Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz
AVRUPA BİRLİĞİ, MALİ KURALLARI ASKIYA ALIYOR
Prof Dr. Binhan Elif YILMAZ, “AB ülkeleri Pandemi sürecini nasıl bir mali disiplin ile yönetiyor” sürecini kaleme aldı. Covid-19 Pandemi sürecinde ekonomide de klasik uygulamalardan tavizler verilir oldu. Kamu gelirleri azalırken, kamu giderlerinden sosyal yardımlar hiç bir dönemde olmadığı kadar arttı.

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz
Covid-19 pandemi krizinin tüm dünyada ülkelerin kamu maliyesine olan yansıması, iki farklı kanaldan gerçekleşmeye devam ediyor. Bu yansımalardan ilki ve doğrudan yansıma, kamu harcamalarındaki artıştır. Harcamaların bir yönü, virüsün yayılmasını önleyici kısıtlamaların zayıflattığı ekonomik ve sosyal yaşamı destekleyen kamu harcamalarıdır, diğer yönü de hastalığın tedavisine yönelik artan kamu sağlık harcamalarıdır. Covid-19 pandemisinin kamu maliyesine olan ikinci yansıması, kamu gelirlerindeki, özellikle vergi gelirlerinde meydana gelen azalıştır. Azalan ekonomik aktivite ve küçülen ekonomilerin vergi tabanını zayıflatması nedeniyle, bütçeler yeterli vergi geliriyle beslenemez. Gerek artan harcama gerekse azalan gelir mali disiplini bozucu etki yaratır.
Avrupa Birliği’nde mali disiplinin sağlanıp-sağlanamadığına ilişkin göstergeler, 1 Kasım 1993 tarihli Maastricht Antlaşması, diğer adıyla Avrupa Birliği Antlaşmasıyla belirlenmiştir. Bu antlaşmada, AB’ye üye ülkelerin Euro Alanı’na dahil olmak için yerine getirmek zorunda oldukları çeşitli mali kurallar/uyum kriterleri yer alır. Bu kriterler, bütçe açığının milli gelire oranının %3’ü ve kamu borç sokunun milli gelire oranının %60’sı aşmaması gerektiği üzerine kurgulanmıştır.
Özellikle bütçe açığı ve kamu borç stokuna ilişkin Maastricht Antlaşması ile rasyo olarak belirlenmiş referans değerler, sadece bir giriş koşulu değildir. Bu değerler aynı zamanda üye ülkelerin ekonomi politikalarının uyumlaştırılmasında ve mali disiplinin sağlanmasında işlev görmektedir. Maastricht kriterleri nedeniyle bir ülke Euro Alanı’na dahil olduktan sonra para ve maliye politikalarını Avrupa Birliği gözetiminden bağımsız uygulayamayacaktır.
1997 yılında yürürlüğe giren İstikrar ve Büyüme Paktı, sadece Euro Alanı değil, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin tümünde Maastricht kriterlerine uyumun izlenmesi, ulusal ekonomi politikalarının koordine edilmesi ve bütçe disiplininin sağlanması amaçlarına yönelik olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla İstikrar ve Büyüme Paktı ile üye ülkelerde referans değerlere uyum, Birlik düzeyinde izlenerek ve uyumsuzluk durumunda yaptırım uygulanarak üye ülkelerde mali disiplinin sağlanmasında etkili olması hedeflenmiştir.
Paktın caydırıcı yönü kapsamında, aşırı bütçe açığı prosedürü uygulanır. Bu prosedürün içeriğinde kriterlere uymayan ülkeler için çeşitli yaptırımlar uygulanacağı planlanmıştır. Mali disiplini bozulan ülkeye bütçe açığını gidermesi için tavsiyelerde bulunma, tavsiyelere uymamakta direnmesi durumunda ihtarda bulunma, gerektiğinde Avrupa Yatırım Bankası’ndan kredi alınmasını önleme, hatta para cezası verme gibi yaptırımlar mevcuttur.
İstikrar ve Büyüme Paktı’nın aşırı açık prosedürü uyguladığı ülke sayısı 2009 yılında 22’ye çıkmıştı. 2013 yılı itibariyle de Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin 13’ü aşırı bütçe açığı prosedürüne tabi olmuştu.
Ama İstikrar ve Büyüme Paktı’nın caydırıcı yönü hiçbir zaman yeterli ölçüde etkili olmamıştır. Özellikle 2003 yılında Fransa ve Almanya’nın bütçe açığı kriterini ihlali sonrasında yaşananlar, üye ülkeler üzerinde bütçe disiplinini uygulamayı olanaksız kılmıştır.
