Connect with us

EKONOMİ

KRİZİN KRİZİ

Kitlesel açlık kapımıza mı dayandı?

Yayınlanma:

|

Bugünlere nasıl geldik ?
12 Eylül 1980’de ABD “Bizim çocuklar becerdi” derken, bir “sistem değişikliği” yapılacağının da sinyalini vermişti. 1980’lere kadar “Planlı Ekonomi”  kör topal işletildi. 5 yıllık Kalkınma Planları uygulamadaydı. Türkiye’nin sanayisi bu yıllarda oluşturuldu.
Her kurum yıkıcı darbeyi ancak kendi içinden alır. Kendisi de Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT ) yetişmesine rağmen Planlı ekonomiye en büyük ihaneti Özal yaptı. “Serbest Piyasa Ekonomisi”, “Özelleştirme” sözlerinden başka ağızlarından laf çıkmaz oldu ( o yıllarda benzer cümleleri İngiliz Demir Leydi’si Başbakan Thacher kendi ülkesi için kuruyordu ). Özallı yıllarda Akdeniz sahili otel inşaatları ile doldu taştı. 5 ve 7 yıldızlı oteller göz kamaştırıyordu. Küçümsenmeyecek  Anadolu Kaplanları kendini gösterdi, İstanbul Sermayesine kafa tutar oldu. 2000’lerin başında Bankalar bir bir batarken kurtarıcı İsa rolünde Uluslararası Sermayenin Türkiye’ye sunduğu isim : Kemal Derviş’ti.
KEMAL DERVİŞ OPERASYONU
Medyanın da gücü ile “15 Günde 15 yasa” yoksa Türkiye batacak cümleleri havada uçuşur oldu. Kimse ne olduğunu anlamıyordu ama bu günlerin yol taşları o günlerin damgasını taşımaktadır.
Batan özel bankaların 20 milyar USD  sendikasyon kredileri bile görev zararı sayılarak bu halka ödetildi.  Kamu fabrikaları ( BİT – KİT ) ne var ise satılmaya başlandı.  
IMF ile anlaşma, uluslararası kredi musluklarının açılması ucuz ve uzun vadeli uluslararası  sendikasyon kredileri  ile önce bankalar fonlandı. Bankalar için en kolay kredi bireysel kredilerdi. Üstelik verdikleri konut kredi taksitlerinin gelirlerini bile teminat gösterebiliyor, ayrıca bu tür krediler için karşılık oranları da az olduğundan bulunmaz fırsatlar yakalayabiliyorlardı. ABD’de Mortgage Krizi çıkmasa bizde yasası bile hazırdı. Yasanın Türkiye’de uygulanmaya ömrü yetmedi. Her köşe başında mantar gibi biten Bireysel  Corner Şubeler görüldü. Bazı bankalar sadece bireysel kredi satabilmek için şubeler açtı. Adı şube idi ama gişeleri bile yoktu, sadece kredi satacaklardı. 
MİMARİ İHANET
 2002’de İstanbul’da 3-4 gökdelen vardı. Bugün ise 170’den fazla. Diğer illerin de İstanbul’dan farkı yoktu. TOKİ gibi kurumlar sayesinde tüm iller birbirine benzetilmiş, şehirlerin mimari dokusuna ihanet edilmiştir     ( Buna en iyi örnek : Bursa ). Parayı betona gömerken mantık şu idi ve kendi içinde tutarlı ve masum sayılabilirdi :
Konut yaptığında kendisi ile birlikte 50’den fazla sektöre katkısı oluyor. Öyle ya, yapılan bu konutlarda bitene kadar vasıfsız işçi çalıştırıyordun. Bunun istihdama ciddi katkısı olacaktı. Evi alan kişi perdesinden beyaz eşyasına, mobilyasından elektronik eşyalarına kadar ciddi harcama yapacak, bunun da diğer sektörlere katkısı olacaktı.
Tabi meşhur “Alman gibi başlayıp Türk gibi bitirmek” lafı burada da geçerli oldu. Elimizde kala kala bitmiş satışı bekleyen 3,5 milyon konut kaldı. Sayıları tespit edilemeyen bir o kadar da arsa sahibinin kat karşılığı aldığı, satıp kar etmek için alınan konutlar var, bu 3,5 milyon konut sayısının içinde değiller.  Gelinen nokta iç açıcı değil. “Bu paranın en az yarısı  Üretim Ekonomisine / Sanayiye gitse bugün bu kriz olmaz, işsizlik dahi konuşulmazdı” çıkışları  haklı olarak dillendirilir oldu.
O şaşalı günlerin jöleli oğlanları ortadan birden bire kayboldu. Son 15 yılda uygulanan politika Kemal Derviş damgalıdır. Tabi bu kaynakların akıllıca kullanılması sektör önceliği Bankacılık sektörünün suçudur ve ciddi hatasıdır. En azından kamu banka kaynakları direkt sanayiye gitmeli idi. Kısa farlar yanık hızla karanlıkta giderken olası riskler hesaplanmalıydı. Araba devrildikten sonra başında kara kara düşünmek, ah vah etmenin bir anlamı yok.  Piyasa ekonomisi her şeyi çözecekti, sonuç : Çöküş. Bu sadece bizde değil haksızlık yapmayalım. Kapitalist sistemin beşiği sayılan ülkeler de benzer sancıları yaşıyor. Bayatlamış eski reçetelerin bir şeye yaramadığını Arjantin örneğinde görüyoruz.
 IMF ile Stand – By anlaşmasına , 50 milyar USD yardım almasına rağmen güven ortamı sağlayıp, ürkek yabancı sermayeyi tekrar çekmeyi başaramadığı için Enflasyon % 30‘ları geçti. Faiz oranını bir günde % 45’den  % 60’lara çıkarmasına rağmen halen piyasa dengeye oturmuş değil. Faiz– Kur – Enflasyon sarmalına girmiş durumda. Piyasanın Stagflasyon’a ( durgunluk içinde Enflasyon )  gitmesi sürpriz olmayacak.
TREN KAÇTI
Ucuz ve Uzun kaynağı iyi planlanmış bir strateji ile kurgulayarak başarı hikayesi yazma şansını maalesef kaçırdık. Üstelik elimizde lüks tüketim düşkünü bir gençlik, devlet yardımı olmadan yaşayamayacak 15-20 milyonluk bir nüfus ile baş başa kaldık iyi mi ? Kapitalizm artık vatandaşına umut olarak yeni bir şey sunamadığı için Eşitlik – Özgürlük söylemleri havada kalıyor. İleriye umut veremeyen liderler geçmişe özenir. Yoksa, bizimkilerin “Yeni Osmanlı” özlemlerini, Rusya’nın “Çarlık Rusya”yı, İngiltere’nin “Victoria Dönemi”ni sık sık dillendirilmesini nasıl açıklayacağız. Açık ve net ki geleceğe umut dağıtamayan liderler geçmişi sahiplenerek koltuklarını sağlama almaya çalışıyor. Etnik ve dinsel söylemlerin artmasına bir de bu göz ile bakmak lazım.   Son 5 yılı hatırlayın her geçen yıl bir önceki yılı aratıyor. Sahi bugünlerde yaşanan Kriz Kriz midir? Yoksa Çöküş’ün ayak sesleri mi ? Yoksa yaklaşan, Marx’ın dediği gibi “kitlesel  açlık” kapımıza mı dayandı, tarihte “ZOR”un rolünün olacağı günlere mi gebeyiz, yaşayıp göreceğiz. 

Erol TAŞDELEN

Ekonomist

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

DOLAR KRİZİ NESIL ORTAYA ÇIKAR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dolar krizi, bir ülkenin yerel para biriminin ABD doları karşısında hızla değer kaybetmesiyle oluşan ekonomik durumdur. Bu kriz; döviz kıtlığı, borç ödeme güçlüğü, sermaye kaçışı ve yüksek enflasyon gibi ciddi ekonomik sorunları beraberinde getirir. İşte dolar krizinin nasıl ortaya çıktığına dair temel nedenler:

1. Cari Açık ve Dış Ticaret Bağımlılığı

  • Ülke, ithalata ihracattan fazla para harcıyorsa sürekli dolar ihtiyacı doğar.

  • Bu açık sürdürülemez hale geldiğinde dolar bulmak zorlaşır ve kriz tetiklenir.

2. Yüksek Dış Borç ve Vade Baskısı

  • Kamu veya özel sektörün yüklü miktarda dolar cinsinden borcu varsa ve bu borçların vadesi gelmişse;

  • Dolar bulmakta zorlanan ülke ödeme güçlüğüne düşer ve piyasa panikler.

3. Merkez Bankası Rezervlerinin Erimesi

  • Merkez Bankası döviz rezervlerini düşürdüğünde güven kaybı yaşanır.

  • Özellikle rezervlerin swap gibi “emanet” paradan oluştuğu ortaya çıkarsa, yatırımcılar dolara hücum eder.

4. Sermaye Kaçışı ve Güven Erozyonu

  • Yatırımcılar ülkeye olan güvenini yitirdiğinde (hukuksuzluk, keyfi kararlar, faiz baskısı vs.) dolar cinsinden varlıklarını yurt dışına çıkarır.

  • Bu talep doları fırlatır.

5. Kur Korumalı Mevduat ve Dövize Endeksli Politikalar

  • Devletin doları bastırmak için kullandığı geçici araçlar (örneğin KKM) sürdürülemez hale geldiğinde şok yaşanır.

  • Kur üzerindeki “baskı” bir anda patlayabilir.

6. Enflasyon ve Faiz Uyumsuzluğu

  • Yüksek enflasyona rağmen faiz düşük kalırsa yerli para değer kaybeder, insanlar dolara yönelir.

  • Dolarizasyon artar, kriz riski büyür.

7. Küresel Etkiler (FED Faiz Artışı vb.)

  • ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırdığında, gelişmekte olan ülkelerden dolar çıkışı başlar.

  • Türkiye gibi kırılgan ekonomilerde bu ciddi sarsıntılar yaratır.

Örnek: 2021-2022 Türkiye Dolar Krizi

  • TL’nin değer kaybı, düşük faiz ısrarı, KKM uygulaması, Merkez Bankası’nın rezerv satışı gibi politikalarla birleşerek krizi tetiklemişti.

  • Kur bir günde %10-15 sıçramıştı.

Okumaya devam et

EKONOMİ

YEŞİL MUTABAKAT VE SINIRDA KARBON VERGİSİNE (SKV) HAZIRMIYIZ ?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya ithalatının % 29,6’sını Avrupa gerçekleştiriyor. Türkiye’nin ihracatının da % 50′ si Avrupa Bölgesine yapılıyor.

Ülkenin en büyük sanayi kollarından olan ÇELİK ve ÇİMENTO sektörünün yeşil mutabakata ve sınırda karbon vergisine hazırlanabilmesi için dönüşüm ve uyum maliyetleri her ikisi için ayrı ayrı 30 MİLYAR DOLAR… Toplam 60 Milyar DOLAR..

Sınırda Karbon Vergisini (SKV) ya biz toplayacağız ya onlar. Biz toplarsak sanayi yaşar aksi var olan sanayiyi de eritmek demek…

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Türkiye Borçlarını IMF’siz Atlatabilir mi?

Yayınlanma:

|

Küresel ekonomide borç stoku rekor seviyelere ulaşmışken, gelişmekte olan ülkeler için “borç yönetimi” artık yalnızca mali bir konu değil, doğrudan egemenlik meselesine dönüşmüştür. Türkiye de bu çerçevede, bir yandan borç baskısı altında kalırken, diğer yandan IMF’siz çözüm yolları aramaktadır.

Türkiye’nin Borç Yönetimi Stratejileri

➤ İç/Dış Borç Dengesi:

Türkiye’nin kamu borcunun yaklaşık %40’ı dış borçlardan oluşuyor. Bu durum kur riskini sürekli gündemde tutarken, iç borçlanmada faiz baskısı ciddi bütçe yükü yaratıyor.

➤ TCMB ve Maliye Politikaları:

  • Ortalama Vade Uzatma: Yeniden borçlanma riskini azaltmak için süre uzatımı hedefleniyor.

  • Kur Riski Azaltımı: Dış borç oranı düşürülmeye çalışılıyor.

  • KKM ve Liralaşma Stratejisi: TL’ye dönüş teşvik edilerek dolarizasyon azaltılmak isteniyor.

➤ Temel Riskler:

  • Yüksek faiz yükü → Borç servis maliyetleri artıyor.

  • Kısa vadeli dış borç oranı yüksek → Kur şoklarında kırılganlık artıyor.

  • Reform eksikliği → Yapısal dönüşüm yavaş kalıyor.

IMF’siz Borç Krizi Çıkışı Mümkün mü?

Alternatif Stratejiler:

Strateji Açıklama
Borç Yeniden Yapılandırması Vade uzatma, faiz indirimi veya swap anlaşmalarıyla borç servisi hafifletilebilir.
Gelir Artırıcı Reformlar Kayıt dışının azaltılması, etkin vergi toplama ve sadeleştirilmiş kamu harcamaları ile bütçe dengelenebilir.
Yatırıma Dayalı Kredi Politikası Tüketim yerine sanayi ve ihracat odaklı kredi genişlemesi sağlanmalı.
Döviz Harcamasını Azaltma Lüks ithalatın kısıtlanması, yerli üretimle ikame politikaları öne çıkarılmalı.
Güven ve Saydamlık Reformları Bağımsız kurumlar, öngörülebilir politika ve yolsuzlukla mücadeleye dayalı yapı kurulmalı.

IMF’ye muhtaç olmadan borç krizinden çıkmak mümkündür. Ancak bu, ciddi bir politika kararlılığı, şeffaflık, yapısal reform ve toplumsal güven gerektirir. Türkiye’nin potansiyeli bu yönde vardır; önemli olan “doğru yoldan sapmadan” stratejik ilerlemeyi sürdürebilmektir.

Türkiye Özelinde Borç Krizi Riski (2024 İtibarıyla)

Türkiye’nin Borç Görünümü:

Borç Türü 2023 Sonu Değeri GSYH’ye Oranı Not
Kamu Borcu ~5,5 trilyon TL %40 civarı AB kriterlerine göre düşük ama artış hızı yüksek
Özel Sektör Dış Borcu ~160 milyar USD Yüksek kur riski taşıyor Bankalar ve reel sektör etkileniyor
Hanehalkı Borcu GSYH’ye göre düşük Ama faiz artışlarıyla kırılganlaştı
Toplam Dış Borç ~475 milyar USD GSYH’nin %45-50’si Kırılganlık göstergesi

Türkiye özelinde ve tarihsel örneklerle Borç Krizleri

Risk Faktörleri:

  • Kur Riski: Dolar/TL arttıkça dış borç çevrim maliyeti ağırlaşıyor.

  • Faiz Riski: TCMB faiz artışları → kredi faizlerini yukarı çekti → hanehalkı ve reel sektör borç baskısı arttı.

  • Enflasyon: Gerçek borç yükünü artırıyor, şirketlerin nakit akışlarını bozuyor.

Türkiye’nin Kırılganlık Alanları:

  • Kısa vadeli dış borç oranı yüksek (çoğunlukla 1 yıl içinde çevrilmesi gereken borç).

  • Dış ticaret açığı kronikleşmiş durumda.

  • İhracatçı şirketler yüksek maliyet + düşük kur getirisi ile sıkışmış durumda.

  • Kamu maliyesi baskı altında: Artan faiz yükü ve bütçe açıkları (2024 bütçesi -2,6 trilyon TL açık).

Türkiye Özelinde Borç Krizi Riski (2024 İtibarıyla)

Türkiye’nin Borç Görünümü:

Borç Türü 2023 Sonu Değeri GSYH’ye Oranı Not
Kamu Borcu ~5,5 trilyon TL %40 civarı AB kriterlerine göre düşük ama artış hızı yüksek
Özel Sektör Dış Borcu ~160 milyar USD Yüksek kur riski taşıyor Bankalar ve reel sektör etkileniyor
Hanehalkı Borcu GSYH’ye göre düşük Ama faiz artışlarıyla kırılganlaştı
Toplam Dış Borç ~475 milyar USD GSYH’nin %45-50’si Kırılganlık göstergesi

📜 1980’ler Latin Amerika Borç Krizi:

  • ABD’nin faiz artırımları sonrası Meksika, Brezilya gibi ülkeler dış borçlarını çeviremedi.

  • IMF reçeteleri (kemer sıkma, özelleştirme) toplumsal krizlere yol açtı.

📜 1997 Asya Krizi:

  • Tayland, Güney Kore, Endonezya gibi ülkelerde özel sektör dövizle borçlanmıştı.

  • Kur şokları → borçlar ödenemedi → büyük iflaslar → IMF müdahalesi.

📜 2010 Yunanistan Krizi:

  • Kamu borcu/GSYH %180’e çıktı.

  • Euro Bölgesi’nin içindeydi ama kendi para politikası yoktu.

  • AB + IMF kurtarma paketi → ama sosyal harcamalar kısıldı → derin resesyon.

Küresel borç krizi; sadece ekonomik değil jeopolitik ve sosyal sonuçlar da doğurabilecek bir tehdit haline geldi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından yüksek dış borç + kur şoku + faiz baskısı birleşimi büyük bir risk. Eğer bu baskılar büyüme sağlayacak üretken yatırımlarla dengelenmezse, kriz kaçınılmaz hale gelebilir.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist      www.bankavitrini.com

 

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.