Finans dünyası ve bileşenlerinden olan bankacılık sektöründe son dönemlerde etkisi giderek artan finansal sorunlar yaşanmaktadır. Bu durum, paranın belli bir zümrede olmasından ve bu paranın atıl kalmasından kaynaklanmaktadır. Dünya çapında yaşanan bu sorunun çözümü için finans dünyasındaki ekonomi bileşenlerinin süreçlerini baştan dizayn etmesi gerekiyor. Ayrıca, finans kurumları bu sorunun mikro kredi yöntemleri ile çözüleceğine inanmalı ve harekete geçmeliler. Çözüm üzerine yaptığım birçok araştırma neticesinde bir kavram oluşturdum: H2H+B (Human to Human with Bank: Banka ile İnsandan İnsana). Mikro ölçekte yaşanan bu daralmadan kurtulmak, H2H+B yapısına geçiş ile mümkün olacaktır.
Ekonomide oluşan daralma, paranın belli bir alanda yoğunlaşması gibi bir çok farklı etkenden kaynaklanabilir. Bu daralmanın aslında pozitife dönüştürülebilecek bir daralma olduğuna inanmaktayım. Bunu sağlayabilmenin yolu ise hâlihazırdaki finansal yapının değiştirilmesini kabul etmekten geçiyor. Bu finansal yapının hızlı ve çok aktif bir şekilde değiştirilmesinin mümkün olmadığını biliyorum. Neticede her şey gelişime açıktır ve yenilik kaçınılmazdır. Fakat bazı gelişim ve yeniliklerin o kadar derinlerde yapılması gerekiyor ki bu bütün organizasyonun temelinde farklılığa sebebiyet verebiliyor. Tam da burada bahsetmek istediğim şey: H2H+B. Şimdi gelin hep birlikte bu kavram üzerinde konuşalım.
H2H+B Nedir?
Human to Human with Bank, banka aracılığı ile insandan insana direkt finansal bağlantı demektir. İlk başta bakıldığı zaman zaten finans dünyasının böyle çalıştığını düşünüyor olabilirsiniz. Aslına bakarsanız, resmin tamamına bakıldığında haksız sayılmazsınız. Resmin detayına indiğimizdeyse temeldeki farklılığın büyüklüğünü görüp bana hak vereceğinize inanıyorum.
Para sahiplerinin birikimleri, banka veya finans kurumları aracılığı ile ticaret yapmak için sermayeye ihtiyaç duyanlara aktarılmaktadır. Sermaye sahiplerine verilen getiri kredi müşterileri ile yapılan sözleşme neticesinde belli olmaktadır. Burada sermaye sahipleri, paralarının nerede, nasıl ve ne kadar değerlendirildiğini bilmemektedir ve finans kurumu ile sermaye sahipleri arasından başta yapılan anlaşma kadar getiriye sahip olmaktadır. Bu yapı, sermaye sahiplerini oyunun içerisine sokmaz, sürece tamamen kendisi hâkim olur ve kârı şeffaf şekilde bildiği diğer yatırım araçlarına döndürür. Bu durum da paranın atıllaşmasına sebebiyet verir.
H2H+B ile sermaye sahipleri banka veya finans kurumları aracılığı ile sermaye ihtiyacı duyanların projelerini görebilecek, direkt olarak bu projelere dahil olabilecek ve aynı zamanda projelerin büyüklüğünü ve kârını doğrudan öğrenebilecektir. Günümüzde insanların alım trendleri tamamen IPE (Information, Personalization, Experience: Bilgi, Kişiselleştirme, Deneyim) kavramları üzerine kurulu. Bu yapı sermaye sahiplerine, istedikleri firma (sektör, proje vb. türevler de oluşturulabilir), istedikleri tutar ve istedikleri vadelerde birikim yapma imkânı sunmaktadır. Bu durum bankanın sermaye riskini azalttığından finansman ihtiyacı olanlar için daha uygun bir finansal kanal olacaktır.
Sermaye sahiplerinin oyuna direkt dahil olması mikro ölçekte tabana yayılmış bir kredi ağı oluşmasına da doğrudan katkı sağlayacaktır. Böylelikle, finansal kurumların çok fazla ihtiyaç duyduğu tabana yayılım gösteren kredi ağı minimum finansal risk ile elde edilebilir.
H2H+B kavramı, globalde atılda bulunan paranın sistemin içerisinde yer almasını ve heterojen dağılım göstermesini sağlayacaktır. Buna ek olarak, sermaye sahiplerinin iş yaptıkları (finansman sağladıkları) firmalar ile iletişime geçmeleri, kitlesel fonlama sürecinin de önünü açacaktır. Kitlesel fonlama alışılagelmiş yatırım veya destek platformlarının dışında olduğu için H2H+B, bu konuda ciddi bir hazırlık ve alışkanlık edindirme bakımından değer katacaktır.
Özetle, finans sektörünün sermaye sahiplerine verdikleri faiz/kâr oranlarının reel piyasada karşılığının olmaması, sermaye sahiplerinin paralarını finans sisteminin dışında tutmasına veya atıl kalmasına sebebiyet vermektedir. Bu durum finansman maliyetlerini artırmakla birlikte mikro ölçekte kişi veya şirketlerin hayatta kalmasını da oldukça zorlaştırmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için sermaye sahiplerinin sistemin içerisine sokulması gerekmektedir. Böylelikle sermaye sahiplerinin kendi seçimleri ile yaptıkları yatırımlarının güncel piyasa koşullarında değerlendirilmesi sağlanacaktır. Tabii bu durum finans kurumlarının kârlılık politikalarını doğrudan olumsuz etkileyebilir ama unutulmamalıdır ki, neredeyse bütün sektörlerde (yazılım sektörü ortalamasına bakıldığında ters orantılı kalmakta) kâr oranı azalıp, taban veya global hacimlerde artış görülmektedir. Bu sebeple finans kurumları da bu sondan kaçamayacaktır.
Finans kurumları tabularını ne kadar erken yıkmaya karar verirse, hayat/yaşam eğrisi o kadar uzun olacaktır. İşte bu yüzden, finansal darboğazdan çıkışın tek yolunun mikro kredi olduğuna inanıyorum.
HBR