Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayınlanma:

|

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Okumaya devam et

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

BNP Paribas Cardif, temiz kıyılar için kolları sıvadı

BNP Paribas Cardif, İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaklaşık 3 saat boyunca kıyı temizliği etkinliği gerçekleştirdi

Yayınlanma:

|

Yazan:

 BNP Paribas Cardif, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kıyı ve deniz temizliğinin önemine dikkati çekti.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, BNP Paribas Cardif, İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaklaşık 3 saat boyunca kıyı temizliği etkinliği gerçekleştirdi.

DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliği ile düzenlenen kıyı temizliği etkinliğinde, gönüllü Cardif çalışanları tarafından denizden uzaklaştırılan 86 kilogram atık, ayrıştırılarak tekrar ekonomiye kazandırılmak üzere belediyeye iletildi.

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kıyı ve deniz temizliğinin önemine dikkati çeken BNP Paribas Cardif Türkiye, yaşanabilir bir dünya hedefiyle farkındalık oluşturan etkinliklerini de sürdürüyor.

20 kişilik Cardif gönüllüsü, karasal atık kaynaklı deniz kirliliğine karşı 10 Mayıs 2023 tarihinde İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yer alan Kısırkaya Plajı’nda bir araya geldi.

Cardif gönüllüleri Kısırkaya Plajı’nda yaklaşık 3 saat süren kıyı temizliği etkinliği kapsamında toplamda 86 kilogram kağıt, plastik, metal, cam ve geri dönüştürülemeyen atığı toplayarak denizden uzaklaştırmayı başardı. Toplanan tüm atıklar ayrıştırılarak tekrar ekonomiye kazandırılmak üzere belediyeye teslim edildi.

Etkinlik kapsamında, DenizTemiz Derneği/TURMEPA tarafından interaktif bir eğitim de organize edildi. BNP Paribas Grubu’nun global olarak yürüttüğü 1 Milyon Saat Gönüllülük Programı çerçevesinde iş saatlerinde gönüllük hareketine katkı sağlayan Cardif Gönüllüleri, bir yandan kıyılarımızın temizliğine katkıda bulunurken diğer yandan da denizler ve deniz kirliliğinin doğa ve canlı yaşamına etkileri hakkında önemli bilgiler aldı.

Sosyal sorumluluk faaliyetlerinde sivil ve çevresel bileşenleri önemseyen BNP Paribas Cardif Türkiye, kurumsal sosyal sorumluluk politikasında ağırlıklı olarak Çevre, Dayanışma ve Kültüre odaklanıyor.

Gelecekte yaşanabilir bir dünya hedefiyle pozitif etki oluşturmak üzere kıyı temizleme etkinliğinde bir araya gelen BNP Paribas Cardif gönüllüleri, önümüzdeki dönemde de farklı etkinliklerle, çevre, sürdürülebilirlik ve atık yönetimi ile ilgili farkındalık yaratan çalışmalara imza atmaya hazırlanıyor.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yeşil Devrim’e yatırım: Bankacılık sektörü ve iklim krizi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya genelinde çok sayıda ülke, iklim konferansı COP-26’da belirlenen Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşmaya çalışırken, bankacılık sektörü bu konuda ne yapıyor? The Exchange, büyük bankaların Yeşil Devrim’e nasıl yatırım yaptığını araştırdı.

Birleşmiş Milletler’e (BM) göre gezegenimizi saran iklim krizi için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Sene başında düzenlenen son iklim konferansında BM, bu krizi aşma hususunda karşılaştığımız kilit zorlukları masaya yatırdı, şirketlere önlemlerini alması için yapılan uyarıları tekrarladı: “Ya şimdi ya asla”.

İklim krizi ile mücadelede en kritik 10 yılın içindeyiz. Küresel sıcaklık artışının 2 santigrat dereceyle sınırlandırılması hedefine ulaşılması için, küresel emisyonların 2030 yılına kadar yaklaşık yüzde 43 oranında azaltılması gerekiyor.

BM’ye göre küresel ekonominin tüm sektörlerinde, seri ve yoğun bir şekilde emisyon azaltımlarıyla küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlamak da imkansız değil.

Emisyonların azaltımı konusunda çaba sarf eden sektörlerden biri de uluslararası finans toplumu. “Para her zaman konuşur” ve Yeşil Devrim’in etkili olabilmesi için de büyük yatırımlar olmazsa olmaz.

BM İklim Eylemi Üst Düzey Şampiyonu ve Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Direktörü Mahmoud Mohieldin, BM’nin bankacılık açısından iklim hedeflerini nasıl tutturmayı planladığını euronews’e anlattı.

“Temel olarak katalizör rolünü üstlenmiş durumdayız ve iklim eylem planlarının çeşitli çalışma alanlarında uygulanmasına, adapte edilmesine ve uyarlanmasına yardımcı oluyoruz. Yeni fikirler üretiyoruz, finansmanlara ve ortaklıklara odaklanıyoruz. İyi bir iş yapıp yapmadığımızı değerlendirebilmek içinse söz konusu kurumların icraatlarını kamuoyula paylaşmaya ve şeffaf olmaya gayret ediyoruz”.

AFP
Rüzgar türbinleri – AFP

Günlük bankacılık

Sürdürülebilirliğe yönelim tüm sektörlere yayılmış durumda, banka sektörünün önde gelenleri de BM’nin hedefleri doğrultusunda hazırlanan projeleri hayata geçiriyor.

Ülke ekonomisini daha sürdürülebilir hale getirmek için hükümetin 75 milyar Dolar taahhütte bulunduğu Katar’da, Katar Uluslararası İslam Bankası Risk Yönetimi Şefi Mohammed Azem Hamad ile görüştük.

Hamad’a göre “Bankacılıkta sürdürülebilirlikten bahsediyorsak, sürdürülebilirliğin 3 temel direğini de hesaba kattığımız stratejik planlama ve uygulamalardan ve ticari eylemlerinden de bahsetmemiz gerekiyor. Bu temeller: Çevre, Sosyal ve Yönetim”.

Euronews
Katar Uluslararası İslam Bankası Risk Yönetimi Şefi Mohammed Azem Hamad – Euronews

Hamad, Katar 2030 Ulusal Vizyonu’nun yanı sıra BM’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve Katar borsasının sürdürülebilirlik önlemleri ile uyumlu bir strateji izlediklerini aktarıyor.

Bankacılık için yeşile yatırım avantajları

Daha yeşil bir gelecek inşa etmenin dışında, bankacılık sektörünün sürdürülebilirliği benimsemesinin ne gibi avantajları olabilir?

Soruyu, Sheffield Hallam Üniversitesi’nde iklim alanında çalışmalar yürüten Caroline Linhares yanıtlıyor:

“Faydalarından biri meşru olarak algılanmaktır. Örneğin, müşterilerin ve işletmelerin fonları olduğunu biliyoruz ve bunlar değere dayalı yatırımlar kapsamında yeşil yatırım alanları arıyor. ‘Çevreye karşı sorumlu olarak algılanma’ olgusu oluştu, bu yüzden bu yatırımcılara bu seçenekleri sunmak zorundalar”.

Kâr, bankacılar için başlıca motivasyon nedeni. Sürdürülebilir iş eylemlerine geçen işletmelerin kâr hacmini arttırması ve yeni yatırımlara kapı aralaması kuvvetle muhtemel.

Sheffield Hallam Üniversitesi’nden John Grant da bu noktaya değiniyor: “İşletmelerin kâr oranlarını artırması için klasik fırsatlardan biri de verimliliği artırmaktır. Pazarınızı genişletebilir, ürününüze değer katabilir ve yaptığınız tüm şeylerde verimliliği arttırabilirsiniz”.

AFP
Güneş panelleri – AFP

“Muazzam bir değişim gerekiyor”

Küresel finans sistemi, daha sürdürülebilir geleceğin inşaasında, sessizce ancak önemli adımlar atan bir sektör. Yeşile yatırımın avantajlarını göz önünde tutan bankacılar, emisyonları azaltmayı hedefleyen projelere yöneliyor. BM İklim Eylemi Üst Düzey Şampiyonları da bu sektörün BM’nin iklim hedefleriyle uyumlu ilerlemesini sağlıyor. Ancak BM, iklim felaketini önlemek için hala muazzam bir değişimin gerekli olduğunun altını çiziyor.

euronews

Okumaya devam et

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İklim krizinde kritik nokta; yenilenebilir enerji

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yenilenebilir enerji, tüketildiğinden daha yüksek oranda yenilenen ve doğal kaynaklardan elde edilen enerjiyi ifade etmektedir. Fosil yakıtlar ise (kömür, petrol ve gaz) yenilenemeyen ve oluşması yüz milyonlarca yıl süren kaynaklardır. Fosil yakıtlar, enerji üretmek için yakıldığında karbondioksit gibi zararlı sera gazı emisyonlarına neden olur. Yenilenebilir enerji üretmek, fosil yakıtları yakmaktan çok daha düşük emisyonlar yaratır. Halihazırda emisyonların aslan payına sahip olan fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş, iklim krizini ele almanın anahtarıdır. Aşağıdaki Grafik – 1’de görüleceği üzere; Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve nüfus yoğunlukları ne kadar yüksek olursa çevreye sağladıkları zararlı gazlar ve emisyon o kadar artıyor.

Grafik 1 – Ülkeler Tarafından Üretilen Hava ve Sera Gazı Emisyonları – Karbon dioksit (CO2) cinsinden, MT Gaz Miktarı (2021)

Yenilenebilir Enerji Üretiminde Tartışmasız Lider: Çin

Yenilenebilir kaynaklar artık çoğu ülkede eskisinden çok daha ucuz ve fosil yakıtlardan üç kat daha fazla istihdam yaratıyor. İstihdam ise yenilenebilir enerji kaynaklarının pazar payındaki artış ile doğru orantılıdır. 2023 yılı itibari ile yenilenebilir enerjinin Dünya çapında pazar payı 1 Trilyon doları geçti ve 2030 yılına kadar pazar payındaki büyümenin agresif bir şekilde artmaya devam ederek 2 trilyon doların üzerine çıkması bekleniyor.

 

 Yenilenebilir enerji üretiminin BRICS ve G7 ülkeleri özelinde 2022 yılı için karşılaştırmalarını Tablo 1 ve 2 üzerinde detaylı olarak inceleyebilirsiniz. BRICS ülkeleri bu yıl içerisinde global GSH içerisindeki payı ile G7 ülkelerini geride bırakarak ekonomiden aldığı pay ile liderliğe oturmuştu. Aynı durum yenilenebilir enerji kaynakları ile elektrik üretimi konusunda da geçerli. Dahası, sadece Çin elde ettiği elektrik üretim miktarı ile G7 ülkelerinin tamamını tek başına geride bıraktı. GSH ve Yenilenebilir enerji gibi alanlarda G7 ülkeleri karşısında üstünlüğü elde eden BRICS ülkeleri batının merkezde olduğu bir uluslararası finans sisteminden doğuya doğru bir eksen kaymasını ekonominin her alanında sağlamaktadır.

Türkiye’de Sera Gazı Emisyonunun Temel Kaynakları: Endüstri ve Enerji Sistemleri

Türkiye sağladığı yüksek sera gazı ile bu alanda en çok zararlı gaz üreten 11. ülke konumundadır. Ülkemiz 2023 yılında elde edilen son verilere göre; 637.7 MT CO2 gazı üretmiştir. Bu değer, geçtiğimiz son 2 yıla göre üretilen CO2 gazı miktarında büyük bir artış olduğunu gösteriyor. Dolayısı ile son rakamlar ve hızlı artış bizi ilk 10 ülke arasına rahatlıkla sokmuş olabilir. Nüfusa oran ile baktığımızda kişi başına 7.6 ton gazı ifade ediyor. Sektörler bazında ise ilk iki sırayı endüstri/sanayii ve enerji sistemleri oluşturuyor. Tüm gaz miktarının yarısından çoğunu bu iki sektör sağlıyor (228.7 MT ve 209.7 MT). Ulaşım sektörü ise sanılanın aksine daha düşük seyrediyor (106.8 MT). Endüstri de neden bu kadar yüksek değerlere ulaşıldığının detayına baktığımızda ise, atık dönüşüm tesisleri saniyede ürettikleri 2.5 ton gaz ile açık ara önde gözüküyor. Bu rakamın ne kadar yüksek olduğunu anlamak için bir atık dönüşüm tesisinin her 3 saniyede bir ürettiği gaz miktarının kişi başına düşen yıllık toplam gaz miktarına eşit olduğunu söylersek rakamın büyüklüğü daha net anlaşılabilir. Atık dönüşümünden sonra en çok sera gazı salınımını ise sırasıyla çimento, kimya ve metal sanayii kuruluşları oluşturuyor. Endüstri sonrası en çok gaz üretimi sağlayan sektör olan enerji sistemlerine baktığımızda ise tüm sorunun elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz, kömür ve petrolden kaynaklı olduğu göze çarpıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanan verilere baktığımızda; ülkemizde geçtiğimiz yıl 326,2 TWh toplam elektrik üretimi sağlandığı görülüyor. 2022 yılında elektrik üretimimizin, %34,6’sı kömürden, %22,2’si doğal gazdan, %20,6’sı hidrolik enerjiden, %10,8’i rüzgardan, %4,7’si güneşten, %3,3’ü jeotermal enerjiden ve %3,7’si diğer kaynaklardan elde edilmiştir. Burada görmemiz gereken önemli bir husus var: Petrol kullanılarak üretilen elektriğin payı diğer kaynaklara oranla oldukça düşük fakat oldukça yüksek emisyon sağlıyor. Ayrıca, elektrik üretim miktarının %56,8’lik miktarı yani yarısından çoğu doğal gaz ve kömür ile sağlanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ön planda olduğu ve kullanımının hedeflendiği bugünlerde bu oldukça yüksek bir oran. Burada oran dağılımlarını tersi yönde değiştirebilmek için alabileceğimiz bazı aksiyonlar var;

  • Petrol kaynaklı elektrik üretiminin neden olduğu yüksek maliyet ve açığa çıkan yoğun CO2 emisyonu sebebiyle bu yöntem ile yapacağımız üretim çalışmalarını tercih etmemeliyiz. Bunun yerine bu yolu tercih eden kurumlar için çeşitli teşvik ve destekler sağlayarak üretimde yenilenebilir kaynakları tercih etmeleri sağlanmalıdır.

 

  • Kömür ve doğal gaz kaynaklı elektrik üretimini AB ülkelerinin koyduğu hedeflerle paralel olarak 2030 yılına kadar kademeli olarak azaltmalıyız. Bu oldukça kritik bir konudur. Çünkü, Bakanlık 2030 yılına kadar elektrik üretimini 455,3 TWh seviyesine kadar çıkarmayı hedefliyor. Aynı oranlarla devam edersek kişi başına açığa çıkan ortalama yıllık CO2 gazı 10,56 ton seviyesinin de üzerine çıkabilir.

 

  • Yerli ve milli rüzgar türbünleri ve güneş enerji panelleri üretimi desteklenmelidir, bu amaçla teşvik ve hibe programları sağlanarak, AR-GE bütçesi ayrılmalıdır.

