Connect with us

BANKA HABERLERİ

Bankalara haksızlık yapılıyor

Başta TOBB olmak üzere bir çok ilin Ticaret Odası 2020 Nisan ayında bankaları kredi vermemekle suçladı.

Yayınlanma:

|

Başta TOBB olmak üzere bir çok ilin Ticaret Odası 2020 Nisan ayında bankaları kredi vermemekle suçladı.

3 Nisan’da Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası  resmi sitesine “….BANK KRİZ DÖNEMİNDE FIRSATÇILIK YAPIYOR” başlığı ile bir duyuru koyarak yerli sermayeli bir bankanın ismini de verip ciddi suçlamalar getirdi. 07 Nisan’da TOBB ( Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ) yine Resmi Sitesinde “TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’ndan bankalara çağrı” başlığı ile benzer şekilde bir haber kondu. Bu tür haberlere itirazımız var!
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasının duyurusu ne anlama geliyor?
Sürekli Ticaret Odalarının ve Organize Sanayi Bölgelerinin içlerinde eski Bankacıların da olduğu “Danışma Kurulu” olması gerektiğini savundum. Bir bankacı bu duyuruları bildirimleri yayınlanmadan önce okusa kesin düzeltme isterdi diye düşünüyorum. Zira Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası özelinde içlerinde Serbest Piyasa Koşullarında Kapitalist Sistemin kuralları içinde tüm kurumların faaliyet gösterdiğini hepsi benden daha iyi biliyorlar diye düşünüyorum. Sonuçta Ticaret Kanunu, Bankacılık Kanunu, Borçlar Kanunu, Rekabet Kanunu gibi kurallar var. Ticaret Mahkemeleri, BDDK, TCMB gibi düzenleyici ve denetleyici kurumlar var. Bankalar ve Ticari İşletmeler bu kurallar içinde denetleyici  kurumlar gözetiminde faaliyet gösteriyor. Bunun dışındaki çıkışlar haksızlık olur. Ticaret Odasının ve TOBB’un çıkışının bu kurallar düşünüldüğünde uygun olmadığını düşünüyorum.
Uygun olmama tam neresi
Bir defa bankalara firmama kredi ver şu firmaya kredi ver gibi, kredi faiz oranımı değiştirme, kredimi ötele, taksitimi zamanında isteme gibi çıkışlar Bankacılık genel uygulamasına ters. Ters diyorum zira bankalar halen Tüketici yani Vatandaşın kredilerini geri çağıramıyorlar ama Ticari Kredileri geri çağırma, Rotatif / BCH Kredilerde faiz oranı değiştirme; kredi tahsis koşullarında değişiklik yapma; kredi limitlerini iptal etme, limiti kredi Riske çekme gibi hakları var. Yani siz kanun koyucuya “bunları engelle” diyeceğinize bankalar bunları niye yapıyor diyorsunuz. Örneğin, öyle bir hava yaratıldı ki ödenmeyen taksitleri bankalar üç ay öteleyecek ama hiç vade farkı almayacak gibi bir algı yaratıldı. Niyet ile uygulama aynı olmadı. Olması gereken 3 aylık taksiti bankaların kalan taksitlerin üzerine yayması gerekirken bankalar kredinin tamamını üç ay öteleyip kalan tüm kredinin üç aylık faiz de işletince müşteri zararlı çıktı bu işten. Üç aylık gecikme faizini ödeyecek müşteri kalan kredinin tamamına üç ay daha faiz öder gibi oldu uygulamada. Ticaret Odalarında belli ki uzman bankacılar yok bu ufak ayrıntıyı bile yakalayıp itiraz etmedi. Asıl TOBB ve Ticaret Odaları bunları yakalayıp itiraz etmesi lazım. Kredi yapılandırmayan, yeni kredi vermeyen, limit artırmayan bankalar yasa dışı bir şey yapmıyor. O zaman dönüp yasa, yönetmelik ve tebliğleri düzeltmeniz lazım. Yoksa eleştirilerde haksız duruma düşersiniz.  Benin gördüğüm Ticaret odaları ve TOBB yanlış taraftan saldırıyor açıklamaları üyelerini teselli edebilir ama kanuni olarak bir yaptırımı ve geçerliliği yok. Hatta Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasının banka ismi vermesi bankayı hedef göstermesi banka imajını, marka değerini düşürmesi açısından suç unsuru da oluşturuyor ki söz konusu yerli bankanın hukuki olarak harekete geçeceğini düşünüyorum.
