BANKA ANALİZLERİ
Bölge müdürlüklerinin çöküşü nasıl oldu?
Dijitalleşen bankacılıkta bölge müdürlükleri gerekli mi?

Yayınlanma:
7 yıl önce|
Yazan:
Erol Taşdelen
Bankacılık sektöründe Bölge Müdürlükleri sorunu kangren olmayı sürdürüyor.
Çalışanların şikayetlerine dikkat edelim, büyük çoğunluğu Bölge Müdürlüğü ekiplerinden kaynaklanıyor.
BÖLGE MÜDÜRLÜKLERİ NASIL DOĞDU ?
Türkiye’deki bankaların tarihini incelediğimizde önce Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere az şubeli olarak hizmete başlıyor daha sonra şubelere, Bursa, Adana, Gaziantep, Adana, Antalya, Denizli, Kayseri … illerinde yayılarak devam ediyor.
Şube sayısının artması ile birlikte başta iyi niyetli olarak fonksiyonel ve Adem-i merkeziyetçi yönetim anlaşışı ile , şubelere destek olması için Bölge Müdürlükleri kurulma ihtiyacı doğuyor. Öyle ya 30-40 şubeli bankayı Genel Müdürlükte kolayca yönetebilirsiniz ama şube sayısı 200-300 olunca işler zorlaşır. Günümüzde sayıları 700-800 hatta 1000’i aşmış şube ağında Bölge Müdürlükleri kaçınılmazdır.
BÖLGE MÜDÜRLÜKLERİ NASIL BÜYÜDÜ ?
Tabi başta iyi niyet ile kurulan bölgelere önce Bölge Müdürleri atandı.
Yanına sekreteri ve Şoförü verildi. Aslında başlangıçta kadrolar bu kadardı.
Bakıldı Bölge Müdürleri çok yoruluyor Müdür Yardımcıları verildi. Başta bu yardımcılar bütün segmentlere bakar şubelerin her derdi ile ilgilenirdi. O dönemde aslında ciddi katkıları da oldu. Şubelerde segment ayrımı keskinleşince, Bütçe ve hedefler ayrılındı, ister istemez Müdür Yardımcıları da segment bazda ayrıldı.
Ticari, KOBİ, Bireysel başta olmak üzere Bölge Müdürlerinin altında hiyerarşi oluşturuldu. Bu abi / ablalar da “of puf” edince hadi yorulmasınlar diye birerde yardımcı verildi. Tabi bunlara çaycı da eklendi. Hepsine birer araba bazılarına şoför eklendi. Sonra bu sisteme bölge bazında İnsan Kaynakları ( İK ) ve mini Tahsis Müdürlükleri de eklendi bir de bakıldı ki 20-25 kişilik bir birim olmuş.
BÖLGELERDE SORUN NEREDE ÇIKTI ?
Bölgelerde kadro şişmesi ile birlikte görev tanımı yapılması gerekirdi. Kağıt üzerinde yapıldı fakat bunu pratikte denetimi ve yönetilmesi kolay olmadı. Şubelere kılık kıyafetinden, konuşma şekline, müşteriyi selamlamadan, telefonda hitap şekline kadar Müşteri Hizmetleri Yönetimi – CRM dersleri veren genel müdürlük eğitim departmanı aynı standartları bölgeler için yapma gereği duymadı maalesef. Bölgelerde standart görev tanımı ve çalışma şekli netleşmeyince aynı bankanın bölgeleri arasında bile değişik çalışma şekilleri ortaya çıktı. Her Bölge Müdürü kendi iş deneyimine göre bir çalışma şekli oturttu. Hatta bir birlerinden neler yapıyor diye “kopya görev” şekilleri ortaya çıktı. Başta şubelere destek olsun, Genel Müdürlük ile ara bağlantıyı sağlasın diye iyi niyet ile kurulan Bölge müdürlüklerde bu noktada işler koptu.
