Connect with us

ŞİRKETLER

MLOps: Yapay Zekanın Endüstriyel ve Sürdürülebilir Hali

Yayınlanma:

|

Veri bugün hayatımızda oldukça önemli bir yer tutuyor, öyle ki yalnızca 2020 yılında insanlar her gün yaklaşık 500.000 Tweet attı, 306,4 milyar e-posta gönderdi ve saniyede ortalama 1.7 MB veri oluşturdu. Bunun sonucunda 2020 sonu geldiğinde yaklaşık 44 Zettabyte büyüklüğünde veri tüm dijital evreni oluşturuyordu. İşin ekonomik boyutundan baktığımızda ise, Dünya GSYİH’sının %70’i dijitalleşmeden geçmiş durumda ve 2025 yılına kadar 200 Zettabyte büyüklüğünde veri bulut sistemler üzerinde depolanacak. Kısacası, 2020 yılına kadar oluşan tüm dijital evren inanılmaz bir büyüme ile 5 yıllık bir sürenin sonunda tam 5 katına çıkacak !!

Sahip olacağımız verinin büyüklüğünü, sağlayacağı ekonomik değeri ve içinde barındıracağı bilgi birikimini hayal etmek bile çok zor. Hal böyle olunca ister istemez bu hacimde bir veriden nasıl faydalanabileceğimizi, ne gibi değerler üretebileceğimizi sorguluyoruz her fırsatta. Hangi sektörden olursa olsun herkesin Yapay Zeka cevabını vereceğini tahmin etmek çok zor değil gibi, fakat yapay zeka bile bu kadar hızlı şekilde verinin üretildiği bir Dünya’da ve değişken koşullarda, ürettiği modeller ne kadar başarılı olursa olsun iyileştirme ve sürekliliği sağlama konusunda şimdiden sıkıntılara yol açabiliyor. Ortaya konan bu tutarlılık sorunu AI ve ML konusunda yeni operasyonel iş yüklerini de beraberinde getiriyor. Hal böyle iken, MLOps olarak hayatımıza son yıllarda giren kavram, kuruluşların önemli bir AI becerisi açığını kapatmasına yardımcı olabilir; Yöneticilerin %68’i, kuruluşlarının yapay zeka becerileri açığını orta ile aşırı olarak tanımlarken, %27’si bunu önemli veya aşırı olarak değerlendirmektedir ve yapılan değerlendirmeye göre MLOps ile AI süreçlerini kurgulamanın sorunun çözümündeki en güçlü yön olması beklenmektedir.

Bu açıdan MLOps, AI çözümlerini eğitme, test etme, dağıtma, izleme ve yönetme süreçlerine otomatik kendini geliştirme, versiyonlama, kontrol ve otomasyon getiren bir dizi uygulama ve aracı bir bütün olarak ele almaktadır. Bu otomasyon, ekiplerin yeni fikirleri keşfetmesine, geliştirme ve operasyon maliyetlerini düşürmesine, bunlar hakkında hızla geri bildirim almasına ve yapay zeka süreçlerinde en verimli noktalara odaklanmasına olanak tanır.

Yapay zeka projeleri, çok fazla araştırma ve deneme içerir çünkü yapay zeka tarafından çözülen problemler genellikle doğrusal değil değişkendir. Soruna sistematik ve verimli bir şekilde yaklaşmak için yapay zeka modeli uygulamasının testleri, eğitimi ve dağıtım işlem hatlarını otomatikleştirerek hızlı, güvenilir ve tekrarlanabilir olması gerekir. Ek olarak, proje ekibinin altyapıyı geliştirmeden üretime kadar standart hale getirmesi ve baştan sona sağlam bir güvenlik planlaması yapması gerekiyor.

AI modelinin beklendiği gibi çalışmaya devam ettiğini doğrulamak ve sürekliliği sağlamak için MLOps’un önemli bir unsurudur. Makine öğrenimi algoritmaları yeni verilere ve deneyimlere yanıt olarak insan yönlendirmesi olmadan iyileştirmek için uyarlandığından, izleme hayati önem taşır. Zaman içinde model kaymasını tespit etmek ve buna karşı tutarlı yeni modeller geliştirmek için süreçleri uçtan uca yönetim ve otomasyon işlevselliğini hayati önem taşımaktadır.

