Connect with us

Erol Taşdelen

Firmalarınki Can da, Vatandaşınki Patlıcan mı

Erol TAŞDELEN, vatandaşın kanayan yarasına dikkat çekti. 2019 yıl sonunda Vatandaşın bankalara olan 580 milyar TL’lık kredi borcu 2020’nin 11 ayında % 41 artarak 817 milyar TL’ye çıktı. Devlet, önce “Tüketim Toplumu” yaratılmasına göz yumup, sonra da “borçların ile ne halin var ise gör” diyemez. Sosyal Devlet olmanın gereği Vatandaşın sorunlarına çözüm üretmektir. TÜİK 14 milyon vatandaşın sosyal yardımdan yararlandığını açıkladı. Devlete ve Halka düşen bu sayıyı azaltıp, İnsanlara İnsanca yaşayabileceği ortam hazırlamaktır. Sosyal Devlette vahşi piyasa koşulları ortamı olmaz.

Yayınlanma:

|

2020 Aralık ayı iyi geçmiyor. İki olay acılarımı büyüttü. Birincisi; Samsun – Canik ilçesinde Metin I. ellerine “İŞ – AŞ” yazarak intihar etmesi İkinci olay; Aydın – Nazilli İlçesinde Ahmet M.’ye Devletin verdiği 1.000.-TL’ye bankanın kredi kart borcunu gerekçe göstererek icra yolu ile el koyması. her iki olayın da aslında ortak özelliği var. Yoksulluk ve borçluluk.2019 sonunda da toplu intiharlar ile Türkiye sarsılmış acımız büyümüştü.

Bu olaylar aklıma geldikçe uykularım kaçıyor. Bireysel ve ailece toplu intiharlar “psikolojik sorun, kim bilir ne derdi vardı” gibi kişisel teselli ile geçiştirdiğimiz bir durum olmamalı. Seri intiharların nedeni üzerinde ciddi ciddi Psikologlar kafa yormalı ve acil çözüm üretmeli.  Aile Bakanlığı uzmanları bugüne kadar bu konuyu fark etmemeleri ve çözüm üretmemeleri daha iç acısı doğrusu.

Sorunun nedenini bulmadan çözüm üretemeyiz

Bir sorun ile karşılaştığımızda, “nedeni” tespit etmeden” çözüm” üretilemiyor maalesef. 2019’da İstanbul Fatih’te başlayan peş peşe 3 aile 12 toplu intihar. Bunun kararı nasıl verilir, aileler çözüm üretemiyor da bu yolu seçiyor kısmını bir kenara bıraktığımda 3 ailede de gördüğüm ortak nokta “yüksek borçluluk, kredi takipler, borç batağı” kendini gösteriyor. Bu durumda önce tespit yapalım. Piyasaya, tefecilere, kuyumculara, akrabalara, bakkal defterine, pazarcıya ne kadar vatandaşın borcu var bilemeyiz ama Bankalara borcunu biliyoruz. Dövizin yükselme maliyetinin, üretim maliyetlerini artırıp, önce maliyet enflasyonuna neden olması, sonra Tüketici Enflasyonunu tetiklemesi sonucu Vatandaşın gelir kaybı ile gelir dağılımındaki adaletsizliğinin artması da ayrı araştırılması gereken bir konu. 

Vatandaş Bankalara ne kadar borçlu, 526 milyar TL nereye gitti belli değil

Vatandaşın 2019 sonunda Bankalara Toplam Borcu 580 milyar TL idi. 2020 Aralık başında 11 ayda 237,5 milyar TL yani % 40,9 artarak 817,5 milyar TL düzeyine çıktı. Üstelik bu artış 11 ay boyunca ödenen kredi borçları düşüldükten sonraki net artış. Pandemi süreci iş iyice içinden çıkılamaz bir hale getirmek üzere.2020 yılı 11 ayda artan borcun 81 milyar TL’lık kısmı Konut; 4,3 milyar TL’lık kısmı da Taşıt Kredileri. Toplam 237,5 milyar TL’den mahsup ettiğimizde geriye kalan 152,2 milyar TL’lık artış, Tüketici Kredileri, KMH ve Kredi Kartı. Konut ve Taşıtın bir karşılığı var ama 152,2 milyar TL’lık borç zaruri ihtiyaçlar için gitmiş yani. Bu sadece 2020 için Genel Toplama baktığımızda 279,7 milyar TL Konut ve 11,3 milyar TL Taşıt kredisi ikisinin toplamı 291 milyar TL; Toplam Borç 817,5 milyar TL olduğuna göre ( 817,5 – 291 ) 526,5 milyar TL‘lık kredinin nereye harcandığı veya geri nasıl döneceği belli değil.   

