Bankacılık Sektörü 2021 üçüncü çeyrek (Eylül sonu) mali verileri yayınlandı. Banka özelinde bilanço ve Faaliyet Raporların açıklanması ise devam ediyor. Bankacılık sektörünün yıl sonunu nasıl kapatacağının göstergesi olarak üçüncü çeyrek mali veriler çok önemli idi. BDDK verilerine göre; görünen sektör büyümeye devam ediyor, karşılığını da bilanço üzerinde de olsa karlılık artışı olarak alıyor.
Genel olarak bankacılık sektörü ne yaptı?
Bankacılık sektörünün 2020 sonu Aktif büyüklüğü 6,1 trilyon TL hacim ile kapanmıştı. 2021 üçüncü çeyreğinde %15,4 büyüme ile 7 trilyon 46 milyar TL hacme ulaşmış durumda. Nakdi Krediler 3,5 trilyon TL düzeyinden % 12,9 büyüme ile 4 Trilyon 38 milyar TL hacmine ulaştı. Reel olarak sorunlu krediler yüzdürülse de Hukuki işlemlerin başlatıldığı Takipteki Kredi Hacmi 152 milyar TL’den 149 milyar TL’ye geriledi. Temmuz ayında bankalara canlı kredileri de Varlık Yönetim Şirketlerine devrinin yolu acıkmakla birlikte henüz ciddi anlamda canlı kredi satan banka olmadı, yılın son çeyreğinde ise satış olması bizleri şaşırtmayacak. Zira sektörün bağırsaklarını temizleme vakti geldi de geçiyor. Sektördeki beklenen Zarar Karşılıkları ise 197 milyar TL’de 211 milyar TL’de çıkmış durumda. Bu veri bile başlı başına henüz takibe atılmamış yüzdürülen kredilerin boyutunu gösterir nitelikte. Sektörde Sorunlu Krediler %15 seviyelerine gelmiş durumda. Canlı sorunsuz gösterilen kredi hacmini bilen yok. Buna karşılık sektör Takip oranı %3,54 seviyesinde veri gerçekçi ve inandırıcı gelmiyor. Açıklanan veri bile yüksek seviyede; çok değil 2017’de Takip Oranı sektörde %0,63 olduğunu unutmayalım. Sektördeki KOBİ kredileri 938,7 milyar TL seviyesine yükselirken; Bireysel Krediler Kredi Kart borçları ile birlikte 925,3 milyar TL seviyesine yükselmiş durumda. Sektörün Gayri Nakdi Kredi hacmi ise 1 trilyon 248 milyar TL seviyesine yükselmiş durumda.
Bankacılık Sektörü 3,4 trilyon TL olan Mevduat hacmini 4,1 trilyon TL seviyesine yükseltirken; Vadesiz Mevduat hacmi de 1,3 trilyon TL düzeyine çıkararak toplam mevduat içinde %33,5 seviyesine yükseldi. Bu şekilde bankalar kendilerine ucuz kaynak yaratmada başarılı adımlar atmış gözüküyor. Özellikle vatandaşlardan “bilgileri dışında mevduatlarının vadesizde bırakıldığı” yönünde şikayetler bu dönemde artmış durumda. Sektördeki mevduatların %58,25’lik kısmı 1 milyon üzeri mevduatlarda yoğunlaşmış durumda. Toplam Mevduatın %54,98’lik kısmı Yabancı Para cinsinden oluşuyor. Başka bir ifade ile sektörde dolarizasyon devam ediyor. Sektörün özkaynakları da 599 milyar TL’den 655 milyar TL seviyesine yükseldi. Sektörün Çekirdek Sermaye Yeterlilik oranı %13 seviyesinde.
Bankacılık sektörü 2020 aynı dönemde 165,6 milyar TL Net Faiz Geliri yaratırken 2021 üçüncü çeyreğinde %4,9 gerileme ile 157,5 milyar TL seviyesine düşmüş durumda. Bu düşüşte Kamu Bankalarının 2020 yılında düşük faiz ile vermiş oldukları kredilerin etkisinin olduğunu tespit etmek için banka uzmanı olmaya gerek yok. Zira Kamu Bankaların net faiz gelirlerinde ciddi düşüş görüldü.
Bankacılık sektörü 2020 üçüncü çeyreğinde 46,4 milyar TL Net Kar elde ederken 2021 yılında %22,6 büyüme ile 56,9 milyar TL Net Kar ile son yılların en yüksek karlılık düzeyine yükselmiş durumda.
Yabancı Sermayeli Bankalar sektör ortalamasının 2,6 katı Net Kar artışı yaptı
Yabancı sermayeli bankalar 2020 sonunu 1,5 milyar TL Aktif büyüklük ile kapamışlardı. 2021 üçüncü çeyreğinde %16,2’lik büyüme ile 1 trilyon 776 milyar TL Aktif büyüklük seviyesine yükseldiler. 2020 sonundaki 858 milyar TL’lik nakdi Kredi hacmi %14,1 büyüme ile 979 milyar TL seviyesine yükselirken 47,7 milyar TL’lik Kredi Takip Alacakları 47,3 milyar TL seviyesine düşmüş durumda. Takip oranı ise %4,57 oldu. Beklenen Zarar Karşılıkları ise 63,3 milyar TL’den 71 milyar TL seviyesine yükseldi.
Yabancı Sermayeli Bankaların, 2020 sonundaki 940 milyar TL’lik Mevduat hacmi %21,2 artarak 1,1 trilyon TL seviyesine yükseldi. Toplam Mevduatın 458 milyar TL’si başka bir ifade ile %40,2’lik kısmı vadesiz mevduattan oluşuyor. Özkaynaklar da 157 milyar TL’den 177 milyar TL ‘seviyesine yükseldi. Çekirdek Sermaye Yeterlilik oranı %14 seviyesinde.
Sektörün Net Faiz geliri düşüş göstermesine rağmen Yabancı Sermayeli Bankalar 2020 yılı aynı dönemdeki 45 milyar TL’lik Net Faiz Gelirini %17,8 artırarak 53 milyar TL seviyesine yükseltti. 2020 aynı dönemdeki 12,8 milyar TL’lik Net Karlılığını da %60,2 artırarak 20,5 milyar TL seviyesine yükseltti. Net karlılık artış oranı sektör ortalamasının 2,6 katı düzeyinde oldu.
Yerli Sermayeli özel bankalar hacim artışında önde seyretti
Yerli Sermayeli özel bankalar hacim artışına öncelik verdi. 2020 sonunda 1,8 trilyon TL’lik Aktif büyüklük %19,2 artarak 2 trilyon 158 milyar TL seviyesine yükselmiş durumda. 1 trilyon TL’lik kredi hacmi de %15,3 artış ile 1 trilyon 177 milyar TL hacmine ulaştı. Buna karşılık 59 milyar TL’lik Kredi Takip tutarı 55,9 milyar TL seviyesine geriledi. Takip oranı ise %4,53 oldu. 74,5 milyar TL’lik Beklenen Zarar Karşılıkları ise 77,7 milyar TL seviyesine yükseldi.
Yerli Özel Bankaların 2020 sonundaki 1 trilyon 18 milyar TL’lik Mevduatı %19,9 artarak 1 trilyon 221 milyar TL seviyesine yükseldi. Bunun %37’ye denk gelen 452 milyar TL’lik vadesiz mevduattan oluşuyor. Özkaynaklar ise 207 milyar TL’den 233 milyar TL seviyesine yükseldi. Çekirdek Sermaye Yeterlilik oranı %14 seviyesinde.
Yerli Özel sermayeli Bankaların 2020 aynı dönemdeki 55,4 milyar TL’lik Net Faiz Geliri % 9 artış ile 2021 yılında 60,4 milyar TL seviyesine yükseldi. 2020 ayının aynı döneminde 16,6 milyar TL’lik Net kar ise 2021 yılında %47’lik artış ile 24,4 milyar TL seviyesine yükseldi.
Kamu Bankalarda Kar erozyonu sürüyor
Kamu Bankaları bilanço büyütmesine karşılık geçmiş yıllarda özellikle 2020 yılındaki Ticari ivme kredileri ve %0,64 aylık faizli konut kredileri başta olmak üzere Tüketici Kredilerinin bilançoya olumsuz yansımasını 2021’de karlılık düşüşü ile yaşıyor.
Kamu Bankaları 2020 sonundaki 2,7 trilyon TL’lik Aktif büyüklüğünü %12,5 artış ile 3,1 trilyon TL seviyesine yükseltti. 1,7 trilyon TL seviyesindeki nakdi kredi hacmi ise 1,9 trilyon TL seviyesine yaklaşmış durumda. Kredilerdeki %10,8’lik büyüme sektör ortalamasının altında kaldı. Kamu Bankalarındaki 45,8 milyar TL’lik Kredi Takip alacakları 45,6 milyar TL seviyesine gerilerken; Beklenen Zarar Karşılıkları 60,7 milyar TL’den 61,7 milyar TL seviyesine yükseldi. Kamu Bankalarının kredi Takip oranı ise % 2,36 ile sektör ortalamasının oldukça altında kalması Kamu bankalarının takip yaratmamak için sorunlu kredileri sürekli tekrarlayarak yapılandırma yapmasından kaynaklanmakta.
Kamu Bankalarının 2020 sonundaki 1,5 milyar TL’lik Mevduat hacmi de %16,7 artarak 1 trilyon 746 milyar TL seviyesine yükselirken; vadesiz mevduat 465 milyar TL seviyesi ile toplam mevduatın %26,6 seviyesinde kaldı. Kamu Bankaların 235 milyar TL olan özkaynakları da 244 milyar TL seviyesine yükselmiş durumda. Çekirdek Sermaye Yeterlilik oranı %12 seviyesinde.
Yerli Özel ve Yabancı sermayeli bankalardaki artışın tersine Kamu Bankaları Net Faiz Gelirlerinde düşüş yaşandı. 2020 aynı dönemde 65 milyar TL Net Faiz Geliri sağlayan Kamu Banları 2021’de %32,3 düşüş ile 44 milyar TL’ye gerilemiş durumda. Kamu Bankaları 2020 aynı dönemde 17 milyar TL Net karlılık açıklarken 2021’de %29,4’lük düşüş ile 12 milyar TL Net kar yaptı.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.