Aşırı bütçe açığını düzeltmekte başarısız olan üye ülkeler için öngörülen para cezasının da asla uygulanmamış olduğu dikkate alınırsa, sorunun merkezini yaptırımların neler olduğundan çok, ne ölçüde etkin uygulanabildiği konusu oluşturmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinin çok önemli bir kısmının, Covid-19 pandemisi öncesinde de zaten mali disiplinleri bozulmuştu (bkz. https://www.binhanelifyilmaz.com/avrupayi-pandemi-krizinde-kuresel-krizin-zehirli-borc-mirasi-vurdu/ ). 2020 sonu itibariyle Birliğin 27 ülkesinin tamamı bütçe açığına ilişkin, 15’i de kamu borç stokuna ilişkin mali kuralı ihlal ettiler.
Ayrıca AB’de Covid-19 pandemisi kontrol altına alınsa dahi uzun bir süre sonra ekonomik iyileşme ivme kazanılabilecek gibi duruyor. Çünkü AB, Covid-19 ile mücadelenin ekonomiyi daraltmasını önlemek için verilen mali desteğin vaktinden önce geri çekilmesinden kaçınılması gerektiği konusunda çok net. Hatta Mart ayının bu ilk günlerinde üye ülkelerde maliye politikasının nasıl kalibre edileceğinin ekonominin durumuna bağlı olacağı, bunu da pandeminin gidişatının belirleyeceği konuşuluyor.
Avrupa Ekonomik Komiseri P. Gentiloni verdiği demeçte, mevcut koşullar altında mali desteklerin azaltılmasının taşıdığı risklerin, çoğaltılmasının ortaya çıkaracağı risklerden daha ağır bastığını ifade etti.
O nedenle Avrupa Birliği şimdi ve tekrar 2022’de kamu borç stokuna ilişkin borçlanma sınırlarından feragat etmeyi planlıyor. Avrupa Komisyonu, bu yılın sonlarında AB maliye bakanları tarafından tartışılmak üzere AB’nin mali kurallarını değiştirmeye yönelik öneriler hazırlıyor. Üye ülkelerin kamu borçlarının milli gelire olan üst sınırının 2022’de ve büyük olasılıkla sonrasında da askıda kalması gerektiğini söylüyor.
Birliğe üye ülke hükümetleri, Covid-19 pandemisi nedeniyle yara alan ekonomik aktivite düzeyini yeniden canlandırma amaçlı ekonomik destek paketleri ile Maastricht kriterlerinin birbiriyle hiç uyuşmadığı üzerinde anlaşılmış durumda. AB’nin borçlanma limitlerini yeniden belirleme konusundaki nihai kararı, Mayıs ayında verilecek.
Bu çerçevede İstikrar ve Büyüme Paktı da gözden geçirilecek. 1997’den günümüze üç kez revize edilen ve her defasında daha karmaşık hale gelen kriterlerin basitleştirilmesi ve doğrudan hükümetlerin kontrolü altındaki göstergelere odaklanması için bir inceleme başlatılmış durumda.
Gentiloni’ye göre, mali kurallar daha orta vadeli olacak şekilde ele alınmalı ve ekonomik büyüme potansiyelini arttıran kamu harcamalarının ise bütçe açığı ya da kamu borç stoku büyüklüğü içindeki yeri değiştirilebilmelidir. Bu haliyle yeni mali kuralların ana hedefi, ancak orta vadeye odaklanarak elde edilebilecek sürdürülemez kamu maliyesi yörüngelerini önlemek olacak gibi.
AB, kamu borçlarına ilişkin kriterin oldukça katı ve döngüsel bir şekilde kendi kendini yenilgiye uğratan bir düzenlemeye yol açtığını kabul etmişe benziyor.
Görünen o ki, AB askıya almayı planladığı ekonomik ve mali gücü simgeleyen mali kuralları nedeniyle, sanki teslim bayrağı çekmek üzere.
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz 04.03.2021
İlginizi Çekebilir
-
Prof. Dr. YILMAZ: AFAD’IN KURUMSAL VE MALİ YAPISI
-
EKİM AYI TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ BİZE NE ANLATIYOR?
-
FATF (MALİ EYLEM GÖREV GÜCÜ) VE GRİ LİSTE
-
Prof.Dr. Yılmaz : KAMU MALİYESİ PERSPEKTİFİNDEN ORTA VADELİ PROGRAM
-
PANDEMİDE SERMAYE NEREDE/KİMDE TOPLANIYOR? -SERMAYE TEMERKÜZÜ-
-
Türkiye’nin Dış Borç ödeme kapasitesi ve TCMB Rezervleri
-
Prof. Dr. Yılmaz : Faiz artışı ile Piyasa faizi dengelenmeli
EKONOMİ
Prof.Dr. YILMAZ: Emeklilerin gözünden Türkiye’nin güncel durumu: Eğilimler ve gerçekler