 

  • Rüzgar ve güneş enerjisi kurulu güçlerinin arttırılması için yol haritası oluşturulmalıdır.

 

  • Yenilenebilir enerji kaynakları ile yapılacak üretim ve AR-GE çalışmaları için vergi muafiyet ve teşvikleri oluşturulmalıdır.

 

Dünya’da Sera Gazı Emisyonu için Ortak Hedef: Ulaşım

Endüstri ve Enerji Sistemleri zararları gazlar konusunda en büyük kaynağı oluştururken ulaşım onu takip ediyor. Fakat söz konusu elektrikli araçlar olunca hem enerji sistemleri alışkanlıklarımızı değiştirmek hem de endüstride üretim trendini yapılandırmak için ulaşım sektörü tüm sorunları ortak noktada buluşturan ana hedef noktası haline geliyor. Elektrikli araçların üretimi sadece ulaşım sektörü altında yer bulsa da, doğrudan etkileri tüm sektörler oldukça kritik. Bugün bir elektrikli araç ulaşımda zararlı gaz salınımını en aza indirirken, o aracın çalışması için kullandığımız enerji sistemleri kullandıkları güneş enerjisi ile fosil atık ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Yine bataryalar söz konusu olduğunda motor ve onu oluşturan alt argümanların olduğu endüstri başta olmak üzere yerini yeni nesil batarya ve çevre dostu sistemlere bırakıyor.

Aslında ulaşım sektörü endüstri ve enerji sistemleri ile ortak noktada buluşmasa bile gerçek anlamda büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bugün Dünya’da kullanılan araçlar saniyede ortalama 265,4 ton CO2 gazı salınımı sağlıyor. Bu da toplamda yıllık ortalama 8400 MT gibi devasa bir rakama karşılık geliyor. Bu rakamın büyük çoğunluğunu eşit miktarlarda gaz salınımı sağlayan binek otomobiller ve toplu taşıma araçları oluşturuyor. İki araç sınıfının yapısı ve kullanım amacı gereği hem ülkeler hem de sektör paydaşları bunları birbirinden ayrı ayrı ele alıyor.

Elektrikli Aracın Önlenemez Yükselişi

2020’de 230,12 milyar ABD doları olan küresel elektrikli mobilite pazarının, 2028 yılına kadar 1.507,21 milyar ABD dolarına çıkması bekleniyor. Küresel otomotiv sektörü yüzyılda bir devrim yaşıyor. Hızla değişen elektrikli araç ekonomisi ve büyüyen otomotiv elektrifikasyonu, elektrikli araç satışlarında üstel bir artışa neden oluyor. Ek olarak, elektrikli araç şarj hizmet ağının güçlendirilmesi ve altyapı geliştirme, elektrikli mobilite pazarının büyümesini hızlandırıyor. Örneğin 2020, elektrikli mobilite için rekor kıran bir yıl oldu. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, 2020’de genel küresel EV satışları dünya çapında 3 milyondan fazla birimi aştı. Satış büyümesi, büyük ölçüde, elektrikli araç alımlarında sübvansiyonlar ve vergi avantajları sunmaya yönelik hükümet girişimleri tarafından yönlendirildi. Örneğin, 2020’de Avrupa’da EV alımlarına yönelik sunulan teşvikler, bölgedeki EV satışlarını artırdı ve küresel e-mobilite pazarını canlandırdı. Ayrıca, çevresel kaygılar ve dünya çapında sıkılaşan emisyon normları nedeniyle tüketici tercihinin gelenekselden elektrikli araç alımına kayması da pazarın büyümesini etkiledi. Tüm bu gelişmeler elektrikli araç pazarına ciddi faydaları da beraberinde getiriyor;

  •  Emisyonsuz Araçlara Olan Talebin Artışı: Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, karbon emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için katı emisyon normları uyguluyor. Ek olarak, konvansiyonel veya fosil yakıtla çalışan araçlar için çeşitli hurdaya çıkarma politikaları getiriyorlar. Bu nedenle, geleneksel veya fosil yakıtla çalışan araçların benimsenmesi ve gelecekte kullanılmasına ilişkin artan güvensizlik nedeniyle, tüketicilerin tercihi, tahmin dönemi boyunca pazarın büyümesini sağlaması beklenen elektrikli araçlara doğru kayıyor.

 

  •  Lityum/iyon Pillerin Maliyetinin Düşmesi: Elektrikli araçların yüksek maliyeti, satın alma tercihinin benimsenmesinin önündeki en büyük engellerden biridir. Ancak, son teknolojik gelişmeler ve otomobil üreticilerinin Lityum-iyon pillerin seri üretimine başlaması, yıllar içinde pillerin maliyetini düşürerek EV maliyetinde önemli bir düşüşe neden oldu. Maliyetteki düşüşün önümüzdeki yıllarda da devam ederek pazar büyümesini daha da etkilemesi bekleniyor.

 

  • Üreticilerin Karbon Nötr Olma Taahhüdü: Önde gelen otomobil üreticilerinin neredeyse tamamı yakın gelecekte karbon nötr olma sözü verdi. Fosil yakıtla çalışan araç üretimini durdurmayı ve tüm ürün portföylerini elektriklendirmeyi planlıyorlar. Örneğin, Şubat 2021’de Ford Motors Company, Avrupa bölümünün yakında fosil yakıtla çalışan araç üretimini aşamalı olarak durduracağını ve 2026 yılına kadar Ford’un yalnızca elektrikli ve fişli hibrit elektrikli araçlar sunacağını duyurdu. Ayrıca 2030 yılına kadar tüm binek araçlar sadece batarya ile çalışacak. Bu nedenle, otomobil üreticilerinin hızlı elektrifikasyona odaklanmasının tahmin dönemi boyunca pazar büyümesini artırması bekleniyor.

 

Pazarın büyümesini etkileyen gerek kamu gerekse de özel sektör tarafında pek çok olumlu gelişme yaşanırken bir diğer yandan küresel çip tedarik sorunu burada da en büyük engellerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Yarı iletken çip kıtlığı genel EV üretimini azalttı. Örneğin, Volkswagen, Mercedes-Benz, General Motors ve diğerleri dahil olmak üzere büyük otomobil üreticileri, yeni elektrikli araç üretim hacminde bir düşüşe tanık oldu, bu da yeni elektrikli aracın maliyetinde üreticiler açısından savaşa neden oldu.

Asya Elektrikli Araç Pazarında Lider!

Pazarda oluşan beklentiler ve çip krizi sebebiyle artan rekabet ortamı şimdilik Asya bölgesi ülkelerine yaramış gibi görünüyor. Asya, 2020’de 116,35 milyar ABD doları pazar büyüklüğü ile küresel elektrikli araç pazarına hakim oldu ve önümüzdeki birkaç yıl boyunca konumunu koruması bekleniyor. Çin’de elektrikli araçların yüksek oranda benimsenmesi, pazarın büyümesini hızlandırdı. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre Çin, 2019’da 1,1 milyon adet olan EV satışlarının 2020’de 1,2 milyon adet EV’ye yükseldiğine tanık oldu. Çin’de yaşanan artışın en büyük sebepleri ise; Global CO2 gazı salınımı konusunda açık ara lider olmaları ve açık havada bile şehirlerin ciddi oranda yaşanmaz hale gelmesi, yüzde yüz yerli üretim ile araçların ve enerji kaynaklarının maliyet avantajı ile hükümet tarafından sağlanan teşvik ortamı ile uygulanan politikalar.

Yıllara göre Yeni Kayıt Edilen Elektrikli Araç Miktarı, AB Ülkeleri

Avrupa, elektrikli mobilite için en hızlı büyüyen pazardır. Yeni EV alımları için artan sayıda hükümet politikası ve teşviki ve katı emisyon normları ve çevresel kaygılar nedeniyle halkın tercihinin elektrikli mobiliteye doğru kaymasıyla, Avrupa’nın dönem boyunca elektrikli araç kullanımlarında %28,3’lük bir artış kaydetmesi bekleniyor. Örneğin, 2020’de Avrupa’daki EV satışları iki kattan fazla artarak toplam yeni EV kayıtları 1,4 milyon adede ulaştı ve bu, diğer tüm ülkelerden daha yüksek. Ayrıca, Almanya, Birleşik Krallık ve diğerleri gibi büyük Avrupa ülkelerindeki yerleşik otomotiv endüstrisinin şarj altyapısının mevcudiyeti ile birleştiğinde, önümüzdeki yıllarda pazar büyümesini daha da artırması bekleniyor.

Kuzey Amerika’nın da önemli bir büyüme oranına tanık olması bekleniyor. ABD’deki önemli EV satışları, pazarın büyümesini sağlıyor. Ek olarak, Kuzey Amerika’daki teknolojik ilerlemenin ve General Motors, Tesla ve diğerleri gibi önde gelen EV üreticilerinin varlığının Kuzey Amerika’daki elektrikli araç pazarını beslemesi ve elektrikli mobilitenin benimsenmesinde bir artışa yol açması bekleniyor.

Orta Doğu Afrika ve Latin Amerika da dahil olmak üzere dünyanın geri kalanının 2028’e kadar önemli bir elektrikli araç dönüşümü yaşaması bekleniyor.

Ülkeler Arasındaki Rekabet Elektrikli Araç Şarj Cihazları ve Bataryalar ile birlikte Tırmanıyor!

Yollarda ne kadar çok elektrikli araç dolaşırsa, geniş EV alımını desteklemek için o kadar fazla kamusal şarj noktasına ihtiyaç duyuluyor. 2022’de dünya çapında 2,7 milyon halka açık şarj noktası vardı. Bunların 900.000’i yıl içinde kuruldu ve bu da 2021’den itibaren %55’lik bir büyüme anlamına geliyor. Hem yavaş şarj hem de hızlı şarj için Çin, 2022’de pazara hakim oldu. Yıl boyunca Çin’de 360 ​​000 yavaş ve yaklaşık 297 000 hızlı şarj noktası kuruldu.

Peki ya Avrupa?

2022’de Avrupa’da halka açık 450.000’den fazla EV şarj cihazı kuruldu. 2025 yılına kadar 1,3 milyon şarj istasyonunun halka açık olacağı ve sayının 2030 yılına kadar 2,9 milyona çıkması bekleniyor. Hollanda, EV şarj altyapısının konuşlandırılmasında başı çekiyor, ardından Fransa ve Almanya geliyor. İtalya ve İspanya da ilk 5’e giriyor ve İspanya’nın kamusal şarj altyapısı 2022’de bir önceki yıla göre %223 büyüyor.

Güle Güle Emisyon!

Elektrikli araçlar, 2022’de toplam olarak yaklaşık 110 TWh elektrik tüketerek bir önceki yıla göre iki katına çıktı. Gelecekte, EV’lerin 2030 yılına kadar küresel elektrik tüketiminin %4’ünden daha azını oluşturacağı tahmin ediliyor.

2022’de elektrikli araç kullanımı dünya çapında 80 MT’dan fazla sera gazı emisyonu tasarrufu sağladı. Büyük şemaya bakıldığında, EV’ler ve ICE arabalarının çevresel etkileri hakkındaki kamuoyu tartışmasının EV’ler lehine döndüğü sonucuna varılabilir.

2030’da EV’lerin kullanılmasının 700 MT CO2 sera gazı emisyonunun önlenmesine yardımcı olabileceği bekleniyor. Teşvik ve taahhütler ile bu sayıyı daha da ileri götürerek 770 MT CO2 seviyesine çıkartmakta mümkün.

Uğur ÖZKES-Ekonomim

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27