İstanbul’un sanayi bölgelerinden birinde dışarıdan bakıldığında “başarı öyküsü” gibi görünen bir fabrikayı ziyaret ettim.
Fabrikanın kapısından içeri adım attığımda sanki bir üretim tesisine değil beş yıldızlı bir otele girmiş gibiydim. Zeminde parlak granitler, duvarlarda ithal kaplamalar, yüksek tavanlar, özel tasarım mobilyalar.
Ancak gösterişli salonlarda anlatılan şirketin hikâyesini dinledikçe içim ürperdi.
Fabrika sahibi, nakit akışındaki bozulmalardan, banka limitlerine takılmaktan, yanlış kredi kullanılmasından, tahsilat sorunlarından yakınıyordu.
En çarpıcısı ise şuydu: “Muhasebe ve finans kadromuz hâlâ oturmadı, iyi bir ekip kuramadık. Evraklar zamanında işlenmiyor, birkaç ay geriden geliyoruz.”
O an, o lüks ofis koltuklarının aslında ne kadar da boş olduğunu daha iyi anladım.
Bir işletmenin zeminine granit döşeyebilirsiniz, duvarlarını altın varakla kaplayabilirsiniz. Ama eğer o zeminde yürüyen insanlara gereken değeri vermezseniz, o şirket sadece bir bina olarak kalır.
Bugün birçok şirket tabelasına, iç ve dış görünüşe milyonlar harcıyor.
Ancak sıra çalışanına, muhasebecisine, finans uzmanına geldiğinde 1.000 TL’nin bile hesabı yapılıyor.
Sonra da “Neden kalifiye eleman bulamıyoruz?”, “Neden insanlar işine sahip çıkmıyor?” diye soruluyor.
Cevabı çok açık: Çünkü insanlar değer görmek istiyor.
Sadece maaşla değil saygıyla, liyakatle, güvenle. İnsanlar iş yerine sadece para kazanmak için değil saygı görmek ve katkı sunmak için gider. Ancak bunun için bir yöneticinin çalışanını insan olarak görmesi gerekir.
Bir muhasebeci, yaptığı doğru kayıtla sizi milyonluk bir cezadan kurtarabilir.
Bir finans uzmanı, şirketi iflastan döndürebilir.
Bir satın alma yetkilisi doğru bir sözleşmeyle kârlılığı artırabilir.
Ama onların kıymeti çoğu zaman bir tablo kadar bile konuşulmuyor. Çünkü bazı patronlar hâlâ şuna inanıyor: “Görsellik her şeydir.”
Oysa gerçek görsellik, bir çalışanın gözündeki güven ve huzurdur.
Ofislerdeki lüks değil, çalışanların aklı, emeği ve sadakatidir bir şirketi geleceğe taşıyan. Bu gerçeği göremeyen her işletme, eninde sonunda bir duvara çarpar. Parlak mobilyalarla göz boyanır ama üretim ancak emekle yürür. Kâğıt üzerindeki kârlar iyidir ama sağlam bir ekip yoksa ilk krizde o kârlar buhar olur.
Gerçek yatırım ; İnsanadır.
Bütün raporların, istatistiklerin, stratejik planların ötesinde duran tek şey; İNSAN!
Bugün duygusuz binaları, duvarları boyayarak şirket büyütmeye çalışanlara acizane bir hatırlatma yapmak gerek.
Bir gün o duvarlar çatlayabilir.
Ama kıymeti bilinmiş bir çalışan, her kriz anında duvar olur, siper olur, omuz verir. Çünkü insana dokunan bir yönetici, aslında geleceğe yatırım yapar.
Lüksü zeminlerde değil insan kalbinde arayanlar ise yarınlara daha sağlam yürür.
Şirketlerimizi; dekorasyonla değil değerle, saygıyla, liyakatle güzelleştirmeye çalışalım.
Çünkü asıl zenginlik, çalışanlarının gözünde umut ışığı olan işletmelerdir…
Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com