Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. BORATAV: 2025 yılı 2024’ü aratacak mı?

Bu elli yıllık dönemi, hem dünya, hem Türkiye için “bir zirveden bir dip noktasına sürükleniş” olarak görüyorum. Dünya gezintisi ile başlayalım. “Gezinti” olduğu için betimleme ile yetinelim…

Yayınlanma:

|

2024’ü tamamladık; 21’nci yüzyılın ilk çeyreğine girdik.

Hem dünya, hem Türkiye için yarım yüzyıllık bir tarih gezintisi yapmanın en uygun zamanıdır. “Bilanço” değil, birikmiş izlenimlerin, olayların kaynaşmasından oluşan iddiasız bir “gezinti” olarak okunabilir.

Bu elli yıllık dönemi, hem dünya, hem Türkiye için “bir zirveden bir dip noktasına sürükleniş” olarak görüyorum.

Dünya gezintisi ile başlayalım. “Gezinti” olduğu için betimleme ile yetinelim. Çözümlemeyi ileriye bırakalım.

1974-1975: Altın Çağ’ın zirve noktası…

II’nci Dünya Savaşı’nı izleyen 30-35 yıllık dönemi “kapitalizmin Altın Çağı” olarak nitelendirenlere ben de katılıyorum. Bu Altın Çağ, bölüşüm ilişkilerinde ve siyaset alanında emekçi sınıflar ile çevre ekonomileri lehine önemli dönüşümler içerdi.

Batı toplumlarında savaştan dönen milyonlarca emekçi, büyük buhran koşullarına dönüşü reddetmekteydi. Sermaye sınıfları, hem kapitalizmin ana parametrelerini koruyan, hem de sınıflar-arası yerleşik dengeyi dönüştüren refah devleti ilkelerini benimsedi. Batı kapitalizmi otuz küsur yıl boyunca tam istihdam koşulları içinde yaşadı. Millî hasılada ücretlerin payı tırmandı; büyüme temposunun rekor düzeylere yükselmesi kâr kitlesinin artmasını da sağladı.

İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllar, sömürgeciliğin son bulduğu, Afrika ve Asya’da siyasal bağımsızlığın yaygınlaştığı dönemdir. Bağımsızlaşan ülkeler, Bağlantısızlar Topluluğu oluşturdu. Topluluk, Birleşmiş Milletler’de 77’ler Grubu olarak Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen başlığı altında Batı Bloku ile müzakereler yürüttü. Uluslararası ekonomik ilişkilerde de çevre ekonomileri lehinde anlamlı kazanımlar sağlandı.

Uluslararası siyasette Altın Çağ’ın zirvesini temsil eden sembolik bir tarih, 30 Nisan 1975’tir: Amerikalı diplomatlar ve yakın işbirlikçileri Saygon’daki büyükelçilik binasını panik içinde helikopterlerle terk etmektedir. Kent, Vietkong gerillaları ve Kuzey Vietnam tanklarınca işgal edilmektedir. Benzer sahneler 46 yıl sonra (16 Ağustos 2021’de) Kabil Havaalanı’nda tekrarlanacaktır.

Saygon’un Nisan 1975’te düşmesinin kapitalizmin tarihi açısından iki sembolik önemi daha var. Birincisi, ABD’nin Vietnam yenilgisine Amerikan halkının katkısıdır. 1968’de Batı Avrupa’da patlak veren ilerici, anti-kapitalist kalkışmaya, Amerikalılar da (özellikle “Vietnam’a gitmeyi reddeden gençlerle) katıldı. Kongre, kura çekimi ile belirlenen zorunlu/muvazzaf askerliği yasalaştırmıştı. Anti-emperyalist içerik kazanan barışçı muhalefetin baskısı Vietnam savaşını sürdürmeyi imkânsız kılacaktır.

Vietnam’da ABD’nin yenilgisinin ikinci sembolik önemi, ülkenin Kuzey ve Güney bölünmesine son veren Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir yıl sonra kuruluşu ile ilgilidir. Bu yeni devletin katılmasıyla reel sosyalizmin genişliği, zirveye, dünya coğrafyasının yaklaşık üçte birine ulaştı. Sadece “alternatif bir sistem” olarak varlığı dahi, dünya siyasetinin dengelerini değiştirmektedir.

Sermaye ve emperyalizmin karşı saldırısı

1970’li yıllar son bulurken uluslararası sermaye, Batı işçi sınıflarının ve Üçüncü Dünya’nın Altın Çağ kazanımlarını, neoliberal bir karşı saldırı ile eritmeyi, tersine çevirmeyi kararlaştırdı. Bu ekonomik saldırı, emperyalizmin saldırganlaşması ile bütünleşti. Elli yıllık dönemin “iniş aşaması” böylece başladı.

21’nci yüzyıla geçişte önce sosyalizmin zayıf halkası Yugoslavya’da, sonra Müslüman coğrafyasının laik, “aykırı” toplumlarında ABD’nin sürüklediği rejim değiştirme operasyonları tasarlandı, uygulandı; milyonlarca insanın ölümüne yol açtı.