Yayınlanma:
4 hafta önce|
15/01/2025Yazan:
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz
Emekli ve emekçi için birbirinden sarsıcı ücret/maaş artış oranları arka arkaya geldi. 2024’ün son günlerinde asgari ücretli yıllık yüzde 30 zam alırken, yılın ilk günlerinde gelen enflasyon verisi ardından da memur/memur emeklisine yüzde 11,54 ve SGK ile Bağ-Kur emeklisine yüzde 15,75 oranında altı aylık zam yapıldı. Emekliler için “refah payı” ise bu hafta toplanan kabine toplantısı sonrası, “gerçekleşmemiş bir beklenti”den ibaretti.
2024 yılında ekonomi iki çeyrek üst üste daraldı. Enflasyon oranı aylık olarak artışını sürdürdü. Yıllık enflasyon gerilese de gıda, kira gibi harcama gruplarında manşet enflasyonun üzerinde ciddi yükseliş söz konusu. Ayrıca bir yandan emekli maaşlarında aylık bağlama oranlarındaki düşüş adaletsizlikleri büyüttü, diğer yandan kök maaş sorunu çözülemedi. O nedenle milyonlarca emekli açlık sınırının altında bir gelir ile geçinmeye çalışıyor.
Tüm bu sürecin nasıl ızdıraplı olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden değerli meslektaşım Prof. Dr. Süphan Nasır’ın başkanlığında gerçekleştirilen araştırmanın bulgularında yer alıyor. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’dan Dr. Öğr. Üyesi Yonca Nilay Baş ve Medipol Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Fatma Betül Ortaköy de araştırma ekibindeler.
Bir ay kadar önce bu araştırmanın beyaz yakalılarla ilgili sonuçlarını şu yazımda (https://t24.com.tr/yazarlar/binhan-elif-yilmaz/beyaz-yakadan-emekliye-2024-un-ekonomik-zorluklarinin-etkileri,47540) ele almıştım. Geçen hafta emekliler ile ilgili sonuçlar da ortaya çıktı. Araştırmaya katılan 1968 kişinin 415’i emekliydi. Emeklilerin sorulara verdiği yanıtlara hep birlikte bakalım; ekonomik zorluklar emeklilerin günlük tercihlerine ve yaşam tarzlarına nasıl yansımış?
Emeklilerin gözünden Türkiye’nin güncel durumu
Araştırmaya katılan emeklilerin yüzde 70’i genel olarak hayatından memnun değil. Hemen hepsinin ortak memnuniyetsizliklerinin kaynakları belli: Ekonomik koşullar başta olmak üzere, sağlık sistemi ve demokrasinin işleyişinden de memnun değiller. Bu tablo, demokratik sistemin iyileştirilmesi ve emeklilerin beklentilerine daha iyi yanıt verilmesi gerektiğini gösteriyor.
Emekliler indirim avcılığında ön safta yer alıyor
Araştırmaya katılanların büyük çoğunluğu market alışverişi yapmadan önce farklı marketlerin fiyatlarını karşılaştırıyor, etiket fiyatından almak yerine indirime girmesini bekliyor, ürünlerin en ucuzunu bulmak için çaba harcıyor. Hatta fiyat indirimi var ise düzenli olarak satın aldığı marka yerine indirimdeki markayı satın almayı tercih ediyor. Demek ki hem marka tercihlerinin bir anlamı kalmıyor hem de sürekli olarak market dolaşılması gerekiyor.
Emeklileri gıda, ulaşım ve sosyal yaşam harcamaları zorlamakta
Geride bıraktığımız aylarda enflasyon emeklileri en çok gıda, ulaşım-akaryakıt ve ev dışı yeme-içmede zorluyor ki emekliler geçmiş yıla kıyasla bu yıl en çok ev dışı yeme-içme, tatil ve seyahat ve giyim harcamalarında kesinti yapıyorlar.
Emekliler sosyalleşmeyi ve tatili unuttu
Ekonomik faktörlerin etkisiyle emeklilerin sosyal aktivitelerin önemli ölçüde sınırlanmış durumda. Sinema, tiyatro, konser gibi biletli etkinliklere hiç katılamıyor ya da birkaç ayda bir katılabiliyorlar. Ayrıca ankete katılan emeklilerin yaklaşık yarısı son üç sene içinde tatile gidemediğini belirtiyor.
Emeklinin önceliğinde kişisel bakıma ayrılan bütçe yok!
Araştırmaya katılanların yaklaşık yarısı kişisel bakım hizmetlerine hiç bütçe ayıramadığını belirtiyor, bu da büyük bir kesimin bu tür harcamaları ekonomik zorluklar nedeniyle tamamen bıraktığını gösteriyor.
Emeklilerin yatırım tercihi ise döviz ve altın
Araştırmaya katılanların yaklaşık yarısı tasarruf etmediklerini belirtiyor, doğal olarak. Tasarruf edenlerin ise yatırım tercihleri arasında birinci sırayı döviz alırken, ikinci sırada altın, üçüncü sırada ise ev yer alıyor.
Ekonomik koşulların emeklilerin tüketim tercihlerini, bütçe planlamalarını ve harcama önceliklerini nasıl şekillendirdiğine dair önemli ipuçları sunan araştırmaları için değerli meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Emekli maaşları enflasyon karşısında eridiği ve emeklilik sisteminin adaletsizliklerine maruz kalarak geliri hızla düştüğü için emeklinin talebi ve tüketimi kısıtlanınca enflasyon düşecek mi gerçekten?
Prof.Dr. Elif Binhan YILMAZ-T24
EKONOMİ
Almanak 2024: Ekonomik ve mali göstergeler
Ekonomideki daralmaya rağmen, enflasyon beklentileri hane halkı ve reel sektör açısından yüksek seyrediyor. Dış ticaret açığı ise ithalattaki ve teknolojik yatırımlardaki ivme kaybı çerçevesinde daralabiliyor. Diğer yandan ülkemiz enerjisini yoğun bir şekilde yabancı sermaye ilgisine harcıyor

