Connect with us

ŞİRKETLER

Ürünlerinde kansorejen madde bulunan Johnson & Johnson iflasını istedi

ABD’li ilaç şirketi Johnson & Johnson’ın kansere yol açan bir madde içermesinden dolayı 2.1 milyar dolar ceza alan bebek pudrasını devrettiği şirket, iflas başvurusu yaptı.Johnson & Johnson kozmetik talk davalarında 8,9 milyar dolar ödemeyi kabul etmişti. Firma; geçen yıl 28,9 milyar dolar net gelirle kozmetik sektörün lideri konumundaydı.

Yayınlanma:

|

Johnson & Johnson yetkilileri, LTL Management adlı yan şirket kurarak, kansere yol açan bir madde içeren bebek pudralarına kesilen 2.1 milyar dolarlık ceza tutarını şirkete aktardıktan sonra iflas başvurusu yaptıklarını duyurdu.
Kuzey Karolina eyaletinde yapılan iflas başvurusunda LTL Management’ın pasif borçlarının 1 ila 10 milyar dolar gösterildiği belirtildi.
Başvuruda Johnson & Johnson ve Aveeno ya da Neutrogena gibi yan şirketlerin bulunmadığı bildirildi.
Şirket, yayınladığı açıklamada bebek pudrası ile ilgili tüm davaların iflas başvurusunun sonucunu bekleyeceğini, yapılacak ödemelerin miktarına ve zamanına iflas mahkemesinin karar vereceğini açıkladı.
Açıklamada, LTL Management şirketini kurarak iflas başvurusu yapmanın sorumluluklardan kaçmak anlamına gelmediğini, pudrayla ilgili davaları sonuçlandırmanın en doğru yolu olduğunu savunuldu.
Johnson & Johnson’a dava açan kadınların avukatlığını üstlenen Linda Lipsen ise şirketin bu adımını “hukuk sisteminin insafsızca kötüye kullanımı” olarak nitelendirdi.
ABD’de birçok kadın, Johnson & Johnson’ın asbeste yakın bir mineral olan ve çoğu zaman aynı kaynaktan çıkartılan talk içeren pudraları nedeniyle yumurtalık kanserine yakalandıklarını iddia ederek şirketi dava etmişti.
ABD yönetiminin desteği ve 250 bin kadının katılımıyla gerçekleşen bir araştırmada talk pudrasını yumurtalık kanseriyle bağlantılı olduğuna dair güçlü bir kanıt bulunamamış ancak araştırmanın yazarı sonuçların belirsiz olduğunu vurgulamıştı.

Johnson & Johnson mevcut ve gelecekteki tüm alacakları çözmek amacıyla 25 yılda 8,9 milyar dolar kaynak ayıracak

Merkezi ABD’de bulunan, kozmetik ve hijyenik ürünler üreten Johnson & Johnson, kozmetik talk ürünlerinin kansere neden olduğu iddialarıyla açılan davalarda anlaşmaya varmak için gelecek 25 yılda 8,9 milyar dolar ödeyecek.

Johnson & Johnson’dan yapılan açıklamada, yan kuruluşları LTL Management LLC’nin, Şirkete ve Kuzey Amerika’daki bağlı kuruluşlarına karşı kozmetik talk davalarından kaynaklanan iddiaları adil ve verimli bir şekilde çözüme kavuşturacak yeniden yapılanma planı için iflas koruması başvurusunda bulunduğu duyuruldu.

Bu çerçevede, Johnson & Johnson’un mevcut ve gelecekteki tüm alacakları çözmek amacıyla 25 yılda 8,9 milyar dolara kadar katkıda bulunmayı kabul ettiği kaydedilen açıklamada, LTL’nin de bu kapsamda 60 binden fazla mevcut davacıdan taahhüt aldığı aktarıldı.

Açıklamada, söz konusu başvurunun, Johnson & Johnson’un talk pudrası ürünlerinin güvenli olduğuna dair devam eden tutumunu değiştirdiği anlamına gelmediği vurgulanarak, şirketin ve diğer bağlı kuruluşlarının iflas koruması başvurusunda bulunmadığının altı çizildi.

Şirketin, kozmetik talk ürünlerinin kansere neden olduğu iddialarının asılsız ve bilimsel dayanaktan yoksun olduğuna inanmaya devam ettiği kaydedilen açıklamada, Johnson & Johnson’un bu güne kadar kozmetik talkla ilgili jüri davalarının büyük çoğunluğunu kazandığı ifade edildi.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Gençler iş mi beğenmiyor?

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş dünyasının diline pelesenk olan yeni kavram bu… Aslında ekonominin ve insan kaynağının dönüşümüyle çok alâkalı olan bir durumu, sanki sadece bizim gençlerle bağlantılı gibi anlatmak, hatta bu analizi bile yapmadan suçlamak esasen biraz ipe un sermek anlamına da geliyor.
Fakat bizim iş dünyamız bunu sever. Mesela 2 binli yıllarda da düşük ücret verip ardından ‘çalışmak istemiyorsan, kapıda iş isteyen binlerce insan dolu’ diyerek nasıl yetenek havuzlarının boşaldığını fark etmeyip, sonra da nitelikli personel açığı oluşan noktaya gelince de yakınanlar onlar oldu.

Elbette genç jenerasyon da sütten çıkmış ak kaşık değil. Ama eğer beğenmediğiniz bir özellik varsa size üzücü bir haberim var. Onları uzaylılar getirmedi. Hepsi bizim çocuklarımız ve biz yetiştirdik. İçinize sinmeyen bir şey varsa onları suçlamak yerine, dönüp aynaya bakmak gerekiyor.

“Türkiye genelinde 121 üniversiteden 91 bin 342 öğrenci ve iş yaşamının ilk 5 yılındaki 39 bin 533 gençle yapılan anket, gençlerin klasik mesaili asgari ücretli işleri istemediğini ortaya koydu.

Araştırmaya katılan gençlerin en fazla çalışmak istediği bölüm yüzde 23,39 payla üretim ve Ar-Ge oldu. İkinci sırayı pazarlama ve reklam, üçüncü sırayı IT (bilgi teknolojisi) aldı.”

Sizce bu fotoğrafta gençler iş beğenmiyor mu gözüküyor? Ar-Ge’nin yakınından bile geçmeyen, üretimden fasonculuğu anlayan bir yapıda, dünyadaki gelişmeleri takip etmek yerine, bildiğini okuyan ve değişime direnen şirketlerin oranı ne?

Pazarlama ile satışın karıştırıldığı, hatta reklama para harcamadan tanıtım yapmanın yollarının arandığı, reklama verdiği paranın boşa harcanan gider olduğunun düşünüldüğü bir reel sektör yapısı içinde sizce gençler aradıklarını bulabilirler mi?

Oysa bakın Henry Ford ne diyor? “Reklam bütçesini durdurarak, paradan tasarruf etmek isteyen biri, saati durdurarak zamandan tasarruf etmek isteyen biri gibidir.” Türkiye’deki işletmelerin yüzde kaçının bu bakış açısında olduğunun yanıtını size bırakıyorum. Çünkü bu para ile değil, bakış açısıyla ilgili bir durum.

Üçüncü başlığa gelince bilgi teknolojisi noktasında ya exit yapmaya çalışan işletmelerden ya derdini anlatamayan ve yaptığı işin bedelini alamayan şirketlerden söz ediyoruz. Bu nedenle de çoğu insan kaynağımızın yurtdışına giderek ya da çalışarak iş hayatında yer aldığını biliyoruz.

Asgari ücret almak istememelerine gelince, orası tam bir dram. Yüksek işçilik maliyetlerindeki ekonomi yönetimine ait hataları korkudan onlara söyleyemeyip, oklarını çalışmak isteyene çevirenin samimiyetinden şüphe duyarım.

Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği bir ülkede, biraz üzerinde maaş verdiklerini söyleyenlerin ortalaması da 30 bin TL’yi bulmaz. Bu da ülkedeki yoksulluk sınırının yarısı demek.

Tüm bunları alt alta koyduğunuzda ne çıkıyor? Gençler iş beğenmiyor tezi yanlış. Gençler çalışacak ve beğenecekleri bir iş yeri bulamıyorlar. Suçlamadan önce sorun. Ben gerçekten o firma mıyım?

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

GÜNCEL

SGK: 2023’te 1972 işçi yaşamını yitirdi

Yayınlanma:

|

Yazan:

2023 yılında iş güvenliği tedbirlerinin yetersizliği nedeniyle Türkiye genelinde 1972 işçi hayatını kaybetti. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre iş cinayetleri sayısı, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG Meclisi) raporundan daha yüksek çıktı. İSİG Meclisi, resmi rakamların eksik olduğunu ve gerçek ölümlerin çok daha fazla olduğunu belirtti.
SGK’nın verilerine göre, 2023 yılında 4a tipi sigortalı işçiler arasında 1966 iş cinayeti yaşanırken, 4b tipi sigortalılardan ise 6 işçi hayatını kaybetti. İş cinayetlerinin en çok yaşandığı sektörler arasında inşaat (466 ölüm), kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı (277 ölüm) başı çekti. En fazla iş cinayeti İstanbul’da (342 ölüm) gerçekleşti. Ayrıca, yaş dağılımında en yüksek rakam 48 yaş ile 71 işçi olarak kaydedildi. Çocuk işçilerden 20’si ve 65 yaş üstü 69 işçi de hayatını kaybetti.

500 İŞ CİNAYETİ BASINA YANSIMADI

Bir diğer çarpıcı veri ise 2023 yılı boyunca meslek hastalığından kaynaklanan ölümün yaşanmamış olması. Buna rağmen, toplam iş kazası sayısı 681 bin 401 olarak açıklandı. İSİG Meclisi, SGK verilerindeki farkın, basına yansımayan en az 500 iş cinayetini gizlediğini öne sürdü.

İSİG Meclisi İstanbul Koordinasyonu Üyesi Gökhan Turan, SGK verilerinin gerçek iş cinayetlerinin üstünü örttüğünü belirterek, “İktidar yıllardır iş cinayetlerini küçümsedi, ama SGK’nın verileri bu iddiaları çürütüyor. Bu veriler, üstü örtülen ölümlerin daha fazla olduğunu gösteriyor” dedi. Turan, meslek hastalıklarından ölüm yaşanmaması iddiasını da gerçekdışı buldu ve hastalık tespitinin ihmal edildiğini ifade etti.

Sonuç olarak, iş güvenliği tedbirlerinin eksikliği ve ihmaller, iş cinayetlerinin artmasına ve işçilerin hayatını kaybetmesine yol açıyor.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Özkan Çınar Yazdı: Dağ Fare Mi Doğuracak

Yayınlanma:

|

Yazan:

Enflasyon düzeltmesi ile birlikte yıllardır kâr ettiğini zanneden şirketlerin reel durumları ortaya çıkmaya başladı. Öz sermaye maliyetini dikkate almadan ticaret yapan şirketler yıllardır kâr ettiklerini düşünürken, bir anda bilançolarının zarar dönmesinin şaşkınlığını yaşıyorlar.

Nakit paraya ulaşmanın çok zor ve maliyetli olduğu böyle bir zamanda, bankaların şirket rasyolarını ve mali tabloları yetersiz göreceği ve kredi için teminatları daha da arttırmak isteyeceği aşikâr görünüyor.

Üstelik “bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılacağı” (560 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği) göz önüne alınırsa finansal ve operasyonel tedbirlerini almadan sermaye artışını tavsiye eden ve bunu vergi planlaması olarak sunanlar da aynı şaşkınlıkla yüzleşeceklerdir.

Görüldüğü veya görüleceği üzere enflasyon düzeltmesinin ortaya çıkardığı en önemli sonuç; öz sermaye erimesi olmaktadır. Buna rağmen vergisel sonuç çıkmamasının garip bir sevinç yaratması da ülkenin finansal okuryazarlığının durumu hakkında ipuçları vermektedir.

Yine, kâr dağıtımlarına ciddi etkisi olabilecek görünen enflasyon düzeltmesinin, şirket genel kurullarında, kâr dağıtım maddesinin görülmesi esnasında ciddi sorunlar yaşatabilmesi olası gözükmektedir.

Geçici vergi beyanının vergi idaresine verilmeye başlanması ve tahakkukun gerçekleşmesi ile birlikte işletmeler, esas faaliyetinden kârlı olduğu halde, enflasyon düzeltmesi sonucu gelir tablosunun zarar dönmesiyle (vergi matrahı oluşmaması sonucu) vergi ödemez iken, özkaynak yapısı zayıf, varlıklarını yabancı kaynak ve ortaklardan finanse eden şirketler hatta hiçbir ticari faaliyeti olmayan şirketler (fiktif) vergi yüküyle karşı karşıya kalmaya başladılar.

Bilindiği gibi ülkemizde sermaye piyasalarının yeterince gelişmemesi sebebiyle maliye idaresi genel olarak, vergi odaklı bir muhasebe politikası (sistemi) kurup geliştirmiştir. Bu sebeple de enflasyon düzeltmesi (muhasebesi) uygulamasının bütçeye nasıl bir olumlu ve olumsuz etkisi olacağını bekleyip göreceğiz.

İş dünyasının mali tabloların daha gerçekçi bir durumu yansıtması amacıyla enflasyon düzeltmesini desteklemiş olması, devletin de buradan gelir beklenti içine girmesi doğal bir şey iken, sonuçların ortaya çıkmaya başlamasıyla nasıl bir yol izleneceği de ayrıca bir merak konusu olmaktadır.

Keza enflasyon düzeltmesinin,

·         Yapılmakta olan yatırımlara vergi yükü getirmesi hasebiyle yatırımları azaltıcı etki meydana getirebileceği,

·       İmal veya inşa edilmesi uzun zaman alan (gemi, bina, tersane gibi) işlerde vergisel yükün olması sebebiyle işletmeleri finansal yönden zora sokabileceği, 

·         Yine, finansal yönü zayıf olan şirketleri, varlıklarını sürdürmek konusunda zora sokabileceği, bunun da işgücü ve istihdamda azalışa yol açabileceği,

·      Satışı gerçeklememiş maldan, üretime geçmemiş yatırımlardan (fabrika vb) vergi almanın vergi mevzuatındaki “herkesin ödeme gücüne vergilendirilmesi” temel ilkesine ters düşmesi,

·       Aktifleri borçlanmayla finanse edilen ve geçmiş yıl zararları fazla olan firmalarda enflasyon düzeltmesinin trajikomik vergisel sonuçlar çıkarması,

·     Borca batık firmaların birçoğunun enflasyon düzeltmesi sonucunda çok yüksek dramatik vergiler ödemek durumunda kalabilmesi,

Gibi, daha sayılabilecek birçok zorlukları ve tereddütlü hususları ortaya çıkarmaktadır.

Muhasebe Tekniği açısından konuya baktığımız da ise:

1- Muhasebe Sistemi Uyg.Gn.Tebliği Sıra No 1 e göre mali tabloların bu tablolardan yararlanacak kişi ve kuruluşların doğru karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde yeterli, açık ve anlaşılır olması tam açıklama kavramı olarak ifade edilir. Hatta mali tablolarda finansal bilgilerin tam olarak açıklanması yanında, işletmenin mevcut durumu ile ilgili gerçekleşmesi olasılık dâhilinde olan olaylarla ilgili bu bilgilerin gruplandırılması yapılabilir.

Bu sebepledir ki, gelir tablosunda kur farkı gelir ve gideri, faiz gelir ve gideri ayrı ayrı gösterilir.

Ancak 30.06.2024 tarihinde enflasyon muhasebesi kayıtlarında 648 Enflasyon düzeltmesi karları ile 658 Enflasyon düzeltmesi zararları hesabının ayrı ayrı detaylı olarak görülmemesi, diğer bir ifade ile gelir tablosunda yalnızca bir tanesinin görünmesi muhasebe sisteminin tam açıklama kavramıyla örtüşmemektedir.

Özellikle mali müşavir ve yeminli mali müşavirin “muhasebe kayıtlarının sağlıklı yapılabilmesi için hiç değilse enflasyon düzeltmesi uygulamasının yıllık yapılsın” şeklindeki haklı talep­lerini desteklediğimizi, bundan sonraki süreçte bakanlığın meslek ca­miasının talebi karşısında nasıl bir yol izleyeceğini bekleyip göreceğiz.

Sonuç;

Enflasyon düzeltmesi konusunda her ne kadar hepimiz sınıfta kalmasak da ikmale kaldığımız kesin. İş insanları, enflasyon düzeltmesini geç de olsa idrak etiklerinden, bundan sonraki süreçte muhasebe meslek örgütünün de arkasında daha fazla dururlar diye ümit ediyorum.

Kaldı ki, ticari kar’ın önceki dönem ve yeni dönem öz sermayeleri arasındaki fark olduğunu düşündüğümüzde,

·         Enflasyon düzeltmesi mantık olarak her ne kadar ters gibi görünse de sonraki dönemlerde de yapılmaya devam etmesi durumunda kâr – zarar üretmeye zarar ise kâr üretmeye başlayacaktır.

·         Gayri faal olan yani hiçbir ticari faaliyeti olmayan şirketlerde faal olunmayan dönemde doğmuş olan dönem kârı veya geçmiş yıl kârları, sonraki enflasyon dönemlerinde eriyecek, bu da özkaynaklarda azalma meydana getireceğinden zarar üretecektir.

·         Tam tersi durumda ise dönem zararı veya geçmiş yıl zararı olan şirketlerde ise doğan zararların parasal etkisi sonraki enflasyon dönemlerinde azalacağından kâr ortaya çıkaracaktır.

Özetle; “ikinin karesi eksi iki de olsa artı dörttür. Artı iki de olsa artı dörttür.”

Sevgiyle kalın….
Özkan ÇINAR
Not: “Bu makalelerde yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi veya kişisel tavsiye niteliğinde değildir ve yatırım faaliyetinde bulunmaya davet veya teşvik değildir. Herhangi bir yatırım kararının uygunluğu konusunda bağımsız mali ve uygunsa hukuki tavsiye almalısınız.”

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.