SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
VakıfBank’tan sürdürülebilirlik atağı
Sürdürülebilirlik atağına geçen VakıfBank, bu kapsamdaki çalışmalarını tek çatı altında toplayarak, 81 ildeki şubelerine “Sürdürülebilir Bankacılık” logosunu ulaştırdı.

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Sürdürülebilirlik, günümüzde birçok kurumda bir konu olmaktan çıkıp, bir iş modeli haline gelmeye başladı. Pek çok gelişmede öncü olan bankalar sürdürülebilirlikte de yol açıcı olacak. Türkiye’de sürdürülebilir finans piyasasının büyüklüğü 4 milyar doların üzerinde iken, dünyada sürdürülebilirlik kaynaklı borçlanma piyasası 3 trilyon dolara yaklaştı
Birçok alanla ilklerin bankası konumundaki VakıfBank da sürdürülebilirlik alanında atağa kalktı. Uzun yıllardır sürdürülebilirliği kurumsal stratejisinin temeline yerleştiren VakıfBank, bu kapsamdaki çalışmalarını tek çatı altında topladı. VakıfBank, 81 ildeki şubelerine “Sürdürülebilir Bankacılık” logosunu ulaştırarak, bu konudaki taahhüdünü daha da görünür kıldı.
VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, sürdürülebilirlik kavramının bankacılık sektörü açısından önemi ve gelecek dönemde sürdürülebilirliğin iş yapış biçimine etkilerini AA muhabirine değerlendirdi.
Sürdürülebilirliğin bugün birçok kurumda bir konu olmaktan çıkıp, bir iş modeli haline gelmeye başladığını belirten Üstünsalih, özellikle gelecekte var olmak isteyen tüm kurumların sürdürülebilirliği kurumsal stratejilerinin odağı haline getirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Üstünsalih, ilk olarak 1987’de Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nda resmi olarak dile getirilen ve ilk etapta kalkınma ile özdeşleştirilen bu kavramın, zaman içinde kapsamını ve önemini giderek artırdığını ifade etti.
Bugün çevresel, ekonomik, sosyal boyutlarıyla dünya için güzel bir gelecek hayal eden herkesin yaşamını sürdürülebilirlik ilkeleriyle düzenlemesinin, adeta bir zorunluluk ve bu zorunluluğu hisseden bireylerin kurumlardan ve sektörlerden beklentisinin de bu yönde olduğunu dile getiren Üstünsalih, şöyle devam etti:
“Bankacılık, kaynakların kullanımına aracı olması nedeniyle bu süreçte en büyük sorumluluğa sahip sektörlerin başında geliyor. O yüzden nasıl ki dijitalleşmede hem Türkiye’deki diğer sektörlere hem de dünyadaki pek çok ülkeye model olacak işler yapıyorsak, sürdürülebilirlik alanında da böyle bir rol üstlenmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu konuda devletimizin, düzenleyici kuruluşların ve sektör oyuncularının da iyi uygulamalar geliştirdiğini görüyor ve takip ediyoruz. Tüm alınan kararlar ve yapılan çalışmalar sürdürülebilirliğin ülkemizde çok boyutlu ve kapsayıcı bir şekilde ele alındığının göstergesidir.
Sürdürülebilirlik ile bağımızı kuruluş ilkelerimize kadar götürmemiz mümkün. Sürdürülebilirliğin temel ilkeleri; 67 yıllık bankamızın kuruluş ilkeleriyle son derece örtüşüyor. İşimizi hiçbir zaman sadece ticari bir döngüde tanımlamamış, faaliyetlerimizin ekonomik, çevresel, sosyal etkilerini de her zaman hesaba katmış bir bankayız. Sürdürülebilirliğin tüm dünyada kurumsal düzeyde öne çıkmasıyla birlikte, bankacılık faaliyetlerimizi gerçekleştirirken uluslararası sürdürülebilirlik standartlarını temel almaya başladık ve daha yaşanabilir bir gelecek için sürdürülebilirliği kurumsal stratejimizin bir parçası haline getirdik.”
Üstünsalih, 2014’ten bu yana yer aldıkları BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde güçlü bir konuma sahip olduklarını, 2017’den bu yana da küresel olarak tanınan kurumsal sorumluluk standartlarını karşılayan şirketleri seçen “FTSE4Good Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksi”nde yer aldıklarını söyledi.
2016’da ilk “Sürdürülebilirlik Raporu”nu yayımladıklarımı hatırlatan Üstünsalih, “2020’de yayımladığımız Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi (IIRC) ile uyumlu ilk Entegre Faaliyet Raporumuz ile Türkiye ve dünyadaki birkaç kamu bankasından biri olduk. Performansımızı yükseltmeye yönelik aksiyon adımlarına ve geliştirme çalışmalarına devam ediyoruz.” dedi.
