Connect with us

Erol Taşdelen

Bölge Müdürlüklerinin fişini kim çekecek?

Dijital dönüşüm Bölgeleri de vurdu. Bankacılık sektöründe Bölge Müdürlükleri fonksiyonlarını yitirdi, uzatmalar oynanıyor. Bankalar Bölge Müdürlüklerini nasıl tasfiye edeceklerinin planlarını yapmaya başladı bile.

Yayınlanma:

|

Dijital dönüşüm Bölgeleri de vurdu. Bankacılık sektöründe Bölge Müdürlükleri fonksiyonlarını yitirdi, uzatmalar oynanıyor. Bankalar Bölge Müdürlüklerini nasıl tasfiye edeceklerinin planlarını yapmaya başladı bile.

Yaklaşık iki yıldır Banka Bölge Müdürlüklerinin fonksiyonunu yitirdiğini, Bankalara yük ve maliyet unsuru olduğunu ısrarla yazıyorum.
Bu düşüncem yeni değil 2010’lardan sonra yaşadıklarım beni bu sonuca ulaştırdı, kafamda netleştir. Üç buçuk yıllık tüm bankalar ile aktif çalışma piyasa deneyimim de tespitlerimin ne kadar doğruluğunu gösterdi bana. Bankalar ısrarla “Bölge Müdürlüklerdeki çarpık yapılanmaya” devam ederler ise kendi bilecekleri şey, çok da umurumda değil. Tabi bu gereksizliği “laf olsun” diye yazmıyorum. Şimdi gerekçelerimden bazılarını sıralayayım :
Görev tanımı, Fonksiyonları net değil
1991 yılında YKB’de bankacılığa başladığımda da Bölge Müdürlükleri vardı. Daha sonraki çalıştığım bankalarda da ama o dönemler tek, net ve doğru bir fonksiyonları vardı : Şubelere destek olmak. Yani Bölgenin çalışmalarını kolaylaştırmak. Genel Müdürlük ile şubeler arasında koordinasyonunu sağlamak, tıkanan noktalarda şubeye yardım etme mantığı vardı. Özellikle 2008 krizinden sonra bu yapı tamamen çöktüğü gibi kendileri dahi görevlerini tarif edemez hale keldi. Her bölge ekibi Bölge Müdürünün kendi deneyimine göre çalışır hale geldi. Şubelerde hizmet standartını belirleyen ve  yakalayan bankalar bu standartı bölgelerde başaramadı.  Aynı bankanın bölgelerin arasında bile bir tutarlılık yok.
Boş boş oturuyorlar” demesinler diye “çalışıyorMUŞ” gibi görünmek
Bölge  Müdürlükleri kendine iş çıkarmakta çok marifetliler. Sistemden alabilecekleri raporları şubelerden istemek bunun başında. Şube fiyatlama mı yapacak; “bana mail at, ben Genel Müdürlük pazarlamaya atayım, gelen cevabı da sana gönderirim”. Tam bir bürokrasi kaosu. Bölge müdürlüğüne giden fiyatlama mailleri standart “şube olumlu görüşlerimizle uygunluğunu rica ederiz” şeklindedir. Genel Müdürlük soru sorsa “niçin bu fiyatı istediğini” açıklayamaz panikle çaktırmadan şubeyi arayıp bilgi ister. Bu Dijital çağda kulaktan kulağa oyunu yani. 15 dakikada bitecek iş 3-4 saatte biter. Sık sık bankalarda aynı pozisyonda kalıyorum inanın bazı bankalar 2-3 gün sonra dönebiliyor. Abi piyasa dinamik sizin hantal yapınızı mı bekleyecek. Sonra da şube fırça yer “niye iş kaçırdık” diye. Bu bürokraside hedef tutar mı. “Kaçan işler raporu” uzadıkça uzamış ama suçlu şube!
McDonald’s  Sisteminden McKinsey Sistemine geçiş
Genel Müdürlük birimlerinde daha önce McDonald’s  Sistemi vardı. Şubeden başlayıp, Şube Müdürlüğü, Bölge Müdürlüğü, Genel Müdürlük Birimlerine doğru kariyerde bir “yetkinlik tecrübe  süzgeci” vardı sistemde. Benim “McKinsey Prens ve Prensesleri” dediğim Grup bankalara sızana kadar bu böyle idi. Sektöre Yabancı ortaklı bankaların girişi ile aynı zamana denk gelir.  Ne zaman ki banka ile alakası olmayan, bankacılık deneyim ve eğitimi olmayan grup sisteme girdi sistem de darmadağın oldu, pusulası bozulup istenmeyen kayalıklara doğru yol aldı. Bu grup o kadar üçlü ve etkili oldu ki; uyarıları kimse dinlemedi Mitolojideki “Silenler” gibi söyledikleri ana hissedarların kulaklara hoş geliyordu. Sonuç mu; sektörü getirdikleri nokta ortada. Son 15 yıldır bu grubun borusu öttü resmen. “Müşteriye Hizmetten Ürün Satışına” dönüşen bankacılık da bu dönemde dönüştü. Devleti ve Devlet kurumlarını baskı altına alan “yabancı sermaye getiriyoruz, sesinizi çıkarman”  diyen grup da bunlar oldu.