Yayınlanma:
1 ay önce|
04/01/2025Yazan:
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz
2024’ü geride bırakmaya sayılı günler kaldı. Bu yazımda tüm yıl büyüme, enflasyon, dış ticaret, cari açık ve finansmanı ile bütçe, borçlanma verilerinin bize ne anlattığını, ekonomide neler yaşandığını değerlendireceğim. Bir sonraki yazım ise ücretler, istihdam, gelir dağılımı, yoksulluk ekseninde 2024’ün sosyal göstergeleri üzerine olacak.
Önce enflasyon ve büyüme verisi ile başlayalım. 2023 yılına kıyasla enflasyon ve büyüme verilerindeki gelişme beklendiği gibi oldu. Çünkü hep duymaya alıştığımız “ekonomik büyümeden taviz vermeden enflasyonun düşürüleceğine” ilişkin siyasi söylemler giderek azaldı. Sonunda Türkiye ekonomisi II. ve III. çeyrekte yüzde 0,2 küçüldü ve teknik resesyona girdi.
III. çeyrekte inşaat sektörü ön plana çıkarak ekonomik aktiviteyi sürükleyici sektör oldu. Sanayi sektörü yüzde -2,2 küçülürken, finans-sigorta faaliyetleri bir önceki çeyreğe göre toparlandı. Tüketim yavaşlasa da bir önceki çeyreğe göre daha canlıydı. Hane halkı tüketimi son büyüme verisine 2,2 puan katkı yapmış oldu. Devletin nihai tüketim harcamaları üçüncü çeyrekte eksi bölgedeydi, tüketerek büyümeye kamu sektörü bu kez katkı sağlamadı.
Üretimde sanayinin yerine işaret eden sanayi üretimi endeksi 2024 haziran ayında negatif bölgeye girdi ve orada kaldı. Ekim ayı sanayi üretim endeksi yüzde -3,1 olarak gerçekleşti. Yıllık bazda endeksteki değişim ise yüksek teknolojide yüzde -13,1, orta-yüksek teknolojide yüzde -6, imalatta yüzde -3,3, ara malında yüzde -2,7 ve sermaye malında ise yüzde -9,3 olarak gerçekleşti. Üretimin, katma değerin düştüğünü gösteren bu veriler, son çeyrek büyüme verisi açısından karamsarlık yaratıyor.
Enflasyon, mayıs ayında yüzde 75’e kadar yükseldi. Ardından temmuz ve ağustos aylarında baz etkisiyle yüzde 51,97’e kadar geldi. TCMB sıkı duruşunu korusa da aylık bazda fiyat artışları yüzde 2’in altına gerilemediğinden kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 47,09’da kaldı. TCMB yüzde 38’lik yıl sonu enflasyon tahminine yaklaşamadı ama kasım ayında yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 44’e yükseltti.
TCMB mart ayında yüzde 50 seviyesine yükselttiği ve orada sabit bıraktığı politika faizini, dünkü PPK’da 250 bps indirim ile 47,5 düzeyine getirdi. Bu indirimin, daralan ekonomi için kredi olanağı yaratması ve finans kapitalin canlanması olarak okunması mümkünken, enflasyonla mücadeleye de mola verdirtebilir.
Bu yılın enflasyonunda her ayın ayrı bir fenomeni vardı. Ocak ayında sağlık, martta eğitim, nisanda alkollü içecekler ve tütün, eylülde yine eğitim, ekimde giyim ve ayakkabı ve en son kasım ayında gıdada aylık artışlar çok yüksekti.
Özellikle son üç aylık fenomenler geçidi oldukça belirgindi. Ekim ayında zam rekortmeni yüzde 14,3 ile giyim ve ayakkabı grubu olurken kasım ayında negatif bölgeye geçti. Eylül ayı enflasyonuna da aylık yüzde 14,2’lik fiyat artışı ile damga vuran eğitim enflasyonu beklendiği gibi sönümlense de ailelerin bütçelerinde çok büyük izler bırakmaya devam ediyor. Kasım ayında gıda enflasyonu belirginleşti ve gıda, kira alanlarındaki enflasyonun sıkı para politikasının çözeceği bir sorun olmadığı kabul edildi. Para politikasının sıkı duruşuna rağmen enflasyonla mücadelede süreç uzadıkça fiyatlamalar gerçeği yansıtmaktan uzaklaştı, değer yargıları yıprandı, kısa vadeli karar alanlar çoğaldı, bulaşıcılık etkisi büyük oldu.
Çekirdek enflasyon direnç gösterirken, hizmet enflasyonu kısmen iyileşme gösterdi. Ancak gelişmeler enflasyon beklentilerini düşürmeye yetmiyor. On iki ay sonrası, yani 2025 sonundaki enflasyon için hane halkı enflasyon beklentisi yüzde 63,1, reel sektörünki yüzde 47,6 ve piyasanınki de yüzde 27,1 düzeyinde.
TCMB politika faizini arttırırken TL’nin reel olarak değerlenme sürecine girmesi, kontrollü kur sistemi ile $/TL’nin enflasyon kadar artmaması, CDS primini düşürerek yabancının ilgisini Türkiye’ye çekmeye başladı. Ancak ekim ayı ödemeler dengesi verisine göre doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net çıkışlar 204 milyon dolara ulaşırken, portföy yatırımlarında yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 642 milyon dolar net satışı gerçekleşti. Öte yandan ekim ayında DİBS piyasasında yurt dışı yerleşikler 978 milyon dolar net alış yaptı.
