Connect with us

BANKA ANALİZLERİ

Adı Bankacı Patron Taşeron

Taşeronlaşma yayğınlaşacak mı ve en önemlisi sektörü nasıl etkileyecek?

Yayınlanma:

|

Bir banka şubesine girdiğinizde Güvenliğinden Çaycısına, Gişesinden, Hizmetlisine, Para Nakil aracında çalışanına, sorununuzu halletmek için aradığınız Çağrı Merkezinden, arka planda gördüğünüz Operasyon işleri yapanlar, kredi kart satışı yapmaya çalışan kişiler sizin gözünüzde Bankacı değil mi : Yanlış. Siz öyle görüyorsunuz ama şubenin hizmet aldığınız çalışanların çoğu Taşeron İşçisi !
BANKACILIKTA TAŞERONLAŞMA NE ZAMAN BAŞLADI
Bankacılıkta 2000’li yıllarına kadar Çaycısından, Güvenliğine, Para taşına araçlarını kullanandan gişede çalışanına kadar herkes banka personeli idi. “Nerde çalışıyorsun” diye sorduklarında övünerek “Bankada” diyebiliyordu. Bugünlerde sorunun utanarak hala “Bankada çalışıyorum” cevabını alırsınız eş dost akrabaya Taşeronda çalışıyorum bile diyemezsiniz.  2000’lerden sonra sektörün İK bölümünde bir şeyler oldu, fabrika yönettiğini sanan yöneticiler KAR hırsı ile maliyetleri düşürelim diye personele el attılar, buldukları çözüm kaba ve kestirmeden oldu, çözüm: Taşeronda çalışan personel uygulamasına geçelim oldu.  Nur topu gibi Taşeronda çalışan Bankacılar böyle doğdu. Bir de baktık ki aynı şubede banka personeli değil 2-3 firmada çalışan insan topluluğu oluştu. Bu arada “ekip çalışması” eğitimleri vermeyi de ihmal edilmedi. Öyle ya farklı firmalardan gelen insanları belli bir hedefe odaklamanız kolay olmuyor.
TAŞERONLAŞMAYI KİMLER, NİÇİN İSTEDİ
Banka personelinin taşeronlaşma Zeka ( IQ ) düzeyleri yüksek, duygusal zeka ( EQ ) ve Kültürel zekaları ( EQ ) seviyeleri yerde,  Dijital zekaları ( DQ )  tavan yapmış beyinlerden çıktı. “Bankacılık” meslek olmadığı için Ziraatçısından, Mühendisine, Arkeoloğundan, Meteoroloğuna her meslek grubundan insana rastlarsınız. Özellikle üst yöneticiler analitik düşünüyorlar  ve rakamlar ile araları iyi diye “Teknik okul” bitirmiş,  mühendislik eğitimi insanlardan seçildi. Bu abi / ablalara “Yüksek Kar” sonucunu almak için ne yapılması gerektiği soruldu. Mühendislik bilgisi ile çözüm ürettiler : Yüksek Kar hedefi önündeki engeller aşılmalı idi. İlk iş Personel maliyetini azaltmak olmalıydı. Son yıllarda piyasa kendi çözümünü üretmişti zaten. Fabrikalar ne yapıyor ise onu yapacaklardı. Personeli Taşerona vereceklerdi. “Yüksek Kar” lafını duyunca patron zaten dünden hazırdı. Yönetim kurulu hiç itiraz etmedi, yüksek kar yüksek prim demekti çünkü. Gariban çalışan zaten örgütsüz sesi çıkmadı. Yeni kahyan bu artık denildi boyun eğdi, geçti taşerona. Bazı bankalarda sözde sendika vardı ama sendika ağalarının burada olmadığını mı sandınız, göstermelik 1-2 bildiri okundu o kadar. İşçi haklarını koruması gereken Çalışma Bakanlığı Banka personelinin taşeronlaşmasını  seyretti .  
TAŞERONLAŞMA  BAŞARIYA ULAŞTI MI ?
Banka patronları açısından bakaranız sektörde Taşeronlaşma başarıya ulaşmıştır. Bir defa binlerce insan ile uğraşmaktan kurtuldular. Personel maliyetleri düştü. İşçi davalarından kurtuldular. İşçi sağlık giderlerinden kurtuldular. İşçi çıkarma tazminat gibi yükten kurtuldular. Taşeron firma patronları mutlu öyle ya iş yaptıkları kurum Banka. Alacakları gecikmez, ertelenmez zamanında hesaplarına geçer 100 TL alır, 70 TL personele verirsin. Filler mutlu üstte dansa başladı, olan  yine çalışan emekçilere oldu iyi mi. Bankada çalışırken maaş bordrosundan “……. Bankası”  yazar iken şimdi “..….. Temizlik, Ulaşım, Gıda Ltd. Şti.”  yazmaya başladı iyi mi. Üstüne suçlu kendisiymiş gibi durumu ailesine bile açıklayamadı hala “Bankacıyım” demeye devam etti. Son dönemlerdeki banka dolandırıcılıklarına dikkat edin lütfen kaçı gerçek bankacı. Yaptığı işi imalat fabrikası gibi gören parlak zekalar Taşeron işçiye de tahammül edemiyor artık, “robot”  bu işi yapsın diyor. Denemeleri başladı bile.  Çoğu Çağrı Merkezi robot sistemine geçti bile, canlı birine ulaşmak için zamanınızın bol olması lazım.
TAŞERONLAŞMA NE GİBİ SORUNLAR DOĞURDU ?
Başta aynı şubede 2-3 ayrı firmada çalışan insanı bir arada çalıştırmak yönetilmesi zor bir durum. Çalışanda “aidiyetlik duygusu” kalmadı. Sorsanız bankaya mı, taşerona mı çalışıyor kendisi bile net cevap veremez. Çalıştığınız maaş aldığınız kurum asıl patronlar farklı, iş yerinde sizi denetleyen görev tanımlayan kurum farklı. İster istemez kalite de düştü. Vatandaşa davranış ve hitap şekilleri de ve iş bakış açıları değişti. Taşeron ile birlikte çalışanlar artık kendini “bankacı” gibi görmemeye başladı. Bankada emeklilik hayali kuran insanları karanlık bir gelecek bekliyor artık. Kaybedilen sosyal haklar, düşen maaşlar üstüne eklenince “Modern Kölelik” medeniyetimizin ulaştığı, çalışma hayatımızdaki son nokta oluverdi.
TAŞERONLAŞMANIN GELECEĞİ VAR MI ?
Seçim, oy baskısı ile bazı sektördeki Kamu çalışanları kendini tekrar devlet memuru olarak buldu. Seçim meydanlarından “Taşeronlaşmaya son” vaatleri havalarda uçuştu. Önce taşeronlaşmanın önünü aç, izin ver, sonra da sizi kurtaracağız diye vaat et. Birini denize it, sonrada kurtarmak için ip at adamdan hayır duası al, iyi iş valla. Sözde Kapitalist sistem zaferini ilan etmiş, insanlığı refaha kavuşturmuş, tarihin sonunu ilan etmişti : Yalan ! Sermaye – Emek çelişkisi hiç olmadığı kadar sürüyor. Bu iş bitti artık sesleri çıkmaz denilen ve örgütsüz hale getirilen ezildikçe ezilen yığınlar patlama noktasına gelmiş haberiniz yok. Bankacı emekçilerin de diğer emekçilerden hiç farkı yok artık. O mini etekli bayanları, takım elbiseli erkek bankacıları protestoların ön saflarında görürseniz nedenini sorgulamayın, onu bu insanları taşerona teslim ettiğinizde düşünecektiniz. Belli ki, Sosyal Psikologlara çok iş düşecek. Avrupa’nın yıllarca uğraşarak aldığı işçi haklarını bizim de almamız için yolumuz uzun ve engebeli.
Erol TAŞDELEN
[email protected]

Ali Coşkun

Türkiye Bankacılık Sektöründe KMO Gerçeği: 2018-2025 Arası Dönüşüm

Yayınlanma:

|

Yazan:

KMO Nedir?