“Bankacılık faaliyetlerimizi sürdürülebilirlik kriterlerimize uygun yürütmeye devam edeceğiz”
Abdi Serdar Üstünsalih, sürdürülebilir bankacılık konusunda daha da aktif olacaklarını ve bunun kendileri üzerine düşen bir sorumluluk olarak gördüklerini söyledi.
“Bankacılık faaliyetlerimizi sürdürülebilirlik kriterlerimize uygun yürütmeye devam edeceğiz” sözünün altına imza atıp, 81 ilde 934 şubede bunu açık bir şekilde ifade ettiklerini anlatan Üstünsalih, “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şubelerimizden mobil uygulamalarımıza, finansal hizmetlerimizden insan kaynağımıza kadar pek çok alanda katma değer yaratmaya ve bu değeri her geçen gün artırmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
“Çevre dostu projelere, enerji verimliliğine ve yenilenebilir enerji projelerine öncelik tanıyoruz”
VakıfBank Genel Müdürü Üstünsalih, yabancı yatırımcıların finansman sağlarken artık sadece alacakları getiriye değil, kaynakların nereye harcandığına da önem verdiğine dikkati çekti.
Sürdürülebilirliğin yalnızca uzun vadede dünyanın geleceğini değil, kurumların kısa vadeli performansını da olumlu etkileyen bir unsur olduğunun artık çok daha geniş bir kesim tarafından kabul edildiğini söyleyen Üstünsalih, VakıfBank olarak bu konuda önemli ilklere imza attıklarını belirtti. Mevduat bankalarınca ihraç edilen ilk Sürdürülebilir Eurobond işlemini Aralık 2020’de tamamladıklarını hatırlatan Üstünsalih, buradaki başarıyı, daha bir yıl geçmeden Eylül 2021’deki ikinci Sürdürülebilir Eurobond işlemiyle perçinlediklerini ifade etti.
Üstüsalih, Nisan 2021’deki sendikasyon yenilemesini de sürdürülebilir sendikasyon olarak gerçekleştirdiklerini, şu anda fonlama yapısında en fazla sürdürülebilir temalı kaynağa sahip banka konumunda bulunduklarını dile getirdi.
Eylül sonu itibarıyla sürdürülebilir tahvil ihraçları için uygun olan yeşil ve sosyal nitelikli kredilerden oluşan kredi portföyünün 1,5 milyar dolar seviyesinde bulunduğunu bildiren Üstünsalih, şunları kaydetti:
“Bu süreçte bir diğer önemli kaynağı da Fransız Kalkınma Ajansından aldığımız, Türk bankacılık sektörünün en büyük tutarlı ‘Yeşil Konut Projesi’ özelliği taşıyan 200 milyon avro tutarındaki anlaşma ile sağladık. Salgından etkilenen firmalara yönelik Dünya Bankasından aldığımız 250 milyon dolar tutarındaki Acil Durum Firma Destek Projesi kredi anlaşması da bankamız ve sektörümüz adına sağlanan önemli kaynaklar arasında yer alıyor.
Sağladığımız kaynakların yanı sıra finanse ettiğimiz projelerde de sorumlu ve yeşil finansman yaklaşımını benimsiyoruz. Çevre dostu projelere, enerji verimliliğine ve yenilenebilir enerji projelerine öncelik tanıyoruz. Yatırımcılara sürdürülebilir bankacılık, çevresel, sosyal, kurumsal yönetişim araştırmaları ve derecelendirme hizmeti sunma konusunda önde gelen bağımsız küresel firmalardan biri olan Sustainalytics’in değerlendirme metodolojisinde bankamızın Çevresel Sosyal ve Yönetimsel risk derecelendirme puanı 2020 yılında 23,1 ile orta risk seviyesinde iken 2021’de 19,8 ile düşük risk seviyesine düşürdük.”
“2021’de şirket araçlarından kaynaklanan emisyonlarımızın yaklaşık yüzde 15 azalmasını bekliyoruz”
Abdi Serdar Üstünsalih, 2019 yılında Bilim Temelli Hedef Girişimine (Science Based Targets Initiative) katılarak karbon emisyonu azaltım taahhüdünü açıklayan ilk Türk kamu kuruluşu olduklarını belirtti.
