Jeoloji-Jeofizik-Jeoarkeoloji Prof. Dr. Doğan Perinçek; Sahada uygulanan işler ile AFAD tarafından hazırlatılan proje “Assos Antik Liman Kaya Düşmesi Islahı Projesi” arasında affedilmez çelişkiler olduğunu belirterek Çanakkale Valisine yanlış bilgilendirme yapıldığını iddia etti.
Çanakkale Valisi İlhami AKTAŞ beye etrafındaki görevliler yanlış bilgi veriyor.
Sayın vali yanıltılıyor.
Sahada uygulanan işler ile AFAD tarafından hazırlatılan proje “Assos Antik Liman Kaya Düşmesi Islahı Projesi” arasında affedilmez çelişkiler var.
Üniversitede kaya düşmesi dahil heyelan dersi veren bir öğretim üyesi olarak Şubat ayı başından bu yana olanları yakından izliyorum.
Bilim insanı sorumluluğum doğrultusunda uyarılarımı yaptım ve bundan sonrada yapmaya devam edeceğim.
Hazırlanan rapor ile arazide uygulananlar birbiri ile uyumsuz.
Sayın vali bu yanlış uygulamaların en çarpıcı olanlarını görev sorumluluğum çerçevesinde aşağıda sıraladım. Elemanlarınıza raporu incelettirin ve raporu arazideki uygulamalarla karşılaştırsınlar. Bakalım ne tersliklerle karşılaşacaklar.
Raporu inceledim sayfa numaraları vererek; başlıca hatalı uygulamaları aşağıda sıraladım. Ekteki metinler raporun sayfalarının kopyasıdır. Dikkati çekmek istediğim konuları kırmızı ve yeşil ile sınırladım. Takdir sizin Raporda yol yapılmayacak denmekte alanda 5-6 m genişlikte yol var.
Raporda ağır iş makinaları kullanılmayacak denmekte, alanda 6 ağır iş makinası çalışıyor. Raporda yüksek vibrasyon oluşturulmayacak denmekte, alanda ağır iş makinalarının kırıcıları çalışıyor.
Raporda şev-yamaç eğimi 35-45 derece olacak deniyor, alanda en az 65-70 derece şev-yamaç eğimi var.
Raporun hiç bir yerinde alanda seki – düzlük oluşturulacağında bahsedilmiyor, alanda en az 40m genişlikte sekiler oluşturulmuş. Bunlar raporda önerilmediği halde neden oluşturuldu bunu teknik heyetinize sorun lütfen.
Raporda özel dağcı ekip tarafından portatif makinalar kullanılarak kaya yamaç ıslahı yapılacak deniyor, alanda ağır iş makinaları yamacı parçalıyor doğal görüntüyü bozuyor.Proje kapsamındaki delgi ve ankraj işlerinde yüksek vibrasyon oluşturan delici/kırıcı makineler kullanılmayacaktır. Delgiler tercihen karot veya elektrikli makinelerle eğer bu makineler kullanılamadığı bir durumla karşılaşılırsa sadece elde taşınabilir ebatta / portatif olmak koşuluyla pnömatik delicilerle açılacaktır denmekte, alanda bunun yerine ağır iş makinaları çalışıyor. Raporda “Assos Antik Liman Kaya Düşmesi Islahı Projesi” inşaatı; bölgenin doğal dokusuna mümkün olan en az müdahale olacak şekilde yapılacak deniyor. Sayın vali siz hafriyat alanını ziyaret ettiniz ve olan biteni yakından gördünüz. Takdir sizin.Raporda şev yüksekliğinin 20 metre olacağından hiç bahsedilmiyor.
Alanda en az 20 metre yükseklikte ve 79 derece eğimli şev oluşmuş durumda. Her geçen gün oluşturulan şevin yüksekliği artıyor. (Alana girip şev yüksekliğini ölçme imkanımız yok. Ölçümlerimizi Google ve iş makinalarının boyutlarına bakarak tahmin ettik.) Sayın Vali elemanlarınıza şev yüksekliğini ölçtürün lütfen ve bunun ne gibi mühendislik sorunları çıkaracağını size raporlasınlar.
Sayın vali; Assos antik limanında harfiyat çalışmaları başlamadan çok once Şubat ayı başında arastirma yaptım. Tehlike yaratacak kaya alanlarını fotoğrafladım. Ayni zaman içinde soz konusu alanda bulunan arkeolojik buluntuları da (duvar, seramik, işlenmiş bloklar) fotoğrafladım.
Şu anda o arkelojik malzeme ve üzerinde bulundukları tarla tümüyle yok edilmiş durumda. Yok edilen bu tarla projede 5. bölge olarak gösterilmiştir. Burada sunduğum 3 fotografta yok edilen tarla isaretlenmistir.
Size bu konuda da eksik ve yanlış bilgi veriyorlar. Assos antik limanı üzerinde yapılan bir kaya ıslahı uygulaması değil; acımasızca yapılan bir tahribat sergileniyor. Assos kentinin arkeolojik değerleri ve doğal güzelliği yok ediliyor. Lütfen bu yıkıma neden olanlara müdahale ediniz. Hesap sorunuz.
Prof. Dr. Doğan Perinçek Jeoloji-Jeofizik-Jeoarkeoloji
Türkiye’de bireysel kredi kartı kullanımı her geçen gün artarken, bu borçların geri ödenmesinde yaşanan sorunlar ekonominin kırılgan noktalarından biri haline geliyor. 2025 yılının ilk yarısına ait veriler, bireysel borçluluk krizinin giderek derinleştiğini ortaya koyuyor.
Kredi Kartı Borcu 2 Trilyon TL’yi Aştı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre, 2025 yılı başından itibaren bireysel kredi kartı borçları 2,068 trilyon TL seviyesine ulaştı. Bu rakam, geçen yıla göre %15,2’lik bir artış anlamına geliyor.
Yalnızca kredi kartları değil, ihtiyaç kredileri de dahil edildiğinde bireysel borç yükü daha da ağırlaşıyor. Bu durum, Türkiye’de tüketici finansmanına olan bağımlılığın ne denli yüksek olduğunu gösteriyor.
Takipteki Borçlar 95 Milyar TL’yi buldu
Kredi kartı borçlarının 95 milyar TL’lik kısmı ise yasal takibe alınmış durumda. Bu, toplam kart borcunun yaklaşık %4’üne denk geliyor. Takibe düşen borçlar genellikle üç dönem üst üste asgari ödeme yapılmaması sonucu kartın kullanım dışı bırakılması ve haciz süreçlerinin başlamasıyla gündeme geliyor.
2025’te Takibe Düşen Kişi Sayısı 1 Milyonu Aştı
Risk Merkezi’nin yayımladığı verilere göre:
Şubat 2025’te sadece kredi kartı borcunu ödeyemeyen 167.163 kişi yasal takibe alındı.
Aynı dönemde bireysel kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 149.924 oldu.
Ocak-Mayıs 2025 döneminde toplamda 1.039.000 kişi, bireysel kredi veya kart borcunu ödeyemediği için yasal takibe düştü.
Bu rakam, son yılların en yüksek seviyesi olarak kayıtlara geçti. Özellikle asgari ücretli ve orta gelir grubundaki tüketicilerin artan faiz ve enflasyon karşısında ödeme güçlüğü yaşadığı belirtiliyor.
Borç Sarmalından Çıkış Mümkün mü?
Ekonomistler, borçlu bireylerin ödeme yapamadığı durumlarda ilk adım olarak banka ile iletişime geçerek yapılandırma seçeneklerini değerlendirmesi gerektiğini belirtiyor. BDDK’nın son düzenlemeleri, kredi kartı ve ihtiyaç kredilerinde yapılandırma süresini bazı durumlarda 36 aya kadar uzatabiliyor.
Ancak bu yapılandırmaların, gelir artışı olmadan uzun vadede çözüm sunamayacağı ve borçluluğu sadece ötelediği görüşü de ağırlık kazanıyor.
Uyarılar
Türkiye’de hanehalkının borçluluk oranı artarken, kredi kartı borçları ödeme krizine dönüşmüş durumda. Bu kriz;
Haciz,
Kredi notu düşüşü,
Yeni kredi kullanımına engel gibi çok sayıda riski beraberinde getiriyor.
Borçlarını ödeyemeyen tüketiciler için daha kalıcı çözümler; gelir artırıcı politikalar, borç yönetimi eğitimleri ve kamusal farkındalık kampanyalarıyla desteklenmeli.
1990’larda benzer sosyo-ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan iki ülke: Türkiye ve Polonya. Biri sosyalist planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçerken, diğeri kronik enflasyon, siyasi istikrarsızlık ve dış borç sorunlarıyla boğuşuyordu. Bugün ise 37 milyon nüfuslu Polonya, kişi başı gelirini hızla artırmış, AB içinde güvenli yatırım limanı haline gelmiş durumda. Türkiye ise son 10 yılda büyüme sorunları, yüksek enflasyon ve kur krizleriyle gündemde.
Bu makalede, Polonya’nın ekonomik başarı öyküsü, Türkiye ile karşılaştırmalı olarak 8 temel başlıkta analiz edilim.
1. Reform Zamanlaması ve Kararlılığı
Başlık
Polonya
Türkiye
Reform Başlangıcı
1990 – Şok Terapi
1980 sonrası kademeli
Hız ve Kararlılık
Hızlı, sistemik dönüşüm
Parça parça ve geri adımlı
Sonuç
Serbest piyasa yapısı tam oturdu
Yapısal reformlar sürekli ertelendi
Yorum: Polonya, halk nezdinde kısa vadeli acılar pahasına uzun vadeli kazançlara odaklanırken; Türkiye siyasi maliyet korkusuyla reformları hep öteledi.
2. AB Üyeliği ve Kurumsal Uyum
Başlık
Polonya
Türkiye
AB Üyeliği
2004 – Tam Üye
1999 – Aday Ülke
Fon Kullanımı
~150 milyar € AB fonu aldı
Katılım öncesi fonlara sınırlı erişim
Kurumsal Uyum
Hızlı ve kapsamlı
Yavaş ve çoğu başlıkta dondu
Yorum: Polonya, AB üyeliğini sadece ekonomik değil, kurumsal bir sıçrama tahtası olarak kullandı. Türkiye ise bu fırsatı jeopolitik krizler ve iç siyaset nedeniyle değerlendiremedi.
3. Sanayileşme ve İhracat Modeli
Başlık
Polonya
Türkiye
Sanayi Profili
Yüksek katma değerli üretim (otomotiv, makine)
Orta-düşük teknoloji ağırlıklı (tekstil, gıda)
İhracat Pazarları
%70 AB ülkeleri
%50 AB, Ortadoğu ve Afrika ağırlıklı
Tedarik Zinciri
Almanya’ya entegre
Gümrük Birliği’ne rağmen kopuk yapı
Yorum: Polonya, Almanya’nın üretim üssü olurken; Türkiye daha bağımsız ama kırılgan ve düşük marjlı sektörlere sıkıştı.
4. Makroekonomik İstikrar
Başlık
Polonya
Türkiye
Enflasyon (2024)
%6
%70+
Para Politikası
Bağımsız ve sıkı
Siyasi müdahaleye açık
Kamu Borcu / GSYİH
%50 civarı
%40 civarı ancak riskli faizle çevriliyor
Yorum: Polonya’da merkez bankası siyasi müdahaleye kapalıdır. Türkiye’de ise para politikası bağımsızlığı büyük ölçüde zedelenmiştir.
5. Yatırım Ortamı ve Hukuki Güvence
Başlık
Polonya
Türkiye
Yatırımcı Güveni
Yüksek – AB normları uygulanıyor
Azalan güven – keyfi vergi ve izin uygulamaları
Sözleşme Güvencesi
AB yargısı denetiminde
Yargı bağımsızlığı sorgulanıyor
Yatırım Profili
Uzun vadeli üretim yatırımları
Daha kısa vadeli gayrimenkul ve sıcak para girişleri
Yorum: Polonya, doğrudan yabancı yatırımları sanayiye yönlendirdi. Türkiye’de ise yatırım profili spekülatif ve kırılgan.
6. İşgücü ve Eğitim
Başlık
Polonya
Türkiye
Üniversite Mezunu Oranı
%47
%36
İşgücü Verimliliği
AB ortalamasına yakın
OECD içinde son sıralarda
Sendika-Yönetim Dengesi
Kurumsal
Zayıf ve siyasallaşmış
Yorum: Polonya, genç nüfusunu Avrupa standardında eğitti ve beyin göçünü tersine çevirdi. Türkiye ise beyin göçüyle nitelikli işgücünü kaybediyor.
7. Lojistik ve Altyapı
Başlık
Polonya
Türkiye
AB Altyapı Fonları
Demiryolu, karayolu ve liman yatırımları
AB fonları sınırlı, yatırım önceliği şehir yolları
Konum
Doğu-Batı ticaret köprüsü
Orta Doğu ve Avrupa arası bağlantı noktası
Lojistik Endeksi (2023)
Dünya sıralaması: 23
Dünya sıralaması: 38
Yorum: Polonya, lojistikte AB içinde güçlü konumda. Türkiye ise stratejik konum avantajını yeterince katma değere çeviremedi.
8. Kriz Yönetimi ve Siyasal İstikrar
Başlık
Polonya
Türkiye
2008 Krizi
Resesyona girmeyen tek AB ülkesi
Ağır dış finansman baskısı
Pandemi Sonrası
Hızlı toparlanma
Kur krizi ve negatif reel faiz
Siyasal İstikrar
Görece istikrarlı ve AB normlarına bağlı
Yüksek siyasi belirsizlik ve kutuplaşma
Yorum: Polonya krizleri ekonomik önceliklerle yönetti, Türkiye ise siyasi reflekslerle yönetmek zorunda kaldı.
Genel Değerlendirme
Göstergeler
Polonya (2024)
Türkiye (2024)
Kişi Başı GSYİH (USD, nominal)
~20.000 $
~10.000 $
Enflasyon
%6
%70+
İşsizlik
%5
%9
AB Lojistik Endeksi
23. sıra
38. sıra
Doğrudan Yatırım
İmalat ağırlıklı
Finans ve gayrimenkul ağırlıklı
Türkiye İçin Dersler
Polonya’nın başarısı şansa ya da yalnızca dış yardımlara değil; kararlılık, kurumsallık, hukuki güvenlik ve sanayileşmeye odaklanma gibi rasyonel adımlara dayanmaktadır. Polonya, radikal yapısal reformları, dış destekleri akıllıca kullanması, AB ile entegrasyonu ve üretim gücünü artıran sanayileşme politikaları sayesinde istikrarlı ve kapsayıcı bir büyüme yakaladı.
Türkiye için çıkarılabilecek başlıca dersler:
Yapısal reformları siyasi maliyet korkusu olmadan hayata geçirmek,
AB ile entegrasyonu siyasi değil, kalkınma perspektifinden değerlendirmek,
Bağımsız kurumları yeniden inşa etmek,
Katma değerli sanayi ve nitelikli eğitime odaklanmak,
Bankalar, Sanayi ve Doğa: Sürdürülebilir Raporlama Zorunlu oldu
Karbon Ayak İzinden Karbon Nötr’e: Şirketler Hazır mı? Sanayi mi? Doğa mı? Artık ikisi bir arada… Sürdürülebilir Kalkınmanın Anahtarı: Yeni Regülasyonlar… Cirosu 1 milyar TL’yi geçen; çalışan sayısı 250’yi aşan; Bilanço Aktif Toplamı 500 milyon TL’yi aşan firma ve kurumlara Sürdürülebilrilik Raporlama Zorululuğuğu geldi…
Sürdürülebilirlik İçin Yeni Dönem Başlıyor: 16 Temmuz 2025 Tarihli Kurul Kararı Ne Anlama Geliyor?
Türkiye’de çevresel, sosyal ve kurumsal sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda atılan adımlara bir yenisi daha eklendi. 16 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kurul Kararı, şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını daha şeffaf, ölçülebilir ve hesap verebilir hale getirmeye yönelik önemli bir düzenleme içeriyor. Bu karar, yalnızca çevreyle ilgili değil; aynı zamanda şirketlerin sosyal sorumlulukları, yönetişim uygulamaları ve paydaşlarla kurdukları ilişkilere kadar geniş bir çerçeveyi kapsıyor.
Finansal olmayan bilgiler de yıllık raporlara dahil edilecek.
Çevresel etki analizleri, artık yatırım kararlarında zorunlu olacak.
Kurumsal yönetim ilkeleriyle uyum, düzenli olarak denetlenecek.
Neden Bu Karar Önemli?
Bu karar, Türkiye’nin yeşil ekonomi ve çevresel sosyal yönetişim (ESG) hedefleriyle tam uyumlu. Özellikle Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi uygulamaları kapsamında, Türk şirketlerinin rekabet gücünü koruması ve ihracatta sürdürülebilirlik engeline takılmaması için bu adımlar kritik.
Kimleri Etkileyecek?
BIST 100’de yer alan büyük şirketler,
Bankalar ve finansal kuruluşlar,
Organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren üretici firmalar,
Kamu iştirakli şirketler ve enerji sektörü oyuncuları,
İhracat ağırlıklı çalışan tüm firmalar…
Bu kurumlar artık sadece mali performanslarıyla değil, karbon ayak izleri, çalışan hakları, çevresel risk yönetimi ve toplumsal katkılarıyla da ölçülecekler.
Ne Gibi Yükümlülükler Getiriliyor?
Yükümlülük
Açıklama
Sürdürülebilirlik Raporu
Yılda en az 1 kez yayımlanacak, bağımsız denetime tabi
ESG Skorlaması
Ulusal ve uluslararası kriterlere uygun olarak yapılacak
Karbon Ayak İzi Hesaplaması
Doğrudan ve dolaylı emisyonlar kapsam dahilinde olacak
Yönetim Kurulu Sorumluluğu
Raporlamadan doğrudan sorumlu tutulacak
Tedarik Zinciri İzlenebilirliği
Tedarikçiler de raporlama kapsamına alınacak
Regülasyonun Ekonomiye Katkısı
Bu karar, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırırken, şirketlerin uluslararası finansmana erişimini de artıracak. Özellikle yeşil tahvil ve sürdürülebilirlik odaklı krediler gibi yeni finansman kaynaklarına ulaşmak isteyen firmalar için bu raporlamalar birer referans niteliği taşıyacak.
Sürdürülebilirlik Raporlamasına Tabi Olma Kriterleri (Yıllara Göre)
Raporlama Dönemi
Aktif Toplamı ≥ 500 Milyon TL
Yıllık Net Satış Hasılatı ≥ 1 Milyar TL
Çalışan Sayısı ≥ 250 Kişi
En Az 2 Kriter Sağlanıyor mu?
Raporlamaya Tabi mi?
1/1 – 31/12 2024
Evet
Hayır
Evet
Sağlıyor
Referans yıl
1/1 – 31/12 2025
Evet
Evet
Hayır
Sağlıyor
Referans yıl
1/1 – 31/12 2026
Evet
Hayır
Hayır
Sağlamıyor
Tabidir
1/1 – 31/12 2027
Hayır
Hayır
Evet
Sağlamıyor
Tabidir
1/1 – 31/12 2028
Evet
Hayır
Evet
Sağlıyor
Tabi değildir
📌 Önemli Notlar:
En az iki eşik kriteri (aktif büyüklüğü, net satış, çalışan sayısı) sağlayan firmalar, belirtilen yıllarda değerlendirmeye alınır.
%20 veya daha fazla düşüş olması durumunda, bir sonraki dönemde kapsam dışı kalınabilir.
Zorunlu kapsamdan çıkan firmalar her yıl yeniden değerlendirmeye tabi olur.
Kriterlerden herhangi ikisini karşılamak, ilgili yıl için sürdürülebilirlik raporlaması yükümlülüğünü doğurur.
Dijital altyapı güçlendirilmeli: Veri toplama ve analiz için teknoloji yatırımları şart.
Eğitim ve danışmanlık alınmalı: Uyum süreci profesyonel destekle yürütülmeli.
16 Temmuz 2025 tarihli Kurul Kararı, sadece bir yasal düzenleme değil; aynı zamanda şirketlerin “yarının ekonomisi”ne hazırlanması için bir davettir. Bu dönüşüm, şeffaflık, hesap verebilirlik ve çevresel sorumluluk temelinde ilerledikçe, hem firmalar hem ülke ekonomisi daha dirençli hale gelecektir.