Gartner MLOps Yaşam Döngüsünü 3 Ana Başlık Altında Değerlendiriyor

MLOps Kurumlara Ne Sağlar ?

MLOps, Yapay Zeka uygulamalarında yaşanan bu sorunlara çözüm olarak Makine Öğrenmesi modellerinin tasarım, uygulama ve yönetiminin tüm yaşam döngüsüne odaklanarak sonuçları yönlendirir. Operasyonel süreci yukarıdaki MLOps Yaşam Döngüsü grafiğinde göreceğiniz gibi Model Geliştirme, Model Operasyonu ve Sistem Operasyonu olmak üzere 3 alt başlıkta ele almaktadır.

  • MLOps, DevOps’un temel prensiplerini yapay zeka uygulamalarında olgunlaştırmayı amaçlar; otomasyon (tekrar tekrar yazılımsal geliştirmenin aksine); konumlandırma (tek seferlik kullanımın aksine yayılma); süreç (entegrasyon, test etme ve serbest bırakma); ve altyapı konuları ile uçtan uca senaryolaştırılarak her defasında aynı süreci yeni verilerle uygulayıp güncel model oluşturma, dinamik raporlama ve sürekliliği bu şekilde kontrol altında tutma üzerine odaklanır.
  • Başarılı ve olgun MLOps sistemleri, daha çeşitli, donanımlı, içerisinde her seviyeden veri bilimcileri, veri mühendisleri, yazılım mühendisleri, Ar-Ge uzmanları, süreç mühendisleri ve iş geliştirme yetkililerini barındıran geniş ölçekli bir ekip gerektirir. Bu ekip, MLOps dahilinde yinelemeli makine öğrenimi modelleri ve geliştirme aşamalarında birçok deney içeren temel iş kollarını tekrar tekrar üretmek yerine, tüm bu operasyonel süreçleri uçtan uca otomatik hale getirerek, kendini geliştiren ve yönetebilen bir sistem ortaya koyarlar.
  • DevOps süreçlerinde görmeye alışkın olduğumuz standart birim ve entegrasyon testine ek olarak, makine öğrenimi testinin yapay zeka modellerini doğrulaması ve bunları yeniden eğitmesi gerekir, MLOps bu noktada otomatik olarak bu sürecin sorumluluğunu kendi üzerine alır.
  • Modeller üretime geçtiğinde başta doğruluk oranı ve model performansı olmak üzere pek çok şey değişebilir. Veri profilleri ile son kullanıcı tercihleri gelişecek ve sonraki süreçleri etkileyecektir, kritik varsayımların ve parametrelerin güncel halleri sisteme MLOps sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ile dahil edilir.
Gartner MLOps Yetenek ve Rol Havuzu

MLOps Sürecine Giden Yol . . .

MLOps’a ve daha etkili ML geliştirme ve dağıtımına giden yol, iş sorunları ve sonuçlarıyla net bir bağlantıya sahip doğru kişilerin, süreçlerin, teknolojilerin ve işletim modellerinin seçilmesine bağlıdır. Gartner bu noktada ideal bir MLOps sürecinin yetkinlik ve rol özelinde işleyiş modelini yukarıdaki gibi bir geniş perspektif üzerine oturtmaktadır.

  • Farklı rol ve sorumluluklara sahip kişiler ortak noktada buluşmalıdır; Şirketler, önceden yapılandırılmış çözümlere yatırım yaparken aynı zamanda yapay zeka uygulayıcılarını ve veri bilimcilerini tek bir uygulamada bir araya getirmeye yatırım yapmalıdır. İş ve alan uzmanları, iş modelleri ile kullanım örnekleri oluşturabilir, veri bilimi uzmanları makine öğrenimi modellerinde yeniliği yönlendirebilir ve veri ile makine öğrenimi mühendisleri, hızlı makine öğrenimi modellerini bir araya getirmek için otomatik makine öğrenimi araçlarını kullanabilir.
  • Otomasyonun süreçlere dahil edilmesi gereklidir; MLOps, yeniden kullanılabilir yazılım, otomatikleştirilmiş veri hazırlama ve işbirliği ile modellerin sürümlerini oluşturmayı amaçlar. Böylece, bir veri bilimcisi tek seferlik oluşturulan modellere dayalı olarak kullanım senaryolarını yeniden kullanabilir veya hızlandırabilir.
  • Kabul edilebilir, gerçekçi başarı metrikleri ve kriterleri belirlenmelidir; Başarı kriterlerini ifade etmek, bir ön hazırlık yapmak ve performans standartlarını entegre etmek kritik öneme sahiptir.

