Connect with us

BANKA HABERLERİ

AKBANK’ın 200 milyon doları ve ödülleri çöpe mi gitti!

Yayınlanma:

|

AKBANK bilindiği üzere son ve yaklaşık 9 yıl çalıştığım bankaydı. 2008’den başlayarak yaşanan hantal yapısından dijital dönüşüme sürece şahit oldum. Gerçi ayrılışımız pek hoş olmadı ama benim kişisel meselem olduğu, yaşadıklarımız bu yazı konusuna girmediği için başka yazıya bırakıp asıl konumuz AKBANK’ın Dijitalleşmesi ve kabus dolu hizmet veremediği iki günde arka planda neler yaşandığına bakalım.

Sorun Nasıl Başladı?

Teyit ettiğimiz bilgilere göre bazılarının iddia ettiği gibi sistem sorunu Hacker saldırısı değil. Banka CEO’su Hakan Binbaşgil’in finalde yaptığı öz eleştiri dolu açıklama şeklinde gerçekleşti olay. Açıklamaları destekleyen emareler de var; en önemli belgesi hacker saldırısı olsa sistem zaman zaman çalışmazdı. Veya çalışmaya devam eder, ekranlarda bankacılıkla hiç ilgisi olmayan yazılar çıkardı. Olay kısaca herkesin anlayacağı şekilde şu : Banka Dijital Sistemlerini üst seviyeye çıkarmak için güncellemeye gidiyor daha doğrusu gidemiyor. Güncellemede sistem sorunları çıkınca eski haline dönmeye çalışıldığında yedek sistemler dahi geri dönüş yapamıyor.

Üst Yönetime bilgi akışı geç oldu

Sistemde geri dönüş sorunu ortaya çıkınca panik başlıyor. Benim tahminim ilk başta durumun vahameti Üst Yönetimden saklandı. Bunu nereden anlıyoruz. Bankanın ilk açıklaması sorunun çıkışından saatler sonra 06 Temmuz’da 12:51’de yapılıyor.

Açıklamada : “Sistemlerimizde yavaşlama ve kesintiler yaşanmaktadır. İlgili birimlerimiz konu ile ilgili çalışmaktadır. Müşterilerimizin gösterdiği anlayış için teşekkür ederiz” ifadeleri yer aldı.

İkinci açıklama aynı gün 15:21’de yapıldı, Siber Saldırı haberleri yayılmaya başlayınca yeni açıklama da buna yönelik oldu. Hali ile yapılan açıklamalar müşterileri tatmin etmediği gibi yavaş ve kesintili çalışan sistem komple gidince müşteriler de yapılan açıklamaları yeterli bulmadığı gibi inandırıcı da bulmadı. Ortada ciddi bir İLETİŞİM KAZASI yaşandı açıkçası. Bu iletişim kazası o kadar açıktı ki “sorunun en kısa zamanda çözüleceği” izlenimi yaratılırken sorunlar artarak devam etti. Sorun teknikti ve Üst Yönetimin çalışmadığı yerlerden geliyordu sorular! Başta Mobil’de, POS’ta yaşanan kesintiler ATM’lere ve diğer banka hizmet araçlarına yayıldı; en sonunda şubeler komple hizmet veremez hale geldi. Bu ortamda Siber Saldırı haberleri yayılmaya başlayınca yeni açıklama geldi.

Açıklamada : “Bugün bankamız sitemlerinde yaşanan yavaşlama ve kesintilerin siber saldırı nedeniyle olduğuna dair kamuoyuna yansıyan haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Problemin giderilmesi için ilgili birimlerimiz çalışmaktadır. Gösterdiğiniz anlayış için teşekkür ederiz” ifadeleri yer aldı.

Banka açıklamaları şüphe uyandırınca, süreç de uzayınca özellikle Sosyal Medya üzerinde ağırlıklı Siber Saldırı haberleri kesilmedi; normal olarak banka “sosyal medya haberlerini yalanlama” üzerine odaklandı, müşterileri yatıştırmaya çalıştı. Yeni mesajlarda müşterileri hiç ilgilendirmemesine rağmen sorunda “yansıtma” yapılarak “ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ da sorunu çözmeye çalışıyor” denerek suç dolaylı olarak IBM  ekibine ( dış mihraklara ) yönlendirmeye çalışıldı. İşin komik tarafı aynı mesajda “Müşterilerimiz, bu süreçte yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için aldığımız önlemlere Akbank.com’dan ulaşabilirler” diye bir cümle kurarken soruna açıklamalar tweet göndererek yapılıyordu. Akbank.com’dan hizmet alınamadığı dahi algılamama paniği ile yazıldığı o kadar açıktı ki. Tabi her mesaj özür ile bitiyordu ama her mesajdan sonra müşteriler daha fazla sinirleniyordu. İlgili mesaj şu şekildeydi:

6 Temmuz’da başlayan ve bankamız ana bilgisayarındaki teknik sorundan kaynaklanan kesintiler sürmektedir. Müşterilerimize hizmet verdiğimiz tüm kanallarımız bu sorundan etkilenmektedir. İlgili birimlerimiz ve teknoloji iş ortaklarımız çözüm için çalışmalarına devam etmektedir. Durumun siber saldırıdan kaynaklandığına dair internet ve sosyal medyada yapılan paylaşımlar gerçeği yansıtmamaktadır. Bankamız ve müşterilerimizin bilgi ve kayıtlarına ilişkin herhangi bir güvenlik problemi bulunmamaktadır, sorun giderilmesini takiben işlemlerimiz devam edecektir. Müşterilerimiz, bu süreçte yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için aldığımız önlemlere Akbank.com‘dan ulaşabilirler. Bu süre zarfında hizmetlerimizde yaşanan aksaklıklar için özür diler, anlayışınız için teşekkür ederiz” ifadeleri yer aldı.

