TÜRKİYE İŞ BANKASI, 2021 üçüncü çeyrek mali verileri ve Faaliyet Raporunu açıkladı. Kamu bankaları dışında 700 milyar TL Aktif Büyüklüğü aşan ilk banka olurken; 411 milyar TL Nakdi; 153 milyar TL Gayri Nakdi Kredi; 440 milyar TL Mevduat hacmi ile yine Kamu dışındaki bankalar içinde ilk sıradaki yerini açık ara korudu.
Bilanço büyümeye devam ediyor
2020 sonunu 593,9 milyar TL Toplam Varlıklar ile kapatan İŞBANK 2021 üçüncü çeyreğinde %17,9 büyüme ile 700,3 milyar TL bilanço büyüklüğüne ulaşarak Kamu Bankaları dışında 700 milyar TL Aktif büyüklüğü aşan ilk banka oldu. Toplam Varlıklar içinde yer alan Finansal Varlıklar da 161,7 milyar TL’lik hacmini %31,7 büyüterek 213 milyar TL seviyesine yükseltti.
Kredilerde Piyasaya destek devam etti
2020 sonunu 365,5 milyar TL Nakdi kredi hacmi ile kapatan banka 2021 üçüncü çeyreğinde %12,7 büyüme ile 411,8 milyar TL hacme ulaşmış durumda. Bankanın Canlı Kredileri 391,9 milyar TL düzeyinde. Banka aynı zamanda bu kredi hacmi ile Kamu Bankaları dışında piyasaya en fazla kaynak saylayan banka konumunda. Bankanın Beklenen Zarar Karlıkları ise 23,3 milyar TL’den 24,2 milyar TL düzeyine yükselirken; Kredi Takip oranı ise %5,6’dan %4,8’e gerilemiş durumda. Banka Gayri Nakdi Kredilerde de sektör ortalamasının üzerinde bir büyüme göstererek 2020 sonundaki 119,5 milyar TL’lik kredi hacmini dokuz ayda %29,8 büyüme ile 153,3 milyar TL düzeyine çıkardı. Sektördeki Dış Ticaret Pazar Payını büyüten banka bunun karşılığını Akreditif Kredi hacmini artırarak aldı. 2020 sonunda 19,5 milyar TL olan Akreditif Kredi hacmi %70,7 büyüme ile 33,3 milyar TL düzeyine çıkararak Bilançosunu açıklayan dört büyük banka arasında en fazla büyüme performansı gösteren banka oldu.
Mevduat artışı devam etti
2020 sonunu 668,8 milyar TL Mevduat ile kapatan banka Mevduatını % 19,3 büyüterek 440,1 milyar TL düzeyine taşırken özel bankalar arasında en yüksek mevduat hacmine sahip banka olma unvanını da açık ara ile korudu. Banka TL Ticari Mevduatta ise %25’lik büyüme sağlayarak Piyasada olmanın karşılığını almış oldu. Banka mevduatının %42,3’lük kısmı vadesiz mevduat oluşturuyor. Bankanın 2020 sonundaki 67,7 milyar TL olan özkaynakları ise %10,3 büyüme ile 74,7 milyar TL seviyesine yükseldi.
Gelirleri artmaya devam etti
2020 üçüncü çeyreğinde 18,7 milyar TL Net Faiz Geliri yaratan banka 2021 aynı dönemde %6,4 büyüme ile 19,9 milyar TL gelir yaratırken; 4 milyar TL olan Net Ücret ve Komisyon Geliri ise %29,5 artarak 5,2 milyar TL seviyesine yükseldi. Banka Ticari İşlemlerde ise yıllardır yumuşak karnı olan zarar etme hali bu bilanço döneminde de değişmedi. 2020 yılı aynı dönede 1,7 milyar TL’lik Ticari İşlem Zararı 2021 yılında 7,8 milyar TL seviyesine yüksekmiş durumda. Ticari İşlemler zararın oluşmasında Türev İşlemlerdeki 4,7 milyar TL’lik zararın etkisi büyük oldu. Bunda bankanın piyasaya göre ters pozisyonda kalmasının etkili olduğu tahmin ediliyor.
Net Karlılık 7 milyar TL’yi aştı
2020 üçüncü dönemde 23 milyar TL brüt kar açıklayan bankanın bu karlılığı 2021’de 20,8 milyar TL’ye düşerken 5,1 milyar TL’lik Net Karlılığı %36 artarak 7 milyar TL seviyesine ulaştı. Bankanın Karlılık rasyolarında da artış görüldü. 2020 sonunda %1,3 olan ortalama Aktif Karlılık ( ROA ) %1,4’e yükselirken; %10,9 olan ortalama Özkaynak karlılığı ( ROE ) % 12,6’ya yükselmiş durumda. Buna karşılık % 18,7 olan sermaye yeterlilik oranı ise % 17,2’ye düşmüş durumda.
Şube ve Personel sayısı azaldı
2020 sonunu 1.205 şube ağı ile kapatan banka 2021 yılının üçüncü çeyreğinde 4 şube azalarak şube sayısı 1.201’e düşerken; 2020 sonunda 23.193 olan personel sayısının da 303 azalarak 22.890’a geriledi. Personel düşüşünün ağırlıklı emeklilikten kaynaklandığı tahmin ediliyor. Bankanın 2021 üçüncü çeyreğinde genel personel giderleri %4,77 artarken; üst yönetim giderlerinin ise %27,1 arttığı görüldü.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.