Ayrıca doğal gaz, su, kağıt tüketimi ve toplam karbon ve sera gazı emisyonunda her yıl yüzde 2 azaltım hedefi belirlediklerini ifade eden Üstünsalih, bu hedefleri tutturmak için yoğun çaba harcadıklarını ve başarılı sonuçlar elde ettiklerini söyledi.
Üstünsalih, 2019 ve 2020 yıllarında hesaplanmış tüm sera gazı emisyonlarını temiz enerji kaynaklarından üretilen doğrulanmış karbon birimleri ile dengeleyerek karbon negatif kuruluş olduklarını, buna uygun olarak sera gazi emisyonlarını azaltma yönünde önemli mesafe kaydettiklerini ve 2020’de yüzde 25 azaltım sağladıklarını dile getirdi.
Çalışanların da desteğiyle her yıl yeni VakıfBank ormanları oluşturduklarını anlatan Üstünsalih, yıl başından bugüne kadar dikilen fidanlar büyüdüğünde yaklaşık 40 bin kg karbondioksit emerek doğaya katkıda bulunacağı bilgisini verdi.
Üstünsalih, kasım ayında 30 bin yeni fidan ile ilave 100 bin kg karbondioksit emilimi sağlamayı hedeflediklerini söyledi.
Araç filosunda hibrit araç oranını düzenli olarak artırdıklarını belirten Üstünsalih, “2020’de filomuza eklediğimiz 450 hibrit araca 2021’de 50 adet daha ekledik. Böylece 2021’de şirket araçlarından kaynaklanan emisyonlarımızın yaklaşık yüzde 15 azalmasını bekliyoruz.” dedi.
Üstünsalih, ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi sertifikalarına ek olarak geçen yıl ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi sertifikasını da aldıklarını ve Entegre Yönetim Sistemini kuran Türkiye’deki ilk banka olduklarını vurguladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen Sıfır Atık Projesi kapsamında çalışmalar yürüttüklerini anlatan Üstünsalih, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kurum içinde yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projeleri de bu çalışmaları destekliyor. Elektronik atıklar için başlattığımız proje kapsamında çalışanlarımızın getireceği e-atıklar TÜBİSAD’a ulaştırılacak ve buradan gelecek gelir Darüşşafaka’ya bağış olarak iletilecek. Ayrıca TOFD için plastik kapak toplama kampanyamız şimdiden 7 adet tekerlekli sandalyeye dönüştü.
Karbon Saydamlık Projesi’ne 2015 yılından bu yana iklim değişikliği stratejimizi, risklerimizi ve performansımızı düzenli olarak raporluyoruz. 2022 yılında CDP Su Programı’na katılım sağlamayı planlıyoruz. Bu kapsamda su ayak izimizi azaltarak su güvenliği konusunda da elimizden gelenin en iyisini yapmak istiyoruz. Ayrıca 2021’de İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü’nün (Task Force on Climate-related Financial Disclosures-TCFD) destekçileri arasında yer aldık.”
“3 binden fazla kız çocuğuna eğitim vererek yetenekli gençleri spor dünyamıza kazandırdık”
VakıfBank Genel Müdürü Üstünsalih, kadınların sosyal ve ekonomik hayatın her alanında aktif şekilde ve eşit haklarla yer almasını desteklediklerini belirterek, “Çalışanlarımızın yüzde 51’i kadınlardan oluşuyor ve bu oranı koruma gayretindeyiz. Bunun için hem işe alımda hem kariyer gelişiminde tüm çalışanlarımıza eşit olanaklar sağlamaya özen gösteriyoruz.” dedi.
2020 yılında ebeveynlik iznine ayrılan 637 kadın çalışanın tamamının işe dönmüş olmasının kadın çalışanlarına bu konuda verdikleri desteği ortaya koyduğunu ifade eden Üstünsalih, “2019 yılında Türkiye’de BM Kadının Güçlenmesi Prensiplerini (BM WEPs) imzalayan ilk kamu kurumu olduk. İki yıldır Uluslararası Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nde (Bloomberg GEI) yer alıyoruz. İş’te Eşitlik Bildirgesi’nin imzacıları arasındayız. Böylece kadınların iş gücüne katılımına verdiğimiz önemin ve toplumsal cinsiyet eşitliğine verdiğimiz desteğin altını uygulama ve faaliyetlerimizle dolduruyoruz.” diye konuştu.