Rasyonel politikalara dönüşün, KKM’nin çözülme sürecinde ve dolarizasyonu frenlemede etkisi ortaya çıktı. Ancak KKM hacmi hala 1 trilyon TL’nin üzerinde. 2023 sonunda KKM dahil toplam mevduat içinde yabancı paranın payı yüzde 60’ı aşarken, son dönemde yüzde 40’lar civarına geriledi.
Haziran ayından bu yana cari fazla elde ediyoruz, yıllık bazda cari açıkta gerileme kaydedildi. 2023 yılı Ocak- Ekim döneminde 36 milyar dolar olan cari açık, 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde 3,3 milyar dolara geriledi. 2022’de cari açığın neredeyse yarısı net hata ve noksan ile finanse edilmişti, bu da kısmen tersine dönmüş durumda.
2024 Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı, ihracat ve ithalat rakamları, geçen yılın aynı dönemine göre farklılaştı. 2021 son çeyrekten itibaren rekabetçi kur yaratılarak beklenen ihracat mucizesi ortaya çıkmadı, 2023’teki kontrollü kur sisteminin ihracat üzerinde etkisi olumlu olmadı. Üretim ve ihracat genel olarak ithalata dayalı olduğundan ekonominin yavaşladığı dönemde ithalat da geriliyor. Ocak-Ekim döneminde ihracat yüzde 3,1 oranında artarken ithalattaki gerileme yüzde 7,2 oldu. Öte yandan ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen yılki yüzde 69,7’den bu yıl yüzde 76’ın üzerine çıktı.
Kamu maliyesindeki görünüm ise 2024’te pek parlak değildi. Önceki yıllarda olduğu gibi bütçe açığı, kamuda tasarruf ve vergi sisteminde dolaylı vergilerin hakimiyeti bu yıl da bolca konuşuldu, yazıldı. 2024 yılında dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 66’ya yakın gerçekleşti.
Bütçe açığı ilk onbir ayda 1,277 milyar TL’ye ulaştı. Ancak 2024 yılı için öngörülen bütçe açığı 2,652 milyar TL idi. Dolayısıyla hükümetin yılın kalan son ayında 1,375 milyar TL daha bütçe gideri gerçekleştirme alanı var. Büyük olasılıkla geçen yıl olduğu gibi yılın son ayında kamu kurumlarına deprem ödeneği cari transferler ve sermaye transferleri olarak gerçekleştirilecek.
Mali disiplin açısından önemli bir gösterge olan faiz dışı fazlanın elde edilmesi ise bütçedeki artan borç faiz yükü nedeniyle zor. Değişken faizli DİBS’ler yüksek faiz ortamında risk oluşturuyor.
Hazine’nin iç ve dış borç stokundaki artış 2024 yılında da devam etti. Brüt dış borç stokunun ana bileşeni 2024 yılında da özel sektör olmaya devam etti. Hazinenin iç borç stoku da 2024 yılında artışını sürdürdü. İç borçlanmadaki görünüme göre döviz riski azaltılmaya çalışılsa da döviz cinsi tahviller üzerinden devam ediyor. Vadesi 12 ay içerisinde dolacak borcun stoktaki payı yüzde ise geçen yıla göre geriledi.
Peki elde ne var? OVP’ye göre 2024 büyüme tahmini yüzde 4, enflasyon tahmini ise yüzde 41,5’tu.
Büyüme tahminlerinin yıl içinde hem yurt içindeki verilerde hem de uluslararası kuruluşlarca hazırlanan raporlarda düşürüldüğünü gördük. Piyasa katılımcıları anketine göre ocak ayında yüzde 3,4 olan 2024 büyüme tahmini, aralık ayında yüzde 3,1’e geriledi. Türkiye’nin 2024 büyüme tahminini yüzde 3,6 olarak açıklayan IMF ise geçtiğimiz ay bu tahminini yüzde 3’e indirdi. Bu büyüme oranı, tahminin küresel büyüme oranının 0,1-0,2 puan gerisinde
Enflasyon tahminleri de değişti. TCMB sıklıkla yukarı doğru revize etti. 2024 yılının II. ve IV. Enflasyon Raporlarında yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 36’dan yüzde 44’e kadar yükseltti. Gerekçe de genel olarak enflasyonun ana eğilimi ve beklentilerdeki iyileşmenin öngörülenden sınırlı olmasıydı.
Üretici ve tüketicilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini gösteren Ekonomik Güven Endeksi ise 2024 yılının başında 99,4’tü, ancak yılı 97,1 seviyesinde tamamlamak üzere. Bir bileşik endeks olan bu endeks; hizmet, perakende, reel kesim ve inşaat sektörü güven endekslerini kapsar. Son verilere göre reel kesim güven endeksi görece iyileşirken, ekonomik güven endeksindeki düşüşün nedeni inşaat, perakende ticaret ve hizmet sektörü güven endeksinin gerilemesi.
Ekonomideki daralmaya rağmen, enflasyon beklentileri hane halkı ve reel sektör açısından yüksek seyrediyor. Dış ticaret açığı ise ithalattaki ve teknolojik yatırımlardaki ivme kaybı çerçevesinde daralabiliyor. Diğer yandan ülkemiz enerjisini yoğun bir şekilde yabancı sermaye ilgisine harcıyor. Görüldüğü gibi bir yıl daha geride kaldı, ancak katma değerli üretim modeline ve reformlara geçiş için hazırlık sürecinin zaman kaybetmeden başlaması gerekiyordu.
Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24
EKONOMİ
Prof. Dr. YILMAZ: Teknik resesyona girdik ama…

