Connect with us

Erol Taşdelen

AKTİF RASYOSU AR formülü ile İhracat artmaz ek düzenlemeler şart

Bankalar 2019 Mart ayından itibaren Kredilerde sert fren yapınca Kamu Otoritesi çözümü AKTİF RASYOSU FORMÜLÜNDE buldu.

Yayınlanma:

|

Bankalar 2019 Mart ayından itibaren Kredilerde sert fren yapınca Kamu Otoritesi çözümü AKTİF RASYOSU FORMÜLÜNDE buldu.

Son bir aydır bankaların ana gündemi olan ve çalışma alışkanlıklarında ezberleri bozan formül yine gündemde. BDDK’nin bankacılık literatürüne kazandırdığı Aktif Rasyosu ( AR ) formülü revize edildi. Anlaşılan o ki BDDK bundan sonra Piyasanın ve günün şartlarına göre ihtiyaç önceliklerini belirleyip, bankaların da bu doğrultusunda hareket etmesi için Aktif Rasyosu ( AR ) formülü ile ev ödeve şeklinde çalışma kılavuzu vermeye devam edecek.
İlk formül ne anlama geliyordu?
İlk formül hatırlanacağı gibi;

Şeklindeydi.
Bu formülden amacın Banka mevduatlarında Dolarizasyon  önüne geçilmesi, TL mevduatı özendirilmesi; cezaya tabi olmamak, formülün tutması için de TL Kredi verilmeye özendirilmesi olarak yorumlanmıştı. İlk gelen sonuçlar bankaların TL kredi vermek yerine daha kolay bir yol seçerek YP Mevduat faizleri düşürerek bu mevduatlardan kurtulmayı tercih ettikleri oldu. Yabancı ve Yerli Özel sermayeli bankalar TP Mevduat oranlarını düşürürken ( ki %0,01 – %0,50 aralığında kaldılar ) Kamu Bankaları YP mevduat oranını ( %0,50-%1,90 aralığında ) artırarak bu mevduatın Kamu Bankalarına kaydığı gözlemlenmişti. Bazı uzmanlar da bu tip uygulamaların kamuoyunu tedirgin edeceği yönünde kaygılarını dile getirmişti. İlk sonuçlar BDDK’nın amacına ulaştığını gösterirken, 29.05.2020 – Cuma günü BDDK’dan bir hamle daha gelerek Aktif Rasyosu ( AR ) formülünde revize yaptığı görüldü.
Yeni Formülde ne değişti
Revize edilen yeni formülde Pay yani Krediler –  Menkul Kıymetler ve TCMB Swap işlemleri ağırlıkları korunurken; Paydadaki TL Mevduat aynen korunmuş fakat YP Mevduat çarpanı 1,25’den 1,75’e yükseltildi. İlk bakışta bu bankalardaki YP Mevduat üzerinde baskıyı artırır gibi gözükse de ( ki bu yorum da geçerlidir ) değişiklik ile ilgili yapılan açıklamada “YP Mevduat toplamının YP Kredilere kadar olan kısmı için bu katsayı 1 olarak uygulanır” açıklaması değişikliğin asıl amacının ne olduğunu ve bankaların ne yapması gerektiğinin istikameti için de ip ucu verdiği görüldü.

FORMÜLDEKİ MESAJ NET : İHRACATÇI FİRMALARA YP KREDİ VERİN
BDDK bu açıklaması ile bankalara YP Mevduatdaki baskıyı azaltıp cezadan kurtulmak için formülü tutturmak istiyorsanız YP Kredi kullandırmanı ve bu alanı büyütmeniz halinde burada işiniz kolaylaşır mesajı veriyor. Peki bu mesaj ne anlama geliyor. Mesaj net : YP Kredi verin. Burada bilinmesi gereken konu BDDK zaten döviz kredilerin şahıslara verilmesini ve ihracatı olmayan firmalara verilmesini daha önceki duyuruları ile engellemişti. Buradaki amaç belli ve net İhracatı artıralım. Bunun için de İhracatçı firmalara YP Kredi verin.

