Connect with us

Erol Taşdelen

Kredi Kartı ile THODEX’den işlem yapanların paralarını bankalar iade etmeli

Modern Korsanlık dönemindeyiz. Thodex; Vebitcoin, GoldexCoin, Sistemkoin birer birer ortadan kaybolurken binlerce insanın ellerinde ne varsa uçtu gitti. Devlet denilen yapı olanlara vatandaş gibi seyirci kalamaz; müdahalede geç de kalamaz. Devletin görevi enkaz temizlemek değil vatandaşına pusu kuranları bulup ortaya çıkarmaktır. Finansın teröristlerini imha etmek öncelikli ve beka işlerdendir.

Yayınlanma:

|

Görünen o ki nur topu gibi binlerce THODEX’zedelerimiz oldu. İşin ilginç tarafı bankalar bu olayın neresinde hiç dillendirilmiyor, yazılmıyor. Henüz bu tip yapıların yasal zemini olmamasına rağmen Bankalar bu firmalara bal gibi hizmet veriyorlar. Bankalar ise işin içinde tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmaya çalışıyor. Bugüne kadar bankaların sorumlulukları ile ilgili bir yazıya denk gelmedim. Bankalar işlemlerin dışında değil tam da göbeğinde. Adam, “mankenler ile şov yaparken; gel vatandaş Porsche vereceğim” diye zemini hazırlarken bizim bankalar kova kova değirmene su taşımış. Hukuk doğru ve zamanında işler ise Bankaların Kredi Kart aracılığı ile Kripto para alan müşterilerin sorumluluğundan kurtulma şansları yok. Nasıl mı? Anlatmaya başlayalım o zaman.

Thodex: Kripto para borsası hakkında soruşturma başlatıldı, MASAK şirketin  hesaplarına bloke koydu - BBC News Türkçe

Bankalar Kripto para işlemlerin neresinde?

2019 Nisan’ında kaleme aldığım ( Türkiye’de Kripto Para alım satımı yasal mı? – BankaVitrini ) yazımda Kripto para işlemleri yapan firmaların yasal zemini olmadığı, müşteriler ile yaptıkları sözde “alım satım aracılık” sözleşmelerin hukuki olarak çok zayıf ve aracı kurumların sorumluluk kabul etmeyecek şekilde hazırlandığını belirtmiştim. İleride vatandaşın mağdur olacağı yönünde de uyarılarda bulunmuştum. İki yıl sonra ne yazdıysak çıktı. Şüphelerimizde haklı çıkmak istemezdik açıkçası. O nedenle bugünlerde şimdilik THODEX ile başlayıp Vebitcoin ile devam eden kasırga erken uyarı sinyallerine dikkat çekmiştim. Bankalar ise kenara çekilmesin yapılan işlemlerin tam göbeğinde. Bir defa para trafiği bankalar üzerinden ilerliyor. Bankalar bu kurumlara destek verirken gerekli güvenirlik, yetki belgelerinin olup olmadığı, işlem yapma yeterliliklerin olup olmadığını yeterince incelediklerini düşünmüyorum. Bankaların tek gördükleri üzerlerinden yürüyecekleri milyarlarca lira para trafiği ve mevduatlarda kalacak paralar, işlemlerden alacakları komisyon geliri.

BDDK Bankaları da incelemeye almalı

BDDK başta THODEX gibi kurumların para trafiğinde aracılık eden bankalara da soruşturma başlatmalı. Bu kurumlar ile bankalar arasında yapılan aracılık işlemlerin hangi hukuksa altyapıya göre yapıldığı, bankaların bu tür işlemlerde yetkisi olup olmadığı incelenmeli. Öyle ya müşterileri ile bu kurumlar arasındaki köprü görevini bankalar sağladı yıllardır. Bankaların özenli çalıştıklarını düşünmüyorum. Bankaların özensiz çalıştıklarını nereden mi biliyorum İSTANBUL Merkezli herkesin bildiği bir BİLİŞİM firması piyasayı dolandırdı. Bankalar da POS satış desteği verdi. Binlerce insan mağdur oldu. İnternet üzerinden aldıkları ürünler teslim edilmedi. Bu firma kapanmadan dört ay önce bankaları arayarak uyardım “vatandaş mağdur oluyor, POS desteğinizi sonlandırın” diye. Bana verilen cevap “mahkeme kararınız var mı nerden biliyorsunuz dolandırıcı olduklarını” şeklinde oldu. İyi de kardeşim hani sizin erken uyarıları hızlı algılayan istihbarat servisiniz vardı, nerede piyasada kuş uçsa haberi olan Bölge Müdürleriniz? Sonrası mı, son güne kadar bu dolandırıcı Bilişim firmasına POS desteği verildi, binlerce yeni mağdur parasını ödediği halde ürünü alamadı. Bankalar da pişkin pişkin parasını geri isteyen müşterilerin parasını iade etmedi. Hala mahkemesi süren yüzlerce mağdur var. Bu Kurumlardaki para transferlerinde de aynısı yaşanıyor.

Bankalar “sorumluluğumuz yok” diyerek kenara çekilemez!

Binlerce insan, “Kredi Kartı ile ürün alıp da o ürün kendisine teslim edilmedi ise bankaya itiraz ederek” parasını geri alabilir. KRİPTO PARA piyasasında da bu kural geçerlidir. Bankaların Kredi Kartı ile KRİPTO PARA alan bir vatandaş bu kripto para kendisine teslim edilmedi ise banka parasını iade etmek zorundadır. Mağdurların Avukatları bankalardan kredi kartı ile kripto para alanlar için para iade sürecini de başlatmaları gerekir.

Para iade süreci nasıl işleyecek

Müşteri / mağdur önce Kredi Kartı veren bankasına bu harcama ile ilgili bir “iptal / iade talebi” yapsın. İptal / İade talebi olumlu sonuçlanmaz ise İl ve İlçelerdeki Tüketici Hakem Heyetlerine ve BDDK’ya veya CİMER üzerinden şikayet talep süreci başlatılsın. Bu süreçten de olumlu geri dönüş olmaz ise geriye Mahkeme Süreci başlatmak kalıyor, tüm belgeleri ile mahkemeye başvurulsun. Bu paraları bankalar iade etmek zorunda. Bankalar yaptıkları sözleşmeleri iyi okusun! BDDK’da süreci yakından takip edip toplu iade edilmesi için bankalara uyarı yapmalı. Bir daha da bu tür işlemlerde dikkatli davranmaları için gerekli cezai işlemleri uygulamalı.

Ortada Kripta ürün yok, Vatandaşın Kredi Kart işlem iptal ve iade isteme hakkı doğdu

Vatandaş Kredi Kartı ile ürün almış ama ortada ürün yok. Bu durumda bankalarda iş akışı net ve tartışmasız. Kredi kartı sözleşmelerinde “kart ile mal ve hizmet alımlarında tüketici mal ve hizmeti almadığını iddia ederse banka döner satıcıdan belge ister eğer belge yoksa banka ilgili tutarı tüketiciye öder satıcıya da chargeback eder” maddeleri var. Maddeler net iadeni yap sonra hizmet verdiğin müşteriden almaya çalış. Yok öyle komisyonları alıp kenara çekilmek. Vatandaşım mağduriyeti bir an önce giderilmeli.

Bankalar kendi hazırladıkları sözleşmelere ters davranamaz, kurallar açık, tartışmasız

Dayanağımız belli. Banka ile müşteri arasında yapılan Kredi Kart sözleşmesi. Kart hamilleri hangi nedenler ile ters ibraz ( Chargeback ) talebinde bulunabilir? Ters ibraz talepleri genelde şu nedenler ile gerçekleşmektedir;

  • Belge talepleri
  • Kart hamilinin işlemi hatırlamaması
  • Kart hamili onayı dışında gerçekleşen işlemlere itirazlar (Dolandırıcılık İtirazları)
  • Süreç hatası itirazları (Mükerrer işlem, İşlem tutarında farklılık, vb.)
  • İptal/İade işlem itirazları
  • Ürün/Hizmet temini itirazları
  • Satın alınan ürün/hizmetin hasarlı/kusurlu/tarif edildiği gibi olmadığı itirazlar
  • Provizyon hatası itirazları

Bankalar işin kaymağını yerim bulaşıkları müşteri yıkasın diyemez. Kazanırken iyi ise sorumluluklarını da yerine getirsinler bir zahmet. Yoksa soygunun işbirlikçisi olma suçlamasından kurtulamazlar. Bizden durum tespiti. Gerisi vatandaşın hakkını araması, Tüketici Hakem Heyetlerini ve Ticari Mahkemelerin hakkaniyet kararlarına kalmış. Bu ülkede Hukuk var ise durumu yukarıda özetlediğim gibi Kredi Kartı ile kripto para alıp da dolandırılan müşteriler paralarını kuruşuna varana kadar bankalardan iade alır. Yoksa ülke olarak bu hukuksuzluğun altından kalkamayız.

KRIPTO İşlem yapan firmaların hesaplardaki paralar ne olacak?

THODEX tarzı firmaların bankalarda el konulan paraların akıbeti de merak konusu oldu. Özel bankalarda olan paralar için bu bankalar, “ne güzel vadesiz hesaplarda yıllarca blokede kalacak para” diye şu an el ovuşturduğunu görür gibiyim. Öncelikle bu paralar özel bankalarda kalmamalı açılacak “THODEX’zede mağdurları hesabı” olarak Kamu Bankasında veya TCMB hesaplarında durmalı. Zira bu paralar vadesiz hesaplarda bırakılıp aylar / yıllar sürecek sürede değer kaybetmeyecek şekilde değerlendirilmeli. Burada önemli olan hızlı davranan ve hukusal süreci öncelikli başlatan yatırımcılar öncelikli tahsilat yapar. Medyaya yansıyan 30 milyon TL üzerinde bankalarda para olduğudur. Bu ve yeni tespit edilecek paraları kim önce dava açıp hızlı davranır ise o yatırımcı alır.

Bir ülkede ne kadar çok dolandırıcılık olayı var ise o kadar Hukuk Sistemi zayıf demektir. Devlet dediğimiz sistemin de tam anlamı ile ana aygıtı da Hukuk Sistemidir. “Türkiye köklü bir devlettir” demek yetmez, yaşadıklarımız köklü bir Hukuk Sistemi kuramadığımızın kanıtıdır, tarihimize yakışmıyor! Devlet denilen aygıtlar bütünü olacakları önceden öngörüp Hukuksal altyapıyı günün şartlarına göre hazırlar. Yoksa vatandaş daha çook dolandırıcılardan dayak yer! Önemli olan testi kırıldıktan sonra parça toplamak değil, kırılmamasını sağlamaktır!

TAKASBANK nasıl kuruldu, unutuyoruz

O zamanki ismi İMKB olan ( BİST ) döneminde borsalar tatlı kar merkezi olurken, 1990’larda bugünkü gibi evini arabasını satanlar borsaya koştu. Aracı kurumlar “hamiline” yazılı hisse senetleri gidip İMKB’den müşteriler adına fiili olarak alıyordu. Hatırlayın Karaköy sahilinde tezgahlarda Hisse Senedi satılıyordu. Baya baya domates patates alır gibi verip parayı şirketlerin Hisse Senetlerini alıyordunuz. Ne zaman ki çoğunun aracılık yapmaya lisansının dahi olmadığı sonradan anlaşılan kıyıda köşede aracı kurumlar vatandaşın Hisse Senetlerini alıp kaçtı, o zaman buna bir çözüm bulalım dendi. Bizde adettir erken uyarı sinyalleri iş başa gelince çalışır. Hisseler aracı kurumda bulunmasın müşteri adına bir kurumda saklayalım dendi ve TAKASBANK kuruldu. O günden sonra da bu tür dolandırıcılık / hırsızlık yaşanmadı. İstenir ise çözüm bulunur. Yoksa daha çok gidenin arkasından mendil sallarız. Devlet denilen aygıt suçun işlenmesini beklemez, oluşabilecek suçlara karşı önceden önlem alır. Türkiye’de Emniyet ve MASAK içinde olası finansal suçları önceden önleme birimi daha donanımlı olmalı. Sektörün içinden gelen deneyimli personel ile takviye edilmeli, karşımızdaki insanların profesyonel olduğunu unutmamak lazım, beli ki yeni finansal ürünlerde yeterli tedbirleri zamanında alamıyoruz. Hukuksal düzenlemeler dijital çağda onlarca yıl sürmemeli.

UYARI : Bir uyarı da şikayetlerin ardı arkası gelmeyen “vatandaştan faizsiz ev araba sahibi yapacağız” diye 30 yıldır para toplayan firmalar ile ilgili. Onlarda da fırtına koptu kopacak. Öğrendik ki 30 yıldır hiçbir hukuksal altyapısı olmadan vatandaştan paralar toplanmış. Bazılarında ortada ne vaat edilen araba var ne de ev!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com yazarı

Meraklısına detaylı bilgi :

Erol Taşdelen

İsrail-İran Savaşı: Tezler, Stratejiler, Dersler ve Uluslararası Kurumların Sınavı

Yayınlanma:

|

Orta Doğu’da uzun süredir devam eden gerilimin adı haline gelen İsrail ve İran arasındaki çatışma, son dönemlerde doğrudan askeri karşılaşmalara evrilecek kadar tehlikeli bir boyut kazandı. Şam’daki İran diplomatik temsilciliğine düzenlenen İsrail saldırısı ve ardından İran’ın doğrudan misillemesiyle taraflar ilk kez bu kadar açık şekilde birbirini hedef aldı. Bu makalede, tarafların öne sürdüğü tezler, uyguladıkları stratejiler, bu çatışmalardan çıkarılması gereken dersler ve uluslararası kurumların bu süreçteki performansı değerlendirilmektedir.

1. Tarafların Tezleri

İsrail’in Tezleri

  • Meşru Müdafaa Hakkı: İsrail, İran’ın vekil unsurlar (Hizbullah, Hamas, Husiler) aracılığıyla İsrail’e saldırdığını savunmakta ve buna karşı doğrudan İran hedeflerine müdahaleyi meşru görüyor.

  • Nükleer Tehdit: İran’ın nükleer silah elde etme çabası, İsrail açısından kırmızı çizgi olarak görülüyor.

  • Bölgesel Kuşatma Algısı: İran’ın Suriye, Lübnan ve Gazze üzerinden İsrail’i kuşatma stratejisine karşı refleks geliştirildiği belirtiliyor.

İran’ın Tezleri

  • Filistin’e Destek: İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını “işgal” olarak niteleyen İran, direniş hareketlerini desteklemenin meşru bir hak olduğunu savunuyor.

  • Bölgesel Savunma: İsrail ve ABD’nin kendisine karşı ittifaklar kurduğunu, bu durumun İran’ı savunmaya ittiğini öne sürüyor.

  • Diplomatik Saldırıya Misilleme: Şam’daki konsolosluğun vurulmasını doğrudan İran’a savaş ilanı olarak kabul ederek, misilleme hakkını kullandığını iddia etti.

2. Uygulanan Stratejiler

İsrail’in Stratejisi

  • Hedef Odaklı Operasyonlar: Vekil aktörler yerine İran’ın askeri ve nükleer altyapısına nokta operasyonlar yapıldı.

  • İstihbarat Gücü: Mossad ve askeri istihbaratla hedef tespiti konusunda üstünlük sağlandı.

  • ABD ile Koordinasyon: ABD’nin koşulsuz desteği ile uluslararası arenada yalnız kalmama stratejisi benimsendi.

İran’ın Stratejisi

  • Kontrollü Misilleme: 300’e yakın füze ve İHA ile doğrudan saldırı yapılmasına rağmen, geniş çaplı savaştan kaçınıldı.

  • Vekil Güçler Üzerinden Baskı: Hizbullah, Hamas ve Husiler vasıtasıyla İsrail’in farklı cephelerde meşgul edilmesi sağlandı.

  • Uluslararası Mesaj Verme: Sınırlı saldırıyla, caydırıcılık oluşturulmaya çalışıldı; ancak kriz büyümesin diye ölçülü kalındı.

3. Alınacak Dersler

Askeri ve Teknolojik Perspektiften

  • Hibrit Savaş Gerçekliği: Modern savaşlar, doğrudan değil, vekil aktörler ve teknolojik araçlar üzerinden yürütülüyor.

  • İHA ve Füze Savaşları: İran’ın İHA kullanımı, İsrail hava savunmasının sınırlarını gösterdi.

  • Caydırıcılığın Yeni Ölçütleri: Artık caydırıcılık sadece askeri üstünlükle değil, teknolojik ve diplomatik uyumla sağlanıyor.

Bölgesel ve Küresel Perspektiften

  • İttifaklar Yeni Döneme Giriyor: Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler açık pozisyon almaktan kaçındı, bu da bölgesel kartların yeniden karıldığını gösteriyor.

  • Enerji Güvenliği Riski: Hürmüz Boğazı gibi stratejik geçişlerin riski, küresel enerji piyasasını etkiledi.

  • Nükleer Tehdit Gündemde: İran’ın nükleer programı, yeniden diplomatik ve askeri çözüm arayışlarını tetikledi.

4. Uluslararası Kurumların Rolü

Birleşmiş Milletler (BM)

  • Yetersiz Kaldı. Güvenlik Konseyi tarafları sadece itidale çağırabildi; bağlayıcı adımlar atılamadı. ABD’nin vetosu İsrail lehine oldu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)

  • Sessizliğe Büründü. Konsolosluk saldırısı ve sivil kayıplar gibi ciddi meselelerde somut bir inceleme başlatılmadı.

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları

  • Raporlar Yayınlandı ama Etkisizdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Af Örgütü gibi kurumlar çağrılar yaptı ancak diplomatik etki oluşturamadı.

İsrail ile İran arasındaki bu çatışma, klasik savaş paradigmasının dışına çıkan, hibrit ve vekil unsurlarla örülmüş yeni nesil çatışmalara örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin, istihbaratın ve diplomatik koordinasyonun öne çıktığı bu yeni dönemde, uluslararası kurumlar mevcut refleksleriyle yetersiz kalmaktadır. Bu kriz, sadece İsrail ve İran için değil, tüm bölge ve dünya barışı açısından çok yönlü derslerle doludur.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Ekmek Üretimi: Katkı Maddeleri, Genetik Müdahaleler ve Kimyasal İşlemler

Yayınlanma:

|

Ekmek, binlerce yıldır sofraların temel besin kaynağıdır. Ancak günümüzde tüketilen ekmeklerin içeriği, üretim yöntemi ve hammaddeleri geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. Türkiye’de ekmek üretimi Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde yapılsa da, bazı katkı maddeleri ve endüstriyel yöntemler nedeniyle halk sağlığı açısından endişeler gündeme gelmektedir. Bu yazıda, Türkiye’deki ekmeklerde kullanılan katkı maddeleri, buğdayın genetik yapısıyla ilgili gelişmeler ve ekmek üretiminde uygulanan kimyasal işlemler ele alınacaktır.

1. Ekmeklere Katılan Maddeler Nelerdir?

Türkiye’de satılan ekmeklerin büyük bölümü, sadece un, su, maya ve tuzdan ibaret değildir. Özellikle endüstriyel üretimde yaygın şekilde katkı maddelerine başvurulmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Askorbik Asit (E300): Hamurun dayanıklılığını artırmak için kullanılır.

  • Emülgatörler (E471, E472): Hacim artırıcı ve yumuşatıcı etki sağlar.

  • Enzimler: (amilaz, proteaz gibi) Ekmek içi yumuşaklığını ve raf ömrünü artırır.

  • Şeker ve Glikoz Şurubu: Renk ve tat verici olarak kullanılır.

  • Soya Unu ve Süt Tozu: Kıvam ve besin değeri açısından katkı sağlar.

Bu katkılar sayesinde daha hacimli, daha parlak ve uzun süre bayatlamayan ekmekler üretilmektedir. Ancak bunların sürekli tüketimi, özellikle hassas bireylerde sindirim sorunlarına neden olabilir.

2. Buğdayın Genetiği ile Oynandı mı?

Türkiye’de GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) buğday üretimi yasaktır. Ancak bu, buğdayın tamamen doğal olduğu anlamına gelmez. Modern tarımda yaygın olan hibrit ve ıslah edilmiş buğday türleri, genetik müdahale olmaksızın yüksek verimli ve dayanıklı çeşitler oluşturmak amacıyla laboratuvar ortamında seçilmiştir.

Özellikle 1950 sonrası yaygınlaşan “cüce buğday” türleri, geleneksel buğdaylara göre daha kısa boylu, verimli ve glüten oranı yüksek çeşitlerdir. Bu tür buğdaylar, özellikle ekmeklik un üretiminde yaygın olarak kullanılmakta, ancak yüksek glüten içeriği nedeniyle sindirim sorunları ve gluten intoleransı gibi sağlık şikayetlerinde artışa neden olmaktadır.

3. Kimyasal İşlemler ve Endüstriyel Teknikler

Modern ekmek üretimi, geçmişin geleneksel yöntemlerinden oldukça uzaktır. Endüstriyel üretim süreçlerinde uygulanan bazı işlemler şunlardır:

  • Unun Beyazlatılması: Bazı ülkelerde (ve geçmişte Türkiye’de de) benzoil peroksit gibi kimyasallar kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’de bu tür kimyasalların kullanımı kısıtlıdır.

  • Hızlandırılmış Fermantasyon: Geleneksel ekmeklerde maya 6-8 saatlik uzun fermantasyonla çalışırken, fabrikasyon ekmeklerde bu süre 30-60 dakikaya kadar indirilebilmektedir. Bu da sindirimi zorlaştırabilir.

  • Yüksek Isı ve Kısa Süreli Pişirme: Raf ömrünü uzatmak ve üretimi hızlandırmak için yüksek ısıda kısa sürede pişirme yöntemleri tercih edilir. Bu, besin değerini azaltabilir.

  • Yumuşaklık İçin Katkılar: Raf ömrünü uzatmak ve bayatlamayı geciktirmek için kimyasal yumuşatıcılar, enzim karışımları ve katkı maddeleri kullanılır.

4. Halk Sağlığı ve Eleştiriler

  • Halk ekmek gibi kamu kurumlarının ürettiği ekmekler daha güvenli kabul edilse de, katkı maddesiz değildir.

  • Ucuz ekmek üretiminde kalitesiz un, fazla katkı maddesi ve hızlı üretim döngüsü nedeniyle sindirim sorunları ve sağlık riskleri artabilir.

  • Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hassas bünyeli bireyler için bu katkıların uzun vadeli etkileri dikkatle incelenmelidir.

5. Daha Sağlıklı Ekmek Tüketimi İçin Öneriler

  • Ekşi mayalı ve uzun süre fermente edilmiş ekmekler tercih edilmelidir.

  • Tam buğday unu veya taş değirmende öğütülmüş un kullanılarak yapılan ürünler besin değeri açısından daha zengindir.

  • Katkı maddesi içermeyen, güvenilir butik fırınlardan ya da köy fırınlarından alışveriş yapılabilir.

  • Etiket okuma alışkanlığı geliştirilmelidir. “Un, su, maya, tuz” dışında çok sayıda içerik varsa uzak durulmalıdır.

Ekmek, basit bir besin gibi görünse de üretim sürecinde kullanılan maddeler ve buğdayın yapısal değişimleri nedeniyle sağlık üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Türkiye’de GDO’lu buğday kullanılmıyor olsa da, modern tarım ve endüstriyel üretim süreçleri buğdayın doğallığını tartışmalı hale getirmiştir. Katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılmış, hacim artırılmış, estetik olarak cazip hale getirilmiş ekmekler, besin değerinden ve sindirim kolaylığından uzaklaşabilmektedir. Bu nedenle, bilinçli tüketici tercihi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Eşler Arasında Finansal İhanet: Aileyi Sessizce Yıkan Tehlike

Yayınlanma:

|

Aile içinde güven sadece duygusal sadakate değil, maddi şeffaflığa da dayanır. Ancak bazı çiftler arasında, dışarıdan görünmeyen ama ilişkinin temelini sarsan bir ihanet türü yaşanır: Finansal ihanet.

Bu yazıda finansal ihanetin ne olduğu, hangi biçimlerde ortaya çıktığı, aile üzerinde nasıl etkiler yarattığı ve nasıl önlenebileceği üzerinde duracağız.

Finansal İhanet Nedir?

Finansal ihanet, eşlerden birinin diğerinden gelir, borç, harcama ya da yatırım bilgilerini saklaması, mali kararlarda tek taraflı ve gizli hareket etmesi anlamına gelir. Bu davranış biçimi, evlilikteki güven bağını derinden sarsar ve duygusal sadakatsizlik kadar yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Finansal İhanetin Biçimleri

Finansal ihanet farklı şekillerde kendini gösterebilir:

  • Gizli kredi kartları: Eşten habersiz alınan ve yüksek harcamalara neden olan kartlar.

  • Gizli gelirler: Ek gelirlerin ya da primlerin gizlenmesi.

  • Gizli borçlar: Krediler, kefaletler ya da riskli borçların saklanması.

  • Kontrol dışı harcamalar: Pahalı alışverişlerin, kumar veya bağımlılık harcamalarının gizlenmesi.

  • Varlık saklama: Altın, döviz, borsa yatırımları gibi varlıkların eşten gizlenmesi.

Neden Yapılır?

Finansal ihanetin arkasında genellikle şu motivasyonlar yatar:

  • Güvensizlik: Eşin para yönetme becerisine güvenmeme.

  • Kontrol arzusu: Ekonomik gücü elinde tutma isteği.

  • Bireysel özgürlük arayışı: Bağımsız maddi hareket alanı oluşturma çabası.

  • Kötü alışkanlıklar: Kumar, alışveriş bağımlılığı gibi bağımlılıklar.

  • İletişim eksikliği: Maddi konularda yeterince konuşmama ve ortak dil kuramama.

Aile Üzerindeki Etkileri

Finansal ihanet sadece iki eş arasında değil, tüm aile üzerinde olumsuz etkilere neden olur:

1. Güven Krizi

Eşlerin birbirine olan güveni zedelenir. Duygusal uzaklaşma başlar.

2. Sürekli Tartışmalar

Harcamalar ve borçlar üzerine bitmeyen tartışmalar ortaya çıkar. İletişim bozulur.

3. Ekonomik Sarsıntı

Gizli borçlar ya da savurgan harcamalar aile bütçesini çökertir. Kredi notları düşebilir, icra süreçleri başlayabilir.

4. Çocukların Psikolojisi

Evdeki stresli ortam çocuklara da yansır. Güvensizlik ve kaygı gelişebilir.

5. Boşanma Riski

Finansal ihanet birçok boşanma davasında gerekçe olarak gösterilir. Özellikle tekrar eden vakalar ilişkiyi kurtarılamaz hale getirebilir.

Nasıl Önlenir?

✅ Şeffaf Finansal İletişim Kurun

Harcamalar, gelirler ve borçlar hakkında açık konuşulmalı. Aile bütçesi birlikte yapılmalı.

✅ Ortak Hesap ve Bilgilendirme

Erişimi her iki tarafın da sağladığı ortak hesaplar kullanılmalı. Gizli işlem yapılmamalı.

✅ Finansal Danışmanlık

Profesyonel destekle aile bütçesi yeniden düzenlenebilir.

✅ Evlilik Terapisi

Güven kaybı büyükse, ilişkisel destek alınmalı.

✅ Finansal Eğitim

İki taraf da bütçe yapmayı, tasarrufu ve yatırım bilincini geliştirmeli.

Finansal ihanet, evliliklerde görünmeyen ama en yıkıcı krizlerden biridir. Güveni ve ekonomik düzeni sarsarak aile birliğini tehdit eder. Bu nedenle çiftler, maddi konularda dürüstlük ve açıklık ilkesini temel prensip haline getirmelidir.

Unutulmamalı ki, bir evliliği sadece aşk değil; ekonomik sadakat de ayakta tutar.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.