Ticaret Odaları ve TOBB yanlış yerden saldırıyorlar derken tavsiyeniz ne?     Kapitalist Sistemin ana unsuru Beyni ve omurgasını Bankalar oluşturur. Bankaları çek Kapitalist Sistem çöker. Demek ki bankaları yıpratmak değil güçlendirmek Kapitalist Sistemi de güçlendirmiş oluyor. Dolayısı ile Bankaları yıpratmak sistemin kendi ayağına sıkması anlamına gelir. Benim tavsiyen yukarıda da belirttiğim gibi Bankalara değil de Bankaların uygulamalarının nasıl olması gerektiği üzerine fikirler üretmeli bu kurumlar. TCMB veya BDDK 10.02.2020 tarihli 34035 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelik ve tebliğ ile Banka uygulamalarında Ticari Kredilerde  ciddi düzenlemeler yaptı. Son iki yıldır benimde sık sık eleştirdiğim Ücret ve Komisyonlarda ciddi düzenlemeler yaparak ve haksız alınan ücret ve komisyonların önünü aldı. Kredi kullandırım koşullarında da bir düzenleme şart. Örneğin kullandırılan Ticari Kredileri vadesinden önce çağıramaz gibi bir düzenleme olmalı. Kullandırılan Taksitli ve Spot Kredilerde Müşteri aleyhine geriye yönelik yeni düzenleme yapamaz gibi düzenlemeler şart. Ticaret Odaları ve TOBB buna odaklanmalı bence.
Son günlerde en önemli tartışma konusu da KGF Krediler burada neler oluyor?
Bir defa KGF denilen kurum 1991 yılında Türk Ticaret Kanununa göre kurulmuş Anonim Şirkettir.  Ortakları Bankalar, KOSGEB, TOBB,TESK, EXİMBANK gibi kurumların ortaklığı olan bir kurum. TOBB kendi ortağı olduğu kurumunu eleştiriyor dolayısı ile. Haksızlık şurada benim gördüğüm. Öyle bir hava yaratıldı ki Bankalar her başvuru sahibine herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapmadan kredi verecek, kredi vermiyor ise o  bankanın basiretli tüccar gibi davranmamasından kötü niyetli olmasından kaynaklanıyor gibi bir hava yaratıldı. Bu algının oluşmasında konuya hakim olmayan bazı TV kanallarının da etkisi büyük oldu. Zira bu haberlerde sürekli Devlet Kredinize kefil, krediyi ödemesiniz de devlet ödeyecek; daha önce bankalarda kredi kanuni takip yaşasanız dahi kredi verecekler gibi akla hayale gelmeyen sanki bankalar bedava karşılıksız para dağıtıyor gibi bir algı yapıldı. Ana sorun da buradan kaynaklandı. En son Diyarbakır Ticaret Odasının yerli bir bankanın ismini vererek resmi sitesinde açıklama yapması; TOBB’un bu yönde açıklamalarda bulunarak bankalar üzerinde baskı kurmaya çalışmaları Rekabet Kuralına da Bankacılık Kanunlarında da Kapitalist Sistemin mantığına da tamamen ters çıkışlar. Kurusa bakmasınlar burada bankalara ciddi haksızlık yapıyorlar.KGF Kefaleti ne anlama geliyor, gerçekten uygulamada bu krediler sorun yaşar ise KGF ödemeyi yapmıyor mu?
 Bankacı olmayan birinin böyle düşünmesi normal dışardan bakınca fotoğraf böyle ama işin içine girince yumuşak yerler var uygulamada. Bir defa KGF – Bankalar aralarında bir protokol yapıyorlar ve kredi kullandırım bu protokol kapsamında yapılıyor. Keyfi değil yani. Kredi Tahsis yani değerlendiren birim Bankalar. Bankalar kredi tahsis kurallarına göre bir değerlendirme yapıyorlar. Bunu yaparken kredi talep eden firmanın bilançolarına, olumsuz kayıtlarına, talep ettiği kredinin ne amaçla kullanacağına, eski kredi performansına ödeme yapıp yapmadığı, yazılan çeklerinin olup olmadığına gibi kriterleri incelemeye alıyor. Arka planda değerlendirilen onlarca data var yani. Bankaları eleştirenler genelde bu kriterlere takılıp kredi alamayan kesim.  Örneğin firmanın toplam bankalardaki kredileri cirosunu geçmiş hala “benim kredi niye onaylanmadı” diyor. Veya diğer bankalardan ödenmeyen kredi takip davaları var “niye onaylanmadı nasıl vermez devlet ver diyor banka vermiyor” gibi haksız eleştiriler var.