GÜVENİNİZİN ESERİ” sloganını yıllar önce terk edip Dijitalleşme üzerine yeni sloganlar kullanan banka, müşterilerinden ‘kendilerine güvenmeyi’ talep ediyordu ki bu Bankaya güvensizliğin dibe vurduğu günler yaşanıyordu. Bankasına güvenip tek kredi kartı ile yurt dışına çıkan insanların mağduriyetinden tutun da bankadaki paranın ulaşılmaz olduğu deneyimini ilk defa yaşayan müşteri yelpazesine geniş bir sorunlar yumağı içinde kaldı banka.

Müşteriler niçin sinirlendi!

Samimi bir itirafta yapayım bu mesajdan sonra gönderilen mesajları okuma gereği bile duymadım. Çünkü mesajların içeriği en önemlisi etkinliği kaybolmuştu. Banka tarafından Twitter üzerinde gönderilen tweet’lerin tercih edilmesinin doğruluğu bir yana içeriğinin zayıflığı müşterileri iyice sinirlendirdi. Müşterilere yıllardır “dünyanın en iyi dijital banka” üzerine imaj çalışması yapması müşterilerin sinir katsayısını artırmış oldu. Çünkü banka özellikle dijital alanda yıllarca “Türkiye’nin hatta Dünya’nın en iyi bankası olduğunu bunu da uluslararası saygın kurumların tescil ettiği” söylerken ödüller ile bu algı iyice pekiştirilmişti. Algı ve Beklentiler yüksel olunca hayal kırıklığı ve öfke de o kadar yüksek oluyor. Aslıda bankanın yıllardır yarattığı algı sorun çıkınca dönüp kendini vurmuş oldu. Banka mevcut yönetimin yirmi yılda oluşturdukları imaj iki günde darmadağın olmuştu. Harvard Üniversitesi‘nde örnek olay olarak incelenmesi ile övünen bankanın PART-II ÇÖKÜŞ versiyonu hazır olmuş oldu.

Personel de öfkeli

Pek medyaya yansımadı ama özellikle sahadaki, şubedeki yani cephedeki personel asıl zor durumda kalan mağdurlardan oldu. Zira banka açıklamaları geç ve yeterli bilgi içerecek şekilde olmayınca personel önce “kısa sürede düzelecek” açıklamaları, ikinci gün belirsizlik ve moral bozukluğunun da etkisi ile  personel ne yapacağını bilemez halde ciddi sıkıntı yaşadı. Banka üst yönetim ise ikinci gün sosyal medyada yayılan ‘siber saldırıları yalanlamak ve çözüm ortakları ile ( IBM ekibi kast ediliyor ) sorunun çözülmeye çalıştığı’ üzerine odaklanıldı ama personeli düşünen olmadı. İnsan ve Kültür Müdürü ortada yoktu.

Dünyanın En İyi Dijital Bankası Akbank!

Türkiye’den ilk kez bir banka Finans dünyasının Oscar’ı olarak da bilinen Euromoney “Euromoney Mükemmellik Ödülleri” kapsamında “Dünyanın En İyi Dijital Bankası” seçildi. Akbank ayrıca 13. kez “Türkiye’nin En İyi Bankası” unvanını da aldı.

Bu cümlelerin başlığı ve devamı bankanın halen yayında olan resmi sitesinden alındı.

Bu kadar iddialı, şaşalı cümleler ile ortaya çıkınca, zamanında 1000 şube olarak yola çıkıp bu sayıya yaklaşmışken küçülüp şube ağı 713’e kadar inmesi ve sistemsel yükün azalmasına rağmen sistemin çalışmamasını bu çağda kimseye anlatamazsınız. Çünkü her şeyi dijital ortamda yapacak diye 2015’de 16.543 olan personel sayısı 2021 Mart sonuna kadar 3.737 azaltıp 12.806’a düşmesinde de ana gerekçe buydu ). Aslında bana kalırsa bankalar bu tip sistemsel değişikliklerde binde bir ihtimal dahi olsa yapılacak çalışmadan müşteriler bir hafta önce uyarmaları gerekirdi. Üstelik bu işlem niçin hafta sonu yapılmadı sorusu da ortada duruyor. Zira sorun 6 Temmuz Salı başladı. Demek ki 5 Temmuz pazartesi çalışma başlamamıştı ve sistemde sorun yoktu ya da sorun vardı müşterilere yansıtılmamıştı.

Ayrılışım bu banka ile kötü olmasına rağmen, açıkçası yine samimiyetimle söyleyeyim yaşanan sorunlarda içim yandı, üzüldüm. Türk Bankacılığı adına üzüldüm. Bazı medya kurumları ve yazarların konu ile ilgili ilgisiz bir kesimin linç girişimini görünce iyice üzüldüm. Sevelim ya da sevmeyelim ama ortada tartışmalı da olsa yerli sermeyeli bir banka var. İnsan gerçekten iç dünyasında çelişkili durum  ile karşı karşıya kalıyor. Bankada çalışırken bankanın tüm datasının bir kişinin elinde olmasını şaşkınlık ve kaygı ile izlerdim ki bu kişiyi 2020 yılında ana rakibe kaptırmıştı. İşin açıkçası önceden de yazdığım gibi ilk aklıma gelen bu oldu olayı duyunca.

