Connect with us

EKONOMİ

SANAYİDE ‘sudden stop-ani duruş’ YAŞARSAK ŞAŞIRMAYIN!

Yayınlanma:

|

Üretim, İhracat, İstihdam, Büyüme kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Ekonominin bu çizgide olmasına itiraz eden olmaz! Ama Yeni Ekonomi Modelin bu söylemi ile Piyasa gerçekleri örtüşmedi, ciddi sorunlar var biline. Yakında Sanayide “Büyük Ani Duruş” görürseniz şaşırmayın! Piyasada sorunlar o kadar büyük.

Maliyet Hesaplanamıyor

Şu an sanayicilerin işçilik hariç nerede ise tüm maliyetleri dövize endeksli, nasıl olmasın ki Kömür, Elektrik %130, Doğalgaz maliyetleri % 140 artmış durumda. Yıllık sabit fiyat Hizmet Sözleşmesi olan Yemekçisinden, Servisçisine, Nakliyecisinden, Temizlikçisine herkes sözleşmeyi feshi için sanayicinin kapısında; “cayma hakkını” kullanacağını cezası olsa da bu durumda bile daha karlı çıkacağını belirterek revize sözleşme istiyor; bu sorunlar medyada dillendirilmiyor bile! Hammadde girdisinden, Poşetine; Ambalaj kutusundan, kimyasalına son bir ayda yüzde yüz artmış durumda farkında mısınız? Bazı ürünlerin ambalajı içindekinden daha pahalı hale gelmiş durumda. Bu ortamda sanayici nasıl maliyet hesabı yapsın. Sattığını aynı fiyatla yerine koyamaz hale geldi; kafayı borsaya gömüp “her şey güzel” demeyi bırakalım artık!

Vadeli satışlar bitti, tabi TL toptan satışlar da

Vadeli satışlar bıçak gibi kesildi. Önceden verdiği vadeli satışların zararları henüz hesaplanamadı bile. Kimse TL hesap yapamaz oldu. Dolarizasyonu düşürelim derken Ticari Piyasa dolarize olmuş halde biline. Toptancılar bırak aylık fiyat açıklamayı artık “öğleden önce öğleden sonra fiyat” açıklıyor hale geldi biline! TL çek bıçak gibi kesildi. İlk defa döviz çeki kullanan müşterileri bir zahmet BDDK ve Merkez Bankası raporlasın.

İhracatçı söylendiği kadar avantajlı değil

İhracat arttı güzel de önemli olan “sürdürülebilirlik”. “Kur avantajı ihracatı artıracak” söylemi sanıldığı kadar etki yapmadığını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Zira, yaptığın ihracatın önemli bir girdi kısmı ithal ürün. Avantaj dediğin sanayicinin stokta ne kadar hammadde ve yan mamul var ise o kadar. Yurt dışı müşterileri pazarlık yapıp fiyat indirmeye çalışmıyor mu sanıyorsunuz? Stoklar bitince hangi kurdan yeni girdiyi hesaplayacak Sanayici. Hadi ihracat yaptı, ihracatımızın ne kadarı peşin; çoğu ihracat mal mukabili, yani malı gönderdi bedeli altı ay sonra gelecek. İhracat bedeli altı ay sonra geldiğinde kur on-on bir TL olur ise zarar etmeyecek mi? İhracatçı Forward yaparak hazırlık yapar sanıyorsanız, vadeli ihracat kadar Forward tutarı gösterin bana, yok! İthal ürünler de peşine dönmüş nerede ise. Üstelik emtia fiyatları arttığı bir yana, ulaşması da zor durumda. Sanayi piyasasında bazı girdileri bulmak zorlaşmış durumda. Navlun ücretleri almış başını gitmiş, Çin’den iki bin dolara gelen bir konteyner sekiz ile on üç bin dolara kadar çıkmış durumda.

Yeni Asgari ücret yeni işsizler doğurabilir!

Asgari ücretin eridiğini görmeyen yok. Dolar bazında da düşünseniz, alım gücünü de hesaplasanız ciddi erime var. Görünen o ki, nette dört binlere yakın bir ücret açıklanacak. Var sayalım net dört bin lira oldu. Günlüğü 133 TL’ye gelir. İyi de Tuvalet kağıdı 131 TL olmuş. Akşama kadar çalışıp bir tuvalet kağıdı alıp eve gideceksin yani. Başka sözüm yok! Dört bin lira kadar olacak Asgari ücretin işverene maliyeti ne kadar olur. Sanayiciye İşçi maliyetini sadece kuru maaş düşünmeyin. Her işlemi resmi olan sanayici için mesaisi, vergisi, SGK’sı, özel sigortası, servisi, yemeği bir işçinin maliyeti dokuz, on bin liraya çıkacak. Kaç sanayi işletmesi bunu kaldırabilir. O zaman alacak işçileri karşısına beş kişiden birini çıkaracak işten, dört kişiye de dönüp “beş kişinin işini yap” diyecek. Umarım böyle olmaz. Neyse yeni yılda işsizlik başvurularından durumu daha iyi anlarız. Yanlış anlaşılmasın amacımız asgari ücret fazla artmasın şeklinde bir söylem değil, tabi ki artsın, emekçinin hakkı, az bile. Sanayide çarklar dönsün daha fazlasını verir sanayici ama çarklar yavaşladığında çaresizdir. Sanayicinin en büyük korkusu batmak değil bir gün işçisine maaş verememektir.

ÇİN olacağız cin fikirliliği kime ait merak ediyorum!

“Üretim Ekonomisi Modeline” kimse itiraz etmez. Ama samimiyeti sorgulanır. Samimi olan anlayışın bir defa Meslek Lise Eğitimine ağırlık vermesi gerekirdi. Veriliyor mu? Her OSB’de bir lise projesi güzel, ama yetersiz. Üretim Ekonomisinin ana itici motoru Sanayidir. Buna inanan anlayış, olan sanayi tesisleri “özelleştirerek” yok olmasını sağlamazdı. Tekel, Sigara fabrikalarımız kapandı. SEKA örneği facia. Santraller, Limanlar, Gübre fabrikaları elden gitti. Onlarca fabrika özelleştirme sonrası TOKİ arazisi gibi konut arazisi oldu iyi mi! Unutmadık, bazı işletmelerin satış fiyatı depolarındaki stok malların dahi altındaydı! “Üretim Ekonomisi” diyorsan her iş kolunda entegre imalatını tamamlayacaksın, rahmetli Erbakan’ın “makina yapan makinalar” hayaline ne kadar yakınız? Veya sanayinin ithal bağımlılığını ne kadar azaltabildik? Organik tarımı özendireceğimize üstüne binlerce yıllık Anadolu tohumunu “sertifikalı tohum” değil diye yasaklayan nasıl bir zihniyettir? Kısır tohumun neresi yerli ve milli! Tarım girdilerin ne kadar yerli ve milli? Çin hala beş yıllık kalkınma planları ile büyüyor, sahi ne oldu bizim beş yıllık kalkınma planlarımıza? Samimi olan Üretim Ekonomisinden bahseden zihniyet DPT’yi saf dışı bırakmazdı!

Kredi faiz oranları düşecekti, arttığı yetmedi olan krediler de durdu!

Yeni Ekonomi Modeli ana sloganı “düşük faiz”. Düşük faizden vaz geçtim, yüksek faiz ile krediler de durdu farkında mısınız? Ekonomi kurmaylar yarın üç kamu bankasını da arasın, bir yıllık spot kredi sorsun bakayım olumlu cevap alabilecekler mi? Halkbank’ta nerede ise bir yıldır doğru dürüst ticari kredi yok! Vakıfbank’ın “çıpa kredisi” ne oldu, bitti! Hazineye %20’nin üzerinde para satan bankacılık sektörü piyasaya kredi verir mi sanıyorsunuz! Merkez Bankası faiz indirmeden önce %15-16 olan Rotatif / BCH Ticari krediler %19-20 oldu. Bugün özel bankalardan bir yıllık spot kredisi fiyatlaması isteyin bakayım %26-28 arası fiyat duyacaksınız! Hani faizler düşecekti? Merkez Bankası faiz indirdikçe Piyasada Kredi faiz oranları artıyor! Böyle mi Sanayici İhracatı patlatacak! Öyle laf ile olmuyor beyler! Sahaya inip sanayiciyi dinleyin bence.

Kredi Takipler artıyor

5 Kasım’da 153,3 milyar TL olan Bankaların Kredi Takip tutarı 3 Aralık’ta 161,7 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Bunun içindeki Ticari Kredi takipleri de 131,8 milyar TL’den 5,6 milyar TL artarak 137,4 milyar TL’ye yükselmiş durumda bilmem farkında mısınız? Müsilaj nasıl aniden hayatımıza girdi ise dip dalgada zombi şirketler birikmiş durumda, şimdilik bankalarca yüzdürülüyor. Yıllardır bildiğimiz ama adı yeni olan modelde, “Müteahhitler iki konut satacak” diye Sanayiciyi vurdunuz haberini olsun! Üretim, Büyüme, İhracat müteahhitle değil Sanayici ile oluyor maalesef. Müteahhit sizi büyütür ama Kalkınmanızı sağlamaz, biline! Önce Büyüme ile Kalkınma farkını bir inceleyin isterseniz. Büyüdüğümüzü ama Kalkınamadığımızı görürsünüz!

Kısaca, yukarıda özetini geçtiğim nedenlerden ötürü; Büyüne, Üretim, İhracat, İstihdam kavramları kulağa hoş geliyor ama bunlar sadece Para Politikaları ile yönetilerek sağlanacak bir durum değil. Ekonomi de sadece para oyunlarını içeren Borsa sanal aleminden ibaret değil; gerçek hayat Sanayide, sahada! Ortada ciddi bir belirsizlik var! Kalkınmada olmazsa olmaz Maliye Politikasının adı dahi yok! Kısa süreli ekonomideki şok hareketler nedeni ile Sanayide ‘sudden stop‘ yani ‘ani duruş‘ yaşarsak şaşırmayın, kızmayın da! Bir şeyler yaparken nelere zarar verildiği, etki – tepki analizi, swot analizi belli ki tam yapılmamış; yapıldı ise de piyasalar eksik okunmuş; ters giden, açıklanamayan, normal olmayan çok şey var! Kontrollü ŞOK DOKTRİNİ uygulanıyor ise senaryo çok kötü sanayici açısından bu filmin sonu iyi bitmez!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.banakvitrini.com

 

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.