Connect with us

ŞİRKETLER

Dijital Dönüşüm ve Sürdürülebilirlik

Yayınlanma:

|

Teknoloji, iş dünyasında dönüşümün lokomotifi olmayı sürdürürken bu lokomotifin dümeni kurumların üst düzey liderlerinde. Deloitte’un son araştırmasında CEO’ların dijital dönüşümü stratejik bir alan olarak gördüklerine ve bu alandaki yatırımları sürdüreceklerine dikkat çekiliyor. CIO’ların rolü teknoloji sağlayıcısından yeni iş modellerinin etkinleştiricisine dönüşürken, CMO’lar müşteri bağlılığını artırmaya, CHRO’lar çalışan deneyimini iyileştirmeye odaklanıyor. Mali yükleri sırtlayan CFO’lar ise çalkantılı dönemleri bütçe yönetimini daha verimli hale getirerek aşmaya çabalıyor. Bu amaçlara ulaşma yolunda yeni teknolojiler devreye giriyor. Yetkin işgücüne erişimin zorlaştığı bir dönemde şirketlerin teknolojiye yatırım yapmalarının ardında ise deneyimi iyileştiren, maliyetleri kontrol altına alan, güvenli ve çevik bir altyapıya ve organizasyonel esnekliğe ulaşma hedefi yatıyor.

Şimdi gelin, 2023’ün teknoloji trendlerini keşfederek dijital dönüşümün yol haritasını çıkaracağımız, akıllı ve sürdürülebilir işletmelerin dijital dönüşüm serüveninde yeni nesil ERP sistemlerinin rolüne mercek tutacağımız, iş yüklerini buluta taşıyan şirketlerin hangi kazanımları elde ederek yarına hazırlandıklarını inceleyeceğimiz bir yolculuğa çıkalım. Dijital dönüşüm yolculuğuna hoş geldiniz!

Teknoloji trendleri değişiyor

Bir yılın daha sonuna yaklaşırken, 2023 için yeni teknoloji trendleri de arka arkaya açıklanıyor. Hızlı bir şekilde gelişen teknoloji, daha hızlı değişim ve ilerlemenin de önünü açıyor. Teknolojinin hızına bakınca, küresel salgının yeniden şekil verdiği dünyamızda gelecek 3 yılın, son 3 yıldan farklı olacağını kestirebiliyoruz. “Peki nasıl?” sorusunun yanıtına ilişkin ipuçlarını ise trendlerde buluyoruz.

Araştırma şirketi Gartner’ın, kısa bir süre önce En İyi 10 Stratejik Teknoloji Trendi başlıklı raporunda açıkladığı 2023 teknoloji trendleri arasında aşağıdaki başlıklar dikkat çekiyor:

  • Yapay Zeka Güven, Risk ve Güvenlik Yönetimi (AI Trust, Risk and Security Management)
  • Endüstri Bulutu Platformları (Industry Cloud Platforms)
  • Süper Uygulamalar (Superapps)
  • Uyarlanabilir Yapay Zeka (Adaptive AI)
  • Sanal Evren (Metaverse)
  • Sürdürülebilir Teknoloji (Sustainable Technology)

Gartner’ın öngörüleri kehanetin ötesine geçiyor ve işletmelerin geleceğe ilişkin bugünden pozisyon almasını kolaylaştırıyor. Gartner, bu trendler doğrultusunda işletmelerin 4 temel önceliği olacağını, bu durumun önümüzdeki 3 yılın kurumsal stratejilerine etki edeceğini tahmin ediyor:

  • Esneklik, operasyonlar ya da güvenin optimizasyonu
  • Her alanda ölçeklendirme
  • Hızlı aksiyonlarla müşteri katılımında öncülük
  • Sürdürülebilir teknoloji çözümleri

Gartner’a göre, gelecekte tüm yollar “sürdürülebilir teknolojiler”e çıkacak! İşletmeler, izlenebilirlik, analitikler ve yapay zeka gibi teknolojiler aracılığıyla sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmanın yollarını ararken, sürdürülebilir teknolojilere yapılan yatırımlar, büyüme için de yeni yollar sağlama, daha fazla operasyonel esneklik ve finansal performans yaratma potansiyelini de beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Dünyaca tanınmış fütürist Bernard Marr ise Eylül ayında kaleme aldığı yazıda, 2023’ün en büyük 5 teknoloji trendini sıraladı: Yapay zeka, metaverse, dijital olarak düzenlenebilir bir dünya, blokzinciri, hiper bağlantılı ve akıllı bir dünya. Büyük veri ve yapay zekanın üstadı olarak anılan Marr’ın “bonus” olarak adlandırdığı trend ise Gartner’ın da altını kalınca çizdiği sürdürülebilir teknolojiler. “Teknolojimizin çevresel açıdan sürdürülebilir olduğundan emin olmamız gerekiyor” diyen Marr, müşterilerden yatırımcılara herkesin giderek daha fazla “yeşil kimlik” arayışına girdiğine dikkat çekerek, “Bunu 2023’te daha fazla göreceğiz” diyor.

