Connect with us

EKONOMİ

Küçük ve Orta Büyüklükteki Girişim İstatistikleri açıklandı

KOBİ’ler 2019 yılında toplam girişim sayısının %99,8’ini oluşturdu. Buna karşılık; istihdamın %72,4’ünü, personel maliyetinin %51,8’ini, cironun %50,4’ünü, üretim değerinin %44,1’ini ve faktör maliyetiyle katma değerin %44’ünü oluşturdu

Yayınlanma:

|

Ülkemizde ilgili mevzuat gereği ikiyüzelli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 125 milyon Türk Lirasını aşmayan girişimler Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) olarak tanımlanmaktadır. Haber bülteninde; KOBİ’lerde girişim sayısı, çalışan sayısı, ciro, teknoloji kullanımı gibi Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri Araştırmasına ilişkin istatistikler ile dış ticaret istatistikleri, araştırma geliştirme faaliyetlerine ilişkin istatistikler ve Türk Patent ve Marka Kurumunun patent başvuru ve tescil istatistiklerine yer verilmektedir.

Sanayi ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren 3 milyon 221 bin girişim KOBİ sınıfına girmektedir.

KOBİ’ler 2019 yılında toplam girişim sayısının %99,8’ini oluşturdu. Buna karşılık; istihdamın %72,4’ünü, personel maliyetinin %51,8’ini, cironun %50,4’ünü, üretim değerinin %44,1’ini ve faktör maliyetiyle katma değerin %44’ünü oluşturdu.

2019 Büyüklük gruplarına göre temel göstergelerin oransal dağılımı (%)

KOBİ’ler en fazla ticaret sektöründe faaliyet gösterdi

Ekonomik faaliyetlerin istatistiki sınıflamasına (NACE Rev.2) göre 2019 yılında KOBİ’lerin; %36,3’ü toptan ve perakende ticaret, motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı sektöründe faaliyet gösterirken, %14,4’ü ulaştırma ve depolama sektöründe, %12,4’ü ise imalat sanayi sektöründe faaliyet gösterdi.

KOBİ istihdamı içerisindeki en yüksek oran ticaret sektöründe oldu

2019 yılına ilişkin olarak; toptan ve perakende ticaret, motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı faaliyetlerindeki KOBİ istihdamının toplam KOBİ istihdamı içerisindeki oranı %27,4 olurken, personel maliyeti için bu oran %24, ciroda %52,5, faktör maliyetiyle katma değerde %25,5 ve üretim değerinde ise %15,7 olarak gerçekleşti.

Orta ölçekli girişimlerde çalışan başına katma değer 2019 yılında 108 bin TL ile en yüksek değerini aldı

KOBİ girişimleri için 2009 yılında çalışan başına ortalama katma değer 15 bin TL iken, 2019 yılında bu değer 54 bin TL oldu. KOBİ grupları içerisinde 2009 ve 2019 yılları için en yüksek çalışan başına katma değer sırasıyla 29 bin TL ve 108 bin TL ile orta ölçekli girişimlerde gerçekleşirken, aynı yıllar için bu değerler küçük ölçekli girişimler için sırasıyla 19 bin TL ve 66 bin TL, mikro ölçekli girişimler için ise 8 bin TL ve 22 bin TL olarak gerçekleşti.

2009 -2019 Çalışan başına katma değerin KOBİ’lerde ölçek ve yıllara göre değişimi (Bin TL)

İmalat sanayindeki 2 bin 153 KOBİ yüksek teknoloji ile çalıştı

2019 İmalat sanayinde KOBİ ve büyük ölçekli girişimlerin teknoloji düzeyine göre oranları (%)

İmalat sanayindeki KOBİ’ler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, %56,9’u düşük teknoloji ile çalışırken, büyük ölçekli girişimlerde bu oran %49 oldu.

KOBİ büyüklük gruplarına göre incelendiğinde; mikro ölçekli girişimlerin %57,6’sı düşük teknoloji, %32,4’ü orta-düşük teknoloji, %9,5’i orta-yüksek teknoloji ve %0,5’i yüksek teknoloji ile çalıştı. Buna karşılık küçük ölçekli girişimlerde bu oranlar sırasıyla %52,7, %29,5, %16,8 ve %0,9 iken orta ölçekli girişimlerde %52,6, %27,8, %18,1 ve %1,5 oldu.