Yayınlanma:
3 ay önce|
30/11/2024Yazan:
BankaVitrini
TÜİK, Temmuz-Eylül aylarını kapsayan 2024 III. çeyrek büyüme verisini açıkladı. Dolayısıyla geriden gelen bir veri. Ekonomi çeyreklik bazda yüzde -0,2 daraldı. Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre artış ise yüzde 2,1 oldu.
Yayımlanan bültende bir de 2024 II. çeyrek verisine ilişkin güncelleme vardı. II. çeyrekteki yüzde 0,1 olan büyüme verisi yüzde -0,2 olarak güncellenince Türkiye ekonomisinin iki çeyrek üst üste daraldığı anlaşıldı. Teknik resesyon tanım olarak “çeyreklik bazda GSYH verisinde üst üste iki çeyrekte daralma” anlamına geldiğine göre Türkiye ekonomisi teknik resesyona girdi. Ama girdiği gibi çıkabilir, nedenleri aşağıda.
Üçüncü çeyrek büyüme verisini önce üretim yöntemiyle değerlendirelim. Çünkü üretim yöntemiyle hesaplamada sektör ayrımları önemli.
III. çeyrek büyüme verisine göre GSYH’yi oluşturan iktisadi faaliyet kolları arasında inşaat sektörü ön plana çıktı. Yine ekonomik aktiviteyi sürükleyici sektör oldu ve yüzde 9,2 büyüdü. Bir önceki çeyrekte yüzde 6,5 büyümüştü. Depremin yıktığı çok geniş coğrafyanın yeniden imarının yanı sıra kentsel dönüşüm nedeniyle hızlanan inşaatlarla bu sektör büyümeye devam ediyor. Ancak inşaat maliyetleri tırmanıyor ve konut kredileri de el yakıyor. Kredi faizlerinde gevşeme beklentisi ise giderek yükseliyor.
Sanayi sektörü, son iki çeyrektir daralıyor. Sanayi sektörü III. çeyrekte yüzde -2,2 küçülürken, finans-sigorta faaliyetlerinde bir önceki çeyreğe göre toparlanma kendisi göstermiş durumda.
Büyüme kompozisyonuna harcama yöntemiyle baktığımızda hane halkı tüketimi yine en önemli bileşen. Aslında iki yıl öncesine geri gidersek çok etkili bir bileşendi, örneğin geçen yıl ilk çeyreklerde bir önceki çeyreğe göre yaklaşık yüzde 15-16 aralığında artış gösteriyordu.
Tüketim yavaşladı, ancak bir önceki çeyreğe göre daha canlı diyebiliriz. (II. çeyrekte yüzde 1,5’ti, III. çeyrekte yüzde 3,1 arttı.) Hane halkı tüketimi büyümeye 2,2 puan katkı yapmış oldu.
Diğer yandan Sayın Şimşek’in “program çalışıyor” diye sıklıkla ifade ettiği gibi program, dar gelirliler, yoksul hane halkları üzerinde çalışmaya devam ediyor. Gelir dağılımındaki bozulma sonucu yüksek talebe sahip önemli bir kesim olduğunu hep söyledik.
Devletin nihai tüketim harcamaları da üçüncü çeyrekte ekside. Tüketerek büyümeye kamu sektörü bu kez katkı sağlamadı. Seçim dönemlerinde ne kadar harcamacı bir yapıda olduğunu hepimiz gördük.
İhracat ise yüzde 0,8 oranında çok sınırlı bir düzeyde artarken ithalattaki azalış yüzde -9,6 oldu. İhracatta beklenen artış gerçekleşmeyince dış piyasada satamadığını içeride tüketime sunar ama sorunları daha derin, kendi ifadeleriyle “kredi maliyeti yüksek, kur düzeyi aleyhlerinde ve Avrupa ekonomisi durgun”.