Reportlinker’ın verilerine göre, 2021 yılını 8,4 trilyon dolarla kapatan küresel BT pazarının, bu yılın sonunda 10 trilyonu zorlayacağı, 2026’da ise 13,8 trilyon dolar büyüklüğe ulaşacağı bekleniyor. Peki, sözünü ettiğimiz yeşil kimlik arayışı, bugün işte dönüşümün merkezine yerleşen ve güçlü bir büyüme potansiyeli taşıyan BT pazarının neresinde konumlanıyor? Şüphesiz, yeşil BT’yi sürdürülebilirlik rotalarının merkezine yerleştiren işletmeler, sosyal ve çevresel sorumluluklarını yerine getirirken daha iyi iş sonuçları elde etme şansını da artırıyor. Ancak sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada duyarlı teknolojilerin gücünü keşfeden işletmeler geleceğe yeşil ışık yakabiliyor.

Dijital dönüşümün yol haritası

Dijital dönüşüm, Endüstri 4.0’la başlayan dijital çağın gereklerine uyum sağlamayı ifade ediyor. Peki ya Endüstri 5.0? Dijital çağı tasarlarken insanın “ıskalandığı” fark edildiğinde, daha 4’ü yaşarken karşımızda beşinci versiyonu bulduk ve her şeyin odağına insanı koyduk. Aslında sürdürülebilir teknolojiler de aynı mesajı vermiyor mu? İnsanlara yaşanabilir bir gelecek sağlayabilmek için yalnız doğanın değil teknolojilerin de daha fazla yeşil olması gerekiyor.

Bu durumda dijital dönüşümün yol haritasını çizerken, birinci sıraya insanı, ardından teknolojiyi yerleştirmemiz lazım. Her işletmenin yapısal farklılıkları olduğunu düşündüğümüzde, dijital dönüşüm için tüm işletmelere uyan tek bir yol haritası çizmek pek de mümkün görünmüyor. Ardından hız, kalite ve verimi aynı anda sağlayabileceğimiz bir dijital stratejinin belirlenmesi gerekiyor. Dijital dönüşümün bir proje olarak ele alınacağını kabul edersek, onun kimler tarafında ve nasıl yönetileceğini ortaya koymaya, ayrıca değişimi de yönetmeye ve insan kaynağını dönüşüm sürecine hazırlamaya ihtiyaç var. Gartner, liderlerin yüzde 87’sinin sürdürülebilirlik yatırımlarını önümüzdeki iki yıl içinde artırmayı planladıklarını söylüyor. CFO Barometresi, şirketlerin neredeyse yüzde 55’inin sürdürülebilirlik bilgilerini rapor ettiğini gösteriyor. Bir CTO araştırmasında, teknoloji liderlerinin organizasyonlarında sürdürülebilirlik kültürü oluşturmaya odaklanarak, teknoloji hizmetlerini nasıl tasarlayıp kullandıklarını giderek daha fazla incelediği görülüyor. Pek çok araştırma, işletmeleri sürdürülebilir bir geleceği hazırlamak söz konusu olduğunda, liderliği üst düzey yöneticilerin üstlendiğine işaret ediyor. Fakat liderlerin tüm bu çabalarında insan odağından şaşmaması, değişim yönetimini göz ardı etmemesi gerekiyor.

Boston Consulting Group’un yaptığı bir araştırmaya göre, dijital dönüşüm projelerinin bir kısmı başarısız olmuş. Peki dijital dönüşüm projelerinde nerede hata yapılıyor?

  • Dijital dönüşüm projeleri, net hedefleri olan entegre bir stratejiyle hayata geçirilmeli. Bunun yalnızca bir teknoloji yatırımı olmadığı, iş yapış şekillerinin değişmesi, işin dijitalde yeniden kurgulanması anlamına geldiği unutulmamalı.
  • Bazı kurumlarda üst yönetiminin sürece katılımının ya da desteğinin sağlanmasında sıkıntı yaşanıyor. Bu destek de çok önemli.
  • Doğru insan kaynağının projede çalışması çok çok önemli. Dönüşümü en yeteneklilerinizle yönetmelisiniz.
  • İnsan değil sistem odaklı hareket ediliyor. Projeye odaklanılıp onu kullanacak olan insanlar sürece en son dahil ediliyor.
  • Bu dönüşüm şirketin kültürüne de etki ediyor. O yüzden değişim yönetimi uygulanması çok kritik.

Geleceği yakalayan akıllı ve sürdürülebilir işletmelerin yolculuğu

Dijital dönüşüme evet diyen ve doğru bir yol haritasını takip eden şirketler, akıllı ve sürdürülebilir işletme olma yolunda bir yolculuğa çıkıyor. İşletmeye özgü dijital dönüşüm yol haritası oluştuğundan bahsetmiştik. Bu durum yolculuğu ve yaşanacak deneyimi de farklılaştırıyor. Ancak değişmeyen tek bir şey var: Bu yolcuğun olmazsa olmazı akıllı bir ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) çözümü.