MLOps, Yeni Nesil Yapay Zeka Uygulamalarının Merkezinde Yer Alır !

Yapay zeka ve makine öğrenmesi kurumsal çapta benimsendiğinden, model yapılarının açıklanabilir olması gerekir; model oluştururken temel verilerin güvenilir; etkileri ölçülebilir; sonuçların sürdürülebilir; sistem tasarımlarının ölçeklenebilir ve yapılan hatalı tahminlemelerden varsayımlar çıkararak kendini eğitip yeni versiyonlarda modelleri olgunlaştırabilir olmalıdır.

Makine öğrenmesi teknolojinin getirdiği diğer tüm güçlü araçlar gibidir. Doğru kullanıldığında, veriye dayalı karar verme süreçlerinin oluşturulmasına yardımcı olabilir. Öte yandan, yanlış dağıtım, amaçlanan iş sonuçlarına zarar verir. Makine öğreniminin en büyük avantajlarından biri, büyük ölçekte analiz ve içgörü hızıdır, ancak yanlış yönlendirilirse, modeller aynı hız ve ölçekte yetersiz ve hatta kötü kararlara neden olabilir. Bundan kaçınmak için, MLOps mimarilerimizin tasarım aşaması sırasında tüm yapay zeka ve makine öğrenmesi süreçlerimizi kontrollü ve standartlara uygun olarak belirlememiz, ürün ve kabul testlerini gerçek hayata uygun şekilde gerçekleştirmemiz, başarı kriterlerini son kullanıcıyı memnun edecek seviyelerde belirlememiz gerekir.

Gartner Magic Quadrant 2021: Data Science & Machine Learning Platforms

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yes, Chef!” ile Yönetmek: Bir Diziden Alınan Liderlik Dersleri

Yayınlanma:

|

Yazan:

The Bear” dizisi yalnızca mutfakta değil, işletme yönetiminin en karmaşık noktalarında da bize çok şey söylüyor.

Bu yazımda; liderlik, örgütsel sessizlik, kişisel gelişim ve fine dining gibi kavramları bu olağanüstü dizinin sahneleri üzerinden yeniden okudum.
Mutfakta pişen sadece yemek değil; dönüşen kültürler, büyüyen insanlar ve yeniden yazılan yönetim tarifleri…

‘‘The Bear’ Üzerinden İşletme Yönetimi: Mutfakta Pişen Liderlik ve Örgütsel Sessizlikle Mücadele”

Bazı diziler yalnızca hikâye anlatmaz; hayatın karmaşık sistemlerini bir mikroskop altına yatırır. “The Bear”, bu tür yapımların en parlak örneklerinden biri. Chicago’da bir sandviç dükkânının kalıntıları üzerinde yükselmeye çalışan bir ekip… geçmişin yüküyle, geleceğin hayaliyle ve şimdinin kaosuyla baş etmeye çalışan insanlar… Ama aslında her şeyin özünde bir soru saklı: Bir işletmeyi gerçekten ne işler hâle getirir?
Carmy’nin mükemmeliyetçiliği, Richie’nin içsel dönüşümü, Sydney’in vizyoner tutumu ve Marcus’un sessiz gelişimi sadece bir restoranın değil; herhangi bir organizasyonun iç dinamiklerini sorgulatıyor. Bu yazıda; liderlik, örgütsel sessizlik, dayanışma kültürü, kişisel gelişim, eğitimin yatırımlara dönüşü ve elbette gastronomiyle iç içe geçmiş işletme zorluklarını birlikte analiz edeceğiz. Bir mutfak dolusu dersle başlayalım…