Kredi-Mevduat Oranı (KMO), bankaların topladıkları mevduatın ne kadarını kredi olarak kullandırdığını gösteren temel bir göstergedir:

KMO = Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar

Finansal istikrar açısından bu oran, hem bankaların risk düzeyini hem de kredi politikalarının sürdürülebilirliğini izlemek için kritik önemdedir.

2018-2020: Aşırı Kredi Genişlemesi

Bu dönemde KMO oranı %115-120 seviyelerindeydi. Yani bankalar her 100 TL mevduata karşılık 115-120 TL kredi veriyordu. Bu durum:

  • Sistemin kendi kaynağının ötesinde kredi genişlemesi yaşadığını,

  • Kredi finansmanının bir bölümünün dış kaynaklar veya özkaynaklarla karşılandığını gösteriyordu.

Ancak yüksek KMO:

  • Likidite riskini artırıyor,

  • Dış şoklara karşı kırılganlığı büyütüyordu.

2021 Sonrası: Politikada Sıkılaşma ve Yeni Dönem

2021’den itibaren TCMB’nin uygulamaya koyduğu politikalar sektörü dönüştürmeye başladı:

  • Aktif rasyosu düzenlemesi

  • Makroihtiyati tedbirler

  • Kur korumalı mevduat uygulaması

  • TL’yi destekleyici adımlar

Bu düzenlemeler sonucunda:

  • Bankaların kredi verme iştahı azaldı,

  • Mevduat toplama motivasyonu arttı.

2023-2025: KMO Geriliyor

Bu politikalar sonucunda:

  • 2023 itibarıyla KMO %90’ın altına geriledi.

  • 2024 ve 2025’in ilk yarısında oran %80-90 aralığında seyrediyor.

Artık bankalar her 100 TL mevduata karşılık yalnızca 80-90 TL kredi kullandırıyor.

Bu durum, sistemin:

  • Daha temkinli ve kontrollü çalıştığını,

  • Likidite açısından daha güçlü konuma geldiğini göstermektedir.

Ancak Sorunlar da Var: Krediye Erişim Zorlaştı

Düşen KMO’nun bazı olumsuz yansımaları da oldu:

  • KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektör krediye ulaşmakta zorlandı.

  • Bu durum, konkordato ve iflaslarda artışa neden oldu.

Ne Yapılmalı?

Bu süreçte atılması gereken adımlar:

  1. Uzun vadeli, TL bazlı, istikrarlı mevduat yapısı oluşturulmalı.

  2. Bankaların kaynak yapısı çeşitlendirilerek dışa bağımlılık azaltılmalı.

  3. Tasarruflar artırılmalı, sermaye piyasaları derinleştirilmeli.

  4. Krediye erişimi kolaylaştıracak, yenilikçi finansman araçları geliştirilmeli.

Devletin Rolü: KMO ve Dolaylı Borçlanma

KMO’nun düşürülmesiyle birlikte:

  • Bankalar daha az kredi verirken,

  • Krediye verilmeyen kaynaklar devlet tahvillerine yönlendirildi.

Bu sayede:

  • Hazine, risksiz ve ucuz borçlanma imkânı buldu.

  • Ancak bankalar faiz riski taşıyan menkul kıymetleri bilançolarında tutmak zorunda kaldı.

KMO’daki düşüş, finansal istikrar için olumlu olsa da, reel sektöre verilen desteğin azalması, ekonomik büyümeyi sınırlandırmaktadır. Bu ikilem, Türkiye’nin kredi sistemi ile tasarruf yapısı arasındaki dengesizliğin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Dezenflasyon sürecinde piyasadaki talebi azaltmak, kamu finansmanını sağlamak ve TL’ye geçişi desteklemek amacıyla uygulandı.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor

Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

DenizBank, tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.

“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”

DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.

Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;

Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.

Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.

Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.

İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.

Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.