1980 sonrasında Afrika’da, Güney Amerika’da “şok tedavisi” içeriği kazanan neoliberal dönüşümün mağdurları, Müslüman coğrafyanın savaş kurbanları ile birleştiler; Avrupa ve ABD’nin Güney sınırlarına yığılan göç dalgaları oluşturdular. Göç, Batı emekçi sınıfların bileşimini etkiledi. Reel sosyalizmin krizi komünist partileri dağıtmaktaydı. Avrupa sosyal demokrasisi sınıfsal programını terk etti; neoliberalizme teslim oldu. “Sahipsiz” kalan Batı işçi sınıfı saflarında milliyetçi eğilimler yeşerdi.

Reel sosyalizm SSCB’de ve Avrupa’da “kendiliğinden” dağılmaya başlamıştı. Emperyalizm bu süreci (gerekirse şiddet yoluyla) hızlandırmaya, denetlemeye yöneldi. Yugoslavya sosyalizmi Almanya’nın tetiklediği parçalanma savaşları ile tarihe karıştı. Gorbaçov, SSCB’yi ekonomide “piyasacı reformlar”, siyasette Komünist Parti iktidarına son veren “liberal dönüşüm” ile canlandırmaya kalkıştı. “Hile ve desiseler” sonunda Batı blokuna teslim oldu.

Doğu Avrupa’da (önceki Sovyet cumhuriyetleri dahil) komünist iktidarların son bulması yetmedi; bu ülkeler tümüyle NATO’ya alındı. Hedef (yeni adıyla), Rusya Federasyonu’nu çökertmeye dönüştü. Ta ki Putin, milliyetçi bir refleksle NATO’nun Ukrayna’ya ve Kafkasya’ya da taşınarak Rusya’yı tamamen kuşatmasını önlesin…

‘Kuyunun dibine’ ulaşıldı mı?

Elli yıllık çevrimin “iniş aşaması” bitmedi mi? Gözlemler “kuyunun dibine” henüz ulaşılmadığını gösteriyor.

Uluslararası siyaseti 2022 sonrasında iki tehlikeli, kapsamlı savaş biçimlendiriyor. Birincisi, Ukrayna’dadır: Bu ülkede Rusya dostu başkan Yanukeviç’e karşı ABD-AB ittifakının 2014’te düzenlediği “renkli darbe” uzantılarına Putin, Şubat 2022’de bir Özel Askerî Operasyon ile son vermeyi kararlaştırdı. ABD, bu savaşı en azından Putin’i devirmek için bir fırsat olarak kullanmaya kalkıştı. NATO’da oybirliği sağlanamadığı için bir “vekâlet savaşını” uygun gördü. Almanya, Britanya, Fransa’nın ve Avrupa Komisyonu’nun tam desteği sağlandı. Rusya’ya karşı “savaşın vekili” Ukrayna oldu. Batı İttifakı’nın sınırsız silah, kredi desteği ile Zelenski, “savaşı son Ukraynalı’ya kadar sürdürecektir”. 

Ne var ki, beklenti gerçekleşmiyor; Rusya vekâlet savaşını kazanmakta; “savaşabilecek son Ukraynalı” tükenmek üzeredir. Başkan Biden, görevini Trump’a devretmeden bir ay önce “çılgınca bir hamle daha” yaptı: ABD yapımı füzeler Ukrayna tarafından Rusya-içindeki hedeflere karşı kullanılmaya başlandı. Bu tür bir adımın vekâlet savaşını ABD-Rusya savaşına dönüştürebileceğini Putin daha önce açıklamıştı. Şu anda insanlık, bir nükleer felaket olasılığı da içeren III’ncü Cihan Savaşı eşiğindedir.

İkinci kapsamlı savaş, Orta Doğu’da yaşanıyor. Batı İttifakı’nın sınırsız desteği ile İsrail’in 2023’te Gazze’de başlattığı insafsız saldırı, genişletilerek İran dahil tüm Orta-Doğu’ya taşınacak mı? Bu tasarıma, Trump dahil emperyalizmin tam desteği var. İsrail, ABD ve Türkiye’nin işbirliği sayesinde El Kaide’nin ikinci türevi olan HTŞ, laik, anti-emperyalist Arap milliyetçiliğinin temsilcisi Baas’ın altmış yıllık Suriye iktidarına son verdi. Bu “kazanım” sözü geçen tasarımın stratejik bir adımı olarak yorumlanabilir. Sonrasını endişeyle izlemekteyiz.

Gazze soykırımı Batı’da videolardan canlı olarak izlendi; insanlık tamamen ölmediği için tepkileri tetikledi. Öncelikle Amerikan üniversitelerinde sert protestolara, işgallere yol açtı. İster istemez 1970’li yıllarda ABD’de Vietnam savaşını frenleyen anti-emperyalist hareketin yeniden filizlenmesi akla geldi. Ama, kalkışmalar yerel güvenlik güçleri ile üniversite yönetimlerince hızla bastırıldı. Tekrarı güç görülüyor.

Sol siyasetin sosyal demokrat kanadından beklentiler beyhudedir. İngiltere İşçi Partili başbakan Starmer, Siyonist eğilimlidir; Ukrayna’dan Rusya’ya Britanya yapımı füzeler yollamaktadır. Almanya’da Sosyal Demokrat başbakan Scholz, hem Ukrayna savaşını, hem Gazze soykırımını silah, mühimmat ile sınırsızca destekleyen Batılı liderlerin ön-safındadır. Şubat 2025’te erken seçime gitmekte olan ülkesinde Ukrayna savaşına ilkesel, sert muhalefet, şimdilik sağ (AfD) ve sol (BSW) milliyetçi partiler ile sınırlıdır.

Uluslararası siyasette sağduyuyu temsil eden lider kaldı mı? Donald Trump bu doğrultuda bir soruyu, “ABD, Çin’le birlikte tüm dünya sorunlarını çözebilir” diye yanıtlamış (Xinhua, 16 Aralık 2024).

Güzel, umut verici bir vaat… Ne var ki, dalgalı sicili nedeniyle Trump’ı ciddiye almak kolay değil…Yani, henüz kuyunun dibine ulaşılmadı.

“Elli yıllık Türkiye gezintisi” bir sonraki yazıda…

Tüm okurlarımın yeni yılını kutlarım. “Gideni aratmasın” dileğiyle…

Prof. Dr. Korkut BORATAV –  sol.org.tr

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Bankalara Kara Para Cezası yağdı

Yayınlanma:

|

Singapur, küresel finans dünyasını sarsan tarihi bir kara para aklama soruşturmasını tamamladı. UBS Group, Citigroup, Julius Baer ve Credit Suisse gibi dünyanın önde gelen finans devlerinin de aralarında bulunduğu dokuz kuruluşa toplam 21,5 milyon dolar para cezası kesildi. En yüksek ceza 4,5 milyon dolarla Credit Suisse’e verildi.

Singapur Tarihinin En Büyük Mali Operasyonu

2023 yılında başlatılan soruşturma kapsamında; yaklaşık 2,3 milyar dolarlık yasa dışı varlık tespit edildi, 10 yabancı uyruklu kişi tutuklandı. Bu kapsamda gerçekleştirilen operasyonlar, Singapur tarihindeki en büyük finansal suç dosyası olarak kayıtlara geçti.

Ceza Alan Kurumlar ve Gerekçeler

Singapur Para Otoritesi (MAS) tarafından yürütülen denetimlerde, aşağıdaki eksikliklerin tespit edildiği bildirildi:

  • Müşteri risk analizlerinin yetersiz yapılması

  • Servet kaynaklarının izlenmemesi

  • Şüpheli işlemlerin zamanında raporlanmaması

Cezaya çarptırılan finansal kurumlar ve ceza miktarları şöyle:

  • Credit Suisse: 4,5 milyon dolar

  • UOB Kay Hian: 2,85 milyon Singapur doları

  • Blue Ocean Invest: 2,4 milyon Singapur doları

  • Trident Trust Company Singapore: 1,8 milyon Singapur doları

  • UBS Group, Citigroup, Julius Baer, UOB ve LGT Bank: toplam 27,5 milyon Singapur doları (yaklaşık 20 milyon USD)

Sanıklara Hapis ve Sınır Dışı Kararı

Tutuklanan şüphelilere 13 ila 17 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Cezalarını tamamlayan bu kişiler kalıcı şekilde Singapur’dan sınır dışı edildi. Yetkililer, tekrar ülkeye girişlerinin yasaklandığını açıkladı.

Kara Paranın Kaynağı: Dolandırıcılık ve Bahis

Reuters’ın ulaştığı bilgilere göre, suç gelirleri büyük ölçüde yurtdışı dolandırıcılık şebekeleri ve online yasa dışı bahis siteleri üzerinden elde edildi. Aklanan paraların bir kısmı Singapur bankalarında tutuldu, bir kısmı ise lüks gayrimenkul, spor otomobil ve mücevher gibi alanlara yatırıldı.

Denetim Süreci Sıkılaşıyor

Singapur Para Otoritesi (MAS), finans kuruluşlarının dahili denetim sistemlerini güçlendirdiğini ve sürecin yakın takibe alındığını açıkladı. Ayrıca şeffaflığın artırılması ve kara paranın önlenmesi amacıyla yeni yükümlülükler getirileceği bildirildi.

Küresel bankacılık sistemi açısından Singapur gibi düzenleme konusunda sert tutum sergileyen finans merkezlerinin etkisi büyüyor. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde kara para aklamaya karşı yürütülen bu tür operasyonlar, yalnızca yerel değil, uluslararası finansın denetim reflekslerini de yeniden şekillendiriyor.

Kaynak:
MAS (Monetary Authority of Singapore), Reuters, bankavitrini.com araştırma birimi

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.