Başta terfi ettirme, eğitim planlama bölgeler aracılığı ile olmaya başlandı, tabi bu kulağa hoş geliyor öyle ya şubeler ile diyalogları fazla olduğu için personeli en iyi bu ekipler tanıyabilirdi. Bu sistemin sorunsuz işlemesi için bazı önkoşullar vardır. Örneğin Liyakat sistemi. Bölgede çalışacak ekibin bir defa yaptığı işe tam hakim olması lazım. Beş ayrı bankada İstanbul ve Anadolu’da yıllarca şubelerde çalışmış bunun 10 yıldan fazla kısmını şube müdürlüğü olarak yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki son 10 yılda bu liyakat sistemine hiç dikkat edilmedi. Kişisel olarak Bölge Müdürümün benden daha bilgili olması ve beni geliştirmesi tercihimdi. Şanssızlık, bankayı bırakmadan son 3 bölge müdürümde maalesef bu donanım yoktu, zaten 2’i geri şube müdürü yapıldı.
BÖLGELERDE YOZLAŞMA NE ZAMAN BAŞLADI ?
Bunda başta Genel Müdürler olmak üzere kendi ekibini oluşturma süreci ile birlikte yozlaşma da başladı maalesef. 1990’lı yıllarda bankalar batmaya başladığında ekip olarak hareket etme güdüsü gelişti, Ekip olarak bankalar arası transferler bu döneme denk gelir. Bir ekibin içinde yer almaya itirazım yok fakat “ekibin içinde yer alayım da kendime de iyi bir yer pozisyon bulayım” anlayışı gelişince Liyakat sistemi de çöktü. Ekipte yer almak için kişilikten ödün vermeler, yalakalık, adam kayırma, arkadaşını satma, bizden / onlardan ayrımı yapmanın kökenleri bu döneme denk gelir. Anlayış buna dönüşünce Bölgelerde de dejenerasyon da kendini gösterdi.
BÖLGELERİN YOZLAŞMASINDA GENEL MÜDÜRLERİN ROLÜ NE ?
Bölgelerdeki yozlaşma ve dejenerasyonda hiç kuşkusuz Genel Müdürler 1. Derece sorumludur. Zira Şube ağındaki ağırlıktan da olabilir Bölge Müdürlerini “Şubelerdeki Temsilcileri” olarak gördü, bu şekilde üstlerinde sorumluluk da azalmış oldu. Bunu Bölge Müdürlerine ve Müdürler Toplantılarında Şubelere sözlü tebliğ edince Bölge Müdürleri bir anda kendilerini “Genel Müdür” gibi görmeye, “bankanın hissedarı” gibi görmeye başlayan davranışlar sergiler oldu. İş o kadar çığırından çıktı ki kötü kokular gelmeye başladı. Öyle ya denetimsiz yetki, güç zehirlemesine dönüştü. Şube ziyaretleri, yeme, içme, konaklama tatil havasına büründü. Tehdit ve göz korkutma tavırları başladı. Başta şubeye destek olması için oluşturulan birimler ne derler ise hemen sorgulamasız yapılması gereken, korkulması gereken Zombiler haline getirildi. Liyakatı hak etmeyen insanları etkin hale getirirseniz çöküş de kaçınılmaz olur, oldu da.
BÖLGE MÜDÜRLÜKLERİN ÇÖKÜŞÜ NASIL OLDU ?
Dedik ya başta masumane şubelere destek ve hizmet kalitesini hızlı sağlanması için kurulan birimler zamanla söylemlerini değiştirdi. Babacan destek amaçlı kibar konuşmalar gitti emir cümleleri gelir oldu. Toplantı aralıkları kısaldı, süreleri uzadı. Üslup seviyesi hiç olmadığı kadar yerlere düştü. Sağlıklı insanın bu ortamda çalışma şartları çekilemez hale geldi. Yetenekli ve yetişmiş, özgüveni yerinde insanlar “diğer kurumlar bu kadar olamaz” diye başta başka bankalara gitmeye başladı. Baktılar ki bütün kurumlar birbirine benzemiş. Öyle ya kötü iyiyi bozar, her zaman kötü davranış daha hızlı yayılır. Yayılmıştı da. Bir kısım insanlar pes etti. Ailesini, çocuklarını, borçlarını düşünerek Sisteme uyum sağlamaya başladı. İşine sabahları koşarak giden güler yüzlü insanlar asık suratlı haller büründü. Bir kesim sektör dışına kaçtı, “daha az kazanayım kafam rahat olsun” anlayışı gelişti.
KÖTÜ DAVRANIŞLARA ÖRNEKLER Mİ ?