Küçük Düşünmek Büyümek İçindir: Stratejik Sadelik ve Odaklanma 

The Bear’ın ilk sezonunda Richie’nin dile getirdiği bir ifade hafızalara kazınır: “Bence daha küçük hedefler koymamız gerekiyor. Daha küçük düşünmeliyiz.” İlk bakışta bu söylem, başarısızlığın bahanesi gibi algılanabilir. Oysa burada yatan fikir, aslında yalın yönetim ve odaklanma stratejisinin temelidir.
Dizinin kaotik ilk dönemlerinde, ekip her alana yetişmeye çalışırken verimsizleşir. Fazlalıklar, iş süreçlerini yavaşlatır; her gün yangın söndürme modunda geçen operasyonlar sürdürülebilirliği tehdit eder. Richie’nin küçük hedefler konusundaki sezgisel tepkisi, aslında büyük resmin küçük parçalarla şekillendiğini kavrayan bir içgörüye dayanır.
Geleneksel işletmecilikte “büyümek” genellikle hacimle, daha büyük alanlarla, daha çok masayla ölçülür. Oysa “The Bear” farklı bir yolu önerir:

Menü sadeleşir
Masa sayısı azalır
Fiyatlar artar ama deneyim derinleşir
Ekip küçülür ama bağ kuvvetlenir

Bu dönüşüm, minimalizmin stratejik bir araç olarak kullanılabileceğini gösterir.
İhtişamdan değil, derinlikten gelen bir başarıdır bu.

Günümüz iş dünyasında da benzer bir dönüşüm yaşanıyor:

Start-up kültürü, yalın yapılarla büyük firmalara kafa tutuyor
“Az ama öz” ekiplerle inovasyon üretiliyor
Odaklanmış değer önerileri, geniş ürün yelpazelerinden daha etkili olabiliyor

Carmy, Richie ve Sydney arasındaki dinamik, bu stratejik yön değişiminin zihinlerde nasıl yankı bulduğunu ortaya koyar. Artık amaç sadece hayatta kalmak değil; az ile çok yapabilmek.

Örgütsel Sessizlik ve İletişimin Gücü: Mutfağın Konuşmayan Kahramanları

Başarının arkasında çoğu zaman yüksek sesle dile getirilmeyen bir şey saklıdır: sessizlik. “The Bear”ın ilk sezonu, tam da bu kavramın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir. Mutfakta herkes kendi işini yapar, ama kimse duygularını ifade etmez. Endişeler, stres, fikirler — hepsi içe gömülüdür. Bu durum yalnızca çalışanların psikolojisini değil, işletmenin performansını da tehdit eder.

Örgütsel sessizlik, çalışanların fikirlerini, sorunlarını ve önerilerini dile getirmemesi hâlidir.

Sebepleri arasında:

Misilleme korkusu
Liderin otoriter yapısı
“Zaten bir şey değişmez”; algısı
Güvensizlik ortamı

Mutfakta bu sessizlik en çok Carmy’nin yönetim tarzında ortaya çıkar. Teknik olarak usta olsa da, duygu yönetimi ve iletişimde zorlandığı için çalışanlar onunla açıkça konuşamaz.
Fakat bu atmosfer, Sydney gibi bir karakterin gelişiyle değişmeye başlar. O, sorular sorar, öneriler getirir, tartışır — ve bu, ekibin yavaş yavaş ses bulmasını sağlar.

Liderlik burada devreye girer:

Psikolojik güvenlik, ekibin “yanlış yaparsam dışlanmam” diyebildiği bir iklimdir.
Açık iletişim, inovasyonun ve öğrenmenin temelidir.
Bir ekip ancak birbirinin sesi olduğunda gerçek anlamda birlikte çalışabilir.

Sydney’in mutfağa getirdiği bu yeni ses, Carmy’nin dönüşümünü de tetikler. Artık direktif vermek yerine, dinlemek ve tartışmak zorundadır. Bu dönüşüm, tüm organizasyonlarda yaşanabilecek bir kırılma anıdır: sessizlikten diyaloğa geçiş.

Lider Eleştirilebilir mi? Evet, Edilmelidir: Güçlü Olmanın Kırılgan Yolu

“The Bear”da Carmy, mutfağa lider olarak geldiğinde herkesin gözü onda, ama kimse ona geribildirim vermiyor. Neden? Çünkü çok iyi. Çünkü “yıldız şef”. Çünkü “o bilir.” İşte tehlike tam burada başlar.

Yüksek beceri, sorgulanamazlık getirdiğinde, ekip sadece takip eder ama gelişemez.
Mutfakta sıkışmış enerjiler birikir, patlamaya hazır bir baskı oluşturur. Carmy’nin iletişimsiz, içe dönük liderlik tarzı, bu baskıyı iyice artırır. Ama bir liderin her şeyi bilmesi gerekmez — dinlemesi ve gelişmeye açık olması yeterlidir.
Sydney gibi karakterler Carmy’ye karşı çıktığında—tatlı bir tabakta değil, fikirlerde çarpışma yaşandığında—mutfak önce sarsılır, sonra nefes almaya başlar. Eleştiriye açık lider:

Carmy’nin yolculuğu, yetkinlikle liderliğin farklı şeyler olduğunu kabul etmesiyle şekillenir. Mutfağı “benim mutfağım” değil, “bizim mutfağımız” yapmaya başladığında gerçek liderliğe adım atar.

Lider:

Ekibiyle birlikte büyür
Güven oluşturur
Sessizliği iletişime çevirir
Egosunu değil, vizyonunu merkeze alır
Carmy’nin yolculuğu, yetkinlikle liderliğin farklı şeyler olduğunu kabul etmesiyle şekillenir. Mutfağı “benim mutfağım” değil, “bizim mutfağımız” yapmaya başladığında gerçek liderliğe adım atar.
Lider Eleştirilebilir mi? Evet, Edilmelidir: Güçlü Olmanın Kırılgan Yolu
“The Bear”da Carmy mutfağa lider olarak geldiğinde herkesin gözü onda, ama kimse ona geri bildirim vermeye cesaret edemez. Çünkü “o bilir.” Çünkü “o şef.” Ama yetkinlik, sorgulanamazlık getirdiğinde, organizasyonlar öğrenmeyi bırakır.
Bu sessizlik duvarını asıl yıkanlardan biri ise şaşırtıcı bir şekilde Tina olur. Sessiz, sadık, geleneksel çalışan imajından çıkar; deneyiminin getirdiği haklılıkla Carmy’ye ses yükseltir. Son sezonda bir noktada, tüm baskı altında patlar ve şöyle der (ve burada argo tonu dikkat çekicidir):
“Ain’t nobody tryna get ‘round your moody ass anymore, Chef. Fix it.”

Bu söz sadece bireysel bir patlama değildir; örgütsel sessizliğin kırıldığı andır. Tina, yıllarca baskıya, değişime ve kontrolcü liderliğe sessiz kalan ekibin kolektif sesidir artık.

Carmy, bu eleştiriyi duymak zorunda kalır. Bir lider olarak dönüşümü de tam burada başlar:

Artık sadece teknik olarak iyi olmak yetmez
Ekip dinlemiyorsa, liderlik yok demektir
Geri bildirim, mutfağın en değerli malzemesidir

Bu an, “The Bear” dizisinin en insani, en öğretici sahnelerinden biridir. Sessiz çalışanların da söz hakkı olduğunu, liderliğin sadece yön vermek değil, yön bulmak için de kulak vermek olduğunu gösterir.

İş Yeteneği ≠ Liderlik: Ustalıktan Vizyonerliğe Zor Bir Geçiş

Carmy, mutfağa geldiğinde herkes onun “usta” olduğunu bilir. Teknik becerileri olağanüstüdür — bıçak hâkimiyeti, tarif kompozisyonları, ürün seçimi… Ancak işler liderliğe gelince her şey değişir.

İş yeteneği; belirli bir alandaki ustalığı temsil eder.
Liderlik ise insanları yönlendirme, ilham verme ve karar anlarında onların yanında durabilme sanatıdır.

