GARANTİ BBVA’da bilanço büyüdü, Net Kar yerinde saydı
Erol TAŞDELEN bankaların açıkladığı bilanço bültenlerine alternatif analizlere devam ediyor. GARANTİ BBVA 2019 yıl sonu 6,1 milyar TL olan Net Karlılığını 2020 yıl sonunda 6,2 milyar TL % 1,3 artış ile yılı kapatırken; USD bazlı kaybı kat ve kat fazla oldu. 2019’da 6 milyar 158 milyon TL Net Karlılığın USD karşılığı 1 milyar 34 milyon USD idi. 2019 yıl sonu 5.9507 TL/USD kuru 2020 yıl sonunda 8.068 TL/USD ile kapadığı düşünüldüğünde 2020 yılında banka 771,3 milyon USD Net Kar yaptı. USB bazlı Net Kar kaybı % -34 oldu.
GARANTİ BBVA 2020 yıl sonu mali veriler ve faaliyet raporlarını açıkladı. Banka Bilançosunu % 26 büyütürken, 2019 karlılığını koruyarak yılı 6,2 milyar TL net karlılıkla kapadı. Yıl sonunda döviz kurları düşüp, TL’nin değer kazanması banka karlılığının artmasına da olumlu katkı sağladı. Bankanın diğer bir bilançoya katkısı da 4,4 milyar TL Takipteki Alacak Kredinin Bilanço “kayıtlarından düşürülmesi” oldu. Bu sayede 20,8 milyar TL düzeyinde ulaşmış olan Takipteki Alacaklar 16,1 milyar TL düzeyine gerileyerek Bilanço görünümüne de pozitif katkısı olmuş oldu.
Bilanço büyümeye devam etti
2019 sonunu 391,1 milyar TL Bilanço büyüklüğü ile kapatan banka 2020 yılında % 26 büyüme ile Toplam Varlıklarını 492,8 milyar TL düzeyine çıkardı. Bilanço içinde Finansal varlıklar da % 25,8 büyüme ile 96,2 milyar TL’den 121 milyar TL düzeyine yükseldi.
Kredilerde Aktif Rasyo etkisi ile büyüme sağlandı
2019 yılında kredi iştahı kapalı olan bankalar 2020 yılı ilk iki ayı hızlı başlasa da Covid-19 Pandemi sürecinde Nisan başından itibaren sert fren yaparak küçülmeye gitmiş, Kamu Otoritesi de bu davranışa AKTİF RASYO formülü ile cevap vererek bankaları kredi vermeye kibarca ikna etmişti. Aktif Rasyonun da etkisi ile Garanti BBVA 2020 yılını kredilerde % 25,4 büyüme ile kapadı. 2019 sonunu 251,1 milyar TL Toplam Nakdi Kredi ile kapatan banka, 2020 yıl sonunu 315 milyar TL kredi ile kapadı. Buna karşılık 2019 sonunda 19,2 milyar TL olan Takipteki Kredi alacakları 20,8 milyar TL’ye çıkmışken banka 4,4 milyar TL’lık alacağını kayıttan silerek Takipteki Alacakları dolaylı yoldan 16,1 milyar TL’ye düşürdü. Kredi takip oranı kayıttan silme öncesi % 5,7 düzeyine kadar çıkmışken, kayıttan silme sonrası % 4,5 seviyesine gerilmesine rağmen sektör ortalamasının üzerinde kalmış durumda. Beklenen zarar karşılıkları da bankada % 23 artarak 15,8 milyar TL’den 19,4 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Gayri Nakdi Kredilerde de büyüme sağlayan banka 60,5 milyar TL’lık hacmini 76,3 milyar TL’ye çıkararak % 26 büyüme gerçekleştirdi. Bankada ertelenen krediler toplam kredilerin % 11 düzeyine, 40,1 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Ertelenen kredilerin % 54’ü Ticari ve Kurumsal; % 34’ü Kredi Kartları dahil Bireysel Krediler; %12’lik kısım KOBİ Kredilerinden oluşuyor. Banka Nakdi Kredilerinin % 27,35’i ilk 100 müşteride yoğunlaşırken; Gayri Nakdi Kredilerin % 35,82’si ilk 100 müşteri portföyünde taşınıyor.
Mevduatı Aktif Rasyoya rağmen artırdı
BDDK Bankaların önüne AKTİF RASYO formülünü koyunca, ceza yememek için hızlı aksiyon olarak bankalar YP Mevduatta faiz oranlarını düşürdüler, belli bir tutarın altını vadeli hiç bağlamadıkları gibi Kamu Bankaları %2-3 faiz verince ciddi bir YP mevduat Özel ve Yabancı Bankalardan Kamu Bankalarına kaydı. Dolaylı yoldan Aktif Rasyo tutmuş oldu. Bu durum Garanti Bankası içinde geçerli olmasına rağmen banka 2020 yılında mevduatını üçte bir artırmayı başardı. 2019 sonunu 248,7 milyar TL Mevduat ile kapatan banka 2020 yılında % 29 büyüyerek yılı 321,5 milyar TL Mevduat ile kapadı. Bankanın özkaynakları da 53,7 milyar TL’den 62 milyar TL’ye çıkmış durumda.
Net Faz Geliri arttı, Ücret ve Komisyon Gelirleri düştü
2019 yılında 19 milyar TL Net Faiz Geliri elde eden banka 2020 yılında % 25’lik bir artış ile 23,7 milyar TL Net Faiz Geliri yarattı. Net Ücret ve Komisyonla Geliri ise 6 milyar TL’den 110 milyon TL düşüşle 5,9 milyar TL düzeyine geriledi. Banka; bu alandaki kayıpların 01 Mart 2020 itibarıyla geçerli olan para transferi ücretlerine ilişkin sınırlandırma nedeniyle yıllık %-20 daralma etkisi; Kasım 2019 itibarıyla geçerli olan üye işyeri komisyonları ve 01 Mart 2020 itibarıyla geçerli olan nakit avans ücretleri düzenlemelerinin etkisi ile ödeme sistemlerindeki %-23 kaybın altını çizdi. Mart 2020’deki düzenlemeyle düşürülen erken kapama ve yeniden fiyatlandırma komisyon oranların düşürülmesi ve disipline edilmesi bankaların ücret ve komisyon kayıplarına da neden olurken; kayıpların Sigorta gibi ürünler ile telafi edildiği görüldü. Zira banak sigortaları komisyonunu % 39; nakdi kredi ücretlerini % 76 artırmış durumda. Banka ücret ve Komisyonlarında % 42,3’lük pay ile Ödeme Sistemleri yer alırken; Gayri Nakdi Kredi Komisyonları % 12,1; Nakdi Kredi komisyonları % 11,8’lik pay ile ilk 3 sırayı paylaştı. Para Transferlerin payı % 11,4 olurken; Sigortanın payı % 8,2 oldu.
Ticari Faaliyetlerde Kara geçti
2019 yılında Ticari faaliyetlerden 1,9 milyar TL zarar eden banka 2020 yılını 181 milyon TL Net Kar ile kapadı. Banka 2019 yılında Türev Finansal İşlemlerden 2,8 milyar TL zarar ederken 2020 yılında 6,4 milyar TL zarar etmesine rağmen; 1,1 milyar TL Kambiyo İşlemlerindeki Karlılığı 2020 yılında 5,9 milyar TL’ye taşıyarak, Türev İşlemlerdeki zararı telafi ettiği gibi kümülatif Ticari işlemlerdeki 2019 yılındaki 1,9 milyar TL’lık zararı da 2020 yılında 181 milyon TL karlılığa taşımayı başarmış oldu.
Brüt kar artışını Net Karlılığa taşıyamadı
GARANTİ BBVA 2019 yılında 27,1 milyar TL Brüt kar yaparken 2020 yılında % 27 artış ile 34,5 milyar TL düzeyine çıkardı; brüt karlılıktaki bu artış başarısını Net karlılıkta tekrarlayamadı. Banka Bilanço olarak % 25 büyümesine, Brüt Karlılığı % 27 artmasına rağmen, Net Karlılık 2019 düzeyinde kaldı. 2019 yılında 6,1 milyar TL Net Kar yapan bankanın net karlılığı 2020 yılında 6,2 milyar TL düzeyinde kaldı. Net karlılıkta Büyüme sadece % 1,3 oldu. Banka 2020 üçüncü çeyreğinde 1,9 milyar TL Net kar yaparken dördüncü çeyrekte bu karlılık 1,1 milyar TL düzeyine düştü. Banka çeyreksel bazda düşüşün nedenini ayrılan yüksek karşılık olarak açıklıyor. Banka karlılık değişimin enflasyon ve döviz etkisine göre hesapladığımızda 2019’a göre reel anlamda düşme olduğu çok net.
Üst Yönetim ödemeleri düştü
Bankaların üst yönetime yapılan ödemeler benim de içinde bulunduğum yazarlar tarafından sık sık eleştirildi. 2019 yılında büyük bankalar grubunda YKB’den başlayan tasarruf ve kısıntı eğilimi Garanti BBVA’ya da yansımış durumda olacak ki 2020 yılında % -22 düşüş yaparak tasarrufa gittiği görüldü. Üsteli GMY sayısı 2020 yılında 12’den 15’e çıkmış durumda. 2019 yılında banka üst yönetime ( kilit yönetici deniyor ) 2019 yılında 98,6 milyon TL ödeme yaparken, 2020 yılında bu ödeme 76,9 milyon TL düzeyine geriledi.
Şube ve Personel sayısı azaldı
2019 sonunu yurt içinde 904 şube ile kapatan banka 2020 sonunda 20 şube azalarak şube ağını 884’e düşürmüş durumda. 2020 başında 18.657 olan personel sayısı da 117 azalarak 18.540 çalışana gerilemiş durumda.
Karlılık rasyoları düştü
Ortalama özkaynak karlılığı 2019 yılını % 12 olan banka 2020 yılında % 11’e düşerken; ortalama Aktif karlılığı 2019’da %1,5 iken 2020 yılında % 1,3’e gerilemiş durumda.
Sermaye Yeterlilik oranı düştü
2019 yılını % 17,8sermaye yeterlilik oranı ile kapatan bankanın bu oranı 2020 yılında % 16,9’a düşmüş durumda. Çekirdek sermaye oranı da % 15,4’den % 14,3’e geriledi.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.