Tabi kötü davranışlar, dejenerasyon, çöküş diyoruz ama bunların örneklenmesi de gerekli ki gerçekten sektör bu kadar yozlaştı mı karar verelim. Hoş çoğu yerde kol kırıldı yen içerde kaldı. Örnekler tamamen kendi şahitliklerim ve yakın arkadaşlarımın başına gelen 1. Ağırdan dinlediklerimdir. Tabi burada sadece Bölge Müdürlerini hedefe koymamak lazım dedik ya Genel Müdürler yetkilerini devir edince Bölge Müdürleri de bu yetkileri Segment müdürlerine, onlar da alt yetkililere devri etti. Bazı bölge müdürleri segment müdürlerinin soytarısı oldu, bazı bölge müdürleri Tahsis Müdürlerinin gölgesinde ezildi. Genlerimizde Ağalık sistemi var ya bu rada da benzer bir yapı oluştu ister istemez. Neler oldu bakalım :
• Şube ziyaretleri : Şube ziyaretleri daha bir şatafatlı hale geldi. İş bitirmek, destek için yapılan şube ziyaretleri önceden haber verilir yemek yerleri konaklama yerleri ayrılır hale geldi. Hatta akşam yemekte ne giyeyim bile başlı başına stres hali aldı. Öyle ya İK dahil bütün yetkiler bölge ekibinde artık. Karşılıklı abartılı iltifatlar havada oluşur yalaka davranışlar sırıtır ama kimse çaktırmaz. Bölgelerin en çok sevdiği şubeler bu türdür o nedenle ( istisna Bölge Müdürleri hariç tabi ). Odalarda rakı, viski içmeler mi dersiniz, şubelerde müzik açıp göbek atmalar mı her türlü rezilliklerin önü açıktır artık. Uygunsuz davranışları burada yazmayayım artık.
• Bölge Toplantıları : Bölge toplantıları eskiden de olurdu fakat burada daha çok iş ağırlıklı, diyalog kurulur karşılıklı “iletişim” söz konusu iken 2008 krizinden sonra toplantılar “monoloğa” dönüşür oldu. Bölge ekibi tek taraflı alan değil de olması gereken şeyleri konuşur oldu. Konuşmalar daha çok “isten atarın, dışarda bekleyen yüzlerce işsiz var” gibi tehdit içerikli hale geldi. Bölge ekibi konuştu, şube ekibi not tutar gibi yaptı. Aynı cümleler papağan gibi her toplantıda tekrarlanır oldu.
• Hedef Verme : Son 10 yıla kadar hedefler ağırlıklı Genel Müdürlükten verilir kısmen doğru hedefleme yapılır, genelde bütçeler tutardı. Ne zaman ki bütçe / hedef çalışması bölgelere verildi işin ucu kaçtı. Bölgeler arası yarış önce hedefleri yükseltti ve gerçek ötesine taşıdı. Hiçbir fizibilite yapmadan “şu kadar mevduat toplarım, şu kadar vadesiz yaratırım, şu kadar kredi veririm” rakamlar başta havada uçuştu ( açık artırma havasında ), her Bölge Müdürü Genel Müdüre yaranmak ve daha çok büyüyeceğini söyleyerek alınan yüksek hedefler şubelere tabi ki rasgele dağıtıldı. Çok sapmalar olunca bizim beceriksizliğimiz diyemediler, “Dinamik Hedefleme” diye bir kavram çıkarıp her ay değiştirir hale geldiler. İşte burada da yozlaşma kendini gösterdi. Yalakalık yapan, bölge müdürünü hediyelere boğan şubeler korunur oldu. Bu şubelere düşük hedefler verilerek hedef gerçekleşmede yüksek yüzdeler sağlaması sağlandı. Sevilmeyen, kan uyuşmazlığı olan şubelere ceza olarak yüksek hedefler verilerek başarısız olması yetmiyormuş gibi işten atılması sağlandı. Tabi yıl içinde toplantılar ve seviyesiz diyalogları tahmin edersiniz. Kağıtları yüzlere fırlatmalar mı dersiniz, hakaretler mi dersiniz neler neler… Ağlayarak çıkan müdürleri övüne övüne anlatan soytarı Bölge Müdürleri ortalıkta dolaşır oldu.