“The Bear” tam da bu farkın ete kemiğe büründüğü bir anlatıdır:

Carmy, teknik olarak mutfağın en iyisidir ama ekip dağınıktır
Kriz anlarında yalnızlaşır çünkü iletişimi zayıftır
Karar vermektense kaçmayı tercih eder (örnek: son sezon finalinde ansızın
kaybolması)
Yetkin ama kırılgandır; liderlik yalnızca teknikle değil, duygusal dayanıklılıkla da inşa
edilir

Sydney burada ilginç bir kontrast oluşturur:

O da teknik olarak iyidir ama asıl farkı insanlarla kurduğu bağdadır
Empati kurar, iletişim geliştirir, hata yapmaktan korkmaz
Otorite arayan değil, güven inşa eden bir liderlik modeli sunar

Bu ayrım, günümüz iş dünyasında da son derece geçerlidir:

Harika bir mühendis, kötü bir takım lideri olabilir
Muhteşem bir tasarımcı, berbat bir yöneticidir belki
Çünkü liderlik; yeteneği yönetmek değil, insanı yönetmekle başlar

Dizide Carmy’nin bu farkı yavaş yavaş fark etmesi (ve Tina gibi çalışanların ona bunu gösterebilmesi) aslında iş dünyası için müthiş bir metafor taşır:

“Lider olmak, en iyisi olmak değil; en iyileri birlikte tutabilmektir.”

En İyi Yaptığımız Şeye Odaklanmak: Kişisel Yatırımların Lezzetli Geri Dönüşü Marcus dizinin ilk sezonlarında geri planda kalan, sessiz ama dikkatli bir karakterdir.
Dikkatini mutfağın ayrıntılarına ve özellikle tatlılara verir. Ama onu farklı kılan, sahip olduğu potansiyelin farkında biri tarafından görülmesidir.
Carmy ve Sydney, Marcus’un yeteneğini keşfeder ve ona yatırım yaparlar. Onu Kopenhag’a eğitime gönderirler. Bu, sadece bir mutfak eğitimi değil; bir çalışana duyulan güvenin ve vizyonun göstergesidir.

Bu bölüm bize birkaç kritik işletme dersi sunar:

Odaklanmak, parlamanın ilk adımıdır
Marcus tatlılara odaklandığında, ortaya çıkarabildiği yaratıcılık herkesin ilgisini çeker.

Yatırım sadece makinelere değil, insanlara yapılmalıdır
Onu yurtdışına göndermek, eğitimle beraber moral ve sorumluluk duygusu da yükler.

Kişisel gelişim, organizasyonel gelişimin kaldıraç noktasıdır
Marcus’un dönüşümü, mutfakta yeni bir kalite standardı yaratır.

Sessiz çalışanlar büyük sürprizler yaratabilir
Görünmez kahramanlara yapılan yatırım, sürpriz başarılarla geri döner.

Bu noktada dizideki fine dining dönüşümünün de temel taşlarından biri haline gelir Marcus’un performansı. Kalite standardı yükselirken ekip içi güven de büyür. Bu da bize işletme dünyasının gizli malzemesini hatırlatır:

İnsan sermayesi, uzun vadeli başarının en tatlı tarifidir.

Fine Dining: Rüya mı, Kabus mu? İşletmesel Sınavların En Zoru

Fine dining restoranları estetik, emek ve yaratıcılığın zirvesidir — fakat bu kadar yüksek standart, aynı zamanda yüksek risk demektir. “The Bear”da da Carmy ve Sydney, yemek sanatını en üst düzeye taşımaya çalışırken; finansal stres, operasyonel karmaşa ve takım dengeleriyle boğuşurlar.

İşte neden bu iş modeli zor:

Düşük Kâr Marjı: Yüksek kalite ürünler, nitelikli iş gücü ve şık sunum; maliyetleri fırlatır ama fiyatları sınırsız artırmak da müşteri sayısını düşürür.
Öngörülemez Talep: “Deneyim” odaklı hizmet vermek her zaman sürdürülebilir müşteri hacmi yaratmaz.
Operasyonel Yoğunluk: Her tabak başlı başına bir “performans”tır. Bu da hata marjını sıfıra çeker.
Ekip Baskısı: Yaratıcılık isteyen menülerle, zaman baskısı altındaki servis çatışır.
Sanat vs Sürdürülebilirlik: Bir noktada hayal edilen menü ile karşılanabilir maliyet arasında ölüm kalım savaşı başlar.

The Bear’ın son sezonu, bu çatışmanın adeta anatomisi gibidir:

Sydney’in yaratıcı tutkusu ile Carmy’nin mükemmeliyetçi kontrolü çarpışır.
Richie, müşteri deneyimiyle restoranın ruhunu yakalamaya çalışırken; arka mutfakta tabaklar değil, sinirler kırılır.
Fine dining rüyası; stratejik netlik, sürdürülebilir menü planlaması ve psikolojik olarak sağlam ekip olmadan kolayca kabusa dönüşür.

İşletme Dersi:

Sanatçılık bir restoran açmak için gerekliyse de yeterli değildir. Bir fine dining işletmesinin başarılı olması için:

Operasyonel liderlik
Finansal denge becerisi
Personel motivasyonu
Net marka vaadi

bir arada çalışmalıdır.

Sonuç: ‘Yes, Chef’ Dedirten Bir Yönetim Dersi

“The Bear” sadece yemek pişirmekle ilgili bir dizi değil; aynı zamanda bir işletmenin kalbini, ruhunu ve çelişkilerini gözler önüne seren bir yönetim anlatısıdır. Mutfakta geçen bu hikâye, iş dünyasına dair şu yalın ama güçlü mesajı verir:

Bir organizasyonu ayakta tutan şey yalnızca teknik beceri değil, birlikte konuşabilen, güvenebilen ve dönüşebilen insanlardır.

Carmy’nin travmatik mükemmeliyetçiliği, Sydney’in vizyoner liderliği, Marcus’un gelişim serüveni, Richie’nin dönüşümü, Tina’nın ses bulması — her biri farklı yönetim kavramlarını bedenleştirir:

Sessizliği kırmak
Liderliği paylaşmak
Yeteneği geliştirmek
Kültür yaratmak
İşletmeler bazen bir fine dining mutfağı gibidir: her şey mükemmel görünmeli ama arkada krizler kaynar. Bu yazının da gösterdiği gibi, çözüm bazen daha küçük düşünmekte, bazen bir çalışana güvenmekte, bazen de bir lidere “kendine gel” diyebilmektedir.

Son söz?

Bir organizasyonun en değerli menüsü, birlikte pişirilen kültürdür.
Ve evet, en iyi işletmelerde sık duyulan bir şey vardır:“Yes, Chef.”

Serhat CAN

Okumaya devam et

GÜNCEL

Hazır Beton Sektöründe Sarsıntı: Teknik Beton Konkordato İlan Etti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’nin hazır beton, çimento, alçı ve kireç üretiminde faaliyet gösteren önemli oyuncularından biri olan TEKNİK BETON TURİZM İNŞAAT MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş., yaşadığı mali darboğaz nedeniyle konkordato talebinde bulundu. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 30 Haziran 2025 tarihli kararıyla şirkete 3 aylık geçici mühlet tanıdı.

Mahkeme Kararı ve Sürecin Özeti

  • Mahkeme: Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

  • Esas No: 2025/782

  • Karar Tarihi: 30/06/2025

  • Geçici Mühlet Süresi: 3 Ay

  • Konkordato Komiserleri:

    • Engin Dinçeli (mali konular uzmanı)

    • Deniz Çalışkan

    • Av. Şeyma Nur Kıhtır

Karar kapsamında, borçlu şirketin taşınır ve taşınmaz tüm mal varlıklarının üçüncü kişilere devri yasaklandı. Mahkeme izni olmaksızın rehin tesis edilemeyecek, kefil olunamayacak ve ücretsiz tasarruf işlemleri yapılamayacak.

Geçici Mühletin Hukuki Sonuçları

İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 288. maddesi gereğince, geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğurur. Bu kapsamda:

  • 6183 sayılı yasa kapsamında yapılan takipler dahil olmak üzere tüm takip işlemleri durduruldu.

  • Yeni icra ve iflas takipleri başlatılamayacak.

  • Bu tedbirler, yalnızca rehinli ve İİK 206/1 kapsamındaki imtiyazlı alacakları kapsamaz.

Sektörün Genel Görünümü

İnşaat sektöründeki durgunluk, artan hammadde maliyetleri, yüksek faiz oranları ve kamu ihalelerinde yaşanan yavaşlama; özellikle hazır beton ve yapı malzemeleri üreten firmalar üzerinde baskı oluşturmaktadır. Enerji maliyetlerindeki artışlar ve kur dalgalanmaları da finansal yükü artırmıştır. Bu nedenlerle Teknik Beton’un konkordato süreci, sektör geneline dair önemli bir işarettir.

Alacaklılara Duyuru

Şirketten alacaklı olduğunu iddia eden kişi ve kuruluşlar, ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz dilekçesiyle birlikte mahkemeye başvurabilir. Bu süre zarfında konkordato koşullarının oluşmadığı yönündeki deliller de sunulabilir.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Tunahan Solar Enerji Konkordato İlan Etti: Sektörde Şok Etkisi

Yayınlanma:

|

Türkiye’nin güneş enerjisi sektöründe en çok bilinen firmalarından biri olan Tunahan Solar Enerji Tarım Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş., 26 Haziran 2025 tarihinde konkordato başvurusunda bulundu. Firma, 500’den fazla GES projesi ile sektörde önemli bir paya sahipti. Mahkeme, şirkete 3 ay süreyle geçici mühlet verilmesine karar verdi.

Mahkeme Kararı ve Süreç

Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2025/411 Esas numaralı dosya kapsamında, İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 286. maddesi gereğince gerekli belgelerin eksiksiz sunulduğunu tespit ederek geçici mühlet kararını verdi. Karar, 26/06/2025 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde 3 aylık mühlet süresi ile yürürlüğe girdi.

Konkordato Komiserleri Atandı

Mahkeme, şirketin mali yapısını ve ticari faaliyetlerini denetlemek üzere üç kişilik konkordato komiseri kurulu görevlendirdi:

  • Av. Sinan YAZICI (Hukukçu)

  • Yalçın KOTANOĞLU (Bağımsız denetçi)

  • Eda ÖZDEMİR (İşletmeci)

Komiserler, şirketin tüm ticari kararlarını ve işlemlerini denetleyecek; şirket yönetiminin yaptığı her işlem komiserlerin iznine tabi olacak.

Geçici Mühletin Hukuki Sonuçları

Geçici mühlet süresi içinde:

  • Şirketin taşınmazlarını devretmesi, rehin vermesi, kefil olması yasaklandı.

  • Yönetim organının tüm kararları geçici konkordato komiserlerinin onayına bağlandı.

  • Rehinli alacaklılar, sözleşme tarafları ve borç ilişkisi içindeki tüm taraflar açısından İİK 294-297. maddeleri uyarınca özel düzenlemeler yürürlüğe girdi.

Alacaklılara Yasal Uyarı

Mahkeme ilanına göre, konkordato talebine karşı çıkmak isteyen alacaklıların, ilanın yayımlandığı tarihten itibaren 7 gün içinde itiraz dilekçesi vermeleri gerekiyor. Aksi halde, konkordato süreci kaldığı yerden devam edecek.

Enerji Sektöründe Bir Alarm Daha

Tunahan Solar Enerji’nin konkordato ilanı, yenilenebilir enerji sektöründe yaşanan finansal baskıların bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Artan kur maliyetleri, yüksek faizler, yatırım finansmanına erişim sıkıntısı ve tedarik zincirindeki belirsizlikler, son yıllarda sektördeki birçok firmayı benzer şekilde zor durumda bıraktı.

Sektör İçin Ne Anlama Geliyor?

GES yatırımları Türkiye’nin enerji dönüşüm politikaları açısından stratejik öneme sahip. Ancak bu konkordato, yalnızca bir şirketin mali sıkıntısı değil; genel sektör yapısındaki kırılganlıkların da bir göstergesi.

Tunahan Solar Enerji gibi büyük portföy sahibi bir firmanın konkordato ilan etmesi, diğer yatırımcı ve tedarikçileri de tedirgin edebilir.


📌 bankavitrini.com Yorumu:

“Tunahan Solar Enerji, Türkiye’de güneş enerjisi yatırımının öncülerindendi. Konkordato kararı, hem sektördeki finansal dalgalanmaların hem de regülasyonlara bağlı belirsizliklerin geldiği noktayı gösteriyor. Yenilenebilir enerji yatırımları desteklenmeye devam etmezse, sektörde daha fazla mali yapı bozulması yaşanabilir.”

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.