Bankalar nasıl davranıyor aralarında fark var mı?
Özellikle Kamu bankaları gerçekten kredi vermek için uğraşıyor iyi niyetli. Şu Corona19 salgınında bile yerli ve özel bankalar mesailerini 12:00-17:00’ye çekmesine rağmen Kamu Bankaları hala 09:00-17:00 çalışıyor. Personel hayati tehlikeye atarak fedakarca çalışıyor. Üstelik ILO yasalarına göre Yıpranma Payına dahil edilip Erken Emeklilik Hakkı olması gereken bankacılar için Devlet hala bu hakkı vermedi. Meclise bu önerge geleceği dillendiriliyor umarım meclisten geçer. Zaten çoğu bankanın Emekli Sandığı olduğu için bu düzenlemenin SGK’ya yükü de olmaz. Bankacıların gelen kredi  talepleri değerlendirmek için gece kaldıklarını biliyorum, yetmedi tüm kamu bankaları hafta sonu da çalıştı. Bakın örneğin Halkbank Esnafa kredi verebilmek için Kredi Skorkart puanını 1300’den 700’e indirmesine rağmen veremediği krediler oldu. İtiraz edenler de bu grup zaten. Bankaya büyük haksızlık. Asıl büyük sıkıntılardan biri KGV 250 milyar TL Kredi hacmi yaratmasına rağmen bu limiti bankalara böldü, bankalar da şubelerine dağıttı dolayısı ile her şubeye 2-3 milyon TL limit dağıldı. Benim bildiğim Banka şubeleri var 3-4 milyon TL limiti var ama gelen talep 70-80 milyon TL. Bunu siz olsanız nasıl dağıtırsınız. Bankalarda çalıştığı müşteri taleplerine öncelik tanıyor, nakit akışının veriminin karlılığının  en yüksek olan firmalardan başlıyor kredi dağıtmak için ki bu davranış da normal. Kredi kaynak ve limit sonsuz değil yani. Şimdiden çoğu şubede limitler bitti ama talepler hala devam ediyor. Bankaların bunu yapması normal tahsil edemeyeceği krediyi vermek istemez zira takip tutarları toplamda % 7’yi aştığında KGF kefaleti geçerli değil mesela. Tazmin üst limiti kuralına göre KGF tarafından, sağlanan kefaletlerin belirlenen bir oranına kadar Bankaların tazmin talepleri karşılanmaktadır. Bu orana ulaşılması durumunda ise geriye kalan krediler için tazmin talepleri karşılanmamaktadır. Haksız eleştiri yapanlar protokoldeki bu maddeyi ya bilmiyor ya da atlıyor.
Bankalar da ciddi risk alıyor o zaman?
Firmalar bu durumu bilmediği için niçin vermediler diyor. Ödenmeyen kredilerde takip süresi 90 günden 180 güne çıkarıldı. Altı ay ödenmeyen krediyi banka sırtında taşıyacak yani. Ciddi maliyet. Bu tarz ince noktalar var. Takip işlemlerini KGF Krediyi ödese bile protokol gereği bankalar sürdürüyor. Bu tür ince noktalar bilinmediği için kaba eleştiriler yapılıyor. Tabi KGF Kefaletini fırsata çevirmeye çalışan bankalar da oldu benim gördüğüm. Öreğin batacak kredilerini KGF kullandırıp kendi kredilerini kapatıp KGF kredileri takibe atıldı. Burada kötü niyetli davranan bankaları KGF iyi süzmeli ödeme yaparken. Bazı bankaların bazı bölgelerinde ciddi istismarlar oldu. Bunu ben biliyorsam KGF’nin de biliyor olması lazım. Bazı bölge ve şubelerde KGF batıkları artıyor ise bundan şüphe duymak lazım. Veya bazı bankalar müşteriler ile pazarlık yaptı 2-3 ay vadesizde tutarsan kullandırırım krediyi dedi. Bunları da KGF takip edebilmeli.

https://www.dtso.org.tr/2020/04/03/akbank-kriz-doneminde-firsatcilik-yapiyor/https://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=25591&lst=MansetListesi
http://www.ttso.org.tr/mobile/detay.php?id=6239

Erol TAŞDELEN

[email protected]

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.