Dünya’nın en iyisi olduğunu söylemek ciddi sorumluluk

Güzel yurdumda gelenektir. Ortadoğu ve balkanların en büyük binasını yapmak, kanalını yapmak, kulesini yapmak, havaalanını yapmak, hastanesini yapmak… ama kardeşim “Dünyanın en iyi Bankası” unvanına sahip olduğunu öne sürmek de ciddi ağır bir yük. O zaman benim gibi müşterilerin gözünde de kusura bakmayın ama iki günde bütün unvanlar ve ödüller çöpe gitti. Kendi sitenizde hala duran; “Türkiye’nin geleceğine inanıyoruz. 2018’de teknoloji ve inovasyona 200 milyon dolar yatırım yaptık. 2019’da da yatırımlarımız benzer şekilde sürüyor”  cümlenizin altı boş kalıyor yaşanan iki günde, “o kadar para bunun için mi verildi” sorusu kendiliğinden çıkıyor. Kısaca, çözüm ortağı, şu/bu hikaye, ciddi bir beceriksizlik var ortada; başta üst yönetim bu krizi yönetemediğini fark ettiği için 60 yaşını aşmış CEO Hakan Binbaşgil‘in açıklamasında “ders aldık” diyebiliyor;Sorunun giderilmesi kadar, sürecin başından itibaren iletişimi de çok önemli. Biz de yaşananlardan tabii ki önemli dersler çıkardık” itirafı konuyu yakından takip edenlerin dikkatinden kaçmadı. Açıklamayı ve itirafı ben şahsen içten ve samimi buldum. Ama bankanın imajının ciddi hasar aldığında tüm uzmanlar ile hem fikirim.

Bundan sonra ne olur?

Bilgi teknolojileri ile yakından ilgilenenler bilir.  Teknik ekipte yazılmamış bazı kurallar vardır. Teknik olarak çıkabilecek sorunları üzerinizden atmanız için özellikle MARKA olan ürünleri / hizmetleri tercih edeceksiniz. IBM’in de bu nedenle seçildiğini düşünenlerdenim. Sorun çıkar ise HP ve Dell gibi alternatiflere bakılmıyor bile “IBM bu, daha ötesi yok, ne yapalım” deme şansınız oluyor. Dikkat ederseniz üçüncü mesajdan sonra bu kural işledi ve “iş ortaklarımız, çözüm ortaklarımız, yabancı uzmanlar” cümleleri açıklamaların içine yedirildi. İş dış mihraklara kadar bağlanmış oldu. Yurt içi ekip süperdi ama ah IBM çalışanları ah! Türkiye’deki teknik ekip belli ki kendini bu şekilde savunmuş, bu da açıklamalara yansımıştı. Çözüm üretecekler belli ki sorunun parçası olmuştu!

Başkasını suçlayarak işin içinde sıyrılamazsınız!

Banka faturayı kim / kimlere çıkarır ya da çıkarır mı bilemem. İşin açıkçası içinde “Dijital” ve “Teknik” diye kelimelerin geçtiği iki Genel Müdür Yardımcısı var bankada. Ben buna İnsan Kaynaklarının ismini İnsan ve Kültür olarak değiştiren Genel Müdür Yardımcısını da dahil ediyorum ve bu yaşananlardan bu üç kişiyi sorumlu tutuyorum. Birinci sorumlu; Teknoloji ve Operasyon’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı N. İlker ALTINTAŞ‘ın nasıl böyle hatalar zincirinin bir halkası olduğu ve neyi öngöremediği bir tartışma başlatarak AKBANK’ın Teknik ekipte yetersizliği sorgulanır hale gelmiş durumda. İşin açıkçası sadece sorgulanması değil yetersizlik kanıtlanmış  halde. İkinci sorumlu; her fırsatta bankanın ne kadar Dijitalleştiğini söyleyen TV’lerde program üzerine programa katılan AKBANK Strateji, Dijital Bankacılık ve Ödeme Sistemleri ( vay be yazınca fark ettim ne kadar havalı bir unvan ) sorumlu Genel Müdür Yardımcısı H.Burcu CİVELEK YÜCE‘den ise süreçte hiç yoktu ortada hatta banka için personel bilgilendirmede konuşmayan GMY’lerden biri idi. Üçüncü sorumlu; bazılarına garip gelebilir ama ben Civelek gibi nerede ise her hafta TV’lere çıkıp sık sık Bankanın ne kadar Dijitalleştiğini personelin ne kadar şevk ile çalıştığını ( yaşamasak belki inanırdım bile ) anlatan İnsan ve Kültür Genel Müdür Yardımcısı Pınar ANAPA‘nın da baş sorumlularından olduğunu düşünenlerdenim. Bunun da üç nedeni var; birincisi bu ekibi kuran ve yeterli olduğunu iddia eden ve yönetimi de buna ikna eden kendisi olmalı. İkincisi; sahada personel müşteri telefonları ile bunalıp darmadağın olmuşken ortada yoktu. Ekip, çalışma modellerini ortaya atıp LİDER’in olması gereken özelliklerini anlatan, yabancı kelimeler ile süsleyen GMY’yi personel yanında hissetmedi kusura bakmayın.  Üçüncüsü, “dijitalleştik fazla personele gerek yok” diye aslında maliyet olarak gördükleri için binlerce tecrübeli ve maaşları yüksek personeli kapı önüne koymaya yönetimi ikna edenlerden biri CİVELEK ise diğer hiç kuşkusuz ANAPA idi. Bu süreci yönetemeyenler olarak sınıfta kaldılar maalesef. Performans sıfır bu olayda. Açıkçası performansı düşük son % 10’luk GMY dilimine girmiş oldular, bankanın AKSİYON PLANI‘nı önümüzdeki dönemde birlikte görmüş olacağız. ( “Performansı düşük alttan %10’luk grubu çıkaracağız” cümlesi bana ait değil; zamanın KOBİ’den sorumlu Grup Müdürü; şimdinin bölge müdürlerinden biri olan bayan yöneticinize ait, lütfen koyduğunuz kuralı yöneticilerinizde de uygulayın da samimiyetinizi anlayalım! ).

Çoğu insan şaşırmıştır ama ben şaşırmadım sadece üzüntü ile süreci izledim!

