Connect with us

BANKA HABERLERİ

Türkiye siyasetinin yumuşak karnı: Enflasyon

İktisatçıların enflasyonu tartıştığı Sagalassos Çalıştayı yapıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İTÜESAM) tarafından düzenlenen Sagalassos Çalıştayları’nın beşincisi “Türkiye siyasetinin yumuşak karnı: Enflasyon” başlığı ile Burdur Ağlasun’da toplandı.

Yayınlanma:

|

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İTÜESAM) tarafından düzenlenen Sagalassos Çalıştayları’nın beşincisi “Türkiye siyasetinin yumuşak karnı: Enflasyon” başlığı ile Burdur Ağlasun’da toplandı. İTÜ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı koordinasyonunda düzenlenen çalıştayın sponsorluğunu ise Elginkan Grubu bünyesindeki E.C.A üstlendi. Çalıştayda “Türkiye’de Enflasyon Siyasi Bir Olgudur” adlı sunumunda, “Türkiye hiperenflasyona gitmedi, gitmeyecek çünkü enflasyonun yükünü taşıyacak bir kesim var. Dünyada hiçbir ülke yok ki 25 yıl yüzde 60 enflasyonla yaşasın! Yüksek enflasyonun maliyetlerine rağmen bununla devam eden bir ülke. 20 yıldır iktidarda olan ve enflasyonu tek haneye indirmekle övünen yeniden yüksek enflasyona götürdü.” tespitlerini yapan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, “Yüksek enflasyon dönemine tekrar girdiğimizi düşünüyorum. Merkez Bankası işini iyi yaparsa tek hanelere indirir görüşünü doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanlığı rejiminde popülist politikalar, seçim dönemleri yükselen enflasyon… Belki yüzde 20’lere kadar sadece düşürülebilen…” mesajları verdi.

SERVET SAHİPLERİNE DEĞİL ÜCRETLİ KESİME YÜKLENİYOR

“Yabancı sermaye olmadan büyümeni finanse edemiyorsun. Senin sistemin onun üzerine kurulmuş.” diyen Kamil Yılmaz, yabancı sermayenin kaçmasına neden olan politikalara ilişkin, “Bindiğin dalı kesiyorsun!” ifadesini kullandı. Sermaye bolluğunun olduğu dönemde Türkiye’nin sermaye çekemez hale geldiğini kaydeden Yılmaz, Türkiye’nin neden hiperenflasyona gitmediğini Arjantin ve İsrail’in geçen dönemde izlediği politikalardan örneklerle anlattı. “Bizim enflasyonumuz inişli çıkışlı. Diğerleri gibi yukarı eğilimli değil. Hiperenflasyon sürdürülemez olduğu için bütün kesimler bir araya gelip karar almak zorunda kalıyor….” diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mehmet Şimşek geldi yine bilindik dolaylı vergiler… Kimse servet vergisi, emlak vergisi, doğrudan gelir vergisi üzerinden politika geliştirmek tarafında değil. Çünkü ücretleri kontrol altına alabiliyorsunuz! Bence altı aydan itibaren artık zam yapmıyoruz diyecekler. Bunu çok net bekleyebilirsiniz. Hiperenflasyonda herkes kaybediyor. Bizde 1980 döneminde reel ücretler kaybediyor. Bizde reel ücretler çok esnek ve hiperenflasyona gitmeden kırabiliyorsunuz. 80’lerdeki siyasi parti, seçim yasası, toplantı gösteri, dernekler, sendikal haklar yasası…. (Toplumsal tepkiyi soğuruyor.) Maliyetin işçi kesimine yıkılmasını getiriyor.”

Kamil Yılmaz 

Siyasi partiler yasasının değişmesi gerektiğini ancak bunun yeterli olmadığını sendikalar yasası, seçim yasası ve anayasal haklar konusunda da değişikliklerin yapılması gerektiğini savunan Prof. Dr. Kamil Yılmaz, Türkiye’nin büyümesinin zikzaklı olmasının nedeninin mevcut siyasi düzenden kaynaklandığını bildirdi. Yılmaz, “Mevcut siyasi erklerle bu yasalar da değişmez. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve yüksek enflasyon dönemine geri döndüldü. Türkiye 20 yılda bir duvara toslama dönemine geldi. Parlamenter sisteme geri dönmek gerekiyor. Biz yapısal reformu yapamıyoruz çünkü vadeler kısa; seçimden seçime.” dedi.

OLUŞAN ENFLASYONA BİLE GÜVEN YOKKEN!

Çalıştayda en tartışmalı konu enflasyonun ücretlendirme üzerindeki etkisi oldu. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Uzmanı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, “Türkiye’de ani ve sert enflasyon şoklarının (2. Dünya Savaşından itibaren) reel ücretler üzerinde etkileri” çalışmasını sundu. Yeni bir çalışmayı akademinin takdirine sunan Gürsel, 80 darbesi dönemi ve sonrasında kamu çalışanlarının reel ücretlerinin gerilediği not etti. Sunumun ardından yapılan tartışmalarda, ücretler konusunda gerçekleşen enflasyona bile güven olmadığı, hedeflenen enflasyona göre ücret belirlenebilmesi için beklentilere güven gelmesi gerektiği iktisatçılarca ifade edildi.

MERKEZ’DEKİ İSTİKRAR BAŞARIDA ETKİLİ OLUYOR

Merkez Bankası’nın eski başekonomisti, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, “Türkiye’de Enflasyon ve Para Politikası” başlıklı sunumunda “Bütün ülkeler bu işi çözerken biz neden çözemiyoruz?” sorusunu gündeme getirdi. Kara, Türkiye’nin enflasyon sorununu çözemeyen ender ülkelerden biri olduğunu not etti. Dünyada en yüksek enflasyon sıralamasında ilk on veya yirmide yer aldığımızı kaydeden Kara, şu mesajları verdi: 1990’lardaki yüksek enflasyonun dünya ile pek ilgisi yok. Bize özgü. Daha sonra tek haneye düşüyor ve ortak gidiyor ama 2017’lerden sonra tekrar çift haneye giden bir durum var. Ne zaman Merkez Bankası kanunu değişip “kamuyu fonlasın” dediklerinde genelde enflasyon yükselmeye başlamış. 1980’ler öncesi kalkınmacı merkez bankacılığı dönemi ki işte KİT’lerin fonlası vs. Arzı artırınca enflasyon düşer anlayışından hareketle… Merkez Bankası bütçe açığını finanse edemez, bütçeyi fonlayamaz anlayışı 2001’de kanuna giriyor ama öncesinde 94’te aslında bunu fiilen yapmaya başlıyorlar. Ne zaman ki enflasyon üç hanelere çıkıyor o zaman mücadele başlıyor. 2001’den sonra enflasyon tek haneye düşüyor ve 12-13 sene orada kalıyor. Daha sonra merkez bankası bağımsızlığının fiilen bitmesi 2018’de anayasa değişikliği ile başlıyor ve en yetkili ağızdan ifade ediliyor. 1996-2016 arasında muazzam bir istikrar var. Merkez bankası başkanlarının görev sürelerine baktığımızda enflasyonun düştüğü bu dönem başkanların istikrarlı görev yaptıkları dönemler.

REEL KURUN DENGE DEĞERİNİ BİLMEK İMKANSIZ

Hakan Kara 

Reel kurdaki değimi esas alarak süreci yorumlayan Prof. Dr. Hakan Kara, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Doğru düzgün para politikası yapamayan bir merkez bankası olduğunda sermaye çıkışı da oluyor. Reel kurun değerlendiği 2001 sonrası dönemde ders de alındı ve ekonomik kurumlar arasında koordinasyon kuruldu. Bunun bir bacağı reel krediler, bir bacağı dış borçlanma, bir bacağı enflasyon… Reel kurun denge değerini bilmek imkansız ama çok hızlı hareketlerin yaşandığı dönemlerde bu gidişatın sürdürülemez olduğunu görüp merkez bankası bunu yönetebilir. Döngülerin bir kısmı küresel risk iştahına bağlı. 2010-2011’den sonra Türkiye reel faiz vermedi. Bütün ülkeler sıfıra yakın ve üzerindeyken… Reel kur değerlenmişti o yüzden yüksek enflasyonu yaşıyoruz yaklaşımı eksik. 2021 sonrası başka bir hikaye var. Rasyonalite ile açıklamak mümkün değil.

FAİZ İKTİSADİ DEĞİL SİYASİ DEĞİŞKEN OLUNCA…

Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığının kritik olduğunun anlaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Kara, sözlerini şöyle sürdürdü: Merkez bankası araç bağımsızlığını toplumun istemesi lazım. O yetmez. Diğer kurumların para yaratma yetisini de kısıtlamak lazım. Makro çerçevenin takip edilmesi lazım ve makroihtiyati politikalar. 2018 yılında Mehmet Şimşek’in gitmeden önce yaptığı işlerden biri; siyasi otoriteyi ikna edebildik, şirketlerin dövizle borçlanması ihracat gelirleri ile sınırlandı. Bundan sonra düzelme başladı. Elbette başka etkenler de oldu. Faizin iktisadi değişken yerine siyasi değişken olarak yer alması Merkez Bankası’nı yaratıcı yollara götürdü. Hem sistem krizi çıkmayacak hem de ödemeler dengesi krizi yaşanmayacak noktada son dönemde KKM ve finansal mühendislikler geldi. Daha önce faiz koridoru… Türkiye faiz konusundaki hassasiyeti ile dünyada vaka analizi oldu. Dünyada enflasyon liginde de alt kademeye düştük. Bu sürecin enflasyon dinamiklerine etkisi ne oldu? Kur ve enflasyon beklentisinin korelasyonunu, merkez bankasının faizle kırması lazım. Döviz kuru beklentileri yükseldiği zaman enflasyon da yukarı çıkıyor. 2013 Mayıs’ta Gezi Parkı ve FED taper tantrum ile sermaye çıkışları başlayınca Merkez Bankası üzerindeki baskı da arttı. Merkez bankasının tereddüt ettiğini gören piyasa da beklentilerini oluşturuyor.

ENFLASYONLA MÜCADELE NİYETİMİZ PEK YOK GİBİ!

Kur ve beklenti sarmalı zaman içinde giderek kuvvetlenirken, 2018 yılında yapılan ankette enflasyon beklentilerinde en çok kullanılan değişkenler içinde en az kullanılan kriterin hedeflenen enflasyon ve merkez bankası enflasyon raporu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kara, sunumunu şöyle sürdürdü: Merkez Bankası tahminine olan güven 2018’den sonra kırılmış. 2021’den sonra enflasyon beklentileri hızla bozuldu. Enflasyon aşağı yukarı salınırken beklentilerin artmadığı dönemden beklentilerin arttığı döneme geldik. 2017’den bu yana sürekli beklentilerden yukarda gelen enflasyon fiyatlama davranışlarını önemli ölçüde bozdu. Enflasyonla mücadelede niyet var mı? Biz enflasyonla yaşamaya alışık bir toplumuz. İkincisi yüksek enflasyonla yaşaya yaşaya varlık kompozisyonumuz değişti: konut, altın, döviz ve şimdi hisse alınıyor. TL mevduat 6 trilyon TL. Enflasyona dayanıklı enstrümanlar 60 trilyon TL. Ücret belirleme mekanizması; ücretler artsa diyorlar. Kredi politikası; şirketler bir şekilde enflasyon olsun benim faizim düşük olsun, işlerine geliyor. Yurt dışı yerleşikler çok az. Onun getirdiği disiplin de yok. Bağımsız kurumlar da zayıfladı. Dezenflasyonu destekleyecek pek fazla zemin yok. Fiyat istikrarına ulaşma motivasyonumuz çok yüksek değil. Mevcut yapı ile mücadele ancak kriz dönemlerinde olabilir. Belki yüzde 30’lara düşürürüz ama tek haneye düşürecek bir inisiyatif görünmüyor.

