalar yine de her yıl KAP’a bildirilen faaliyet raporlarında bu konuda açıklayıcı bilgi ve hesaplamalar yayınlamaktadır. Keza emeklilik ve sağlık yükümlülükleri bankaların en önemli yükümlülük kalemi olduğundan uluslararası standart gereği yayınlamak durumundalar…
3 yıl önce de bu konuda hazırlamış olduğumuz yazı yayınladıktan sonra son durumu görmek açısından tekrar incelediğimizde her ne kadar hesaplamaya baz teşkil eden varsayımlar gerçekçi olmasa bile (ki gerçekçi hesaplama yapılsa durumun çok vahim olacağını düşünüyoruz) bu sandıklar mali yapıları her geçen gün daha da kötüleşmektedir.

SGK’da da son 10 yılda aktif sigortalı sayısı %23.36 artmış iken bağımlı sayısı %1.39 düşmüştür. Aktif/ pasif oranı da 1.92’den 1.61’e düşmüştür. Bu durum SGK’nın yakın geçmişteki EYT uygulaması sonucu olup 2022’de 2.01’e kadar çıkan oran EYT ile birlikte kötüleşerek SGK bütçesini daha da zorlamış, ancak emekli maaşlarındaki reel düşüşler nedeniyle yukarıda da değindiğimiz üzere devlet bütçesini olumsuz etkilememiştir.
Türkiye’de sigortalı nüfus oranı son on yılda %86’dan %90’a çıkmış olup kapsam içindeki nüfus sayısı artmasına, EYT ile bir anda ilave 2 milyon kişiye emekli maaş verilmesine rağmen emeklilere bütçeden ayrılan payın da artması gerekirken üstüne üstük bu pay daha da düşmüş ve emekliler sefalet içinde yaşamaya bırakılmışlardır.
Özel sandıklar bakımından incelediğimizde ise durum çok daha vahimdir. Keza genel sağlık sigortasında aktif/pasif oranı son durum itibariyle 1.61 iken özel sandıklarda bu oran 1.26’dır (2021 de bu oran 1.47 idi). Aktif sigortalı sayısı % 3.6 artarken aylık alanlar % 29.54, Bağımlılar ise %31.56 artmıştır. Çalışan sayısı artışının çok üzerinde emekli olan ve bağımlı sayısı artmaktadır.
Önümüzdeki yıllarda bankacılık teknolojisindeki gelişmeler, sigortalı sayısını arttırmayıp tam tersine düşüreceğinden, emekli olan, aylık alan ve bağımlı sayısı daha da hızla artacak ve aktif pasif oranı 1’e daha da yakınlaşacaktır. Bu durum sandık bilançolarını daha da kötü hale getirecek ve yönetilmelerini zorlaştıracaktır.. Yükümlülük ve peşin değer hesaplamaları da kanun gereği gerçekçi olmayan varsayımlara göre yapıldığından özel banka emekli sandıkları, daha da büyüyen kara delikler haline dönüşecektir.
Yedi büyük bankanın KAP’a bildirdiği faaliyet raporlarından derlediğimiz veriler ve varlık bilgileri aşağıdaki gibidir.


Öncelikle diğer bankalar sağlık ve sağlık dışı yükümlük ve prim bugünkü ve peşin değerler hesaplayıp yayınlarken, Ziraat Bankası bunu yayınlamamaktadır. Garanti Bankası ise varlık dökümlerini her ne sebeple ise diğer bankalar gibi yayınlamadığından, sağlık dışı prim bugünkü değeri de açıklamadığından bazı bilgilere tam olarak ulaşamıyoruz.
Tablo incelendiğinde İş Bankası, Akbank veya YKB karşılık ayırırken, diğer bankalar gerçekçi olmayan varsayımları dikkate alarak teknik fazla olduğunu düşünerek karşılık ayırmamaktadır gerçek bu mudur? Muhtemelen böyle değildir keza gerçekçi varsayımlar ve faiz oranlarıyla hesaplandığı taktirde çok farklı tabloları görmemiz mümkündür.
Garanti bankasının 3 yılda yüksek enflasyona rağmen toplam yükümlülük üzerinde kalan sandık varlığı ancak % 34 artmıştır. Son 1 yılda ise resmi enflasyon % 44.38 olmasına rağmen % 10 azalmıştır. Bunun mutlaka bir izahı vardır ama hak sahipleri bunu bilmiyorlar.. YKB son 1 yılda enflasyonun biraz altında artarken son 3 yılda bankalar içinde Garanti bankası hariç en düşük varlığı artan banka olmuştur. Diğer bankaların varlıkları 1 yıl ve 3 yılda enflasyon üzerinde artmış olup özellikle İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın son 3 yıllık artışı, İş Bankası ve Halkbank’ın ise son 1 yıllık artışı dikkat çekicidir.
Genel olarak, mevcut kanuni varsayımlar dahilinde (ki bu varsayımlar gerçekçi değildir) kamu bankaları olan Ziraat ,Halkbank ve Vakıfbank’ın fili ve teknik fazla tutar artış olumlu iken YKB, Akbank ve İş Bankası ise sandık açığı vermekte ve bunun için de karşılık ayırmaktadır. (Bu karşılıkların ne kadar yeterli olduğu kullanılan gerçeği yansıtmayan varsayımların gerçeğe yakınlığına bağlı olarak değişir) Garanti Bankası verileri ise küçük çaplı bir fazlalık vermesine rağmen diğer bankalardan farklı metodoloji uyguladığından sağlıklı bir değerlendirme yapılamamış ve son yıllardaki olumsuz performansı dikkat çekicidir.
4.kol olarak adlandırılan banka özel emeklilik sandıklarının ileride daha büyük sorunlara yol açıp gerek ilgili banka sermayelerinde sorunlara yol açmaması gerekse kamu bütçesine yük olmaması bakımından öncelikle Cumhurbaşkanı yetkisinde olan devir konusunun bir an önce ne yönde kullanılacaksa netleşmesi, yapılan hesaplamaların doğru aktüeryal dengeyi sağlaması bakımından gerçekçi varsayımlarına dayandırılması, kamu otoritelerince yapıldığı düşünülen mali yapı denetim raporlarının hak sahiplerince incelenmesine imkan tanınması, özellikle de bankaların yıllık finansal faaliyet raporlarında yayınladığı verilere baz teşkil eden özel aktüerlerden alınan raporların da ilgili hak sahiplerince incelenmesine açık olması, gelecekte hak kayıplarına meydan verilmemesi ve oluşan açıkların kamu bütçesine yük olmaması bakımından önemlidir.
Murat ŞENOL-Ekonomist
*************
Murat ŞENOL’un konu ile ilgili diğer yazıları:
BANKA ÖZEL SANDIKLARIN SORUNLARI VE SANDIK AÇIKLARI BİRER KARA DELİK Mİ? – BankaVitrini
Dosya : Türkiye’de ‘Özel Sandık sorunu-1 – BankaVitrini
Dosya : Türkiye’de ‘Özel Sandık’ sorunu-2 – BankaVitrini
Dosya : Türkiye’de ‘Özel Sandık’ sorunu-3 – BankaVitrini