Bölgeler Mobbingin merkezi oldular
Bankacılık “Ürün Satışına” dönüşünce personelin eski başarıları dikkate alınmadı; “her üç ayda bir kurum hafızasına format atılır” gibi çalışma dönemi başladı. “Ürün Satamayan ( onlara göre Performansı düşük ) sondan % 10’luk dilimi kapını önüne koy gitsin” oldu yeni sistem ki bu tanımlama son bankanın KOBİ’den sorumlu zamane Grup Müdürüne aittir ( hoş kendisi de bölge müdürlüğüne tenzil-i rütbe gönderildi başarılı olmadığı için ama olsun zamanında rolünü doğru oynamış ki kapı önüne konmadı;  “hani şu Cuma günü milyonlarca TL vadesizde bıraktım” diye oynayan kızımızın kendisine gönderdiği videoyu banka içine yayıp dışarı sızınca “bu tip mesajalrı ben istedim” diyemeyen ve  arkasında durmayıp kızımızı ekmeğinden eden bölge müdürü ablamız).  Bölgeler şu an Mobbingin Merkezleri olmuş durumda. Her sabah akşam telekonferanslar ( akşam konuşmuşsun iki saat gece aklına ne geldi de sabah tekrar konuşulur anlamamışımdır, tam plansızlık örneği ), gün içinde defalarca personele telefon açıp, WhatsApp’dan taciz edin; “bu maili açtığınıza göre hala yerinizdesiniz” üst mailleri atan grup bölgeler maalesef. BDDK Murakıplarının, Rekabet Kurumu Müfettişlerinin, Çalışma Bakanlığı denetçileri bir gün rastgele bölgeler seçip PC – İş Telefonu Backup kayıtlarını almaları, Mail örneklerini alması yeterli olacaktır. BDDK’nın kurum içi haberleşmenin kayıtlarını tutmasını zorunlu hale getirdiği gibi kayıp yapılamayan kurum içi haberleşmeyi de acil yasaklaması lazım. WhatsApp gibi mobbing unsurları yasaklanmalı. İşin içinde Banka Güvenlik sorunu da var bu tür programlarda yazılanlar silinse bile yabancı arşivlerde paşa paşa birilerinin eline geçmesini bekliyor. Nerede kaldı müşteri sırrı, bilgi güvenliği. “Hayırlı Cumalar” diyerek müşterilerin vadeli hesaplarından tırtıklama; yaşlı veya gurbetçi müşterilerin vadeli hesapalarının bozularak vadesizde bırakılması , müşterinin haberi olmadan yüksek montanlı  BES yapılması, kur karı yapmak için müşterileri “döviz alın” diye tavsiyelerde bulunması, sahte imzalar ile müşterilere DCD işlemleri yapılarak zarar ettirilmesi  gibi Etik Olmayan bankacılık işlemleri bölgelerin baskısı sonucu oluyor ama bölge haberi yokmuş gibi davranıyor. “Suça azmettiren” ortada yok yani. Bodrum, Uşak, Edirne, Moda gibi ortaya mı çıktı şubeden 1-2 personel çıkar yoluna devam et. Eskiden şubelerde usulsüzlük olunca Savcılığı suç duyurusu da yapılırdı, son yıllarda yapılmıyor BDDK’nın hiç dikkatini çekmiyor mu? Suç duyurusu niçin mi yapılmıyor?  Suç duyurusu olunca personel mahkemede konuşacak bölge müdürlüklerinin rezillikleri ortaya saçılacak hapis cezaları alacak da ondan. Tabi bu durumda niyeti bozan ve parayı para olarak gören yetersiz bankacılar yıllarca çalışsa alamayacağı parayı müşteri hesaplarından çalıyor ve sadece bankadan atılarak kurtuluyor. Ne güzel işbirliği değil mi? Adam ne kadar para tokatladı ise Gayrimenkule gömüyor kimse de bunu nasıl aldın demiyor. Hoş salak değil kendi adına almıyor tabi ama piyasa küçük hemen duyuluyor. Herkes biliyor ama susuyor neden acaba? Şaşırmıyorum, kendisi pisliğe boğulmuş kadrolar bu tip usulsüzlükleri ortaya çıkarıp üzerine gidemez.
Bölgeler, Rol çalmada başarılılar