Bu formül değişikliği İhracatı artırır mı
Formül niyeti ortaya koyuyor. Fakat amaç İHRACATI artırmak ve İhracatçıya destek vermek ise bu formül yetmez ek düzenlemeler de şart. Birincisi, geçen haftaki yazımda da belirttim İhracat kredilerinde Taahhüt kapama süreleri var. Bu süreler kısmen uzatıldı ama bu sürelerin daha da fazla uzatılması şart. Bu sürelerde İhracat bedellerini getirme kısımlarına göre ek süre verme şeklide olabilir. Özelikle dış ticaretin Pandemi nedeni ile kapalı olan ve yavaşlama yaşanan ülkeler için ek süreler verilmesi şart. İkincisi, İhracat bir firmanın YP kredisi kullanabilmesi için; mevcut toplam YP Kredisi ( Leasing ve EXİMBANK kredileri dahil ) artı yeni kullanacağı “toplam YP Kredi tutarı son üç yılda yaptığı İhracat tutarını geçemez” kuralı var. Bu kuralın esnetilmesi şart. Zira bu kural nedeni ile yeni firmalar YP İhracat kredilerinde zorlanmakta. En azından Leasing gibi yatırım amaçlı YP krediler bu formülün dışında tutulmalı veya yapılan “son üç yıldaki toplam ihracatın 1,5-2 katı kredi kullanabilir” gibi bir esneme şart. Şu anda ihracatçı firmalar veya ihracatını yeni artıracak firmalar için bu alanda ciddi sorunlar var. Üçüncüsü; EXİMBANK aracılığı ile kullandırılan kredilerde Teminat Mektubu veya Poliçe Avali şartının acilen kaldırılması veya esnetilmesi şart. Bu düzenlemeler olmadan sadece formül ile İhracat artırmaya çalışmak sadece Kamu Bankalarına YP Mevduatın daha da akışın hızlanmasını sağlar.  Umarım bu ihracatı artırıcı niyet yukarıda belirttiğim üç nedenden dolayı sekteye uğramaz. Bu hali ile yeni ihracatçı veya ihracatını hızla artıran firmalar için sorunun bir an önce giderilmesi gerekir. Niyetin formülde kalmayıp ek düzenlemeler ile Piyasayı destekler nitelikte olması, İHRACATIN artışının gerçekten isteniyor iradesinin ortaya konması dileğimle.
Erol TAŞDELEN
Ekonomist, Siyaset Bilimci
Tasdelen34@gmail.com

BANKA HABERLERİ

Türkiye Borçlarını IMF’siz Atlatabilir mi?

Yayınlanma:

|

Küresel ekonomide borç stoku rekor seviyelere ulaşmışken, gelişmekte olan ülkeler için “borç yönetimi” artık yalnızca mali bir konu değil, doğrudan egemenlik meselesine dönüşmüştür. Türkiye de bu çerçevede, bir yandan borç baskısı altında kalırken, diğer yandan IMF’siz çözüm yolları aramaktadır.

Türkiye’nin Borç Yönetimi Stratejileri

➤ İç/Dış Borç Dengesi:

Türkiye’nin kamu borcunun yaklaşık %40’ı dış borçlardan oluşuyor. Bu durum kur riskini sürekli gündemde tutarken, iç borçlanmada faiz baskısı ciddi bütçe yükü yaratıyor.

➤ TCMB ve Maliye Politikaları:

  • Ortalama Vade Uzatma: Yeniden borçlanma riskini azaltmak için süre uzatımı hedefleniyor.

  • Kur Riski Azaltımı: Dış borç oranı düşürülmeye çalışılıyor.

  • KKM ve Liralaşma Stratejisi: TL’ye dönüş teşvik edilerek dolarizasyon azaltılmak isteniyor.

➤ Temel Riskler:

  • Yüksek faiz yükü → Borç servis maliyetleri artıyor.

  • Kısa vadeli dış borç oranı yüksek → Kur şoklarında kırılganlık artıyor.

  • Reform eksikliği → Yapısal dönüşüm yavaş kalıyor.

IMF’siz Borç Krizi Çıkışı Mümkün mü?

Alternatif Stratejiler:

Strateji Açıklama
Borç Yeniden Yapılandırması Vade uzatma, faiz indirimi veya swap anlaşmalarıyla borç servisi hafifletilebilir.
Gelir Artırıcı Reformlar Kayıt dışının azaltılması, etkin vergi toplama ve sadeleştirilmiş kamu harcamaları ile bütçe dengelenebilir.
Yatırıma Dayalı Kredi Politikası Tüketim yerine sanayi ve ihracat odaklı kredi genişlemesi sağlanmalı.
Döviz Harcamasını Azaltma Lüks ithalatın kısıtlanması, yerli üretimle ikame politikaları öne çıkarılmalı.
Güven ve Saydamlık Reformları Bağımsız kurumlar, öngörülebilir politika ve yolsuzlukla mücadeleye dayalı yapı kurulmalı.

IMF’ye muhtaç olmadan borç krizinden çıkmak mümkündür. Ancak bu, ciddi bir politika kararlılığı, şeffaflık, yapısal reform ve toplumsal güven gerektirir. Türkiye’nin potansiyeli bu yönde vardır; önemli olan “doğru yoldan sapmadan” stratejik ilerlemeyi sürdürebilmektir.

Türkiye Özelinde Borç Krizi Riski (2024 İtibarıyla)

Türkiye’nin Borç Görünümü:

Borç Türü 2023 Sonu Değeri GSYH’ye Oranı Not
Kamu Borcu ~5,5 trilyon TL %40 civarı AB kriterlerine göre düşük ama artış hızı yüksek
Özel Sektör Dış Borcu ~160 milyar USD Yüksek kur riski taşıyor Bankalar ve reel sektör etkileniyor
Hanehalkı Borcu GSYH’ye göre düşük Ama faiz artışlarıyla kırılganlaştı
Toplam Dış Borç ~475 milyar USD GSYH’nin %45-50’si Kırılganlık göstergesi

Türkiye özelinde ve tarihsel örneklerle Borç Krizleri

Risk Faktörleri:

  • Kur Riski: Dolar/TL arttıkça dış borç çevrim maliyeti ağırlaşıyor.

  • Faiz Riski: TCMB faiz artışları → kredi faizlerini yukarı çekti → hanehalkı ve reel sektör borç baskısı arttı.

  • Enflasyon: Gerçek borç yükünü artırıyor, şirketlerin nakit akışlarını bozuyor.

Türkiye’nin Kırılganlık Alanları:

  • Kısa vadeli dış borç oranı yüksek (çoğunlukla 1 yıl içinde çevrilmesi gereken borç).

  • Dış ticaret açığı kronikleşmiş durumda.

  • İhracatçı şirketler yüksek maliyet + düşük kur getirisi ile sıkışmış durumda.

  • Kamu maliyesi baskı altında: Artan faiz yükü ve bütçe açıkları (2024 bütçesi -2,6 trilyon TL açık).

Türkiye Özelinde Borç Krizi Riski (2024 İtibarıyla)

Türkiye’nin Borç Görünümü:

Borç Türü 2023 Sonu Değeri GSYH’ye Oranı Not
Kamu Borcu ~5,5 trilyon TL %40 civarı AB kriterlerine göre düşük ama artış hızı yüksek
Özel Sektör Dış Borcu ~160 milyar USD Yüksek kur riski taşıyor Bankalar ve reel sektör etkileniyor
Hanehalkı Borcu GSYH’ye göre düşük Ama faiz artışlarıyla kırılganlaştı
Toplam Dış Borç ~475 milyar USD GSYH’nin %45-50’si Kırılganlık göstergesi

📜 1980’ler Latin Amerika Borç Krizi:

  • ABD’nin faiz artırımları sonrası Meksika, Brezilya gibi ülkeler dış borçlarını çeviremedi.

  • IMF reçeteleri (kemer sıkma, özelleştirme) toplumsal krizlere yol açtı.

📜 1997 Asya Krizi:

  • Tayland, Güney Kore, Endonezya gibi ülkelerde özel sektör dövizle borçlanmıştı.

  • Kur şokları → borçlar ödenemedi → büyük iflaslar → IMF müdahalesi.

📜 2010 Yunanistan Krizi:

  • Kamu borcu/GSYH %180’e çıktı.

  • Euro Bölgesi’nin içindeydi ama kendi para politikası yoktu.

  • AB + IMF kurtarma paketi → ama sosyal harcamalar kısıldı → derin resesyon.

Küresel borç krizi; sadece ekonomik değil jeopolitik ve sosyal sonuçlar da doğurabilecek bir tehdit haline geldi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından yüksek dış borç + kur şoku + faiz baskısı birleşimi büyük bir risk. Eğer bu baskılar büyüme sağlayacak üretken yatırımlarla dengelenmezse, kriz kaçınılmaz hale gelebilir.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist      www.bankavitrini.com

 

Okumaya devam et

EKONOMİ

Enflasyonun Gizli Aktörleri: Kimler Tüketiyor?

Talep nereden geliyor, Enflasyon kimi besliyor? Tüketim dar gelirlinin değil, getiri sahiplerinin oyunu! Enflasyonu Fakir mi, Zengin mi Yaratıyor?

Yayınlanma:

|

Türkiye’de talep yoluyla enflasyonu artıran kesimleri anlamak için hanehalkı harcamaları, yatırım eğilimleri, devletin mali politikaları ve finansal sistemdeki sermaye hareketlerine bakmak gerekir. Enflasyonu artıran “talep” esasen satın alma gücüyle harekete geçen toplam harcama düzeyidir. Aşağıda Türkiye’de talep yönlü enflasyona katkı sunan başlıca kesimler açıklanmıştır:

1. Yüksek gelir grubu ve varlık sahipleri

  • Sebep: Mevduat faizlerinden yüksek getiri elde edenler, kur artışından kazanç sağlayanlar, konut, arsa, lüks tüketim mallarına talep gösteriyor.

  • Etkisi: Arzın sınırlı olduğu alanlarda (örneğin konut, otomobil) bu kesimin talebi fiyatları yukarı çekiyor.

2. Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahipleri

  • Sebep: Devletten hem faiz hem kur farkı alarak gelir elde eden bu grup, oluşan ekstra kazançla tüketim talebini artırabiliyor.

  • Etkisi: Tüketim veya yatırım harcamalarında artışa neden olarak talep enflasyonunu körüklüyor.

3. Devletin kendisi (maliye politikası aracılığıyla)

  • Sebep: Kamu harcamalarının yüksek düzeyde seyretmesi, özellikle seçim dönemlerinde artan sosyal transferler ve altyapı yatırımları.

  • Etkisi: Devletin talep yaratması piyasadaki genel harcamaları artırır, bu da fiyat artışlarına neden olur.

4. Kredi ile tüketim yapan hanehalkları

  • Sebep: Uygun faizli tüketici kredileri, kredi kartı harcamalarının yükselmesi.

  • Etkisi: Krediyle finanse edilen tüketim artışı, özellikle gıda, giyim, dayanıklı tüketim ürünlerinde fiyatları artırabilir.

5. Yüksek kâr marjı hedefleyen firmalar (fiyatlama davranışı)

  • Sebep: Bazı sektörlerde artan talebi fırsata çevirerek maliyet artışının çok üzerinde fiyat artışına giden firmalar.

  • Etkisi: Enflasyonist ortamda fiyatlama davranışı talep yönlü baskıyı daha da artırabilir.

6. İthal ürün talebine bağımlı tüketici grubu

  • Sebep: Elektronik, otomobil, ithal gıda gibi kalemlerde yüksek talep döviz talebini artırır.

  • Etkisi: Kur artışıyla ithalat maliyeti yükselir, bu da iç fiyatlara yansır.

7. Finansal yatırımcılar / spekülatif hareket eden yatırımcılar

  • Sebep: TL’den kaçıp altın, döviz, borsa gibi varlıklara yönelen yatırımcılar hem döviz talebi yaratıyor hem de “servet etkisi” ile daha fazla harcama eğiliminde bulunabiliyor.

  • Etkisi: Bu durum hem kur üzerinden hem de iç talep üzerinden enflasyonu besler.

Talep Enflasyonu olarak sadece Hanehalkını suçlama büyük insafsızlık ya da bilinçli çarpıtma:

Enflasyonu artıran talep dar gelirli kesimden değil, yüksek faiz ve varlık geliri elde edenlerden, kamu harcamalarıyla genişleyen maliye politikasından, KKM sahiplerinden, finansal piyasadaki spekülatif hareketlerden ve krediyle genişleyen tüketimden geliyor. Talep Enflasyonunu sadece Hanehalkı gibi göstermek, hanehalkının alım gücünü düşürerek enflasyona çözüm aramak ve hanehalkını günah keçisi yapmak büyük insafsızlık, büyük hata, halka büyük fatura çıkarılmasıdır. Enflasyon ile mücadele edilecek ise Talep enflasyonu yaratan tüm kesimlerden fedakarlık istenmeli yoksa küfeyi sadece halkın üzerine yüklemek sürdürülebilir bir çözüm değil!

Erol TAŞDELEN-Ekonomist       www.bankavitrini.com

**********

Faizle Enflasyon Düşmez: Çözüm Üretimde!

Okumaya devam et

EKONOMİ

Sistemi Anlayanın Şirketi Büyür: Termodinamik Gibi Yönetin

Termodinamik yasaları birebir değil, ama metaforik ve sistemsel bir bakış açısıyla iş dünyasına uyarlanabilir. Şirketlerin canlı bir organizma gibi enerji alışverişi içinde olması, entropiyi azaltma çabası ve kaynakları etkili kullanma hedefi, termodinamiğin temel ilkeleriyle örtüşür.

Yayınlanma:

|

Termodinamik yasaları genelde fiziksel sistemleri anlamak için kullanılır, fakat bu yasaların temel prensipleri iş hayatına metaforik ve stratejik katkılar da sağlayabilir. Aşağıda her bir yasanın iş dünyasına olası katkılarını açıklayalım:

1. Birinci Yasa (Enerjinin Korunumu): Enerji yoktan var edilemez, vardan da yok edilemez; sadece dönüşür.

🔹 İş hayatındaki karşılığı:
Hiçbir kaynak (insan gücü, zaman, sermaye) boşa gitmez; her yatırım, çaba ya dönüşür ya da başka bir çıktıya evrilir.
🔹 Uygulama örneği:
Yapılan bir Ar-Ge yatırımı doğrudan başarı getirmese bile, bilgi birikimi veya başka bir projeye zemin hazırlayabilir.

2. İkinci Yasa (Entropi Yasası): Kapalı sistemlerde düzensizlik (entropi) zamanla artar.

🔹 İş hayatındaki karşılığı:
Düzenli yönetilmezse her iş sistemi zamanla karmaşıklaşır ve verimsiz hale gelir.
🔹 Uygulama örneği:
Bir şirkette süreçler sürekli iyileştirilmezse bürokrasi artar, verim düşer. Süreç yönetimi, otomasyon ve düzenli denetim, entropiyi düşürmeye yardımcı olur.

3. Üçüncü Yasa (Mutlak Sıfırda Entropi Yoktur): Mutlak sıfır sıcaklığa yaklaşıldıkça entropi minimuma iner.

🔹 İş hayatındaki karşılığı (soyut):
Tam düzen, ancak mutlak durağanlıkla mümkündür – ki bu da iş dünyasında ölümdür.
🔹 Uygulama örneği:
Hiç hata olmayan bir sistem muhtemelen hareketsizdir. Yani durağanlık, inovasyonun yokluğunu gösterir.

4. Sıfırıncı Yasa (Termal Denge): İki sistem üçüncü bir sistemle dengedeyse, birbirleriyle de dengededir.

🔹 İş hayatındaki karşılığı:
Ortak çalışma, iş birlikleri ve eşgüdüm gereklidir.
🔹 Uygulama örneği:
Departmanlar veya şirketler arası denge ve iletişim sağlanmadan organizasyonel sinerji sağlanamaz.

Genel İş Hayatı Katkıları:

  • Kaynakların daha verimli kullanılması (Enerji – Zaman – Sermaye)

  • Süreçlerde sürekli iyileştirme ihtiyacı (entropi artışına karşı)

  • Sürdürülebilirlik ve inovasyon farkındalığı

  • Veri, iletişim ve iş akışı dengesinin önemi

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.