Sorun karşılığı olmayan kredilerde

Sorunlu olup, Kredi takiplerde Konut ve Taşıt Kredilerinde görüldüğü gibi sorun yok sayılır. Bir ara 1 milyar TL üzerine çıkan Konut Kredi Takip tutarları 959 milyon TL’ye düştü. Vatandaş ne yapıp edip Konut ve Taşıt kredisini ödüyor yani.

Buzdağının üst kısmı iyi gözükmesi altının da öyle olduğu anlamına gelmiyor maalesef. Toplam 817,5 milyar TL’Lık 526,5 milyar TL’lık Tüketici Kredisi, Kredi Kartı ve bankaların elma, armut, çilek gibi meyve isimleri ile sunduğu hesaplara tanımlı Kredili Mevduat Hesabı ( KMH ) kredileri var. Kibarlıklarından henüz Ayva ismini veren yok. İşte ana sorun bu kredilerde. Bu kredileri kağıt üzerinde elma, armut, çilek olarak tükettik ama sonunda vatandaşın elinde Armutun çöpü kaldı kala kala. Nereye harcadığını bile anlamadı. Kimi artı para dedi, kişi ek hesap, kimi avans hesap, kimi esnek sonunda olan vatandaşa oldu. İhtiyaç Kredileri 383 milyar TL’yi aştı; vatandaşın Kredi Kart borcu 143 milyar TL oldu. Evin eşyası, çocuklara bilgisayar, 2-3 maaş karşılığı cep telefonları, 12 taksitli tatiller iyi de ödeme zamanı geldi dayandı ortada ödeyebilecek gelir yok. Maaşlar asgari ödemeleri, kredi taksitleri karşılamayacak hale gelmiş tabi artan işsizlik üzerine tuz biber oldu. Bu arda geçen hafta eski TÜİK başkanı bile açıklanan TÜİK rakamlarının şüpheli olduğunu açıkladı.

Takipler aldı başını gidiyor

Bankaların Toplam Takip tutarı 2020 son ayına girerken 151 milyar TL’yi buldu. Bunun 18,7 milyar TL’lık kısmı Vatandaşın takip dosyalarından oluşuyor. Tüketici Kredi takip tutarı 13,6 milyar TL’yi buldu. Kredi Kart takipleri 6 milyar TL düzeyinde. Takip rakamları yukarıda yazdığımız banka borçlarının içinde değil. Üstelik sadece 2019 yılı içinde Bankalar Varlık şirketlerine 8 milyar TL’lık batık kredi dosyası sattı ki bunların çoğu Tüketici kredisi ve ortalama % 5’lik değerine satıldı bu batık krediler. Batık kredilerin satıldığı Varlık Şirketleri ile Bankalar arasındaki ilişkileri BDDK bir incelemeye alsa fena olmaz pis kokular geliyor zira yıllardır. Mesela Varlık Şirketi yöneticilerinin iş geçmişini inceleyerek başlasınlar önce ve varlık artış durumlarını.

Daha önce çözüm önermiştim, suçlu sadece vatandaş değil

Toplu, bireysel intiharlarda tabi herkes gibi benim de içim yandı ama şaşırtmadı. Halkın içinde gelen ve hala halkın içinde biri olarak bunları öngörmüş ve önerimi de yıllar önceki yazılarında yapmıştım. Batık kredileri bankalar ortalama % 5’lik değerine Varlık şirketlerine satıyor. Batık tüketici kredileri devlet % 5’e alsın 18,7 milyar TL batık kredi 935 milyon TL yapar, hadi yuvarlak 1 milyar TL’ diyelim. “Devletin zor durumda olan vatandaşına ayıracak 1 milyar TL’si yok mu?” diye sormuştuk. Milyonlarca insanın hayatı rahatlayacak bu durumda. Üstelik mahkemelerdeki on binlerde dosya kapanmış olacak. Hala da aynı fikirdeyim.

Bu ülkede sadece firmalar yok, müteahhitler yaşamıyor sadece; can yelekleri, can simitleri sadece firmalara atılmasın sonuçta Devlete verilen Vergilerin %50’den fazlasını vatandaş veriyor, üstüne bir de aldığı her üründeki KDV’yi ekleyince nerede ise Vergi gelirlerinin dörtte üçünü vatandaş ödüyor. Anayasamızın ana maddelerinden olan “Sosyal Devlet” olma gereği sadece 14 milyon vatandaşın yararlandığı “sosyal yardımlar” değil zamanında reklam kampanyaları ile yaratılan “Tüketim Toplumuna” göz yumulması sonucu eğitimsiz vatandaşın “Tüketim salgınına” yakalanmasında sadece vatandaş suçlu değildir. Tüketim toplumu yaratıp, Borç denizinde boğulmasını seyredemeyiz.

Sosyal Devletin görevi cenaze kaldırmak değil, vatandaşını sağlıklı bireyler olarak gelişimine katkı sağlamaktır. Vatandaş da aklını başına alsın lüks tüketimi bir kenara bıraksın artık. Üretmeyen toplum tüketir ama bir noktaya gelir  ki kendini tüketmeye başlar, tam da o kırılma zamanındayız. Ya tekrar üretim ekonomisine döneceğiz ya da kendi kendimizi ve geleceğimizi de tüketeceğiz.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, www.bankavitrini.com editör ve yazarı

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Siyasette bilmem ama Reel Piyasalarda Geliyor Gelmekte Olan!

Yayınlanma:

|

TCMB hala dövize talebin GÜVEN eksikliğinden ve toplumun/firmaların önünü göremediğinden kaynaklandığını okumamakta ısrar ediyor. Bizzat Başkanları Kavcıoğlu tarafından da 2022’deki ISO toplantısında dillendirdiği gibi “kredi alan firmalar döviz alıyor” şeklinde ifadesi ile kısaca KREDİ SEBEP, DÖVİZ TALEBİ SONUÇ  formüle edilen dövize talebin bankaların kredi vermesine bağlandı. Bu anlayış hala da devam ediyor. Oysa bankalar bu ülkede 100 yıldır kredi veriyor. TCMB’nin Dövize talep işini sadece banka kredisine indirgemesi bile başlı başına bu işin kısa sürede çözülemeyeceğinin işareti. Zira, İthalatının %80’ni hammadde olan bir ülkede sanayicinin dövize talebini kesmek “imalatın durması” ile aynı anlama gelir. Amaç bu ise hedefe yaklaşmaya az kaldı!

Önemli olan döviz talebinin olup olmaması, az ya da çok olması değil, talebin NEDENİDİR! Bunun da çözümü GÜVENSİZLİK ve BELİRSİZLİK ortamını ortadan kaldırmaktır!

Tespit bu olunca çözüm de “bankaların kredilerini kısalım” şeklinde oldu. Hatırlanırsa önce kredilerin karşılık oranlarını artırdılar, paralelinde Kredi faiz ve hacim tavanını aşan bankalara düşük faizden Tahvil alma zorunluluğu geldi. %8,50 MB gösterge faizinin mevduat tarafında da kredi tarafında da fiili olarak  REEL PİYASADA bir anlamı yok. KKM mevduat faizleri %50’lere dayandı Mayıs ortasında. Çünkü bankaların katlanacakları cezanın maliyeti daha yüksek; kısa süreli bankalar çözüm olarak kredileri durdurma yanında mevduat faizlerini yükseltmekte buldu. Bankalar çok karlı deniyor ya o karların içinin ne kadar boş olduğunu, kağıt üzerinde olduğunu işin içinde olanlar da biliyor.

MB baktı dövize talep durmuyor, başta dediğim gibi neden olarak da verilen kredileri gördüğü için Ticari Krediler kesmedi Mayıs ayında Bireysel Kredileri ve vatandaşın krediye ulaşma kanallarını da kısıtlama yoluna gitti. Kredi kart limitini 12 ay taksitli yapıp tüketici kredisi gibi kullanan vatandaşın bu yöntemini ve Kredili Mevduat Hesabı-KMH kullanmaması için bu kredilerde de limit ve karşılıklar ile oynayarak buradaki hareket alanını da daralttı Mayıs ayında. Ama çözüm olur mu: HAYIR!

MB tarafından Gerçek kişilerin döviz mevduatı için de ( şimdilik)  28 Temmuz’a kadar yeni yaptırımlar geldi bankalara. Yazın Gurbetçi ve Turizm gelirlerini düşünerek 28 Temmuz dediği o kadar net ki. Bu da Merkezin dövizde ne kadar sıkıştığının belgesi aslında. İş Gerçek kişilerin döviz mevduatına baskılamaya kadar geldi. Bankalara Dövizden Türk lirasına dönüşte ek dönüşüm hedefi getirildi.

Kredi kartında Kuyum harcamalarına sınır geldi. Çünkü sıkışan vatandaş kredi kartı ile Altın alıp yan kuyumcuda paraya çevirmeye başlamıştı. MB vatandaşın bunu “çaresizlikten günü kurtarmak için” değil de “kar elde etmek spekülatif yaptığına” kanaat getirmiş ki böyle bir tedbir almış. Sermaye kontrolünden bir adım önceki ciddi sinyaller bunlar! Bazı trafik lambaları yeşilden direkt kırmıza geçer unutmayalım! Merkez bankası, bankalardan bankalararası piyasada günlük döviz alımlarını azaltmalarını istedi. Daha önce belirlenen günlük döviz alım limitleri %25 oranında düşürülmüştü; Bankaların interbank işlemlerinde günlük döviz limiti %25 düşürüldü. Bankalardan ayrıca firmaların döviz ihtiyaçlarını acil değilse teslimatsız FW döviz kontratlarına yönlendirmeleri istendi. Kısaca; fiili döviz talebini kısın demek istiyor!

Sözün özü; kasada döviz yok! Kısa sürede 300 milyar Dolara ihtiyaç var. Önümüzde uzun ve karanlık bir tünel var. Tünelin uzundaki ışığın gün ışığı olduğunu söylemeyi çok isterdim ama öyle değil maalesef. Banka kredileri durmuş durumda bu hali ile reel piyasanın özkaynaklar ile dönmesi çok zor. Reel piyasada her şey peşin satışa döndü. Aylık vade farkları %5-6 ortalamaya yükseldi. Aylardır firmalar vadesi gelen krediler ve leasing gibi ödemeleri ökaynaklardan yapıyor. Nereye kadar dayanır, firmanın likit durumuna ve bulunduğu sektöre bağlı. Seri iflaslar yakında patlar. Piyasa sorunlar yumağına dönmüş durumda. Zaten BDDK verilerinde Mart sonu 158,5 milyar TL olan Takip tutarı, 11,7 milyar TL artarak 28 Nisan tarihinde 170,2 milyar TL’ye yükseldi. Bu artışın 11 milyar TL’lik kısmı Ticari krediler. Döviz ile ilgili yasaklar bir başlarsa finasn krizini engelleyemezsiniz, kartopu gibi büyümenin yanında yeni sorunlar ile piyasayı iyice boğar. Geciktirmeye çalışılan Kapitalist Sistemın acı yüzü ortaya çıkar: Altta kalanın canı çıkar!

Son söz: Siyasette bilmem ama Reel Piyasalarda Geliyor Gelmekte Olan!

Not: Seçimlerden umutlu idim. İktidar değişikliğinde döviz girişi olacağı kesin gibiydi. En azından “her şey daha kötü olmayacaktı“. İlk turdan sonra halkın önceliklerinin Ekonomi dışında farklı alanlarda olduğunu gördük. Yaşam koşullarını kötüleşmesi belli ki İnsanların düşüncelerini değiştirmemiş. Düşünceler değiştiğinde de yaşam koşullarını düzeltmek için zaman olmayacak! Özetle, sıkıntılı günlere hazırlıklı olun! Hasar tespiti için de maaşınızla, kira gelirinizle, elinizdeki mülk ile ne kadar döviz alabileceğinizi yazıp bir kenara koyun, bir yıl sonra yazdığınıza bakın, tekrar aynı hesabı yapın!

Kimseye kızmayın, yarın yaşayacaklarınızın, bugün verdiğiniz Siyasi kararlar sonucu olduğunu da unutmayın!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist                    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Erol Taşdelen yazdı: BANKA DOLANDIRICILARI SAKLANMALI MI, TEŞHİR Mİ ETMELİ?

Bankalarda, “personel kaynaklı dolandırıcılık olaylarını” çoğu banka duyulmamasını; üstünün kapatılmasını yolunu seçerken; Hukukçular ve Bankacılar da bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Özellikle deneyimli bankacılar personel kaynaklı dolandırıcılık eylemlerinin banka içi bir durum olmadığını caydırıcı olması için bu tür eylemlerin teşhir edilerek, yargıya taşınmasını, Kamuoyuna şeffaf davranılması gerektiğini savunuyor. Kararlı ve Şeffaf davranmada Bankanın Marka değerinin ve Güven kaybının yaşamayacağını, tam tersine bankanın bu tür olaylarda kararlı durduğunun görülmesinin bankaya olan güveni artırdığını ve benzer olayların tekrarının azalacağını savunuyor. Sektörün içinden gelen Erol TAŞDELEN bu tarz olayları ele aldı…

Yayınlanma:

|

Toprakbank’ta çalışırken müşteriler şikayetler gelmeye başladı. Ortak noktaları, “ödeme yapmalarına rağmen elektrik ve sularının kesildiği” idi. Kısa sürede ortaya çıktı. Müşteriler sıra beklerken güvenlik görevlisi “sıra beklemeyin ben yatırır” diyerek paraları alıyor ama yatırmıyor. Tabi iş akdi fes edildi!

Şimdiki sahibi Katarlı olan bankada çalışıyorum. Ara sıra personelin kart ekstrelerini inceliyoruz. İddia, kumar vs oynuyor mu diye! Gişedeki personelin her iş günü kredi kartına ufak ufak para yatırdığını fark ettik. Konuşunca “kasada kalan fazla paraları yatırdığını” ortaya çıktı. Önemli olan meblağın ufak olması değil, niyetti yollarımızı ayırdık.

Yerli büyük bankadayım. Bir personeli kendini emniyetten aradığını söyleyen biri arayıp o zaman meşhur olan telefonuna kontör şifreleri göndertiyor. Kasasını bir sayıyoruz eksik. Kasadan aldığı para ile kontör alıp göndermiş, kasasını tutturmak için de yan bankadan tüketici kredisi için başvuru yapmış. Banka kasasına dokunmasa “ders olsun der geçerdik” belki ama kusura bakma bu meslek sana göre değil diyerek yollarımızı ayırdık. Bankanın kasasına el uzatmıştı çünkü!

Bunları niye örnekledim… Bankacılıkta temel kuraldır. Bankanın parasına, müşterinin hesabına dokunmayacaksın! Yöneticilik yaptığım dönemde de çalışma arkadaşlarıma sık sık, “parayı para olarak gördüğünüz an bu mesleği bırakın” derdim. Hala geçerli bu kural aslında!

Son günlerde kamu oyuna yansıdı. Şimdiki sahibi BAE’li olan bir bankanın Florya şubesinde başlayıp, Levent-Büyükdere şubesine kadar uzanan ünlü futbol teknik adamı F.T. gibi isimler başta olmak üzere müşterilerinden iddiaya göre özel, gizli, yüksek gelirli bankanın bir Fonu olduğunu anlatarak milyonlarca dolar toplayan müdüre S.E. çalıştığı bankanın yaptığı açıklamaya göre dolandırıcılıktan tutuklanıyor. Bankanın yaptığı açıklamada; “10 Nisan 2023 Pazartesi günü ön inceleme raporumuz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş ve Seçil E., nitelikli dolandırıcılık suçuyla aynı gece saat 23:30 sularında gözaltına alınmış, akabinde tutuklanmıştır”  satırları yer aldı. (Seçil E. isminin açık yazılması benim değil bankanın tercihi)

Banka şube müdüresinin dolandırıcılık suçlaması ile tutuklandığını açıklıyor.

Banka açıklamasına devam ediyor:

  • Nakit teslimlerine ilişkin banka sistemi tarafından üretilen herhangi bir belge bugüne kadar tarafımıza sunulmamıştır. Resmi olduğu iddia edilen belgeler, bankacılık sisteminin kayıtlarına dayanarak üretilmediği gibi, Seçil E. tarafından düzenlendiği iddia edilen, mevzuatta karşılığı olmayan, afaki tutarlar içeren, ödeme taahhüdü bulunmayan, ajanda yaprağına ya da düz A4 kağıda yazılan bir kısım dokümanlardır. İddia sahiplerinin çok önemli bir bölümü ise Bankamıza hiçbir evrak sunmamıştır.
  • Bazı iddia sahipleri ise şubelerimizdeki hesaplarından çektikleri paraları, şikayetçiler arasında ismi geçen birinin adıyla anılan fona katılmak üzere, alışveriş merkezi, restoran ve kafe gibi yerlerde elden teslim etmişlerdir. Kısaca, sistem tamamen Bankamız ve şubelerimiz dışında, kişiler tarafından kurulmuş, şikayetçilerden birinin adıyla anılan farklı bir yapılanmadır.

Burada dikkat çeken konu; sunulan belgelerin banka sistemi tarafından üretilmeyen belgeler olduğu düz A4’e ( antetli olmadığını kast ediyorlar her halde) yazılı ya da ajandaya yazılı belgeler olduğu yönünde olması.

Buna itirazım var. Zira, bunların resmi bankaya ait belge olup olmadığına mahkeme karar verecek. Zira, “düz 4A” diye kabul etmedikleri yazıda alınan tutarlar dökümü, teslim alındığı ve altında bankayı müdür olarak temsil eden Seçil E. Kaşesi ve imzası mevcut. Bana göre bu baya baya beldedir. Üstelik banka adına alındığını kanıtlayan belgedir. Bu sonuca varmamın nedeni yaptığı bilirkişi dosyalarındaki tecrübemdir. Zira, yıllar önce imza ile kağıda yazılıp verilen borç paraları veya kağıda yazılıp verilen para ile tarla ev almış ama bunu tapuda devrini yapmadığı için imza altına alan ölse bile mahkeme mirasçılarına paranın iade edilmesi için yüzlerce dava var. Bankanın bizi bağlamaz  altı üstü “düz A4” dediği belgenin bankayı bağlayıp bağlamadığına mahkeme karar verecek.

Bu niçin önemli?

Önemli, çünkü davacı taraflar zarara uğradığını paralarının alındığını ve iade edilmesini talep ediyor. Mahkemenin kararına göre zararın kimin ödemesi gerektiğine mahkemenin bu belgeleri kimi temsil ettiğine, kim adına alındığına göre de zararın kimin karşılayacağına karar verecek. Zira, düz A4 denilen belgelerde sadece müdürü S.E.’nin ismi ve imzası olsa “bu para şahsi olarak alınmış” denirdi sorun kalmazdı ki doğrusu da budur. Zira, banka personelinin şahsi evrak ile borç altına girmeden sorumlu değildir. Ama alınan paralar bakaya alınıyormuş gibi şube kaşesi ve yetkili kaşe imzası ile teslim alındığı için işin rengi değişiyor. Tabi, banka kendilerinin çift imza ile temsil edilir, tek imza bankayı temsil etmez; burada yetki aşımı vardır gibi savunma yapmasını tahmin etmek zor değil ama tabi müdürlere verilen yetki ve sorumluluklarla ilgili düzenlemelerine de bakmak gerekir. Karşı taraf sonuçta S.E. banka müdürü olmasa ve “banka adına aldığını söylemede bu paraları vermeyecekleri” şeklinde savunma yapmalarını tahmin etmek zor değil. Bankalarda her şube ayrı Tüzel kişilik ve Şube müdürü o şubeyi temsil ediyor. O nedenle attıkları her imza aynı zamanda o Tüzel Kişiliği de temsil eder.  Geçen gün e-devletten  “üzerime açılmış bir firma var mı bir kontrol edeyim” dedim. Kuruluş aşamasında işlemleri yaptığım Finansbank-Çerkezköy Şubesi Yetkilisi gözüküyorum hala iyi mi! Resmi kayıtlarda Aktif ve Bitiş yetki bitiş tarihi süresiz!  Bir zahmet o kaydı düşürürseniz iyi olur QNBFinansbank Hukuk servisi!

Kanuya dönelim. Tabi işin içine gönül ilişkileri, yetkisiz kişileri banka personeli gibi gösterme, GPS cihazı ile çantasının Bodruma gidip gelmesi, Bozcaada macerası gibi magazinsel hikayeler ile iş tam bir Netflix senaryosuna şimdiden aday!

Bankalar bu konuda karar vermeli ve bu olay tam da fırsat! Bu tarz olaylar halı altına mı süpürülmeli; şeffafca paylaşım mı yapılmalı. Aslında BDDK’nın en yumuşak düzenleme alanlarından biri de bu konular. Bu tip olayların BDDK tarafından şeffafca paylaşılması için düzenleme yapılmasının zamanı çoktan geldi! Bankanın “müşterini tanı” ilkesi var da müşterinin “bankanı tanı” ilkesi niçin yok?

Yazı başında eski nesil bankacılıkta bu tür olaylara yaklaşımın nasıl olduğunu yaşanmış örnekler ile özetlemiştim. Bankacılık sektöründe personel kaynaklı zararlara “Operasyonel Risk” deniyor ve bunun için ciddi bütçe ayıran bankalar var. Çoğunu duymuyoruz. Zira bu bir tercih meselesi. Son yıllarda bir yaklaşım gelişti. Çoğu banka bu tür olayların duyulmamasını tercih ediyor. Gerekçe olarak da bankanın Güven kaybı kaygısı ve Marka Değeri gösteriliyor. Benim gibi düşünen bankacılar ise bunun tam tersinin doğru olduğunu savunuyor. Zira, hata yapanın, kötü niyetli personelin teşhir edilmemesi, olayın kapatılması yapanı ödüllendirmek ile aynı anlama geldiğini düşünüyorum. Hatta, olayın kapatılması “nasılsa bir şey olmuyor” anlayışını da oturtarak bu tip eğilimleri olan personeller için de cesaretlendirici oluyor.

Örnekleyelim: Yerli Sermayeli büyük bankanın Uşak Şube müdür ve MİY’i başta gurbetçilerin hesapları olmak üzere baya baya bir zimmetlik iddialar var. İkisi de işten atıldı. Banka aman duyulmasın diye dava dahi açmadığı gibi işe iade davasına teftiş tutanaklarını dahi göndermedi üstüne bir de personele işe iade tazminatı ödedi. Şimdi iyi örnek mi oldu böyle yapınca. Gurbetçi müşterilerin açtığı zararının karşılaması için davalar devam ediyor iyi mi! Yine aynı bankanun zamanındaki Bursa Bölge müdürü iddialara göre KGF Kredilerde %10 komisyon laıyor. Olaylar patlayınca söylentiye göre direkt CEO tarafından çağrılarak iş akdi fes ediliyor. Olay mahkemeye yansıdı mı? Tabi ki hayır. Yapanın yanına kadı bol bol yurt dışı turları yapıldı o paralar ile iyi mi! Bazı bankaların bazı şubelerinde yoğunlaşan KGF Batıklarını KGF ödemesin diye boşuna yazmıyorum yıllardır. Şubeelre de %5-7 gibi batık kredi sınırı konsun melela!

Kamu bankaları personel akynaklı zararalrda daha hassas. Zimmet  suçlarında ne delil var ne yok hepsini mahkemeye sunuyorlar. Bu tarz bir çok dosyaya Bilirkişilik yaptım, kamu bankalarında hiç zorlanmadı. Özel bankalar nerede ise “olay kapansın” diye belge dahi sunmadıklarını gördüm. Dedim ya bu tercih meselesi!

Gündemde olan Bankayı tebrik etmek lazım. Baştan beri şeffaf davranmaya çalışıyor. Her ne kadar bankayı koruyucu, sorumluluk almadan bu işten nasıl sıyrılırım şeklinde açıklamalar da olsa yaptığı şimdilik iki açıklamada da olayı şeffaf şekilde paylaşıldığı görüldü. Başta, “bu tip haberleri yayınlamayın” diye arayan banka PR firmasına da aynı tavsiyede bulunmuştum. “Bu şekilde değil  olayı resmi açıklamalar yaparak yönetin” dimiştim. Bence banka sınıfı geçti ve diğer bankaların hiç yapmadığı şekilde şeffaf davranmayı tercih etti. Müşteriler özelinde de Güven kaybı olduğunu düşünmüyorum! Her şeyin başı samimiyet ve şeffaflık!

Dava süresini yakından takip edeceğiz. Önümüzdeki günlerde dava ile ilgili mahkeme “yayın yasağı” kararı da verebilir. Tercihim vermesin. Meraklı olanlar haberleri şimdiden fırsat varken okusun derim.

Müdüre hanımın tutuklanmasından sonra üç kişi hakkında daha tutuklanma kararı çıktı. İddia paraların bir kısmının yurt dışına kaçırılması şeklinde. Dava tarafları ağırlıklı şimdilik futbolcular. Bu dava daha gündemi çok meşgul eder. İşin ucu Banka üst yönetimine kadar uzar mı zaman gösterecek. Zira davacı taraf yaptığı açıklamalar ile banka üst yönetimini de suçluyor.

İzleyip göreceğiz! Takipte kalın!

Erol TAŞDELEN – Bankacılık Uzmanı

*************

EK OKUMA: 

Operasyonsuz bankacılık risk mi? – BankaVitrini

KARA PARA TRAFİĞİNDE BANKALAR SINIFTA KALDI – BankaVitrini

Bankacıların KARA PARA aklamada sorumluluğu yok mu? – BankaVitrini

BANKACILIKTA İÇ SAVAŞ – BankaVitrini

Performans Sisteminiz batsın! – BankaVitrini

Modern Haçlılar Soros Çocukları Out, McKinsey Çocukları In – BankaVitrini

NE İDİĞİ BELİRSİZ BÖLGE SATIŞ MÜDÜRLERİ – BankaVitrini

Bölge müdürlüklerinin çöküşü nasıl oldu? – BankaVitrini

Bölge Müdürlüklerinin fişini kim çekecek? – BankaVitrini

 

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

BANKALAR İLK ÜÇ AYLIK KARLILIĞINI %70 ARTIRDI

Yayınlanma:

|

Bankalar 2023/1Ç:

Aktif büyüklük 15,8 trilyon (%10 ) 
Krediler 8,5 trilyon TL (%12 ) 
Mevduat 9,9 trilyon TL (%12 ) 
Vadesiz Mevduat 3,5 trilyon TL (mevduatın %36'sı) 
Net kar 107 milyar TL (%70 ) 
Net Fazi geliri 147 milyar TL
Faiz Dışı Gelir 167 milyar TL 

BİLANÇO BÜYÜDÜ

Bankacılık sektörü 2023’e hzılı başladı. Sektör yılık ilk çeyreğinde Aktif Büyükklüğünü 14,3 trilyon TL’den %10 artırarak 15,8 trilyon TL’y eyükseltti. Ticari Kredilerin durmasına rağmen açık bireysel kredilerdn ve kredi kartındna kapatılarak krediler 7,6 trilyon TL’den %12 büyüyerek 8,5 trilyon TL’ye yükseldi.

MEVDUAT ARTTI

2022 sonunu 8,8 trilyon TL olan mevduat hacmi %12 artarak 9,9 trilyon TL’ye yükselirken;  vadesiz mevduat %13 artış ile 3,5 milyar TL’ye yükseldi. Toplam Mevdyatın içinde vadesiz mevduatın arını da %36’ya yükselmiş durumda.

KARLILIK %70 ARTTI

2022 ilk üç ayını 63 milyar TL karlılık ile kapatan sektör 2023 ilk üç ayında karlılığını %70 artırarak 107 milyar TL net kar açıkladı.

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27