Başarılı işleri sahiplenmede bölgelerin üzerine yoktur. Yeter ki Genel Müdürlük birimlerinin taktirini alacak bir kredi kullandırılsın, şubelere bir mevduat girsin. Aman aman utanmasalar “müşteriyi bulup kendileri şubeye yönlendirdik” diyecekler. Hoş bunu diyen yüzsüzler de var. Ama kredinin birinde sorun yaşansın kafalar kuma gömülür, kimseyi ortada bulamazsınız. Üçkağıtçı Seyyar Satıcılar gibi iyiler kendine kötüler hokkabazlıkla şubeye. 
Bölge Müdürlerinde güç zehirlenmesi oluştu
Şube yeri seçimi, personel alımı, eğitim planı, hedef dağıtımı, performans ölçümü, terfi, işten çıkarma yetkisi tek elde olunca güç zehirlenmesi kaçınılmaz oldu. Bu gücü eline alıp sapıtan bölgede taciz etmediği kalmayan sapık bölge müdürleri bu dönemde türedi. Terfi etmek için ahlaksızlıklar bu dönemde patladı. Utanmadan personeli otele, evine davet eden Bölge Müdürlük kadrolarındaki “cahil cesareti özgüven sapıklığı” her yerden taşar oldu. Düşünün bir kez sabahtan akşama şubelere hiçbir çalışma alanı bırakmayıp “şunu şunu yapın” diyen bölgeler ama başarısız hep şubeler. Ne kadar mantıklı değil mi? Şubelerin çalışabileceği ne hareket alanı bırakılmış, ne inisiyatif bırakılmış, ne öz güven bırakılmış, ne de söz sahipliği yapılmış. Bölgelerce, acımasız “Mankurt” işkence yöntemleri uygulanan  şubelerden başarı beklemeyin.
Ciddi maliyet unsurları
Şubelerin maliyet ve karlılığını ölçen bankaların bölgelerde bu tür yöntem izlememesi beni hep şaşırtmıştır. Bölge müdürlükleri harcamaları, yüksek maaşları, gereksiz ne yaptığı belli olmayan personel yığılması ile bankalara ciddi maliyet oluşturmakta. Bölgelerin bankalara maliyetleri belli ama hiçbir bankada bölgenin bankaya katkılarını, karlılıklarını ölçen bir sistem henüz yok. Ne güzel değil mi bankaya ciddi zarar veriyorsunuz ama banka ayakta uyuyor sizin kar bastığınızı sanıyor.  Bazı bölgelerde KGF Kredileri başta olmak üzer ciddi batıklar oluştu neden acaba? %5-10’cu Bölge Müdürlerini ben UŞAK’ta duyuyorum sizler İstanbul’da uyumaya devam edin. O nedenle KGK’ye diyorum ki; “bazı bölge ve şubelere dikkat edin suistimaller var batıklar yoğunlaşan şube ve bölgelerde kefalet kısmını ödemeyin zira protokole uygun dağıtılması buralarda kefil olduğunuz krediler”. KGF kredisi verilmiş firma bir ay sonra diğer kredilerinde takipler başlamış batık kredileri KGF’ye çakmışlar resmen KGF  kredisi hiçbir taksit ödenmeden takibe giden krediler var dikkatinizi çekmiyor mu?
Bölge kaynaklı usulsüz ve yolsuzluklar arttı
“Bölgelerde yetki var sorumluluk yok” bu sistemde. Kredi verilirken ortada olan bölgeler batınca ortada yoklar. Bölge yetkisinde verilen krediler patır patır döküldü bazı bölgelerde neden acaba? Bankaların Etik Hattı var ama sıkı ise ara suçlu sen olursun! Banka içi tacizleri İK’ya, Teftişe bildirdiler de ne oldu şikayet eden personel cezalandırıldı.  Çalışma Bakanlığı, BDDK yeni kurulan Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SDDK) bankalarda daha aktif olmalı. Müşteri şikayetlerini “tek şikayet” diye geçirmeyelim, şikayetlere yansımamış yüzlerce benzer işlem olarak düşünün lütfen.
Listeyi uzatmak mümkün, başka yazılara bırakalım. Kısaca, Banka Bölge Müdürlükleri komada. Bazı bankalarda “bitkisel hayata” girmiş fişi çekilmez ise bölgeye de bölge şubelerine de bankaya da ciddi üzüntü/maliyet kaynağı olacak gibi. “Ben bu maliyete katlanırım, Etik olmayan çalışma alışkanlıklarından haberim var, tacizlerine göz yumarız sahanın / şubelerin canı cehenneme” diyen CEO, GMY ve Yönetim Kurulu üyeleri var ise -ki müdahale etmediklerine göre vardır da- kendileri bilir biz yazmaya devam ederiz. Dost acı söyler: “Bölgelerin siz geri bildirim yapmadığı  sahada durum hoş değil”,  gaz biriktiren çöplük gibi patladı patlayacak bir durum var sahada biline.
Erol TAŞDELEN

tasdelen34@gmail.com
Ekonomist, Siyaset Bilimci
( 25 yıllık banka emekçisi )

BANKA HABERLERİ

TCMB Reeskont ve Döviz Kredisi kullanan İhracatçı firmalar çıkmaza girdi!

Yayınlanma:

|

Şubat 2025 itibarıyla, Türkiye’de finansal kesim dışındaki firmaların (özel sektör) toplam döviz yükümlülükleri 310,8 milyar ABD doları seviyesine ulaşmıştır. Bu yükümlülüklerin yaklaşık %38’i kısa vadeli, %62’si ise uzun vadede. Reel kesimin net döviz pozisyon açığı 155 milyar USD’yi aşmış durumda… Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 177 milyar dolar oldu.

1. TCMB Reeskont Kredisi ve Döviz Alım Kısıtı:

  • Şu anda TCMB reeskont kredisi kullanan firmalara, kredi vadesi boyunca piyasadan serbest şekilde döviz alımı yasaklandı.

  • Firma, reeskont kredisi kullanıyorsa döviz alıp da kendi finansal yönetimini dövizle destekleyemiyor. Sorun da tam bu noktada başlıyor!

2. İhracat Bedelinin Kullanımı ve Döviz Kredisi Ödeme:

  • Diyelim ki firmanın bir döviz kredisi var.

  • Firma gelen ihracat döviz gelirini kullanıp doğrudan döviz kredisine ödeme yapıyor.

  • Bu durumda, ihracat bedelini Türk Lirası’na çevirmediği için TCMB’nin %2 döviz teşvik kuru desteğinden yararlanamıyor.

3. İhracatçı firmalar %2 destek beklerken sonuç: sıfır!

  • Eğer firma 1 milyon USD tutarında bir ihracat bedelini, önce TL’ye çevirmeden doğrudan döviz kredisi ödemesinde kullanırsa:

    • %2’lik teşvikten mahrum kalıyor.

    • 1 milyon USD × 38 TL (örnek kur) = 38 milyon TL.

    • Bunun %2’si = 760 bin TL kayıp ( USD/TL kuru yükseldikçe zarar da otomatik artmakta).

4. Firmalar, Döviz kredisi ile yüksek faiz kıskacında kaldı

  • 1 milyon USD’lik bir ihracat gelirinde 760 bin TL kadar doğrudan teşvik kaybı söz konusu oluyor.

  • Buna ek olarak firma ayrıca döviz alım yasağının getirdiği likidite sıkışıklığı ve kur riski yönetimi zorluğuyla da karşı karşıya.

Çözüm ne olabilir?

Reeskont kredisi alan firmalar döviz alma kısıtı nedeniyle, döviz kredisi ödemelerini ihracat bedelinden doğrudan yaparlarsa, %2’lik döviz teşvikinden yararlanamıyorlar ve böylece ciddi bir kayba uğruyorlar. (Bu oranın rekabet için yetersiz olduğu ve yükseltilmesi gerektiği konusunda ihracatçılar hemfikir).

