Connect with us

BANKA ANALİZLERİ

Bankacılığa köle sistemini kim getirdi?

Sistemin bu hale gelmesinde danışmanlık ve derecelendirme kuruluşlarından paraşütle gelenler mi sorumlu?

Yayınlanma:

|

Bankacılıkta “köle sistemi” ne zaman başladı
Bankacılık günümüzde İK yönünden farklı bir yere geldi. Sektör bir taraftan teknolojik devrim içinde, diğer taraftan personeli ortaçağ “köle sistemine” devşirdi.
Her şey yarım simit ile başladı
1990’lara kadar her sektörde çalışma koşulları nasıl ise bankacılık sektöründe de benzer manzaralar vardı. Teknoloji tam sektöre girmediği için çoğu işlem manuel yürüyordu. Hesap kartonları havada uçuşur bulunmayan hesap kartonu masa masa aranırdı. Yanlış sıraya konmuş ise vay personelin haline, bütün imza karton havuzunu elden geçirirdi. Uzun mesai ve geç çıkmalar bu günlerde moda idi. Çoğu personel yeni yılı ailesi ile geçiremezdi.  1990’lar başında bilgisayar sisteminin gelişmesi, veriler ve işlemlerde bilgisayara taşınması ile  daha az personel ile daha çok iş yapma şansı doğdu. Ama bu süreçte gözünü para hırsı bürüyen yöneticiler boş durmadı. Bir sabah billboardlara bir baktık “yarım simit” reklamları. Bankalar öğlenleri açıktı artık. Personel dönüşümlü yemek yiyor bazı günler hiç yiyemiyordu. Gayri insani koşullar o nedenle bir “yarım simit” ile aynı kaderi paylaştı, yemekler hep yarım kaldı. İşte o gün, bugünkü şubecilerin “modern köle” olmanın ilk hamlesi idi. Devamı çorap söküğü gibi geldi, ne sendikalar, ne çalışanlar organize olup tepki veremedikleri için bugünlere gelindi. O ilk girişim başarıya ulaşmasaydı bugünkü ortam oluşmayacaktı. Geriye dönüp baktığımızda, o günkü yarım simidin anlamını bugün daha iyi anlıyoruz. Bankaların personeli makine gibi görüp çalıştırmaya başladığı gün o gündür !
Sektörün Yabancı Sermayenin eline geçmesi
Henüz dillendirilmiyor ama Bankacılık Sektörünün yabancı sermeye eline geçmesi başta ortaklıklar kurularak oldu, daha sonra deveyi havuduyla yutmalar başladı ya banka hisseleri komple alındı yada direkt kendi isimleri ile banka şubeleri açılmaya başladı. Yabancı bankalar ilk geldiklerinde 5-6 ay çalışamaz haldeydiler. Çünkü kendi ülkelerinde gibi Bankacılık Kurallarına uygun çalışmayı denediler. Elinizde para ile bankaya gidip “hesap açacağım” dediğinizde hesap açamadılar. “Kimliğinizi verin, paranın kaynağı,  kara para vs araştıralım sizi  haftaya arayıp randevu vereceğiz gelip hesap açarsınız kriterlerimize uyarsanız” dediler.  Vatandaş da şaştı kaldı. Tabi baktılar bankaya ne gelen var ne giden -kötü iyiyi bozar- Türk gibi çalışmaya uygunluk verdiler. Zamanla baktılar ki itiraz eden yok, hiçbir resmi kurumdan denetim ve baskı yok başladılar yeni yeni uygulamalara ne de olsa sömürü sisteminde çalıştırmak genlerinde var. Mesai parası vermemek, sendika istememek, eskiden olan kıyafet, kira, lojman, bayram yardımı gibi yardımlar kesiliverdi. Hiç itiraz eden olmadı.
Paraşütleme üst Yönetim yapısının günahı büyük
Bugünkü yaşanan sorunların hemen hemen hepsi bankalarda paraşütleme üst yapı yönetim anlayışına geçilmesi ile oldu. Eskiden bir gelenek vardı. McDonald’s sistemine benzer. İşin mutfağından gelirdi banka yöneticileri. Şubelerden başlar, Bölge, Genel Müdürlük birimleri ilerler GMY, Genel Müdür olurdu. Yönetim Kuruluna girebilirdi.  Son yıllarda dikkat ediyor musunuz. Paraşütleme GMY ve GM’ler türedi. CV’ye bakıyorsun havalı okullar, iyi güzelde geçmişte Bankacılığın mutfağı yok. Bankacı değil abi / ablalar. Bilmem ne “Denetim firmasında” çalışmış, yok bilmem “Derecelendirme kuruluşunda” çalışmış. Gelmiş yerleşmiş koltuğa direkt Grup Müdürü, GMY veya Yönetim kurulunda. Saha ve şubelerden uzak yani. Çoğu zaten Teknik okul mezunu. İktisadın temel eğitimi bile yok yani.  Yoksa son yıllardaki Personel Kıyımlarını nasıl açıklayacağız. Sektörün içinden gelen mutfağından gelen saha ve şubeleri bilen personeli yakından tanıyan biri bu tür kararlara imza atabilir mi? Çalıştığın kuruma / insanlara yabancı isen gözün görmez.  Tek derdin vardır. O koltukta iki gün daha fazla oturmak. İnsanlar ekmeğinden olmuş, 15-20 yıl ömrünü bu kuruma vermiş umurunda olmaz. Sanki fabrikada makine yeniliyor, at 15-20 yıllık makinaları yenilerini koy, modernizasyon yapıyor sanki. Bu güruhun gözünde özellikle şubecilerin değeri bu kadar. Bunları yazıyoruz diye bizi “hain” ilan ediyorlar. Kimin ne olduğunu herkes biliyor, yöneticilerinize alışkın olduğunuz yalakalık yapmak için bize unvanlar bulmak için çabalamayın bize yapışmaz o unvanlar. Kendi unvanlarınızı öğrenmek için tebdil-i kıyafet şubeleri, sahayı bir dolaşın derim.
Cahilliğinizi kanıtlayacağım demiştir.
O kadar Cahilsiniz ki; insan psikolojisinden anlamıyorsunuz. Hali ile “7±2 Teorisinden” bir haber olduğunuz için MİY’lerin onlarca ürün hedefini aynı anda tutturabileceğini, gişelerin onlarca işi aynı anda yapabileceğini ciddi ciddi hedefleyip sonuç bekliyorsunuz. Son saydığımda sadece bireyselde 50’ye yakın ürün vardı ve bunların satışı her gün raporlanıyor.
O kadar Cahilsiniz ki; personele “sendikadan ayrılın” demenin suç olduğunu bilmiyorsunuz. Ve bunu diyorsunuz !
O kadar Cahilsiniz ki; şube lokasyon / hinterland analizi yapmadan hedef dağıtıp sonuç bekliyorsunuz. Hedefler sapıp beceriksizliğiniz ortaya çıkınca “dinamik / aktif hedefleme” lafını uydurup paşa paşa düzeltmeler yapıyorsunuz.
O kadar Cahilsiniz ki; teknik okul bilgisi ile ekonomiyi anlamaya, müşteri olarak gördüğünüz vatandaşın davranış şekillerini anlamaya çalışıyorsunuz. Bilgisizliğiniz anlaşılmasın diye de Plaza Dili icat edip yarı Türkçe yarı İngilizce kopyala / yapıştır sunumlar hazırlayıp rezil oluyorsunuz. İnsanlar makamınıza saygıdan “ne saçmalıyorsun” deme gereği bile duymuyor artık.
O kadar Cahilsiniz ki; guru havasında, çok bilmiş bilmiş ortalıkta dolaşıyorsunuz ama bağıra bağıra gelen krizleri medyadan vatandaş ile birlikte öğreniyorsunuz. Günaydın !
O kadar Cahilsiniz ki; işler yolunda giderken yapılan her iyi şeyi sahiplenmeyi, işler sarpa sarınca şubeleri suçlayıp faturayı sahaya çıkarmayı meslek edinecek kadar da yüzsüzsünüz.
O kadar Cahilsiniz ki; gerçekleri yazan bizlere verecek cevabınız olmadığı için “hain” ilan edebiliyorsunuz. Neymiş, “tekrar bankacı olmak istersek olumlu referans vermeyeceğinizi” söyleyecek kadar da arsızsınız. Biz buradayız ama siz o koltuğu kaybettiğinizde bir “hiçsiniz” bilin isterim.   
O kadar Cahilsiniz ki; insanları işten çıkardığınız yetmiyormuş gibi dava açmayacağına dair taahhütname almaya kalkacak kadar da hukuk cahilisiniz. Bölge müdürlerinin son günlerde yeni işi bu artık.
O kadar Cahilsiniz ki; insanları saatlerce çalışıp 1 krş. mesai parası bordrosunda gözükmediği halde mahkemelere “mesai yapmamıştır” diye yazılı beyan verebilecek kadar da sahtekarsınız.  
O kadar Cahilsiniz ki; çalışan personelleri işten ayrılan mesai arkadaşları aleyhine yalancı şahitlik yapmaya zorlayacak kadar da hukuk tanımazsınız.
O kadar Cahilsiniz ki; müdürlere “müşterinin yanında mısınız, bizim yanımızda mı karar verin” deme yüzsüzlüğü gösterebiliyorsunuz. Müşteriyi arayıp, “bankacı arkadaşımız sizi ziyaret etti mi” diyebilecek kadar da saygısızsınız.
O kadar Cahilsiniz ki; şube müdürüne, “önümüzdeki yılın aksiyon planını 2 günde hazırla gel” diyebiliyorsun. Duyan da Genel Müdürlük birimleri o kadar hızlı çalışıp bütçe yapar sanır. Nisan ayı gelir yıllık hedefler daha yeni belli olur, geriye yönelik hedef verebilecek kadar da zamandan kopuksunuz.
İş cahilliğinizi anlatmaya sayfalar yetmiyor artık. Bankacılık sektörünün devşirme, cam kafes Karga kılavuzlarını sektörden temizlenmeden sektörün doğru yolunu bulacağı yok ! Bankalar, kendini lejyoner olarak gören devşirmelerin etkisi altındadır. Sektörden bunların etkinliği kırılmadan şubelere de vatandaşa da huzur yok artık ! Bankaların tekrar gerçek Bankacılar tarafından yönetilme zamanı gelmiş de geçmiştir, biline !
Erol Taşdelen
[email protected]

Ali Coşkun

Türkiye Bankacılık Sektöründe KMO Gerçeği: 2018-2025 Arası Dönüşüm

Yayınlanma:

|

Yazan:

KMO Nedir?

Kredi-Mevduat Oranı (KMO), bankaların topladıkları mevduatın ne kadarını kredi olarak kullandırdığını gösteren temel bir göstergedir:

KMO = Toplam Krediler / Toplam Mevduatlar

Finansal istikrar açısından bu oran, hem bankaların risk düzeyini hem de kredi politikalarının sürdürülebilirliğini izlemek için kritik önemdedir.

2018-2020: Aşırı Kredi Genişlemesi

Bu dönemde KMO oranı %115-120 seviyelerindeydi. Yani bankalar her 100 TL mevduata karşılık 115-120 TL kredi veriyordu. Bu durum:

  • Sistemin kendi kaynağının ötesinde kredi genişlemesi yaşadığını,

  • Kredi finansmanının bir bölümünün dış kaynaklar veya özkaynaklarla karşılandığını gösteriyordu.

Ancak yüksek KMO:

  • Likidite riskini artırıyor,

  • Dış şoklara karşı kırılganlığı büyütüyordu.

2021 Sonrası: Politikada Sıkılaşma ve Yeni Dönem

2021’den itibaren TCMB’nin uygulamaya koyduğu politikalar sektörü dönüştürmeye başladı:

  • Aktif rasyosu düzenlemesi

  • Makroihtiyati tedbirler

  • Kur korumalı mevduat uygulaması

  • TL’yi destekleyici adımlar

Bu düzenlemeler sonucunda:

  • Bankaların kredi verme iştahı azaldı,

  • Mevduat toplama motivasyonu arttı.

2023-2025: KMO Geriliyor

Bu politikalar sonucunda:

  • 2023 itibarıyla KMO %90’ın altına geriledi.

  • 2024 ve 2025’in ilk yarısında oran %80-90 aralığında seyrediyor.

Artık bankalar her 100 TL mevduata karşılık yalnızca 80-90 TL kredi kullandırıyor.

Bu durum, sistemin:

  • Daha temkinli ve kontrollü çalıştığını,

  • Likidite açısından daha güçlü konuma geldiğini göstermektedir.

Ancak Sorunlar da Var: Krediye Erişim Zorlaştı

Düşen KMO’nun bazı olumsuz yansımaları da oldu:

  • KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektör krediye ulaşmakta zorlandı.

  • Bu durum, konkordato ve iflaslarda artışa neden oldu.

Ne Yapılmalı?

Bu süreçte atılması gereken adımlar:

  1. Uzun vadeli, TL bazlı, istikrarlı mevduat yapısı oluşturulmalı.

  2. Bankaların kaynak yapısı çeşitlendirilerek dışa bağımlılık azaltılmalı.

  3. Tasarruflar artırılmalı, sermaye piyasaları derinleştirilmeli.

  4. Krediye erişimi kolaylaştıracak, yenilikçi finansman araçları geliştirilmeli.

Devletin Rolü: KMO ve Dolaylı Borçlanma

KMO’nun düşürülmesiyle birlikte:

  • Bankalar daha az kredi verirken,

  • Krediye verilmeyen kaynaklar devlet tahvillerine yönlendirildi.

Bu sayede:

  • Hazine, risksiz ve ucuz borçlanma imkânı buldu.

  • Ancak bankalar faiz riski taşıyan menkul kıymetleri bilançolarında tutmak zorunda kaldı.

KMO’daki düşüş, finansal istikrar için olumlu olsa da, reel sektöre verilen desteğin azalması, ekonomik büyümeyi sınırlandırmaktadır. Bu ikilem, Türkiye’nin kredi sistemi ile tasarruf yapısı arasındaki dengesizliğin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Dezenflasyon sürecinde piyasadaki talebi azaltmak, kamu finansmanını sağlamak ve TL’ye geçişi desteklemek amacıyla uygulandı.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor

Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

DenizBank, tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.

“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”

DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.

Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;

Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.

Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.

Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.

İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.

Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.