Tam da bu noktada, Gartner’ın ortaya koyduklarını hatırlayalım: “Tek başına teknoloji yeterli olmayacak. Sürdürülebilir teknolojilere ihtiyaç duyulacak” O zaman buluta taşınmanın tam zamanı. Nasıl mı? Akıllı, yeni nesil ve bulutta çalışan bir ERP ile…

İş yüklerinizi buluta taşıyın

“Yapay zeka her yerde” demenin bir adım öncesine gidersek, “Bulut her yerde” dememiz gerekir. Bulut teknolojilerini kullanmayan neredeyse hiçbir kişi ya da kurum kalmadı. Düşük donanım maliyetinin yanı sıra, verimlilik ve performansta sağladığı artış, esneklik, veri güvenliği, denetim kolaylığı gibi unsurlar, bulut tabanlı teknolojilerin, iş dünyasında her geçen gün biraz daha yaygınlaşmasını sağlıyor. Zira bugün işletmeler gerçek zamanlı verileri eyleme geçirilebilir içgörülere dönüştürmeye, buradan hareketle uyguladıkları stratejilerle üretkenliği ve verimliliği artırmaya odaklanıyor. Giderek daha çok sektörde, daha çok işletme tarafından benimsenen bulut teknolojileri, her ölçekten organizasyonu akıllı ve sürdürülebilir işletmelere dönüştürerek inovasyon, iş dönüşümü ve kalıcı rekabet avantajını mümkün kılıyor.

Akıllı ve sürdürülebilir bir işletmeye dönüşme arzusu, her büyüklükteki şirketin ERP’lerini buluta taşımasını, devreye almaları hızlandırmasını, inovasyonun önünü açmasını ve toplam sahip olma maliyetini düşürmesini sağlıyor. Öyleyse şu soruyu soralım: Şirketinizi bulutta doğru şekilde, doğru hızda ve doğru maliyetlerle nasıl bir dönüşüm yolculuğuna çıkarırsınız? Cevabın SAP S/4HANA Cloud ve RISE with SAP olduğunu not ederek, biraz bulut iş modelinden bahsedelim.

Yeni Nesil Akıllı ERP ile İnovasyonu Teşvik Edin

İş süreçlerini modernize ederken daha yalın, akıllı, dijital ve ölçeklenebilir hale getirmek mümkün.

Kurumsal uygulama yazılımları pazarının lideri SAP, yeni nesil akıllı ERP çözümü S/4HANA’nın şirket içi sürümünün tüm işlevlerini bulutun avantajlarıyla buluşturdu. Ölçeklenebilirlik ve çeviklik sunan SAP S/4HANA’nın bulut versiyonu SAP S/4HANA Cloud ile işletmeler iş süreçlerini uçtan uca entegre ediyor.

SAP’nin bulutta çalışan akıllı ERP çözümü, donanım, altyapı ve SAP uzmanlığını tek sözleşmede, bulut iş modeliyle hizmet olarak sunan bir Yeni Nesil Dönüşüm Paketi’nin bir parçası olarak konumlanıyor. Akıllı işletmelerin koşullarına ve iş planlarına uygun kapsamlı bir dönüşüm paketi RISE with SAP, yalın, esnek ve bütünsel bir çözüm talep eden her ölçekten işletmeye yanıt veriyor. Tüm sektörlerde konum ve mevzuat bağımsız olarak iş ihtiyaçlarını destekliyor. Üstelik benzersiz maliyet, SLA (hizmet düzeyi anlaşması), uygulama ve destek hizmetlerini bir araya getiren tek bir sözleşme ve kullandığın kadar öde modeliyle… RISE with SAP çözüm paketi beş bileşenden oluşuyor.

  1. Bulut ERP (Cloud ERP)
  2. İş süreci zekası (Business process intelligence)
  3. İş platformu ve analitikler (Business platform and analytics)
  4. SAP iş ağları (SAP business networks)
  5. Sonuç temelli hizmet ve araçlar (Outcome-driven services and tools)

Bu bileşenleri iş süreçlerinize kusursuz bir biçimde entegre etmek isterseniz, bulutta Hizmet olarak Altyapı (IaaS), danışmanlık ve uygulama hizmetlerinden altyapı yönetimine kadar uçtan uca çözümler için SAP Platin | Global Partneri Detaysoft ile çalışabilirsiniz. Dijital dönüşüm yol haritasının yenilikçi adımlarını en iyi global uygulamalarla buluşturan Detaysoft’un 23 yılı aşkın uzmanlığından yararlanarak SAP çözümlerinin kazanımlarını uçtan uca artırabilirsiniz. İş süreçlerinde dijital dönüşümün anahtarı olan RISE with SAP ile bulut tabanlı akıllı SAP ERP sistemlerini sektörünüze özel uygulamalarla buluşturabilir, esnek ve ölçeklenebilir bir çözümün kazanımlarından yararlanabilirsiniz.

Akıllı İşletme Yolculuğunun Rotasını Detaysoft ile Birlikte Çizin

Bu yazıda dijitalleşmenin yol haritası bizi sürdürülebilirliğe çıkardı, yarının teknoloji trendlerini bu kavramdan bağımsız düşünemeyeceğimizi gördük. Geleceğe yön verecek teknolojilerin sürdürülebilirlikle kesiştiğini, her sektörde, rekabette öne geçmenin, dayanıklı iş modelleri oluşturmanın yolunun sürdürülebilirliği içselleştirmekten geçtiğini keşfettik. Ve artık şuna ikna olduk: Yapay zekanın emekleme aşamasından büyümeye geçeceği bir süreçte, yaşanabilir bir dünyayı bulut teknolojilerinden daha fazla yararlanan, akıllı ve sürdürülebilir işletmeler inşa edecek.

RISE with SAP, işinizi gerçek anlamda dönüştürmek için ihtiyaç duyduğunuz tüm çözüm ve hizmetleri tek bir pakette sunuyor. SAP Platin | Global Partneri  Detaysoft, sizi RISE with SAP ile tanışmaya davet ediyor. RISE with SAP’nin Detaysoft uzmanlığıyla nasıl hayata geçirildiğini öğrenmek için, bu adresi ziyaret ederek detaylı bilgi alabilir ve sayfanın sonundaki formu doldurabilirsiniz.

 

 

Okumaya devam et

GÜNCEL

BİLANÇO NEYİ ANLATIR NASIL OKUNMALI?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Finansal tablolar, bir şirketin performansını değerlendirmenin temel yollarından biridir. Bu tabloların en önemlilerinden biri de bilançodur. Peki, bilanço nedir, neyi anlatır ve nasıl okunmalı?

Bilanço Nedir?

Bilanço, bir şirketin belirli bir tarihteki mali durumunu özetleyen mali tablodur. Şirketin neye sahip olduğunu (varlıklar), ne kadar borcu olduğunu (yükümlülükler) ve bu borçlar çıktıktan sonra ortaklara kalan kısmı (özkaynak) gösterir.

Bilanço denkliği şu temel formüle dayanır:

Varlıklar = Yükümlülükler + Özkaynaklar

Bu formül, bir şirketin tüm kaynaklarının nasıl finanse edildiğini gösterir: ya borç alınarak ya da özkaynaklarla.

Varlıkları Anlamak

Varlıklar, şirketin sahip olduğu her türlü ekonomik değeri ifade eder. İki ana gruba ayrılır:

  • Dönen Varlıklar: Nakit, alacaklar, stoklar gibi kısa sürede paraya çevrilebilen kalemler.

  • Duran Varlıklar: Makine, bina, taşıt gibi uzun vadeli ve işletmenin üretim kapasitesini artıran yatırımlar.

Varlıkların dağılımı, şirketin likidite durumu ve yatırım stratejileri hakkında fikir verir.

Ödenmemiş Yükümlülükler

Yükümlülükler, şirketin dış kaynaklardan sağladığı finansal yükümlülüklerdir.

  • Kısa Vadeli Yükümlülükler: 1 yıl içinde ödenmesi gereken borçlar (ticari borçlar, banka kredi taksitleri).

  • Uzun Vadeli Yükümlülükler: 1 yıldan uzun sürede ödenecek borçlar (tahviller, uzun vadeli krediler).

Şirketin borç yapısı, finansal risk düzeyi hakkında önemli ipuçları sunar.

Eşitliği Anlamak

Bilançodaki “eşitlik” ilkesi, şirketin varlıklarının tamamının bir kaynağı olduğunu ifade eder:

Varlıklar = Borçlar + Özkaynak

Bu, şirketin tüm mal varlığının ya dış borçlarla (yükümlülükler) ya da ortakların yatırımlarıyla (özkaynaklar) finanse edildiği anlamına gelir.

Anahtar Bilanço Oranları

Bilançoyu daha anlamlı kılmak için bazı finansal oranlara bakmak gerekir. İşte en çok kullanılanlar:

  • Cari Oran
    = Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Borçlar
    🔹 Şirketin kısa vadeli borçlarını ödeme kapasitesini gösterir.

  • Borç / Özkaynak Oranı
    = Toplam Yükümlülükler / Özkaynak
    🔹 Şirketin borçla mı, özkaynakla mı finanse edildiğini gösterir. Risk düzeyini anlamak için önemlidir.

  • Aktif Karlılık Oranı
    = Net Kâr / Toplam Varlıklar
    🔹 Şirketin sahip olduğu varlıkları ne kadar verimli kullandığını gösterir.