KOBİ’ler toplam ihracatın %36,6’sını gerçekleştirdi

2019 yılına ilişkin toplam ihracatın %36,6’sı, ithalatın ise %21,5’i KOBİ’ler tarafından gerçekleştirildi.

2019 İhracat ve ithalatın KOBİ ve büyük ölçekli girişimlere göre oransal dağılımı (%)

2019 yılı toplam ihracatta; mikro ölçekli girişimlerin payı %3,8 iken, küçük ölçekli girişimlerin payı %14,1, orta ölçekli girişimlerin payı ise %18,7 oldu. Büyük ölçekli girişimlerin payı ise %63,4 olarak gerçekleşti.

Girişimlerin ana faaliyetine göre, KOBİ’lerin ihracatının %58,4’ü ticaret sektöründe, %37,5’i ise sanayi sektöründe faaliyet gösteren girişimler tarafından yapıldı.

KOBİ’lerin ithalattaki payı %21,5 oldu

2019 yılı toplam ithalatında; mikro ölçekli girişimlerin payı %1,5, küçük ölçekli girişimlerin payı %7,5, orta ölçekli girişimlerin payı ise %12,5 oldu. Büyük ölçekli girişimlerin payı ise %78,5 olarak gerçekleşti.

Girişimin ana faaliyetine göre, KOBİ’lerin ithalatının %63,9’u ticaret sektöründe, %30,9’u ise sanayi sektöründe faaliyet gösteren girişimler tarafından gerçekleştirildi.

2013 – 2019 KOBİ’lerin ihracat ve ithalat değerleri (Milyar ABD $)

KOBİ’lerin 2013 yılında 57 milyar dolar olan ihracat değeri 2019 yılında 65 milyar dolara yükseldi. İthalatta ise 2013 yılında 48 milyar dolar olan değer, 2019 yılında 43 milyar dolara düştü.    

KOBİ’lerin toplam ihracatının %46,1’i Avrupa ülkelerine yapıldı

KOBİ’ler tarafından 2019 yılında yapılan ihracatın %46,1’ini Avrupa ülkelerine, %36,5’sı Asya ülkelerine gerçekleştirildi. KOBİ’ler ithalatının %42,9’u Avrupa ülkelerinden, %47’sini Asya ülkelerinden yaptı.

2019 KOBİ’lerin ihracat ve ithalat değerlerinin ülke gruplarına göre dağılımı (Milyon ABD $)

KOBİ’lerin ihracatının %91,4’unu imalat sanayi ürünleri oluşturdu

KOBİ’lerin 2019 yılı ihracatında giyim eşyası sektörünün payı %14,4, tekstil ürünlerinin payı %10,2 ve başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipmanların payı %10,1 oldu. KOBİ’lerin 2019 yılı ithalatında ise öne çıkan ürünler, %20,1 ile ana metaller, %16,8 ile kimyasallar ve kimyasal ürünler, %10,8 ile başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipmanlar ve %6,5 ile tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetler oldu.

KOBİ’ler Ar-Ge harcamalarının %31’ini gerçekleştirdi

Mali ve mali olmayan şirketlerin 2019 yılına ilişkin toplam gayri safi yurtiçi Ar-Ge harcamasının 8 milyar 984 milyon TL’sini KOBİ’ler gerçekleştirmiştir. Bu harcama mali ve mali olmayan şirketler Ar-Ge harcamasının  %31’ini oluşturmaktadır. Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden mali ve mali olmayan şirketlerde toplam 112 bin 338 kişi Ar-Ge personeli olarak çalıştı. TZE cinsinden bu personelin %47,1’i KOBİ’lerde istihdam edilmiştir. 

KOBİ’lerin 325 patenti tescil edildi

2019 Büyüklük gruplarına göre patent başvuru ve tescil sayılarının dağılımı

2019 yılında KOBİ’lerin toplam patent başvuru sayısı bin 416 olurken, aynı yıl 325 patent tescil edilmiştir. KOBİ ölçeklerinde ise en yüksek patent başvurusu 491 ile mikro ölçekli girişimler tarafından yapılırken, patent tescil sayısında ise 137 patent tescili ile orta ölçekli girişimler ilk sırada yer almıştır.

_____________________________________________________________________________________________________

AÇIKLAMALAR
KOBİ’lere ait istatistikler, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri Araştırması kapsamında yer alan girişimlerin, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri ile Dış Ticaret İstatistikleri, Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri İstatistikleri, Türk Patent ve Marka Kurumunun patent başvuru ve tescil verileri kullanılarak hazırlanmıştır.

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

S&P Türkiye’nin kredi notunu yükseltti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan pozitife revize etti. S&P raporunda, politika yapıcıların aşırı ısınan ekonomiyi soğutmak konusunda ilerleme kaydettiği, Merkez Bankası’nın azalan net döviz rezervlerinin yavaşça artmaya başladığı ifade edildi.

Merkez Bankası’nın Haziran ayından beri politika faizini yüzde 31,5 artırdığı, bu durumun da yurt içi tasarruflarda dolarizasyonu azalttığı vurgulandı. S&P Eylül ayında Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit ederken, kredi notu görünümünü “negatif”ten “durağan”a çıkarmıştı.

Resim

Resim

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Enflasyonun ‘belini bükeceğiz’ #TCMB

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB dün sonuçlanan olağan Kasım ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, 250 baz puan olan genel bekletinin de üzerinde bir adım atarak politika faizini %35 seviyesinden %40 seviyesine yükseltti. TCMB’nin enflasyonla mücadelede kararlılığını teyit eden dünkü toplantı ardından politika metnine serpiştirilen “parasal sıkılaştırma hızı yavaşlatılacak ve sıkılaştırma adımları kısa bir zaman diliminde tamamlanacaktır” ve “kurul, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirmiştir” ibareleri, TCMB’nin faiz artırımında sona yaklaştığını gösterdi.

Bu minvalde, TCMB’nin yılın son ayında düzenleyeceği olağan PPK toplantısında politika faizini 250 baz puan daha artırarak (%42,50) sıkılaştırma döngüsünün sonuçlandırılmasını bekliyoruz. Karar öncesi 28,85 seviyelerinde salınan USDTRY kuru ilk işlemlerde 28,50 seviyelerine varan ani bir düşüş kaydettikten sonra günü yine başladığı noktada tamamladı. İlk etapta %1 yükselen BIST100 ana endeksi, faiz artışlarının amacının ekonomiyi yavaşlatmak ve soğutmak olduğu idrak edilince günü %1 düşüşle tamamladı. Türkiye’nin yabancı indinde risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk primi önemli bir değişim göstermezken, 2 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi yeniden %41 seviyesinin üzerine yükseldi.

Yabancı yatırımcının TL varlıklara olan ilgisini artırmak için ekonomi yönetiminin ne gerekiyorsa yapmaya devam ettiğini açık bir şekilde not etmek gerekiyor. Bu bağlamda, devlet iç borçlanma senetlerinin faizlerinin kısa vadede biraz daha yukarıya giderek dış kaynak girişini hızlandırmasını bekliyoruz. Yabancı yatırımcının Türkiye pozisyonunu artırmak için döviz getirip TL’ye dönmek suretiyle TL ve TL cinsi varlıklara talep göstermesi bekleniyor. Bunun 2024 yılında bir noktasında gerçekleşeceğini de düşünüyoruz. Buna rağmen, USDTRY kurunun 2023 yılını 29,50-30,00 bandında tamamlaması ardından Mart ayında düzenlenecek yerel seçimler sonrasında yönünü tekrar yukarıya çevirerek, genel kanının aksine, 2024 yılını psikolojik 40 seviyesinde tamamlayacağını öngörüyoruz. Yüksek faiz ortamında ise borsanın (ekonominin) zorlanacağının altını çizmek isteriz.