Yazılacak çok şey var da yazı uzadı. Olanlara şaşırmadım. Neden mi? Bir defa ben AKBANK’ın 2008’de dışardan aldığı ilk müdür grubundan biri idim. Yedi kişi şube müdürü olarak başlamıştık. İlk üç ayda üç arkadaşımız “nereye geldik böyle” diye hemen gemiyi terk etti. Ben terk etmedim 8,5 yıl sonra ayakları kolları bağlanıp gemiden atılanlardan oldum 🙂 Olanlara şaşırmama konusuna gelince; başımdan geçen ufak bir olayı anlatıp taktirinize bırakayım. Çerkezköy Şubesini 1. sınıf şube yapınca ödül olarak sürüldüğüm; Uşak’taki iki şubesinden birinde müdürüm. Gişe norm kadro iki kişiden bire düşürülmüş ve operasyon tek kişiye inmiş. KOBİ’cim yok. Aylardır norm kadro artırmak için kıvranıyorum sonradan kapanan Eskişehir bölgeye yazı üzerine yazı yazıyorum. Kadro da personel de yok maalesef. Bir adım sonrası gişeye oturup kendim iş yapacak hale gelmişim gişe personelinin başına bir şey gelse. İşte öyle bir dönemde Uşak’ta bir program yaptık ve tesadüf kabul edildi. Banka tarihinde ilk defa AKBANK Genel Müdür Hakan Binbaşgil’i ve GMY’leri UŞAK’ta ağırladık. “Hazır gelmişken” diyerek müşteriler ile bir kahvaltı yaptık. Dört dörtlük amacına uygun bir kahvaltı oldu. O toplantı şubemiz için atılım oldu. Neyse uzatmayayım sabah direkt Kahvaltıya gitmiştik. Kahvaltı bitimi 2-3 müşteri ziyaretinden önce şubeye uğradık. Sabah bıraktığım şubemi tanıyamadım. Şube gişesi üç kişi olmuş. İzindeki Bireysel MİY çağrılmış, karşımda; diğer Şube’nin KOBİ MİY’i geçici olarak bir günlüğüne bizim şubeye gönderilmiş. Kısaca bir gün önce “personel” diye kıvranan ben müşteriden çok personeli şubede görünce ufak bir şok geçirdim ama belli etmedim. İşte banka İK’nın benim gözümde bittiği gün o gündü. Bir günlük de olsa şubede personel sorunu olmadığı algısı yaratılmıştı. Hem de kendi CEO’larına ve GMY’lerine. Benzer bir denetimi Askeriyede yaşamıştım çünkü. Askerlik yapıp denetim geçirenler ne dediğimi gayet iyi anladılar. O zaman da bankanın başındaki ana kadro hemen hemen bu ekipti. Şimdi bu bankada yaşanan sistem çöküşüne niçin şaşırmadığını, komuta kademesinin pardon yönetim kademesinin niçin geç ve yüzeysel açıklamalar verdiğini anladınız mı? Denizli’deki Bölge Müdürlüğü ile yaşadıklarıma girmeyeyim başka yazının konusu olsun. Liyakat sadece Kamu Bankalarında mı bitti sanıyordunuz. Özellerin de farkı yok, ciddi ekipleşme bölge, şube, adam kayırmaca var!        

Bundan sonra ne olur?

Bu bankayı tanımışsam bundan sonra olacaklar da belli ( umarım beni şaşırtırlar ). Aynı ekip hiçbir şey yokmuş gibi işine devam eder. Nasılsa bizim millet balık hafızalı unutur der. Şubecilere “müşteri kayıplarından siz sorumlusunuz” der. Önümüz bayram personele birer kutu şeker gönderilir (Zeytinyağları yılbaşı gönderiliyor bitmiştir çünkü). Banka yönetimi yaptığı hatanın maliyetinin minimumda kalması için konuyu Türk halkının “mağdurun yanında” yer aldığı söylemi üzerine oturtan bir strateji inşa ediyor. Hatta yakın zamanda yapılan eleştirilerin değil, tek tük de olsa müşterilerden gelen çiçek ve yanınızdayız mesajları ağırlıklı bir reklam kuşağı görebiliriz ( Dünya bankacılık tarihinde bir ilke daha imza atıp şubelere bu yönde hedef gelir, “müşterilerden destek mail ve yazıları toplayın” derler ise şaşırmam ). Bir sözüm de fırsatçılık yapmaya çalışan diğer bankalara. “Gülme komşuna gelir başına” hepiniz aynı fırtınalı deniniz içindesiniz, gün gelir bu fırtına sizi de vurur. Sahayı uyarında aslı olmayan dedikodu yapmayı bırakıp işe odaklansınlar.

Son bir cümle de personel adına olsun : Sistem arızası tamamen bitti ise bir zahmet gece 22:00’lere kadar çalışan personelin mesai girebilmesi için “mesai giriş ekranını” da kullanıma açın da saha da rahatlasın. Yoksa çalışanın üç kuruşunu maliyet görüp göz dikecek kadar düşmüş olamazsınız! Müdürler dahil herkese bir zahmet ek ödeme yapın, çok yıprandılar zira…

Bizim için de ciddi bir deneyim oldu, neyse şimdilik cümleten geçmiş olsun!

Erol TAŞDELEN – Eski bankacı -Ekonomist

[email protected]

BANKA HABERLERİ

HEPİMİZ DİJİTAL DOLANDICI OLARAK SUÇLANIP YARGILANABİLİRİZ

Bir gün Emniyetin “Siber Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğü” tarafından  veya Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığından aranıp ifadeye davet edilebilirsiniz. İlk defa duyacağınız, içinde olmadığınız “Dijital Dolandırıcılık” suçlaması ile karşı karşıya kalabilirsiniz.  “O kadar kolay mı” der gibisiniz; o zaman okuyup karar verin…

Yayınlanma:

|

Bir gün sizi Emniyetin “Siber Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğü” tarafından  veya Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığından aranıp ifadeye davet edilebilirsiniz. İlk defa duyacağınız, içinde olmadığınız “Dijital Dolandırıcılık” suçlaması ile karşı karşıya kalabilirsiniz.  “O kadar kolay mı” der gibisiniz; o zaman okuyup karar verin…

AKÖDE, PAPARA, Western Union, Sipay, Global, Vezne24, Pay Fix, Vodafone, Hızlıpara, CEO, Efix, Sender, Misyon, TT, Turkcell, Gönderal, UPT, Cemete… diye gidiyor liste. Ne bunlar? Belki de ismini ilk defa okuduğunu bu firmalar; TCMB ve BDDK onay, izin ve denetimi ile kurulan ve faaliyetine devam eden sayıları 36’yı bulan Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri veren firmalardan bazıları.

