Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İklim krizinde kritik nokta; yenilenebilir enerji

Yayınlanma:

|

Yenilenebilir enerji, tüketildiğinden daha yüksek oranda yenilenen ve doğal kaynaklardan elde edilen enerjiyi ifade etmektedir. Fosil yakıtlar ise (kömür, petrol ve gaz) yenilenemeyen ve oluşması yüz milyonlarca yıl süren kaynaklardır. Fosil yakıtlar, enerji üretmek için yakıldığında karbondioksit gibi zararlı sera gazı emisyonlarına neden olur. Yenilenebilir enerji üretmek, fosil yakıtları yakmaktan çok daha düşük emisyonlar yaratır. Halihazırda emisyonların aslan payına sahip olan fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş, iklim krizini ele almanın anahtarıdır. Aşağıdaki Grafik – 1’de görüleceği üzere; Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve nüfus yoğunlukları ne kadar yüksek olursa çevreye sağladıkları zararlı gazlar ve emisyon o kadar artıyor.

Grafik 1 – Ülkeler Tarafından Üretilen Hava ve Sera Gazı Emisyonları – Karbon dioksit (CO2) cinsinden, MT Gaz Miktarı (2021)

Yenilenebilir Enerji Üretiminde Tartışmasız Lider: Çin

Yenilenebilir kaynaklar artık çoğu ülkede eskisinden çok daha ucuz ve fosil yakıtlardan üç kat daha fazla istihdam yaratıyor. İstihdam ise yenilenebilir enerji kaynaklarının pazar payındaki artış ile doğru orantılıdır. 2023 yılı itibari ile yenilenebilir enerjinin Dünya çapında pazar payı 1 Trilyon doları geçti ve 2030 yılına kadar pazar payındaki büyümenin agresif bir şekilde artmaya devam ederek 2 trilyon doların üzerine çıkması bekleniyor.

 

 Yenilenebilir enerji üretiminin BRICS ve G7 ülkeleri özelinde 2022 yılı için karşılaştırmalarını Tablo 1 ve 2 üzerinde detaylı olarak inceleyebilirsiniz. BRICS ülkeleri bu yıl içerisinde global GSH içerisindeki payı ile G7 ülkelerini geride bırakarak ekonomiden aldığı pay ile liderliğe oturmuştu. Aynı durum yenilenebilir enerji kaynakları ile elektrik üretimi konusunda da geçerli. Dahası, sadece Çin elde ettiği elektrik üretim miktarı ile G7 ülkelerinin tamamını tek başına geride bıraktı. GSH ve Yenilenebilir enerji gibi alanlarda G7 ülkeleri karşısında üstünlüğü elde eden BRICS ülkeleri batının merkezde olduğu bir uluslararası finans sisteminden doğuya doğru bir eksen kaymasını ekonominin her alanında sağlamaktadır.

Türkiye’de Sera Gazı Emisyonunun Temel Kaynakları: Endüstri ve Enerji Sistemleri

Türkiye sağladığı yüksek sera gazı ile bu alanda en çok zararlı gaz üreten 11. ülke konumundadır. Ülkemiz 2023 yılında elde edilen son verilere göre; 637.7 MT CO2 gazı üretmiştir. Bu değer, geçtiğimiz son 2 yıla göre üretilen CO2 gazı miktarında büyük bir artış olduğunu gösteriyor. Dolayısı ile son rakamlar ve hızlı artış bizi ilk 10 ülke arasına rahatlıkla sokmuş olabilir. Nüfusa oran ile baktığımızda kişi başına 7.6 ton gazı ifade ediyor. Sektörler bazında ise ilk iki sırayı endüstri/sanayii ve enerji sistemleri oluşturuyor. Tüm gaz miktarının yarısından çoğunu bu iki sektör sağlıyor (228.7 MT ve 209.7 MT). Ulaşım sektörü ise sanılanın aksine daha düşük seyrediyor (106.8 MT). Endüstri de neden bu kadar yüksek değerlere ulaşıldığının detayına baktığımızda ise, atık dönüşüm tesisleri saniyede ürettikleri 2.5 ton gaz ile açık ara önde gözüküyor. Bu rakamın ne kadar yüksek olduğunu anlamak için bir atık dönüşüm tesisinin her 3 saniyede bir ürettiği gaz miktarının kişi başına düşen yıllık toplam gaz miktarına eşit olduğunu söylersek rakamın büyüklüğü daha net anlaşılabilir. Atık dönüşümünden sonra en çok sera gazı salınımını ise sırasıyla çimento, kimya ve metal sanayii kuruluşları oluşturuyor. Endüstri sonrası en çok gaz üretimi sağlayan sektör olan enerji sistemlerine baktığımızda ise tüm sorunun elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz, kömür ve petrolden kaynaklı olduğu göze çarpıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanan verilere baktığımızda; ülkemizde geçtiğimiz yıl 326,2 TWh toplam elektrik üretimi sağlandığı görülüyor. 2022 yılında elektrik üretimimizin, %34,6’sı kömürden, %22,2’si doğal gazdan, %20,6’sı hidrolik enerjiden, %10,8’i rüzgardan, %4,7’si güneşten, %3,3’ü jeotermal enerjiden ve %3,7’si diğer kaynaklardan elde edilmiştir. Burada görmemiz gereken önemli bir husus var: Petrol kullanılarak üretilen elektriğin payı diğer kaynaklara oranla oldukça düşük fakat oldukça yüksek emisyon sağlıyor. Ayrıca, elektrik üretim miktarının %56,8’lik miktarı yani yarısından çoğu doğal gaz ve kömür ile sağlanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ön planda olduğu ve kullanımının hedeflendiği bugünlerde bu oldukça yüksek bir oran. Burada oran dağılımlarını tersi yönde değiştirebilmek için alabileceğimiz bazı aksiyonlar var;

  • Petrol kaynaklı elektrik üretiminin neden olduğu yüksek maliyet ve açığa çıkan yoğun CO2 emisyonu sebebiyle bu yöntem ile yapacağımız üretim çalışmalarını tercih etmemeliyiz. Bunun yerine bu yolu tercih eden kurumlar için çeşitli teşvik ve destekler sağlayarak üretimde yenilenebilir kaynakları tercih etmeleri sağlanmalıdır.

 

  • Kömür ve doğal gaz kaynaklı elektrik üretimini AB ülkelerinin koyduğu hedeflerle paralel olarak 2030 yılına kadar kademeli olarak azaltmalıyız. Bu oldukça kritik bir konudur. Çünkü, Bakanlık 2030 yılına kadar elektrik üretimini 455,3 TWh seviyesine kadar çıkarmayı hedefliyor. Aynı oranlarla devam edersek kişi başına açığa çıkan ortalama yıllık CO2 gazı 10,56 ton seviyesinin de üzerine çıkabilir.

 

  • Yerli ve milli rüzgar türbünleri ve güneş enerji panelleri üretimi desteklenmelidir, bu amaçla teşvik ve hibe programları sağlanarak, AR-GE bütçesi ayrılmalıdır.

 

  • Rüzgar ve güneş enerjisi kurulu güçlerinin arttırılması için yol haritası oluşturulmalıdır.

 

  • Yenilenebilir enerji kaynakları ile yapılacak üretim ve AR-GE çalışmaları için vergi muafiyet ve teşvikleri oluşturulmalıdır.

 

Dünya’da Sera Gazı Emisyonu için Ortak Hedef: Ulaşım

Endüstri ve Enerji Sistemleri zararları gazlar konusunda en büyük kaynağı oluştururken ulaşım onu takip ediyor. Fakat söz konusu elektrikli araçlar olunca hem enerji sistemleri alışkanlıklarımızı değiştirmek hem de endüstride üretim trendini yapılandırmak için ulaşım sektörü tüm sorunları ortak noktada buluşturan ana hedef noktası haline geliyor. Elektrikli araçların üretimi sadece ulaşım sektörü altında yer bulsa da, doğrudan etkileri tüm sektörler oldukça kritik. Bugün bir elektrikli araç ulaşımda zararlı gaz salınımını en aza indirirken, o aracın çalışması için kullandığımız enerji sistemleri kullandıkları güneş enerjisi ile fosil atık ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Yine bataryalar söz konusu olduğunda motor ve onu oluşturan alt argümanların olduğu endüstri başta olmak üzere yerini yeni nesil batarya ve çevre dostu sistemlere bırakıyor.

Aslında ulaşım sektörü endüstri ve enerji sistemleri ile ortak noktada buluşmasa bile gerçek anlamda büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bugün Dünya’da kullanılan araçlar saniyede ortalama 265,4 ton CO2 gazı salınımı sağlıyor. Bu da toplamda yıllık ortalama 8400 MT gibi devasa bir rakama karşılık geliyor. Bu rakamın büyük çoğunluğunu eşit miktarlarda gaz salınımı sağlayan binek otomobiller ve toplu taşıma araçları oluşturuyor. İki araç sınıfının yapısı ve kullanım amacı gereği hem ülkeler hem de sektör paydaşları bunları birbirinden ayrı ayrı ele alıyor.

Elektrikli Aracın Önlenemez Yükselişi

2020’de 230,12 milyar ABD doları olan küresel elektrikli mobilite pazarının, 2028 yılına kadar 1.507,21 milyar ABD dolarına çıkması bekleniyor. Küresel otomotiv sektörü yüzyılda bir devrim yaşıyor. Hızla değişen elektrikli araç ekonomisi ve büyüyen otomotiv elektrifikasyonu, elektrikli araç satışlarında üstel bir artışa neden oluyor. Ek olarak, elektrikli araç şarj hizmet ağının güçlendirilmesi ve altyapı geliştirme, elektrikli mobilite pazarının büyümesini hızlandırıyor. Örneğin 2020, elektrikli mobilite için rekor kıran bir yıl oldu. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, 2020’de genel küresel EV satışları dünya çapında 3 milyondan fazla birimi aştı. Satış büyümesi, büyük ölçüde, elektrikli araç alımlarında sübvansiyonlar ve vergi avantajları sunmaya yönelik hükümet girişimleri tarafından yönlendirildi. Örneğin, 2020’de Avrupa’da EV alımlarına yönelik sunulan teşvikler, bölgedeki EV satışlarını artırdı ve küresel e-mobilite pazarını canlandırdı. Ayrıca, çevresel kaygılar ve dünya çapında sıkılaşan emisyon normları nedeniyle tüketici tercihinin gelenekselden elektrikli araç alımına kayması da pazarın büyümesini etkiledi. Tüm bu gelişmeler elektrikli araç pazarına ciddi faydaları da beraberinde getiriyor;

  •  Emisyonsuz Araçlara Olan Talebin Artışı: Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, karbon emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için katı emisyon normları uyguluyor. Ek olarak, konvansiyonel veya fosil yakıtla çalışan araçlar için çeşitli hurdaya çıkarma politikaları getiriyorlar. Bu nedenle, geleneksel veya fosil yakıtla çalışan araçların benimsenmesi ve gelecekte kullanılmasına ilişkin artan güvensizlik nedeniyle, tüketicilerin tercihi, tahmin dönemi boyunca pazarın büyümesini sağlaması beklenen elektrikli araçlara doğru kayıyor.

 

  •  Lityum/iyon Pillerin Maliyetinin Düşmesi: Elektrikli araçların yüksek maliyeti, satın alma tercihinin benimsenmesinin önündeki en büyük engellerden biridir. Ancak, son teknolojik gelişmeler ve otomobil üreticilerinin Lityum-iyon pillerin seri üretimine başlaması, yıllar içinde pillerin maliyetini düşürerek EV maliyetinde önemli bir düşüşe neden oldu. Maliyetteki düşüşün önümüzdeki yıllarda da devam ederek pazar büyümesini daha da etkilemesi bekleniyor.

 

  • Üreticilerin Karbon Nötr Olma Taahhüdü: Önde gelen otomobil üreticilerinin neredeyse tamamı yakın gelecekte karbon nötr olma sözü verdi. Fosil yakıtla çalışan araç üretimini durdurmayı ve tüm ürün portföylerini elektriklendirmeyi planlıyorlar. Örneğin, Şubat 2021’de Ford Motors Company, Avrupa bölümünün yakında fosil yakıtla çalışan araç üretimini aşamalı olarak durduracağını ve 2026 yılına kadar Ford’un yalnızca elektrikli ve fişli hibrit elektrikli araçlar sunacağını duyurdu. Ayrıca 2030 yılına kadar tüm binek araçlar sadece batarya ile çalışacak. Bu nedenle, otomobil üreticilerinin hızlı elektrifikasyona odaklanmasının tahmin dönemi boyunca pazar büyümesini artırması bekleniyor.

 

Pazarın büyümesini etkileyen gerek kamu gerekse de özel sektör tarafında pek çok olumlu gelişme yaşanırken bir diğer yandan küresel çip tedarik sorunu burada da en büyük engellerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Yarı iletken çip kıtlığı genel EV üretimini azalttı. Örneğin, Volkswagen, Mercedes-Benz, General Motors ve diğerleri dahil olmak üzere büyük otomobil üreticileri, yeni elektrikli araç üretim hacminde bir düşüşe tanık oldu, bu da yeni elektrikli aracın maliyetinde üreticiler açısından savaşa neden oldu.

Asya Elektrikli Araç Pazarında Lider!

Pazarda oluşan beklentiler ve çip krizi sebebiyle artan rekabet ortamı şimdilik Asya bölgesi ülkelerine yaramış gibi görünüyor. Asya, 2020’de 116,35 milyar ABD doları pazar büyüklüğü ile küresel elektrikli araç pazarına hakim oldu ve önümüzdeki birkaç yıl boyunca konumunu koruması bekleniyor. Çin’de elektrikli araçların yüksek oranda benimsenmesi, pazarın büyümesini hızlandırdı. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre Çin, 2019’da 1,1 milyon adet olan EV satışlarının 2020’de 1,2 milyon adet EV’ye yükseldiğine tanık oldu. Çin’de yaşanan artışın en büyük sebepleri ise; Global CO2 gazı salınımı konusunda açık ara lider olmaları ve açık havada bile şehirlerin ciddi oranda yaşanmaz hale gelmesi, yüzde yüz yerli üretim ile araçların ve enerji kaynaklarının maliyet avantajı ile hükümet tarafından sağlanan teşvik ortamı ile uygulanan politikalar.

Yıllara göre Yeni Kayıt Edilen Elektrikli Araç Miktarı, AB Ülkeleri

Avrupa, elektrikli mobilite için en hızlı büyüyen pazardır. Yeni EV alımları için artan sayıda hükümet politikası ve teşviki ve katı emisyon normları ve çevresel kaygılar nedeniyle halkın tercihinin elektrikli mobiliteye doğru kaymasıyla, Avrupa’nın dönem boyunca elektrikli araç kullanımlarında %28,3’lük bir artış kaydetmesi bekleniyor. Örneğin, 2020’de Avrupa’daki EV satışları iki kattan fazla artarak toplam yeni EV kayıtları 1,4 milyon adede ulaştı ve bu, diğer tüm ülkelerden daha yüksek. Ayrıca, Almanya, Birleşik Krallık ve diğerleri gibi büyük Avrupa ülkelerindeki yerleşik otomotiv endüstrisinin şarj altyapısının mevcudiyeti ile birleştiğinde, önümüzdeki yıllarda pazar büyümesini daha da artırması bekleniyor.

Kuzey Amerika’nın da önemli bir büyüme oranına tanık olması bekleniyor. ABD’deki önemli EV satışları, pazarın büyümesini sağlıyor. Ek olarak, Kuzey Amerika’daki teknolojik ilerlemenin ve General Motors, Tesla ve diğerleri gibi önde gelen EV üreticilerinin varlığının Kuzey Amerika’daki elektrikli araç pazarını beslemesi ve elektrikli mobilitenin benimsenmesinde bir artışa yol açması bekleniyor.

Orta Doğu Afrika ve Latin Amerika da dahil olmak üzere dünyanın geri kalanının 2028’e kadar önemli bir elektrikli araç dönüşümü yaşaması bekleniyor.

Ülkeler Arasındaki Rekabet Elektrikli Araç Şarj Cihazları ve Bataryalar ile birlikte Tırmanıyor!

Yollarda ne kadar çok elektrikli araç dolaşırsa, geniş EV alımını desteklemek için o kadar fazla kamusal şarj noktasına ihtiyaç duyuluyor. 2022’de dünya çapında 2,7 milyon halka açık şarj noktası vardı. Bunların 900.000’i yıl içinde kuruldu ve bu da 2021’den itibaren %55’lik bir büyüme anlamına geliyor. Hem yavaş şarj hem de hızlı şarj için Çin, 2022’de pazara hakim oldu. Yıl boyunca Çin’de 360 ​​000 yavaş ve yaklaşık 297 000 hızlı şarj noktası kuruldu.

Peki ya Avrupa?

2022’de Avrupa’da halka açık 450.000’den fazla EV şarj cihazı kuruldu. 2025 yılına kadar 1,3 milyon şarj istasyonunun halka açık olacağı ve sayının 2030 yılına kadar 2,9 milyona çıkması bekleniyor. Hollanda, EV şarj altyapısının konuşlandırılmasında başı çekiyor, ardından Fransa ve Almanya geliyor. İtalya ve İspanya da ilk 5’e giriyor ve İspanya’nın kamusal şarj altyapısı 2022’de bir önceki yıla göre %223 büyüyor.

Güle Güle Emisyon!

Elektrikli araçlar, 2022’de toplam olarak yaklaşık 110 TWh elektrik tüketerek bir önceki yıla göre iki katına çıktı. Gelecekte, EV’lerin 2030 yılına kadar küresel elektrik tüketiminin %4’ünden daha azını oluşturacağı tahmin ediliyor.

2022’de elektrikli araç kullanımı dünya çapında 80 MT’dan fazla sera gazı emisyonu tasarrufu sağladı. Büyük şemaya bakıldığında, EV’ler ve ICE arabalarının çevresel etkileri hakkındaki kamuoyu tartışmasının EV’ler lehine döndüğü sonucuna varılabilir.

2030’da EV’lerin kullanılmasının 700 MT CO2 sera gazı emisyonunun önlenmesine yardımcı olabileceği bekleniyor. Teşvik ve taahhütler ile bu sayıyı daha da ileri götürerek 770 MT CO2 seviyesine çıkartmakta mümkün.

Uğur ÖZKES-Ekonomim

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’nın ana sponsoru olduğu “Dünya Su Günü Buluşması” gerçekleşti

Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Akten: “2023’te Garanti BBVA olarak su yönetimi ve altyapıları için yaklaşık 500 milyon lira finansman sağladık” dedi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, su kıtlığına dikkat çekmek amacıyla Çevre TV ve Ekonomi Gazetecileri Derneği işbirliğiyle gerçekleştirilen Dünya Su Günü Buluşması’nın ana sponsoru oldu.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ‘Barış için Sudan Faydalanmak’ temasıyla düzenlenen buluşmada Türkiye’de suyun mevcut durumu, riskler, risk yönetimi ve suyun verimli kullanımıyla ilgili çözüm önerileri akademisyenler, kamu, iş dünyası, STK temsilcileri ve gençlerin katılımıyla değerlendirildi.

Açıklamada etkinlikteki konuşmasına yer verilen Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Akten, günümüzde dünyanın çok sayıda su sorunuyla karşı karşıya kaldığını belirterek, ‘Herhangi bir sektöre daha fazla su tahsis etmek diğer ekonomik kullanımlar, kamusal su temini ve gıda güvenliği gibi kritik alanlara daha az su kaynağı ayrılması anlamına gelebilir. Türkiye’nin de günümüzde ve gelecekte su stresi açısından dezavantajlı bir ülke olduğunun altını çizmek gerekiyor.’ ifadelerini kullandı.

Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün araştırmasına göre, Türkiye ve yakın coğrafyada 2050’ye kadar etkin su yönetimi stratejilerinin hayata geçirilmemesi sonucu GSYH’nin yüzde 10’u kadar bir kaybın ortaya çıkabileceğinin altını çizen Akten, ‘Bu stratejilerin gerçekleştirilmesi durumunda ise bu kayıp yüzde 6 ile sınırlandırılabilir. Aradaki yüzde 4’lük fark, 2050 ye 200 milyar dolar gibi ülkemiz açısından çok önemli bir değeri kaybetmemek anlamına geliyor. Emisyonları azaltımını her geçen gün daha da fazla konuştuğumuz bir dönemde suyun yeteri kadar öncelik görmemesini ise büyük bir problem olarak görüyorum.’ açıklamalarında bulundu.

‘Garanti BBVA olarak fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir enerji projelerini önceliklendiriyoruz’

Akten, su risklerinin en ön planda olduğu projelerin enerji projeleri olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

‘Türkiye’de suyun yüzde 10’undan fazlasının kullanıldığı enerji sektöründe fosil yakıtlardan enerji üreten santraller, yüksek emisyon yoğunluklarının yanı sıra yoğun su tüketiminin de başlıca sebebi. Biz de Garanti BBVA olarak fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir enerji projelerini önceliklendiriyor ve 2014 yılından bu yana proje finansmanı kapsamındaki yeni elektrik üretimi projelerinde sadece yenilenebilir enerjiye finansman sağlıyoruz.

2023 sonu itibarıyla finansmanına dahil olduğumuz rüzgar enerjisi santralleri ile pazar payımız 2917 MW ile yüzde 24,6 ve güneş enerjisi santrallerinin ise 2486 MW ile yüzde 21,3 oldu, ülkemizin yenilenebilir enerji yatırımlarına sağladığımız kümülatif finansman tutarı ise 6,4 milyar doları aştı. Bunun yanı sıra 2023’te Garanti BBVA olarak su yönetimi ve altyapıları için yaklaşık 500 milyon lira finansman sağladık. En büyük hissedarımız BBVA da bu alanda öncü aksiyonlar alan bir banka olarak su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek amacıyla 2022 yılında ‘su ayak izi kredisi’ni geliştirdi.

Sürdürülebilir finans alanında ticari bankaların daha çok azaltım temelli projelere yoğunlaştığını vurgulayan Akten, ‘İklim adaptasyon projeleri de iklim krizinden kaynaklı etkileri azaltma açısından kritik öneme sahip. Bankaların bu konuda sürekli kendini geliştirmesi ve bilim temelli çalışmaları temel alarak bu projelerin finanse edilmesini sağlaması gerekiyor. Özellikle Türkiye’nin yeşil taksonomisi ile ilgili çalışmaların belli bir seviyeye gelmesiyle uluslararası kaynaklardan faydalanan azaltım projelerine ek olarak adaptasyon projelerinin uluslararası sürdürülebilir finans kaynaklarından faydalandırılmaya başlaması son derece önemli olacak.’ değerlendirmesinde bulundu.

Okumaya devam et

GÜNCEL

“Mavi Nefes Projesi” ile 2 yılda 200 ton atık toplandı

Garanti BBVA’nın, DenizTemiz Derneği/TURMEPA işbirliğiyle deniz kirliliğini azaltmak ve önlemek amacıyla Marmara Denizi’nde başlattığı “Mavi Nefes Projesi” devam ediyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA’nın, DenizTemiz Derneği/TURMEPA işbirliğiyle deniz kirliliğini azaltmak ve önlemek amacıyla Marmara Denizi’nde başlattığı ‘Mavi Nefes Projesi‘ devam ediyor.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, proje kapsamında Eylül 2021-Aralık 2023 döneminde yaklaşık 177 bin kişinin günlük üretimine eşit 200 ton katı ve sıvı atık toplandı.

Marmara Denizi’nde 2 adet katı, Adrasan’da 1 adet sıvı ve Van’da 1 adet katı ve sıvı atık toplayan deniz süpürgeleri tarafından toplanan atıklar geri dönüşüme kazandırıldı.

Proje kapsamında deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler de veriliyor.

Eğitim programı kapsamında Kocaeli, Bursa, İstanbul, Tekirdağ, Balıkesir, Çanakkale ve Tatvan’da 273 okuldan 3 bin 553 öğretmene ve 63 bin 612 öğrenciye ulaşıldı.

– ‘Mavi Nefes’ ve ‘Mavi Dedektifler’

‘Mavi Nefes’ otobüsüyle öğrencilere sıfır atık felsefesiyle hazırlanmış robotik kodlama ve üretim becerileri eğitimleri gerçekleştiriliyor, atölyeler düzenleniyor.

Gezici otobüsle aynı dönemde Kocaeli, Bursa, İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir ve Yalova’da 167 okuldan 3 bin 291 öğrenci ve 248 öğretmene eğitim verildi.

Projenin ‘Mavi Dedektifler’ ayağındaysa lise öğrencileri için düzenlenen sıfır atık eğitimleriyle öğrencilerin deniz kirliliğine yönelik projeler geliştirmeleri teşvik ediliyor.

Mavi Dedektif adayları, akranlarına mentörlük yaparak farkındalık kazandırıyor. Mavi Nefes’in Mavi Dedektifler ayağına Eylül 2021’den bu yana 15 okuldan 271 öğrenci katıldı.

Garanti BBVA ve DenizTemiz Derneği/TURMEPA, bu yıldan itibaren Mavi Nefes Projesi’ni denizleri temizleme çalışmalarının ötesine taşıyarak, deniz ekosisteminin rehabilite edilebilmesi için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmalarına başlayacak.

Bilimsel koruma ve izleme çalışmaları kapsamında Saros Körfezi’nin korunması ile Göcek bölgesinde deniz çayırlarının korunması ve izlenmesi için çeşitli çalışmalar yürütülecek.

Okumaya devam et

GÜNCEL

TÜRK RÜZGARI BİLBAO’YA UZANDI!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) öncülüğünde üst düzey kamu ve özel sektör temsilcilerinden oluşan büyük bir heyet, 20-22 Mart 2024 tarihlerinde düzenlenecek WindEurope Bilbao Yıllık Etkinliği katılımı için Bilbao’ya uçtu.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez’in de çeşitli görüşmeler yapmak üzere aralarında yer aldığı heyet, Türkiye rüzgar sektörünün Avrupa’nın en güvenilir tedarik partneri olduğunu mesajını bir kez daha vurgularken yerli rüzgar sanayisinin daha da gelişmesine ve iş hacmini artırmasına yönelik temaslar gerçekleştirecek.
‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ mottosuyla sektörün büyümesini hızlandıracak adımlar atmayı sürdüren TÜREB öncülüğündeki geniş bir heyet, Türkiye rüzgar sektörünü dünyadan ve Avrupa’dan temsilcilerle buluşturmak üzere WindEurope Bilbao Yıllık Etkinliğine katılmak üzere Bilbao’ya uçtu. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez ile T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan üst düzey temsilcilerin de katıldığı programda, heyet mensupları, ‘Türkiye Pavilyonu’ niteliği taşıyacak TÜREB standında Avrupa rüzgar sektörü temsilcileriyle çeşitli temaslar gerçekleştirecek.

Dünyanın farklı ülkelerinden 12 binden fazla rüzgar profesyonelini bir araya getirecek olan WindEurope 2024 Yıllık Etkinliği, küresel anlamda en etkili sektör platformları arasında yer alıyor. TÜREB Başkanı İbrahim Erden, yatırımcılardan türbin şirketlerine, yerli sanayiden sektörle ilgili karar verici kurumlara kadar çok geniş bir yelpazeden üst düzey temsilcilerin yer aldığı Bilbao Heyeti’nin, Türk rüzgar sektörü adına verimli iş birliklerine imza atacağına inandığını söyledi. Sanayi Yılı ve Yatırım Yılı’nın ardından 2024’ü ‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ ilan ettiklerinin altını çizen Erden, büyük potansiyelini gerçekleştirme yolunda ilerleyen Türkiye rüzgar sektörü olarak yurt içinde proje izin süreçleri, finansman ve sürdürülebilir büyümeye; yurt dışında ise yerli rüzgar sanayisinin Avrupa’nın en güçlü tedarik ortağı olduğu mesajını vermeye odaklandıklarını hatırlattı. İbrahim Erden, WindEurope etkinliklerinin Türkiye’nin bu alandaki gücünü ve potansiyelini uluslararası arenada vurgulamak açısından en uygun platformlar olduğunu kaydederek 2035 ulusal emisyon hedeflerine erişimde daha fazla rüzgar kurulu gücünü hızla gerçekleştirmenin giderek daha kritik bir etken haline geldiğini sözlerine ekledi.

Etkinlikte ikili temasların yanı sıra Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelini, teknolojik gelişmelerini ve vizyonunu katılımcılara tanıtacak olan TÜREB Heyeti, 22 Mart’ta sona erecek WindEurope Bilbao Fuarı’nın tamamlanmasının ardından 23 Mart’ta Türkiye’ye dönecek.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.