Bilanço; yatırımcılar, yöneticiler ve kredi verenler için kritik bilgiler sunar. Şirketin sağlığını, borçlarını, likiditesini ve büyüme potansiyelini anlamanın en güçlü yoludur.

Bilançoyu sadece rakamlar yığını olarak değil; şirketin mali fotoğrafı olarak görmek gerekir.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yes, Chef!” ile Yönetmek: Bir Diziden Alınan Liderlik Dersleri

Yayınlanma:

|

Yazan:

The Bear” dizisi yalnızca mutfakta değil, işletme yönetiminin en karmaşık noktalarında da bize çok şey söylüyor.

Bu yazımda; liderlik, örgütsel sessizlik, kişisel gelişim ve fine dining gibi kavramları bu olağanüstü dizinin sahneleri üzerinden yeniden okudum.
Mutfakta pişen sadece yemek değil; dönüşen kültürler, büyüyen insanlar ve yeniden yazılan yönetim tarifleri…

‘‘The Bear’ Üzerinden İşletme Yönetimi: Mutfakta Pişen Liderlik ve Örgütsel Sessizlikle Mücadele”

Bazı diziler yalnızca hikâye anlatmaz; hayatın karmaşık sistemlerini bir mikroskop altına yatırır. “The Bear”, bu tür yapımların en parlak örneklerinden biri. Chicago’da bir sandviç dükkânının kalıntıları üzerinde yükselmeye çalışan bir ekip… geçmişin yüküyle, geleceğin hayaliyle ve şimdinin kaosuyla baş etmeye çalışan insanlar… Ama aslında her şeyin özünde bir soru saklı: Bir işletmeyi gerçekten ne işler hâle getirir?
Carmy’nin mükemmeliyetçiliği, Richie’nin içsel dönüşümü, Sydney’in vizyoner tutumu ve Marcus’un sessiz gelişimi sadece bir restoranın değil; herhangi bir organizasyonun iç dinamiklerini sorgulatıyor. Bu yazıda; liderlik, örgütsel sessizlik, dayanışma kültürü, kişisel gelişim, eğitimin yatırımlara dönüşü ve elbette gastronomiyle iç içe geçmiş işletme zorluklarını birlikte analiz edeceğiz. Bir mutfak dolusu dersle başlayalım…

Küçük Düşünmek Büyümek İçindir: Stratejik Sadelik ve Odaklanma 

The Bear’ın ilk sezonunda Richie’nin dile getirdiği bir ifade hafızalara kazınır: “Bence daha küçük hedefler koymamız gerekiyor. Daha küçük düşünmeliyiz.” İlk bakışta bu söylem, başarısızlığın bahanesi gibi algılanabilir. Oysa burada yatan fikir, aslında yalın yönetim ve odaklanma stratejisinin temelidir.
Dizinin kaotik ilk dönemlerinde, ekip her alana yetişmeye çalışırken verimsizleşir. Fazlalıklar, iş süreçlerini yavaşlatır; her gün yangın söndürme modunda geçen operasyonlar sürdürülebilirliği tehdit eder. Richie’nin küçük hedefler konusundaki sezgisel tepkisi, aslında büyük resmin küçük parçalarla şekillendiğini kavrayan bir içgörüye dayanır.
Geleneksel işletmecilikte “büyümek” genellikle hacimle, daha büyük alanlarla, daha çok masayla ölçülür. Oysa “The Bear” farklı bir yolu önerir:

Menü sadeleşir
Masa sayısı azalır
Fiyatlar artar ama deneyim derinleşir
Ekip küçülür ama bağ kuvvetlenir

Bu dönüşüm, minimalizmin stratejik bir araç olarak kullanılabileceğini gösterir.
İhtişamdan değil, derinlikten gelen bir başarıdır bu.

Günümüz iş dünyasında da benzer bir dönüşüm yaşanıyor:

Start-up kültürü, yalın yapılarla büyük firmalara kafa tutuyor
“Az ama öz” ekiplerle inovasyon üretiliyor
Odaklanmış değer önerileri, geniş ürün yelpazelerinden daha etkili olabiliyor

Carmy, Richie ve Sydney arasındaki dinamik, bu stratejik yön değişiminin zihinlerde nasıl yankı bulduğunu ortaya koyar. Artık amaç sadece hayatta kalmak değil; az ile çok yapabilmek.

Örgütsel Sessizlik ve İletişimin Gücü: Mutfağın Konuşmayan Kahramanları

Başarının arkasında çoğu zaman yüksek sesle dile getirilmeyen bir şey saklıdır: sessizlik. “The Bear”ın ilk sezonu, tam da bu kavramın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir. Mutfakta herkes kendi işini yapar, ama kimse duygularını ifade etmez. Endişeler, stres, fikirler — hepsi içe gömülüdür. Bu durum yalnızca çalışanların psikolojisini değil, işletmenin performansını da tehdit eder.

Örgütsel sessizlik, çalışanların fikirlerini, sorunlarını ve önerilerini dile getirmemesi hâlidir.

Sebepleri arasında:

Misilleme korkusu
Liderin otoriter yapısı
“Zaten bir şey değişmez”; algısı
Güvensizlik ortamı

Mutfakta bu sessizlik en çok Carmy’nin yönetim tarzında ortaya çıkar. Teknik olarak usta olsa da, duygu yönetimi ve iletişimde zorlandığı için çalışanlar onunla açıkça konuşamaz.
Fakat bu atmosfer, Sydney gibi bir karakterin gelişiyle değişmeye başlar. O, sorular sorar, öneriler getirir, tartışır — ve bu, ekibin yavaş yavaş ses bulmasını sağlar.

Liderlik burada devreye girer:

Psikolojik güvenlik, ekibin “yanlış yaparsam dışlanmam” diyebildiği bir iklimdir.
Açık iletişim, inovasyonun ve öğrenmenin temelidir.
Bir ekip ancak birbirinin sesi olduğunda gerçek anlamda birlikte çalışabilir.

Sydney’in mutfağa getirdiği bu yeni ses, Carmy’nin dönüşümünü de tetikler. Artık direktif vermek yerine, dinlemek ve tartışmak zorundadır. Bu dönüşüm, tüm organizasyonlarda yaşanabilecek bir kırılma anıdır: sessizlikten diyaloğa geçiş.

Lider Eleştirilebilir mi? Evet, Edilmelidir: Güçlü Olmanın Kırılgan Yolu

“The Bear”da Carmy, mutfağa lider olarak geldiğinde herkesin gözü onda, ama kimse ona geribildirim vermiyor. Neden? Çünkü çok iyi. Çünkü “yıldız şef”. Çünkü “o bilir.” İşte tehlike tam burada başlar.

Yüksek beceri, sorgulanamazlık getirdiğinde, ekip sadece takip eder ama gelişemez.
Mutfakta sıkışmış enerjiler birikir, patlamaya hazır bir baskı oluşturur. Carmy’nin iletişimsiz, içe dönük liderlik tarzı, bu baskıyı iyice artırır. Ama bir liderin her şeyi bilmesi gerekmez — dinlemesi ve gelişmeye açık olması yeterlidir.
Sydney gibi karakterler Carmy’ye karşı çıktığında—tatlı bir tabakta değil, fikirlerde çarpışma yaşandığında—mutfak önce sarsılır, sonra nefes almaya başlar. Eleştiriye açık lider:

Carmy’nin yolculuğu, yetkinlikle liderliğin farklı şeyler olduğunu kabul etmesiyle şekillenir. Mutfağı “benim mutfağım” değil, “bizim mutfağımız” yapmaya başladığında gerçek liderliğe adım atar.

Lider:

Ekibiyle birlikte büyür
Güven oluşturur
Sessizliği iletişime çevirir
Egosunu değil, vizyonunu merkeze alır
Carmy’nin yolculuğu, yetkinlikle liderliğin farklı şeyler olduğunu kabul etmesiyle şekillenir. Mutfağı “benim mutfağım” değil, “bizim mutfağımız” yapmaya başladığında gerçek liderliğe adım atar.
Lider Eleştirilebilir mi? Evet, Edilmelidir: Güçlü Olmanın Kırılgan Yolu
“The Bear”da Carmy mutfağa lider olarak geldiğinde herkesin gözü onda, ama kimse ona geri bildirim vermeye cesaret edemez. Çünkü “o bilir.” Çünkü “o şef.” Ama yetkinlik, sorgulanamazlık getirdiğinde, organizasyonlar öğrenmeyi bırakır.
Bu sessizlik duvarını asıl yıkanlardan biri ise şaşırtıcı bir şekilde Tina olur. Sessiz, sadık, geleneksel çalışan imajından çıkar; deneyiminin getirdiği haklılıkla Carmy’ye ses yükseltir. Son sezonda bir noktada, tüm baskı altında patlar ve şöyle der (ve burada argo tonu dikkat çekicidir):
“Ain’t nobody tryna get ‘round your moody ass anymore, Chef. Fix it.”

Bu söz sadece bireysel bir patlama değildir; örgütsel sessizliğin kırıldığı andır. Tina, yıllarca baskıya, değişime ve kontrolcü liderliğe sessiz kalan ekibin kolektif sesidir artık.

Carmy, bu eleştiriyi duymak zorunda kalır. Bir lider olarak dönüşümü de tam burada başlar:

Artık sadece teknik olarak iyi olmak yetmez
Ekip dinlemiyorsa, liderlik yok demektir
Geri bildirim, mutfağın en değerli malzemesidir

Bu an, “The Bear” dizisinin en insani, en öğretici sahnelerinden biridir. Sessiz çalışanların da söz hakkı olduğunu, liderliğin sadece yön vermek değil, yön bulmak için de kulak vermek olduğunu gösterir.

İş Yeteneği ≠ Liderlik: Ustalıktan Vizyonerliğe Zor Bir Geçiş

Carmy, mutfağa geldiğinde herkes onun “usta” olduğunu bilir. Teknik becerileri olağanüstüdür — bıçak hâkimiyeti, tarif kompozisyonları, ürün seçimi… Ancak işler liderliğe gelince her şey değişir.

İş yeteneği; belirli bir alandaki ustalığı temsil eder.
Liderlik ise insanları yönlendirme, ilham verme ve karar anlarında onların yanında durabilme sanatıdır.

“The Bear” tam da bu farkın ete kemiğe büründüğü bir anlatıdır:

Carmy, teknik olarak mutfağın en iyisidir ama ekip dağınıktır
Kriz anlarında yalnızlaşır çünkü iletişimi zayıftır
Karar vermektense kaçmayı tercih eder (örnek: son sezon finalinde ansızın
kaybolması)
Yetkin ama kırılgandır; liderlik yalnızca teknikle değil, duygusal dayanıklılıkla da inşa
edilir

Sydney burada ilginç bir kontrast oluşturur:

O da teknik olarak iyidir ama asıl farkı insanlarla kurduğu bağdadır
Empati kurar, iletişim geliştirir, hata yapmaktan korkmaz
Otorite arayan değil, güven inşa eden bir liderlik modeli sunar

Bu ayrım, günümüz iş dünyasında da son derece geçerlidir:

Harika bir mühendis, kötü bir takım lideri olabilir
Muhteşem bir tasarımcı, berbat bir yöneticidir belki
Çünkü liderlik; yeteneği yönetmek değil, insanı yönetmekle başlar

Dizide Carmy’nin bu farkı yavaş yavaş fark etmesi (ve Tina gibi çalışanların ona bunu gösterebilmesi) aslında iş dünyası için müthiş bir metafor taşır:

“Lider olmak, en iyisi olmak değil; en iyileri birlikte tutabilmektir.”

En İyi Yaptığımız Şeye Odaklanmak: Kişisel Yatırımların Lezzetli Geri Dönüşü Marcus dizinin ilk sezonlarında geri planda kalan, sessiz ama dikkatli bir karakterdir.
Dikkatini mutfağın ayrıntılarına ve özellikle tatlılara verir. Ama onu farklı kılan, sahip olduğu potansiyelin farkında biri tarafından görülmesidir.
Carmy ve Sydney, Marcus’un yeteneğini keşfeder ve ona yatırım yaparlar. Onu Kopenhag’a eğitime gönderirler. Bu, sadece bir mutfak eğitimi değil; bir çalışana duyulan güvenin ve vizyonun göstergesidir.

Bu bölüm bize birkaç kritik işletme dersi sunar:

Odaklanmak, parlamanın ilk adımıdır
Marcus tatlılara odaklandığında, ortaya çıkarabildiği yaratıcılık herkesin ilgisini çeker.

Yatırım sadece makinelere değil, insanlara yapılmalıdır
Onu yurtdışına göndermek, eğitimle beraber moral ve sorumluluk duygusu da yükler.

Kişisel gelişim, organizasyonel gelişimin kaldıraç noktasıdır
Marcus’un dönüşümü, mutfakta yeni bir kalite standardı yaratır.

Sessiz çalışanlar büyük sürprizler yaratabilir
Görünmez kahramanlara yapılan yatırım, sürpriz başarılarla geri döner.

Bu noktada dizideki fine dining dönüşümünün de temel taşlarından biri haline gelir Marcus’un performansı. Kalite standardı yükselirken ekip içi güven de büyür. Bu da bize işletme dünyasının gizli malzemesini hatırlatır:

İnsan sermayesi, uzun vadeli başarının en tatlı tarifidir.

Fine Dining: Rüya mı, Kabus mu? İşletmesel Sınavların En Zoru

Fine dining restoranları estetik, emek ve yaratıcılığın zirvesidir — fakat bu kadar yüksek standart, aynı zamanda yüksek risk demektir. “The Bear”da da Carmy ve Sydney, yemek sanatını en üst düzeye taşımaya çalışırken; finansal stres, operasyonel karmaşa ve takım dengeleriyle boğuşurlar.

İşte neden bu iş modeli zor:

Düşük Kâr Marjı: Yüksek kalite ürünler, nitelikli iş gücü ve şık sunum; maliyetleri fırlatır ama fiyatları sınırsız artırmak da müşteri sayısını düşürür.
Öngörülemez Talep: “Deneyim” odaklı hizmet vermek her zaman sürdürülebilir müşteri hacmi yaratmaz.
Operasyonel Yoğunluk: Her tabak başlı başına bir “performans”tır. Bu da hata marjını sıfıra çeker.
Ekip Baskısı: Yaratıcılık isteyen menülerle, zaman baskısı altındaki servis çatışır.
Sanat vs Sürdürülebilirlik: Bir noktada hayal edilen menü ile karşılanabilir maliyet arasında ölüm kalım savaşı başlar.

The Bear’ın son sezonu, bu çatışmanın adeta anatomisi gibidir:

Sydney’in yaratıcı tutkusu ile Carmy’nin mükemmeliyetçi kontrolü çarpışır.
Richie, müşteri deneyimiyle restoranın ruhunu yakalamaya çalışırken; arka mutfakta tabaklar değil, sinirler kırılır.
Fine dining rüyası; stratejik netlik, sürdürülebilir menü planlaması ve psikolojik olarak sağlam ekip olmadan kolayca kabusa dönüşür.

İşletme Dersi:

Sanatçılık bir restoran açmak için gerekliyse de yeterli değildir. Bir fine dining işletmesinin başarılı olması için:

Operasyonel liderlik
Finansal denge becerisi
Personel motivasyonu
Net marka vaadi

bir arada çalışmalıdır.

Sonuç: ‘Yes, Chef’ Dedirten Bir Yönetim Dersi

“The Bear” sadece yemek pişirmekle ilgili bir dizi değil; aynı zamanda bir işletmenin kalbini, ruhunu ve çelişkilerini gözler önüne seren bir yönetim anlatısıdır. Mutfakta geçen bu hikâye, iş dünyasına dair şu yalın ama güçlü mesajı verir:

Bir organizasyonu ayakta tutan şey yalnızca teknik beceri değil, birlikte konuşabilen, güvenebilen ve dönüşebilen insanlardır.

Carmy’nin travmatik mükemmeliyetçiliği, Sydney’in vizyoner liderliği, Marcus’un gelişim serüveni, Richie’nin dönüşümü, Tina’nın ses bulması — her biri farklı yönetim kavramlarını bedenleştirir:

Sessizliği kırmak
Liderliği paylaşmak
Yeteneği geliştirmek
Kültür yaratmak
İşletmeler bazen bir fine dining mutfağı gibidir: her şey mükemmel görünmeli ama arkada krizler kaynar. Bu yazının da gösterdiği gibi, çözüm bazen daha küçük düşünmekte, bazen bir çalışana güvenmekte, bazen de bir lidere “kendine gel” diyebilmektedir.

Son söz?

Bir organizasyonun en değerli menüsü, birlikte pişirilen kültürdür.
Ve evet, en iyi işletmelerde sık duyulan bir şey vardır:“Yes, Chef.”

Serhat CAN

Okumaya devam et

GÜNCEL

Hazır Beton Sektöründe Sarsıntı: Teknik Beton Konkordato İlan Etti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’nin hazır beton, çimento, alçı ve kireç üretiminde faaliyet gösteren önemli oyuncularından biri olan TEKNİK BETON TURİZM İNŞAAT MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş., yaşadığı mali darboğaz nedeniyle konkordato talebinde bulundu. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 30 Haziran 2025 tarihli kararıyla şirkete 3 aylık geçici mühlet tanıdı.

Mahkeme Kararı ve Sürecin Özeti

  • Mahkeme: Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

  • Esas No: 2025/782

  • Karar Tarihi: 30/06/2025

  • Geçici Mühlet Süresi: 3 Ay

  • Konkordato Komiserleri:

    • Engin Dinçeli (mali konular uzmanı)

    • Deniz Çalışkan

    • Av. Şeyma Nur Kıhtır

Karar kapsamında, borçlu şirketin taşınır ve taşınmaz tüm mal varlıklarının üçüncü kişilere devri yasaklandı. Mahkeme izni olmaksızın rehin tesis edilemeyecek, kefil olunamayacak ve ücretsiz tasarruf işlemleri yapılamayacak.

Geçici Mühletin Hukuki Sonuçları

İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 288. maddesi gereğince, geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğurur. Bu kapsamda:

  • 6183 sayılı yasa kapsamında yapılan takipler dahil olmak üzere tüm takip işlemleri durduruldu.

  • Yeni icra ve iflas takipleri başlatılamayacak.

  • Bu tedbirler, yalnızca rehinli ve İİK 206/1 kapsamındaki imtiyazlı alacakları kapsamaz.

Sektörün Genel Görünümü

İnşaat sektöründeki durgunluk, artan hammadde maliyetleri, yüksek faiz oranları ve kamu ihalelerinde yaşanan yavaşlama; özellikle hazır beton ve yapı malzemeleri üreten firmalar üzerinde baskı oluşturmaktadır. Enerji maliyetlerindeki artışlar ve kur dalgalanmaları da finansal yükü artırmıştır. Bu nedenlerle Teknik Beton’un konkordato süreci, sektör geneline dair önemli bir işarettir.

Alacaklılara Duyuru

Şirketten alacaklı olduğunu iddia eden kişi ve kuruluşlar, ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz dilekçesiyle birlikte mahkemeye başvurabilir. Bu süre zarfında konkordato koşullarının oluşmadığı yönündeki deliller de sunulabilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.