Bu firmalar ne zaman kuruldu ne işe yarar

İlki 2015 yılında, sonuncusu 2024 yılında lisans alan bu firmalar kısaca banka hesabına gerek kalmadan, ağırlıklı cep telefondan saniyeler içinde açılabilen hesaplar ile aktifleşen ve hesap sahibine “para transferi sağlayan bir para ödeme aracı hizmeti veren” kurumlar. Başka bir ifade ile yetkilendirilmiş bu firmalar gönderen ile alıcı arasında para transfer işlemini yürütmekte. Hesaplara geçen paralar başkalarına gönderilebilmekte, ATM’lerden nakit çekilebilmekte, alışverişte kullanılabilmekte. Bu hesapları ağırlıklı Gerçek Kişiler tarafından belirlenen limitler içinde para gönderip alınmasını sağlamakta. Bu firmalar 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” kapsamında kurulmuş ve bu kanuna tabi faaliyet göstermekte. Bu firmaların kurulması TCMB ve BDDK tarafından lisans, onay verilmesi sürecinde bir sorun yok fakat işleyişte ciddi sıkıntılar var. Öyle ki bu firmaların bazıları dolandırıcıların merkezi haline gelmiş ve firmalar bu alanda sınıfta kaldı. Yüzlerce masum insan hapis alırken, mahkemelerde devam eden binlerce dosya yığılmış durumda.  Hadi işleyişteki aksaklılara, hepimizi ilgilendiren güvenlik açıklarına birlikte bakalım. Okurken zaten siz de hak vereceksiniz…

Hesap açılışlarında güvenlik açığı oluştu

Bu firmaların hemen hemen hepsinde akıllı dediğimiz cep telefonu kullanılarak uzaktan hesap açabiliyorsunuz. Sorunlardan biri o aşamada oluştu. Özelikle bazı firmaların örneğin, AKBANK iştiraki olan AKÖDE- TOSLA hesabı, 2018’de ilk faaliyete başladığında hesap açılışında herhangi bir kişinin İSMİ, TC NO ve DOĞUM TARİHİ elinizde ise veya bu bilgileriniz herhangi birinin eline geçti ise (ki hayatın olağan akışında bu bilgilere ulaşmak çok zor değil) bu bilgiler ile hesap açabiliyordunuz. Kontrol sistemi sadece hesap açtığını cep telefona gelen onay kodu ve girmiş olduğunuz mail adresine gelen onay kodu. O kadar! Üstelik girdiğiniz telefon numarası sizin üzerinize olması bile zorunlu değil!

Yabancı uyruklu telefonlar sorun oldu

Firmalar hesap açımında girilen cep telefon numarası ile kullanıcısının aynı kişi olması veya bu telefon hattına sahip kişiye ulaşılabilirliğinin kolay olup olmamasına bakmadan hesaplar açıldı. Sorun ise bu hesaplar kullanılarak dolandırıcılıklar başlayınca ortaya çıktı. Emniyete ve Yargıya yansıyan şikayetlerde girilen telefon hat sahibi ulaşmada zorluklar yaşandı. Zira, özellikle Suriye gibi ülkelerden gelen yabancıların tespit edilmesine rağmen adreslerinin tespiti veya ülke dışına çıkması nedeni ile ulaşılması nerede ise imkansız hale geldi Özellikle dolandırıcılıkta kullanılan telefonlarda hat sahipleri yıllar önce ülkeyi terk etmiş oluyor. Mahkemeler hat sahibine ulaşamayınca TAKİPSİZLİK kararı veriyor.  Bu durumda adına sahte hesap açılan vatandaş ilk defa bilgilerinin dolandırıcılıkta kullanıldığını Ağır Ceza soruşturmasını yürüten Savcı veya Hakimin karşısında çıkınca haberi oluyor. Tabi içinde olmadığı bir organizasyona tabi olmadığınızı anlatmak kadar bir zorluk yok. Hatırlayın bir Suriyelinin üzerinde kendisine ait 9 adet kimlik çıkmıştı. Her Türkiye’ye girişte yeni geliyormuş gibi kimlikler çıkarmıştı. Yabancılara verilen kimliklerin çoğu beyana tabi çıkarılıyor.