RİSKLER YÜKSEK OLDUĞUNDA DEZENFLASYON BÜYÜMEYİ DESTEKLİYOR

“100. Yılda Enflasyonla Mücadele Neden Bu Kadar Zordu” adlı sunumunda Merkez Bankası’nın eski başkan yardımcısı ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) uzmanı Prof. Dr. Fatih Özatay, bildiğiniz ama sıklıkla göz ardı ettiğimiz olguya dikkat çekti. Bu noktada finansal kısıtların, varlık fiyatlarındaki düşüşü ve bunun sonuçlarına değinen Özatay, özellikle Türkiye’de ara malı ithalatının enflasyonu artırıcı dışsal etkilere olan çarpanına dikkat çekti. Ara malı ithalatı etkisi olmasaydı yabancılar faiz artırdığında veya sermaye hareketleri terse döndüğünde döviz kuru artacağından üretimin artıyor gibi olacağına işaret eden Özatay, fakat ara malı ithalatının maliyeti arttığından kur etkisinin üretimi azaltacağı yönde etki edebileceği uyarısı yaptı.

Fatih Özatay

Enflasyonla mücadele ederken büyüme ne olacak diye bakıldığında 1924-2023 dönemi incelendiğinde, 1980-2023 dönemi incelendiğinde anlamlı bir bağıntı olmadığının görüldüğünü tablolarla gösteren Özatay, 2005 birinci çeyrek ve 2020 son çeyrek döneminde ise bir bağıntı olduğunu ifade etti. Özatay şunları anlattı: Enflasyonla mücadele programları aslında büyümeyi destekleyebilir. Eğer enflasyon eşik değerin üzerindeyse. Muhtemelen arada riskle alakalı bir ilişki var. Riskin yüksek olduğu dönemlerde enflasyonla mücadele programı riski düşürdüğü için büyümeyi destekleyecek ama riskin olmadığı dönemlerde istihdamı düşürüp, büyümeyi aşağı çekiyor. Türkiye açısından ise riskin önemli bir payı var. 2001 krizinden sonra en büyük karşılaşılan sorun reel faizin aşırı yüksek olmasıydı. 2001’de Keynesçi olmamak lazımdı ama 2008’de tam tersi. Çünkü iflas riskini gözden kaçırdığımız nedenler var.

DÜŞÜK ÜCRETLİ İŞÇİLER BEKLENENİ BULAMIYOR

BETAM Uzmanı Dr. Ozan Bakış da “İstanbul Rezervasyon Ücretleri ve işgücü arzı ile talebi arasında uyumsuzluk” başlıklı sunumunda şu tespitleri aktardı: Kadınların rezervasyon ücretleri erkeklere göre daha düşük. Dünyada da durum benzer. Kadınların daha düşük potansiyel rezervasyon ücreti olmasının nedeni, ücret talebinin toplulaşması ve asgari ücret tarafına yakın olmasından kaynaklı. Daha rahat, daha eve yakın, kısmi zamanlı iş tercihleri de bunu etkiliyor. Saatler açısından kadınlar 1.4 saat daha az çalışabileceğini belirtiyor; erkekler 9, saat kadınlar 7.5 saat, gün sayısı beş günle aynı. Masa başı işte çalışırım diyenlerin rezervasyon ücretleri daha yüksek. Vasıf seviyesi arttıkça alınan ücret beklenen ücretten daha yüksek oluyor.

Prof. Dr. Seyfettin Gürsel bu çalışma üzerine yaptığı yorumda şunları kaydetti: İş arayanların bekledikleri ücretler ve bir de o meslekteki ücret durumu ele alındığında; düşük ücretliler beklediklerini bulamıyorlar. Düşük ücret olunca insan yüksek beklentiye girer zaten alabileceği ücret düşük geçinemeyecek, belki pazarlık gücü için, ama beceremiyorlar. Diğer tarafta ücretler, vasıflar, beklentiler de yüksek ama beklenen sahadakinden daha düşük. “Bu kadar bölgesiz eşitsizlikte asgari ücretin tek olmaması lazım.” diyen Gürsel, “Devlet müdahale etsin istiyorlar. İstanbul özelinde bir asgari ücret koysa Anadolu’da kim o ücretle istihdam yaratacak?” sorusunu ortaya attı.

Aydınlık

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

AKBANK EMEKLİLERİ İLE BUZLARI ERİTTİ

Yayınlanma:

|

Bankaların yıllardır kendi emeklilerine Maaş Promosyone vermemesi bu kesimde ciddi mağduriyet ve maddi kayıplara neden olmuştu. 2022 ve 2023’de İŞBANK, Garanti BBVA ve YKB gibi bankalar kendi emeklilerine maaş Promosyonu vermeye başlamasına rağmen AKBANK kendi emeklilerine maaş promosyunu vermemekte diremisi bankaya olan tepkilerin de artarak devam etmesine neden olmuştu. AKBANK ile sık sık emeklilerin haklarını aramada pasiflikle suçlanan AKBANK Mensupları Tekaüt Sandığı Vakfı (AKSANDIK ) yöneticileri arasında devam eden görüşmeler Mayıs başında uzlaşma ile sonlandı ve Banka emeklilerine 3 yıllık maaş sözleşmesi karşılığı 15.000 liraya kadar Promosyon verileceği açıklandı. Banka emeklileri 6-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında Promosyon için başvuruda bulunabilecek.

Hak verilmez alınır örneği oldu

Doğru bir ifade ile bankadan Promosyon alınabilmesi için arka planda emeklilerin bankaya karşı ciddi bir hak mücadelesi yer aldı. Bankanın kendi emeklilerini görmezlikten gelmesi, diğer bankaların kendi emeklilerine sahip çıkarak bayram ikramıyesi ve maaş promosyonu vermesi AKBANK’a olan tepkileri de artırmıştı. AKBANK Emeklileri kararlı mücadeleri ile 2023 yılında Bayram İkramiyesi verilmesi haklarına kavuşurken, 2024 Mayısın’da AKBANK aynı zamanda kendi emeklisine en son maaş Promosyonu vermeyi kabul eden banka oldu.

Banka Vitrini olarak sık sık yazılarımızda AKBABK’ın emekililerine promosyon vermesi gerektiğini gündemde tutmuştuk.

Yeni CEO KAAN GÜR Mağduriyeti giderdi

AKSANDIK tarafından üyelerine gönderilen açıklama ile Banka ile emeklileri arasında devam eden Promosyon kavgası da tatlıya bağlanmış oldu. Promosyon verilmesinde 2023 son çeyreğinde göreve başlana CEO Kaan GÜR‘ün onay ve katkısının olması ise eski Genel Müdür Hakan BİNBAŞGİL‘e yapılan eleştirilerin haklılığını ortay akoydu. Zira banka çalışanları özellikle Hakan BİNBAŞGÜL döneminde yaşadıkları mağduriyetleri sık sık dile getirilmişti. Bankanın Sendikasız bırakılmasında, deneyimli banka kadrolarının tasfiyesinde, başta deneyimli Banka müdürlerinin ve yüzlerce personelin işten çıkaırlması BİNBAŞGİL döneminde yaşanmış, başta emekliler olmak üzere gösteriler ve açıklamalar ile bankalarını sık sık protesto etmişlerdi.

Eski Yöetim emekçisine vefasızlık yaptı

AKBANK Emeklileri ömürlerini bankanın kullandığı “Güveninizin Eseri” ilkesi ile mesleklerini sürdürdü. Bu cümle sadece müşteriler için değil emekli yaşına gelmiş, emekli olmuş eski bankacılar için de çok önemli bir ilke idi. Özellike Hakan BİNBAŞGİL’in Genel Müdür olması iel başlayan süreç bankanın yıllarını veren eski çalışanlara emekliliklerini beklemeden yollarını ayırma yöntemine geçmesi ile “Güveninizin eseri” ilkesinin terk edilmesi aynı döneme denk gelir. Özellikle 2008 krizinde geri çağrılan krediler ile banka piyasada da kan kaybetmeye başlamış bi rçok bilanço kaleminde dört büyüklerin içinde dördüncüliğe gerilemiş durumda. Her ne kadar üst yöneticiler hatalarını kabul etmese de bu süreçte personel ve müşterilere karşı yaklaşımı olumsuz olunca bankanın kan kaybetmesi de engellenemedi. Hakan BİNBAŞGİL’in CEO görevinden ayrılması ile birlikte bankadan ayrılan GMY Kaan GÜR ile yollarına devam etme kararı alan banka eski yaraları da sarmaya başladı. O nedenle yasal zorumluluk olmamasına rağmen içten ve rekabetten gelen baskılara dayanamayan banka üst yönetimi emeklilerini önce Bayram İkramiyesi sonra da Maaş Promosyono vermek zorunda kaldı. Maaş Promosyonunu rakiplerine göre en son veren banka olması da bankanın emeklilere nasıl yaklaştığı ne kadar değer verdiğinin de güzel göstergesi oldu aslında.

Erol TAŞDELEN – AKBANK eski Çerkezköy ve Uşak-Çevreyolu Şube müdürü

*************************

EK OKUMALAR:

AKBANK EMEKLİLERİNİN HAKLI İSYANI

AKBANK VE AKSANDIK YÖNETİMİNDEN HAK ARAYAN EMEKLİLERİNE İKİNCİ DARBE

AKBANK YÖNETİM KURLUNUNA AÇIK ÇAĞRI : EMEKLİLERİNİZE MAAŞ PROMOSYONU VERİNİZ

Güveninizin Eseri : AKBANK Emeklileri vefasızlığı protesto etti!

AKBANK beklenen son: CEO Hakan Binbaşgil ayrılıyor, yerine gelecek isim belli

AKBANK’ta bir dönem bitti: Genel Müdür Binbaşgil görevinden ayrıldı

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Arkadaşına IBAN verdi: 8 ay hapis yattı, 10 yıl daha yatabilir

Konya’da ‘benim hesabımda bloke var’ bahanesine inanarak arkadaşına IBAN numarasını veren kişi, para aklama yöntemi tuzağına düşerek hapse girdi. 1 paket sigara parasını kendisine hediye olarak veren dolandırıcı arkadaşının ağına takılan 45 yaşındaki Mustafa Ergin, 8 ay hapiste yatarken, hakkında açılan 5 farklı dosyadan ise yaklaşık 10 yıl hapis cezası bekliyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

“IBAN İSTEYENLERE İNANMAYIN”

Dolandırıcıların trend yöntemi olan IBAN üzerinden para aklama yöntemi ağına takılan ve olayı anlatan 3 çocuk babası Mustafa Ergin, “Ben bir çay ocağında çalışıyordum. Devamlı oturduğum bir arkadaşım yanıma geldi. Benden IBAN numaramı istedi. Ben de ona para gelecek diye IBAN numarasını verdim. Onun banka hesapları blokeli olduğu için ben de tamam dedim, verdim. IBAN numarasını verdikten bir saat falan sonra beni aradı, hesabına gelen parayı istedi. Gelen parasını ben de ATM’den çektim kendisine teslim ettim. Kimsenin bu konularla ilgilenmesini istemiyorum ve bu iyi bir şey değil. Arkadaş olsun veya kim olursa olsun kimseye verilmesini istemiyorum. Mağdurum ben. Bu durumdan dolayı toplam yattığım günlerimi saymak istemiyorum, anlatılacak bir konu değil. IBAN numarasına para gelecek diyerek isteyenlere kesinlikle inanmasınlar” dedi.

“EN AŞAĞI 10 SENENİN ÜZERİNDE YATACAĞIM”

Kendisinin bu işlemlerin ardından şu anda 10 senenin üzerine hapis cezası beklediğini anlatan Ergin, “Ben bedel karşılığı almadım. Hesabıma para geldi emanetini verdim. ATM’ye gittiğim için de bana bir sigara parası verdi. Başka türlü verdiği bir şey olmadı. Ben de zaten bir şey beklemiyordum. Ama o arkadaşın internet dolandırıcılığı gibi şeylerle uğraştığını bilmiyordum. Ben insanlık olarak verdim, başka türlü bir niyetim yoktu. Benim toplam 6 tane dosyam var. Her bir dosyadan 3 yıl 4 ay ceza aldım. Toplam cezaevinde 8 ay yattım. Yani bunu ileride istinafta olan dosyalarım da var, bu dosyalarda patlama olduğu zaman en aşağı 10 senenin üzerinde yatacağım bir olay var. Kimsenin yaklaşmasını istemem, uzak durmasını istiyorum. Mağdurum, işsizim, çocuklarım var, bana yardımcı olunmasını istiyorum.” şeklinde konuştu.

-İHA-

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Alternatif Bank’ın ilk çeyrek konsolide net karı 553 milyon lira oldu

Yayınlanma:

|

Yazan:

Alternatif Bank’ın yılın ilk çeyreği itibarıyla konsolide net karı, 553 milyon lira olarak gerçekleşti.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, Alternatif Bank’ın 2024’ün ilk çeyreğindeki konsolide rakamlarına göre toplam aktif büyüklüğü, 71 milyar lira seviyesinde tespit edildi.

Bankanın bu dönem nakdi (finansal kiralama alacakları dahil) ve gayri nakdi kredilerle ülke ekonomisine sağladığı destek ise 66 milyar lira oldu. Öz kaynaklarını 6,8 milyar lira seviyesine yükselten bankanın bu dönem sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 27,2 oldu.

Yılın ilk çeyreğinde gösterdiği performansla birlikte, bankanın konsolide net dönem karı ise 553 milyon lira oldu.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Alternatif Bank Genel Müdür Ozan Kırmızı, küresel ekonomiyi etkileyen önemli gelişmelerin yaşandığı yılın ilk çeyreğinde, paydaşlarına ve ülke ekonomisine karşı sorumluluklarını yerine getirdiklerini belirtti.

Bankanın elde ettiği başarılı sonuçlarda bireysel ve dijitalleşme alanındaki yoğun eforunun da önemli olduğunu aktaran Kırmızı, ‘Hedeflerimize emin adımlarla ilerlemeye devam ettik, yılın ilk üç ayında yüksek aktif kalitemizi koruyarak etkin bir bilanço yönetimi gerçekleştirdik. Alternatif Bank olarak dijital ve bireysel bankacılıkta güçlü bir büyümeyle müşteri tabanımızı genişletmeye devam ediyoruz. Bu anlamda önemli gördüğümüz kilometre taşlarımızdan birini daha hayata geçirerek yakın zamanda yenilenen mobil uygulamamızı müşterilerimizin kullanımına sunduk.’ ifadelerini kullandı.

Rekabette öne çıkmalarını sağlayan en önemli noktalardan birinin yenilenen mobil uygulamaları olduğuna işaret eden Kırmızı, müşterilerinin ihtiyaç duydukları anda kendilerine özel atanmış bankacılarıyla birebir iletişime geçme imkanı sunduklarını aktardı.

Kırmızı, hayata geçirdikleri çalışmalarla bankanın bireysel ve dijital bankacılık alanındaki iddiasını ortaya koyduklarını kaydederek, üstün müşteri deneyimi hedefleri doğrultusunda, dijital kanallardan sundukları kolaylık, hız ve hizmet çeşitliliği gibi faydalarla, müşterilerinin hayatlarına değer katmaya devam edeceklerinin altını çizdi.

Beş yıldır ‘Engelsiz Bankacılık’ çalışmaları yürüttükleri bilgisini paylaşan Kırmızı, bankacılık hizmetlerini herkesin erişebileceği şekilde tasarlamanın ve sunmanın önemine inanarak, ‘Yardım Temelli Değil Hak Temelli’ bir yaklaşımla faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti.

Kırmızı, bu kapsamdaki en yeni çalışmalarından birisinin Koç Üniversitesi Sosyal Etki Forumu (KUSIF) işbirliğinde gerçekleştirdikleri Engelsiz Bankacılık Araştırması olduğuna değinerek şunlara dikkati çekti:

‘Araştırmayla 2019’dan bu yana gerçekleştirdiğimiz çalışmaların erişilebilirlik ve engelleri kaldırmak noktasında, paydaşlarımız ve kamuoyu nezdinde nasıl bir etki ve farkındalık yarattığını ölçümledik. Araştırma, bankamızın yaratmak istediği değişim ve etki hedefine ulaşma konusunda doğru adımlarla ilerlediğini objektif bir şekilde gösterdi. 6 ay süren çalışmayla elde ettiğimiz kapsamlı ölçümleme ve bulgular bundan sonraki süreçte çalışmalarımızı şekillendirecek. Engelsiz Bankacılığı çalışan ve müşteri deneyiminde mükemmeliyet arayışımızın bir tamamlayıcısı ve marka kimliğimizin bir parçası olarak görerek bu alandaki çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.’

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.