Connect with us

BANKA HABERLERİ

Bankacılıkta DATA Savaşları

Banka ve sigorta şirketlerinde ard arda patlayan müşteri bilgileri sızıtısının arkasanda ne var?

Yayınlanma:

|

Banka Müşteri  Bilgi Güvenliği , her sektörde olduğu gibi bankacılık sektöründe de ilk sıralarda yer alır. Her zaman gündemdedir. Bazı Bankalar “Veriden Sorumlu GMY”, “Bilgi Teknolojileri GMY” “Teknoloji ve Operasyon GMY”, “Dijital Bankacılık GMY”, “Bilişim Teknolojiler GMY”  diye hizmeti GMY-Genel Müdür Yardımcısı  düzeyine çıkardı.  Günümüzde bilgi güç demektir. Buna rağmen yakından takip edenler “bu kadar da olmaz” denilen bilgi – data hırsızlıklarının nasıl olduğunu hayret ile izler oldu.
Rekabet Kurumu baskınları
Çok değil 2020 Ocak ayında Rekabet Kurumu 20’ye yakın bankaya soruşturma açtığı, bankaların CEO ve GMY gibi üst yöneticilere ait bilgisayarlarının backup ( yedeklerinin ) alınarak gerekli inceleme başlattığı haberleri basın ve medyada yer almıştı. Sonucu merakla bekliyorum, ilginç şeyler çıkacağına eminim.