Mahkemeler ve Bilirkişiler gerçek dolandırıcıyı tespitte zorlanıyor               

Son yıllarda özellikle dolandırıcılık davalarında bu firmaların ismi çok geçti. Bu firmalara mahkemelere veya Emniyet Müdürlüklerine kaç kişi hakkında bilgi istendiğini ve bilgi verildiğini TCMB ve BDDK isteyip kamuoyuna açıklarsa şikayet ve yargıya yansıyan olay adetini de ortaya çıkmış olur. Bu sayede vatandaş da şikayetlerin hangi firmalarda yoğunlaştığı hangi firmalarda daha fazla güvenlik açığı olduğu da anlamış olur. Mahkemeler ya da Emniyet Müdürlükler bu firmalardan bilgi istediğinde hesaba para geçen veya gönderilen hesap bilgilerinde ismi geçen  kişinin tüm bilgilerini derken elindeki İsim, TC no, hesapta açılan cep telefon no ve mail adresini paylaşıyor. Emniyet de haklı olarak bu isim üzerinden Mahkemeye sevk ediyor ve Mahkemeler de hesap sahibi hakkında soruşturma açıp davaya dönüştürüyor. Burada can alıcı nokta hesap sahibinin hesabı ile hiç ilgisinin olmama olasılığı çünkü Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmaları bir de “basit usulde doğrulama” diye bir kavram uydurmuşlar, mahkemelere hesap “basit usulde doğrulanarak açılmıştır” diye cevap yazıyorlar. Mahkemelerin sorduğu ise “bu hesap kime ait” olduğu; oysa basit usulde sorgulamak sadece cep telefonuna giden onay kodu ve mail adresine giden onay kodu ile bu hesapların açıldığını diğer ana can alıcı isim-TC bilgilerinin hesabın asıl sahibinin olduğunu daha doğrusu kesin KİMLİK DOĞRULAMA anlamına gelmemekte. Vahamete bakar mısınız? Sizin TC ve Doğum tarih bilgisine geçiren biri hesap açabilir vatandaşı dolandırabilir fakat sanki siz yapmışsınız gibi   mahkemeye bilgileriniz gitsin. Bir anda kendinizi bu davaların görüldüğü Ağır Ceza Savcısı ve Hakimi karşısında buluyorsunuz ve sizden bu hesabın size ait olmadığının kanıtlanması isteniyor. Mahkeme Bilirkişi Raporu talep etse bile Türkiye’deki birçok Bilirkişi bu firmalardaki hesap açma prosedürlerini bilmediği için dosyada ismi geçen ve u firmalar tarafından bildirilen ismi suçlayacak şekilde rapor hazırlıyor bu raporlarla birlikte mahkemede hiç ilgisi olmadığı halde vatandaşa dolandırıcılıktan hapis cezası veriyor.  Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki güvenlik açığı nedeni ile yüzlerce insan hapis cezası almış, hapis yatanmış durumda, mahkemelerde devam eden binlerce de dava var.

Daha vahimi var: Güvensiz hesaplar hala aktif!

Mahkemelerde ve vatandaştan şikayetler gidince bu firmalar ek tedbirler aldı. Yöne örnekten davam edelim AKÖDE-TOSLA bu yönde şikayet ve dolandırıcılık davaları artınca güvenlik tedbirlerini artırmış; Dijital Kimlik Doğrulama sistemine geçmiştir.  NFC, “Yakın Alan İletişimi” doğrulama kontrolünü uygulamaya koymuş; Yabancı uyruklu, eski nüfus cüzdanı olan, kimliğinde fotoğrafı bulunmayan ve NFC destekli cihazı olmayan kişiler Tosla dijital kimlik doğrulamasını gerçekleştiremiyor ve hesap açamıyor. Ama vahim olan taraf BASİT USULDE DOĞRULAMA şeklinde açılan eski hesaplar hala açık ve aktif. Oysa bu güvenlik açığı ortaya çıktığında firmalar anında bu hesapları pasif hale getirmesi ve kimlik doğrulamadan sonra AKTİF hale getirmesi gerekiyordu. TCMB ve BDDK o 2015’den beri bu firmaları denetlerken bu açığı nasıl atlar veya bu yönde nasıl karar almaz ve eski hesaplara da kimlik doğrulama zorunluluğu getirmez, akıl alır gibi değil. Bu güvenlik açıklarını bilip tedbir almamak, sadece yeni hesaplarda güvenlik tedbirlerini artırdık demek resmen dolandırıcılar ile işbirliği yapmakla aynı anlama gelir. Milyonlarca lirası dolandırılan insanların, bu davalardan hiç ilgisi olmadığı halde yardılanan masum insanların, bu firmaların güvenlik açığı nedeni ile hapis yatan insanların hesabı sorulmayacak mı; sorulmamalı mı? Bu firmalar para kazanacak diye güvenlik açıklarını kapamak yerine tepkisiz kalmak, dolandırıcılar ile işbirliği yapmakla aynı anlama gelmez mi? Bu yazıdaki tespit ettiğim Güvenlik açıklarına rağmen bu hesapları aktif bırakan, göz yuman, üst yöneticileri TCMB, BDDK ve Bağımsız Mahkeme savcı ve hakimlerine ihbarımdır! Yok öyle mahkemelerden gelen bilgi taleplerine iki satır yazı yazıp cevaplayıp aradan çekilmek!

Beterin beteri de var: Kartınız başka bir kişinin hesabına tanımlı olabilir  

Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki güvenlik açığı bunla da bitmiyor. Beterin beteri de var. “Daha ne olabilir ki” diyor insan ama var! Normal banka hesabınıza 3. Kişilerin ATM Kartı veya Kredi Kartını banka hesabınıza bağlayamazsınız. Veya sizin ATM ve Kredi Kartlarını başkasının eline geçip kendi hesaplarına bağlanamaz. Mantık da bankacılık da bunu gerektirir zaten. Ama sıkı durum bu durum Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki hesaplar için geçerli değil. Siz bu hesaplara sahipseniz 3. Kişilerin kartlarını hangi bankaya ait olduğu önemli olmadan, kendi hesabınıza tanımlayabiliyorsunuz veya sizin kart bilgilerinizi eline geçiren biri kendi hesaplarına size ait kartı bağlayıp para çekebilir. Vahimin vahimi bu kart bağlanırken kart sahibinin haberi ve onayı olmuyor. Üstelik kartlar sadece bu Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalardaki hesap sahibine giden onay kodu ile bağlanıyor. Komik ama dolandırıcıya dolandıracağı kartın hesabına bağlanması için onay kodu da gönderiyor. Resmen dolandırıcılarla bu kurumlar iş birliği yapmış, işini kolaylaştırmış! Bu uygulama hala aktif ve kullanıma açık! Bu firmalar şu sorunun cevabını vermek zorundalar ve veremezler: 3. kişilerin onayı ve bilgisi olmadan ATM Kartını veya Kredi Kartını nasıl olur da başka birinin hesabına bağlattırıp, para çekmesini sağlaya bilirsiniz? KVKK ihlali değil mi, dolandırıcıların işini kolaylaştırma değil mi bu?