GSYH’de III. çeyrekte gayrisafi sabit sermaye düşüş gösterdi. İnşaat sektöründe büyümeye rağmen bu azalış düşündürücü.
Son olarak büyüme verisine gelir yöntemiyle bakarsak; emeğin, bir başka deyişle işgücüne yapılan ödemelerin büyümeden aldığı payın hala tatmin edici düzeyde olmadığı, bir önceki çeyreğe göre azaldığı (yüzde 40,4’ten yüzde 36,4’e) görülüyor. Şimdi emekçinin gözü 2025 asgari ücret düzeyini belirlemek üzere aralık ayında toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonuna çevrilmiş durumda.
2023 seçimlerinin ardından enflasyonla mücadele ön plana çıkarken ekonomiyi soğutacak sıkı para politikası adımları atılmaya başlanmıştı. Ama artık piyasa beklentileri ve uluslararası finans çevrelerinin öngörüsü, TCMB’nin aralık ayında faiz indirimine başlayacağı yönünde. Öyle ki reel kesim güven endeksi, perakende ticaret ve hizmet sektörü güven endeksleri toparlanmaya başlıyor. Sıkı para politikasının krediye erişimi sınırlayıcı etkisi ve hizmetler sektörü ve talep açısından baskılayıcı olduğu dönemin geride kalması için saflar sıkılaşıyor.
Hem yüksek enflasyonun hem enflasyonla mücadelenin dar gelirliler, ücretliler üzerinde yarattığı tahribatı gidermek için herhangi bir politika adımı atılmadan, yeni kredi imkanları sermaye kesimi ve finans kapital lehine yaratılmaya başlanacak.
Para politikasında gevşeme olacaksa bu ancak mevcut sıkı duruşun enflasyon dinamikleri üzerindeki olumlu etkisinin görülmesiyle mümkün olmalı. Parasal gevşeme büyüme oranındaki düşüş kaygısıyla ilişkilendirilirse, enflasyonun tek haneye inmesi 2030’lara kalır.
Enflasyonun düşüş trendine girme beklentisi ve merkez bankasının faiz indirimlerine geçişi önemli bir zamanlama meselesi. O nedenle salı günü açıklanacak kasım ayı enflasyon verisini görmek lazım.
Bu yılın II. çeyrek verisini 3 Eylül 2024 tarihli yazımla yorumlamış ve şöyle yazmıştım: “İyi haber, yavaşlama uzun sürmeyecek, kötü haber, daralıp durgunlaşacağız.” Büyümenin de enflasyonun da öngörülebilir olması dileğiyle.
Prof. Dr. Elif Binhan YILMAZ-T24
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (749)
- BANKA ANALİZLERİ (135)
- BANKA HABERLERİ (2.943)
- BASINDA BİZ (56)
- BORSA (405)
- CEO PERFORMANSLARI (27)
- EKONOMİ (2.722)
- GÜNCEL (2.619)
- GÜNDEM (2.994)
- RÖPORTAJLAR (46)
- SİGORTA (126)
- ŞİRKETLER (1.975)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (408)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (806)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (6)
- Dr. Abbas Karakaya (60)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (445)
- Gizem Taşdelen (4)
- Gülbeyaz Gergün (44)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (25)
- Mustafa Akpınar (25)
- Onur ÇELİK (7)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (73)
- Serhat Can (6)
- Süleyman Çembertaş (13)
- Tungay Dere (17)
- Uğur Durak (33)
YAZARLAR

Vatandaş kredi ve kredi kartında batıkta!

TÜSİAD Başkanı Turan: Sanayici çok zorlanıyor

ENFLASYONA GÜNAH KEÇİSİ ARANIYOR: TALEP Mİ, MALİYET Mİ?

Türkiye İş Bankasından 2024’te 45,5 milyar lira net kar

MERKEZ BANKASI BAŞKANI FATİH KARAHAN SAHAYA İNDİ

Elon Musk Oval Ofiste: Bütçe açığı iflasa neden olabilir!

Sabancı Holding, bankacılık ve finansal hizmetler faaliyetlerini tek çatı altında yürütecek

ÖLÜ AT TEORİSİ

ŞEKERBANK SATIŞI İPTAL OLDU!

Tekstil Sektörü sil baştan: Pamuk Yasaklanıyor, sağlıkçılar endişeli…

HİZMETKAR LİDER NASIL BİR ÇALIŞMA ORTAMI YARATIR?

Prof.Dr. YILMAZ: Emeklilerin gözünden Türkiye’nin güncel durumu: Eğilimler ve gerçekler

Üç ay önce Halka Arz için başvuru yapan firma Konkordato aldı

Suriye, Türkiye’den gidecek mallara yüzde 500 vergi koydu!
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 13/02/2025
- Yemek Kartları Marketlerde Geçecek Mi? Yemek Kartları Vergi Kararı Uygulamaya Geçti Mi, Vergi Uygulanacak Mı? Multinet, Pluxee, Ticket, Setcard… 13/02/2025
- ABD'de ÜFE beklentilerin üzerinde artış gösterdi 13/02/2025
- Yapay zekâ yeniden şekilleniyor 13/02/2025
- Bakan Şimşek'ten cari denge açıklaması 13/02/2025
- Euro Bölgesi'nde sanayi üretimi aralıkta geriledi 13/02/2025
- SON DAKİKA... Ankara'da toplu ulaşıma zam! 13/02/2025
- ABD'de üretici enflasyonu Ocak'ta tahminleri aştı 13/02/2025
- Döviz kredileri 2019'dan bu yana en yüksek seviyede 13/02/2025
- Sabancı, 8 şirketiyle CDP Küresel Liderler listesinde yer aldı 13/02/2025
- Şişecam 90 yaşında 13/02/2025
- Bakan Şimşek'ten cari denge yorumu 13/02/2025
- Türkiye ile Pakistan arasında 24 anlaşma imzalandı 13/02/2025
- Döviz mevduatlarında yerel seçimlerden beri en hızlı artış 13/02/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ2 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM1 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı