Erol Taşdelen
Ya “Temiz Bankacılık” yapacaksınız ya da bu diyardan gideceksiniz
Yok öyle yedik içtik hesabı da halk ödesin demek. BDDK ve TCMB düzenlemeleri ile ne bankacılık sektörünün ne kadar çok haksız yere ücret ve komisyon aldığı da ortaya çıkmış oldu. Tespit yapıldığına göre sıra bu paraların iade alınmasında.

Yayınlanma:
5 yıl önce|
Yazan:
Erol Taşdelen
Yok öyle yedik içtik hesabı da halk ödesin demek. BDDK ve TCMB düzenlemeleri ile ne bankacılık sektörünün ne kadar çok haksız yere ücret ve komisyon aldığı da ortaya çıkmış oldu. Tespit yapıldığına göre sıra bu paraların iade alınmasında.
Hop nereye : Daha Komisyon iadesi yapacaktınız
Banka masraflarına karşı sivil inisiyatif hareket
Bankaların Dijital Soygunu
Bankaların organize komisyon soygunu
Ahlaksız olanın İŞ ETİK kuralı olur mu?
Bireysel Emeklilikte kirli oyunlar
Buda oldu : Bankalar Faiz formülünü de bozdu
Modern Haçlılar : Soros Çocukları, McKinsey Oğlanları
Şubeleriniz Ahır müşteriler sağılacak İnek mi?
Bankalar yedi içti bulaşıkları Halk mı yıkayacak?
Bankalarınki Can da Vatandaşınki Patlıcan mı?
Eyy Devlet Kaynağı vatandaşın cebinde arama : Kaynak Bankalarda
Kamu Kredi dağıttı Yerli Özeller batırdı
McKinsey Prens ve Prensesleri
Vatandaşı bankalara boğdurmayın
Devrişme misyonerler
Ne demek “Müşteri İstemiyor” : İsteyecek Arkadaş
Bankaların Sigorta Soygunu
Ne mi bunlar? Sosyal Sorumluluk gereği yazdığım bazı yazıların başlıkları.
Yazdıklarımıza karşı çıkanlar, “yazmasın” diyenler, herkes gibi satın alabileceklerini düşünüp, reklam sözleşmelerini suratlarına çarptığımız tipler, “yazması etik değil” diyen ahlaksızlar, BDDK’nın son düzenlemelerini, TCMB’nin cezalarını “McKinsey Devşirmeleri” boyunlarına, ya da çerçeveletip odalarına asabilirler.
Doğru şeyler yazdığımız, haklılığımız tescillenmiş oldu. Dijital soygunları cezasız kalmadı. Bu toprakları Emperyalizmin oyun sahasına çeviren, Anadolu bozkırlarında, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Gaziantep Metropollerinde başıbozuk cirit atmalarına sonunda Kamu otoritesi çıkıp “yeter atık!” dedi. Karar alıcıları tebrik ederim. Tüyü bitmemiş yetimin sofrasına el uzatanlara “dur!” dediler. 50 defa Hacca gitseler bu kadar sevap kazanamazlardır. Gönlümüz alınan haksız masrafların iadesi şeklinde idi. Ama devletin soyguna dur demesi bile bize teselli oldu. Kesilen / kesilecek cezalar da Devlete dolaylı vergimiz olsun!
Yazdıklarımızı okuyamadığınız için bunlar başınıza geldi
“Yapmayın etmeyin, bu aldığınız haksız masraflar resmen soygun” dedik. “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorsunuz” dedik. Dinlemediler. “0,22 kuruş EFT maliyeti için 100-500 TL alınmaz” dedik dinletemedik. “Bir kredi müşterisine 2-3 sigorta olmaz” dedik, “kredi limit teklif ücreti olmaz, kredi tahsis sigortası olmaz” dedik duyuramadık. Esnafın boğazını sıktınız nefes alamıyor diye yazdık. Okumadınız. Görmediler, duymadılar, dinlemediler. Şimdi de süt dökmüş kedi gibi suçlu arıyorlar. Kurdukları haram düzenden nasıl kaçacaklarını planlıyorlar. Yediğiniz haram lokmalar da boğazınızdan geçmeyecek bilin istedim.
Ortada ceza var da bu ortama hazırlayanlardan hesap sorulmayacak mı?
Dijital soygunu tespit edip engellediniz. Tebrik ederiz. Tam destek. Ama hırsızlığı engellemek tamam da bunu yapanlar cezasız mı kalacak. Kurumsal soygun sistemini kuranlar, haksız yere banka adı altında hırsızlık yapanlar yargılanmalı. “Ben almadım Banka aldı, sistem aldı” demek Üst Yöneticileri ( bazı bankalar kilit yönetici diyor ) sorumluluktan kurtarmamalı, bu düzenlemeler ile aklanmış olmamalı. BDDK aynı zamanda yasal süreç başlatarak suç duyurusunda da bulunup konuyu yargıya taşımalı. Yok öyle banka karları düşerken Üst Yöneticilere zam üzerine zam yapıp Prim havuzunda yüzmek. Maskeniz düştü, gerçekler ile er ya da geç yüzleşecektiniz : GÜNAYDIN!
Erol TAŞDELEN
tasdelen34@gmail.com
İlginizi Çekebilir
-
DOLANDIRICILARIN SIK KULLANDIĞI İKİZ KART NEDİR?
-
Erol TAŞDELEN yazdı: BANKA DOLANDIRICILIĞINDA GÜVENLİK AÇIĞI BÜYÜK, MAĞDURLAR ÇARESİZ
-
BASEL IV neler değiştirecek…
-
Erol TAŞDELEN yazdı: BANKACILIK SEKTÖRÜ 2024 İLK YARI PERFORMANSI
-
Erol TAŞDELEN yazdı: AKBANK, GARANTİ BBVA, İŞBANK, YKB 2024 İLK ÇEYREK PERFORMANSLARI
-
Serhat CAN yazdı: BANKA, İTİBAR, SUİSTİMAL VE DENETİM
-
FAİZLER YÜKSELİRKEN REEL PİYASA NE DURUMDA
Erol Taşdelen
Aristotales’in FORMLAR TEORİSİ günümüz iş hayatını nasıl etkiliyor?