• İzim İşkencesi : Çalışma Bakanlığı ve BDDK bu konuya el atana kadar izin işkencesi devam ediyordu. Bütün yılın yorgunluğunu nasıl atarsınız, aileniz veya arkadaşlarınız ile iyi bir tatil yaparak tabi ki. Bu bile çalışanlara çok görüldü. Sanki tatile gidiyormuş gibi “nerede olacağını bildir, telefonunu sakın kapama” gibi talimatlar havada uçuştu. İzin tarihleri bile tam belli değildi, önceden izin planı, otel rezervasyonu asla yaptıramazsınız. Bölge müdürün keyfine kalmış çık çık, gel gel. İznini yarıda kesenler mi dersiniz, yasal hakkı olan süt iznini kullanamayanlar mı dersiniz neler neler… İnsan hayatta kaç defa evlenir. Kaç defa balayı planı yaparsınız. Bu insanlar çalışanını balayından çağıracak kadar insafsız ve şerefsiz olmayı bile kendilerine yakıştırdı.
• Mesai İşkencesi : İzinde olduğu gibi Çalışma Bakanlığı ve BDDK bu işe el atana kadar mesai işkencesi devam ediyordur. Hala da bazı bölgelerde var. Bölge müdürü çıkmadan şube müdürleri şubelerini terk edemiyor. Personeli gönderip kendisi şubede nöbet bekleyen müdürler var hala. Bu sektörde mesai kavramı kalmadı artık, telefonlar yetmiyormuş gibi mesaj, WhatsApp’ınızı sürekli kontrol etmeniz lazım. Eskiden ilkokul çocuklarının boynuna ip ile silgi asarlardı şimdi cep telefonu kablosu boynunda dolaşan birini görürseniz Bankacı olma ihtimali yüksek.
Örnekleri uzatabiliriz. Gerek de yok. Kısaca Şeytanlaşmış ruhlar, kişiliksiz ekipler, şişirilmiş bencil benlikler. Tabi işini düzgün yapan bölgeler de vardır haksızlık yapmayalım. Onlar da zaten kendini belli eder. 360 derece anketler de bunun için yapılıyor zaten ama bunlar kağıt üzerinde kalıyor çoğu.
GENEL MÜDÜRLÜK BÖLGELERİ NİÇİN ARKASINDA DURUYOR ?
Genel Müdürlük birimleri, Genel Müdür ve Bankaların yönetim kurulu üyeleri hiç kuşku yok ki bu yozlaşmadan haberli. Fakat gözler sadece rakamları görünce bölge ekibi şubelerini taciz ediyormuş, uygunsuz teklifler yapıyormuş, uygunsuz davranışlar içindeymiş pek önemi kalmıyor. Dedik ya yozlaşma her yerde. 2018’den itibaren rüzgar tersine döndü, Banka rakamları artık eskisi gibi cilalanamıyor, bundan sonra davranış değişiklikleri kendini gösterir mi yaşayıp göreceğiz.
BÖLGE MÜDÜRÜLÜKLERİN GELECEĞİ VAR MI ?
Kişisel görüşüm Bölge Müdürlükleri misyonunu tamamlamıştır, geleceğin bankacılığında yeri yoktur.
• Kriz dönemlerinde bankalar şube kapatacağı için küçülme eğilimi gösterirler, zira bankalar bazı bölge müdürlüklerini kapamaya başladı. Önümüzdeki süreçte bu daha da hızlanacaktır. Kapanan bölgelerin personelini sahada görmek çok keyifli oluyor, o esip kesen, bağıran çağıran adan / bayanlar gidip, “süt dökmüş kedi gibi” kabuklarına çekilmiş oluyor hepsi.
• Dijitalleşme ile birlikte Bölgelerin de fonksiyonu azalmıştır. Raporlamak ulaşılabilirlik, denetlemek artık daha kolay, bunlar için 20-30 bölge müdürlüğü maliyetine katlanmak zamanımızda akıllıca değildir. Bölgeler ciddi maliyet mi : kesinlikle evet.
• Sektörün geleceği daha az personel içeriyor. Bu da dijitalleşme ile oluyor. Önümüzdeki dönemde şube müdürlerine bile gerek kalmayacak. 3-4 şubeye belki 1 şube yöneticisi yeterli olacak. Zira MİY kadrosunda bu yönde ciddi azalma olacağını söylemek kehanet olmayacak.