TCMB ve BDDK durdurmaz ise Mahkeme kararları ile güvensiz hesaplar dondurulmalı

Her ne kadar bu firmalar mahkemeye “BASİT USULDE DOĞRULAMA” diye yazı yazsa da bunun ne anlama geldiğini, bu hesapların niçin gerçek kimliği yansıtamayacağını belirten bir açıklama göndermiyor hali ile mahkemelerde (bankacı bilirkişiler) gelen yazılara istinaden bu hesaplarda ismi geçen kişileri “kimlik bilgileri doğrulanmış” geçen kişiler olarak var sayıyor ki normal, hiç ilgisi olmayan vatandaşı sorguluyor, yargılıyor cezalandırıyor iyi mi!

Maddi manevi cezaları bu firmalar karşılayabilir

Beyniniz yanmadı ise devem edelim. Şu ana benim duyduğum bu firmalara yönelik böyle bir suçlama olmadı ama bir gün eminim bu yöndeki Bilirkişi Raporlarını dikkate alan bir mahkeme emsal teşkil etmesi açısında maddi manevi zararın bu firmaların güvenlik açığına nedeni ile oluştuğunu tespit eder. Bu güvenlik açığına neden olan masum insanları yargılanmasına, hapis cezası almasına neden olan bu firmalar davalara dahil edilebilir, üst yöneticiler de yargılanabilir oluşan/oluşacak zararların bu firmalar tarafından karşılanması ile karşı karşıya kalabilir. Aksi taktirde bu güne kadar masum insanların hapis cezası alması yetmediği gibi yeni mağduriyetler yaratılmasının da önüne geçemeyiz. Adaletin  ana uygulayıcısı Bağımsız Mahkemelerdir. Mahkemelerin bu bilgiler ışığında tepkisiz kalmamasını resen harekete geçerek bu tür davalara bir de bu gözle bakmasını ihbar ediyorum.

Kiralık hesaplarda patlama oldu

Dolandırıcıların sık kullandığı yöntemlerden biri de başkası üzerine olan hesap sahiplerini para karşılığı ikna edip kullanmaları. Her ne kadar hesap sahipleri “dolandırıcılıkta kullanıldığı bilmiyordum” diye açıklama yapsa da bu savunma ile mahkeme karşısında ceza almaktan kurtulamıyorlar. Firmaların hesap sözleşmelerine göz attım çoğu firmada bu yönde bir uyarı bulunmuyor. Müşteriler bu yönde uyarılamlı mı, kesinlikle evet! Bu firmalarda geç aksiyon alınmasını bir nedeni de dolandırıldığınızı arayıp bu firmaları aradığınızda “mahkeme kararı olmadan birşey yapamayacaklarına” yönelik karşılık veriyorlar. Mahkeme kararı da öyle hemen çıkacak birşey olmadığından müşteri olarak fark edip firmayı uyarmanız fazla bir işe yaramıyor. Bu kadar güvenlik açığı olan firmalar için bu tür şikayetlerde gecici bloke uygulaması olması gerekiyor mu, kesinlikle gerekiyor. Bankalar bunu Kredi Kartı, POS işlemlerinde yapıyor. TCMB ve BDDK’nın bu yönde tedbir almasını öneririm.

TCMB ve BDDK acil harekete geçmeli  

Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarına lisan vererek onaylayan sonraki işleyiş ve uygulamalarını yakından denetleyen TCMB ve BDDK’nın vatandaşın mağduriyetini giderilmesi için acilen vatandaşın dolandırılmasında Güvenlik Açığı olan eski hesapların gerçek kimlik doğrulanana kadar PASİF HALE GETİRİLMESİ için müdahale etmesi gerekir. TCMB ve BDDK Denetcileri bu açıkları nasıl sorgulamaz ve yakalayamaz anlamış değilim. Her ne kadar bu hesaplara bağlanan kartlar ile ilgili görüştüğüm Genel Müdürlerden birinin tabiri ile “sadece az miktarda para aktarılması için” dese de dolandırıcılığın küçüğü büyüğü olmaz, zaten çoğu bu tür dolandırıcılar da küçük küçük paralar ile milyonlarca lira vatandaşı zarara sokuyor. Bu kafa yapısından zaten güvenlik önlemlerinin almasını beklemek iyi niyetlilik olur! Sizin için küçük meblağlar vatandaş için büyük oluyor. Ne yani “hırsızlık küçük küçük meblağda” diye sizin gibi tepkisiz mi kalalım, göz mü yumalım.

Çoğu mahkemede Dijital Dolandırıcılık ile ilgili ayrı mahkemeler kuruldu, binlerce dosya yığılmış durumda. Bankalar yanında çoğu dosyada Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmaların ismi geçiyor. Meblağlar küçük olabilir ama bu alandaki kaçak deliği kapamak mahkemelerdeki dosya sayısının azalmasına neden olacağı gibi dolandırıcıların bu alandaki işlerini de zorlaştıracaktır. Sosyal Sorumluluğumuz gereği sorgulamamız da yaptığımız da budur zaten!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacı Bilirkişisi (sc:48413)  www.bankavitrini.com

***************

Dijital dönüşüm ve Bankacılıkta Siber Güvenlik?

Dijital bankacılıkta siber tehditlerden kurtulmanın formülleri

GASA: “Dolandırıcılık kayıpları 55 milyar doları aştı”

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TRABZON’DA BANKA GÜVENLİK GÖREVLİSİ CANINA KIYDI

Yayınlanma:

|

Yazan:

Trabzon Yomra’da bir bankada geçici olarak görev yapan güvenlik görevlisi Malatyalı S.D. arkasında not bırakarak silahla kendisini vurdu.
Edinilen bilgiye göre Malatya’dan gelen ve depremzede olan, geçici olarak bir bankanın Yomra şubesinde güvenlik görevlisi olarak çalışan. 40 yaşındaki S.D. banka içerisinde kendini kapattığı bir odada silahla başından vurarak ağır yaralandı. Silah seslerini duyan personel Kapıyı açınca başından vurulmuş halde S.D.’i buldu.

Olay yerine çağırılan sağlık ekipleri ilk müdahalede bulunduktan sonra Banka Güvenlik Görevlisi ambulansla Kaşüstü Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybeden Güvenlik Görevlisi’nin “Oğlum seni çok seviyorum” diye not bıraktığı öğrenildi. Emniyet güçleri olayla ilgili soruşturmayı sürdürüyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Prof. Dr. YILMAZ: TCMB faiz kararını değerlendirdi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye, G20 ülkeleri arasında Arjantin’den sonra en yüksek yıllık enflasyona sahip ülke. TÜİK verilerine göre mart ayı aylık enflasyonu yüzde 3,16 ve yıllık yüzde 68,5. Enflasyon oranının önümüzdeki aylarda aylık yükselişini devam ettirerek mayıs ayında yüzde 75’e yakın bir seviyeye çıkacağını tahmin ediyorum. 

TCMB’nin nisan ayı faiz kararı oldukça kritik önem sahip. Bankanın şubat ayında politika faizini yüzde 45’te sabit tuttuktan sonra mart ayındaki toplantıda 500 baz puan arttırarak yüzde 50’ye çıkardığını hatırlayalım. Banka faiz koridoru uygulamasına devam ediyor ve şu anda piyasada gecelik faizler koridorun üstü olan yüzde 53’te.  

Son faiz artırımındaki en önemli etkenler, yerel seçim öncesinde kurda yaşanan hareketlilik ve uluslararası kuruluşların faiz artırımına ilişkin görüşleriydi. 

Ancak yerel seçimin ardından kurdaki hareketlilik yerini sakinliğe bıraktı, net döviz rezervlerinde iyileşme başladı. 

Seçimin ardından para ve maliye politikasında sıkılaşmaya yönelik açıklamalar gelmeye devam etti. TCMB tarafından para politikasının enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda sıkılaştırılacağı ve likidite arttırıcı adım atılmayacağı yönündeki açıklamalar, mevduat faizlerini yukarı çekip enflasyonla mücadeleyi daha etkin kılar. Ayrıca maliye politikasında da kamu harcamalarında tasarruf ile sıkılaşmanın devam edeceğine ilişkin açıklamalar, -geçen yılın yaz dönemindeki gibi- vergi artışlarının enflasyonist etkisinin ortaya çıkmasını engeller. O nedenle bu söylemlere bakınca da TCMB bu ay faiz arttırmayabilir.  

Tabi söylem dışında gerçekler var. Örneğin kur artışı her zaman olduğu gibi enflasyonla mücadelenin önünü kesecek bir etken. TEPAV’ın hesaplamalarına göre 2024 yıl sonu tüketici enflasyonun yüzde 40’ın altına inmesi için aylık kur artışlarının yılın kalan döneminde yaklaşık yüzde 2 ve daha az olması gerekiyor. O nedenle TCMB kontrollü kur politikasına devam edecekse politika faizini arttırma ihtiyacı hissetmeyebilir. Ancak bu politikanın sürdürülemez olduğuna daha önce de şahit olduk.  

Ayrıca kur artışını engellemek için yabancı sermayeye ihtiyaç var. Seçim öncesi hisse senedi ve DİBS piyasasından yabancı sermaye çıkışı gerçekleşirken, seçim sonrası yabancı sermaye için ortam hazırlanmaya çalışılıyor. Bunun yolu da faiz arttırımından geçiyor. Hem de Ortadoğu gerilimi ve jeopolitik risklere rağmen.

Enflasyonla mücadelenin önünde başka bazı önemli engeller var: Bunlardan biri, TL mevduat faizlerinin yükselişine rağmen dolarizasyonda arzu edilen düşüşün gelmemesi. Sıkı parasal duruş halen hem döviz dönüşümlü KKM’de hem de DTH’daki azalışı beraberinde getirmekte kısmen etkisiz. 

Çoğu banka mevduat faizlerini özellikle yüksek meblağlar söz konusu olduğunda arttırıyor. Bu da daha düşük meblağlardaki gönüllü tasarrufların artmasını engellerken iç talepteki beklenen baskıyı geciktiriyor. 

Bir diğeri ve en önemlisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanamaması. TCMB’ye göre yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 36. Oysa geçen hafta açıklanan nisan ayı piyasa katılımcıları anketine göre yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 44,19. Bir önceki anket döneminde beklenti yüzde 44,16’ydı. Dolayısıyla TCMB mart ayı PPK toplantısında politika faizini 500 baz puan arttırmasına rağmen, katılıcıların beklentileri yüzde 36’lık yıl sonu TÜFE tahminine halen yakınlaşmamış. 

Yine aynı anket verilerine göre; 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 36,7 iken, nisan ayında yüzde 35,17’ye çok sınırlı gerilemiş durumda. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi mart ayı anket döneminde yüzde 22,67 iken nisan ayında ise yüzde 22,05. 

Enflasyon beklentilerindeki bozulma, enflasyonun gelir dağılımında ortaya çıkardığı adaletsizlikleri daha önce de yazdım. Ama hafta sonundaki restoran boykotu enflasyonla başımızın ne kadar dertte olduğunun göstergelerinden biri. TCMB’nin enflasyonla mücadelede etkinliğini ortaya koyması beklenir ancak faiz kararı hizmet enflasyonuyla ilgili nasıl bir çözüm üretecek? Politika faizindeki artışın işletmelerin kredi ve finansman maliyetlerini yükselterek yeniden fiyat artışlarını besleme olasılığı yüksek. Bu durumu bertaraf edecek “yol”, maalesef emek maliyetini minimize etmekten, yani ücretlerin baskılanması, ardından işsizlik ve yoksulluktan geçecek gibi görünüyor.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.