TCMB PPK kararında kredi kartı azami faiz oranları ve üye işyeri azami komisyon oranlarında Aralık ayında değişiklik olmayacağı da açıklandı. Takdir edeceğiniz üzere, TCMB faiz artırdıkça kredi kartı faizleri de yukarı geliyor. Bunun da sadece ekonomik bir mesele olmadığını, konunun sosyal bir boyutu da olduğunu unutmamak hatta bir noktada siyasi bir cepheden de konuya yaklaşılması gerektiğini hatırlatalım. TCMB tarafından yayımlanan son verilerde, özellikle de gelir düzeyi daha düşük olan kişilerin kredi kartı kullanımında yüklenme, limit kullanımında ise ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. Hatta, kredi kartının ödenmeyen ve faiz işleyen kısmında da ciddi bir artış var. TCMB’nin, özellikle seçim öncesi, kredi kartı azami faiz oranları noktasında konunun sosyal ve siyasi boyutunu da göz ardı etmediğini düşünüyoruz.

Her hafta Perşembe günü, TCMB ve BDDK’nın açıkladığı haftalık verileri dikkatle irediyoruz. Bu bağlamda, 17 Kasım ile biten haftada, TCMB’nin brüt döviz ve altın rezervleri 5,8 milyar dolar artarak 134,5 milyar dolar seviyesini ulaştı. Bu rakamın son 9 yılın zirvesi olduğunu not edelim. Bu etkili artışını içerisinde Hazine’nin sukuk ihracı önemli bir rol oynarken, TCMB’nin emanet dövizler (swap) ve kamunun dövizleri ayıklanmış bir şekilde net pozisyonunda iyileşme ise sadece 2 milyar düzeyinde sınırlı kaldı. Net rezervler: eksi 62 milyar dolar.

TCMB’nin enflasyonla mücadelede kararlılığını teyit eden dünkü hamlesi sonrasında reel faizi de pozitif alana taşıdığını not edelim. TCMB faizinin bileşiği %49 seviyesine denk gelirken, piyasa katılımcılar anketine göre 12 ay sonrası için beklenen enflasyonun %43,9 olduğunu not edelim. Buna rağmen yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında anlamlı bir değişim göremedik hatta son haftalara bir miktar da olsa yükseliş görüyoruz! Büyük bir sorun olarak görülen Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında ise erime ivme kaybetmeden devam ediyor. KKM’ye önerilen faiz oranının klasik TL mevduattan çok daha düşük olması nedeniyle 17 Kasım ile biten haftada KKM 71 milyar TL daha geriledi: stok rakamı 2,77 trilyon TL (70,9 milyar dolar).

Hollanda’da İslam ve göçmen karşıtı aşırı sağcı popülist lider Geert Wilders, beklenmedik bir seçim başarısına imza attı. Hatırlayacağınız üzere, Arjantin’de de hafta başında benzer bir sonuç alınmış; hatta geride bıraktığımız aylarda Almanya yerel seçimlerinde de benzer bir tablo görmüştük. Bu konuya daha sonra yine değineceğiz. Arjantin borsası Merval, seçim sonucu ardından neredeyse son 3 günde %50 değer kazanırken, kara borsada işlem gören Arjantin Pezosu ise dolar karşısında erimeye devam ettiğini not edelim.

Yurtdışı piyasalarda ise dün Şükran günü tatili sonrasında alışveriş çılgınlığına işaret eden Black Friday “Kara / Siyah Cuma” dinginliği yaşanıyor. Neden siyah dendiği konusunda pek çok farklı fikir olsa da, muhasebede kârların siyah ile yazıldığını not düşelim. Elbette, siyah cuma sonrasında iş yerlerinden gelecek alışveriş rakamları da ekonomik gidişat hakkında önemli ipuçları verecektir.

Yurtdışı piyasalar yavaş yavaş sene sonu moduna geçerken, İsrail – Hamas savaşına bir ara verilmesi ardından rehin tutulan 13 İsrailli kadın ve çocuktan oluşan ilk grup serbest bırakıldı. OPEC+ üretici grubunun Afrikalı üyeleri Angola ve Nijerya, grubun gelecek yılın üretim politikasına ilişkin görüşmeleri ertelemek zorunda kalmasından bir gün sonra daha yüksek petrol üretimi hedeflediklerini söyledi. Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı 81 dolar seviyelerinde zorlu toplantıdan çıkacak kararı beklerken, altının ons fiyatı 2bin dolar seviyesinin hemen kıyısında yatay bir seyir izliyor. Altında ilk etapta 2bin dolar üzerinde haftalık bir kapanış (teknik anlamda bir teyit) sonrasında ise (eğer gücü yeterse) 2 kez test edilen 2,070 dolar seviyesi yukarıda önemli bir direnç olarak görülüyor. Bitcoin zemin güçlendirme çalışmalarını 37,500 dolar seviyesinde devam ettirirken, doların yatay seyrettiğini de not edelim. Asya borsalarında bu sabah hafif de olsa artılar dikkatimizden kaçmadı. Herkese iyi bir hafta sonu diliyoruz.

TCMB brüt döviz ve altın rezervleri

TCMB’nin toplam brüt döviz ve altın rezervleri, 17 Kasım ile biten haftada 5,8 milyar dolar artarak 134,5 milyar dolar ile 9 yılın zirvesine ulaştı.

1700804058ce5f5d821a90951093cd090ba1eaa4f5_1_1200.jpg

TCMB net rezervleri

Brüt döviz ve altın rezervlerinde yaşanan etkili artışa rağmen, swap ve kamu dövizleri dışarı çıkınca baktığımız net pozisyon değişimi ise yaklaşık 2 milyar dolar ile sınırlı kaldı: stok rakam eksi 62 milyar dolar.

17008040584c7bbed1ada6bc14a50d168dad30b354_2_1200.jpg

KKM

KKM’de erime 17 Kasım haftasında 71 milyar TL ile devam ederken, yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında soz haftalarda bir miktar artışını bile yaşandığını not edelim. TL KKM’lere ödenen faizin keskin bir şekilde düşmesi sonrası klasik TL mevduata geçişin ise devam ettiğini görüyoruz.

1700804059bdaa88bdfb83dfbc9a4c52cbcfd7965d_3_1200.jpg

İktisatbank

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Prof. Dr. BORATAV: 2024 ve sonrasında Türkiye-IMF senaryosu

Sermayenin tahakkümünü daha da ağırlaştıran bu ortam faşizme geçiş içinde yaşanmaktadır. Bileşkesini, ekonomiyi ve tümüyle üstyapıyı içeren kapsamlı bir çürüme olarak ifade edebiliriz.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İktisat çevrelerinde yaygın bir tespit var: “IMF’siz bir IMF programı içindeyiz; ödünsüz uygulanması Mart 2024 seçimlerinden sonra başlayacak…”

Ekonomi yönetimini devralan ekip, bu programın ana çerçevesine vakıf olduğunu çeşitli vesilelerle açıkladı.  Kritik ipucu, ücretlere dönüktür. TCMB başkanı, ücret artışlarının enflasyonist etkisini bu yakınlarda vurguladı (Ekonomim, 6 Kasım 2023). Mehmet Şimşek “emekçilerin enflasyon farkı ödemelerine son verileceğini”, çapraşık bir Türkçe ile Orta Vadeli Program (OVP) içine (s.21) yerleştirdi.

IMF programına Mart 2024 seçimleri yüzünden “sızmış” ödünler, yeni ekonomi yönetimi tarafından da onaylandı. Nitekim OVP, neoliberal ilkelerle siyasal öncelikler arasında bir uzlaşma belgesi olarak hazırlandı. Özelliklerini bu köşede açıklamıştım (soL Haber, 15 Eylül 2023). Mesela 2023-2026 arasında kamu açıkları millî gelirin yüzde 4,8’i boyutunda daralacak. Millî gelirin büyümesi ise (ne hikmetse?), yüzde 5’e yükselecek.

Saray, Mart 2024 sonrasında dört yıllık seçimsiz bir iktidar dönemine kavuşacaktır. Cumhurbaşkanı, niyetini belli etti: Seçimsiz yıllarda anayasal engeller ayıklanacak; halk muhalefeti bastırılacaktır.  Bu “dikensiz gül bahçesi”, ödünsüz bir neoliberal programın ideal ortamıdır. Erdoğan, insan haklarının uluslararası finans kapital için önem taşımadığını biliyor. Program uygulanacak; dış kaynak akımları canlanacaktır.

O zaman sorgulayalım: IMF’siz bir IMF programının ödünsüz uygulanması, Türkiye için ne tür bir ekonomik   senaryo öngörmektedir? Yanıtı, doğrudan IMF’den arayalım.

IMF’nin Türkiye belgeleri

IMF’nin Türkiye ekonomisi üzerindeki iki belgesini, 21 Nisan ve 13 Ekim 2023 tarihlerinde Sol Haber’de yayımlanan iki yazıda inceledim. İlk yazı, IMF’nin Nisan 2023 veri bankasında yer alan Türkiye öngörülerini gözden geçiriyordu. İkinci yazı ise Eylül sonunda Türkiye’ye gelen IMF uzmanlarının yayımladığı basın duyurusu tartışıyordu.

Ekim 2023’te IMF/WEO veri bankasındaki istatistikler tümüyle güncelleştirildi. Türkiye ekonomisinin 2023-2028 dönemine ilişkin önemli öngörülerini (son dört yılın ortalamaları ile) aşağıdaki tabloya alıyorum.

Türkiye ekonomisi 2023-2028, IMF öngörüleri (yüzdeler)

 

Bilinenleri hatırlatalım: Kapitalist dünya sisteminin üst-örgütlerinden biri IMF’dir; neoliberal doktrini inşa eden ve hayata geçiren kurumlardan biridir. Yönetiminde ABD’nin ‘ağırlığı vardır; ülkelere ilişkin her kritik kararda ağırlığını kullanır. IMF’nin uzmanlığı ekonomi alanındadır. “Neoliberal yapısal uyum politikaları” sınıflar-arası bölüşüm ilişkilerinde tarafsız değildir. Ana sözleşmesi ise IMF’yi güncel siyasetin dışında tutar.

Bu biçimsel kısıtlamanın yanıltıcı olduğu IMF-ülke ilişkilerinde ortaya çıkar. Örneğin 1980’de ve 2002’de Türkiye’deki iktidar değişikliklerinde IMF programlarının belirleyici rol oynadığına yakından tanık olduk.

Bu Ekim’de IMF’nin güncelleşmiş Türkiye öngörüleri bu nedenle büyük önem taşıyor. Kapsamlı bir ekonomik dönüşüm tasarlandığını belirleyebiliyoruz. Saray iktidarı son yedi yılda “yerli ve millî sermayeyi sınırsız ihya ederek” güçlenmiştir. IMF öngörülerinde içerilen senaryo, sermayenin tahakkümünü bu kez yeniden uluslararası ortama ve 2028’e taşımaktadır.

Kısaca deşifre edelim.

Temel değişim: Finans kapital desteğinde durgunlaşma

IMF, 2023-2028 döneminde Türkiye ekonomisinin durgunlaşarak kendine özgü bir istikrara ulaşacağını beklemektedir.

Temel varsayım, geçmiş yedi yılda neoliberal ilkeleri çiğnemiş olan “aykırı” politikalardan geleneksel reçeteye dönüştür.     “Sağduyulu bir ekonomiye geçiş”, parasal ve malî disiplin yöntemleriyle gerçekleşecektir. IMF öngörülerinde sadece kamu maliyesi için nicel göstergeler veriliyor. Bunları yukarıdaki tabloya almadım. Özetle 2023 sonrasında kamu açığı/millî gelir oranı 2,8 puan gerileyecek; bu ayarlama büyük ölçüde kamu harcamaları (2,3 puan) daralarak gerçekleşecektir.

Parasal ve malî disiplin, 2016-2022’de gerçekleşen yüzde 4,3’lük büyüme temposunu yüzde 3,2’lik bir patikaya yerleştirecektir (Tablo, satır 1).

İstikrar göstergeleri, “Türkiye’ye özgü”dür.  Enflasyon çok ılımlı bir tempoyla biraz hafiflemekte, dönem sonunda bile yüksek oranlarda kalmaktadır: 2025-28 TÜFE ortalaması yüzde 20’yi aşmaktadır (Tablo, satır 3).

Buna rağmen IMF, Türkiye ekonomisinin dış kaynak sıkıntılarıyla karşılaşacağını düşünmüyor. Göstergeleri tabloda yer alıyor: Cari işlem açığı ortalaması yüzde 3 civarındadır (satır 5). Dönem boyunca dolar kurundaki artış, TÜFE’nin gerisinde seyrediyor (satır 3 ve 4). Yani, TL reel olarak değerleniyor, dolar ucuzluyor. Bu nedenle de dolarlı GSYH, reel büyüme ortalamalarını aşmaktadır (satır 1 ve 2).

Nasıl mümkün oluyor?  Tek açıklama, dış kaynak akımlarının cari işlem açıklarını fazlasıyla aşmasıdır. IMF, parasal daralmayı temsil eden TCMB politika faizlerinin yüksek enflasyonun da üstüne yerleşeceğini bekliyor; ama nicel öngörü yapmıyor. Döviz kurunu aşan TL faizleri, spekülatif finans kapitalin “arbitraj getirileri” için ideal ortamdır. Tabloya almadığım öngörülere göre altı yılda 240 milyar dolar cari işlem açığı “fazlasıyla” karşılanacaktır. Yabancı sermaye girişleri rezervleri de besleyerek TL’yi değerlendirecektir.

Bu öngörüler, dış ekonomik bağımlılığın devamı anlamındadır. AKP’nin 2003-2007 Lale Devri’ne benzetmeyiniz, çünkü ithalat bağımlılığı bu kez durgunlaşan bir ekonomi içinde gerçekleşecektir.

Durgunlaşmanın toplumsal maliyeti

AKP iktidarının “aykırı” politikalarını içeren 2015-2022 ile IMF’nin 2024-2028 dönem öngörüleri arasında büyüme temposu (%4,3→%3,2) 1,1 puan yavaşlayacaktır (Tablo, satır 1). Toplumsal yansıması nasıl olacak?

Türkiye, 2023 dönemecine emek karşıtı çok ağır bir bölüşüm şoku yaşayarak girdi; göstergelerini defalarca ve ayrıntılarıyla açıkladık. IMF, sınıfsal bölüşüm göstergeleri ile ilgilenmez. Öngörülerinde sadece dar tanımlı işsizlik göstergesi (Tablo, son satır) yer alıyor: Son beş yılda 0,3 puanlık “ılımlı” bir artış bekleniyor.

AKP’nin Türkiye’ye “armağan” ettiği toplumsal bunalımın açık göstergelerinden biri olan “geniş tanımlı işsizlik”, TÜİK tarafından “atıl işgücü oranı” başlığı altında derlenmektedir. 2015 sonrasındaki yüzde 4,3’lük büyüme, atıl işgücü yüzdesini altı puan civarında sıçratmıştır. Ocak-Eylül 2023 ortalaması %22,8’dir.

Önümüzdeki beş yılda yüzde 3,2’ye yönelen bir durgunlaşma eğiliminin Türkiye’yi sürükleyeceği toplumsal tabloyu kurgulayın: Geniş işsizlik oranının faal nüfusun dörtte birini aşması beklenir. IMF, boşta gezen gençlerin, diplomalı işsizlerin daha da yığılacağı bir Türkiye mi tasarlamaktadır?

Bir ‘çürüme’ senaryosu

Daha da vahimi var: IMF senaryosu yüzde 40’lık bir enflasyonun süregeleceğini öngörüyor. Uluslararası sermayeye açılan Türkiye, bu sayede “yerli ve millî sermaye” için bir “teselli ödülü” sunuyor. Açıklayalım:

Yeni ekonomi yönetimi, yükselen enflasyonda ücretleri sorumlu tutmaktadır. Bu iddia yanlıştır. Türkiye’de ücret payını eriten etkenlerin başında enflasyonun hızlanması geliyor. Son yılların enflasyonunda kâr marjlarındaki artışların katkısı belirlendi; bulgular yayımlanacaktır. 2028’e kadar yüzde 40’ın üzerinde seyredeceği öngörülen enflasyon, emekçi saflarındaki derin yoksullaşmayı daha da yaygınlaştıracaktır.

Sermayenin tahakkümünü daha da ağırlaştıran bu ortam faşizme geçiş içinde yaşanmaktadır. Bileşkesini, ekonomiyi ve tümüyle üstyapıyı içeren kapsamlı bir çürüme olarak ifade edebiliriz. Türkiye’nin bu geleceğe mahkumiyeti kabul edilebilir mi?

Ağır tarihsel sorumluluk Türkiye’nin sosyalist, devrimci akımlarına, örgütlerine, partilerine düşmektedir. Birlikte direnme yöntemlerini keşfederek hak etmeleri gerekecektir.

Prof. Dr. Korkut BORATAV – SOL.ORG.TR

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.