Üstünsalih, VakıfBank’ın kendi bankacılık yazılımını kendi kaynakları ile kodlayıp geliştiren bir banka olduğuna dikkati çekti. 2019 yılında kendi Ar-Ge merkezini kurduklarını ve burada inovasyon odaklı bir yaklaşımla çalışmalar yürüttüklerini aktaran Üstünsalih, şöyle devam etti:
“İki yıldır düzenlediğimiz Hack to the Future hackathon etkinlikleriyle gençlere, farklı bakış açıları ve yenilikçi fikirlerle geleceğe yön verme çağrısında bulunuyoruz. Bu hem bankamıza farklı bakış açıları kazandırma hem de genç yazılımcıların gelişimine katkıda bulunma anlamında önem verdiğimiz bir etkinlik. Topluma finansal katkımızın yanına finansal olmayan alanlarda da değer katmayı önemsiyoruz. Bu yıl 35. sezonunu geçiren VakıfBank Spor Kulübümüz, kazandığı kupa ve şampiyonluklarla Türk kadınını ve voleybolunu uluslararası alanda başarıyla temsil ediyor.
Altyapıya yaptığımız yatırım ile bugüne kadar 3 binden fazla kız çocuğuna eğitim vererek yetenekli gençleri spor dünyamıza kazandırdık. Kültürel mirasımızı gelecek nesillere aktarma bakış açısıyla üç yıl önce kurduğumuz VakıfBank Kültür Yayınları ise edebiyattan tarihe, felsefeden iktisada son derece nitelikli eserleri kültür dünyamıza armağan ediyor. VakıfBank çalışanlarının önderliğinde yürütülen kurum için sosyal sorumluluk çalışmalarımızla toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarına çözüm bulmak projeler hayata geçiriyoruz.”
“Sürdürülebilir temalı kredileri her yıl artırmayı amaçlıyoruz”
Abdi Serdar Üstünsalih, sürdürülebilirlik kavramının sürekli gelişen bir içeriğe sahip olduğunu belirtti. Hem bireysel hem de ticari alanda sürdürülebilir ürün yelpazesini artırarak çeşitlendirmeyi hedeflediklerini ifade eden Üstünsalih, “Böylece bilançomuzun pasifinde olduğu gibi aktifinde de sürdürülebilir temalı kredileri her yıl artırmayı amaçlıyoruz. Kredi tahsis süreçlerinde ise çevresel ve sosyal risklerin ölçülmesi için kurduğumuz özel birimimizle çalışmalarımızı yürütüyoruz.” dedi.
Elektrikli ve hibrit araçlar ile enerji verimliliği yüksek konutlar için müşterilere avantajlı krediler sunduklarının altını çizen Üstünsalih, ticari işletmeler için Sürdürülebilirlik ve Kaynak Verimliliği Kredisi ürününü yakın geçmişte kullandırmaya başladıklarını hatırlattı.
Üstünsalih, işletmelerin enerji verimliliği, su verimliliği ve atık suyun geri kazanımı ile ham madde verimliliği sağlamak amacıyla gerçekleştirecekleri harcamaları yüzde 100’üne kadar finanse ettiklerini söyledi.
Özellikle sürdürülebilir kalkınma, enerji verimliliği ve iklim, finansal kapsayıcılık, üretimin ve istihdamın desteklenmesi konularında sektörde öncü rollerini güçlendirmek istediklerini ifade eden Üstünsalih, Cinsiyet Eşitliği Programı sertifikasını 2022 yılında almayı hedeflediklerini dile getirdi.
Üstünsalih, dijitalleşmenin sürdürülebilirliğe olan etkisinin güçlü olduğuna inandıklarını belirterek, “Dijital dönüşümün sürdürülebilir değer yaratımımızda bir kaldıraç görevi gördüğünü düşünüyor, bu dönüşümün sadece bankamızı değil aynı zamanda paydaşlarımızı da güçlendirdiğine inanıyoruz. Bu konudaki birikimimiz ile yatırımlarımıza önümüzdeki dönemde de hız kesmeden devam edeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı.
İlginizi Çekebilir
-
VakıfBank 2023 yılında 6,3 milyar dolar ile yurtdışından en çok kaynak sağlayan banka oldu
-
TÜRKİYE’NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU
-
ESG ve Sürdürülebilirlik Müşteri Memnuniyeti ile Başlıyor
-
ARİF ÖZTAN : TEKSTİLDE CİRONUN DÖRTTE BİRİ ELEKTRİK MALİYETİNE GİDİYOR
-
VakıfBank’tan ilk yarıda 10 milyar TL net kar
-
VakıfBank’tan 3 milyar 2 milyon TL net kar
-
BİLANÇOLARI KÜÇÜLEN BANKALAR NASIL KAR PATLAMASI YAPTI
EKONOMİ
Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:
2 gün önce|
29/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı “The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.
Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü
Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.
Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması
Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.
Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik
Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.
Teknoloji Tarafsız Değildir
Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.
Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?
Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?
Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.
Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?
“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:
“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”
Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.
GÜNCEL
Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Yayınlanma:
3 gün önce|
28/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Altyapı, insanlığın doğayı ve dünyayı kontrol etme çabasını yüzyıllardır şekillendiren bir kavramın somut yansımasıdır. Bugünün ekonomisini canlandırmak ve gezegenin sınırları içinde geleceğin ihtiyaçlarını karşılamak için, dayanıklı ve sürdürülebilir altyapılar geliştirmeliyiz.
Mevcut altyapılar, büyük ölçüde fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiştir; bu sistemler iklim aşırılıklarına karşı yeterince donanımlı değildir, ayrıca malzeme kıtlıkları ve yüksek karbon yoğunluğu sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Küresel ölçekte, inşaat sektörü 2050’ye kadar karbon salımını sıfırlama hedefi doğrultusunda ilerlememektedir. Bazı bölgeler, aşırı inşa edilmiş fosil yakıt temelli altyapının mirasıyla yüzleşmektedir. Bu yapıların korunması ya da yenilenmesi mümkün değildir. Öte yandan, bazı bölgelerde ise hâlâ temel altyapı eksikliği yaşanmaktadır. Hangi koşulda olursa olsun, altyapının çökmesi felaketle sonuçlanır.
Karar vericiler ve planlamacılar, altyapının yeni koşullara geçişiyle ilgili bir dizi kritik stratejik sorunla karşı karşıya. Altyapının genel kırılganlığı çeşitli şekillerde kendini gösteriyor:
– Gecikmiş uyum
Kritik altyapılar, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yavaş ilerliyor. Yatırımlar ve varlıklar üzerindeki fiziksel riskler çoğu zaman hafife alınıyor ve bu da 2050’ye kadar değer kaybının yüzde 50’ye kadar ulaşmasına yol açabilir. Öte yandan, güvenli inşaat alanları giderek azalıyor; bu da yüksek riskli bölgelerden kademeli bir geri çekilmeye neden oluyor.
– Toplumsal beklentiler
Toplum, giderek daha fazla dönüştürücü, erişilebilir, kapsayıcı, sağlıklı ve güvenilir kamu altyapısı talep ediyor. Ancak su gibi temel hizmetlerin metalaştırılması, demiryolu ve otoyolların kötüleşmesi, artan enerji fiyatları ve inşaat işçileri için sıcaklık kaynaklı sağlık riskleri, toplumsal dayanıklılığı zayıflatıyor. Temel altyapılar hâlâ sigortalanabilir durumda olsa da dönüşümün mali yükü orantısız şekilde yoksul kesimlerin omzuna binebilir.
– Finansal kaynaklar için rekabet
Altyapı yatırımlarındaki açık giderek büyüyor, çünkü daha fazla fon savunma ve yapay zekâ gibi alanlara yönlendiriliyor. Bu arada, ertelenen bakım maliyetleri artıyor ve yaşlanan altyapılar giderek daha güvensiz hale geliyor.
– Stratejik malzeme kıtlıkları
Stratejik malzeme eksiklikleri, karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabilir. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar her 15 ila 25 yılda bir değiştirilmek zorunda; bu da kritik kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, aşırı hava olaylarına ve siber saldırılara karşı dayanıklı altyapılar inşa etme ihtiyacı ile inşaatın çevresel etkisini azaltma zorunluluğu arasında artan bir gerilim söz konusu.
Bu soruların nasıl ele alınacağı birçok değişkene bağlı. Ancak geleceğe hazırlanmak adına, 2100’e kadar küresel altyapıya ilişkin beş senaryo, potansiyel gelişmeleri öngörmek ve bağlama özgü öncelikleri belirlemek açısından önemli içgörüler sunabilir.
2100’e kadar 5 küresel altyapı senaryosu
1. Döngüsel ve iklime dayanıklı “teknosfer”
“Teknosfer”, insan eliyle üretilmiş tüm yapılar, sistemler ve malzemelerin toplam kütlesini ifade eder; binalardan yollara, makinelerden atıklara kadar her şeyi kapsar. Günümüzde teknosferin toplam ağırlığı, Dünya üzerindeki tüm canlı organizmaların toplam ağırlığını aşmış durumdadır. Bu durum, modern uygarlığın ne denli büyük bir maddesel ayak izine sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu devasa ölçek, beraberinde gelen yüksek bakım maliyetleri ve azalan kaynaklarla birleştiğinde, kaynak açısından yoksul ve demografik olarak durağan ülkeleri inşa edilmiş çevresini sınırlı bir stok olarak değerlendirmeye yöneltiyor. Yeni yapılar inşa etmek yerine, mevcut binalar ve altyapılar yeniden kullanılıyor, onarılıyor, farklı amaçlarla değerlendiriliyor, yükseltiliyor ve geri dönüştürülüyor. Arazi tüketimi ve doğal (işlenmemiş) malzeme kullanımının dönemi sona eriyor.
Bu bağlamda, hızlı yenileme döngüleri ve dinamik bir ikinci el yapı malzemesi pazarı ortaya çıkıyor. Yerel (yerli) mimari yani belirli bir bölgeye ya da kültüre özgü geleneksel yapı stilleri hem düşük hem de yüksek teknolojili inşaat teknikleriyle bir araya gelerek, enerjiye veya makinaya dayanmayan, fiziksel prensiplere dayalı pasif tasarım özellikleriyle birleşiyor. Bu sayede, kurak bölgelerden taşkın riski altındaki alanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, aşırı sıcağa ve sellere dayanıklı yapılar geliştiriliyor.
2. Kıtalararası paylaşılan mega altyapılar
Enerji ve dijital dönüşümleri desteklemek amacıyla büyük bir inşaat patlaması yaşanıyor. Hızla büyüyen bölgeler, maliyetleri düşürmek ve projelerin teslimat süresini hızlandırmak için büyük ölçekli altyapı projelerinde işbirliği yapıyor.
Yenilenebilir enerji, güneşin ve rüzgârın en bol olduğu bölgelerde üretiliyor; bu enerji, uzun mesafeli bağlantılı şebekeler ve deniz altı kabloları yoluyla dağıtılıyor. Bu ağlar, doğu ve batı saat dilimlerini birbirine bağlayarak, gece ve gündüz arasında enerji arzının dengelenmesini sağlıyor.
Aynı zamanda, uzun mesafeli su ağları, yelkenli kargo filoları ve kıtalararası demiryolları, kaynakların verimli dağıtımını ve düşük karbonlu ulaşımı destekliyor.
3. Sanal ve silahlandırılmış altyapı
Bu senaryoda veri, şehirler ve altyapı üzerinde şirketler egemenlik kurar. Özel sektör kontrolüne doğru kayış, düzenlemelerin gevşetildiği, bireyselleşmiş ve tamamen içine çekici (immersive) dijital ortamların yaygınlaştığı bir yapıya yol açar.
Bu bağlamda madencilik faaliyetleri uzaya, Arktik bölgelere ve okyanus derinliklerine kadar genişler. Mekânsal ve kentsel planlama yapay zekâ tarafından yürütülür, tasarım süreçleri otomatik hale gelir ve inşaatlar, robotlar tarafından gerçekleştirilir.
Altyapılar, sensörler ve veri toplayan malzemelerle donatılmıştır; bu da hem öngörüye dayalı bakım hem de sürekli gözetim sağlar. Bu arada, varlıklı kesim yapay, korunaklı adalara çekilir. Dört günlük çalışma haftası benimsenmiş ve veri vergilendirmesiyle kamuya yeni gelir kaynakları oluşturulmuştur. Ancak bu düzenin bazı kırılganlıkları da vardır: elektrik kesintileri, siber saldırılar, dijital sistem arızaları ya da kötü niyetli dijital ele geçirme olayları toplumu savunmasız bırakabilir.
Enerjiye ve stratejik kaynaklara olan talebin hızla artmasıyla birlikte, altyapı ve siber güvenlik alanlarında yeni bir pazar hızla gelişir.
4. Atıl kalmış ve karbona bağımlı altyapı
Karbon salımını azaltma hedefinin başarısız olması ve bakımın ertelenmesi, atıl varlıklara ve fosil yakıtlara bağımlı altyapılara yol açar. Bu durum sadece altyapının değer kaybıyla sınırlı kalmaz; bu kayıp emeklilik fonlarından yatırım portföylerine, işçilere, tedarikçilere ve sosyal yardımlardan faydalanan kesimlere kadar sistemik olarak yayılır.
Karbon yakalama, depolama ve kullanma teknolojileri ile jeomühendislik çözümleri, emisyonları kontrol altına almak için geçici önlemler olarak öne sürülür. Ancak giderek artan karbon fiyatları ve iklim değişikliğinin fiziksel etkileri, ekonomik kayıplara yol açar ve bu bedelin büyük kısmı devletler ve gelecek nesiller tarafından ödenir.
5. Merkeziyetsiz mikro altyapı
Tek bir enerji piyasasının işlememesi, kıtalar arası planlamayı sekteye uğratır. Bunun sonucunda, yerel düzeyde altyapı yönetimi, belediyeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, yurttaş kooperatifleri ve kentsel mahalleler tarafından yürütülmeye başlar. Bölgesel kaynaklar ve insan becerileri, enerji hücrelerine ya da biyogaz adalarına dönüştürülür; bu sistemler şebekeye bağlı veya bağımsız olabilir. Bu yapı, akranlar arası (peer-to-peer) enerji ticaretini ve kapalı döngüde kendi kendine yeten sistemleri teşvik eder.
Ancak bu yaklaşım, yüksek enerji tüketen endüstrileri veya veri merkezlerini destekleyecek ölçeğe sahip değildir. Kaynak paylaşımı için belirlenmiş ortak kurallara bağlı olarak, bazı bölgeler işbirliği yaparak gelişir. Diğerleri ise içine kapanır ya da kaynak rekabetine girer.
Bir noktada bir şeyden vazgeçilmeli
Altyapı, insanlığın yüzyıllardır süregelen doğa ve dünya üzerinde egemen olma anlayışını yansıtır. Ancak günümüzde çağrı, insan yapımı çevreyi korumak için doğa ve toplumla birlikte hareket etmeye yönelmiştir. Gelecek büyük olasılıkla, altyapının geleceğine dair öngörülen senaryoların bir bileşimini içerecektir. Bu kombinasyonun niteliği; mevcut yapı stoğunun büyüklüğüne, çevresel bozulmaların şiddetine, enerji ve malzemelerin döngüselliği ile erişilebilirliğine, yapay zekânın güvenilirliğine ve demografik-kentsel değişimlere bağlı olacaktır.
Dünya sınırlı bir gezegen olduğundan, aşağıdaki önlemler tüm senaryolarda kayıpsız (no-regret) stratejiler olarak öne çıkar: Önceliklerin net biçimde belirlenmesi, kritik varlıkların korunması, bozulmalara uyum sağlamak için büyük ölçekli yatırımlar, paydaşlar arasında güven inşası, faydanın adil paylaşımı ve toplumsal katkı, kaynak tasarrufu ve kolektif kullanım, doğal ekosistemlerin yeniden canlandırılması, gri (mühendislik temelli), yeşil (doğaya dayalı) ve davranışsal çözümlerin uygun maliyetli bileşimleri…
Yeni altyapı türleri ortaya çıkabilir: Enerji, tohum ve temel ihtiyaç maddeleri için depolama alanları; acil durum müdahale ve erken uyarı sistemleri; doğaya geri kazandırma (rewilding), biyomimikri ve jeomimikri gibi doğadan ilham alan çözümler ile az inşaat gerektiren veya hiç inşa gerektirmeyen uygulamalar…
Her durumda, kaynaklar ve ekosistemler şu yollarla korunmalıdır: Yeni yapıların inşa edilmemesi, mevcut yapıların sökülmesi, yeniden kullanılması, basitleştirilmesi, küçültülmesi, ortaklaştırılması, telafi edilmesi ya da merkezileştirilmesi. Altyapı dönüşümünü desteklemek ve iklim zararlarını en aza indirmek için, hükümetler hayati altyapı projelerine doğrudan destek vermeli ve bu projeleri önceden planlayarak büyük ölçekli özel yatırımları da sürece dahil etmelidir.
Bu, şu yollarla sağlanabilir: Devlet yardımları ve kamu alımı reformları, eğitim programları, daha düşük iskonto oranları ya da sabit alım tarifeleri gibi risk azaltıcı araçlar, stratejik ortaklıklar, uzun vadeli dayanıklılık planları, gelecek fonları ve stratejik öngörü sistemleri…
Tercih edilen yatırımlar, uzun vadeli iklim savunması açısından etkin ve verimli olmalı; hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına fayda sağlamalıdır.
Pascale Junker – WEF
Erol Taşdelen
Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Yayınlanma:
4 gün önce|
27/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
♻️ Türkiye, çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmeye yönelik yeni bir adım atıyor. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve toplam 6.300.000 Avro bütçeye sahip olan Sıfır Atık Hibe Programı, yerel düzeyde atık oluşumunu azaltmayı, kaynak verimliliğini artırmayı ve karbon salımını minimuma indirmeyi amaçlıyor.
🌍 Programın Amacı
Giderek büyüyen çevresel sorunlar karşısında, Sıfır Atık Hibe Programı şu hedeflere odaklanıyor:
-
Karbon salımının azaltılması
-
Atık oluşumunun önlenmesi
-
Sıfır atık yaklaşımının yaygınlaştırılması
Bu hedefler, sadece çevreye duyarlı politikaların hayata geçirilmesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda yerel yönetimlerin ve toplumun farklı katmanlarının bu dönüşüme aktif şekilde dahil edilmesi hedefleniyor.
🎯 Öncelikli Alanlar
Programın odaklandığı başlıca öncelikler şu şekilde sıralanıyor:
-
Yerel yönetimlerin altyapı ve kurumsal kapasitesini geliştirmek
-
Sıfır atık uygulamalarının farklı sektörlerle entegre şekilde yaygınlaştırılması
-
Atık yönetim planlarının hazırlanması ve karar destek araçlarının geliştirilmesi
-
Kaynak verimliliği, geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularında farkındalık yaratılması
Bu sayede hem çevresel fayda sağlanması hem de döngüsel ekonomiye geçişin hızlandırılması amaçlanıyor.
👥 Kimler Başvurabilir?
Hibe programı, aşağıdaki kurumları hedef kitle olarak belirlemiştir:
-
Belediyeler
-
İl özel idareleri
-
Katı atık yönetim birlikleri
Bu kurumların hazırlayacakları projeler, yerel düzeyde sıfır atık stratejilerinin etkin biçimde uygulanmasına katkı sağlayacaktır.
📅 Başvuru Takvimi
Program kapsamında proje fikirleri için ön tekliflerin son başvuru tarihi:
🗓 15 Eylül 2025
Başvuruların çevresel etki, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve ortaklık yapısı gibi kriterler doğrultusunda değerlendirileceği öngörülmektedir.
🔍 Detaylı Bilgi ve Başvuru
Başvuru rehberi ve ayrıntılı bilgiye Avrupa Komisyonu’nun resmi web sitesi üzerinden ulaşmak mümkündür:
➡️ https://ec.europa.eu → Funding → Call for Proposals → Zero Waste Grant Programme (ZWGP)
♻️ Neden Önemli?
Türkiye’de sıfır atık vizyonu, yalnızca çevre koruma politikası değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın, ekonomik verimliliğin ve sosyal bilinçlenmenin de önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu program, kaynakların daha verimli kullanılmasını ve atıkların ekonomik değer zincirine tekrar kazandırılmasını teşvik ederek hem çevresel hem de finansal anlamda katma değer yaratacaktır.
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (849)
- BANKA ANALİZLERİ (140)
- BANKA HABERLERİ (3.151)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.856)
- GÜNCEL (3.258)
- GÜNDEM (3.211)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.260)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (479)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.070)
- Ali Coşkun (27)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (574)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı

ING üst düzey yöneticileri işten çıkarıyor

TEB, Dünya KOBİ Günü’nde çek karnesini ücretsiz sunacak

TOM Bank yaz dönemi için uzaktan çalışma modelini devreye aldı

30 HAZİRAN: AY SONU UYARILARI

Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- Dijital Mezarlık | Kripto piyasasında 300 milyar dolar buhar oldu 01/07/2025
- ENFLASYON NE ZAMAN AÇIKLANACAK? Haziran ayı enflasyon verileri beklentisi ne? Gözler TÜİK'te! 01/07/2025
- TEMMUZ AYI KİRA ARTIŞ ORANI 2025: Kira zammı (TEFE-ÜFE) ne zaman açıklanacak? Ev sahipleri ve kiracılar için kritik tarih! 01/07/2025
- İSTANBUL TOPLU ULAŞIM ÜCRET TARİFESİ 2025! Öğrenci, tam aylık İETT, metro, metrobüs, Marmaray ne kadar, kaç TL basıyor? 01/07/2025
- 2025 DOĞUM ÖDEMELERİ: Doğum (rapor) parası, çocuk yardımı ve emzirme ödeneği ne kadar? 01/07/2025
- Uzman isimden uyarı: Altında son alım fırsatları, euro ve altında düşüşleri kaçırmayın! 01/07/2025
- Son dakika: Bu akşam Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 30 Haziran 2025 Çılgın Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 30/06/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 1 Temmuz 2025 01/07/2025
- Galatasaray'dan sermaye artırım kararı 30/06/2025
- Baykar İtalyan havacılık şirketi Piaggio'yu bünyesine kattı 30/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (01.07.2025) 30/06/2025
- Trump'tan Powell'e mektup 30/06/2025
- Trump'tan Japonya'ya tarife tehdidi 30/06/2025
- Trump ABD'nin Suriye'ye yaptırımlarını sonlandırdı 30/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı