Connect with us

BANKA ANALİZLERİ

2020: 9 Maddede Türk Bankacılığında Milat

Yılın daha 3. çeyreği bitmeden tüm bu yaşananları alt alta konduğunda bile 2020’nin diğer yıllardan farklı bir yıl olma sektörde milat olma özelliği taşıyor

Yayınlanma:

|

Yılın daha 3. çeyreği bitmeden tüm bu yaşananları alt alta konduğunda bile 2020’nin diğer yıllardan farklı bir yıl olma sektörde milat olma özelliği taşıyor

Her alanda olduğu gibi 2020 bankacılık sektörü için de yeni bir milat olduğunda kimsenin itirazı edeceğini sanmıyorum. Milat olması yaşanılan olağanüstü ortam yanında banka ve para piyasasında kamu otoritesinin yeni uygulamalardan da kaynaklandı. Sektörde 2020’yi olağanüstü ve milat yapan ne gibi durumlar olduğuna bakalım.

1. Kamu otoritesi uzun yıllardır arka planda kalırken 2020’de daha fazla ön plana çıktı. 10 Şubat 2020’de 31035 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bankacılık Sektörünü direkt etkileyen BDDK Yönetmelik değişikliği ve TCMB Tebliğ ile birlikte Ücret ve Komisyonlardan Kredi masraflarına kadar bir takım düzenlemeler geldi. Bankaların aldığı 2.400 adet olan ücret ve komisyon masrafları 51 adet ile sınırlandı. Ücret ve komisyonlara sınırlamalar getirilerek üst sınırlar kondu. Sık sık benim de yazdığım önemli bir konu hakkında ilk defa ciddi düzenlemeler yapılarak şikâyetlerin de önü alınmış oldu. Artık bankaya giren müşteri hangi hizmet için hangi masrafı ödeyeceği netleşti. Bu durum; vatandaştan, esnaftan, sanayiciden bankaların aldığı keyfi ücret ve komisyonun da önünü almış oldu. Artık, bankalar için de lokantaya girdiğinde ne ödeyeceğini bilmeden yemek yeme devri kapanmış oldu. Yeni düzenlemede bankaların ciddi ücret ve komisyon kaybı yaşayacağı tahmin edilmekle birlikte 2. Çeyreğe somut olarak yansıdığı ve yılın ilk yarısında 4 milyar TL ücret ve komisyonlarda kayıp görüldü. 2019 yılındaki 106 milyar TL ücret ve komisyon gelirini yakalamaları çok zor. Asıl yansıma 3. ve 4. Çeyrekte olacağını yıl sonuna kadar 2019’a göre bankaların 15-20 milyar TL bu alanda kar kaybı yaşayacaklarını düşünüyorum.

2. Kredi takip süreleri 90 günden 180 güne çıktı. Bankalar üç ay boyunca taksit ya da kredi ödeme tutarını ödemeyen tüketici, esnaf ve sanayisi kredilerini yasal olarak takibe atıyorlardı. Fiili durumda esnaf ve sanayici kredilerini yapılandıran bankalar genelde vatandaşın kredilerini takibe atıyorlardı. Covid-19 tedbirleri kapsamında kredi takip sürelerinin uzaması bankalara ciddi bir yük oluşturduğu gibi bu sürenin bitmesi ile takip rasyolarının da arttığını göreceğiz. Halen bankaların takip tutarı 150 milyar TL ve % 4,35 seviyesinde olmasına rağmen bu oranın düşmesinde son çeyrekte kredi hacmin artmasını ve takip sürelerinin 180 güne çıkarılmasının ciddi etkisi oldu.

3. 2019 Ekim ayında kararname ile kurulan ve 2020’de yapılanmasını tamamlayan SEDDK – Sigortacılık, Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu kuruldu. Yıllardır bankaların şikâyet konusu olan keyfi sigorta şikâyetleri BDDK tarafından banka ürünü olmadığı, Hazine’nin baktığı nedeni ile şikâyetler ortada kalıyordu. Bizim de sık sık gündeme getirdiğimiz bu tür şikâyetler için artık bir muhatap oluşturuldu. Bu sayede Bankaların keyfi (Kredi Limit Sigortası, Kredi Sigortası, Emekliye İşsizlik Sigortası gibi) uygulamaları da kontrol altına alınacak.

4. Aktif Rasyosu (AR) uygulaması başladı. 2019 yılında bankalar kredilerde sert frene basarak durma noktasına geldi. Zira dolar bazında 2019 yılında özellikle yerli ve yabancı sermayeli bankalar küçülme trendine girdi açığı kamu bankaları kapamaya çalışsa da piyasaya kredilerde durma noktasına geldi. 2019 yılında bankalar 50,9 milyar dolar mevduat artışına karşılık; kredilerde sadece 1 milyar dolar büyüdüğü ortaya çıkması şikâyetlerin yersiz olmadığını ortaya çıkardığı gibi; kamu otoritesini de ciddi rahatsız etti. Bankalar 2020 ilk iki ayında piyasaya hızlı başlamasına rağmen özellikle 2020 Mart ayında Covid-19 sürecinin başlaması ile birlikte kredilerde tekrar sert bir fren yaptı. İlk şokun atlatılması ile birlikte TCMB diğer Merkez Bankaları gibi “Genişleyici Para Politikası” uygulamasına geçmesi ile birlikte Hazine’nin de desteği ile Kamu Bankaları aracılığı ile hızlı bir kredi genişleme stratejisine geçti. Özel ve yabancı bankaların bu kredi büyüme sürecine uzak durunca Kamu Otoritesi de Aktif Rasyo (AR) formülü ile karşı hamle yaptı ve bu rasyonun altında kalan bankalara ceza uygulaması getirdi. Gönülsüz de olsa Yabancı ve Yerli Bankalar bu rasyoyu tutturmak için Piyasaya dönerek özellikle TL Kredi verme süreci yaşandı. Bu süreçte kredi faiz oranları da hızla düştüğü görüldü. Kamu otoritesi bu ortamda zorunlu karşılık oranları ile de oynayarak bankların piyasada tekrar aktif oyuncu olmaya teşvik etti.

5- Swap işlemlere sınırlamalar geldi. BDDK tarafından Şubat, Nisan ve Ağustos aylarında sık sık SWAP işlemler ile ilgili düzenlemeler uygulamaya kondu. Genelde spekülatif işlemler ve piyasa bozucu işlemler ile ilgili kısıtlamaya yönelik girişimleri bazı bankaları rahatsız etmesine rağmen kamu otoritesi geri adım atmadan kararlılık ile kararının arkasında durması bu alandaki işlemleri daralttığı gibi benzer mesajlar İngiltere merkezli finans kuruluşlarına da verildi. Hazine işlemlerinde engeller ile karşılaşan bankalar gönülsüz de olsa piyasaya dönmek zorunda kaldı.

6- Konut Kredi Faiz oranları % 0,64 oldu. Kamu bankaları Konuk kredi faiz oranlarını aylık % 0,64’e indirince yerli ve yabancı sermayeli bankalar da bu süreçten pay almaya çalıştı. Konut piyasasına yaratılan psikolojik ortamda gelen ciddi bir hareketlilik geldi ve ilk altı ayda konut kredilerinin ivmesi ile zirveye ulaştığı Haziran ayında 190 bin konut satıldı. 2019 Haziranında bu sayı üçte biri sadece 61 bindi adetti. 2020 ilk altı ayda ise 624 bin konut satıldığı görüldü. Ortada satışlar iyi idi fakat ufak bir sorun vardı. Vatandaş 2. el konutu tercih ediyordu. Hoş bunda fırsatçı müteahhitlerin hızlı bir şekilde stok konut fiyatlarının da artırmasının etkisi vardı ama Haziran ayı sonunda görüldü ki, satılan 624 bin konutun sadece 197 bini sıfır konuttu. 197 konut bile geçmiş yılların ilk yarı ortalamasının altında kaldığı görülünce 2. el konut faiz oranları artırıldı ama geç kalınmış konutu alan almıştı. Daha sonra da zaten bankaların ayrıldığı kaynak tükendi ve bir konut macerası da böylece son buldu.

7.Cezalar. 2020 Ocak ayında QNBFinansbank Rekabet Kurulu’ndan 7,8 milyon TL’lık ceza yedi. Uzlaşma ile 5,8 milyon TL cezada el sıkıştılar. Temmuz ayı bankalara cezalar yaz yağmuru gibi geldi. Akbank Koronavirüs kapsamında alınan tedbirlere aykırı işlemler yapması nedeni ile BDDK tarafından 155,5 milyon TL para cezası yedi. Temmuz ayında BDDK tarafından müşterilerden gelen şikâyetler nedeni ile 7 bankaya toplam 204,6 milyon TL ceza verdi. Yine Temmuz sonunda BDDK tarafından 2 bankaya Aktif Rasyosu (AR) tutmadığı gerekçesi ile HSBC’ye 180 milyon TL; Albaraka Türk’e 20,6 milyon TL ceza verildi. Cezalar bankalar ile sınırlı kalmadı. 2020 Ocak ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü Sigortacılık Kanununa aykırılık nedeni ile bir Bankaya 15 gün sigorta aracılık faaliyetini durdurup, 94 milyon TL ceza verdi. Başka bir bankaya sigortacılık faaliyetlerindeki uygunsuz işlemler nedeni ile 187,1 milyon TL ceza uygulandı. Bu cezalardan başka 2020 yılında 5 sigorta şirketine 2020 yılı içince çeşitli cezalar verildi.

8. Rekabet Kurulu baskını: 2020 Ocak ayında Rekabet Kurumu denetçileri yaklaşık 20 banka genel müdürlüklerinde üst yöneticilere ait bilgisayarlar dataların yedeklerini aldı. Ne aradıklarını tahmin etmek zor değil. Piyasa bozucu yazışmalar; bankalar arası üst yönetici transferlerinde data hırsızlığı olup olmadığı ve mail hareketleri hiç kuşkusuz. Etik kuralları çerçevesinde çalışması gereken kurumların başında Bankalar geliyor. Benzer bir çalışmayı daha önce 12 bankaya yapmış ve milyonlarca lira cezalar kesmişti. Bu sefer işin para cezası ile sınırlı kalmayıp “basiretsiz tüccar” sıfatı ile üst yönetime yaptırımlar gelir ise şaşırmam. Rekabet Kurulu 19 aylık inceleme sonunda 2017’de 13 banka hakkında benzer suçlar ile inceleme yapmış 8 bankaya ciddi para cezaları kesmişti. 2017 cezasındaki karar galen Rekabet Kurulunun sitesinde mevcut olup banka GMY’lerin “akşam buluşup bir kahve içelim, şu faizleri konuşalım” şeklinde rekabet bozucu diyalogları raporda yer almıştı.

9. TCMB ve kamu bankaları türev piyasalarında daha fazla yer aldı. Piyasaları kontrol altında tutmaya kararlı olan Kamu otoritesi TCMB ve kamu bankaları aracılığı ile piyasa işlemlerinde daha fazla rol oynamaya başladığı görüldü. Alışılmışın dışındaki bu durum bankaların da kamu otoritesine karşı ters pozisyon alma ihtimaline karşı geri adım atmalarına neden oldu ve türev ve piyasa işlemlerinde işlem hacmini ister istemez daralmasına neden oldu.

Yılın daha 3. çeyreği bitmeden tüm bu yaşananları alt alta konduğunda bile 2020’nin diğer yıllardan farklı bir yıl olma sektörde milat olma özelliği taşıyor. Genişlemeci para politikasının sonlanması ile birlikte önümüzdeki dönemde sektör açısında ciddi sorunlar da içinde kendini saklıyor. Zira ertelenen kredi takip dosyalarının ne kadar olduğu, ne kadarının kanuni takibe gideceği, kısa sürede özensizce dağıtıldığını düşündüğüm bazı kredilerin nasıl tahsil edileceği; konut kredilerinde tekrar durgunluğun başlaması ile bu alandaki hareketliliğin de durması etkisi ile yeni sorunlar sektörü bekliyor. Konut projesi yapıp yasal olarak sorumlu olmalarına rağmen bugüne kadar bankalara yansıtılmayıp dondurulan “yarım kalmış projelerde” bankalara maliyetleri henüz dillendirilmiyor. Diğer taraftan işsizlik oranlarının artma olasılığı, hane halkı gelirinin düşmesi ile tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki şişme bankaların çözmesi gereken alanların başında geliyor. Zira vatandaşın 2019 sonunda 580 milyar TL olan tüketici kredileri ve kredi kartı borcu 21 Ağustos 2020 itibarıyla 200 milyar TL artarak 777 milyar TL düzeyine gelmiş durumda. Üstelik bunun 124 milyar TL’lik kısmı kredi kartı borçlarından oluşuyor. Mevduat tarafında 2018 başında yüzde 37 olan dolarizasyonun yüzde 52-55 arasında dolaşması da bankaları rahatsız eden alanlardan biri. Bu durumun piyasalara “Güven” vermeden çözülemeyeceği de biliniyor. Önümüzdeki dönemde durgunluk, enflasyon, işsizlik sorunlarını Covid-19 tehdidi altında çözmemiz gereken sorunların başında geliyor ki bu bankalar için de ileriye yönelik belirleyici ana unsurlar olacaktır. Hangi bankanın bu süreci daha iyi yöneteceği ise üst yönetimin deneyim ve stratejisine bağlı olacaktır.

Erol TAŞDELEN

Ekonomist

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Türkiye Bankacılık Sektöründe KMO Gerçeği: 2018-2025 Arası Dönüşüm

Yayınlanma:

|

Yazan:

KMO Nedir?

Kredi-Mevduat Oranı (KMO), bankaların topladıkları mevduatın ne kadarını kredi olarak kullandırdığını gösteren temel bir göstergedir:

KMO = Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar

Finansal istikrar açısından bu oran, hem bankaların risk düzeyini hem de kredi politikalarının sürdürülebilirliğini izlemek için kritik önemdedir.

2018-2020: Aşırı Kredi Genişlemesi

Bu dönemde KMO oranı %115-120 seviyelerindeydi. Yani bankalar her 100 TL mevduata karşılık 115-120 TL kredi veriyordu. Bu durum:

  • Sistemin kendi kaynağının ötesinde kredi genişlemesi yaşadığını,

  • Kredi finansmanının bir bölümünün dış kaynaklar veya özkaynaklarla karşılandığını gösteriyordu.

Ancak yüksek KMO:

  • Likidite riskini artırıyor,

  • Dış şoklara karşı kırılganlığı büyütüyordu.

2021 Sonrası: Politikada Sıkılaşma ve Yeni Dönem

2021’den itibaren TCMB’nin uygulamaya koyduğu politikalar sektörü dönüştürmeye başladı:

  • Aktif rasyosu düzenlemesi

  • Makroihtiyati tedbirler

  • Kur korumalı mevduat uygulaması

  • TL’yi destekleyici adımlar

Bu düzenlemeler sonucunda:

  • Bankaların kredi verme iştahı azaldı,

  • Mevduat toplama motivasyonu arttı.

2023-2025: KMO Geriliyor

Bu politikalar sonucunda:

  • 2023 itibarıyla KMO %90’ın altına geriledi.

  • 2024 ve 2025’in ilk yarısında oran %80-90 aralığında seyrediyor.

Artık bankalar her 100 TL mevduata karşılık yalnızca 80-90 TL kredi kullandırıyor.

Bu durum, sistemin:

  • Daha temkinli ve kontrollü çalıştığını,

  • Likidite açısından daha güçlü konuma geldiğini göstermektedir.

Ancak Sorunlar da Var: Krediye Erişim Zorlaştı

Düşen KMO’nun bazı olumsuz yansımaları da oldu:

  • KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektör krediye ulaşmakta zorlandı.

  • Bu durum, konkordato ve iflaslarda artışa neden oldu.

Ne Yapılmalı?

Bu süreçte atılması gereken adımlar:

  1. Uzun vadeli, TL bazlı, istikrarlı mevduat yapısı oluşturulmalı.

  2. Bankaların kaynak yapısı çeşitlendirilerek dışa bağımlılık azaltılmalı.

  3. Tasarruflar artırılmalı, sermaye piyasaları derinleştirilmeli.

  4. Krediye erişimi kolaylaştıracak, yenilikçi finansman araçları geliştirilmeli.

Devletin Rolü: KMO ve Dolaylı Borçlanma

KMO’nun düşürülmesiyle birlikte:

  • Bankalar daha az kredi verirken,

  • Krediye verilmeyen kaynaklar devlet tahvillerine yönlendirildi.

Bu sayede:

  • Hazine, risksiz ve ucuz borçlanma imkânı buldu.

  • Ancak bankalar faiz riski taşıyan menkul kıymetleri bilançolarında tutmak zorunda kaldı.

KMO’daki düşüş, finansal istikrar için olumlu olsa da, reel sektöre verilen desteğin azalması, ekonomik büyümeyi sınırlandırmaktadır. Bu ikilem, Türkiye’nin kredi sistemi ile tasarruf yapısı arasındaki dengesizliğin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Dezenflasyon sürecinde piyasadaki talebi azaltmak, kamu finansmanını sağlamak ve TL’ye geçişi desteklemek amacıyla uygulandı.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor

Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

DenizBank, tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.

“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”

DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.

Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;

Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.

Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.

Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.

İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.

Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.