Rekabet Kurumu bunu zaman zaman yapıyor.    2013 yılında da 12 Bankaya ciddi cezalar kesmiş Danıştay 09.05.2017 tarihinde karara bağlamıştı. Benzer süreçler hiç kuşkusuz bundan sonra da olacaktır. Merak edenler Rekabet Kurumunun halen arşiv  sayfasında yer alan kararı okuyabilirler. Hoş sektörde olanlar,  çalışanları tanıdığı için o gözlerinde büyüttükleri, her fırsatta  “iş etik kurallarından” bahseden  insanların arka planda neler çevirdiğini okurken üzüntü, şaşkınlık, gülme krizi içinde değişik duyguları yaşayacaklarına eminim.
https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=30851aa5-2cf3-4c54-b284-e192ed6ed71b
Huylu huyundan vaz geçer mi?
Bankalar “cezalar yediler, uyarılar aldılar” diye “her şey  düzeldi, derslerini aldılar” sanıyorsanız çok safsınız derim. Halen bankaların arka bahçesinde data savaşları devam ediyor. Sahneler aksiyon filmlerini aratmıyor. Bankalar karşılıklı olarak elinde data bulunduran personellerin transferinden tut da, karı – koca – sevgili ilişkisinden yararlanıp data elde etmeye kadar inanılmaz bir trafik var. “Biz Profesyoneliz yapmayız, bizim ülkede olmaz böyle şeyler” diyorsanız kafanızın kum içinde kalmasına devam edin, bence sorun değil. Benim ilgilendiğim konunun ülke milli güvenlik sorunu kadar önemli olması. Artı Şirketlerin güvenliği. Bu iş o kadar vahim ki düşünsenize ülkenizdeki bütün vatandaşların, esnafın, sanayicinin bilgilerini elde etmeye çalışan ve ciddi emek, zaman, para harcayan sistematik çalışan birileri var. Olacaktır da. Bu iş sadece Rekabet Kurumu ve BDDK’ya bırakılacak kadar basit değil inanın. Güncek gelişmelere göre devletin içinde sadece bu konuyu takip eden birimler kurulmalı. Emniyetin Mali Suçlar birimi, MASAK’ta bu konuda ayrı yapılanma içinde değerlendirilmeli. Cezalar daha ağırlaştırılmalı.
Bozulma ne zaman oldu?
Daha önce Wells Fargo Bank özelinde benzer  durumların Türkiye’de de olduğunu defalarca yazdım.  McKinseyciler ,  “eski bankacılar” diye küçümsediği ve tepeden baktıkları yerleşmiş kadroları bilinçli ve sistematik bir şekilde tasfiye edilerek kendileri bu koltuklara oturdu. Her bankada olan ve birbirleri ile irtibatlı bu grubu küçümsemeyin “amaca ulaşmak için her araç meşrudur” diyen bir grup. Bazıları “Kariyer için” farkında olmadan yapıyor bu tip data hırsızlığını bazıları “para için” bilemeyiz arkadaki pazarlıkları. Eski bankacılar banka ile ilgili işleri aileleri ile bile konuşmazdı. Çok ketumdular.  Özellikle McKinseyci diye isimlendirdiğim sektöre paraşütleme inen, kartvizit bankacı gruplarda bu bilgiler rakı – viski sofralarında meze yapıldı. Banka Üst Yönetimlerine atamalar BDDK onayından geçiyor. BDDK bazen o kadar hassas davranıyor ki “vay be” diyorsunuz. Bazen de “yuh” diyorsunuz. Örneğin,  “karı-koca” olan çiftlerin farklı bankalarda GMY olmasına ses çıkarmazken yıllarını bankaya vermiş insanların görev yapmasını onaylamıyor. Şaşkınlıkla izliyorum.
Başka amereler de mi var?
Bankaların İK-İnsan Kaynakları tarafında 2020’de de hızlı bir trafik var. Bazı bankalar İK ismini değiştirdi. “İnsan ve Kültür” diyenler de oldu; “Yetenek ve Kültür” diyenler de oldu. “Kültür” kelimesi hiçbir dönemde bu kadar anlamı dışında kullanılmamıştı. Yerli büyük Banka özellikle “KOBİ’de Analizler yapan” bir üst yöneticiyi büyük yabancı sermayeli bankadan transfer diyor. “Maaşı sorgulamayın” derim. Tabi bu transferin personelin yakışıklı olmasından kaynaklandığını düşünecek kadar da saf değiliz. Buna karşılık aynı yabancı sermayeli banka ( karşı hamle de olabilir ) geçen hafta aynı yerli bankanın bütün data bilgilerini elinde tutan bu yönde Türkiye genelinde program yazıp satış yaptıran daha sonra bölge müdürü olarak atanıp kızağa çekilen personeli de geri transfer ediyor. Geri diyorum zaten bu personel o bankadan uzun yıllar önce bu yeteneğinden dolayı transfer edilmişti. Bitmedi. Yerli bankada uzun yıllar çalışan bu personelin McKinsey kökenli ( ne tesadüf değil mi ) eşi de yeni transfer olan bankada zaten Pazarlama Direktörü. Kısaca kimin bilgisi kimde belli değil. Ortada “banka  – müşteri sırrı” diye bir şey kalmamış. Tabi bu arkadaşlar “biz profesyoneliz evde, rakı sofralarında iş konuşmayız” diyebilirler. O zaman şu 2013’deki Rekabet Kurulu soruşturmasına takılan mail ve mesaj trafiğini tekrar okumanızı tavsiye ederim. İlgili kurumlar bu tip konularda en gibi davranış sergileyecek ilerleyen günlerde göreceğiz.
Bilgi güvenliği için ne olmalı ?
Dijital güvenlikte iki unsur var. Birincisi Teknolojik zaaflar, ikincisi Personel kaynaklı. Bizde her ikisi de yaşandı maalesef, hala da yaşanmaya devam ediyor.  Dijital Teknik tarafı “yazılım güncelleme, güvenlik duvarlarını güçlendirme” gibi yöntemler ile bir şekilde sağlarsınız, yapmanız gereken de bu zaten. Bunu başka bir yazıya bırakalım. Bu yazının konusu İnsan kaynaklı Data hırsızlıkları. Cezalar ağır aslında. Cesaret edenin ciddi gözü “kariyer ya da para” ile karartılmış olması lazım. Yoksa yapılan işler akıllı insanların yapacağı şeyler değil, akıl tutulması; cahil cesareti derim. Aslında bu durum engellenmese de caydırıcı olması açısından alınacak yöntemler var. Örneğin bankalar arasında personel transferinde belli bir süre iş hayatını durdurmak bu yöntemlerden biri olabilir. BDDK ve Rekabet Kurumu bir araya gelip makul süreler belirlemeli. Örneğin Şube müdürleri bankadan ayrıldıktan sonra 6 ay başka bankada çalışamaz ise bölge müdürleri 1 yıl; Grup Müdürleri (Direktörler)  2 yıl; GMY’ler 3 yıl, Genel Müdürler 5 yıl gibi süreler belirlenir ise kısmen bu işin önü alınmış olur. Yoksa Cuma istifa et Pazartesi başka bankada başla; karı – koca başka bankalarda üst yönetimde yer al; gizli gizli viski – rakı sofralarında buluş gibi yöntemler ortalığa saçılmışken Data hırsızlığının önünü kesemezsiniz. Tabi öncelikle bu tip ailevi ilişkileri olan insanların sektörde tespiti ve bir elden geçirme zamanı geldi de geçiyor.
Müşteri Bilgisi sızdı paniği   
Banka, Borsa ve Sigorta şirketlerindeki müşteri bilgilerinin sızdığı hatta internet ortamında satışa çıkarıldığı bilgilerini sık okur olduk.  İşin komiği gerekli güvenlik tedbirlerini almak için çaba göstermeyen kurumlar bu tür “haberler yayılmasın” diye seferber oluyorlar. Neymiş, “kurumun imajı sarsılırmış”. Yemişim senin imajını, “müşteri bilgileri” gibi en mahrem, namusuna sahip çıkamamışsın neyin imajı. Müşteri bilgileri o kurumun namusudur. Buna sahip çıkmamak, başka kurumlara servis yapmak da en büyük namussuzluktur.   
Ne diyordu Dede Korkut : “Hain içerde olunca, kapı kilit tutmaz oğul”.

Erol TAŞDELEN

Ekonomist

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.