Yayınlanma:
40 dakika önce|
13/05/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Aristoteles’in “Formlar Teorisi” (daha doğru biçimiyle Platon’un “İdealar/Formlar Teorisi” ile kıyaslanan Aristoteles’in “Hylemorfizm”i ya da “Form-Madde Teorisi”), antik felsefenin en temel metafizik yaklaşımlarından biridir. Ancak bu kavram çoğunlukla Platon’un Formlar Teorisi ile karıştırılır. Öncelikle her iki düşünürün yaklaşımını ayırmak gerekir:
Platon’un Formlar Teorisi (İdealar Kuramı)
-
Platon’a göre, gerçeklik iki katmandan oluşur:
-
Duyularla algılanan değişken dünya (gölgeler dünyası)
-
İdealar/Formlar dünyası: Değişmeyen, mükemmel, evrensel kavramlar burada bulunur (örneğin “adalet”, “güzellik”, “üçgenlik”).
-
-
Fiziksel nesneler, bu mükemmel ideaların sadece yetersiz yansımalarıdır.
Aristoteles’in Form-Madde (Hylemorfizm) Teorisi
Aristoteles, hocası Platon’dan farklı olarak formların ayrı bir “idealar dünyasında” değil, nesnelerin içinde bulunduğunu savunur.
Temel Unsurlar:
-
Madde (Hyle): Bir şeyin fiziksel taşıyıcısı. (Örn: mermer)
-
Form (Eidos): O şeyi “o şey” yapan öz. (Örn: mermerin heykel formu kazanması)
Aristoteles’e göre:
“Heykel bir maddedir (mermer), ancak form kazandığında (bir insan heykeli) anlamlı olur.”
Günümüz İş Hayatına Katkısı
1. Liderlik ve Yönetimde “Form”un Önemi
-
Şirketler birer “madde”dir: Sermaye, bina, ekipman.
-
Ama şirketi şirket yapan form, yani vizyon, kültür, organizasyon yapısıdır.
-
Aristoteles’in yaklaşımıyla bir şirketin başarılı olması, formunun iyi tanımlanması ve maddeyle uyum içinde olması gerekir.
2. Strateji ve Yapı Uyumu
-
İş dünyasında strateji (form) ve operasyonel yapı (madde) uyumlu değilse kaos oluşur.
-
Örn: İnovatif olmayı hedefleyen bir firma (form), hâlâ hiyerarşik, katı kurallı yapıya (madde) sahipse başarı zorlaşır.
3. İnsan Kaynaklarında Uyum
-
İnsanlar sadece becerilerle (madde) değil, karakter, değerler ve hedeflerle (form) işe alınmalı.
-
Aristoteles’in “form” vurgusu, yetkinlik kadar kişilik-pozisyon uyumunun önemini destekler.
4. Kurumsal Kimlik ve Marka
-
Bir markanın logosu, binası, ürünü vardır (madde).
-
Ancak onu marka yapan şey; değer önerisi, misyon, hikaye, güven gibi soyut unsurlardır (form).
Günümüz İş Hayatında hangi alanlarda etkili olur?
Aristoteles’in Form-Madde Teorisi, günümüz iş dünyasında:
-
Organizasyonel uyum
-
Vizyoner liderlik
-
Kurumsal kimlik inşası
-
Strateji-operasyon dengesinde
rehber alınabilecek güçlü bir felsefi temel sunar.
EKONOMİ
Talebi Kısma, Arzı Artır: Enflasyonla Kalıcı Mücadele

Yayınlanma:
3 saat önce|
13/05/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Ekonomik Kısır Döngüyü Kırmak: Talep Baskısı Değil, Arz Gücü
Türkiye ekonomisinde son yıllarda yüksek enflasyon kalıcı bir sorun haline geldi. Enflasyonun temelinde hem talep yönlü (talep artışından kaynaklanan) hem de arz yönlü (üretim maliyetleri veya arz kısıtlarından kaynaklanan) etkenler olduğu kabul edildi. Geleneksel olarak enflasyonu düşürmek için Merkez Bankaları faiz artışı gibi talebi kısarak fiyat baskılarını azaltmayı hedefleyen politikalar uygular. Ancak özellikle Gıda ve Enerji gibi kritik alanlardaki arz yetersizlikleri de fiyatları yukarı çeken önemli unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Bu analizde, talep daraltıcı ve arz artırıcı politikaların enflasyon üzerindeki etkileri karşılaştırılacak, Türkiye özelinde arz yönlü politikaların uygulanabilirliği değerlendirilecek, Tarım, Sanayi, Enerji ve Teknoloji alanlarında somut politika önerileri listelenecek ve bu politikaların kısa, orta, uzun vadede enflasyona muhtemel etkileri ortaya konacaktır.
Talep Daraltıcı ve Arz Yönlü Politikaların Enflasyona Etkisi
Enflasyonla mücadelede iki temel yaklaşım bulunmaktadır:
(1) Talep daraltıcı politikalar, toplam talebi azaltarak fiyat artışlarını dizginlemeyi hedefler; (2) Arz yönlü politikalar ise üretim kapasitesini ve arzı artırarak fiyat istikrarı sağlamaya çalışır. Aşağıdaki tabloda bu iki yaklaşımın enflasyon üzerindeki etkileri ve temel özellikleri karşılaştırılmıştır:
Kriter | Talep Daraltıcı Politikalar (Örneğin yüksek faiz) | Arz Yönlü Politikalar (Örneğin üretimi teşvik) |
---|---|---|
Amaç & Mekanizma | Toplam talebi azaltarak enflasyonu düşürmek. Yüksek faiz, kredi kısıtları vb. araçlarla harcamaları kısılır. | Üretim ve arzı artırarak fiyat istikrarı sağlamak. Teşvikler ve yatırım kolaylıklarıyla mal/hizmet arzını yükseltir, arz-talep dengesizliğini giderilir. |
Örnek Araçlar | Para politikasında faiz artırımı, Merkez Bankası sıkılaşması; maliyede vergi artışı veya kamu harcama kısıntıları. | Üretim teşvikleri (vergi indirimleri, sübvansiyonlar), altyapı yatırımları, teknoloji yatırımları, düzenleyici engellerin azaltılması. |
Kısa Vadede Enflasyon Etkisi | Talep hızlıca frenleneceği için enflasyonist baskı kısa vadede azalabilir. Ancak eğer enflasyonun asıl kaynağı arz şokları ise, sadece talebi kısmak fiyat artışını tam durduramayabilir. Ayrıca yüksek faiz, maliyetleri artırarak belli koşullarda enflasyonu da tetikleyebilir. | Arz artırıcı politikalar genellikle kısa vadede sınırlı etki gösterir. Yeni yatırımların ve üretimin devreye girmesi zaman alır. Hatta başlangıçta yatırım maliyetleri nedeniyle fiyatlar üzerinde belirgin bir düşüş hemen görülmeyebilir. |
Orta-Uzun Vadede Enflasyon Etkisi | Talep baskısı azaldıkça enflasyon düşebilir; ancak bu etkinin kalıcı olması için politikaların sürekli sıkı kalması gerekir. Uzun vadede talebi aşırı kısmak büyümeyi yavaşlattığı için enflasyon hedefe yaklaşsa da ekonomi potansiyelinin altında kalabilir. Arz kısıtları devam ediyorsa talebi kısmak sorunu tam çözemeyebilir. | Üretim kapasitesi arttıkça ve verimlilik yükseldikçe enflasyon üzerinde kalıcı düşürücü etki ortaya çıkar. Orta vadede arz artışı gıda, enerji gibi kalemlerde fiyat istikrarı getirir. Uzun vadede ise ekonomik yapının güçlenmesiyle enflasyon düşük seviyelerde kalıcı hale gelebilir. |
Büyüme ve İstihdama Etkisi | İç talebin daralması ekonomik büyümeyi yavaşlatır, işsizlik artabilir. Yüksek faiz yatırım iştahını azaltarak potansiyel büyümeyi de düşürür. Düşen İstihdam nedeni ile Gelir Vergisi ve Tüketim Kaynaklı vergi kaynakları daralma gözlenir. | Arz yönlü adımlar büyümeyi destekler veya en azından kısıtlamaz. Yeni yatırımlar ve üretim artışı istihdama olumlu yansır. Artan İstihdam nedeni ile Gelir Vergisi kaynakları artar. Orta-uzun vadede hem enflasyon düşer hem de sürdürülebilir büyüme mümkün olur. |
Tablodan görüldüğü gibi, talep daraltıcı politikalar kısa vadede hızlı etki gösterebilse de bunun bedeli ekonomik durgunluk olabilir. Arz yönlü politikalar ise daha kalıcı bir çözüm sunar ancak etkileri daha uzun vadede belirginleşir. Özellikle enflasyonun kökeni talep fazlasından ziyade arz eksikliğiyse, üretimi kısan talep tedbirleri istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Nitekim yapılan bir çalışma, Türkiye’de 1999-2024 arası enflasyonun %62,56’sının arz yönlü şoklardan kaynaklandığını, talep kaynaklı kısmın %37,44’te kaldığını ortaya koymuştur. Bu durumda, arz kaynaklı enflasyona karşı sadece faiz artırımı gibi yöntemlerle talebi kısmak, üretimi daha da düşürüp enflasyonu “kısır döngü” şeklinde tetikleyebilir. Kalıcı düşüş için eş zamanlı olarak arzı artırıcı yapısal önlemlere başvurulmalıdır.
Türkiye Özelinde Arz Yönlü Politikaların Uygulanabilirliği, Zorlukları ve Fırsatları
Türkiye’de enflasyonla mücadelede son dönemde talep daraltıcı politikalara (TCMB’nin politika faizini %8.50’den kademeli 50’ye kadar yükseltmesi gibi) ağırlık verilse de, ekonomik yönetim arz yönlü tedbirlerin (Ticari Kredilerin daraltılması, baskılanan kur, KGF gibi kredilerin yenilenmemesi, GES’teki teşviklerin daraltılması… ) ikinci plana atmıştır. Arz yönlü politikaların Türkiye’de uygulanabilirliğini değerlendirirken hem mevcut yapısal koşulları hem de bu yaklaşımın önündeki zorluklar ve sunduğu fırsatları ele almak gerekir:
-
Uygulanabilirlik: Türkiye, genç nüfusu, çeşitli tarımsal üretim imkanları, sanayi altyapısı ve girişimci iş gücüyle arz yönlü politikalara zemin hazırlayabilecek bir potansiyele sahiptir. Enflasyonun önemli bir bölümünün arz kaynaklı olması, üretimi artırmaya yönelik adımların enflasyonla mücadelede etkili olabileceğine işaret etmektedir. Nitekim ekonomi yönetimi de uygulamada aksasa da 2024 itibarıyla programında, enflasyonu düşürürken yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artırmayı eşzamanlı hedeflediklerini açıklamıştır. SGK destekleri, İhracata verilen kur desteği bunun önemli göstergesidir. Bu, arz yönlü politikaların makro programın bir parçası haline geldiğini gösterir.
-
Zorluklar: Arz artırıcı politikaların en büyük zorluğu, etkilerinin zaman alması ve sürdürülebilirlik gerektirmesidir. Siyasi ve ekonomik döngüler içinde uzun vadeli reformları sürdürmek zor olabilir. Örneğin tarımda yapısal dönüşümler veya sanayide teknoloji yatırımları birkaç yıl içinde sonuç vermez; bu da sabırlı bir politika uygulaması gerektirir. Ayrıca, bu politikalar genellikle mali kaynak ister: Altyapı yatırımları, teşvikler ve sübvansiyonlar bütçeye yük getirebilir. Türkiye’nin yüksek kamu borcu veya bütçe açığı baskısı dönemlerinde bu harcamaları finanse etmek enflasyonla mücadele hedefiyle çelişmemelidir. Bir diğer zorluk, dış bağımlılıklar ve şoklardır; örneğin enerji arzını artırmak için yatırım yapsanız dahi kısa vadede petrol fiyatlarındaki küresel artış gibi dış şoklar enflasyonu yükseltebilir. Son olarak, yapısal reformların uygulanmasında bürokratik engeller ve çıkar gruplarının direnci de aşılması gereken önemli hususlardır (tarımda aracılar, ithalat lobileri, vb).
-
Fırsatlar: Doğru tasarlanan arz yönlü reformlar, Türkiye ekonomisi için uzun vadede çifte kazanç sağlayabilir. Tarım sektöründe modern sulama, gübre, tohum ve akıllı tarım uygulamalarıyla verim artırma potansiyeli yüksektir; bu sayede hem gıda enflasyonu düşebilir hem de Türkiye bölgesel bir tarım ürünü ihracatçısı haline gelebilir. Sanayide katma değeri yüksek üretime geçiş ve endüstri 4.0 teknolojilerinin benimsenmesiyle verimlilik artışı mümkün; bu da birim maliyetleri düşürerek fiyat istikrarına katkı yapar. Enerji alanında son yıllarda keşfedilen doğal gaz rezervleri ve artan yenilenebilir enerji yatırımları, ithal enerji faturasını azaltarak enflasyon baskılarını düşürme fırsatı sunuyor. Örneğin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ortaya koyduğu programda enerji ithalatını azaltarak cari açığı ve enerji maliyetlerini düşürmenin enflasyonla mücadeleye doğrudan katkı yapacağı belirtilmiştir. Teknoloji ve dijitalleşme ise tüm sektörlerde yatay bir fırsat alanı: Dijital dönüşüm yoluyla üretim süreçlerinin optimizasyonu, e-ticaret ile aracı maliyetlerinin azalması, kamu hizmetlerinde e-devlet uygulamalarıyla verimlilik, ekonomide genel fiyat seviyesini olumlu etkileme potansiyeline sahiptir. Dünya Bankası da Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme için iklim dostu tarım, sanayide yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerjiye yatırım ve dijitalleşme adımlarını hızlandırmasının kritik olduğunu vurgulamıştır – bu adımlar aynı zamanda arz yönlü enflasyonla mücadele politikalarıdır.
Sonuç olarak, Türkiye’de arz yönlü politikaların uygulanması mümkün ve gerekli görünmekle birlikte, bunların başarıya ulaşması için kararlı bir reform iradesi, yeterli finansman ve zaman gerekmektedir. Mevcut ekonomi yönetimi, dezenflasyon programı kapsamında tasarruf ve verimlilik paketi uygulamak, bütçe kaynaklarını verimli alanlara kaydırmak ve yatırım teşvikli kredi programlarını genişletmek gibi arz yönlü adımlar atmaya başladığını duyurmuştur ama bu niyet pratiğe yeterince yansımamıştır. Bu adımların devamı ve derinleştirilmesi, enflasyonla kalıcı mücadelede kritik rol oynayacaktır.
Tarım, Sanayi, Enerji ve Teknoloji Alanlarında Arz Yönlü Politika Önerileri
Enflasyonu düşürmek amacıyla üretim ve arzı artırmaya yönelik somut politika araçları sektörel bazda şöyle özetlenebilir:
Tarım Sektöründe Arz Yönlü Politikalar
-
Tarımsal Üretimi ve Verimliliği Artırma: Tarımda modernizasyon ve verimlilik artışı enflasyonla mücadelede önceliklidir. Girdi maliyetlerini düşürmek ve çiftçinin üretim yapmasını kolaylaştırmak amacıyla gübre, tohum, yem gibi temel girdilerde sübvansiyonlar ve indirimler uygulanabilir. Özellikle üretimin artırılması, tarımsal girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve yerli üretime teşvikler verilmesi gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları kontrol altına alacaktır. Tarımda akıllı sulama, modern ekipman kullanımı ve kaliteli tohum desteğiyle birim alandan alınan verim yükseltilebilir. Bu adımlar gıda arzını artırarak, örneğin temel hububat ürünlerinde arz-talep dengesini sağlamlaştırıp fiyat artışlarını dizginleyecektir. Nitekim gıda enflasyonunu düşürmek için tarım politikalarının bu yönde yeniden düzenlenmesi gerektiği uzmanlarca sıkça dile getirilmektedir. Ayrıca, ürün depolama ve lojistik altyapısının iyileştirilmesi (lisanslı depoculuk, soğuk zincir gibi) ile mevsimsel dalgalanmaların tüketici fiyatlarına etkisi azaltılabilir.
-
Arz İstikrarını Sağlama ve Pazar Yapısını İyileştirme: Tarım ürünlerinde fiyat istikrarı için arz sürekliliği önemlidir. Bu amaçla devlet, stratejik ürünlerde gerektiğinde ithalat-ihracat dengesini düzenleyerek (örneğin iç piyasada kıtlık riski varsa geçici ithalat kolaylığı, bolluk varsa ihracat teşviki) dalgalanmaları yumuşatabilir. Ayrıca, üretici birlikleri ve kooperatiflerin güçlendirilmesiyle çiftçilerin pazarlık gücü artırılarak aracılar nedeniyle oluşan fiyat yükselişleri engellenebilir. Hal yasası gibi düzenlemelerle tarım ürünlerinin tarladan sofraya daha az kayıpla ve makul maliyetle ulaşması sağlanmalıdır. Bu politikalar, hem çiftçinin gelirini hem de tüketicinin uygun fiyatla gıdaya erişimini güvence altına alarak enflasyonist baskıları azaltacaktır. Üretimin Merkezi ve Yerel olarak Planlanması ise bu alanda hayati önem taşır.
Sanayi Sektöründe Arz Yönlü Politikalar
-
Yatırım Teşvikleri ve Üretim Kapasitesini Artırma: Enflasyonla mücadelede sanayi üretiminin artırılması, özellikle talebin yüksek olduğu mallarda arz açığının kapatılması açısından kritiktir. Devlet, imalat sektöründe kapasite artıracak yatırımları teşvik etmelidir (vergi indirimi, uygun faizli uzun vadeli kredi, altyapı desteği gibi araçlarla). Örneğin ihracat potansiyeli yüksek veya ithalatı yüksek olan sektörlerde yeni fabrika kurulumları, makine-teçhizat yenilemeleri desteklenebilir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başlattığı Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı bu tür yatırımları uygun finansmanla genişletmeyi amaçlayan bir adımdır. Böylece piyasada mal arzı artacağından, talep artışlarında bile fiyatlar daha ılımlı seyredebilir.
-
Üretim Maliyetlerini Azaltma ve Verimlilik Artışı: Sanayi işletmelerinin maliyet yükünü azaltıcı politikalar da fiyatlara yansır. Örneğin enerji, lojistik ve ara malı maliyetlerini düşürmek için özel önlemler alınabilir. Organize Sanayi Bölgelerinde enerji verimliliği programları, toplu alım anlaşmaları ile uygun fiyatlı girdi temini, navlun sübvansiyonları gibi adımlar düşünülebilir. Ayrıca teknolojiye yatırım ve dijital dönüşüm ile sanayide verimliliğin artırılması teşvik edilmelidir. Otomasyon, yapay zeka ve ileri imalat tekniklerini kullanan firmalara vergi teşviği gibi politikalar, uzun vadede toplam arzı yükseltirken birim maliyetleri düşürecektir. Sanayide yeşil dönüşüm de önemli bir arz yönlü politika alanıdır; enerji tasarrufu sağlayan ve AB gibi pazarlarda rekabet gücünü koruyan yeşil üretim yöntemleri, hem maliyet avantajı hem de sürdürülebilir pazar erişimi getirerek fiyat istikrarını destekler.
-
İthal Girdi Bağımlılığını Azaltma: Türk sanayisinin birçok dalında üretim için gereken ara mallar ve hammaddeler ithal edilmektedir. Kur şokları ve dış piyasadaki arz sorunları bu girdilerin fiyatını yükseltip içerde maliyet enflasyonuna yol açıyor. Bu nedenle, kritik girdilerin yurt içinde üretilmesini hedefleyen ithal ikamesi programları uygulanabilir. Örneğin petrokimya, gübre, ilaç ham maddesi, yarı iletken gibi alanlarda özel yatırım projeleri desteklenerek dışa bağımlılık azaltılabilir. Bu strateji, döviz kuru kaynaklı maliyet artışlarını uzun vadede engelleyerek enflasyona karşı tampon oluşturacaktır.
Enerji Sektöründe Arz Yönlü Politikalar
-
Yenilenebilir ve Yerli Enerji Üretimini Artırma: Enerji fiyatlarındaki artış, genel enflasyonu tetikleyen başlıca unsurlardan biridir. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak için yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak ve yerli kaynakları azami kullanmak temel politikadır. Yapılan bir araştırmaya göre, halihazırda lisansı alınmış güneş ve rüzgar enerjisi projeleri zamanında hayata geçirilmiş olsaydı, 2023 sonunda enflasyon oranı 13,8 puan daha düşük gerçekleşebilirdi. Bu çarpıcı bulgu, yenilenebilir enerjinin tüketici enflasyonunu düşürme potansiyelini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, rüzgar, güneş, hidroelektrik gibi kaynaklara dayalı elektrik üretim kapasitesini artıracak yatırımlar enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacaktır. Yenilenebilir enerjiye verilen teşviklerin (YEKDEM vb.) sürdürülmesi ve bürokratik süreçlerin hızlandırılması öncelikli olmalıdır.
-
Doğal Gaz ve Petrol Arzını Güçlendirme: Türkiye son dönemde Karadeniz’de önemli doğal gaz keşifleri yaptı. Bu rezervlerin hızlı ve verimli bir şekilde üretime alınması, ithal doğalgaza olan bağımlılığı bir miktar azaltarak fiyat baskılarını hafifletecektir. Enerji arzını artırmak için yalnızca üretim değil, depolama kapasitesi de önemlidir. Doğal gaz depolama tesislerinin kapasitesini artırmak, kış aylarında talebin zirve yaptığı dönemlerde fiyat oynaklığını azaltacaktır. Ayrıca uzun vadeli ve sabit fiyatlı uluslararası enerji anlaşmaları (örneğin boru hattı gaz kontratları) enflasyona istikrar kazandırabilir. Bunun yanında, enerji dağıtımında kayıp-kaçak oranının düşürülmesi ve verimlilik artışı, etkin arz artışı anlamına gelir. Enerji verimliliği politikaları (binalarda ısı yalıtımı, sanayide tasarruf tedbirleri vb.) da enerji talebini düşürerek arz-talep dengesini rahatlatır ve fiyat üzerindeki baskıyı azaltır.
-
Enerji Piyasasında Rekabet ve Fiyat Mekanizmaları: Enerji sektöründe rekabetin artırılması da arz yönlü bir reformdur. Elektrik üretim ve dağıtımında piyasaya daha fazla oyuncu girmesi, şeffaf piyasa fiyat mekanizmalarıyla birlikte uzun vadede tüketiciye daha düşük fiyat olarak yansıyabilir. Doğal gaz piyasasında da LNG terminalleri ve depolama sayesinde esneklik kazanılması, arz güvenliğini artırarak fiyat şoklarını engelleyecektir. Tüm bu adımlar enerji kaynaklı maliyet enflasyonunu dizginlemeye yardımcı olur.
Teknoloji ve Dijitalleşme ile Arz Yönlü Politikalar
-
Dijital Dönüşüm ve Verimlilik Artışı: Teknolojik ilerleme, ekonomide toplam faktör verimliliğini artırarak aynı kaynakla daha fazla üretim yapılabilmesini sağlar. Bu da arz eğrisini olumlu yönde kaydırır. Türkiye’de hem kamu hem özel sektörde dijitalleşmenin hızlanması arz yönlü enflasyonla mücadele aracı olarak görülmelidir. Örneğin kamu hizmetlerinin e-devlet üzerinden sunulması, bürokrasiyi ve işlem maliyetlerini azaltır; lojistikte dijital platformların kullanılması, taşımacılık verimini yükseltip maliyet düşürür; sanayide yapay zeka ve otomasyon, üretim süreçlerinde hata payını ve maliyeti azaltır. Dünya Bankası’nın 2024-2028 Türkiye stratejisinde de dijitalleşmenin hızlandırılması, verimlilik ve hizmet kalitesi açısından kritik bir hedef olarak konmuştur.
-
Ar-Ge ve Yenilikçilik: Yüksek enflasyonu kalıcı olarak düşürmenin bir yolu da ekonomiyi daha yüksek katma değerli ve yenilikçi hale getirmektir. Bunun için araştırma geliştirme faaliyetlerine ayrılan kaynak artırılmalıdır. Özel sektörün Ar-Ge harcamaları vergi teşvikleriyle desteklenebilir; teknoloji geliştirme bölgeleri, teknoparklar genişletilip etkinleştirilebilir. Üniversite-sanayi iş birliğiyle yeni ürün ve üretim teknikleri geliştirmek, hem ihracatta rekabet gücünü artıracak hem de yurt içi piyasada yeni ve daha ucuz alternatifler sunacaktır. Özellikle savunma, yazılım, biyoteknoloji gibi stratejik alanlarda yerlileşme ve inovasyon, ithal ürünlere bağımlılığı kırarak fiyat istikrarına katkıda bulunur.
-
Eğitim ve İnsan Sermayesi Gelişimi: Teknolojik dönüşümün tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için nitelikli insan kaynağı gereklidir. Bu yüzden uzun vadeli bir arz yönlü politika olarak eğitime yatırım önem kazanır. STEM (fen, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarında eğitim kalitesini yükseltmek, mesleki ve teknik eğitimi çağın ihtiyaçlarına göre güncellemek gerekir. Böylece yeni ekonominin ihtiyaç duyduğu mühendisler, teknisyenler yetişecek; bu insan kaynağı üretim süreçlerini daha verimli hale getirecektir. Verimlilik artışı da birim maliyetleri düşürerek fiyatların daha yavaş artmasına yol açar. Kısaca, insan sermayesinin geliştirilmesi enflasyonla mücadelede dolaylı ama güçlü bir araçtır.
Yukarıda listelenen politikalar, farklı sektörlerde arzı artırarak enflasyonla mücadele etmeyi hedeflemektedir. Bu adımların birçoğu Orta Vadeli Program ve kalkınma planlarında da yer alan yapısal reform alanlarıyla örtüşmektedir. Örneğin OVP 2024-2026’de enflasyonu tek haneye indirme hedefiyle birlikte tarımda verimlilik, sanayide katma değer, enerjide yerlileşme ve dijital dönüşüm vurgulanmıştır. Dolayısıyla, politika önerilerinin hayata geçirilmesi mevcut stratejilerin devamı niteliğinde olacaktır. Yazılanların Reel Piyasaya yansıması hedeflenenin inandırıcılığını, gerçekçiliğini, ciddiyetini de ortaya koyacaktır.
Kısa, Orta ve Uzun Vadede Politika Etkilerinin Zaman Çizelgesi
Enflasyonu düşürmeye yönelik arz yönlü politikaların etkileri bir zaman çizelgesi perspektifiyle ele alındığında, kısa, orta ve uzun vadede farklı dinamikler gözlenir:
-
Kısa Vadede (0-1 Yıl): Arz yönlü tedbirlerin alındığı ilk dönemde enflasyonda belirgin bir düşüş hemen sağlanamayabilir. Çünkü yeni yatırımların üretime dönüşmesi zaman alır; tarla veya fabrika hemen ertesi gün ürün vermez. Bu süre zarfında enflasyon bir süre daha yüksek seyredebilir veya mevcut seviyelerine yakın kalabilir. Örneğin 2024 yılı için Türkiye’nin resmi enflasyon hedefi %33 iken, gerçekleşme tahmini politika revizyonları sonrası %41,5 olarak güncellenmiştir – yani kısa vadede dezenflasyon sürecinin yavaş olacağı öngörülmüştür. Kısa vadede talebi kısmaya yönelik adımlar (faiz artışı gibi) etkisini göstermeye başlasa da, arz yönlü adımların katkısı sınırlı ve dolaylı olacaktır. Yine de, ekonomi kurmayların güvenilir bir reform programı ortaya koyması beklentileri iyileştirerek fiyat artış hızını psikolojik olarak frenleyebilir.
-
Orta Vadede (1-3 Yıl): Arz tarafındaki politikalar meyvelerini vermeye başladıkça enflasyonda kademeli bir gerileme beklenir. Örneğin 2025 yılında Türkiye enflasyonunun %19-29 bandına inmesi hedeflenmektedir, bu da orta vadede önemli bir iyileşme anlamına gelir. Tarım politikalarında atılan adımların etkisiyle gıda enflasyonu yavaşlamaya başlayabilir; yeni ekilen tohumların ürünleri pazara çıktıkça gıda arzı rahatlar. Enerji yatırımlarının bir kısmı devreye girerse (örneğin yeni bir güneş tarlası üretime başlarsa veya gaz sahasından çıkarılan ilk gaz kullanıma sunulursa) enerji fiyatlarındaki artış hızı düşer. Sanayide kapasite artışına giden firmalar piyasadaki mal arzını artırdıkça, talepteki artışlar fiyatlara daha az yansır hale gelir. Orta vadede enflasyonun düşüş eğilimine girmesiyle birlikte beklentiler de toparlanır ve fiyatlama davranışları normalleşmeye başlar. Yani işletmeler sürekli yüksek enflasyon bekleyerek peşin peşin zam yapmak yerine, daha istikrarlı bir enflasyon ortamına göre fiyatlamaya geçer ki bu da dezenflasyon sürecini destekler.
-
Uzun Vadede (3+ Yıl): Arz yönlü reformlar tam anlamıyla etkisini gösterdiğinde ekonomi yeni bir dengeye kavuşur. Potansiyel büyüme hızı yükselmiş, yapısal sorunlar önemli ölçüde giderilmiş olduğundan, enflasyon kalıcı olarak düşük seviyelere iner. Türkiye için hedeflenen tek haneli enflasyon oranlarına (örneğin %7-9 aralığı) uzun vadede ulaşılabileceği öngörülmektedir. Bu dönemde tarımda sürdürülebilirlik sağlanmış, gıda fiyatları istikrarlı hale gelmiştir; enerji sepetinde yerli ve yenilenebilir kaynakların payı artmış, dış şoklara duyarlılık azalmıştır; sanayi yüksek katma değerli üretimle hem iç piyasayı doyurmakta hem de ihracat geliriyle döviz kazandırarak kur istikrarına katkı yapmaktadır. Teknolojik gelişmeler sayesinde verimlilik artışı, aynı mal ve hizmetleri daha düşük maliyetle üretmeye imkan vermekte, bu da fiyat seviyesini baskılamaktadır. Sonuç olarak uzun vadede enflasyon, klasik hedef olan %5-7 bandına veya daha altına çekilebilecek bir ortam oluşabilir. Bu aşamada Merkez Bankası da politika faizini kademeli olarak indirebilecek alanı bulur, böylece ekonomi düşük enflasyon-yüksek büyüme dengesine kavuşur.
Yukarıdaki zaman perspektifi, elbette ki varsayımsal ve hedef odaklı bir senaryodur. Arz yönlü politikaların başarıyla uygulanması halinde beklenen etkiyi anlatmaktadır. Gerçekte kısa vadede beklenmedik şoklar (doğal afet, jeopolitik gelişmeler, küresel emtia fiyatları gibi) hedefleri sekteye uğratabilir. Bu nedenle, ekonomi yönetiminin hem talep tarafını hem arz tarafını birlikte yönetmesi, gerekiyorsa kısa vadede geçici tedbirlerle (örneğin emtia sübvansiyonları, geçici vergi indirimleri vb.) enflasyon baskısını hafifletmesi, orta ve uzun vadede ise yapısal reformları kararlılıkla sürdürmesi kritik önem taşımaktadır. Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dezenflasyon programında “yol haritamız çok net: enflasyonu düşürmek birincil öncelik” derken bir yandan da arz yönlü tedbirleri devreye aldıklarını ve bunların programın parçası olduğunu ifade etmiştir.
Arz yoksa Enflasyon bitmez
Türkiye’de yüksek enflasyonla mücadele, sadece geleneksel talep daraltıcı politikalara bırakılamayacak kadar çok boyutlu bir sorundur. Para politikası ile talep baskısını kontrol altına almak gerekli olmakla birlikte, özellikle enflasyonun önemli bir kısmının arz sorunlarından kaynaklandığı tespit edildiğinden, arz yönlü yapısal politikalar olmadan kalıcı başarı zor görünmektedir. Üretim kapasitesini artırmaya, verimliliği yükseltmeye, dışa bağımlılığı azaltmaya ve piyasaları rekabete açmaya yönelik adımlar, ilk etapta zahmetli ve zaman alıcı olsa da orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisini enflasyon-belası sarmalından kurtaracak asıl çözüm yoludur.
Fiyatları Faizle Değil, Fabrikayla Düşür!
Özetle, talep daraltıcı politikalar kısa vadede hızlı sonuç almak için bir araçsa, arz yönlü politikalar da o sonucun kalıcı ve maliyetsiz olmasını sağlayacak tamamlayıcı unsurlardır. Türkiye özelinde tarımdan sanayiye, enerjiden teknolojiye kadar pek çok alanda arzı artırıcı politikaların hayata geçirilmesiyle, enflasyonun tek hanelere indirilebileceği ve fiyat istikrarının toplumsal refaha katkı sunacağı öngörülmektedir. Bu dönüşüm, kararlılık ve tutarlılıkla sürdürülen politikaların bileşimiyle mümkün olacaktır. Ekonomide arz-talep dengesini sağlamak, sadece faiz oranlarını ayarlamakla değil, aynı zamanda tarladan fabrikaya, madenlerden AR-GE laboratuvarlarına kadar uzanan geniş bir cephede yapısal gelişim sağlamakla başarılabilecektir. Türkiye’nin enflasyonla mücadele deneyimi de göstermektedir ki, arz yönlü stratejiler ihmal edildiğinde enflasyon sorunu tekrar baş göstermekte, ancak üretim ekonomisine odaklanıldığında fiyat istikrarı daha erişilebilir bir hedef haline gelmektedir. Ekonomik Enflasyon kısır döngüsünü kırmak için ortaya çıkacak sorunları ile birlikte sadece Talebi Baskılamak değil, Arz Gücünün önemi üzerine de kafa yormak gerekir. Tüketerek büyümede ülke kaynaklarının zamanla tükendiğini de görürsünüz.
Sonuç yerine
Neymiş, “talebin önünü kesemediğimiz için enflasyonu düşmüyormuş”… Soru basit, baskılayamadık dediğiniz Talep kimden geliyor. Talep dediğin, yıllardır gelirini kıstığın işçi, memur, köylüden, emekliden gelmiyor! Gece gündüz üretim yapan sanayicilerden gelmiyor!
-Mevduata %50 verdiklerinden,
-KKM’cileden
-Dövizini bozdurup Fona yatıranlardan geliyor
Tam da yıllardır denilen noktadayız: “Yüksek faiz sebep, Talep sonuç” anlayalım artık! Her şehirde %5’lik üst gelir grubu zaten vardı ve yıllardı çarşı pazar, AVM, Cafe’ler dolu dediğiniz kesim de bunlardan oluşmaktadır.
Çare: Üreterek büyümede, üreterek enflasyonu düşürmede!
Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com
Kaynaklar:
-
Kaplan, M. ve ark. (2024). Türkiye’de Enflasyonun Kök Nedeni Üzerine Araştırma. İbn Haldun Üniv. – Z Raporu Röportajı
-
Vergi Dünyası Dergisi (2023). Türkiye’de Dezenflasyon Programı: Yeterli mi, Etkili mi? (Analiz Yazısı)
-
Hazine ve Maliye Bakanlığı Açıklamaları (2025). Mehmet Şimşek’in Enflasyon Değerlendirmeleri – Hürriyet Bigpara
-
Orta Vadeli Program (2024-2026) ve Ekonomi Koordinasyon Açıklamaları – Bloomberg HT
-
Dünya Bankası Türkiye Ülke Raporu (2025). Türkiye Ekonomik Görünüm ve Strateji Belgesi
-
SEFiA & APLUS Enerji Raporu (2024). Yenilenebilir Enerjinin Enflasyona Etkisi – İklim Haber Özeti
-
Mahfi Eğilmez (2020). Enflasyon Nasıl Düşürülür? (Kişisel Blog)
- TCMB, TOBB, İSO, TÜİK, BDDK verileri
************
BANKA HABERLERİ
DOLANDIRICILIK OLAYLARI NİÇİN AYNI BANKALARDA YOĞUNLAŞIYOR?

Yayınlanma:
2 gün önce|
11/05/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Dolandırıcılık olaylarının bazı bankalarda yoğunlaşmasının birkaç temel nedeni vardır. Bu durum, hem bankaların iç yapısıyla hem de müşteriye sundukları hizmet kalitesiyle doğrudan ilişkilidir:
1. Zayıf İç Kontroller ve Güvenlik Altyapısı
-
Bazı bankaların siber güvenlik altyapıları yetersiz olabilir.
-
Çok faktörlü kimlik doğrulama, sahtecilik tespiti ve risk analizi sistemleri yeterince gelişmemiş olabilir.
-
Personel hatalarını veya içerden yapılan dolandırıcılıkları önleyici mekanizmalar (örneğin görevler ayrılığı, anlık izleme sistemleri) eksik olabilir.
2. Müşteri Segmenti ve Hedef Kitlenin Zafiyetleri
-
Bu bankalar, genellikle dijital okuryazarlık seviyesi düşük müşteri gruplarına hitap ediyor olabilir.
-
Özellikle yaşlılar, kırsal bölgelerdeki kullanıcılar ya da ilk kez dijital bankacılık kullananlar daha kolay hedef haline gelir.
3. Ucuzluk ve Erişilebilirlik Üzerine Kurulu Hizmet Modeli
-
Bazı bankalar maliyet düşürmek için daha çok dijital, çağrı merkezi tabanlı, şubesiz hizmet verir.
-
Bu durum, müşterinin yüz yüze destek alma şansını azaltır ve dolandırıcıların “müşteri temsilcisi taklidi” yaparak tuzak kurmalarını kolaylaştırır.
4. Reaktif Değil, Proaktif Olmayan Kriz Yönetimi
-
Dolandırıcılık olayları yaşandıktan sonra yetersiz açıklamalar, geciken müdahaleler müşteri güvenini zedeler ve suçluların yöntemlerini tekrarlamasına olanak sağlar.
-
Aynı banka benzer olaylara tekrar maruz kalır çünkü gerekli dersler alınmaz.
5. Kötü Şöhretin Dolandırıcılar Arasında Yayılması
-
Dolandırıcılar arasında “hangi banka kolay hedef” şeklinde bir network bilgisi dolaşır.
-
Yani bir bankanın sistemsel zafiyet gösterdiği bilindiğinde, suç örgütleri bu bankaya odaklanır.
Dolandırıcılık olaylarının aynı bankalarda yoğunlaşması; teknolojik altyapı, müşteri profili, kurum kültürü ve önleyici tedbirlerin niteliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bu bankalar genellikle “ucuz hizmet” sunmakla övünse de, bu durum bazı temel güvenlik standartlarından ödün verdiklerinin bir işareti olabilir.
www.bankavitrini.com
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (822)
- BANKA ANALİZLERİ (138)
- BANKA HABERLERİ (3.078)
- BASINDA BİZ (58)
- BORSA (441)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.827)
- GÜNCEL (3.027)
- GÜNDEM (3.114)
- RÖPORTAJLAR (47)
- SİGORTA (131)
- ŞİRKETLER (2.160)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (456)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (978)
- Ali Coşkun (16)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (63)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (521)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (37)
- Onur ÇELİK (26)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (78)
- Serhat Can (6)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
YAZARLAR

