Connect with us

GÜNCEL

ESG ve Sürdürülebilirlik Müşteri Memnuniyeti ile Başlıyor

Vizyoner kurumlar sürdürülebilirlik koşullarını teoride kabul etmenin ötesinde, satış ve pazarlama alanında uygulayabildiğinde alternatif başarılar yakalıyor

Yayınlanma:

|

Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim ESG(*) ve sürdürülebilir yatırım alanında, BCCT-Türkiye’de İngiliz Ticaret Odası ve EEL Events işbirliğinde, “ESG ve Sürdürülebilir Yatırım” ( ESG & Sustainable Investment Türkiye 2023) Forumu düzenlendi.

Forum, BCCT Başkanı Chris Gaunt, OBE ve Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosu Kenan Poleo’nun açılış konuşmaları ile başladı. Foruma katılan ulusal ve uluslararası kurumlardan üst düzey konuşmacılar, sürdürülebilirlik ile ESG koordinasyonunun, yönetim, finans ve üretim alanlarında işbirliği yapılabildiği oranda, kurumları verimli sonuçlara ulaştırabileceğine dikkat çektiler. Bu alanda uygulanabilir başarı hedefleri ile hareket edildiğinde kurumu, yatırımı, markayı ya da ürünleri gerçekçi değerlerle geleceğe taşıyacağına vurgu yapıldı. Bir markanın üretim modeli ve satış sistemi döngüsel biçimde sürdürülebilirlik koşullarına uyarlanabildiğinde müşteri memnuniyetine katkı sağlayacağı da ifade edildi. Ayrıca, kurumların sürdürülebilirlik koşullarını teoride kabul etmenin ötesinde, satış ve pazarlamaya alanında da uygulayabildiğinde alternatif başarı yolları yakaladığı belirtildi.

Etkinlikte, en son ESG düzenleyici gelişmeleri, daha yeşil bir ekonomiye geçiş için başarılı stratejiler, net sıfır finansmanın geleceği ve dinamik sosyal ve kurumsal yönetişim girişimleri gibi hayati konulara saygın sektör uzmanlarının görüşleriyle ışık tutuldu.

Bu yıl üçüncüsü gerçekleşen bu Forum, sürdürülebilirlik programları ve ESG’nin kurumsal sürdürülebilirlik dönüşümünü hızlandırmadaki rolü hakkında güçlü tartışmalar için Türkiye’de önde gelen bir platform olarak hizmet ediyor. ESG odaklı profesyonellerin, özellikle sürdürülebilir, uzun vadeli ESG yatırımı için gerekli olan paydaş katılımını ve taahhüdünü incelemede, işbirlikçi düşünce liderliğine katılmaları için fırsatlar sunuyor.

ESG ve sürdürülebilirlik şemsiyesi altında sektör profesyonellerinin karşı karşıya olduğu acil zorlukların üstesinden gelmek için tasarlanan konferans programında, Türkiye’de çevresel, sosyal ve yönetişim çerçevelerinin uygulanması ve yönetimine ilişkin ileri düzeyde öngörüler gündeme taşındı. Etkinlikte yer alan konular arasında; ESG Gerçekleri,Riskleri ve En İyi Uygulamaları Anlamak, Sermaye Seferberliği: İklime Dayanıklı Yatırım Açığını Kapatmak, Teknoloji Odaklı ESG Çözümleri: Sürdürülebilirlik için Teknolojiden Yararlanma, CFO’nun Sürdürülebilirlikteki Rolü: ESG Entegrasyonunda Finansal Liderlik, ESG Beklentilerini Yönetmek: Paydaş İhtiyaçlarını ve Sürdürülebilir Taahhütleri Dengelemek gibi başlıklar da bulunuyordu.

(*) ESG, bir şirketin çevresel, sosyal ve yönetişim uygulamalarının, bunların etkilerinin ve bu değerlendirmelere göre ilerlemesinin incelenmesini ifade eder.

 

Erol Taşdelen

KİTLESEL HİSTERİ KRİZİ NEDİR, SONUÇLARI, Ö

Yayınlanma:

|

Kitlesel Histeri Krizi Nedir? Nedenleri, Sonuçları ve Önleme Yöntemleri

Kitlesel histeri krizi, bir grup insanın ortak bir korkusu, endişesi veya stres sonucu toplu halde anormal davranışlar sergilemesi, panik yaşaması ve hatta fiziksel görünüm olarak performans göstermesi. Toplum içinde yayılan bir korkunun hızla büyümesiyle ortaya çıkan bu durum, gevşemeye başlayarak benzer tepkiler gösterilmesiyle daha da yaygınlaşabilir. Kitlesel histeri krizleri, genellikle sosyal, kültürel, psikolojik ve bunların dağılımının şekillenir ve tarih boyunca birçok farklı toplumda görülür.

Kitlesel Histeri Krizinin Nedenleri

Kitlesel histeri krizinin ortaya çıkmasında çeşitli faktörler rol oynar:

  1. Toplumsal Baskı ve Kaygılar : Toplumlarda belirli dönemlerde yaşanan sosyal veya kültürel baskılar, bireylerde stres yaratabilir. Bu tür baskılar, yaşayacaklarını artırarak histerik krizlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
  2. Çevresel ve Ekonomik Faktörler : Doğal afetler, uzunluklar ve ekonomik krizler gibi toplumsal harcama yaratan olaylar, yaşanacak krizlere daha yatkın hale gelmesine neden olabilir.
  3. Psikolojik Bulaşıcılık : Kaygı ve korkunun bir arada bulunduğu, hızla yayılan, kitlesel histeri krizlerinin temel merkezlerinden biridir. Bir kişinin kaygısı, süreçlerine hızla yayılabilir ve bu kitlesel bir paniğe dönüşebilir.
  4. Yanlış Bilgilendirme ve Medya Etkisi : Medyada yayılan yanlış bilgiler veya korku uyandıran söylentiler, kitlesel histeri krizlerinin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynuyor. Özellikle sosyal medya üzerinden hızla yayılan dedikodular, topluma paniğe yol açabilir.

Kitlesel Histerinin Bulaşma Süreci

Kitlesel histeri krizleri genellikle belirli bir süreç içinde ortaya çıkar:

  1. İlk Tetikleyici Olay : Histeri krizinin başlaması, genellikle bir kişi veya küçük bir grubun yaşadığı anormal bir durumdur. Bu bireylerin baş sınırları, mide renkleri veya nefes darlığı gibi özellikleri olabilir.
  2. Kaygının Artması ve Bulaşması : belirtilerii gören diğer kişiler, aynı belirtileri yaşama korkusuna kapılabilir. Bu korku, akışın hızla ilerlemesine neden olur ve toplulukta bir “psikolojik genişlemelik” etkisi yaratır.
  3. Toplum İçindeki İletişim : Çevredeki insanlar arasında hızla bilgi paylaşımı yapılır. Sosyal medya, telefon veya yüz yüze iletişim yoluyla bu kaygı diğer kişilere aktarılır ve olay daha geniş bir kitleye dağıtılır.
  4. Toplu Hareketlenme : Toplumdaki bireyler arasında korku ve paniğin artması, toplu kaçışlar, bağırma ve ağlama gibi tepkilere yol açılabilir.

Kitlesel Histeriyi Önleme Yöntemleri

Kitlesel histeri krizlerini önlemek ve kontrol etmek için bazı stratejiler uygulanabilir:

  • Bilgilendirme ve Doğru İletişim : Halkı sakinleştirecek ve doğru bilgiyi aktaracak güvenilir yaşam varlığı, kitlesel histeri krizlerinin önlenmesinde oldukça etkilidir. Yetkililerin açıklama yapması ve dedikoduların engellenmesi, küresel güven ortamı yaratır.
  • Psikolojik Destek : Kriz anlarında bireylere sağlanacak psikolojik destek, histeri krizlerinin çözülebilmesi önlenebilir. Okullar, iş yerleri ve diğer toplu alanlarda destek psikolojik hatları oluşturulmalı, bu sayede sayesinde kriz anlarında destek alımı sağlanıyor.
  • Sakinlik ve Güven Ortamının Sağlanması : Yetkililerin olaylarına hızlı müdahalesi, güvenliğin sürdürülmesi ve paniğin azaltılması tedbirlerin alınması önemlidir. Kriz durumlarında güvenlik güçleri, sağlık ekipleri ve uzmanların destek birimleri kapsamlı bir şekilde devreye girmelidir.
  • Toplumun Bilinçlendirilmesi : Özellikle kitlesel histeri krizlerinin yaşı

anlayabileceği ortamlar olan okul, fabrika ve kışla gibi kalabalık bireylere stres ve kaygı yönetimi eğitimi faydalı olur. Bu sayede bireylerin krizleri anında daha kontrollü tepkiler verebilirler. Kitlesel olarak geçmişinin evrenselliğinin doğru şekilde geniş ve geniş olması, bu tür olaylarla karşılaşıldığında daha sağlıklı tepkiler verilmesini sağlar.

  • Medya ve Sosyal Medyanın Rolü : Kitlesel histeri krizlerinde medya, olayın büyümesine veya bozulmasına doğrudan etki edebilir. Yanlış veya anormal haberlerin saklanması, krizlerin yönetimi önemlidir. Medyanın sakinleştirici bir dil kullanabilir, toplumsal paniğin kalıcı olmasını engelleyebilir. Aynı zamanda sosyal medya kullanıcılarının doğru ve doğrulanmamış bilgilerin paylaşılması, yanlış kısımların kesilmesi.

Kitlesel Histeriye İlişkin Ünlü Örnekler

Tarih boyunca çeşitli örnekler, kitlesel histerinin toplumların üzerindeki görünümlerin önüne sermiştir. Bu örneklerden bazıları şunlardır:

  1. Salem Cadı Mahkemeleri : 1692 yılında Amerika’nın Salem kasabasında, cadılıkla suçlanan kişilerin toplumda büyük bir histeri yarattı. Birkaç kişinin cadı ilan edilmesiyle başlayan süreçte, toplumdaki korku ve panik nedeniyle çok sayıda kişi suçlandı ve cezalandırıldı. Bu olay, kitlesel histerinin sosyal sonuçları açısından en bilinen örneklerden biridir.
  2. 1938 Radyo Yayınında Marslıların Dünyayı İstila Ettiği Söylentisi : Amerika’da bir radyo tiyatrosunun, “Dünyalar Savaşı” romanını radyo yayını olarak yayınlaması, dinleyicilerde büyük bir panik yarattı. Yayını dinleyen insanlar, Marslıların dünyanın istilasına inandı ve panik içinde sokaklara döküldü. Bu olay, medyanın kitlesel histeri üzerindeki dağılımını gösteren önemli bir örnektir.
  3. Orta Doğu’daki Zehirlenme Vakaları : 1980’lerde Orta Doğu’da bazı okullarda görülen toplu bayılma vakaları, gaz zehirlenmesi söylentileriyle toplumsal paniğe yol açtı. Bu olayda herhangi bir gerçek gaz tehdidinin varlığına rağmen, bölgedeki toplu olarak benzer büyüklükte gösterisel geçmişin süresine örnek teşkil eder.
  4. Dans Salgını : Orta Çağ Avrupa’da yeni dans çılgınlığı vakaları, insanların kontrolsüzce dans etmeye başlaması ve durmaksızın hareket etmeleri, böylece yorgun düşüp bayıldıkları bir kitlesel histeri kriziydi. Bu durum, o dönem Avrupa’sında oldukça yaygın bir histeri krizi olarak biliniyor.

Kitlesel Histerinin Psikolojik Temelleri

Kitlesel histerinin temelinde sosyal psikoloji ve bireysel psikolojik mekanizmalar yatar. İnsanlarda geçiş, korku veya baskı altında hissedilirken, bu sıcaklıktaki fiziksel görüntülere dönüşme gerçekleşir. Bir kişinin gösterdiği gelişme, diğer insanların bilinçaltında aynı belirtiler yaşama belirtilerini tetikler. Bu psikolojik etkiler, toplum içinde özet olarak ve toplu bir histeriye dönüşebilir.

Toplumların duygusal ve psikolojik olarak birleşmesine bağlı olması, korku veya panik anında meydana gelen etkilenmeyi arttırır. Bu nedenle kitlesel histeri, bireylerin korkularının toplu halde bir krize dönüşmesiyle ortaya çıkar.

Sonuç

Kitlesel histeri krizleri, bireysel insanların korkularının tüm dünyada yaygın bir kriz haline dönüşmesiyle ortaya çıkan, karmaşık bir psikolojik ve sosyal olaydır. Bu krizler, tarih boyunca farklı kültürlerde ve dönemlerde gözlemlenmiş ve toplumsal yapılar üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Kitlesel histeri krizlerinin önlenmesi ve kontrollerinin bir araya getirilmesi için toplumun doğru bilgilendirilmesi, psikolojik desteğin sürdürülmesi, medyanın sorumlu bir şekilde bilgi aktarımı ve kriz yönetimi konusunda bilincin arttırılması gerekmektedir. Bu ölçüde, kitlesel histeri krizlerinin çoğunu engelleyebilir ve daha sağlıklı bir sosyal yaşamalarını sağlayabilir.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Banka Üst Yönetimi ve Kara Para Aklama: Katılım Nedenleri, Süreçler ve Olası Sonuçla

Yayınlanma:

|

Banka Üst Yönetimi ve Kara Para Aklama: Katılım Nedenleri, Süreçler ve Olası Sonuçlar

Kara para, yasa dışı faaliyetlerden elde edilen kazançların finansal sisteme yasal bir çerçeveye oturtularak sokulması sürecidir. Bankalar, finansal sistemin merkezinde yer aldıkları için bu sürecin en sık başvurulan araçları arasında bulunur. Banka üst yönetiminin kara para aklama faaliyetlerine bilerek ya da bilmeyerek dahil olması ise, yalnızca bankanın itibarı ve mali durumu için değil, toplumun güvenliği ve ekonomik istikrar için de ciddi bir tehdit oluşturur. Bu makalede, banka üst yönetiminin kara para aklama süreçlerine karışma nedenleri, kara para aklama aşamaları, yönetimin aldığı riskler ve bu tür faaliyetlerin sonuçları detaylı olarak ele alınacaktır.

Kara Para Aklamanın Temel Aşamaları ve Bankaların Rolü

Kara para aklama süreci genellikle üç ana aşamadan oluşur: yerleştirme (placement), dağıtma (layering) ve bütünleştirme (integration). Her aşamada bankaların sağladığı işlemler, kara paranın yasal hale getirilmesine katkı sağlar.

  1. Yerleştirme (Placement): Kara para aklama sürecinin ilk aşamasıdır ve yasa dışı fonların finansal sisteme dahil edilmesini içerir. Bu aşamada yasa dışı kazançlar genellikle bankalara yatırılır. Büyük miktarlardaki nakit paranın çeşitli hesaplara yatırılması, transfer edilmesi veya döviz işlemlerine yönlendirilmesiyle gerçekleştirilir. Bankalar, özellikle nakit işlemlerin yoğun olduğu hesap hareketlerini izleyerek bu tür yerleştirme işlemlerini tespit edebilir. Ancak, güçlü denetim mekanizmalarının olmaması, bu işlemlerin fark edilmesini zorlaştırır ve kara para, bankalar aracılığıyla sisteme girmiş olur.
  2. Dağıtma (Layering): Bu aşama, kara paranın izini kaybettirmek için karmaşık işlemlerle yasal bir görünüme kavuşturulmasını hedefler. Paranın farklı hesaplara transfer edilmesi, uluslararası havaleler yapılması veya karmaşık ticari işlemlerle maskelenmesi gibi yöntemlerle fonların kaynağı gizlenir. Paranın kaynağını takip etmeyi zorlaştırmak için çeşitli ülkelerdeki bankalar ve offshore hesaplar kullanılarak işlemler daha karmaşık hale getirilir. Bankalar, bu işlemler sırasında yüksek değerli para transferlerine şüpheyle yaklaşmalı ve riskli işlemleri sürekli izlemelidir.
  3. Bütünleştirme (Integration): Kara para aklamanın son aşamasıdır ve yasal bir görüntüye kavuşmuş paranın ekonomiye entegre edilmesini içerir. Bu aşamada yasa dışı kazançlar, gayrimenkul alımları, lüks tüketim malları veya ticari yatırımlar gibi görünüşte yasal faaliyetlerde kullanılır. Bankalar, yasa dışı gelirlerin bu yasal görünümlü faaliyetler aracılığıyla ekonomiye karıştığını tespit etmekte zorluk yaşayabilir. Örneğin, yüksek miktarda ticari krediler veya yatırım hesapları aracılığıyla sağlanan fonlar, bankacılık sistemi içinde “temiz” bir görünüme sahip olur.

Banka Üst Yönetiminin Kara Para Aklamaya Katılım Nedenleri

Banka üst yönetiminin kara para aklama süreçlerine bilerek veya bilmeyerek katılmasının altında çeşitli nedenler yatmaktadır. Bu nedenler, bankanın finansal hedefleri ve dış baskılardan bireysel çıkarlara kadar değişiklik gösterebilir.

Kâr Elde Etme Arzusu ve Finansal Baskılar

Bankalar, özellikle ekonomik dalgalanmalar döneminde veya hissedarlarının yüksek kâr beklentisi altında kara para aklama işlemlerinden elde edilen yüksek nakit akışlarını çekici bulabilir. Bu yasa dışı fonlar, bankanın kâr marjını artırarak mali tablolarında geçici bir iyileşme sağlar. Bu süreçte bankalar, işlem ücretleri ve faiz gelirleriyle kısa vadeli finansal başarı elde edebilir.

Ancak bu tür gelirler, bankaların uzun vadeli güvenilirliğini tehdit eder ve ciddi yasal sonuçlar doğurur. Örneğin, geçmişte kara para aklama skandallarına karışmış olan büyük bankalar, milyarlarca dolar para cezasına çarptırılmış ve ciddi itibar kayıpları yaşamıştır. Bu nedenle kısa vadeli kazançların uzun vadeli riskleri gölgeleyebileceği bu tür durumlar, bankalar açısından büyük riskler barındırır.

Zayıf Denetim ve İç Kontrol Mekanizmaları

Bankalar genellikle kara para aklamayı önleme (AML) ve “Müşterini Tanı” (KYC) prosedürlerine sahiptir. Ancak, bu sistemlerin zayıf uygulanması veya yetersiz denetim mekanizmaları, yasa dışı fonların finansal sisteme girmesini kolaylaştırabilir. Etkili bir iç kontrol mekanizmasının olmaması, bankanın yasa dışı işlemleri fark etmesini zorlaştırır ve üst yönetimin bu tür işlemlere göz yummasına neden olabilir.

Özellikle uluslararası bankalar için farklı ülkelerdeki yasal düzenlemelere uyum sağlamak zor olabilir. Bu durum, kara para aklamayla mücadele programlarının zayıf kalmasına ve bazı yasa dışı işlemlerin gözden kaçmasına neden olur. Üst yönetim, bu kontrol ve denetim zafiyeti nedeniyle riskli işlemleri belirlemekte ve engellemekte zorlanabilir.

Kişisel Çıkarlar ve Yolsuzluk

Bazı banka yöneticileri, kişisel çıkarları doğrultusunda kara para işlemlerine bilerek göz yumabilir. Örneğin, üst düzey yöneticiler, yasa dışı kazançlardan pay almak veya belirli müşteri ilişkilerini geliştirmek amacıyla bu tür faaliyetlere göz yumar. Bu tür çıkar çatışmaları, bankanın etik ve yasal sorumluluklarını ihmal etmesine yol açar ve bankanın itibarını büyük ölçüde zedeler.

Yöneticilerin yasa dışı kazançlardan pay almak veya çıkar çatışmaları nedeniyle bu tür işlemlere aktif olarak katılması, kamuoyunun bankacılık sistemine olan güvenini sarsar. Bu riskleri azaltmak için, bankaların bağımsız denetimlere tabi tutulması ve etkili iç kontrol mekanizmaları kurulması büyük önem taşır. Ancak, bazı durumlarda bu denetimler göz ardı edilir veya zayıf bırakılır.

Dış Baskılar ve Tehditler

Organize suç örgütleri veya terör örgütleri gibi yasa dışı gruplar, bankaların üst yönetimlerine tehdit, şantaj veya baskı uygulayarak kara para aklama faaliyetlerine katılmalarını sağlayabilir. Güvenlik açığı bulunan ülkelerde bu tür tehditler daha yaygın olup yönetimi yasa dışı işlemlere göz yummak zorunda bırakabilir. Özellikle kara para aklamanın terörizmi finanse etmek gibi durumlarda, bankalar bu suçların dolaylı bir parçası haline gelir ve finansal sistemin güvenilirliği ciddi şekilde tehdit altına girer.

Bu tür olaylar, yalnızca bankanın itibarını değil, aynı zamanda toplumun güvenliğini ve finansal sistemin bütünlüğünü de tehdit eder. Bu tür tehditlere karşı koymak için bankaların bağımsız denetim mekanizmaları kurması ve çalışanlarına yönelik güvenlik önlemlerini artırması önemlidir.

Politik Baskılar ve Sosyal Etkiler

Bazı ülkelerde kara para aklama, siyasi veya sosyal çıkarlar doğrultusunda kullanılabilir. Özellikle hükümetler veya belirli siyasi gruplar, kara para aklama işlemlerini bankacılık sistemi üzerinden gerçekleştirmek için bankalara baskı yapabilir. Banka üst yönetimi üzerindeki bu baskılar, bankaların yasa dışı işlemlere bilerek dahil olmasına yol açabilir.

Bu tür durumlarda, bankanın tarafsızlığı tehlikeye girer ve kamuoyunun finansal sisteme olan güveni sarsılır. Bu gibi durumlarda, bankaların bağımsız denetim mekanizmalarını güçlendirmesi ve şeffaflık ilkelerine bağlı kalması büyük önem taşır.

Bankaların Kara Para Aklama Faaliyetlerine Katılmasının Sonuçları

Bankaların kara para aklama faaliyetlerine katılması, hem banka hem de toplum için ciddi zararlar doğurabilir. Bu tür faaliyetlerin sonuçları finansal istikrarı, toplum güvenliğini ve bankanın itibarını ciddi şekilde etkileyebilir.

  • Finansal İstikrarın Bozulması: Kara para aklama faaliyetleri, ekonomide dengesizlik yaratır ve finansal istikrarı bozarak yasal işletmelere karşı haksız rekabete yol açar. Bu durum, piyasalarda güvensizlik yaratır ve bankacılık sisteminin bütünlüğünü tehdit eder. Ayrıca, kara para aklama faaliyetlerinin sürdüğü bir ortamda enflasyon gibi ekonomik dengesizlikler yaşanabilir. Gri listeye alınan ülkelerin ana nedenlerinden biri de Kara Para Trafşğinde bankaların işin içine girmesinden kaynaklandığı unutulmamalı.
  • İtibar Kaybı: Kara para aklama skandalına karışan bankalar, itibar kaybına uğrar ve müşterilerinin güvenini kaybeder. Bu durum, bankanın müşteri tabanının daralmasına ve uzun vadede mali kayıplar yaşamasına neden olur. Geçmişte kara para aklama skandalları nedeniyle milyar dolarlarla ifade edilen cezalar ödemek zorunda kalan birçok banka, itibar ve müşteri kaybı nedeniyle önemli ölçüde zarar görmüştür.
  • Yasal ve Finansal Yaptırımlar: Kara para aklama suçuna karışan bankalar, yüksek miktarda para cezasına çarptırılabilir. Bu cezalar, bankanın mali yapısını olumsuz etkiler ve operasyonel faaliyetlerini kısıtlar. Ayrıca, kara listeye alınan bankalar, uluslararası finansal piyasalardan dışlanabilir ve kredi notları düşebilir.
  • Toplum Üzerindeki Olumsuz Etkiler: Kara para aklama faaliyetleri, organize suçların ve terörizmin finansmanını destekleyerek toplum güvenliğini tehdit eder. Yasa dışı gelirlerin yasal sisteme karışması, suç oranlarını artırır ve toplumda etik değerlerin zayıflamasına yol açar. Bu nedenle, kara para aklamayla mücadele, hem ekonomik güvenlik hem de toplumsal huzur açısından hayati önem taşır.

Sonuç

Bankaların kara para aklama faaliyetlerine karşı güçlü önlemler alması, yalnızca bankanın güvenilirliği için değil, finansal sistemin bütünlüğü ve toplumun güvenliği için de büyük önem taşır. Üst yönetim seviyesinde sıkı denetim, etkili iç kontrol mekanizmaları ve etik kurallar, kara para aklamayı engellemek için kritik rol oynar. Bankaların bağımsız denetimlere tabi olması ve düzenleyici kurumların bu konuda sıkı tedbirler alması, kara para aklamayla mücadelede en etkili adımlardır.

Finansal sistemin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilirliği ve toplumun güvenliği için bankaların kara para aklama faaliyetlerine karşı bilinçli ve güçlü bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Bu, hem bankaların hem de düzenleyici kurumların iş birliği içinde çalışmasını ve kara para aklamayı önleme konusunda kararlı bir politika benimsemesini gerektirir. Bankaların, toplumsal sorumluluklarını yerine getirerek şeffaflık ilkesine bağlı kalması, toplumun bankacılık sistemine olan güvenini artıracaktır.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

S&P’den ikinci not artışı geldi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye’nin kredi notunu bir kademe artırarak B+’dan BB-‘ye yükseltti, görünüm pozitiften durağana çekildi. S&P, böylece bu yıl ikinci kez not artırımına gitti.

Açıklamada TCMB’nin sıkı duruşunun Türk yetkililerin lirayı istikrara kavuşturmasını, enflasyonu düşürmesini, rezervleri yeniden inşa etmesini ve finansal sistemde dolarizasyonun azalmasını sağladığı belirtildi.

Açıklamada, görünümün yetkililerin halen yüksek olan enflasyonu düşürme, çalışanların ücret beklentilerini yönetme ve Türk ekonomisini yeniden dengeleme konusundaki iddialı planlarına yönelik gelecek 12 aydaki dengeli riskleri yansıtacak şekilde durağan olduğu kaydedildi.

Ücret anlaşmasının bu iki uç nokta arasında belirleneceğinin varsayıldığı aktarılan açıklamada, ancak yüzde 30dan yüksek herhangi bir artış oranının enflasyonla mücadele sürecini uzatacağı kaydedildi.

Açıklamada, ülkede 2028’e kadar planlı herhangi bir seçim olmaması nedeniyle, kademeli mali ve gelir politikası sıkılaştırması yoluyla talebi ve enflasyonu baskılamak için alan olabileceği belirtildi.

Türkiye’nin makroekonomi politikalarındaki değişimin ardından, Fitch Ratings, Moodys ve S&P , ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu yükseltmişti. S&P Mayısta kredi notunu bir kademe artırırken Fitch Türkiye’nin notunu Eylül ayında “BB-“ye, Moody’s de Temmuz ayında iki kademe artışla “B3″ten “B1″e yükseltti.

Resim

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.