Connect with us

GÜNDEM

Zorlu Enerji: İsrail’deki santral hisselerini devrediyoruz

Yayınlanma:

|

The Jerusalem Post haber sitesi, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) üslerine elektrik sağlayan Dorad Energy’nin yüzde 25 hissesinin Zorlu’ya ait olduğuna dikkat çekti.

Zorlu Enerji konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı. “Grubu olarak 2003 yılından bu yana İsrail’de azınlık ortağı olduğumuz Dorad Doğal Gaz Santrali hakkında basında yer alan haberlerle ilgili kamuoyunu bilgilendirmeyi arzu ediyoruz.

İsrail’de bulunan Ashdod ve Ramat Negev Doğal Gaz Santrallerindeki hisselerimizin satışı ve pay devirlerine yönelik sözleşmelerimizin imzalarını Mayıs ayında tamamladık ve kamuoyu ile bu bilgiyi paylaştık. Ancak %25 azınlık hissedarı olduğumuz Dorad Doğal Gaz Santralinde hiçbir kararı alma ve aldırmama yetkimiz bulunmamaktadır. İsrail kanunları uyarınca yönetilen Santralde, diğer ortakların çoğunluk oluşturarak aldığı herhangi bir karar üzerinde de etkili olmamız mümkün olmamaktadır.

Ashdod ve Ramat Negev Doğal Gaz Santrallerinde gerçekleştirdiğimiz devirler gibi Dorad Santralindeki hisselerimizi de yatırımcılarımız başta olmak üzere tüm paydaşlarımızı gözeterek portföyümüzden en kısa sürede çıkarmak üzere çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Gelişmeleri eksiksiz ve zamanında kamuoyu ile paylaşacağız.

Otuz yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren ve ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma planlarına enerji sektörü gibi stratejik bir alanda hizmet eden Şirketimize ve Grubumuzun diğer şirketlerine yönelik itham ve yorumların bu çerçevede sağduyuyla değerlendirilmesini arzu ediyoruz. Özellikle sivil ve masum insanların yaşadıklarından dolayı tüm ülkemiz gibi son derece üzüntü duyuyor, bir an önce barışa kavuşulmasını gönülden diliyoruz.”

Okumaya devam et

GÜNCEL

Markalar elektrikli araç çalışmalarına neden ara verdi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de elektrikli araç piyasası hızla büyüyor. Öyle ki Türkiye, bu konuda dünyanın birçok ülkesinden çok daha hızlı ilerliyor. Ancak elektrikli araçları enerji sektöründen altyapı üretimine, şarj istasyonlarına kadar birçok başlıktan bağımsız düşünmek mümkün değil. Konuyla ilgili ciddi bir açıklama, işin uzmanından geldi. Elektrikli araçların şarj sistemlerinde dev kabloların temel içeriği olan bakırın Türkiye’deki en büyük tedarikçilerinden Bakırsan’ın içinde bulunduğu Toptaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toptaş, elektrikli araç piyasasında yaşanacak önemli kırılmalara dikkat çekti. Elektrikli araç şarj istasyonlarının ikinci nesle geçişe hazırlandığını hatırlatan Toptaş, fakat çağrı cihazlarının patlaması, ertesi gün de telsiz cihazlarının infilak etmesinin ardından durumun değiştiğini, “uzaktan kontrol edilebilirlik” durumunun gerçek bir tehdit olduğunu ve elektrikli araç piyasasının açığının da bu olduğunu belirtti.
Kendilerinin enerji sektörünün ihtiyacı kabloların üretiminde ana aktörlerinden olduğuna dikkat çeken Uğur Toptaş, “Yani enerjinin kablosu ham madde olarak bizden geçiyor diyebiliriz. Elektrikli araçlar trend oldu şu anda bu elektrikli araçlarımızın bir de şarj istasyonları var. Bir süredir yeni nesil şarj istasyonu arayışları için ar-ge çalışmaları var. Biz firmalara zenginleştirilmiş özel tipte bir bakır tedariği yapıyoruz” dedi. Önceki gün Lübnan’da Hizbullah’ın iletişim kurmak için kullandığı çağrı cihazlarının patlaması sonucu en az 9 kişinin ölmüş, 3 bine yakın kişinin de yaralanmıştı. Dün de Hizbullah’ın kullandığı telsizler uzaktan erişim yöntemiyle patlatıldı ve 14 kişinin ölmesine, 500’den fazla kişinin de yaralanmasına sebep oldu. Benzer bir durumun elektrikli araç piyasası için de geçerli olduğunu hatırlatan Toptaş, “Elektrikli araçlarda bazı markalar karar alıp çalışmalarına ara verdiler” dedi.

ELEKTRİKLİ ARAÇ ÇALIŞMALARINA NEDEN ARA VERİLDİ?

Çalışmalara ara verilmesinin nedenini de anlatan Uğur Toptaş, “Yaydığı manyetik alan yüzünden kullanıcılarına baş ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurma yoğunluğu yaşatmasından dolayı, bu araştırmalarını ve geliştirmelerini durdurma kararı aldı birçok firma. Elektrikli araçlar bundan 2 ay öncesine kadar çok yüksek bir trend olduğundan dolayı şarj istasyonları yeni nesil yani ikinci nesle geçmeye çalışıyordu. Fakat çağrı cihazı olayından sonra olay nereye gidecek, açıkçası belirsiz” ifadelerini kullandı.

‘ŞARJ İSTASYONU ÇALIŞMALARININ DA DURDURULACAĞINA İNANIYORUM’

Enerjinin lojistik kısmının bakırla çözüldüğünü, başka hiçbir metalin alternatif olamadığını belirten Toptaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toptaş, “Daha doğrusu optimal maliyet ve optimal enerji tasarrufu bakırda sağlanabiliyor. Ayrıca optimal iletkenlik de bakırda bulunduğu için bakır kullanılıyor” dedi. Şimdilerde elektrikli araç üreticilerinin temel tartışma ve araştırma konusunun yeni nesil şarj istasyonları olduğunu belirten Toptaş, “İki gün önce konuşuyor olsaydık eğer ben bununla ilgili daha pozitif düşüncelere sahip olurdum. Şu anda elektrikli araçlarla ve bu şarj istasyonlarının ar-ge’leriyle alakalı çalışmaların durdurulacağına inanıyorum. İki tane sebebi var. Ana sebep, kullanıcılarda ortaya çıkardığı baş ağrısı ve diğer sağlık problemleri. Sağlık da her şeyden önce geliyor burada. Ne aracın ekonomikliği ne aracın başka bir özelliğinden daha önemsiz değil. Öte yandan bir de elektrikli araçların başka bir şekilde kontrol edilebilme tehdidi söz konusu. Bundan dolayı ben ilginin ve tercihin azalacağına inanıyorum elektrikli araçlarda” değerlendirmesini yaptı.

TOPTAŞ: ABD MANUEL VİTESLİ ARAÇLARI TOPLUYOR

2024 itibarıyla teknoloji savaşlarının bambaşka bir evreye taşındığına da dikkat çeken Uğur Toptaş, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) dünyadan manuel vitesli araç topladığını ve bunun teknoloji savaşlarının ne kadar yakıcı hale geleceğinin bir fragmanı olduğunu söyledi. Toptaş, “ABD’nin bu uygulaması özellikle de 2024 yılının Mart ayında yaşanan güneş patlamasının ardından hareketlendi. Hala da uygulama devam ediyor. Bunu okumak ve gelecekte yaşanacakları bu paralelde değerlendirmek önemli” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE TEKNOLOJİ DEVRİMİ: KARANLIK FABRİKALAR’ GELİYOR!

Türkiye’nin bakır üretiminde de önemli gelişmeler yaşandığını belirten Uğur Toptaş, “Bakır üretim tesisleri yeni nesle evriliyor artık. Karanlık fabrikalar oluşturulmaya başlıyor. Hatta bir tane tesis var tahminen 6 ay sonra faaliyete girecek. Türkiye için teknolojik bir devrim diyebilirim. Endişe ediyoruz onlarda da ne kadar başarıya gidebilecekler, Türkiye’de bir ilk olacak çünkü. Bizim sektörün de, sanayinin de teknolojiyle entegre olup bir an önce karanlık fabrika meselesini çözmesi gerekiyor” dedi. Uğur Toptaş, karanlık fabrikaların çalışma mantığını şöyle anlattı:

“Normalde içerde bulunan işçinin, personelin yapmış olduğu işleri yapan robotik ekipmanlar var. Yani örnek veriyorum, malzeme geldi bunu alıp işleyip bir noktaya getireceğiz, bunun geçeceği etaplar için malzemenin bir yerden alınıp bir yere indirilmesi otomatik ekipmanlarla yapılacak. Diğer tarafta, işlenirken çıkan ürünün kalıplarından ayrılması, atılması, diğer tarafa aktarılması… Eskiden 60-70 kişinin götürdüğü işi sadece operatör olarak 4-5 kişinin götüreceği bir durum bu. Elbette istihdam olarak bakıldığında bir dezavantaj ama birçok sektör var, birçok meslek var. Bu kalıcı bir problem olmaz. Maliyetlerin aşağıya düşmesi, perakendede halkı rahatlatacak bir operasyon olduğu için destekliyoruz.”

‘KONUT FİYATLARINI BİLE DÜŞÜRÜR’

Sanayideki bu gelişmelerin konut fiyatlarına bile etkisinin olacağını savunan Toptaş “Teknolojik olarak gelişmek her zaman, bence insanoğlu adına faydalı bir şeydir. Maliyet olarak da faydalıdır. Bu şekilde devam edilmesi gerekiyor” dedi.

TÜRKİYE’NİN DEV TÜKETİM MADDESİ: BAKIR

Türkiye’nin bakır tüketim hacminin yıllık 500 bin ton olduğunu vurgulayan Bakırsan Bakır Sanayi kurucusu Uğur Toptaş, “Cevherden elde ediyoruz biz bu bakırın bir kısmını ama küçük bir kısmını… Geri kalanını dünyadan ithal ediyoruz. Bu tekniklere yatırımlar bu senelere kadar çok zayıftı. Yapılmaya başlandı ama devletin teşviklerinin arttırılması gerekiyor. Ciddi bir potansiyelimiz var. Bununla alakalı yer altı madenlerimiz çok zengin. Sadece yatırım maliyetleri çok yüksek. Fakat üretim olarak dünyada şu anda iyi bir aktörüz” ifadelerini kullandı.

‘RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI TÜRKİYE’NİN ÖNEMİNİ ARTIRDI’

Dünyadaki bakırın yüzde 30’unu Rusya’nın ürettiğini ve buradan dünyaya dağıldığını belirten Toptaş, “Malumunuz Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı da Rusya’nın zaten bir partneri olduk. Onların bakırları genellikle Türkiye tarafında kullanılıyor. Burada işleniyor, buradan ihracat yapılıyor. Bundan dolayı Türkiye’nin önemi 3 ise 6’ya, 7’ye, 10’a yükselmiş diyebiliriz bu noktada. Tabii savaş üzücü bir olay. Tabii ki bu savaşın bir an önce bitmesini, bu problemlerin ortadan kalkmasını istiyoruz. Çünkü bu savaş orada bölgesel olarak gözükse de bu biraz da kontrollü bir bölgesel savaş olmaktan çıkıyor. Dünyadaki aktörler ortada, diğer ülkeler ortada konuya müdahil olan. Bunların çözülmesi ve dünyanın bir an önce barışa gitmesini temenni ediyoruz. Ancak bu savaş Türkiye’nin sanayi üretimindeki değerini de bize göstermiş oldu” dedi.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Orta Vadeli Program’ın nicel göstergeleri

Yayınlanma:

|

Yazan:

Orta Vadeli Program (OVP) yayımlandı: Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Orta Vadeli Program, 2025-2027, Eylül 2024. Ana metin 66’ncı sayfada son buluyor. Sonrası 103’ncü sayfaya kadar uzanan eklerden oluşuyor.

Dış borcu 500 milyar doları aşkın olan Türkiye’de değişen ekonomi yönetimi “irrasyonel kırılganlıkları onarmayı” üstlendi. Yeni ekibin tutumunu yansıtacağı için OVP, dış finans çevrelerinin de ilgiyle beklediği bir belgedir; dikkatle incelenecektir.

Mehmet Şimşek ve ekibinin 2024-2026’yı kapsayan bir önceki OVP’yi de gözden geçirdiğini; IMF’nin Türkiye’ye ekonomisine ilişkin önerileri ile Cumhurbaşkanı’nın önceliklerini birlikte içeren uyumsuz bir belge oluşturduğunu bu köşede incelemiştim (soL Haber, 19 Eylül 2023).

Bu yazı son OVP’nin ana metnine değinmekle yetiniyor; eklerde yer alan nicel verilere, göstergelere odaklanarak tümünü değerlendiriyor.

Makro-ekonomik göstergeler

Aşağıdaki tablo, OVP, Ek 1’de yer alan nicel verilerden derlenmiş, bazıları türetilmiştir. Satır başlarında yer alan kavramları açıklayalım.

OVP 2025-2027, Makro-ekonomik (%) Göstergeler

Tabloda oranlardan oluşmayan tek sayı, yıllık ortalama dolar fiyatıdır (satır 3). OVP, Tablo 1.1’de yer alan cari fiyatlarla GSYH (millî gelir) dolarlı GSYH’ya bölünerek hesaplanmıştır.

Büyüme ve enflasyon sayıları yıllık değişim (tümüyle “artış”) oranlarıdır. İlk satırdaki reel büyüme, GSYH’nin sabit fiyatlı (hacim endeksli) büyüme oranıdır. Dolarlı büyüme yüzdesi (satır 2), OYP’deki yıllık dolarlı GSYH sayılarından hesaplandı.

Dolar enflasyonu, satır 3’teki dolar fiyatlarının bir önceki yıla göre değişim yüzdesidir. 2024 sayısı yukarıdaki tabloda yer almayan 2023 verisinden hesaplandı. TÜFE enflasyonu, TÜİK’in hesapladığı, yaygın kullanılan enflasyon kavramıdır.

GSYH enflasyonu, ise OVP, Tablo 1.1.’den aktarıldı: Cari fiyatlarla GSYH sayılarını sabit fiyatlı (“reel”) GSYH toplamına dönüştürmekte kullanılan deflatördür. TÜİK tarafından ayrıca hesaplanmakta, kullanılmaktadır. Ekonominin tümünü kapsadığı için gerçekçi enflasyon göstergesi olarak kabul edilmelidir.

Millî gelire oranlanarak sunulan kamu kesimi (satır 7) ve cari işlem dengeleri (satır 8) her yıl açık vermiştir. Son satır dar anlamdaki işsizlik oranıdır. TÜİK’in “atıl işgücü” olarak da tanımladığı “geniş anlamda işsizlik” oranı üç misli yukarıda seyretmektedir. OVP yazarlarını ilgilendirmiyor.

Bu sayılardan hareket eden makro-ekonomik bir çözümleme, politika araçlarından kaynaklanan sonuçları (bağımlı değişkenleri, hedefleri) ayrıştırır; tutarlılığını, gerçekçiliğini değerlendirir.

Burada ayrıntılara giremeyiz; birkaç gözlemle yetinelim.

‘Büyümeyi besleyen kemer sıkma…’

IMF’nin Türkiye uzmanlarının ısrarla beklediği kemer sıkma politikaları yukarıdaki tabloda yer alıyor mu? Parasal istikrar göstergeleri OVP’deki makro-ekonomik tablolarda yer almıyor. Enflasyona karşı mücadelenin temel öncelik olduğu ve bu hedefe dönük politikalar, OVP metninin çeşitli kesimlerine (örneğin s.19 vd) dağılmıştır.

Buna karşılık yukarıdaki tabloda geleneksel bir IMF programının diğer beklentileri yer alıyor: Neoliberal gelirler politikası ise OVP metninde açıklanıyor (s.42, 97); tablodaki enflasyon makaslarıyla bağlantısına aşağıda değineceğim.

Kamu maliyesinde kemer sıkma (“malî disiplin”) göstergesi satır 7’dedir. OVP’den alındı; kamu genel dengesi/GSYH oranı ile ifade ediliyor. “Eksi” değerler ile ifade edilen kamu açıkları oranı 2024-2027 arasında 2,6 puan (%4,9 → %2,3) gerilemektedir (satır 7).

Aslında malî disiplin, 2024’te başlamıştır. Tablomuzda yer almayan 2023’te % 5,6 olan kamu açığı oranı 2024’te %4,9’a (0,7 puan) geriliyor. Kamu kesiminin vergiler dahil net harcamalarının azalması ile gerçekleştiği için, Keynes’in iyi bilinen çoğaltan etkisi yaratır; en azından ekonominin büyüme oranını aşağı çeker: Bu beklenti 2023-2024’ün GSYH verilerine yansımıştır: Büyüme oranında 1,6 puanlık bir durgunlaşma gerçekleşiyor: %5,1 → %3,5…

Malî kemer sıkma 2024 sonrasında devam etmektedir; üstelik hızlanarak… 2024-2025 arasında kamu açığının millî gelire oranı bir yılda 2,2 puan (%4,9 → 2,7) geriliyor. Millî gelire nasıl yansıyor? Ters yönde: Kemer sıkma, reel büyüme temposunu durgunlaşma doğrultusunda değil; 0,5 puan (%3,5 → %4,0) yükselterek sonuçlanmıştır (satır 1).

Üstelik, sonraki iki yılda da aynı “terslik” süregeliyor; kemer sıkma, ılımlaşan bir tempoyla da olsa sürüyor; ama ekonominin büyüme oranı her yıl yarım puan yükselerek 2027’de yüzde 5’e yerleşiyor.

OVP’de yer alan bilgilerin, verilerin sınırları içinde konuşuyoruz: Parasal, malî, gelirler alanlarında tüm politika değişkenleri durgunlaşma yönündedir; ama sonuç iktisat öğretisine aykırıdır: Kemer sıkma, büyüme temposunu yukarı çekmektedir.

Nasıl açıklanabilir? IMF, bir ara genişletici büyüme (“expansionary austerity”) doktrinine bağlanmıştı. Bulgularla kesin uyuşmazlık nedeniyle bu neoliberal saçmalıktan vazgeçti. Anlaşılan Mehmet Şimşek ekibi, bu doktrin değişikliğini izleyememiş…

Enflasyon makasları: Politikaları yansıtıyor

Tabloda yer alan üç enflasyon makası farklı tempolarda seyrediyor; tartışılmalıdır.

GSYH (millî gelir) enflasyonu (satır 5), istisnasız her yıl dolar enflasyonunu (satır 4) aşmıştır. Dolar, reel olarak ucuzlamış; TL değerlenmiştir. Yansımalardan biri, büyüme temposunun reel TL ve dolar cinsinden karşılaştırılmasında gözleniyor. GSYH’nın dolarlı büyüme oranı (satır 2) her yıl reel büyüme temposunu (satır 1) aşmaktadır.

Bu tespitler sonunda dolarlı GSYH toplamı üç yılda üçte bir oranında artacak, 1,8 trilyon eşiğine yaklaşacaktır. Türkiye’de 2027’de kişi başına düşen ortalama gelir 20.420 dolara çıkacaktır (bk. OVP Tablo 1.1). Doların ucuzlaması, dış kaynak girişlerinin bol kepçe süregelmesiyle mümkündür.

Bu “pembe tablo” nasıl açıklanabilir? Cumhurbaşkanı’nın büyük öncelik verdiği büyüme öngörülerini karşılayan hayalperest varsayımlarla… Aynen “kemer sıkarken büyüyen ekonomi” öngörülerinde olduğu gibi… OYM yazarlarının özensizliği, cari işlem dengesi öngörülerinde de gözleniyor: Büyüme hızının yüzde 4’ten yüzde 5’e çıktığı, üstelik TL’nin hızla değerlendiği 2025-2027’de dış açık neredeyse yarı yarıya daralmaktadır, Bu olağan-dışı gelişme nasıl mümkün oluyor? Herhalde gözden kaçmıştır …

Enflasyon göstergeleriyle ikinci karşılaştırma, GSYH enflasyonu (satır 5) ile TÜFE enflasyonu (satır 6) arasında yapılabilir. Millî geliri tümüyle kapsayan, yansıtan GSYH enflasyonu her yıl TÜFE’yi aşıyor; dört yıl boyunca ortalama yüzde 50 oranında yukarıda seyrediyor.

Öteden beri, TÜFE hesaplaması eleştiriliyor; kamuoyunca hissedilen, algılanan enflasyonu yansıtmadığı ileri sürülüyor. GSYH enflasyonu ile arasındaki makasın kesintisiz açılması, TÜFE’nin emek-karşıtı bir politika aracı olarak kullanıldığını ima etmektedir; ciddiye alınmalıdır.

OVP, emekli aylıklarının, kamu sektörü maaş ve ücretlerinin, asgari ücretin, hatta tarımsal alım fiyatlarının, TÜFE öngörüleriyle sınırlı tutulacağı vurgulanmaktadır (s.41 vd). Özetlediğim veriler, TÜFE’nin 2027’ye kadar sistematik olarak gerçek enflasyonun altında hedeflendiğini gösteriyor. Bunların ötesinde malî ve parasal kemer sıkmanın boyutu ekonomiyi durgunlaştıracaktır; ama bu durum OVP’de gizlenmektedir.

Kıssadan hisse: 2015-2022 dönemindeki emek-karşıtı bölüşüm şokunu 2027’ye kadar sürdürmek iktidar tarafından tasarlanmaktadır. Bu bileşke, Türkiye’yi ağırlaşan bir toplumsal bunalıma mahkûm etmektedir.

Bu doğrultudaki bulgular herhalde zenginleştirilecek; emek örgütlerinin, Cumhuriyetçi ve sol muhalefetin mücadele gündeminin hareket noktalarından biri olacaktır.

Prof. Dr. Korkut BORATAV

Okumaya devam et

GÜNCEL

ÇAĞRI CİHAZLARI NASIL PATLATILDI?

Yayınlanma:

|

Yazan:

İsrail, Hizbullah’ın kullandığı çağrı cihazlarını eş zamanlı olarak kullanıcıların üzerindeyken peş peşe patlattı, binlerce kişi yaralanırken, hayatını kaybedenler oldu. Peki bu saldırı nasıl gerçekleşti? Soy News Arabia’ya göre, İsrail’in ulusal istihbarat teşkilatı Mossad, Hizbullah’ın sipariş ettiği yeni şifreli çağrı cihazlarının pillerine, Hizbullah üyelerinin eline geçmeden önce Nitrogliserin bileşiği enjekte etti. Bu bileşik oda sıcaklığında beyaz kristal halinde bulunuyor. Ancak 210 derece sıcaklığa ulaştığında bomba etkisi yaratabilecek şekilde patlıyor. İsrail’in uzaktan sinyal göndererek cihazlardaki bataryayı ısıttığı ve patlamasına neden olduğu belirtiliyor. Çağrı cihazlarına daha önceden 20 gram ağırlığında patlayıcı madde yerleştirildiği ve Hizbullah’ın Şubat ayından bu zamana çağrı cihazlarındaki değişimi fark etmediği de gelen haberler arasında.

PLANLANANDAN ERKEN PATLATILDI

ABD medyasında da saldırının ayrıntılarına yönelik farklı iddialar var. Al-Monitor’un haberine göre, İsrail’in saldırı planını farkeden 2 Hizbullah mensubundan biri İsrail tarafından etkisiz hale getirildi ancak diğerinin Hizbullah yönetimini uyarması ihtimaline karşılık hızlıca harekete geçiliyor ve cihazlar planlanandan erken patlatılıyor.

“MOSSAD CİHAZLARI ÜRETİM SÜRECİNDE DEĞİŞTİRDİ”

Reuters’a konuşan Lübnanlı kaynağa göre de Mossad’ın saldırı şekli aynı. Haberde Mossad’ın cihazları üretim sürecindeyken değiştirdiği bilgisi paylaşıldı. Çağrı cihazlarına kod ile aktif hale getirilen bir kart aracılığı ile patlayıcı yerleştirildiği öne sürüldü. Kaynak, patlayıcının herhangi bir güvenlik önlemine takılmadığını belirtti. Reuters’a konuşan bir başka güvenlik kaynağı ise yeni çağrı cihazlarının içine üç grama kadar patlayıcı gizlendiğini ve Hizbullah tarafından aylarca fark edilmediğini söyledi.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.