Aristotales’in FORMLAR TEORİSİ günümüz iş hayatını nasıl etkiliyor?

Ticaret, terör ve barış aynı manşette

İŞ DÜNYASINDA BAŞARININ ÜÇ KURALI

Talebi Kısma, Arzı Artır: Enflasyonla Kalıcı Mücadele

AKBANK ÜST YÖNETİMDE DEĞİŞİKLİĞE GİTTİ

BDDK’dan bankalara kredi oranı sınırı

QNB Grup: Global Hesap Görüntüleme Hizmeti başlattı

Hintli Mukesh Ambani: Bedava Mobil uygulaması dağıtıp nasıl milyarder oldu?

İKLİM KANUNU NEDİR, TARIM VE HAYVANCILIĞA OLUMSUZ ETKİLERİ OLUR MU?

TCMB GÖSTERGE FAİZİ %46 YAPTI

KREDİLERİN DURMASI TİCARİ FİRMALARI NASIL ETKİLER?

ENFLASYON ORTAMINDA CİRO VE KAR ARTIŞI FİRMALARI YANILTABİLİR?

GAREMDER ilk Yönetim Kurulu Başkanı’ndan Kamuoyuna Açıklama

Evden Sokağa, Tarladan Fabrikaya: İklim Kanunu Etkileri
- Son dakika: Bugünkü Çılgın Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 12 Mayıs 2025 Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 12/05/2025
- Son dakika: Bugünkü On Numara çekilişi sonuçları belli oldu! 12 Mayıs 2025 On Numara bilet sonucu sorgulama ekranı... 12/05/2025
- Borsa günü yükselişle tamamladı 12/05/2025
- Tarım Kredi Kooperatif Kataloğu: 13-19 Mayıs Tarım Kredi Kooperatif Market Aktüel Kataloğu! 12/05/2025
- Aramco'nun net karı yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,8 azaldı 12/05/2025
- DOĞUM YARDIMI BAŞVURU EKRANI e-DEVLET: 5 bin lira doğum yardımı başvurusu nereden, nasıl yapılır? 12/05/2025
- 2025 DOĞUM ÖDEMELERİ: Doğum (rapor) parası, çocuk yardımı ve emzirme ödeneği ne kadar? 12/05/2025
- Akbank üst yönetiminde yeni dönem 12/05/2025
- New York borsasında düşük tarife rallisi 12/05/2025
- Resmi Gazete'de bugün (13.05.2025) 12/05/2025
- ABD'de yılın ilk çeyreğinde ticari kredi talebi zayıfladı 12/05/2025
- ABD bütçesi 258 milyar dolar fazla verdi 12/05/2025
- Şimşek: Fesih kararı kalkınma sürecini hızlandıracak 12/05/2025
- Trump'tan Çin'e 'yeniden başlangıç' adımı 12/05/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM1 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı