Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İklim krizinde kritik nokta; yenilenebilir enerji

Yayınlanma:

|

Yenilenebilir enerji, tüketildiğinden daha yüksek oranda yenilenen ve doğal kaynaklardan elde edilen enerjiyi ifade etmektedir. Fosil yakıtlar ise (kömür, petrol ve gaz) yenilenemeyen ve oluşması yüz milyonlarca yıl süren kaynaklardır. Fosil yakıtlar, enerji üretmek için yakıldığında karbondioksit gibi zararlı sera gazı emisyonlarına neden olur. Yenilenebilir enerji üretmek, fosil yakıtları yakmaktan çok daha düşük emisyonlar yaratır. Halihazırda emisyonların aslan payına sahip olan fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş, iklim krizini ele almanın anahtarıdır. Aşağıdaki Grafik – 1’de görüleceği üzere; Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve nüfus yoğunlukları ne kadar yüksek olursa çevreye sağladıkları zararlı gazlar ve emisyon o kadar artıyor.

Grafik 1 – Ülkeler Tarafından Üretilen Hava ve Sera Gazı Emisyonları – Karbon dioksit (CO2) cinsinden, MT Gaz Miktarı (2021)

Yenilenebilir Enerji Üretiminde Tartışmasız Lider: Çin

Yenilenebilir kaynaklar artık çoğu ülkede eskisinden çok daha ucuz ve fosil yakıtlardan üç kat daha fazla istihdam yaratıyor. İstihdam ise yenilenebilir enerji kaynaklarının pazar payındaki artış ile doğru orantılıdır. 2023 yılı itibari ile yenilenebilir enerjinin Dünya çapında pazar payı 1 Trilyon doları geçti ve 2030 yılına kadar pazar payındaki büyümenin agresif bir şekilde artmaya devam ederek 2 trilyon doların üzerine çıkması bekleniyor.

 

 Yenilenebilir enerji üretiminin BRICS ve G7 ülkeleri özelinde 2022 yılı için karşılaştırmalarını Tablo 1 ve 2 üzerinde detaylı olarak inceleyebilirsiniz. BRICS ülkeleri bu yıl içerisinde global GSH içerisindeki payı ile G7 ülkelerini geride bırakarak ekonomiden aldığı pay ile liderliğe oturmuştu. Aynı durum yenilenebilir enerji kaynakları ile elektrik üretimi konusunda da geçerli. Dahası, sadece Çin elde ettiği elektrik üretim miktarı ile G7 ülkelerinin tamamını tek başına geride bıraktı. GSH ve Yenilenebilir enerji gibi alanlarda G7 ülkeleri karşısında üstünlüğü elde eden BRICS ülkeleri batının merkezde olduğu bir uluslararası finans sisteminden doğuya doğru bir eksen kaymasını ekonominin her alanında sağlamaktadır.

Türkiye’de Sera Gazı Emisyonunun Temel Kaynakları: Endüstri ve Enerji Sistemleri

Türkiye sağladığı yüksek sera gazı ile bu alanda en çok zararlı gaz üreten 11. ülke konumundadır. Ülkemiz 2023 yılında elde edilen son verilere göre; 637.7 MT CO2 gazı üretmiştir. Bu değer, geçtiğimiz son 2 yıla göre üretilen CO2 gazı miktarında büyük bir artış olduğunu gösteriyor. Dolayısı ile son rakamlar ve hızlı artış bizi ilk 10 ülke arasına rahatlıkla sokmuş olabilir. Nüfusa oran ile baktığımızda kişi başına 7.6 ton gazı ifade ediyor. Sektörler bazında ise ilk iki sırayı endüstri/sanayii ve enerji sistemleri oluşturuyor. Tüm gaz miktarının yarısından çoğunu bu iki sektör sağlıyor (228.7 MT ve 209.7 MT). Ulaşım sektörü ise sanılanın aksine daha düşük seyrediyor (106.8 MT). Endüstri de neden bu kadar yüksek değerlere ulaşıldığının detayına baktığımızda ise, atık dönüşüm tesisleri saniyede ürettikleri 2.5 ton gaz ile açık ara önde gözüküyor. Bu rakamın ne kadar yüksek olduğunu anlamak için bir atık dönüşüm tesisinin her 3 saniyede bir ürettiği gaz miktarının kişi başına düşen yıllık toplam gaz miktarına eşit olduğunu söylersek rakamın büyüklüğü daha net anlaşılabilir. Atık dönüşümünden sonra en çok sera gazı salınımını ise sırasıyla çimento, kimya ve metal sanayii kuruluşları oluşturuyor. Endüstri sonrası en çok gaz üretimi sağlayan sektör olan enerji sistemlerine baktığımızda ise tüm sorunun elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz, kömür ve petrolden kaynaklı olduğu göze çarpıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanan verilere baktığımızda; ülkemizde geçtiğimiz yıl 326,2 TWh toplam elektrik üretimi sağlandığı görülüyor. 2022 yılında elektrik üretimimizin, %34,6’sı kömürden, %22,2’si doğal gazdan, %20,6’sı hidrolik enerjiden, %10,8’i rüzgardan, %4,7’si güneşten, %3,3’ü jeotermal enerjiden ve %3,7’si diğer kaynaklardan elde edilmiştir. Burada görmemiz gereken önemli bir husus var: Petrol kullanılarak üretilen elektriğin payı diğer kaynaklara oranla oldukça düşük fakat oldukça yüksek emisyon sağlıyor. Ayrıca, elektrik üretim miktarının %56,8’lik miktarı yani yarısından çoğu doğal gaz ve kömür ile sağlanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ön planda olduğu ve kullanımının hedeflendiği bugünlerde bu oldukça yüksek bir oran. Burada oran dağılımlarını tersi yönde değiştirebilmek için alabileceğimiz bazı aksiyonlar var;

  • Petrol kaynaklı elektrik üretiminin neden olduğu yüksek maliyet ve açığa çıkan yoğun CO2 emisyonu sebebiyle bu yöntem ile yapacağımız üretim çalışmalarını tercih etmemeliyiz. Bunun yerine bu yolu tercih eden kurumlar için çeşitli teşvik ve destekler sağlayarak üretimde yenilenebilir kaynakları tercih etmeleri sağlanmalıdır.

 

  • Kömür ve doğal gaz kaynaklı elektrik üretimini AB ülkelerinin koyduğu hedeflerle paralel olarak 2030 yılına kadar kademeli olarak azaltmalıyız. Bu oldukça kritik bir konudur. Çünkü, Bakanlık 2030 yılına kadar elektrik üretimini 455,3 TWh seviyesine kadar çıkarmayı hedefliyor. Aynı oranlarla devam edersek kişi başına açığa çıkan ortalama yıllık CO2 gazı 10,56 ton seviyesinin de üzerine çıkabilir.

 

  • Yerli ve milli rüzgar türbünleri ve güneş enerji panelleri üretimi desteklenmelidir, bu amaçla teşvik ve hibe programları sağlanarak, AR-GE bütçesi ayrılmalıdır.

 

  • Rüzgar ve güneş enerjisi kurulu güçlerinin arttırılması için yol haritası oluşturulmalıdır.

 

  • Yenilenebilir enerji kaynakları ile yapılacak üretim ve AR-GE çalışmaları için vergi muafiyet ve teşvikleri oluşturulmalıdır.

 

Dünya’da Sera Gazı Emisyonu için Ortak Hedef: Ulaşım

Endüstri ve Enerji Sistemleri zararları gazlar konusunda en büyük kaynağı oluştururken ulaşım onu takip ediyor. Fakat söz konusu elektrikli araçlar olunca hem enerji sistemleri alışkanlıklarımızı değiştirmek hem de endüstride üretim trendini yapılandırmak için ulaşım sektörü tüm sorunları ortak noktada buluşturan ana hedef noktası haline geliyor. Elektrikli araçların üretimi sadece ulaşım sektörü altında yer bulsa da, doğrudan etkileri tüm sektörler oldukça kritik. Bugün bir elektrikli araç ulaşımda zararlı gaz salınımını en aza indirirken, o aracın çalışması için kullandığımız enerji sistemleri kullandıkları güneş enerjisi ile fosil atık ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Yine bataryalar söz konusu olduğunda motor ve onu oluşturan alt argümanların olduğu endüstri başta olmak üzere yerini yeni nesil batarya ve çevre dostu sistemlere bırakıyor.

Aslında ulaşım sektörü endüstri ve enerji sistemleri ile ortak noktada buluşmasa bile gerçek anlamda büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bugün Dünya’da kullanılan araçlar saniyede ortalama 265,4 ton CO2 gazı salınımı sağlıyor. Bu da toplamda yıllık ortalama 8400 MT gibi devasa bir rakama karşılık geliyor. Bu rakamın büyük çoğunluğunu eşit miktarlarda gaz salınımı sağlayan binek otomobiller ve toplu taşıma araçları oluşturuyor. İki araç sınıfının yapısı ve kullanım amacı gereği hem ülkeler hem de sektör paydaşları bunları birbirinden ayrı ayrı ele alıyor.

Elektrikli Aracın Önlenemez Yükselişi

2020’de 230,12 milyar ABD doları olan küresel elektrikli mobilite pazarının, 2028 yılına kadar 1.507,21 milyar ABD dolarına çıkması bekleniyor. Küresel otomotiv sektörü yüzyılda bir devrim yaşıyor. Hızla değişen elektrikli araç ekonomisi ve büyüyen otomotiv elektrifikasyonu, elektrikli araç satışlarında üstel bir artışa neden oluyor. Ek olarak, elektrikli araç şarj hizmet ağının güçlendirilmesi ve altyapı geliştirme, elektrikli mobilite pazarının büyümesini hızlandırıyor. Örneğin 2020, elektrikli mobilite için rekor kıran bir yıl oldu. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, 2020’de genel küresel EV satışları dünya çapında 3 milyondan fazla birimi aştı. Satış büyümesi, büyük ölçüde, elektrikli araç alımlarında sübvansiyonlar ve vergi avantajları sunmaya yönelik hükümet girişimleri tarafından yönlendirildi. Örneğin, 2020’de Avrupa’da EV alımlarına yönelik sunulan teşvikler, bölgedeki EV satışlarını artırdı ve küresel e-mobilite pazarını canlandırdı. Ayrıca, çevresel kaygılar ve dünya çapında sıkılaşan emisyon normları nedeniyle tüketici tercihinin gelenekselden elektrikli araç alımına kayması da pazarın büyümesini etkiledi. Tüm bu gelişmeler elektrikli araç pazarına ciddi faydaları da beraberinde getiriyor;

  •  Emisyonsuz Araçlara Olan Talebin Artışı: Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, karbon emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için katı emisyon normları uyguluyor. Ek olarak, konvansiyonel veya fosil yakıtla çalışan araçlar için çeşitli hurdaya çıkarma politikaları getiriyorlar. Bu nedenle, geleneksel veya fosil yakıtla çalışan araçların benimsenmesi ve gelecekte kullanılmasına ilişkin artan güvensizlik nedeniyle, tüketicilerin tercihi, tahmin dönemi boyunca pazarın büyümesini sağlaması beklenen elektrikli araçlara doğru kayıyor.

 

  •  Lityum/iyon Pillerin Maliyetinin Düşmesi: Elektrikli araçların yüksek maliyeti, satın alma tercihinin benimsenmesinin önündeki en büyük engellerden biridir. Ancak, son teknolojik gelişmeler ve otomobil üreticilerinin Lityum-iyon pillerin seri üretimine başlaması, yıllar içinde pillerin maliyetini düşürerek EV maliyetinde önemli bir düşüşe neden oldu. Maliyetteki düşüşün önümüzdeki yıllarda da devam ederek pazar büyümesini daha da etkilemesi bekleniyor.

 

  • Üreticilerin Karbon Nötr Olma Taahhüdü: Önde gelen otomobil üreticilerinin neredeyse tamamı yakın gelecekte karbon nötr olma sözü verdi. Fosil yakıtla çalışan araç üretimini durdurmayı ve tüm ürün portföylerini elektriklendirmeyi planlıyorlar. Örneğin, Şubat 2021’de Ford Motors Company, Avrupa bölümünün yakında fosil yakıtla çalışan araç üretimini aşamalı olarak durduracağını ve 2026 yılına kadar Ford’un yalnızca elektrikli ve fişli hibrit elektrikli araçlar sunacağını duyurdu. Ayrıca 2030 yılına kadar tüm binek araçlar sadece batarya ile çalışacak. Bu nedenle, otomobil üreticilerinin hızlı elektrifikasyona odaklanmasının tahmin dönemi boyunca pazar büyümesini artırması bekleniyor.

 

Pazarın büyümesini etkileyen gerek kamu gerekse de özel sektör tarafında pek çok olumlu gelişme yaşanırken bir diğer yandan küresel çip tedarik sorunu burada da en büyük engellerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Yarı iletken çip kıtlığı genel EV üretimini azalttı. Örneğin, Volkswagen, Mercedes-Benz, General Motors ve diğerleri dahil olmak üzere büyük otomobil üreticileri, yeni elektrikli araç üretim hacminde bir düşüşe tanık oldu, bu da yeni elektrikli aracın maliyetinde üreticiler açısından savaşa neden oldu.

Asya Elektrikli Araç Pazarında Lider!

Pazarda oluşan beklentiler ve çip krizi sebebiyle artan rekabet ortamı şimdilik Asya bölgesi ülkelerine yaramış gibi görünüyor. Asya, 2020’de 116,35 milyar ABD doları pazar büyüklüğü ile küresel elektrikli araç pazarına hakim oldu ve önümüzdeki birkaç yıl boyunca konumunu koruması bekleniyor. Çin’de elektrikli araçların yüksek oranda benimsenmesi, pazarın büyümesini hızlandırdı. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre Çin, 2019’da 1,1 milyon adet olan EV satışlarının 2020’de 1,2 milyon adet EV’ye yükseldiğine tanık oldu. Çin’de yaşanan artışın en büyük sebepleri ise; Global CO2 gazı salınımı konusunda açık ara lider olmaları ve açık havada bile şehirlerin ciddi oranda yaşanmaz hale gelmesi, yüzde yüz yerli üretim ile araçların ve enerji kaynaklarının maliyet avantajı ile hükümet tarafından sağlanan teşvik ortamı ile uygulanan politikalar.

Yıllara göre Yeni Kayıt Edilen Elektrikli Araç Miktarı, AB Ülkeleri

Avrupa, elektrikli mobilite için en hızlı büyüyen pazardır. Yeni EV alımları için artan sayıda hükümet politikası ve teşviki ve katı emisyon normları ve çevresel kaygılar nedeniyle halkın tercihinin elektrikli mobiliteye doğru kaymasıyla, Avrupa’nın dönem boyunca elektrikli araç kullanımlarında %28,3’lük bir artış kaydetmesi bekleniyor. Örneğin, 2020’de Avrupa’daki EV satışları iki kattan fazla artarak toplam yeni EV kayıtları 1,4 milyon adede ulaştı ve bu, diğer tüm ülkelerden daha yüksek. Ayrıca, Almanya, Birleşik Krallık ve diğerleri gibi büyük Avrupa ülkelerindeki yerleşik otomotiv endüstrisinin şarj altyapısının mevcudiyeti ile birleştiğinde, önümüzdeki yıllarda pazar büyümesini daha da artırması bekleniyor.

Kuzey Amerika’nın da önemli bir büyüme oranına tanık olması bekleniyor. ABD’deki önemli EV satışları, pazarın büyümesini sağlıyor. Ek olarak, Kuzey Amerika’daki teknolojik ilerlemenin ve General Motors, Tesla ve diğerleri gibi önde gelen EV üreticilerinin varlığının Kuzey Amerika’daki elektrikli araç pazarını beslemesi ve elektrikli mobilitenin benimsenmesinde bir artışa yol açması bekleniyor.

Orta Doğu Afrika ve Latin Amerika da dahil olmak üzere dünyanın geri kalanının 2028’e kadar önemli bir elektrikli araç dönüşümü yaşaması bekleniyor.

Ülkeler Arasındaki Rekabet Elektrikli Araç Şarj Cihazları ve Bataryalar ile birlikte Tırmanıyor!

Yollarda ne kadar çok elektrikli araç dolaşırsa, geniş EV alımını desteklemek için o kadar fazla kamusal şarj noktasına ihtiyaç duyuluyor. 2022’de dünya çapında 2,7 milyon halka açık şarj noktası vardı. Bunların 900.000’i yıl içinde kuruldu ve bu da 2021’den itibaren %55’lik bir büyüme anlamına geliyor. Hem yavaş şarj hem de hızlı şarj için Çin, 2022’de pazara hakim oldu. Yıl boyunca Çin’de 360 ​​000 yavaş ve yaklaşık 297 000 hızlı şarj noktası kuruldu.

Peki ya Avrupa?

2022’de Avrupa’da halka açık 450.000’den fazla EV şarj cihazı kuruldu. 2025 yılına kadar 1,3 milyon şarj istasyonunun halka açık olacağı ve sayının 2030 yılına kadar 2,9 milyona çıkması bekleniyor. Hollanda, EV şarj altyapısının konuşlandırılmasında başı çekiyor, ardından Fransa ve Almanya geliyor. İtalya ve İspanya da ilk 5’e giriyor ve İspanya’nın kamusal şarj altyapısı 2022’de bir önceki yıla göre %223 büyüyor.

Güle Güle Emisyon!

Elektrikli araçlar, 2022’de toplam olarak yaklaşık 110 TWh elektrik tüketerek bir önceki yıla göre iki katına çıktı. Gelecekte, EV’lerin 2030 yılına kadar küresel elektrik tüketiminin %4’ünden daha azını oluşturacağı tahmin ediliyor.

2022’de elektrikli araç kullanımı dünya çapında 80 MT’dan fazla sera gazı emisyonu tasarrufu sağladı. Büyük şemaya bakıldığında, EV’ler ve ICE arabalarının çevresel etkileri hakkındaki kamuoyu tartışmasının EV’ler lehine döndüğü sonucuna varılabilir.

2030’da EV’lerin kullanılmasının 700 MT CO2 sera gazı emisyonunun önlenmesine yardımcı olabileceği bekleniyor. Teşvik ve taahhütler ile bu sayıyı daha da ileri götürerek 770 MT CO2 seviyesine çıkartmakta mümkün.

Uğur ÖZKES-Ekonomim

Okumaya devam et

GÜNCEL

TANYER: EVLERİN ENERJİSİ GÜNEŞTEN ELDE EDİLECEK

Yayınlanma:

|

Yazan:

Tanyer Yapı Genel Koordinatörü Taylan Tanyer:  “Yenilenebilir Enerjiyi Doğal Yaşamla Birleştiriyoruz”

Son yıllarda giderek hissedilen iklim değişiklikleri, artan enerji ihtiyacı ve doğal yaşam arzusu konut tercihlerinde de belirleyici oluyor.

Yaşanan depremlerin ülkede bir farkındalığa neden olduğunu belirten Tanyer Yapı Genel Koordinatörü Taylan Tanyer, insanların artık sürdürülebilir enerji çözümlerine sahip doğal yaşam konseptli projelere ilgi gösterdiğini söyledi.

Tanyer Yapı olarak doğayla bütünleşik, yeşil enerjiye önem veren ve çevreci projelere imza attıklarını dile getiren Tanyer, “Urla Bademler’de yatay mimariyle 1+1’den 6+1’e farklı daire tiplerinden oluşan modern bir köy projesi olan TanUrla’da yalnızca mimari özellikleri değil, sürdürülebilir enerjiyi kullanan, doğaya ve çevreye saygılı bir yaşam şeklini de tasarladık. Projemizin lokasyonuna uygun olan ve zaten bu bölgede doğal olarak yetişen bir peyzaj uygulayacağız. Yağmur sularını toplayıp değerlendireceğiz. Gri suları da toplayıp arıtarak kullanacağız. Aidatları konut sahiplerinin lehine azaltabilmek için de yeşil enerji sistemini ve su tasarrufunu çok önemsiyoruz. Sadece peyzajda güzel göründüğü için yüksek su tüketimine neden olan bitkiler ve çim alanlar yerine daha doğal bir bitki çeşitliliği oluşturacağız. Çim alanları da aşırı su tüketiminin önüne geçmek için yeterli miktarda kullanacağız” diye konuştu.

EVLERİN ENERJİSİ GÜNEŞTEN ELDE EDİLECEKGenel Koordinatör Taylan Tanyer, sürdürülebilir ve yeşil enerji konusunda gerçekleştirecekleri uygulamalarla konutların enerji ihtiyacının tamamına yakınını güneşten elde edeceklerini vurguladı.

Tanyer, şu bilgileri verdi: “Yenilenebilir enerjiyi doğal yaşamla birleştiriyoruz. Her evin çatısında güneş panelleri yer alacak. Temel aşamasında bunu planladığımız için mimari anlamda doğru bir kurguyla sanki konutun bir parçasıymış gibi uyumlu şekilde görünecek. Kullanımı giderek yaygınlaşan elektrikli araçlar için her evde şarj istasyonu olacak. Herkesin aynı anda araçlarını şarj edebileceği kapasitede bir altyapı ve donanım uygulaması yapacağız. Sitenin içinde hizmet verecek araçların da elektrikli olmasına karar verdik. Hem temiz hem de gürültüsüz ve hızlı bir şekilde site içindeki ihtiyaçları çözebileceğiz. Güneş enerjisini belli merkezlerde depolayarak ortak alanlarda ve evlerdeki enerji ihtiyacına da çözüm getiriyoruz. İsteyenler kendi evlerinde kullanacakları aküyle birlikte konutlarındaki enerji ihtiyacının tümünü güneşten elde edebilecek”

Okumaya devam et

ŞİRKETLER

Fransız şirket dünyanın ilk ‘elektrik şarjı ve batarya gerektirmeyen’ e-bisikletini üretti

Fransız şirket dünyanın batarya gerektirmeyen ilk elekrikli bisikletini üretti. Fransız girişimci Adrien Lelievre, Pi-Pop adlı e-bisiklette enerji depolamak için süperkapasitör denen çığır açıcı yepyeni bir sistem kullanıyor. Bu sistem, geleneksel lityum piller gibi ağır metaller içermiyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son yıllarda enerji fiyatlarının artması büyük şehirlerde yaşayan birçok kişiyi gündelik hayatlarında bisiklet ya da toplu taşıma gibi alternatiflere yöneltti.

Özellikle bisiklet ya da scooter gibi batarya destekli kişisel araçlar son yıllarda oldukça yaygın hale geldi.

Tıpkı elektrikli otomobillerde olduğu gibi bu tarz araçların en büyük sıkıntısı menzil, şarj etme süresi ve elbette bataryaların içerdiği ağır metal ve zehirli maddeler. Bu aygıtlarda sıklıkla kullanılan lityum-iyon bataryaların büyük oranda geri dönüştürülemez olması da iklim krizi açısından firmaları ve insanları düşündüren bir başka sorun.

Ancak Fransız girişimci Adrien Lelievre, Pi-Pop adını verdiği ‘yeni nesil elektrikli bisiklette’ süperkapasitör denen bir enerji depolama sistemi kullanıyor ve bu sistem bildiğimiz lityum-iyon bataryalardan farklı çalışıyor.

Süperkapasitör denen güç sağlayıcı sistemin iklim krizi için de sürdürülebilir bir yapıya sahip olması açısından önemli.

Batarya yerine elektrostatik ile çalışan süperkapasitör

Elektrik ve elektronik eğitimi alan Fransız mühendis ve girişimci Adrien Lelievre, STEE adlı start-up şirketin kurucusu ve aynı zamanda da tepe yöneticisi.

Lelievre’in icat ettiği ve “süperkapasitör” adını verdiği güç kaynağı geleneksel bir bataryadan farklı bir işleve sahip.

Öncelikle süperkapasitör elektriğe ihtiyaç duymuyor ve enerji-güç depolamak için elektrostatik (duruk yük) yöntemini kullanıyor.

Bir diğer tabirle, hareket sonrası oluşan kinetik enerjiyi dönüştürerek “yavaş hareket eden bir yük yoluyla depolayarak” çalışıyor.

Bunun aksine, lityum piller prize takılarak elektrik enerjisini kullanıyor ve bunu “kimyasal reaksiyon” halinde depoluyor.

Süperkapasitörün diğer önemli özellikleri, ihtiyaç duyulduğunda enerjiyi çok hızlı bir şekilde depolayıp serbest bırakabilmesi.

https://pi-pop.fr/
Pi-pop geleneksel lityum piller yerine süper kapasitör denen güç depolayıcı sistemler kullanıyor.

Fren yapınca enerji depoluyor, 50 metre yükseklikteki yokuşu çıkabiliyor

Bi-Pop adlı patentli e-bisiklet aynı zamanda birçok muadilinden farklı olarak fren yapıldığı zaman kaybolan kinetik enerjiyi üzerindeki süperkapasitöre aktarabiliyor. Bu sayede enerji tasarrufu en üst düzeyde yapılabiliyor.

Euronews Next’e konuşan Pi-Pop bisikletinin mucidi Lelievre’e göre aslında süperkapasitör teknolojisi, kişinin bisiklet sürerken kendi ürettiği kinetik enerjiyi yeniden bisikletin ivmesi için kullanmaya yarayan bir depolama mekanizması.

Lelievre, kullanıcının bisikleti önceden düz bir yerde binerken şarj etmesi durumunda 50 metre gibi bir yüksek yokuşa çıkabilmesi için gerekli enerjiyi sağlamaya yeteceğini ifade ediyor. Bu özellik de yeni nesil e-bisiklet Pi-Pop’u Avrupa şehirlerinin yaklaşık yüzde 80’i için uygun hale getiriyor.

Süperkapasitör teknolojisi ya da kavramı aslında başlı başına yeni bir fikir değil. Süperkapasitör güç depolama aygıtları ilk olarak 1970’lerin sonunda üretildi. Günümüzde fotovoltaik sistemlerde (güneş panelleri gibi), dijital kameralarda ve bazı hibrit ya da elektrikli araçlarda işlev ve ivme performansını arttırmak amacıyla zaten kullanıyor. Fransız mühendis ve girişimci Adrien Lelievre’in yaptığı en büyük yenilikse bu teknolojiyi bisiklet mekaniğine adapte etmesi oldu.

pi-pop.fr/
Pi-pop’un çalışma mantığı görselde belirtiliyor. Düz yolda şarj olan güç kaynağı, yokuş yerlerde sürücüye destek veriyor.

Süperkapasitör güç kaynakları 3 kat daha uzun ömürlü

Lelievre’e göre 20 kiloluk Pi-Pop e-bisiklet, “harekete geçmenin” bir sembolü.

“Her zaman daha fazlasını istemek, daha hızlı gitmek, daha fazla enerji anlamına gelir… Bu bir çıkmaz sokak.”

Süperkapasitörler karbon, iletken polimer (plastik), alüminyum folyo ve kağıt hamurundan (geri dönüşüm işlemleri zaten mevcut olan malzemelerden) yapıldığından bisikletin ‘güç sistemi’ üretiminde hiçbir nadir maden ya da geri dönüştürülemeyen madde kullanılmıyor.

Bisikletin şarj olmasını beklemeye de gerek yok; bu da klasik e-bisikletlere kıyasla başka bir avantaj. STEE şirketi ayrıca süperkapasitörün ömrünün yaklaşık 10 ila 15 yıl sürdüğünü söylüyor. Yaklaşık 5-6 sene ömrü olan lityum bataryalara kıyasla süre piyasada rekabeti artıracağa benziyor.

Yüzde 100 Fransız üretimi

euronews haberine göre; şu anda üçüncü nesil bir tasarımı yapılan Pi-pop e-bisikletleri Fransa’nın Orleans (Paris’in hemen güneyinde) şehrinde yapılıyor. Fransa’da eğitim gören ve kariyerini ülkesindeki elektronik endüstrisinde inşa eden Lelièvre için bu bisikletin memleketinde üretilmesi oldukça önemli.

Şirketinde 25 kişiyi istihdam eden Fransız girişimci Lelievre “Üretimin kontrolünü kaybedersek yenilik yapamayacağımızı düşünüyorum” diyor ve ekliyor “Sürdürülebilir kalkınma, ekolojik geçiş ve enerji dönüşümü gibi yeni alanlarda iş imkanı sağlamak oldukça önemli.”

Şu anda firma ayda Pi-Pop bisikletlerinden 100 adet üretim kapasitesine sahip. Şirket 2024 yılına kadar bu kapasiteyi 1000’e çıkarmayı düşünüyor.

AB senede 6.4 milyon bisiklet ithal ediyor

Lelievre’in Avrupa’ya yönelik hedefleri de var.

“2025’te Avrupa pazarını hedeflemek istiyoruz ve şu anda da diğer yöneticilerle birlikte yatırım alıp almamayı tartışıyoruz.

Avrupa Birliği (AB) veri ajansı Eurostat’a göre, AB ülkeleri sende 1,2 milyon e-bisiklet ve 5,2 milyon normal bisiklet ithal ediyor. Bu sebeple STEE şirketinin ürettiği yarı normal yarı e-bisiklet denilebilecek Pi-Pop’un yatırım alarak büyük çapta üretim yapması kendileri için önemli bir fırsat olabilir.

Okumaya devam et

GÜNCEL

İZMİRLİ MİMARLAR VE İÇMİMARLAR ‘’EKOLOJİK FARKINDALIK İÇİN’’ BULUŞTU

ARCHIMIM, İzmir’de yer alan İç Mimarlar Odası, Mimarlar Odası, Serbest Mimarlar Derneği ortaklığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle sürdürülebilir dünya ve yapılaşma için bir etkinlik düzenledi. “Architecture for Mediterranean ECOLOGY” (‘’ARCH FOR M.E.’’) adıyla düzenlenen etkinlikte yabancı ve yerli bir çok sektör profesyoneli deneyimlerini aktaracak. Geleceğin mimarisi nasıl sürdürülebilir olur, nasıl ekolojik hale getirilir hepsi tartışılacak.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hepimizin bildiği bir gerçek var, o da küresel ısınmadan dolayı dünyamızın büyük bir tehdit altında olduğu. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bildirgesne göre artık küresel ısınma çağı bitti ve bunun yerine küresel kaynama çağı başladı. Yapılan tüm araştırmalar da gösteriyor ki gerekli önlemler alınmazsa 2050 yılına kadar birçok bitki örtüsü ve hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Dünyanın içinde bulunduğu bu tehdidin oluşmasına neden olan en önemli alanlardan biri de binalardaki enerji tüketimi. Bu tehdidin üçte birinden fazlasını binalardaki enerji tüketimi oluşturuyor. Bir yapının sürdürülebilir olması, ekolojik olarak tasarlanması, yapılarda enerji tasarrufunun maksimum seviyelerde sağlanması çok önemli hale geliyor. Burada da kilit aktörler mimarlar ve iç mimarlar.

Bu konuyu gündeme getirmek için bu platformu kurgulayan ARCHIMIM, İzmir’de yer alan İçmimarlar Odası, Mimarlar Odası ve Serbest Mimarlar Derneği ortaklığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi desteği ile‘’ARCH FOR M.E.’’ (“Architecture for Mediterranean ECOLOGY’’) adı altındaki bu etkinlik düzenledi.

ARCH FOR M.E., İzmir’de ulusal ve uluslararası sektör profesyonellerini buluşturuyor. İzmir Bıçakçı Han’da düzenlenen organizasyonun ana teması geleceğe yönelik yapılaşmanın nasıl tasarlanması gerektiği hakkında.

ARCH FOR M.E.’NİN BAŞ AKTÖRLERİ

İzmir İç Mimarlar Odası Başkanı: BURCU YAZGAN: Gelecekteki en büyük zorluk, tüm alanları yapılaşmaya açmak, kültürel mirası korumadan yıkıp yeniden inşa etmek, küresel ısınmaya neden olan betonla her şeyi kirleterek bir gelecek inşa etmektir. Cehalet ve sorumsuzluğun sonuçları bizi bugün yaşadığımız felaketlere götürürken, sürdürülebilirlik geçmiş ve gelecek arasındaki adalettir. Başarılı iş birlikleriyle Türkiye’de ilk kez düzenlediğimiz ‘Akdeniz Ekolojisi’ başlıklı Arch for M.E. etkinliği, Türkiye’den ve Akdeniz şehirlerinden gelen profesyonel katılımcılarla bu alanda bilgi birikimini artırarak ve farkındalık yaratarak büyük bir işin ilk adımını oluşturuyor.

İzmir Serbest Mimarlar Derneği (SMD) Başkanı: DÜRRİN ULEMA: Doğaya karşı değil, doğayla uyumlu yapılaşma; sürdürülebilirliktir. Doğayla değil, kendiyle mücadele eden insan, ekolojinin ta kendisidir. İnsan doğanın parçasıdır, yaşam kaygısı güderken doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk. Kışların yaza karıştığı, temiz su kaynaklarının azaldığı, sağlıklı gıdaya ulaşmanın zorlaştığı dünyamızda şimdi unuttuklarımızı hatırlama zamanıdır.

İzmir Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı: İLKER KAHRAMAN: İklim değişikliği sebebi ile dünyamızı ısıtıyoruz, tüm çabamız bu ısınmayı iki derecenin altında tutabilmek için. İki derecelik bir farkın bile habitata etkisinin çok olacağını biliyoruz ama bu hedefi ıskalayacak olduğumuzu Paris iklim anlaşmasında imzalanan niyet mektuplarının söylediği hedeflerin hesaplanmasından anlıyoruz. Bina sektörünün iklim değişikliği ile mücadelede en önemli sektör olduğunu ve görevin mimar ve iç mimarlara düştüğünü biliyoruz. İklim değişikliği ve çevre dostu yaklaşımlarda üreticiden uygulayıcıya hepimizin ortak hedefi benimsemesi gerekiyor. İşte ARCH FOR ME bu sebeple düzenleniyor.

İzmir Serbest Mimarlar Derneği (SMD) Yönetim Kurulu Üyesi: TAMER AKSÜT: Yakın zamanda yaşadığımız pandemi süreci içerisinde, insanların evlerindeki yaşam alanları ve kişisel alanları ile bunların işyerlerine yansımaları üzerindeki düşünce biçimleri, sessiz ama etkili bir biçimde devrimsel değişime uğradı. İnsanlar hem iç mekân hem de dış mekân üzerinde, doğal dünyaya karşı doğuştan gelen biyolojik yakınlığını fark etti. ARCH FOR M.E. etkinliği, bu temayı Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler genelinde güneşi, doğayı, biyofili ve ekolojiyi tekrar konuşacak, tartışacak, güncel yapı teknolojilerini ve malzemelerini sergileme fırsatı yaratarak ekoloji ve Akdeniz mimarlığı üzerine yeni bağlantılar oluşturulacak.

ARCHIMIM ‘’NEDEN BU PLATFORMU DÜZENLİYORUZ?’’: Yapı sektörünün kilit aktörleri mimarların hayatın tek anlamı olan insanlığa hizmet için harekete geçme zamanlarının geldiğini düşünüyoruz. Bu sebeple ‘Architecture for Mediterranean ECOLOGY’’yi, yani ARCH FOR M.E.’yi düzenliyoruz.

Bu yıl ilki gerçekleşen etkinliğin destekçileri şöyle; NG Kütahya Seramik, Alumil, Mapei, Barrisol Türkiye, Tekno Yapı, AkzoNobel, Altın Bölme, BusyPod, Certified Partner, Dalsan, Ege Seramik, Eternos, Feltouch, GOM, Huawei, Inventronics, IQ Aluminium System, İca, İnterpon, Klassis, Kosse Stone, Marshall, Papatya, Solino, Uva, Velux, QUBI, Zivella. Peysaj Sponsoru TDA, Ahşap Sponsoru ATIA, İletişim Sponsorları Home Art, Eko Yapı ve BAU Teknolojileri Dergileri. Sanatçı Ekber Sürsal da sürdürülebilir malzemeler ile yarattığı eserleriyle etkinliği destekleyen sanatçılardan.

Etkinlik 21 Eylül saat 19.00’da sona erecek.

     

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27