• Şubeleri tarla, kendilerini da Maho ağa gören zihniyet ile 2000’li yılların çocuklarını yönetemezsiniz. İş Kanunlarının gelişme gösterdiği ve uluslararası standartların yaygınlaşacağı zamanda Gayri İnsani davranışlara yer yok. Sivil hayatta yapılsa katil olacağınız davranışlara insanlar iş hayatında nereye kadar dayanabilecekleri de ayrı bir sosyolojik ve psikolojik araştırma sahası aslında.
Konu uzun de dramatik aslında. Sayfamızın yettiği kadar değinebildik ve sektör dışına çıkan biri olarak sektör içinde kalan sesi çıkamayan arkadaş ve emekçi kardeşlerimizin sesi olmaya, Bölge Müdürleri ve ekibinin “meydanı boş bulduk her istediğimizi yaparız” davranışlarını sürdürdüğü sürece bu konulara değinmeye de devam edeceğiz.
Erol TAŞDELEN
25 yıllık banka emekçisi
[email protected]
İlginizi Çekebilir
-
Erol TAŞDELEN yazdı: AKBANK, GARANTİ BBVA, İŞBANK, YKB 2024 SON ÇEYREĞİNE NASIL GİRDİ
-
Erol TAŞDELEN yazdı: BANKA DOLANDIRICILIĞINDA GÜVENLİK AÇIĞI BÜYÜK, MAĞDURLAR ÇARESİZ
-
Erol TAŞDELEN yazdı: BANKACILIK SEKTÖRÜ 2024 İLK YARI PERFORMANSI
-
Erol TAŞDELEN yazdı: AKBANK, GARANTİ BBVA, İŞBANK, YKB 2024 İLK ÇEYREK PERFORMANSLARI
-
HEPİMİZ DİJİTAL DOLANDICI OLARAK SUÇLANIP YARGILANABİLİRİZ
-
Erol TAŞDELEN yazdı: VATANDAŞ BORÇ BATAĞINDA ÇIRPINIYOR, BORÇ STRESİ BİRİKİYOR!
-
Erol TAŞDELEN yazdı: YILIN SON ÇEREĞİNE BANKACILIK SEKTÖRÜ VE 4 BÜYÜKLER NASIL GİRDİ?
BANKA ANALİZLERİ
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.

Yayınlanma:
1 ay önce|
14/05/2025Yazan:
BankaVitrini
DenizBank, tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Ali Coşkun
Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir
Yayınlanma:
2 ay önce|
11/05/2025Yazan:
Ali Coşkun
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.
RAPORUN TAMAMI: 1743143694653
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.234)
- GÜNDEM (3.199)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.251)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.059)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (36)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Şirketlerde Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği Neden Şart Olmalı?

CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Piyasa Beklemiyordu! Bitcoin Neden Patlama Yaşadı?

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Papara’dan açıklama: Özür diledi

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 26/06/2025
- İkinci el araçta 6 ay 6 bin km ve ilan kısıtlaması 2026’ya uzatıldı 26/06/2025
- TEMMUZ ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 26/06/2025
- Diyarbakır Türkiye’nin enerji arz gücüne katkı sağlıyor 26/06/2025
- İnşaat malzemesi sanayi bileşik endeksi yılın ilk artışını gösterdi 26/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif tarihi belli oldu 26/06/2025
- TCMB rezervlerinde 7 haftanın ardından ilk gerileme 26/06/2025
- İkinci el otoda 6 ay-6 bin kilometre kısıtlaması uzatıldı 26/06/2025
- İkinci el otomobil satışında '6 ay-6 bin km' düzenlemesi uzatıldı 26/06/2025
- "Türkiye'nin maliyet bazlı rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altına indi" 26/06/2025
- H&M'den ürün tedariğinde pazara yakınlık planı 26/06/2025
- ABD'de işsizlik maaşı başvurularında sert düşüş 26/06/2025
- Kredilerde büyüme yeniden hızlandı 26/06/2025
- Hatice Karahan: Dünyadaki merkez bankalarıyla sınır ötesi ödemeler konusunda çalışıyoruz 26/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı