Connect with us

BANKA HABERLERİ

KORONA19’da riskli sektör BANKACILIK

Dikkat! Koronavirüs için en tehlikeli sektör bankacılık. Banka şubelerinden ve ATM makinalarından tüm Türm Türkiye’ye virüs yayılabilir

Yayınlanma:

|

Zombi filmleri izler gibi günlendir KORONA felaketini TV’lerden izlerken bekliyorum bir Banka çıksın da “müşterilerimiz ve personelimiz için şu şu tedbirleri aldık” desin. Veya işleri sadece maaş görüşmelerini uzatıp işverene zaman kazandırma dışında hiçbir fonksiyonu olmadığı anlaşılan Banka sendikaları çıksın da “çakışanlarımız ve müşteriler risk altında, tedbirler alınsın” diye bir açıklama yapsın. Yok maalesef. Yurdum Yöneticileri de yurdum İnsanı gibi.
KORONA19 abartılıyor mu?
İşin Tıbbi uzmanı değilim ama “Hastane Enfeksiyonları” gibi temel dersleri olan  bitirdiğim okullardan biri de “Sağlık Kurumları İşletmeciliği” olması nedeni ile başta sağlık kurumları olmak üzere yeterli koruyucu önlem aldıklarını düşünmüyorum. İş geldi dolaştı “kolonyaya” bağlandı. O zaman bir koruyucu yöntem de ben ekleyeyim Allahtan milletimizin “çay içme” gibi bir geleneği var da farkında olmadan kendini koruyor zira sıcak içecekler ağız yolu ile alınan virüs için yaşam sahasını daraltmış oluyor. “Bu işte yine stokçular ve spekülatörler karlı çıkacak” gibi diyelim konuyu dağıtmadan Bankacılara dönelim. Bir defa kabul edelim virüsler Bakteri gibi değil daha öldürücü, yayılma hızları daha hızlı, yaşam dirençleri daha fazla. İşi hafife almak en ahmak, halka ihanet davranışı olur.
Bankacılar risk altında mı?
Peşin peşin söyleyelim Bankacılar ciddi anlamda risk altında. Bir defa CORONA19’un en hızlı yayılma şekli paralar ile oluyor ki bu arkadaşlar en az sekiz saat para ile yakın temasta. Diğer bir sorun temasta bulunacakları kişileri seçemiyorlar ülkenin her kesimden insanlar ile temas halindeler. Bu sefer işin içinde azımsanamayacak kadar yabancı kökenli insanlar da var. Bu insanları çoğunun geldikleri ülkede yeterli önleyici sağlık hizmeti almadıkları da biliniyor. Sadece bankacılar değil, PTT gibi bu insanlara para hizmeti veren kurum çalışanları da risk altında. ATM/BTM gibi nakit ödeme noktaları en riskli alanlar. Bankaların şubeler ve ATM/BTM temizliğinde ekstre tedbirler aldığını görmüyoruz. Zira çoğu temizlik işleri taşerona devredildiği için oto kontrol sistemi de yok çoğu bankada.
Neler yapılabilir? 
Zaman kaybetmeden gişede çalışanların maske ve eldiven kullanmaya başlasalar iyi olur. Hatta herhangi bir salgına karşı buradaki elemanlar belirti süresi olan iki haftalık dönüşümlü çalışsalar iyi olur. Şimdi “zaten eleman yetersiz” içsesleri duyar gibiyim iki gün sonra tüm elemanlara izin vermek zorunda kaldığınızda ne yapacaksınız koltukta daha uzun süre oturma dışında “B Planınız” var mı merak ediyorum.
Risk grubu yüksek “Hamile çalışanlar” en az 2 ay havalar iyice ısınana kadar ücretli izinli sayılmalı.
Gerçi şubelerde kalmadı ama Bölge ve Genel Müdürlükte çalışan 60 yaş üzeri çalışanlar hamileler gibi 2 ay ücretli izinli sayılsın ( özellikle  banka yönetim kurulu üyelerinin bu önerimin üzerine atlayacağına eminim ).
Müşterilerin yoğun temas noktaları olan Şube ve ATM/BTM noktalarında kullanılan dezenfekte ürünlerini incelenerek daha etkili olan ürünler seçilmesine özen gösterildin.
Para nakil link araçları her gün dezenfekte edilsin.
Özellikle gişe başta olmak üzere para ile teması ilan çalışanlara acil Tıbbi nitelikli dezenfekte sıvılar dağıtılsın. Bu iş kolonya ile geçiştirilecek kadar  basit değil.
Çalışanların ailelerini korumak için gerekirse özellikle gişe çalışanlarına 2 ay süre ile kullanmaları için tulum benzeri kıyafetler dağıtılsın.
Gişe ile müşterilerin arasına geçici de olsa bir cam ilave edilerek aradaki mesafe konularak direkt temas en aza indirilsin. Bu sayede, öksürme gibi durumda müşteri ve personel koruma altına alınmış olur.
Dakikalarca şube holünde bekleyen müşteriler de ciddi risk altında. Geçici de olsa müşteriler numara sırasına göre parça parça içeri alınmalı. Numara gösterileri şube dışına taşınarak önümüzdeki kritik 2 ay atlatılmış olur. Herkesin buna anlayış göstereceğini düşünüyorum. İnsanların kapalı yerde dakikalarca bekletilmesi riski artırmaktadır.
Banka Şube merdiven korkulukları potansiyel riskli yerlerden. Her 30 dakikada bir buraların silinmesi yerinde olacaktır. Zira el temasının en sık olduğu yerlerden biridir.
Banka sıra almayı sağlayan Numaratör makinaları ATM/BTM’ler gibi en riskli yerler. Buraları her  15 dakikada bir mutlaka dezenfekte edilmelidir.
Gişe önlerine veya şube girişlerine müşterilerin kullanması için Tıbbı Dezenfekte sıvıları mutlaka konmalı ki en azından el bölgesi anlık olarak arındırılmış olsun.
Şube personeli ailesini korumak için eve gider gitmez kimse ile temasa geçmeden banyoya gitmesi yönünde uyarılmalıdır. ( Aslında dışarıdan gelen her ev bireyi bunu yapmalıdır ).
Sözü uzatmadan önümüzde yönetilmesi gereken ciddi bir “sağlık krizi” vardır. Bu krizi yok saymak; “hele bir gelsin bakarız” diye savsaklamak;  “bize bir şey olmaz” diye ciddiye almamak yapılabilecek en kötü davranıştır biline. Ha bunlardan bana ne, çok maliyet diyorsanız iki gün sonra KORONA19’un yayıldığı yer sizin yerlerden biri çıkar ise ödemek zorunda kalacağınız tazminatları hatırlatmak isterim.
Erol TAŞDELEN
[email protected]

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.