Connect with us

EKONOMİ

TÜSİAD’ın çıkışındaki temel etken TL’deki değersizlik

Yayınlanma:

|

TÜSİAD’ın açıklamasını DW Türkçe’ye değerlendiren uzmanlara göre, TÜSİAD’ın daha önce benzer açıklamaları olsa da bu defa temel etken ekonomi ve TL’deki değersizlik. Ancak bu çıkışların iktidar cephesinde karşılığı yok.

Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, dün TÜSİAD YİK Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen tehlikelere değindi. Özellikle ekonomik alanda atılması gereken adımlara vurgu yapan Özilhan, başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığının tartışma dışı olması gerektiğini söyledi.

“Düşen sadece TL’nin değeri değil” diyen Özilhan, Türkiye’nin artık bir değişim dönemine girdiğinin de altını çizdi.

Peki TÜSİAD tarafından açıklanan rapor ve toplantıda yapılan konuşmalar neyi gösteriyor? Uzmanlar DW Türkçe’ye değerlendirdi.

https://t.co/fLfUr6LbNB?amp=1

İktidar için bir anlamı yok

Ekonomist Barış Soydan, “Dünkü açıklamalar bir açıdan geç, bir açıdan tam zamanında. Mesela Başkan Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin 2007’den beri geri gittiğini söylüyor. Bu yeni bir problem değil. Diğer problemler de böyle. Uzun zamandır mevcut olan sorunlar. Uzun yıllardır Türkiye demokraside geriye gidiyor. TUSİAD bu açıdan uzun zamandır ses çıkaramıyordu. Bu açıdan geç. Ama bir taraftan da Türkiye ekonomik açıdan freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Bir yere çarpabiliriz” dedi.

Barış Soydan
Barış Soydan

Türkiye’nin bir ödemeler dengesi krizine doğru gittiğini vurgulayan Soydan, “Doların nerede duracağını kimse bilmiyor. 10 lirada mı 11 lirada mı? Kimsenin fikri yok çünkü para politikalarında öngörülebilirlik yok. Bunun da en fazla endişelendirmesi gereken kesimler büyük şirketler. Dolar ve euro borçları var. Dolardaki hareket TÜSİAD’ı endişelendiriyor. O bakımdan zamanında bir açıklama. Ancak hükümet bunları dikkate alır mı bilmiyoruz. Erken seçim olacak mı belli değil. Ama bundan sonra iktidarın ekonomi politikalarını seçim ayarlı yöneteceğini söylemek yanlış olmaz. O yüzden TÜSİAD’ın uyarılarının bir anlamı yok iktidar tarafında. TÜSİAD’ın korktuğu gibi Türkiye ekonomik açıdan seçim öncesi duvara çarpabilir” şeklinde konuştu.

Muhalefetle bir uyumlama göreceğiz

Rapor ve açıklamanın zamanlama olarak anketlerde muhalefet bloğunun oy oranının arttığı bir dönemde denk geldiğini söyleyen Doç. Dr. Ümit Akçay, “Dolayısıyla bu çıkışta muhalefetin güçlenmesinin de payı var. Önümüzdeki dönemde muhalefetin ana aktörleri ile TÜSİAD arasında ekonomik anlamda bir uyumlama göreceğiz” dedi.

“Ancak raporun genel temalarını almamak lazım. Daha çok raporu muhalefetin önümüzdeki dönemdeki düşünce ufkunun çizilmesi yönünde bir girişim olarak ele almak doğru” diyen Akçay şu değerlendirmelerde bulundu:

“TL’nin değersizleşmesi onlar için rahatsız edici bir boyuta ulaşmış olabilir. Büyük sermaye kesimleri açısından bu rahatsız edici bir durum. Türkiye kapitalizminin bir sermaye birikim modeli krizinde olduğunu açıkça kabul etmesi durumu var. Uzun süredir faiz ve döviz politikası üzerinde TÜSİAD ile diğer sermaye kesimleri arsında ciddi bir mücadele izliyorduk. Önümüzdeki dönemde bu politikaların nasıl şekilleneceği önemli. Bu tavır devam edecek. Bir seçim dönemine girdiğimize göre seçim sorasında oluşabilecek yeni iktidar üzerinde de etkili olmak ve kendi çıkarları doğrultusunda lobi yapabilmek için bu tavrın devam edeceğini göreceğiz.”

“Nerede kalmıştık” dediler

TÜSİAD’ın 2002-2008 dönemindeki reform dönemini dünkü raporuyla tekrar hatırlattığını ve sanki “nerede kalmıştık” dediğini aktaran Prof. Dr. Öner Günçavdı ise, “Yani artık duraksayan ve hatta geriye giden reformlardan vazgeçilen dönemi tekrar iktidar çevrelerine hatırlatarak 2008 öncesi reformlara ve oradaki iktidar koalisyonlarına referans veriyormuş gibi geliyor. Elbette 2008’deki Türkiye yok şu anda, dolayısıyla kesin benzer bir dönüşüm içerisinde olmak da çok mümkün değil” değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Öner Günçavdı
Prof. Dr. Öner Günçavdı

Yerinde bir çaba

Raporu içerik olarak çok olumlu bulduğunu belirten Günçavdı, şöyle devam etti: “Uzun süredir Türkiye’de gündem hükümet tarafından belirleniyordu ve bu gündem Türkiye’yi geleceğe taşıyacak bir gündem değildi. Kendi içine dönüktü. Bu alternatif bir gündem olarak ve Türkiye kamuoyuna bugünün evrensel değerlerini anlatmak yerinde bir çaba. Zamanlaması çok ciddiye alındı. Ancak bu rapor üzerinde 2019’den beri çalışılıyor. TÜSİAD’ın daha önce gündeme taşıdığı gündeme yakın. Özellikle 2002-2008 döneminde dillendirilen konular tekrar gündeme getiriliyor. Arada uzun bir süre vardı. Acaba ne oldu da TÜSİAD bu kadar sessiz kaldı?”

Çelişkili durum

TÜSİAD içerisinde bir çelişkili durumun da olduğunu aktaran Günçavdı, “Bundan bir süre önce ‘Pandora belgeleri’ ortaya çıktı. Bu belgelerde ismi geçen bazı iş insanları aynı zamanda TÜSİAD bünyesinde bulunuyor. Türkiye’de vergi ve servet kaçırmanın öznesi olmuş kişilerin adaletten ve servet dağılımından bahsetmesi, iktidardan bunların önüne geçmesini istemesi takdire şayandır” ifadelerini kullandı.

Emre Eser

© Deutsche Welle Türkçe

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.