Çözüm için önerimiz; bu gelir kaybı firmalara maliyet, dolayısı ile ÜFE’ye enflasyon katkısı olarak yansımaktadır. Bunun için bu tarz firmaların ihracat bedellerini bozdurarak döviz kredileri ödeme hakkı tanınması veya kredi kullanarak kredi kapama hakkı tanınması veya kredi tutarı kadar döviz alma serbestliği çözüm olabilir. Mevcut durumda firmaların gelir kaybı başka bir ifade ile maliyet artışı yaşamakta bu da üretilen mal ve hizmetler üzerinde ÜFE olarak enflasyona katkı sağlamaktadır.

Rasyonelleşme Stratejisi kapsamında firmaların Ticarette Döviz ile ödemeleri serbest bırakılırken; Reeskont Kredilerde kredi vadesi boyunca (genelde 1 yıl) döviz almama yasağı devam etmişti…

Erol TAŞDELEN-Ekonomist       www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Banka mobil uygulamasında doğru kişiselleştirme nasıl olur?

Yayınlanma:

|

Kişiselleştirmeyi doğru yapmak, en basit haliyle, bir ürün, hizmet, iletişim veya deneyimi bireyin ihtiyaçlarına, beklentilerine ve özelliklerine gerçekten uygun şekilde uyarlamak demektir.

Biraz daha açarsak:

  • Klişeye düşmeden, gerçekten bireyin özgün ihtiyaç ve beklentilerini anlamak,

  • Aşırıya kaçmadan, kullanıcıyı rahatsız etmeyecek, hatta faydalı ve anlamlı bulacağı öneriler veya deneyimler sunmak,

  • Veri gizliliğine ve güvenliğe saygı göstererek kişisel bilgileri kullanmak,

  • Samimi, değer odaklı ve zamanında müdahalelerde bulunmak anlamına gelir.

Kişiselleştirmeyi doğru yapmanın anahtarları:

  • Dinlemek: Gerçekten ne istediklerini, nasıl davrandıklarını, nerelerde zorlandıklarını anlamak.

  • Ölçülü davranmak: Kullanıcının verilerini kullanırken sınırı aşmamak, kişiyi “izleniyormuş” gibi hissettirmemek.

  • Değer katmak: Kişiselleştirme sadece satmak için değil, kişinin hayatını kolaylaştırmak, daha iyi hissettirmek için yapılmalı.

  • Esneklik sunmak: Kişiye, deneyimi kendi istediği gibi yönetme hakkı vermek.

  • Şeffaf olmak: “Senin şu tercihini dikkate aldık ve sana şu yüzden şunu öneriyoruz” gibi açıklayıcı bir tavırda olmak.

Özetle, kişiselleştirme doğru yapıldığında, insan kendini anlaşılmış, değerli ve rahat hisseder.
Yanlış yapıldığında ise rahatsız edici, güvensiz ve ticari bir manipülasyon gibi görünür.

Doğru ve yanlış kişiselleştirme karşılaştırması:

Kriter Doğru Kişiselleştirme Yanlış Kişiselleştirme
Niyet Kullanıcıya gerçek fayda sağlamak amacıyla yapılır. Sadece satış artırmak veya manipülasyon amacıyla yapılır.
Veri Kullanımı Sadece gerekli ve izinli veriler kullanılır. İzin alınmadan, aşırı veya gereksiz veri kullanılır.
Zamanlama Kullanıcı için doğru anda ve doğru yerde yapılır. Yanlış zamanda, aşırı sıklıkta ve rahatsız edici şekilde yapılır.
Ton ve Üslup Samimi, empatik ve kullanıcı dostu dil kullanılır. Soğuk, mekanik veya aşırı satıcı dili kullanılır.
Değer Katma Kullanıcının hayatını kolaylaştırır, deneyimini iyileştirir. Sadece şirket çıkarına hizmet eder, kullanıcıya değer katmaz.
Kontrol Hakkı Kullanıcıya verilerini ve tercihlerini yönetme hakkı verilir. Kullanıcının verileri üzerinde kontrolü yoktur.
Şeffaflık Kişiselleştirmenin nasıl yapıldığı açıkça anlatılır. Veriler gizli toplanır, kullanım amacı net açıklanmaz.

BİR BANKA MOBİL UYGULAMASINDA DOĞRU KİŞİLEŞTİRME NASIL OLUR?

Şimdi bir banka mobil uygulamasında doğru kişiselleştirme nasıl olur adım adım anlatıyorum:

1. Kullanıcının Önceliklerini Anlamak

  • Kullanıcı kredi kartını sık kullanıyorsa, uygulama kredi kartı ekstrelerine, harcama analizlerine hızlı erişim sunar.

  • Kullanıcı yatırım işlemlerini daha çok yapıyorsa, ana ekranda yatırım portföyü ve piyasa verileri ön plana çıkarılır.

2. Zamanında ve Anlamlı Bildirimler Göndermek

  • Kullanıcının elektrik faturası ödeme tarihi yaklaşıyorsa, “Ödeme tarihi yaklaşıyor, hemen ödeyebilirsiniz.” diye birkaç gün önce kibar bir bildirim gelir.

  • Kullanıcının maaş günü geldiyse, “Maaşınız hesabınıza yatırıldı.” gibi bilgilendirici ve sevindirici bir mesaj gönderilir.

3. Gizliliğe Saygı Göstermek

  • Tüm kişiselleştirme tercihleri ayarlanabilir olur:
    → “Harcama analizlerini görmek istiyor musunuz?” diye önceden onay sorulur.
    → Kullanıcı isterse “Beni sadece önemli işlemler için bilgilendir” gibi seçenekler sunulur.

4. Değer Katan Öneriler Yapmak

  • Kullanıcı yurt dışına çıkacaksa, uygulama döviz kurları ve yurt dışı kullanım tavsiyeleri sunar.

  • Bireysel emeklilik birikimi azaldıysa, “Birikiminizi artırmak için küçük katkı fırsatları” önerir; baskı yapmadan.

5. Kullanıcıya Kontrol Verilmesi

  • Kullanıcı, hangi konularda bildirim almak istediğini, ana ekranda hangi modülleri görmek istediğini kendisi seçebilir.

  • “Beni sadece yatırım fırsatları konusunda bilgilendir.” diyebilir.

Doğru kişiselleştirme = Anlayışlı + Zamanında + Özgürlük tanıyan + Faydalı + Şeffaf davranmaktır.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Liyakatsız terfi sonuçları ne olur?

Yayınlanma:

|

İşyerinde yanlış kişilerin terfi etmesi ya da liyakatsızlık (yani bilgi, yetenek ve deneyim yerine kişisel ilişkiler veya başka uygunsuz kriterlerle seçim yapılması) çok ciddi olumsuz sonuçlar doğurur. En önemli sonuçları şöyle özetleyebiliriz:

1. Çalışan Motivasyonunun Düşmesi

  • Yetkin kişilerin yerine liyakatsiz kişilerin terfi ettirilmesi, çalışanlar arasında adalet duygusunun zedelenmesine neden olur.

  • Çalışanlar, performanslarının ödüllendirilmeyeceğine inanmaya başlar, bu da motivasyon kaybına yol açar.

2. Verimlilik ve Performans Kaybı

  • Yetkin olmayan yöneticiler, ekipleri doğru şekilde yönetemez.

  • Stratejik kararlar hatalı alınır, iş süreçlerinde verimsizlik ve hatalar artar.

3. Yetenekli Çalışanların İşten Ayrılması (Beyin Göçü)

  • Gerçek anlamda başarılı, bilgi ve tecrübe sahibi çalışanlar kendilerini değersiz hissettiklerinde başka firmalara geçerler.

  • Şirket, yetişmiş insan kaynağını kaybeder, sürekli yeni personel aramak zorunda kalır (yüksek devir oranı).

4. Kurumsal İtibarın Zedelenmesi

  • İçeride yaşanan liyakatsizlik zamanla dışarıya da yansır: müşterilere, iş ortaklarına ve sektöre.

  • Şirketin piyasa itibarı zarar görür, güven kaybı yaşanır.

5. Karar Kalitesinin Düşmesi

  • Liyakatsiz yöneticiler, vizyonsuz ve kısa vadeli bakış açısıyla kararlar alır.

  • Uzun vadede şirketin rekabet gücü zayıflar, hatta piyasadan silinme riski doğar.

6. İş Yeri Kültürünün Bozulması

  • Torpil, adam kayırma, dedikodu, klikleşme gibi toksik kültürler oluşur.

  • Ekip çalışması ve iş birliği yerine güvensizlik, çekişme ve kutuplaşma hakim olur.

7. Yaratıcılığın ve Yeniliğin Engellenmesi

  • Yetkin olmayan yöneticiler, genellikle kendilerinden üstün yetenekleri tehdit olarak görür ve yenilikçi fikirlerin önünü keser.

  • Şirketin inovasyon kabiliyeti azalır, zamanla geride kalır.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.